Yeni Komünizm

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü Yürüyüşüne Dair Gözlemler

Editörün notu: Aşağıdaki yazı 25 Kasım yürüyüşüne katılan üniversiteli kadın bir yenikomunizm.com okuru tarafından yazılıp tarafımıza iletilmiştir.


Geçtiğimiz 25 Kasım’dan bu yana sadece Türkiye’de 500’ü aşkın kadın, erkek eliyle cinayete kurban gitti. Bu cinayetlerin 218’i faili meçhul bir şekilde adeta devlet elinde ört bas ediliyor ya da gereken hukuki süreç uygulanmıyor. Ne yazık ki bu acı tablodaki veriler dünyanın her yerinde hüküm sürüyor ve kadın cinayetlerine yönelik gereken yaptırımlar uygulanmıyor. Tüm bu şiddetin ve baskının karşısında 25 Kasım’da dünyadan yansıyan çeşitli görüntülerle kadınların nasıl bir direniş sergilediğini gördük. Bu sistem altında daha fazla ezilmeye, yok sayılmaya, tacize, tecavüze, faili meçhul kurban edilişlere karşı çıkan; yumruklarını sıkan kadınların ve LGBTI+’ların seslerini bir kez daha duyduk.

Direnişin Türkiye’den yansıyan görüntüleri diğer toplanmaların başına gelenden ne daha iyi ne de daha kötüydü. Bu sistem altındaki her şey bu sonucu ve beraberinde ataerkil devlet elinden gelen bu vahşi yaklaşımları destekliyor.

Direnişin İstanbul’daki merkezinin değişmesi ve gece yürüyüşünün yapılamaması büyük bir baskının sonucudur. Taksim Meydanı’nın iki gün önceden ablukaya alınıp korunmaya çalışılması ise yönetici sınıfların kadınların isyanından ne denli korktuklarının açık göstergesidir. Bunun yanında ulaşım istikametinde sınırlandırmaların olması, alanların her türlü gücü kullanarak daraltılması ise kadınların öfkesine karşı duydukları korkunun bir diğer göstergesidir.

Mecidiyeköy Meydanı’nda  -polisin ablukası altında- toplanmak üzere yapılan kısa mesafeli yürüyüşte ne yazık ki -geçtiğimiz seneye kıyasla- beklenen öfkeyle karşılaşılamadı. İstanbul Sözleşmesi’nin yok sayılmasına duyulan öfkenin ve kalabalığın biraz durgunluk halini alması üzücüydü. Buna rağmen tanınan daracık alanın üzerine giden ve sınırları aşıp bir yürüyüş mesafesini kat eden kitle kadınların kurtuluşu için mücadelede dirayet göstermeye devam etti.

Meydan; sloganlar, pankartlar ve oldukça genç sayılabilecek bir kitleyle ne kadar umut vadetse de acilen çözülmesi gereken sorunlarla gerçek bir devrime zıt gitmek üzere olan kimlikçilik ve woke ideolojinin Türkiye’deki ilerici ve devrimci hareketlere ağır bir şekilde sirayet etmesinin atmosferini taşımaktaydı.

26 Kasım’da Kadıköy’de gerçekleştirilen basın açıklamasının ise sadece birkaç kurumun kortejlerinden ibaret olması ise çok uzun süredir gündemimizde olan siyasi sahanın ne derece negatif bir tarafa doğru seyrettiğiyle ilgiliydi. Bu sistemin çelişkilerinin karşısında mücadelesini sürdüren tüm kitlelerin bir çığlık olabilmesi, gerçek bir devrim hareketinin inşa edilip muzaffer kılınabilmesi için her türlü kimlikçi ve woke ideolojiden köklü bir kopuş gerekli. Bu çelişkiler altında sunulan direniş bir kez daha sistemin neden topyekün değişmesi gerektiğini ve komünist bir devrime ne kadar acil ihtiyaç duyulduğunu açıkça gösterdi.

Kimlik siyaseti yapılırken bile bunun kendi içerisinde barındırdığı çelişkiler-örneğin kadının biyolojik bir tanıma indirgenmesi, failliğin potansiyelinin tartışılması vb- ve bu baskıyı bir müdafaa mahiyetinde uygulamaya dönüşmesi durumu ne yazık ki bu yürüyüşte de kendisini gösterdi. Belki de bu tablonun en ağır durumuysa pek çok devrimci kurumun da bu anti-bilimsel çizgiyle öyle ya da böyle uyumlu hareket etmesiydi.

Direnişin, bir çeşit kimlikçilik halini alan bu tavrının yanında bu topluluğu meydana getirmesinin pozitifliğiyle beraber; Filistin halkını soykırıma uğratan İsrail’in karşısında bir ses olması da oldukça önemli bir noktaydı. Aynı şekilde KYK kız öğrenci yurdunda büyük bir ihmalle cinayete kurban giden Zeren Ertaş’ın da “kız kardeşleri” tarafından unutulmaması ataerkil devlet şiddetine karşı duyulan öfkenin bir başka yansımasıydı.

Bu eylemler bütünü, Bob Avakian’ın şu sorusunu tekrar tartışmak gerektiğini de açıkça gösterdi: Temel olarak tüm baskı, sömürü ve uzlaşmaz toplumsal bölünmelerin ötesindeki bir dünyaya, tüm insanlığın kurtuluşuna nasıl ulaşabiliriz ve bu mümkün mü?

Bu Sistem reforme edilemez, Bu Sistem Devrilmelidir!

Bu da yalnızca komünist bir devrimle mümkündür!


27 Kasım 2023

Yeni Komünizm

Bizler, devrimin önderi Bob Avakian'ın mimarı olduğu Yeni Komünizm‘in takipçileriyiz. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini takip eden ve Yeni Komünizm temelinde dünyayı anlama ve değiştirme sorumluluğunu üstlenenleriz. Detaylı bilgi için bkz: Biz Kimiz?

Dünyada devamlı olarak yaşanan dehşetlerin ve son derece gereksiz acıların ortadan kaldırılması hem mümkün hem de son derece gereklidir. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini ve geliştirmiş olduğu Yeni Komünizm'i öğrenerek kazanma şansı olacak gerçek bir devrim hareketini birlikte inşa ediyoruz. Yeni Komünizm'in teorik çerçevesine ilk kez giriş yapacaklar başlangıç noktası için web sitemizde yer alan bu bölümdeki makaleleri inceleyebilir, Bob Avakian'ın Türkçeye çevrilmiş eserlerine buradan ulaşabilirler. Görüş, katkı ve desteklerinizi bekliyoruz.

#DevrimDahaAzıDeğil

Add comment

Follow us

Don't be shy, get in touch. We love meeting interesting people and making new friends.