Proleter/Komünist Devrim ya da Daha Kötü Bir Dünya

İran Komünist Partisinden Marksist-Leninist-Maoist (MLM)’den: 1 Mayıs’ın Yıldönümünde, İnsanlığın Geleceği Tehlikede!

Editör’ün Notu: Bu yazının orijinal metni Farsça olarak İran Komünist Partisi’nin (MLM) yayınladığı Atash/Ateş dergisinin 150. sayısında yer almıştır. Bu yazıya cpimlm.org sitesinden ulaşılabilir. İngilizce’ye revcom.us gönüllüleri tarafından, İngilizce’den Türkçe’ye ise Yeni Komünizm Kolektifi tarafından çevrilmiştir. Braketler arasındaki sözcükler çevirmenler tarafından eklenmiştir.


Dünya olayları şaşırtıcıdır, enternasyonal değişiklikler inanılmaz seviyelerdedir ve insanlığın geleceği tehdit altındadır. Kapitalist sistemin günlük işleyişi dünyanın her yerinde insan hayatlarını rutin biçimde ezerken aynı zamanda savaşları da yayılmaya devam etmektedir ve küresel kapitalizm-emperyalizm sisteminin suç örgütleri bir butona basarak onbinlerce insanın hayatını göz açıp kapayıncaya kadar yok edebilmektedir. Büyük emperyalist güçler arasında bir vekalet savaşı olan Ukrayna’daki savaş, Gazze’deki İsrail/ABD menşei soykırım, nükleer güçler arasında bir savaş çıkması tehlikesi ve küresel ısınma, bu baskı ve sömürü sisteminin esiri olan binlerce işçi ve en nihayetinde insanlığın tümü için artan derecede ölümcül bir durumun göstergeleridir. [Dünya’nın] milyarlarca insanından İran’da yaşayan 85 milyonu İran İslam Cumhuriyeti’nin dinci-faşist hükümetinin acımasız boyunduruğu altındadır. Bu rejim sadece bir suç teokrasisi değildir ve sadece belirli bir düşünce sistemine sahip tek tük liderlerle mücadele ediyor değiliz. Bu rejim, tüm varlığı küresel kapitalist-emperyalist sisteme bağlı olan bir rejimdir. Bu rejimin rolü, İran’ı -iş gücü ve kaynaklarını- dünya emperyalist sistemine hizmet edecek şekilde yönetmek ve bu yolla [kendini] hayatta tutmaktır.

Emperyalistlerin rekabeti ve savaşları en nihayetinde dünya insanlarının ve kaynaklarının sömürüsünden daha büyük bir pay almaya yöneliktir. Dünyanın mülksüzleştirilmiş proletaryasını oluşturan aynı süreç emperyalistler arasındaki yıkıcı rekabeti de zorunlu kılmaktadır. “Üçüncü Dünyada” ABD ve Avrupa emperyalizmi altında uzun süredir sömürülen Asya, Afrika ve Latin Amerika ulusları günümüzde Çin ve Rus emperyalistleri tarafından da acımasızca sömürülmekte ve bu ülkelerin halklarının acımasız sömürüsü; doğalarının ve kaynaklarının talanı daha da artmaktadır. Yerel gericiler ağzına kadar silahlandırılmakta ve güçlendirilmektedir.

İran, Afganistan, Türkiye, Mısır, Pakistan vb. de dahil dünyanın her tarafında baş döndürücü sayıda çocuk işçi bulunmakta ve bu sayı hızla artmaktadır. Bu çocuklar büyük şehirlerin dışında atık suların kenarlarındaki gecekondularda yaşamakta ve şayet suç çeteleri tarafından köleler gibi alınıp satılmazlarsa da açlık ve tedavi edilebilecek hastalıklardan yaşamlarını yitirmektedirler. Kapitalist ülkelerdeki bilim insanlarına ve mühendislere insanları diğer gezegenlere götürecek inanılmaz teknolojileri geliştirebilecekleri zenginliği ve rahatlığı sağlamak için Kongo’nun kobalt madenlerinde 5 yaşında çocuklar dijital araç gereçlerde kullanılacak nadir metalleri kazmakta ve çocuk yaşlarda ölmektedirler.

Bu sistem sadece normal işleyişi sonucunda insanları boğmakla kalmamaktadır, aynı zamanda baskı araçları olarak hapishaneler ve darağaçları da kullanmaktadır. Sadece bir önceki sene İran’da 800’den fazla insan idam edilmiştir. İran İslam Cumhuriyeti’nin hapishaneleri yakalanmış özgürlük savaşçıları ve isyancı gençlerin infaz odaları haline gelmiştir -şayet [açıktan] sokakta polis kuvvetleri tarafından öldürülmedilerse.

Bu sistem direkt olarak [insanları] baskı altında tutmakta ve sömürmektedir, ancak aynı zamanda bizzat bu ezilenler arasında hiyerarşik ve baskıcı ilişkiler de üretmektedir: kadınları erkeklerden alçak görmekte ve bir milliyeti diğerinden aşağı konumlandırmaktadır. İran’da; kadınlara, ezilen uluslara, LGBTQ cinsel eğilimleri olanların yaşadıkları dünya çapında yaygındır. Kadınların ezilmesi dünya kapitalist-emperyalist sisteminin mihenk taşlarındandır ve bu baskının temsilcisi sadece [Büyük Lider] Hümeyni ve onun yardakçıları ile kalmamaktadır. ABD’de, Çin’de, Rusya’da emperyalist rejimlerden dijital medya ve yapay zeka endüstrileri vb.’nin sahiplerine kadar hepsinin gerici ve faşist “aile toplumun çekirdeğidir” korosunda sesleri gayet yüksek duyulmaktadır. İran’da kadınlar hukuken erkeklerden alçak, insandan aşağı görülmektedir ve patriyarkayı/erkek üstünlüğünü destekleyen İslami tesettür giymek zorundadırlar. İran Şeriat yasalarının bu gerici, üstünlükçü ilişkilerini baskıcı [polis ve paramiliter] güçler, hapsetme ve hatta okula giden kızlara karşı kimyasal gaz kullanma yoluyla dayatmakta ve kadınları bu alçak seviyeye boyun eğmeye zorlamaktadır.

Bu sistem normal işleyişi ile insanları yavaş ölümlere maruz bırakmaktadır. Bunun yanında insanları baskıcı rejimleri korumak için ölümcül savaşlarda öldürmeye ve ölmeye zorlamaktadır. İran İslam Cumhuriyeti son 45 yılda Ortadoğu’daki tüm pis savaşlarda yer almıştır. Sınır güvenliği sistemi Ortadoğu’da İslamcı suç çeteleri oluşturarak Türkiye, Suudi Arabistan ve İsrail’in güvenlik güçleri ile rekabet etmektedir. Ortadoğu’nun ve dünyanın İran’daki durumu direkt olarak şekillendiren manzarası budur.

Bu duruma bir saniye dahi tahammül edilmemelidir. Bu kapitalizm-emperyalizm sistemi parazit rejimleriyle beraber ortadan kaldırılmalıdır. Bu sistem, baskıcı ve sömürücü ekonomik ve sosyal ilişkilerin, ulusların, cinsiyetlerin ve genel olarak halkların boyunduruk altına alınmasının üzerine kurulu küresel bir sistemdir. Bu sistem, bu ilişkilere bağlı miadı dolmuş ideolojiler ve ahlak anlayışları üretmektedir.

Bu sistem reforme edilemez. İran’da ve dünyanın her yerinde çıkan sürekli isyanlarda bu korkunç durumu ortadan kaldırmak için var olan tutkulu isteği görmekteyiz. 2022 Jina ayaklanmasının kasırgasında Mahshahr’ın1 kanlı bataklığında bu isteği görmüştük. [2020 yılındaki] “Black Lives Matter” ayaklanmasına can veren ve günümüzde İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı Filistin halkını destekleyen, ABD’den İngiltere’ye ve İspanya’ya kadar yayılan hareketi destekleyen arzu da aynı bu arzudur.

Yine de bu soru ortaya çıkmaktadır: Böyle bir sistem altında nasıl rejimleri devirebilir ve bunların yerini alacak sosyalist toplumlar inşa edebiliriz? Özellikle de İran’da nasıl bu acımasız kapitalist baskı ve sömürü sistemini temsil eden ve işleyişe sokan İran İslam Cumhuriyeti’ni devirebilir ve aynı zamanda başka bir parazit çetesinin aynı sistemin kendi versiyonları ile başa geçmesini engelleyebiliriz?

İşte burada proletarya meselesi ortaya çıkmaktadır: bu sistemin yok edicisi ve milyonlarca defa daha iyi bir sistemin inşacısı olması gereken sınıf. Marx’ın ve Engels’in zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri yok, ama kazanacak bir dünyaları var dediği sınıf. Burada bunun bilimi ve organizasyonu öne çıkmaktadır: komünizm ve Komünist Parti ve acilen acıya, üzüntüye, bitmek bilmeyen ölümlere, baskıya, cahilliğe ve savaşa dur diyecek radikal değişime olan ihtiyaç doğrultusunda hazırlanacak ve bu ihtiyaç üzerinden harekete geçecek bir devrim hareketi inşa etmek görevi. Baskı ve sömürü altındaki halk kitleleri belirleyici -sadece işçiler değil, aynı zamanda bu sistemin işleyişi ve hakim rejimleri tarafından herhangi bir şekilde baskıya maruz bırakılan herkes-  faktör olacaklardır.

Ancak baskı ve sömürü altındaki kitlelerin devrim yapması için gereken son derece objektif faktörler ve gerçek kaynak aynı zamanda bu kitlelerin devrimci gelişimlerinin önünde engeller yaratmaktadır ve Komünist Parti önderliğinde devrimin bilinçli bir parçası haline gelmelerinin önüne geçmektedir. Büyük sorun, kitlelerin yaygın direnişleri ve ayaklanmalarına rağmen bunun onları kendiliğinden bir biçimde kurtuluşa, yani komünist devrime ilerletmeyecek olmasıdır. Tekrar tekrar gördüğümüz üzere onlar binlerce illüzyon ve sapmalardan oluşan bir labirentte dolanmakta ve yorulmaktadırlar. Yani proletaryanın ve toplumdaki diğer ezilen kitlelerin gücüne olan inanç dini bir şekil alamaz. Aksine, bu güç sadece bu sistemin doğası ve işleyişi ve nasıl ortadan kaldırılabileceği üzerine bilimsel bir anlayış temelinde kullanılabilir. Bu gerçek, Parti’mizin devrime stratejik yaklaşımının kalbinde yer almaktadır.

İç ve Dış Düşmanlar Bir Girdaba Düşmüş Haldedir: Boşa Harcanmaması Gereken Bir Devrim Fırsatı Bulunmaktadır

Pek çok kriz küresel kapitalist sistemin tamamını sarmaktadır. İran’da İslam Cumhuriyeti her tarafa, özellikle de kadınlara yayılmış bir öfke ve nefret denizinde boğulmaktadır ve kadınlar bu rejimin hapis ve işkence kapılarına vurmaktadır. Sallantıda olan tek şey bu faşist teokratik rejimin kolonları da değildir. Büyük kapitalist-emperyalist güçler altında dünyayı egemenlik altına almış eski düzen bölünmekte ve yırtılmaktadır. Her politik ayaklanma ve patlamada milyonlarca insanın uyanmaları ve baş kaldırmaları sadece İran’a mahsus değildir. Bu ABD’de -kapitalist baskı ve sömürünün en büyük imparatorluğunun kalesinde- bile büyümekte ve yayılmakta olan bir şeydir. [Devrimci lider] Bob Avakian’ın analizine göre ABD’deki spesifik durumlarla ilişki içinde olan küresel durumlar, ABD’de komünist devrimi geçmişte olduğundan daha mümkün hale getiren “nadir bir zaman” yaratmıştır. Bob Avakian şöyle vurgular,

…Bu olasılık genel olarak bariz bir biçimde görünmüyor olabilir, aksine yüzeysel seviyede kısa vadede daha açıktan görülen şey durumların daha kötüye gittiğidir.

Asıl olan şudur ki bunlar sadece istikrarlı bilimsel metot ve yaklaşım ile doğru bir şekilde ele alınabilir ve bunların üzerine harekete geçilebilir. (“Devrim: Majör Dönüm Noktaları ve Nadir Fırsatlar ”)

Bob Avakian, eğer komünist hareket ABD’de büyür ve güçlenirse bunun dünyanın her yerinde büyük bir etkiye sahip olacağını, şu an yaptığımız her şeyin devrim için ve dünyanın her yerinde devrime hizmet için olduğunu söylemiştir. Gerici teokratik köktenciliğin üssü olan İran’la özel olarak ilgili biçimde, Bob Avakian’ın yeni komünizmine dayalı bir komünist devrim hareketinin başlatılması yönünde atılacak her önemli adımın dünyanın her yerinden insanlar ve özellikle de Ortadoğu’da yaşayan halklar üzerinde çok büyük bir etkisi olacağı söylenebilir.

Komünist Teori ve Komünist Parti Devrim İçin Belirleyici Önem Taşımaktadır

Devrim, geçmişin ekonomik ve politik temellerini, toplumsal ilişkilerini ve kültürünü ortadan kaldırmak ve yenilerini inşa etmek demektir. Proletarya, bütün ülkelerde ve dünyanın her yerinde bütün sınıf ayrımlarına ve baskıcı toplumsal ilişkilere karşı mücadelede öncü rolü üstlenmelidir. Böyle bir rol, devrim bilimine gereksinim duyar. Bu bir bilimdir. Proleterler de dahil hiç kimse sadece kendi sınıflarının maddi durumları [tecrübesine] dayanarak toplumun dinamiklerini tamamen anlayamaz ve insanlığın kurtarıcıları olarak tarihsel rollerini üstlenemez. Komünist teori olmaksızın baskıya karşı içgüdüsel öfkeleri er ya da geç saptırılacak ve kendilerine karşı kullanılacaktır. Ancak komünist teori, ezilmiş kitlelerin [kendiliğinden] fikirlerini ve hislerini baskı ve sömürü kaynaklarına karşı yaratıcı ve disiplinli bir güce dönüştürebilir.

Bunun yanı sıra, devlet aygıtlarını, askeri gücü vb. elinde tutan güçlü ve organize bir düşmana karşı devrimci bir mücadelede kazanmak sadece yüksek seviyede [devrimci] örgütlülük varsa mümkün olabilir. Hiçbir kendiliğinden organizasyon [gerçek] bir devrim için gereken şeyleri sunamaz. Bu faktörler, bütün devrim süreci boyunca öncü bir komünist partinin gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Bob Avakian’ın sözleriyle, öncü bir komünist parti hiyerogliflerin anlamlarını açığa çıkaran ve bu hiyeroglifleri insanlığın binlerce yıldır öğrendiklerinin erişimine açan bir “Rosetta Taşı” gibidir. Bu öncü partiyi yarattığımızda ve insanlar bu partinin öncüleri olarak geliştiklerinde bu parti ezilenler için değerli bir kaynak haline gelmekte ve aynı zamanda bu öncüler için ciddi bir sorumluluk oluşturmaktadır.

Komünist devrim için öncü bir partinin gerekliliğinden bahsettiğimizde bizim partimizin (İran Komünist Partisi MLM) komünist devrimin kendisi gibi inişli çıkışlı bir tarihi olduğunu unutmamamız gerekir. Büyük galibiyetleri ve [aynı zamanda] hataları ve mağlubiyetleri söz konusudur. Bu partinin oluşumu büyük efor ve adanmış hayatlar pahasına mümkün olmuştur. Bob Avakian tarafından geliştirilen yeni komünizm temelinde yeniden oluşturulması büyük bir kazanımdır. Bu çileli yolda, pek çok kişi yarı yoldan dönmüş ve hatta halka ve devrime sırtlarını çevirmişlerdir. Bu durum, direnmeye devam eden devrimcileri bu sistemin baskı ve sömürüsünün sonsuz olmadığı, değişimin mümkün olduğu konusunda her zaman bir umut kaynağı olarak gören ezilmiş kitleler arasında umutsuzluk dalgalarına sebep olmuştur.

Bu baskıcı ve sömürücü dünyanın kabusundan kaçmak için insanların onların yanında duracak ve belirlediği hedeften vazgeçmeyecek bir partiye ve önderliğe ihtiyaçları vardır. Yoldaş Avakian’ın söylediği gibi,

Eğer onlara kendilerini ve insanlığın tümünü kurtarmakta önderlik edecek, bilimi temel almış bir partileri yoksa, halkların gerçekten hiçbir şeyleri yoktur. Bu, verili bir zamanda insanların bu konudaki farkındalığından bağımsız olarak doğrudur. (Avakian, Yeni Komünizm, Giriş, 3. Sayfa)

Başka önemli bir gerçek ise 20. yüzyılın [başarılı] komünist devrimlerinin -Sovyetler Birliği (1917)  ve Çin (1949)- tersine dönmesidir. Bu durum pek çok insanı umutsuzluğa ve kalp kırıklığına mahkûm etmiştir. Bu yenilgilerin arkasından emperyalist güç merkezleri ve gerici devletler tarafından dünyanın her tarafında milyarlarca insana bu devrimleri tekrar edecek düşünceleri ortadan kaldırmak için pompalanan anti-komünist kampanyaların lağım suları akıtılmıştır. Günümüzde Çin ve Rusya “komünizmin” örnekleri olarak öne sürülmektedir, ancak bu büyük bir yalandır, çünkü bunlar SSCB ve sosyalist Çin ile aynı değildir. ABD ve Avrupa’nın gedikli emperyalistleriyle aynı seviyede kapitalist-emperyalist hale gelmişlerdir.

20. yüzyılda Sovyetler Birliği ve Çin’deki sosyalist devrimlerin zaferi sonrasında komünizme karşı savaş, kapitalist [emperyalist] devletlerin temel meselesi olmuştur. Bunun örneklerinden biri ABD emperyalizmi tarafından [başa geçirilmiş] askeri rejim tarafından Endonezya’da başlatılan, neredeyse bir milyon komünistin ve destekçilerin katledilmesini içeren kanlı savaştır. İran’da Şahın [Pehlevi] güvenlik örgütünün temel hedeflerinden biri komünistlerin baskılanması ve öldürülmesiydi. Bu, [1979’da Şahın devrilmesinden sonra] İran İslam Cumhuriyeti altında devam etmiştir ve İslam Cumhuriyeti tarafından bütün bir nesil İranlı komünistin öldürülmesine sebep olmuştur.

Bu tam kapsamlı savaş, siyasi güçler ve güvenlik güçleri tarafından [açıkça] yapılan katliamlar kadar etkili, son derece önemli ideolojik bir tarafa ve özelliğe sahip olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Bu politik ve ideolojik savaşın temel hedeflerinden biri de entelektüel kesimin bulunduğu toprağı zehirleyerek komünist hareketin [entelektüellerle] komünist devrim projesini yetiştirmesini engellemektir.

Yani komünist devrime giden yol kolay değildir. Evet, eğer mücadele edersek ve daha önemlisi komünist öncülerin bir parçası haline gelirsek pek çok fedakarlık ve zorlukla karşılaşacağız, bu kesindir.  Şu anda yoldaşlarımızdan pek çoğu hapiste ve işkence altındadır. Pek çoğu asılmış ya da İran İslam Cumhuriyeti’nin idam mangaları yoluyla değerli hayatlarını kaybetmişlerdir. Aynı zamanda pek çoğu da kenarda oturmuş ve hatta devrimin tekerlerinin önüne engeller koymuşlardır. Bütün bunlar karşılaşmakta olduğumuz zorluklardır. Bu zorlukları kabul etmeden ve bunların üstesinden gelmeden temelden farklı bir dünyayı var oluşa çıkaramayız. Mao’nun dediği gibi, “Pek çok iş yapılmak için feryat ediyor”. Ancak daha büyük zorluk ise şudur: bu devrimi kimin için ve ne için yapılacak ve nasıl ilerleteceğiz.

Komünizmin “kağıt üzerinde iyi bir fikir, ancak pratikte sadece bir kabus” olduğunu söyleyenler için Bob Avakian 2012 tarihli “BA Konuşuyor: Devrim, Daha Azı Değil” konuşmasında şöyle bir yanıt sunmuştur:

İlk olarak, insanlığın gerçek kâbusu kapitalizm-emperyalizmdir ve bu kağıt üzerinde bile iyi bir fikir değildir. İkincisi, komünizmin bir kâbus olduğu fikri nereden gelmektedir? Bu kapitalist-emperyalist sistemi yöneten politikacılardan, okullarda neyin öğretilip neyin öğretilmeyeceğine karar veren kontrol mekanizmalarındaki insanlardan, bu sistemin medya temsilcilerinden ve entelektüel yandaşlarından, başka bir deyişle bizzat bu kapitalist-emperyalist sistemi yöneten ve dayatan insanlardan ve bu sistemi korumak için bitmek bilmeyen yalanlarından gelmektedir. Komünizm konusunda bilgi kaynağı olarak bu insanlara mı güveneceksiniz? … Bu sistem altında açlık ve önlenebilir hastalıklardan her sene ölen 10 milyon çocuk ile sosyalist Çin’in 20 yıl içinde herkesin yeterli yiyeceğe sahip olacağı şekilde açlık sorunu çözmesi arasındaki fark üzerine düşünüyorum. O zaman bana hatırlatın, hangi sistem insanlık için bir kabustur? Ya da bu sistemin altında her sene tecavüze ve şiddete uğrayan, porno ve seks ticareti altında aşırı aşağılanma ve köleleştirilmeye maruz kalan kadınların durumu ile Rusya ve Çin’de komünist devrimin ilk dalgasında kadınlar adına eşi benzeri görülmemiş kurtarıcı ilerlemeleri karşılaştırdığım zaman, bana hatırlatın, hangi sistem insanlık için bir kabustur?  Ya da bu toplumun baskın sanat ve kültürünü, “Real Housewives” ya da diğerleri ve hip-hop müziğin önemli bir kısmında ve günümüzün sözde stand-up komedisinde ortaya çıkan iğrenç kültür ile Çin’deki Kültür Devrimi’nde öne sürülen ve kadınların, kadınların ezilmesinin üstesinden gelmek için o sanat ve kültürde öncü rollerini kıyasladığımda, bana tekrardan hatırlatın, hangi sistem insanlık için bir kabustur? Ya da özellikle bu ülkedeki ezilmiş halkların kitlesel olarak boğulması ve hapsedilmesini Rusya’da azınlık ulusların ezilmesine karşı atılan adımlarla kıyaslayın. Bir kez daha, bana hangi sistemin insanlık için bir kâbus olduğunu hatırlatın!

(Yukarıdaki alıntı Bob Avakian Speaks: Revolution, Nothing Less: “Remind Me: Which System, Capitalism or Communism, Is the Nightmare for Humanity?” eserindeki bir bölümden alınmıştır.)




Meksika Devrimci Komünist Örgütünün sesi Aurora Roja’dan: Radikalce Farklı ve Özgürleştirici Bir Dünya İçin Savaşıyoruz

Editörün Notu: bu bildiri, Meksika Devrimci Komünist Organizasyonu’nun (OCR) sesi olan Aurora Roja blogunda yayınlanmıştır.  Bu yazı İspanyolca’dan İngilizce’ye revcom.us gönüllüleri tarafından, İngilizce’den Türkçe’ye ise Yeni Komünizm kolektifi tarafından çevrilmiştir.


2024 Devrimci Bir Mayıs Günü için,

Günümüzde bizi çepeçevre sarmış baskı, ölüm ve acının çirkinliğinden radikalce farklı ve özgürleştirici bir toplumun güzelliği çıkabilir. Şu anda biz gerçek bir devrim ve bu mümkün gelecek için mücadele etmekteyiz ve bu sistemin bizi götürmekte olduğu gittikçe artan kötülükteki geleceği yaşamak istemiyorsak siz de ve çok daha fazla insan da bunun için mücadele etmelidir.

Eski dünya düzeni bir krize doğru ilerlemektedir ve inanılmaz derecede gereksiz acıya sebep olmakta fakat aynı zamanda gerçek bir devrim için yeni fırsatlar çıkarmaktadır. Filistin halkına karşı uygulanan soykırım, dünyanın her yerinde kadınların barbarca katledilmesi, kadın ve çocuk kaçakçılığı, Afrika’daki içler acısı kıtlıklar ve şu anki dünya çapında kapitalizm-emperyalizm sisteminin bütün korkunçlukları. Ancak bu sistem aynı zamanda içinde radikalce farklı ve çok daha iyi bir toplumun mümkünlüğünü de taşımaktadır.

Çevre krizi bütün dünyayı yakıp yıkmakta, Meksika’da Otis kasırgası, artmakta olan kuraklık ve yakın zamanda yüzlerce kontrolden çıkmış yangında gördüğümüz gibi şimdiden büyük afetlere sebep olmaktadır. Temel kanunu büyük kapitalistler ve emperyalistler arasında en fazla kar için rekabet olan kapitalist sistemin bu süreçte herkesin ve her şeyin yıkımını ve sömürüsünü içeren durmayan işleyişi sebebiyle bizzat insanlığın ve pek çok başka türün soylarının tükenmesinin tehlikesi dahi artmaktadır. Buna dünyanın en büyük 10 çevre kirleticisinden biri olan Pemex [Meksika’nın petrol üretim tekeli] de dahildir.

Bu sistemin köklerine, şu anda var olan küresel direnişin ötesine, devrime, insanlığın mezarını kazmakta olan bu sistemi ortadan kaldırmaya doğru ilerlemeliyiz. İnsanlığın ve gezegenin gereksinimleri tarafından yönetilen, birkaç kişinin karlarının egemenliği altında olmayan başka bir sistem mümkündür ve acilen gereklidir. Günümüzde bir rüya gibi görülen pek çok şeyi mümkün kılacak devrimci bir sosyalist sisteme ihtiyacımız vardır. Bu sistem altında petrol ve diğer küresel ısınmaya sebep olan kaynakların kullanımı en erken zamanda durdurulacaktır. Devrimci halkın mobilizasyonu iklimi düzenleyen ve suyu yakalayan ormanları yeniden canlandıracak, nehirleri temizleyecek ve çok daha fazlasını yapacaktır. Emperyalistlerin ve büyük kapitalistlerin mülklerine el konularak bunların insanlığın hizmetine açılması ile iş, barınma, sağlık hizmetleri, eğlence ve her insanın hak ettiği hayat ile aynı çizgide türlü ve ilham verici bir kültürü içeren sosyalist bir ekonomiyi birlikte inşa edebileceğiz.

Şu anki sistemin mutlak barbarlığı şu anda İsrail ve ABD emperyalizminin ellerinde Filistin halkının soykırıma uğratılmasında ortaya çıkmaktadır. Bu durum, ABD, Rusya ve Çin emperyalistlerinin diğerlerinin uğruna kendi gerici imparatorluklarını genişletme arayışında artan seviyede yüzleşmeleri bağlamında meydana gelmektedir. Bu bizi, bu gezegende bildiğimiz şekliyle hayatın sonunu getirebilecek bir nükleer dünya savaşının sınırına getirmektedir. Filistin’deki soykırım dünyanın her yerinde farkındalık, kınama ve mücadeleyi arttırmıştır. İsrail devleti Nazilerin elinde Yahudilere karşı yapılan korkunç soykırımı kullanarak bu katliamları meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Ancak dünyanın her yerinde binlerce cesur Yahudi bunu kınamakta ve Nazi Holokost’undan çıkarılacak dersin kimseye karşı bir daha asla soykırım yapılmaması olduğunu vurgulamaktadır. Bunu gerçekleştirmek için soykırımları, katliamları ve gerici savaşları meydana çıkaran sisteme son vermek bir zorunluluktur. Filistin’de ve dünyanın her yerinde devrime ihtiyaç vardır.

Dünyanın her yerinde kapitalist devletler Filistin halkı için timsah gözyaşları dökmektedir, ancak Meksika’da Başkan López Obrador [AMLO] kendisini Gazze’deki duruma karşı “nötr” ilan etmiştir. Soykırıma karşı “nötr”! Katiyen Kabul edilemez! Bütün milliyetçi söylemlerine rağmen bu devlet, tıpkı diğer öncekiler gibi, Meksika’da ABD emperyalizminin boyunduruğunu kabul etmekte ve imparatorluk için bu kadar önemli bir meselede onu sorgulamaya cesaret edememektedir. Dahası, bu sistemin sebep olduğu şiddetten ve açlıktan çaresizce kaçan göçmenleri hapsedip ezerek, öldürerek ve hatta diri diri yakarak bu imparatorluğun pis işlerini yapmaktadır. Ayrıca Meksika ordusu; habercileri, aktivistleri ve diğer düşmanlarını gözetlemek ve kötülemek için İsrail menşei yazılımlar kullanmaya devam etmektedir.

Bu ordu, altı insanın öldürüldüğü ve 43 Ayotnizapa öğretmen eğiten kolej öğrencisinin kaybedildiği operasyonda direkt yer alan ordunun ta kendisidir ve şimdi ve ordu kendi insanlık karşıtı suçlarına kanıt oluşturacak dokümanları geri vermeyi reddetmektedir. Ordu, her altı yıllık başkanlık sürecinde gittikçe artan barbarlıkta katliamlara ve yüzbinden fazla insanın kayıp olmasına sebep olan organize suç ile artan derece ortaklık kuran kapitalist devletin bir parçasıdır. Bunların üçte birinden fazlası bu altı senelik dönemde kaybolmuştur ve buna karşı buldukları tek “çözüm” ise resmi kayıtlarda kayıp gözükenleri kaybetmeye çalışmaktır!

Bu devlet, yapmacık bir kapitalist “ilerleme” olan okyanusları bağlayıcı yıkıcı koridor “Maya” Treni ve yok edici madencilik adına topraklarını çaldıkları yerel halklar hakkında iki yüzlü söylemlerde bulunmakta, toplumlarını ve kültürlerini baskılamakta ve yok etmektedir. Şimdi burjuva seçimi coşkunluğuyla günümüzün “kadınların zamanı” olduğunu iddia etmekteler, ancak kadınların kapitalist devlette yer edinmelerine rağmen kadın katliamlarının, insan kaçakçılığının ve tacizin devam ettiği gösterilmiştir, çünkü kadınların ezilmesi bu sistemin temel parçalarından biridir.

Bütün bunlardan dolayı, kapitalizmi devirmek ve yerine devrimci sosyalizmi yerleştirmek için mücadele ediyoruz, ancak burada gerçekte kapitalist ülkeler olan Küba’nın, Venezuela’nın ya da günümüz Çin’inin sözde “sosyalizminden” bahsetmiyoruz. Sadece geçmiş sosyalist devrimlerin iyi yaptıkları şeylerin tekrarından da bahsetmiyoruz. Bob Avakian tarafından geçmiş sosyalist devrimlerin büyük ilerlemelerinden ve aynı zamanda önemli hatalarından ders çıkararak geliştirilen yeni komünizmin rehberlik ettiği yeni bir komünizmden bahsediyoruz. Yerel halkların, kadınların, LGBTQ+ bireylerin, genel olarak halkın özgürleştirilmesi için bütün baskı ve sömürü ilişkilerini sonlandıracak mücadeleyi bastırmak yerine destekleyen ve yaygınlaştıran ve ülkenin emperyalist egemenlikten özgürleştirilmesiyle insanlığın tümünün kurtarılması mücadelesine hizmet edecek devrimci kanunlara sahip yeni bir toplum. Yalanlar ve kandırmacalar yerine bilimsel düşüncenin yaygınlaştırıldığı, kritik düşünmenin, karşıtlığın ve mantık çerçevesinde tartışmanın bastırılmak ve çarpıtılmak yerine desteklendiği, herkesi herkese düşman eden bitmek bilmez mücadelesiyle kapitalizmi restore etme çalışmalarına karşı savunurken gerçek bir insan toplumu yaratacak bir toplum.

Bu devrim sistemin krizlerinin yoğunlaşması sebebiyle daha mümkün hale gelmektedir. Bu sistemin bariz gücünün arkasında çevre krizinin hızlanması ve dünya savaşına giden artan zıtlaşmalar ile dünya sisteminde büyüyen çatlaklar oluşmaktadır ve biz özgürleştirici devrim için gereken anlayışı, önderliği ve örgütlülüğü oluşturmak için ilerlediğimiz sürece kitlelerin devrimci potansiyeli bu çatlaklardan patlayıcı bir güçle fışkırabilir.

Meksika’da gücü elinde barındıranlar birleştirici bir biçimde yönetmekte gittikçe daha da zorlanmaktadır. Potansiyel adayların düzinelerce katledilmediği bir seçim bile yapamamaktadırlar. Kapitalist seçmen partileri (PRI-PAN-PRD, Morena ve diğerleri) arasındaki çatışmalar gittikçe artan bir keskinliğe ve pisliğe bürünmektedir ve ulusal toprakların ve yasadışı uluslararası kaçakçılığın kontrolü için ölümüne savaşan kartellerle ittifaklar kurulmaktadır. Yönetim krizleri ile karşı karşıya kalınca tarihte görülen en büyük silahlanmaya başvurmuşlardır, ancak bu aynı ordu organize suç ile işbirliği yapmaktadır ve Chiapas’tan Sinaloa’ya, “Mataulipas”tan [Tamaulipas] “Guerracruz”a [Veracruz]’a kadar her yerde olaylar patlak vermektedir.

Sistemin en aşağı basamaklarında olanlardan artan sayıda insan eskisi gibi yaşamaya devam edememektedir. Topluluklar tamamen uyuşturucu kaçakçılığına teslim olmak, öz savunma grupları şeklinde silahlanmak ve kaçmak arasında seçim yapmak zorunda bırakılmaktadır ve bu durum yüzbinlerce insanın yerlerinden olmasına sebep olmuştur. Kitleler zar zor geçinmekte dahi zorluk çekerken haraçlar, gasp, kaçakçılık ve uyuşturucu politikaları her yeri sarıp sarmalamaktadır.

Bir diğer yandan ise Meksika’nın sömürücü sınıfları için bir “kararlılık taşı” olan ABD’nin hakim sınıfı ise faşizmi dayatmak isteyen Cumhuriyetçi Parti ile burjuva demokrasisinin geleneksel yalanlarını korumak isteyen Demokratik Parti arasında bir iç savaş olasılığıyla karşı karşıyadır. Bu devrim için olasılıklar ortaya çıkarmaktadır, evet, canavarın karnında, Bob Avakian ve Devrimci Komünist Parti ABD tarafından önderlik edilen bir devrim için!

Bahsettiğimiz bütün bu krizler ve suçlar halk için daha da büyük korkunçluklar ve acılar anlamına gelmektedir, ancak aynı zamanda devrim için yeni imkanlar da ortaya çıkarmaktadırlar. Bizler şimdi bu imkanlardan yararlanabilmek için mücadele etmekteyiz, ancak çok daha fazla kişinin devrim hareketine katılmasına ihtiyacımız var. Eğer şu anki çürümüş sistemin ötesini görmeye yetecek vicdanınız, kalbiniz ve cesaretiniz varsa, eğer çok daha iyi bir dünyanın hayalini kurmaya ve bunun için savaşmaya cesaretiniz varsa bizimle iletişime geçin, halkın size ihtiyacı var. 




Baskının ve Sömürünün Olmadığı Bir Dünya Hedefiyle, Devrimci 1 Mayıs İçin Alanları Dolduralım!

Geride bıraktığımız yıl ve içerisinde bulunduğumuz yıl ABD/NATO emperyalizmi ve Rus emperyalizminin Ukrayna’daki kanlı savaşıyla damgalanmaya devam ediyor. Toplamda yüzbinlerce insan ölmüş ve milyonlarcası yerlerinden edilmişken emperyalistler küresel tahakküm için savaşı son hızıyla kızıştırmaya devam ediyorlar.

Dünya çapında devam eden emperyalizmin vekalet savaşları, bölgesel gericilikler, köktendincilik ve gezegeninin tahrip edilmesine bağlı 70 milyonu aşkın kişi yerinden edildi. Bu sayı önümüzdeki yıllarda katlanarak artacak.

Dünyada sağa kayış fenomeni, faşizmin güçlenmesi hızla devam ediyor. Irkçı, yabancı düşmanı, kadın düşmanı, homofobik hareketler gün geçtikçe güç kazanıyorlar.

ABD’de kadınların en temel haklarından birisi olan kürtaj hakkı faşistlerce gasp ediliyor, Türkiye İstanbul Sözleşmesinden çıkıyor, İran’da Mahsa Amini başörtüsü yasağını ihlal ettiği için vahşice katledilirken dünyanın 64 ülkesinde eşcinsel olmak yasal olarak suç sayılıyor…

Dünyanın büyük bir kesminde hiçbir güvencesi olmadan, ruhları ezilircesine yüz milyonlarca insan ‘’karın tokluğuna’’ kapitalist emperyalizmin tedarik zincirlerinde yoğun sömürü ve baskı koşullarında çalışıyor, çalışmak zorunda bırakılıyor.

Seçimin Gölgesinde Girdiğimiz 1 Mayıs

1 Mayısa, devrimci enternasyonalizmin gününe; yüz bine yakın canımızı kaybettiğimiz iki büyük depremin gölgesinde, Gezi’den bu yana yaşadığı zorluklar karşısında şiddetini ve ceberutluğunu arttıran, kadınları ikinci cins olarak gören ve katledilmelerini normalleştiren, Kürt ulusunun her türlü hakkını şiddetle gasp eden, devrimciler ve ilericilere karşı terör dalgası estiren; göçmenleri, LGBTQ topluluğunu şeytanlaştıran, Dersim’den Kazdağlarına kadar ekolojik kıyımını hızlandıran ve azılı gerici bir ittifak oluşturan İslamcı Türkçü faşizmin karanlığında giriyoruz.

Beri yandan ise tüm toplum bir seçim atmosferine girmiş durumda. Bu karanlıktan bir çıkış olarak karşımıza sunulanlar ise Erdoğan’a karşı olarak yine Erdoğan’ın sürekli ve sürekli kutuplaştırdığı siyasi arena temelinde bir araya gelen, bir kısmını Milli Görüş’ün ve AKP’nin kurucu kadrolarının oluşturduğu partiler, sözde ‘’Ortanın Sağı’’nda duran Demokrat Parti ve ağır Türk şovenizminin keskin savunucusu ve faşist nitelikte olan İYİP ile, Türk hakim sınıflarının uzun zamandır, nispi ‘’sol’’ ve nispi ‘’liberal’’ çizgi temelinde hareket etmeye çalışan -eden diyemiyoruz-, bu ülkenin kurucu ideoloğu ve önderi Mustafa Kemal’e sadakatini belirten ve bunu ‘’günümüz koşullarında’’ -açık büfe tarzda biraz İslamcı biraz ‘’sol’’ ama her koşulda Türk hakim sınıflarının partisi olarak- ‘’hibrit’’ bir modelleme yapan CHP bulunmaktadır. Hakim sınıflar arasındaki bu kavga ise halk kitlelerinin temel çıkarlarını temsil etmediği gibi toplumu yanlış bir temelde polarize etmektedir.

AKP ve Erdoğan’ın faşist rejimi altında bastırılan ve gadre uğratılan; Kürt ulusunun, Alevilerin ve diğer azınlıkların temel çıkarları ve özgürleşmesi açık büfe, ‘’hibrit’’ bir Kemalizm anlayışına dayanan ve Kürt sorununu bir ‘’yurttaşlık meselesi’’ ve ‘’terör sorununa’’ indirgeyen bir diğer gerici hakim sınıf kliği tarafından çözülemez.

Bu rejim altında yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan milyonlar, iş cinayetleriyle katledilen işçiler, bir geleceği dahi olmayan gençler ve ucuz emek gücü olarak çalıştırılan çocukların temel çıkarları bu sistem altında başka bir hakim sınıf kliği tarafından çözümlenemez.

Bu gericilik altında katledilen, temel hakları gasp edilen, derneklerine saldırılan, yaşam hakkı bile hor görülen kadınlar ve her gün şeytanileştirilen, öldürülen, varoluşlarına dahi nefret besledikleri LGBTQ’ların temel çıkarları bu sistem altında çözülemeyeceği gibi İslamcı faşizm temelinde kutuplaşan hakim sınıf partileri tarafından çözülemez.

Bu gerici rejim altında derinleşen ekolojik kriz, talan edilen ormanlar, siyanürle zehirlenen topraklar, yok edilen ekosistemler ve nesli tüketilen türler; bir bütün olarak ekoloji meselesi bu sistemin anarşik dinamikleri nedeniyle doğayı kar-zarar hesabının parçası olarak görmeyen herhangi bir hakim sınıf kliği tarafından çözümlenemez.

Bütün Bunlara Mecbur Değiliz!

Bütün bu korkunç suçları herhangi bir seçim durduramaz. Bunları ancak gerçek bir devrim durdurabilir. Bütünüyle yeni bir topluma, yeni bir sisteme ihtiyacımız var. Yeni komünizm temelinde yapacağımız devrime ve Yeni Sosyalist Cumhuriyete ihtiyacımız var, faşist gericiliğe veya işleri eski ‘’normale’’ döndürmek isteyenlere, ara formüller bulmaya çalışanlara, sisteme reforme etmeye değil!

Bahsettiğimiz devrim uzak gelecekte bir devrim veya birkaç insanın güzel bir fikri değildir. Ham bir hayal de değildir. Bu devrim mümkündür, arzulanabilirdir ve ZORUNLUDUR!

Bu rejim altında yaşamak istememek ve bu rejimden nefret etmek çok meşrudur. Ancak bahsettiğimiz sorunların çözümü için, bu rejimi defetmek için sandığa güvenmek doğru değildir. Yol gösterici kutup yıldızımız devrim olmalıdır, daha azı değil! Bugün birleşebileceğimiz herkesle devrim temelinde birleşmeye ihtiyacımız var.

1 Mayısta sende alanlara gel, yeni komünizmi ve onun mimarı olan Bob Avakian’ı öğren, insanlığın kurtarıcısı olarak devrim saflarına katıl!

Yaşasın 1 Mayıs!

Bijî Yek Gûlan!