Trump Yeni Gümrük Vergileriyle Küresel Ticaret Savaşını Kızıştırıyor: Bazı Temel Noktalar

Editörün notu: Aşağıdaki yazı 11 Ağustos 2025 tarihinde revcom.us sitesinde yayınlanmıştır. Orijinaline bu link üzerinden ulaşılabilir.


Geçtiğimiz hafta Donald Trump, faşist rejiminin küresel ticaret savaşını 90’dan fazla ülkeye cezalandırıcı nitelikte yeni gümrük vergileri ekleyerek hızlandırdı. Gümrük vergileri başka ülkelerden ABD’ye ithal edilen ürünlere uygulanan vergilerdir. Bu, kapitalist rekabetin bir aracı olmakla beraber genel olarak ürünlerin fiyatlarını yükseltir.

Yeni gümrük vergileri içerisinde Trump’ın Brezilya’ya uygulayacağı aşırı derecede yüksek %50 gümrük vergisi bulunuyor. Açıkçacı bu verginin genel olarak ticaretle bir ilgisi yok, nitekim Trump’ın kendisi bu vergilendirmenin mevcut Brezilya hükümetinin eski başkan ve Trump’ın faşist dostu Jair Bolsonara’ya karşı başlattığı “cadı avına” karşı bir misilleme olduğunu söyledi. Bolsonaro, 2022 yılında kaybettiği başkanlık seçimlerinin akabinde taraftarlarının başkanlık sarayını basması sonrası darbe girişimiyle yargılanıyor.

Brazilians burn effigies of Trump and Brazil's former President Jair Bolsonaro to protest a Trump's 50% tariff on Brazilian goods, August 1, 2025.
Brezilyalılar protesto olarak Trump ve Bolsonaro’nun kuklalarını yakıyor

Trump aynı zamanda Hindistan’a da %50 gümrük vergisi getirdi; şayet Hindistan 27 Ağustosa kadar Rusya’dan petrol almayı bırakmazsa bu vergi geçerlilik kazanacak. Trump rejimi Rusya ile ticaret yapan veya petrol alan diğer ülkeleri de yüksek gümrük vergileriyle tehdit ediyor. Bu tehditler Rusya lideri Putin’e Ukrayna savaşı üzerinde baskı oluşturmanın parçası.

Trump; Avrupa Birliği, Japonya ve Britanya’ya “anlaşmaya vardıktan sonra “ tehditlerinin aksine %10 ve %15 arası değişen gümrük vergileri uyguladı. Bu “anlaşmalar” bahsi geçen ülkelerin ABD’den aldıkları çeşitli ürünlere, petrol ve doğalgaza karşı uyguladıkları vergileri düşürmeleri ve ABD’ye yaptıkları yatırımları arttırmalarını içeriyor.

Bu gümrük vergilerinin etkilerinin ABD’de ve dünyanın diğer yerlerinde ne olacağı tam olarak belli değil. Şimdilik bunlarla ilgili ne söyleyebileceğimize, neyin olmakta olduğuna, neden olduğuna ve insanlığın çıkarlarının nerede olduğuna ilişkin beş temel noktadan bahsedelim:

  1. Bu gümrük vergileri devrimci lider Bob Avakian’ın Trump/MAGA faşizmine ilişkin söylediği “uluslararası hukuka ve daha zayıf halkların egemenlikleri ve hatta var olma haklarına uyuyormuş gibi görünmek dahi olmaksızın uluslararası arenada hüküm sürmesi gereken çiğ yıkıcı güçtür” açıklamasının bir ifadesidir.

Trump’ın gümrük vergileri anlamsız veya aptalca değildir. Aksine bunlar, dünyayı; siyasi, askeri ve ekonomik olarak ABD kapitalizm-emperyalizminin çıkarlarına uygun düşecek şekilde radikal bir biçimde yeniden düzenlemenin yaklaşımı ve stratejisidir.

Bu strateji oldukça patlayıcıdır tıpkı pek çok yorumcunun bu cezalandırıcı gümrük vergilerinden bahsederken “savaş benzeri” hamleler benzetmesi yapması gibi.

  1. Neredeyse 100 ülkeye uygulanan bu yüksek gümrük vergileri Trump tarafından kendi yetkisiyle uluslararası finansal kriz riski göze alınarak uygulanmış olduğu gibi ABD Anayasasına göre gümrük vergisi uygulama yetkisi başkana değil Kongreye aittir. Bu, Trump’ın bütün ekonomiyi kişisel bir kontrol altına almaya doğru yaptığı hamlelerin bir parçasıdır. Bu hamlelere aldığı kararlar sadece ABD’de değil ama bütün dünyada derin etkilere sahip olan; hukuki anlamda bağımsız olması gereken Federal Rezerv Bankasını kontrol altına alma çabaları da dahildir.

GÖRSEL

Map showing countries by tariffs imposed on them by the U.S. (from 10% to 50%) by the fascist Trump regime, as of August 1, 2025.
%10’dan %50’ye kadar faşist Trump rejiminin uyguladığı gümrük vergilerini gösteren harita

  1. Trump’ın gümrük vergilerini meşrulaştırmak için sunduğu bir gerekçe ise kendi ifadeleriyle “ülkemiz on yıllardır yakındaki ve uzaktaki, hem dost hem de düşman uluslar tarafından yağmalanıyor, talan ediliyor ve tecavüze uğruyor.” Açıkçası bu korkunç bir yalandır. ABD on yıllardır dünyanın bir numaralı sömürücüsü ve baskısıcıdır;Vietnam, Bangladeş ve Meksika gibi ülkeler tam da Trump’ın iddia ettiği biçimde ABD tarafından yağmalanmış, talan edilmiş ve tecavüz edilmişlerdir. 150 milyon çocuğun da dahil olduğu milyonlarca insan; Apple, Nike, Walmart ve H&M gibi ABD şirketlerine ucuz ürünler üretebilmek için hayatları pahasına ter döküyorlar. Tam da bu sayede ABD’de iç pazarda fiyatlar düşük tutulurken ABD’nin kapitalistlerine süper karlar akümüle oluyor.

Millions and millions of human beings, including 150 million children, sweat out their lives to produce cheap goods, like at this ready made garment (RMG) factory in Bangladesh, April 2015.
Bangladeş’de konfeksiyon üretilen bir ter atölyesi

Trump’ın gümrük vergilerine karşı çıkan çoğu insan bunların Amerikan halkına vereceği zarardan bahsediyor. Evet, bu gümrük vergileri bu ülkede gün sonunu getirmeye çalışan çok sayıda insana ciddi anlamda zarar verecektir. Ancak bundan çok daha fazlası ABD’nin son 70 yıldır yağmaladığı ve sömürdüğü; Vietnam, Bangladeş, Nijerya, Guatemala ve kaynaklarıyla halklarının kanları ABD tarafından bir vampir gibi emilen halkların başına gelecektir. Trump’ın gümrük vergileri bu asalakça ilişkileri arttırmak için kullanılacak araçlardır.

  1. Bu ülkedeki insanlara getireceği zorluklar ve kargaşa ne olursa olsun gümrük vergileri tek başına Trump’ın faşist rejiminin düşmesine neden olmayacaktır. Gümrük vergilerinin halk üzerindeki ekonomik etkisi, onları sokaklara dökülmeye zorlayan faktörlerden biri olabilir ve Trump’ın seçmenlerinin dış katmanlarından bazılarını harekete geçirebilir ancak bu kendinden bir şekilde Trump’ın sosyal tabanının faşizmden kopmasına neden olmayacaktır. Hatta Önce Amerika şovenizmi, göçmen karşıtı histeri, kadınların ve LGBT+’ların hedef gösterilmesi; ekonomik zorluklarla artadabilir.

Sosyal medya mesajı 114’te milyonlarca faşistten bahsederken Bob Avakian şunları söylemişti:

…onları harekete geçiren sadece ekonomik durumları değil aynı zamanda sosyal konumları da. MAGA faşistlerinin saflarında; ekonomik durumlarının ötesinde güçlü ve sapkın motivasyon faktörleri: Beyaz üstünlüğü ve erkek üstünlüğü konusundaki ısrarları, LGBT+’lara ve göçmenlere (özellikle Trump’ın iğrenç ifadesiyle “bok çukuru ülkelerden” gelen göçmenlere) duydukları nefrettir. Bu faşistlerin “Amerikayı yeniden yüce kılın” söylemi tam da budur. Ve bütün bunlar alçakça yalanlar, bilim karşıtı delilik ve çılgınca komplo teorilerine sarılı haldedir: Hassas gruplar nefret ve zulümün nesnesi haline getirilmektedir; örneğin göçmenler “tehlikeli suçlular” olarak lanse edilirken translar sapkın kimseler olarak gösterilirler.

Acil olarak, bu faşist rejimin doğasını teşhir eden, kitlesel hareket eden, kararlı, şiddet içermeyen eylemliliklerle şu talebi getiren bir gücün olması gerekiyor: Trump Faşist Rejimi Hemen Gitmeli! Bu taleple toplumun her köşesinde harekete geçmeli ve faşist rejimin yönetimini uygulayamadığı bir siyasi kriz oluşturulmalı. Rejimin uygulamaya koyduğu bu gümrük vergileri ve diğer önlemlerin yol açabileceği şiddetli sarsıntılar, radikal değişiklikler ve oluşan çatlaklarla birleştiğinde; bu faşizmi yenmek için harekete geçersek çok geç olmadan bunu başarma şansımız gerçekten de var.

  1. Emperyalist güçler ister “serbest pazar” ister aşırı gümrük vergisi politikası uygulasınlar bunlar son tahlilde acımasız uluslararası bir sömürü sisteminin varyasyonlarıdırlar. Bu sistem, insanların ruhlarını ezerken milyarlarca insanın hayatlarını parçalamaktadır.

Sömürüyle ilgili yazı dizisinde Bob Avakian kapitalist emperyalist sistemin bunu neden yapmak zorunda olduğunu ve gerçek bir devrimle kurulan sosyalist bir sistemin; sömürü ve insanlar arasındaki tüm düşmanca bölünmeleri aşma sürecini nasıl başlatabileceğini açıklıyor.

Bugün yaşadığımız bu radikal şoklar Bob Avakian’ın sözleriyle:

…insanların “şeylerin her zaman olduğu gibi” olmasının tek yol olduğuna dair inancını sarsabilir. İnsanları, şeylerin işleyişinin nasıl olduğu ve bu şekilde kalması gerekip gerekmediğini sorgulamaya daha açık hale getirebilir; gerçek anlamda insanları sorgulamaya zorlayabilir. Ve devrimci güçler halkın arasında olup, olan bitenin daha derin gerçekliğini ve nedenini aydınlatarak bu şekilde yaşamaya bir alternatif olduğunu ortaya koyarsa bunun gerçekleşme olasılığı daha da artar.




Orientation Notes Regarding The Conflicts in Alleppo, Syria

  • A few days ago, jihadist groups led by Hayat Tahrir al-Sham (HTS) launched a surprise offensive on Aleppo, one of the largest cities in Syria. Meanwhile, the “Syrian National Army” (SMO), another jihadist gang formation supported by Turkey, attacked both Assad’s forces and Kurdish forces led by the YPG through Idlib. The reason that the nature of this attack on Alleppo can be considered as surprise is because that the Assad regime, with the heavy support of Russia and Iran, had consolidated its power in the city almost since 2015, when it expelled the opposition factions from Aleppo. Russian airstrikes were decisive in the process.
  • The recent capture of Aleppo by the jihadist forces must be analyzed through the contradictions in the world and in the region, regardless of whether they will be able to retain control of the city or not. As a matter of fact, the three decisive factors for the Assad regime’s military success are the active use of Russian air power, Iran’s Shiite proxy militias, particularly Hezbollah, and the Iranian Revolutionary Guards command’s leadership in the conflict. Russian imperialism is advancing more aggressively in the uncertainty created in the Ukraine War, due in particular to the arrival of Trump in office, and its influence on conflicts elsewhere in the world has been weakened by the intensification of the conflict with the Ukrainian forces, which are almost a decoy armed with all NATO’s weapons. Hezbollah forces, on the other hand, are in a weakened position on the Syrian front as a result of Israel’s genocide in Gaza and its murderous attacks on Lebanon, expanding the battlefield. The other decisive component of the war: Iran, which has been providing military force via its proxies but most importantly providing strategical military leadership throughout the war. Now majority of its commanders were assasinated by Israel.
  • Although this is the objective situation, HTS and its derivative factions are not “rebels” or “opposition” as the Western media portrays them. HTS is an Islamist fundamentalist jihadist organization that broke away from Al-Qaeda in Syria. Western imperialism embraces even the most reactionary forces to the extent that they do not work against its interests and weaken its enemies. However, supporting the Assad regime because it is “secular” in the face of jihadism means supporting one of the most powerful reactionary force in the region until the civil war. This brings us to the decisive contradiction in the region, the contradiction of the two outmodeds. Bob Avakian describes this contradiction, which he analyzes in depth in terms of its dynamics, as follows:

    “What we see in contention here with Jihad on the one hand and McWorld/McCrusade on the other hand, are historically outmoded strata among colonized and oppressed humanity up against historically outmoded ruling strata of the imperialist system. These two reactionary poles reinforce each other, even while opposing each other. If you side with either of these “outmodeds,” you end up strengthening both.”

    Although it can take different forms in different specificities, the contradiction that is decisive in the Middle East today is two outmodeds, without seeing this contradiction it is not possible to shed light on this dark picture we are experiencing in the Middle East.

  • The Islamist-Turkist fascist regime represented by Erdogan is a solid foothold for the jihadist forces operating in the region, including the SNO. The Erdogan regime has repeatedly violated Syria’s sovereignty with military operations under the pretext of “protecting its borders from terrorism” – in fact, it is rabid chauvinism – and has repeatedly violated it with dozens of military observation posts and military personnel in Idlib. The regime has been constantly exacerbating the contradictions in the region, both for its own necessities and for its neo-Ottomanist ideological ambitions of becoming a major regional power, and it has been repeatedly exposed for doing so. It has been revealed by journalists working despite regime repression that the regime has been training jihadists in camps inside Turkey and supplying military equipment from Turkey to fundamentalist jihadist gangs, including Daesh, under the guise of “helping Turkmens in the region”. Therefore, the statements of the regime’s foreign minister Hakan Fidan that “we would not take any action that would trigger a new wave of migration” and “we have no involvement” are an attempt to quickly hide the historical truth that the Erdoğan regime is constantly destabilizing the region.
  • To seek an emancipatory vision for the peoples of Syria, the peoples of the Middle East and the masses of the peoples of the world through the “politics of the existing” and choosing sides between the reactionaries accordingly is not revolutionary but defeatist and this does not benefit the masses of the people. We do not have to choose between imperialist reactionaries, regional reactionaries and Islamic fundamentalist forces. It is a vital necessity for all those who are sick and tired of the the endless wars in the region, the bloody showdowns of the reactionary “big shots” of the region, the genocide committed with the support of the US and at the hands of Israel, the millions of displaced people, the endless plunder of humanity’s cultural heritage and the environment, of the jihadist fundamentalists and the relentless bloody interventions of imperialism, and who want a world without them, to urgently start studying the new communism of which Bob Avakian is the architect, and to become part of a real revolutionary movement.