Trump-Putin Zirvesinin Akabinde: Dört Kritik Hakikat

Editörün notu: Ukrayna üzerinde yaşanan Rusya ve ABD gibi iki emperyalist gücü karşı karşıya getiren savaş kısa bir süre önce başlayan zirveler ve görüşmelerle yeni bir aşamaya doğru gitmektedir. Sürecin doğru anlaşılabilmesi ve tartışmaların buradan derinleştirilebilmesi; çelişkilerin ne temelde ele alınması gerektiğinin anlaşılabilmesi için orijinali https://revcom.us/en/wake-trump-putin-summit-four-critical-truths adresinden ulaşılabilecek yazının çevirisini okurlarımıza sunuyoruz.


Trump ve Putin arasında geçtiğimiz cuma günü Alaska’da gerçekleşen zirve haber kanallarını domine etti ve aynı gündem bu hafta da haber kanallarını dolduracak gibi gözüküypr. Konferansın amacı Rusya ve Ukrayna arasındaki kanlı ve tehlikeli savaşın nasıl bir sonuca vardırılacağı üzerineydi. Hızlıca bir vekalet savaşına dönüşen bu savaşta Ukrayna’ya, Avrupa ve Trump koltuğu alana kadar ABD tarafından güçlü bir şekilde arka çıkıldı. Görüşmeye giderken Trump ilk adım olarak Putin’in ateşkesi kabul etmesini söylerken toplantıdan çıktığında bu talebini bıraktı. Konferans boyunca Trump, Putin’den övgüyle bahsederken artık ateşkes öncesi Putin’le kapsamlı bir anlaşma yapma sorumluluğunun Ukrayna lideri Zelenski’de olduğunu söyledi.

Bunun dışında hiç kimse Trump ve Putin’in ne konuştuğunu ve ne konularda anlaşmaya vardığını bilmiyor. Bunların daha fazlası bu hafta netlik kazanacak. Neler olacağının çok büyük etkileri olacak dolayısıyla daha derin dinamiklerin ve olasılıkların neler olduğunu anlayabilmek önemlidir.

Bir: Kapitalist-emperyalist güçler arasında bölünmüş ve bu güçlerin sistemin mantığına göre üstünlük için savaştıkları bir dünyada yaşıyoruz. Tam da şu an da bütün emperyalist güçler nükleer cephanelikler de dahil olmak üzere cephaneliklerini modernize edip güçlendirmek için devasa bütçeler kullanıyorlar ve stratejilerini geliştiriyorlar. Üstünlük mücadelesinin esas rakipleri ise çok daha sert bir rekabetin içerisine girmiş olan ABD ve Çin. Bu “karışımın” içerisinde devasa nükleer cephaneliği ile Rusya ise büyük bir oyuncu Ancak bu güçlerin herhangi birinin dahil olduğu-ister planlı isterse kazaen başlasın- yeni bir savaş bir felaket ve hatta insanlığın sonu anlamına gelebilir.

Bundan üç buçuk yıl önce Rusya haksız ve kanlı bir şekilde Ukrayna’nın işgaline başladı. Bu savaşta yüzbinlerce insan öldü ve çok daha fazlası ise sakat kaldı. Ancak Rusya’nın işgalinin başındaki çok kısa bir zaman dilimi haricinde temel olarak bu savaş Ukrayna halkının ulusal kurtuluş savaşı olmadı. Ancak ABD ve Avrupa’nın Ukrayna’yı ağır bir şekilde desteklediği bir vekalet savaşına dönüştü. Bu arenada şu an da ABD ve Rusya dünyanın bölüşümü ve yağması üzerine bir düeloya girişmiş durumdadır.

Biden yönetimi altında ABD, Ukrayna’ya milyarlarca dolarlık silah yardımı yaptı, Rusya birlikleri hakkında istihbarat paylaştı ve ileri seviyede stratejik “tavsiyeler” verdi. Bu sırada medeniyeti ortadan kaldırabilecek olan bir nükleer savaş ihtimaline de yaklaşıldı. Bu sadece iki devasa nükleer gücün işgal üzerinden birbirlerine karşı olmaları değil aynı zamanda Rusya lideri Putin ve minyonlarının sürekli olarak dünyaya Rusya’nın nükleer silahlara sahip olduğunu hatırlatmasıyla tekrar tekrar gündem oldu. Bir noktada Biden mevcut durumun nükleer bir savaşa dönüşme ihtimalinin 60 yıl önceki Küba Krizinden daha yüksek olduğunu itiraf etti! Yani bu krizden 60 yıl sonra iki emperyalist güç dünyanın nasıl bölüneceği üzerine bir kavgayla insanlık uygarlığının sonunun gelmesini riske atıyorlar!

2024 seçimlerinin kampanyası sırasında Trump Ukrayna’daki savaşa karşı olduğunu söyledi. Şayet kendisi başkan olsaydı böyle bir savaş hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini ve göreve gelir gelmez ilk gün barış anlaşmasını çıkartacağını iddia etti. Açıkçası şimdiye kadar böyle bir şeyi başaramadı. Burada risk altında olan çıkarlar kompleks ve stratejiktir; buradaki tartışma ABD’nin esas rakibi olan Çin ile bir rekabet içerisine girip girmemek değil bu rekabetin nasıl yapılacağıdır ki buna hızlı bir şekilde savaşa sebebiyet verebilecek askeri çatışma durumu da dahildir. (Geçtiğimiz günlerde Fox News kanalında Trump, Biden’ın stratejisinin Rusya’yı Çin’e yakınlaştırması üzerine söylendi-burada gerçekten de bir hakikat vardır). Emperyalistler arası rekabetlerin gittikçe yoğunlaştığı ve rejim içerisinde bu rekabetin nasıl ilerletilmesi gerektiği noktasında da çatışmaların olasılığının yüksek olduğu bir dönemde Trump’ın etrafında duran kimi güçler açısından bu çıkarlardan taviz verilmemeli. Özellikle de Rusya’nın çıkarlarının nerede yattığını görme hali ve bu çıkarları nasıl elde edeceğini düşünmesi Trump yönetiminin görmek istediği tabloya “uygun” olmayabilir.

Kısacası bu son derece hassas ve riskli bir kumardır, insanlığın sonunu getirebilecek bir kumar! Bu dinamik, faşistler ve onlara karşı çıkan hakim sınıfların ortaklaştığı temel dinamiktir. Bu canavarlar için sistemlerinin devam etmesi-bu sistem içerisindeki konumlarının korunması- hayatın kendisinden daha değerlidir! Ancak esas soru dünyadaki halk kitlelerinin çıkarlarının böylesi bir çatışmada nerede yattığıdır? Açıkçası halk kitlelerinin çıkarları bu çatışmanın herhangi bir tarafında değil ancak böylesi krizlere sürekli olarak imkan veren sistemin bitirilmesinde yatmaktadır.

İki: ABD devlet aygıtının faşistler tarafından tahakkümü bütün bu durumu olduğundan çok daha tehlikeli yapmaktadır.

Trump’ın uçuculuğu- yani patlayıcılığı ve dürtüsel öngörülemezliğinin birleşimi- takipçilerinin her hareketine kölece bağlılıkları ile birlikte Trump/MAGA faşizminin içerisine inşa olmuş bir durumdur. Bu durum da bir savaş ihtimalinin her an çok gerçek olmasını daha da etkilemektedir. Dolayısıyla halkın kitlesel direniş ile bu faşist rejimi ŞİMDİ DEFETMESİ daha da acildir!

Üç: Bütünüyle yeni bir dünyaya ve temelden farklı bir sisteme ihtiyacımız var kapitalist emperyalist sistemin ölümcül dinamiklerinden insanlığı kurtarabilecek bir sisteme ihtiyacımız var.

İnsanlığın ihtiyaç duyduğu dünya; sömürü ve halklar arasındaki bölünmelerin olmadığı bir dünyadır; insanların herkes için bolluk sağlamak için birlikte çalıştığı ve kapitalist-emperyalist sistemin kesinlikle gereksiz olan sömürüleri, baskıları, savaşları ve çevrenin yok edilmesinin ötesine geçtiğimiz bir dünyadır. Bob Avakian (BA), Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa’da böyle bir dünya için kapsamlı bir vizyonu, sağlam bir temeli ve somut bir planı ortaya koymuştur. BA, bu hedefe ulaşmak için ihtiyacımız olan devrimin stratejisini de geliştirmiştir. Dahası, insanlığın daha önce sahip olduğu her şeyden çok daha bilimsel bir şekilde dünyayı anlamak ve değiştirmek için bu temelde yeni komünizmi ortaya koymuştur. Yeni komünizm, sağlam bilimsel temele dayanan bir umut sunmaktadır.

Dört: Şimdi nadir bir zamandır, böylesi bir devrimin gerçekten daha da mümkün olduğu nadir bir zamandır.

Savaş tehdidi, ekolojik tahribat, kaos ve yıkımla beraber toplumun acımasız faşist tehdidi hem korkunç hem de çok gerçektir. Bu tehditlerden, bu sistem altında kaldığımız müddetçe herhangi bir kaçış olanağı yoktur. Ancak dünyanın uçlara yönelme hali devrimi daha da mümkün kılmaktadır.

Bunun neden ve nasıl böyle olduğu- sorunun doğası ve çözümün ne olduğu- BA’nın çalışmalarının parçasıdır. Örneğin bu meseleye başlamak için BA’nın 2025 yılı ile ilgili olan açıklamasını okuyabilirsiniz. Bu yüzleşmesi kolay bir hakikat değildir fakat bir kez yüzleştiğin de gerçekten özgürleştirici bir hakikat olabilir. Bütün bunlarla ilgili daha fazla öğrenmek için devrimin güçleriyle iletişime geçin, yeni komünist devrim için gece gündüz çalışanlarla iletişime geçin.

Bütün bunların ışığında Bob Avakian’ın söyledikleri daha da keskin bir şekilde önümüzde durmaktadır:

Bu emperyalistlerin dünyayı domine etmelerine ve insanlığın kaderini belirlemelerine daha fazla izin veremeyiz. Ve insanlığın böyle yaşamak zorunda olmadıkları da bilimsel bir gerçektir.

2025: Yeni Bir Yıl, Yeni Zorluklar, Son Derece Gerçek Korkunçluğun Karşısında Eşi Benzeri Görülmemiş Pozitif Bir Yolda İlerlemek




İsrail ve ABD Yemen’e Saldırıları Arttırıyor — İsrail’in Kana Susamış “Kefaret Savaşında” Bir Cephe

Editörün Notu: Okumakta olduğunuz yazı 6 ocakta revcom.us sitesinde yayınlanmıştır. Yazının İngilizce orijinali için tıklayınız.


Son 14 ay boyunca İsrail ve ABD küçük ve acı biçimde fakirleştirilmiş Yemen’e ve onun İran tarafından desteklenen İslami köktenci Husi hareketine karşı birden çok kez saldırı düzenlemiştir. Husiler, İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı misilleme olarak İsrail’e ve Kızıl Deniz’de İsrail ile alakalı nakliye gemilerine saldırı düzenlemekteydi.

Şimdi İsrail ABD desteği ile Yemen ve ülkenin kuzeyini kontrol eden Husileri Gazze ve Lübnan’a yağdırdıkları kana susamış, her şeyi hedef alan ve suç teşkil eden katliamlarla tehdit etmektedir. İsrail’in BM elçisi geçen hafta Husilerin yakın zamanda Gazze’de Hamas ve Lübnan’da Hizbullah ile “aynı acı kaderi paylaşabileceği” uyarısını yapmıştı.

Bunun üzerine bir düşünün. İsrail’in tam ABD desteği ile Gazze’deki Filistin halkına yaptığı şey tarihin en korkunç suçlarından biri, bir soykırım suçu olarak tarihe geçecektir! Lübnan’da İsrail, yine tam ABD desteği ile kitlesel suikast, kontrolsüz katliam ve yaygın bir yıkım kampanyası yürütmüştür ve bunu sadece İran’ın müttefiği Hizbullah’a karşı değil, milyonlarca Lübnanlı sivile karşı gerçekleştirmiştir.

Şimdi suçları ile hava atmakta ve bu suçları tekrar işlemekle tehdit etmektedirler! İsrail veya ABD, Gazze ve Lübnan’da olduğu kadar ölüm ve yıkıma sebep olabilsin veya olamasın, şu anda Yemen’de zaten acı çekmekte olan milyonların yaşamını tehdit etmektedirler ve Ortadoğu’nun bütününe taşabilecek daha geniş çaplı bölgesel savaşın tehlikesini arttırmaktadırlar!

Bunun Son Bulması Gerekiyor!

Yemen’e Karşı Yıllardır Süren ABD – Suudi Saldırganlığı

Yemen’e karşı bu yeni ABD ve İsrail tehditleri, ABD’nin silah ve destek sağladığı Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından yıllar boyu Yemen’deki Husi güçlere karşı yapılan saldırıların hemen arkasından gelmektedir.

2015’ten 2022’ye kadar Suudi Arabistan ve BAE Yemen’e karşı 25.000 hava saldırısını içeren durmak bilmez bir askeri sefer düzenlediler. Ancak durum sadece bununla da sınırlı kalmadı. Suudiler ABD Donanmasının desteği ile Yemen’i abluka altına alarak yiyecek, yakıt ve diğer ihtiyaç ürünlerinin akışını ciddi derecede sınırladı. Ayrıca Yemen’in yiyeceğinin, ilaçlarının ve diğer yardımların %70 ila %80’inin geçtiği ana liman Hüdeydah’ı da bombaladılar. Bunların sonucu savaş sebebiyle %60’ı yiyecek ve sağlık hizmetlerine erişimin yokluğu gibi indirekt sebeplerden gerçekleşen 377.000 ölüm ve bir milyondan fazla insanı etkileyen bir kolera salgınıydı. 21 milyondan fazla Yemenli -ülkenin üçte ikisi- bir önceki senenin ABD ve İsrail saldırıları ve daha fazlası olmadan önce dahi acilen insani yardıma ihtiyaç duymaktaydı.

Son 14 Ay Boyunca Durmak Bilmeyen Saldırılar

İsrail, Ekim 2023’te Gazze’deki ABD destekli soykırımını başlattıktan sonra Husiler Kızıl Deniz ve Aden Körfezinde İsrail’e giden gemilere saldırmaya başladı ve “Gazze’deki saldırıların bitmesini ve kuşatmanın kaldırılmasını” talep ettiler.

Husilerin düzenlediği 130 saldırı Süveyş Kanalı’nı da içeren dünyanın en işlek ve önemli ticaret koridorlarından birindeki nakliyatı ciddi biçimde aksatmıştır. Husiler ayrıca direkt İsrail’e karşı dron ve füze saldırıları da başlatmıştır.

İsrail ve ABD hem Yemen’e hem de Husilere bu saldırılara son vermek ve aynı zamanda Husileri yok etmek veya en azından güçsüzleştirmek için tekrar tekrar saldırmışlardır. Bu saldırılar Yemen’in temel sivil altyapısını -Hüdeydah da dahil- vurmayı da içermiştir, tıpkı Suudilerin de ABD desteğiyle önceden yaptıkları gibi. Bu Yemen’deki milyonları ve özellikle “akut yardım ihtiyacı olan” yaklaşık 14 milyon insanı daha da tehlikeye sokmaktadır. (İngilizce olarak bknz. https://revcom.us/en/we-challenge-you-learn-about-yemen [Size Yemen’le İlgili Daha Çok Şey Öğrenmeniz İçin Meydan Okuyoruz])

Saldırılar Tırmanıyor

Yakın haftalarda iki taraf da saldırılarını genişletmiştir. 29 Aralık haftasında İsrail tekrardan Hüdeydah’ı ve ayrıca enerji istasyonlarını ve Sanaa’daki ana havalimanın bombalayarak en az 6 kişiyi öldürmüştür. Dünya Sağlık Örgütü’nün başkanı da bu sırada havalimanında bir uçağa binmekteydi. Kendisi saldırıyı yaralanmadan atlatsa da sivil bir tesise yapılan bu kontrolsüz saldırıyı kınamıştır. ABD sonrasında Yemen’in başkenti Sanaa ve diğer bölgelerde Houthi önderliğini ve silah üretim tesislerini hedefleyen bir hava saldırısı dalgası başlatmıştır.

Bu sırada Husiler İsrail’e karşı en az 5 füze saldırısında bulunmuştur ve hedefler arasında Tel Aviv uluslararası havalimanı ve Kudüs yakınlarındaki bir güç istasyonu da söz konusudur. Husiler ayrıca yakın zamanda uçak gemisi vuruş kuvvetleri ile yakın zamanda Kızıl Deniz’e konuşlandırılan uçak gemisi USS Harry S. Truman’a da bir drone saldırısı yaptıklarını iddia etmektedirler (ABD ordusu bu konu hakkında bir yorum yapmamıştır).

İsrail Daha Çok Kan Dökme ve Daha Geniş Çaplı Bir Savaş Tehdidinde Bulunmaktadır

Yemen, İsrail’in bir senedir süren, İsrail’in düşmanlarını yok etmeyi ve Ortadoğu’nun tümünde ABD-İsrail kontrolünü derinleştirmeyi amaçlayan ABD destekli ve katliamcı “Kefaret Savaşlarında” sadece bir cephedir.

Alan Goodman’ın yazdığı gibi, “Netan-Nazi’nin yedi cepheli ‘Kefaret Savaşı’ dediği şey Gazze’de soykırımı, Batı Şeria’da soykırımı, Suriye’nin büyük yıkımını ve Irak’taki güçlere saldırıları içermektedir. Bunun yanında Lübnan’da sivillerin kitlesel katliamını, Yemen’de gıda yardımına acil ihtiyaç imkanını yok etmeyi ve İran’ı nükleer şantaja tabi tutmayı da içermektedir. (bknz.  Israel’s “War of Redemption”—A Terrorist Rampage “Changing the Face of the Middle East,” Threatening Even Worse [İsrail’in “Kefaret Savaşı” – “Ortadoğu’nun Yüzünü Değiştirmekte” Olan ve Daha da Kötüsünü Yapmakla Tehdit Eden Terörist Bir Saldırı] (revcom.us, Aralık 16, 2024))

Şimdi İsrail ve ABD Yemen halkına karşı saldırılarını -ve suçlarını- ciddi derecede tırmandırma tehdidinde bulunmaktadır. İsrail Başbakanı Netanyahu geçen hafta “Diğer cephelerde yaptığımız gibi burada da bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya kararlıyız” şeklinde bir beyanda bulunmuştur. İran’dan bahsederken de “Ahtapotun kolları teker teker kopartılmaktadır” diye eklemiştir.

İsrail’in savunma bakanı “bütün Husi liderleri avlamak, tıpkı başka yerlerde yaptığımız gibi onları vurmak” tehdidinde bulunmuştur, yani başka bir deyişle İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’ın önderliğini öldürdüğü gibi Husi liderleri de öldürmekle tehdit etmektedir.

Yaklaşmakta Olan Katliam ve Yıkımın Sorumluluğu Kimdedir?

Bob Avakian sosyal medya mesajı “99’da: Bu ülkenin liderleri ‘teröristleri’ kınarken aynı zamanda terörizmi açıkça desteklemektedirler]” demekte ve bölgenin üzerinde asılı duran bu şiddet ve yıkım kabusunun asıl suçlusunun kim olduğunu ve bu gerçeklikten çıkarmamız gereken temel sonucu özetlemektedir:

Bu konuda hiçbir şüphe veya kafa karışıklığına izin vermeyin: Ortadoğu’da askeri çatışmaların ciddi biçimde tırmanmasının ve bunun sonucunda olacakların sorumluluğu İsrail ve İsrail’i sonuna kadar desteklemeye devam eden ABD’dir.

Bütün bu lanet sistemin ortadan kaldırılması gerektiğini söylemek için daha başka neyi bilmeye ihtiyacınız var?!




İnsanlık İçin Emperyalist Tahakküm Savaşlarını Reddet! Tüm Gericiliğe Karşı Gerçek Bir Devrim İçin Harekete Geç

Dünya 24 şubata Rus askeri birliklerinin Ukrayna’nın askeri alt yapı birimlerine saldırısı ve Donbass’a askeri operasyonuyla uyandı. Rusya’nın başlattığı bu askeri operasyonun tüm detayları henüz bilinmemekle birlikte uzun zamandır Batı (ve buna agresif bir şekilde önderlik eden ABD) ve Rusya arasında yaşanan keskin ve derin çelişkiler, insanlık açısından daha ağır bir savaşın (nükleer) potansiyel ve dinamiğini de barındıran bir boyuta varmış durumdadır.    

İçinde yaşadığımız dünya sistemi kapitalist emperyalizmdir. Bu sistem insanlığın sömürüsü ve baskısı üzerine inşa edilmiştir. Sistemin dünya çapında işleyişi, yine dünya çapında kendi kapitalist çıkarları temelinde (emperyalist) işleri götürme dinamiği, emperyalist güçleri sürekli olarak karşı karşıya getirir. Ukrayna-Rusya çatışmasında yaşananlara neden olan bu temel hakikattir. ABD ve Rusya arasındaki yarış/savaş emperyalist bir tahakküm savaşıdır!  

Biden, büyük bir sahtekarlıkla sanki ABD emperyalizminin çıkarlarını değil de “dünyanın” çıkarlarını savunuyormuş gibi “Dünya, Rusya’dan hesap soracak” şeklinde Rusya’yı tehdit etmektedir. Tekrar açıklığa kavuşturalım; ABD emperyalizminin tarihi işgaller, haksız savaşlar, komplolar ve darbeler tarihidir. Başka ülkeleri “işgal” ile suçlayan Biden’ın temsil ettiği ABD emperyalizmi “işgal” üzerine konuşabilecek son ülkedir! Bugün patlak veren çelişkinin baş müsebbibi ABD emperyalizmi ve Batılı emperyalistlerdir. Yıllardır Doğu Avrupa ülkelerini NATO’ya üye yaparak, Rusya’ya askeri ve siyasi olarak kontrol-markaj uygulayarak, NATO ülkelerini silahlandırarak Rusya’yla arasında bir savaşın temelini hazırlamıştır.   

Putin bu çatışmanın ne “mağduru” ne de “meşru” yüzüdür. SSCB sosyal emperyalizminin (sosyal görünümlü olan esasta da emperyalist bir güç olan) çöküşünden sonra Rusya’nın bölgede ve dünyada gücünü inşa edebilmesi için Putin’in agresif emperyalist politikaları, tahakküm dayatmaları bölgesel güvenlik hatlarının sürekli yüksek gerilime tutmasına neden olmuştur. Yine aynı Putin “Askeri sahaya gelince, çağdaş Rusya, SSCB’nin dağılmasından ve onun potansiyelinin önemli bir bölümünün harcanmasından sonra bile, bugün, dünyanın en büyük nükleer güçlerinden biridir ve dahası, bir dizi yeni tip silahta da belirgin bir üstünlüğe sahiptir” tehdidini tekrarlayarak Rus emperyalizminin çıkarlarını korumak ve ilerletmek için “kazananı olmayan bir savaşı” tetikleyecek potansiyelde bir insanlık düşmanıdır.  

Bu savaş haksız bir savaştır! Bu savaşa “şu ya da bu nedenle” taraf olmak, desteklemek insanlığın çıkarına değildir. Şimdi yüzbinlerce insan Ukrayna’da barınaklarda kendilerini korumaya başlamışken, ABD ve Batılı emperyalistlerin Rusya’ya yönelik ambargoları ve yaptırımları, yüzbinlerce insanı açlıkla, hastalıklarla ve ölümle yüz yüze getirecektir. Böylesi bir savaşta taraf olmak ya da herhangi birine nispi hak vermek, emperyalist tahakküm savaşında terörize olmuş milyonlarca insanı yaşadığı ve yaşayacağı acılara ve olası katliamlara gönüllü/gönülsüz katkıda bulunmak anlamına gelir.   

Erdoğan Rusya-Ukrayna çatışmasında “Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü” gibi safsataları sıralayıp dururken, TSK’nin işgalci güçleri Bakur ve Rojava’da, Suriye’de bölgesel tahakküm ve Kürt halkının gadre uğratılması için gerici emellerine devam etmekten taviz vermemektedir. Eli kanlı Erdoğan’ın “kan dökülmesin” çağrısında bulunması, arsız bir ikiyüzlülüktür! Yine akılda tutulması gereken diğer bir husus ise, emperyalist güçler birbirine girdiğinde bölgesel gericilikler böylesi çatışmalardan mümkün olabilecek en fazla şekilde faydalanmak isterler. Şayet bölgede savaş derinleşirse, Erdoğan kendi emelleri doğrultusunda bölgesel tahakküm arzularını gerçekleştirmek için Kürdistan ve Suriye’de savaşı derinleştirebilir, Türkiye’yi daha büyük bir savaşın içerisine sokarak ihtiyaç duyduğu İslamcı-Türkçü şovenist duyguları daha derinden karabilir ve seçimleri erteleme/iptal etme dahil olmak üzere toplumu İslamcı/Türkçü faşizm ile angarya altında tutabilir. Tüm bu olasılıklar Erdoğan’ın ajandasında birinci plan olarak durmasa bile, önemli bir potansiyeli barındıran tehlikeler olarak göz önünde tutulmalıdır.   

Tekrar etmek gerekirse, devasa nükleer ve kitle imha silahları bulunan ABD-Rusya arasındaki bir savaş, insanlık açısından geri dönülemeyecek bir felaketi doğurabilecek bir potansiyeli barındırmaktadır. Bu savaşa kesinlikle dur denilmelidir. Tüm bu çelişkilerin üzerinden bakıldığında, anlaşılması gereken diğer bir husus ise dünyada gerçek bir sosyalist iktidarın olması, gerçek bir dünya barışını tesis etmek açısından kilit bir noktadır. Şayet dünya devrimini ilerleten, dünya devriminin bir üssü olarak sosyalist bir ülkemiz olsaydı, insanlığın emperyalist tahakküm savaşına ve bunlar arasında bir taraf olmaya mahkum edilmesi çok mümkün olmazdı ve insanlığın içerisine düştüğü çıkmaza bir son verilebilirdi. Bu ACİL tablodan yola çıkarak, insanlığın dünya çapında yaşadığı büyük felaket mümkünlüğünü barındıran devasa çelişkilerden kurtulabilmek için, nihai hedefi sömürüsüz ve baskısız bir dünya olan komünist bir devrimin gerçek kılınması için, bir devrim hareketinin inşası elzemdir. Yalnızca komünist bir devrim insanlığı içerisine çekildiği bu gereksiz acılardan kurtarabilir!