Irkçı Baskı Bitebilir – Ancak Bu Sistem Altında Değil!

Editörün Notu: Devrimin önderi ve Yeni Komünizm’in mimarı Bob Avakian’ın aşağıdaki önemli makalesi revcom.us web sitesinde 15 Haziran 2020 tarihinde yayınlanmıştır. Çevirisini okurlarımız için aktarıyoruz.

Makalenin kaynağı için ayrıca bkz: https://revcom.us/a/652/bob-avakian-racial-oppression-can-be-ended-en.html


Biz devrimci komünistler, gittiğimiz her yerde ve yaptığımız her şeyde cesur bir şekilde DEVRİM – DAHA AZI DEĞİL! diyoruz.

Her ne kadar bu çok iyi ve çok önemli bir slogan olsa da, bu aslında yalnızca bir slogan değildir. Çok temel bir hakikatin yoğunlaşmış bir ifadesidir. Bu durum ayrıca “Bu Sistem Reforme Edilemez – Bu Sistem Yıkılmalıdır! şeklindeki sloganımızda da kendini gösterir.

Peki bu sistem reforme edilemez derken neyi kastediyoruz ve bu niçin doğru? “Niçin Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz” içinde bu sistemin derin ve tanımlayıcı çelişkileri olan “5 DURDUR”dan bahsediyorum. Bütün bunlar kapitalizm-emperyalizm sisteminin neden olduğu ve halk kitlelerinin maruz kaldıkları korkunç acıları içermektedir, ayrıca niçin bunların bu sistem altında sonlanamayacağını belirtir. [1] Burada Siyahi halk üzerindeki sistematik ve ölümcül baskıya ve genel olarak ırkçı baskıya yoğunlaşacağım. Bu durum George Floyd cinayeti sonrası bir öfke patlamasına neden oldu. Burada ayrıca bu baskının bu sistem altında ortadan kaldırılamamasının, ancak (yalnızca) devrim ile sona erdirilmesinin temel nedenlerini tartışacağım.

Polis tarafından özellikle Siyahi halka (bununla birlikte Latinolara, Amerikan Yerlilerine) karşı izlenen ve devam eden terör ve cinayetler temel olarak polisin ırkçı olmasından kaynaklı değildir. Polisin ırkçı olması, Siyahi halka (ve diğer farklı ten rengine sahip halklara) karşı bu sistem tarafından gereksinim duyulan terör ve cinayetler gerçeğinin bir ifadesi ve işlevidir. Bu durum, topyekun baskıcı olan bir sistemin “düzenini” koruyabilmesi için gereklidir. Ve eğer polis ırkçı olmasaydı, bunu gerçekleştirmeleri çok daha zor olurdu.

Bu Baskının Temel Nedenleri

Fakat daha da derine inelim, bu düzen ve düzeninin sürmesi için bu terör ve cinayetler bu sistem için niçin gerekli? Cevap, bu ülkenin başlangıcından itibaren, beyaz üstünlüğünün temelde yer alması ve onun tüm kurumlarına ve bu sistemin devam eden işleyişine yerleşik olmasıdır. Özellikle de Siyahi halkla ilgili olarak, kölelik günlerinden Jim Crow ayrımcılığı ve Ku Klux Klan terörü günlerine, toplumun her kesiminde Siyahilere karşı devam eden sistematik ayrımcılıkla bugüne kadar toplumun her alanında (istihdam, barınma, eğitim, sağlık hizmetleri ve benzeri) yaşadıkları yüzyıllarca süren baskılar bulunmaktadır. Bütün bunlar, bugün Siyahilerin ve özellikle de gençlik kitlelerinden pek çok kişinin umutsuz bir yoksulluk ve yoksunluk koşullarına sürülmesi ve iyi bir yaşam için ellerinden gerekli araçların çalınması durumuyla sonuçlanmıştır.

Bu durum bir kez daha yalnızca iktidar mevkiinde olan ve hükümet politikasına karar veren kişilerin ırkçı olmasından -çoğu için bu doğru olsa da- kaynaklanmamıştır. Bu durum temel olarak sistemin doğasından ve bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin tarihsel olarak gelişim zorunlulukları ve dinamiklerinden kaynaklanmıştır.

Şimdi, bu büyük bir lokmadır (“sistemin doğası ve bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin tarihsel olarak gelişim zorunlulukları ve dinamikleri”), o halde bu sözü biraz açalım. Bu ülke, Afrikalı halk kitlelerinin köleleştirilmesinin yanı sıra Yerli Amerikalıların soykırımla boyun eğdirilmesi ve topraklarının çalınması üzerine kurulmuştur (ve ülkenin daha da geliştirilmesi, Meksika kökenli insanların ikinci sınıf insan muamalesi görmesi ve Meksika’nın geniş topraklarının fethini içermektedir). Böylesi bir durum, tüm korkunç baskıları “haklı çıkarmak” için ırkçılığın yayılmasını gerektirmiştir. Sonradan İç Savaş kölelik sorununu çözdüğünde ve bu iç savaşın sonucu olarak kölelik kaldırıldığında bile, beyaz üstünlüğünün ülkeyi tutan “tutkalın” çok önemli bir parçası olduğu ve bu şekilde kaldığı göz önüne alınırsa, kapitalist sistemin temelinde “bir araya getirmenin” tek yolu bir kez daha zorla beyaz üstünlüğünü dayatmak şeklinde kendini göstermiştir. Bu yüzden, İç Savaş’ın bitiminden çok kısa bir süre sonra, Siyahi halka soykırım yapılırken ve  Amerikan Yerlilerinin toprakları çalınırken, Jim Crow ayrımcılığı sistemine (sistematik terör tarafından desteklenmiş ve tekrarlanan linçlerle kendini göstermiştir) maruz kaldılar. Ayrıca Meksika’dan gelen göçmenler bu sistemin uygulayıcıları tarafından sürekli ayrımcılığa ve şiddete maruz kaldı.

Nesiller sonra, 2.Dünya Savaşı sırasında, bu ülkenin yöneticilerinin bu savaşı sürdürme ihtiyaçları nedeniyle, çok sayıda Siyahi kuzeye göç edebildi ve savaşa hizmet eden endüstrilerde iş bulabildi. Ve sonrasında, büyük ölçüde ABD’nin bu savaşın -savaşın kendi topraklarında yapılmadığı ve endüstriyel tesislerine ve altyapısına zarar gelmemesi gerçeğinin sonucunda- savaşın kazanan tarafında olması ile savaştan sonra bu ülkede ekonomik bir büyüme gerçekleştirmiştir. Bu durumda, önemli sayıda Siyahi, fabrikalarda (çelik, araba vb.)  daha iyi ücretli işler de dahil olmak üzere çok sayıda istihdam elde etmeye devam edebildi.

Fakat aynı zamanda, yüzyıllar boyunca sisteme işlenmiş olan beyaz üstünlüğü nedeniyle -ve bunun üstesinden gelmek için gerçekten hareket etmenin, sistemin dokusunu parçalayacak olması ve temelini kıracağı gerçeği ile- Siyahiler istihdam da dahil olmak üzere sistematik ayrımcılığa maruz kalmaya devam etmişlerdir (“en son işe alınanlar ve ilk kovulanlar” Siyahilerin istihdama ilişkin durumunun doğru bir açıklamasıdır). Başka bir çirkin örneği, konut politikasına ilişkin hükümetin siyasetlerinde görürüz. Bunlar da bilinçli ve kasıtlı bir ayrımcılık içeriyordu: 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, beyazlara kendi evlerini satın almalarını ve giderek banliyölere geçmelerini sağlamak için krediler verilmişti. Bu durum Siyahi savaş gazileri (ve diğerleri) için reddedildi ve bunun yerine Siyahiler banliyölerde ayrılmış çeşitli konut projelerine yığıldılar. Ve bu durum, Siyahi halkın maruz kaldığı sistematik ötekileştirme ve ayrımcılığın bir parçasıydı.

Sivil Haklar hareketi ve daha sonra 1960’larda daha radikal olan Siyahi Kurtuluş hareketi sonucunda bazı tavizler verildi ve “Üst mevkilerdeki siyah yüzlerin” sayısında belirli bir artış ve Siyahi orta sınıfın büyümesi gibi bir durum yaşandı. Durumları beyaz orta sınıftakilere nazaran çok daha güvencesiz olsa da belirli bir büyüme durumu vardı (2008 krizinde acımasızca ortaya çıkan bir durumdur bu; bu süreç çok sayıda Siyahinin evini kaybetmesine ve sahip oldukları tasarrufların çoğunu yitirmelerine neden olmuştur). Ve daha yakın zamanlarda, şehirdeki insanlar için çok sayıda fabrika kapandı ve diğer iş kaynakları sona erdi. Bu işletmeler genellikle üretim süreçlerini başka yerlere taşıdılar – özellikle de Üçüncü Dünya’daki ülkelere (Latin Amerika, Afrika, Orta Doğu ve Asya) taşadılar ve çocuklar da dahil olmak üzere halk kitlelerinin umutsuz durumundan faydalandılar. Onları açlık sınırının altı ücretlerle aşırı şekilde sömürdüler.

Tüm bunlar, artan otomasyon ve üretimin “siberleşmesi” ile birlikte, bu sistemde yerleşik olarak devam eden ötekileştirme ve ayrımcılıkla birleştiğinde, çok sayıda Siyahi ve özellikle de gençler, nesiller boyu sadece işsiz kalmadı ayrıca “normal” (yani ekonomide “kayıtlı”) ve anlamlı bir istihdam beklentileri de yok edildi.

Kapitalizm ve Irkçılığın Zehirli Bileşimi

Burada kapitalist ekonominin temel işleyişi ve gereksinimleriyle birlikte, iktidarı elinde bulunduranların vahşi bir şiddetle uyguladıkları sistematik ve tarihsel olarak evrimleşmiş ötekileştirme ve ayrımcılığın “zehirli bir bileşimini” görüyoruz. Bunlar sadece zenginliğin değil, aynı zamanda büyük ölçekli kapitalist işletmelerin elinde ve kontrolündeki üretim araçlarının (teknoloji, fabrikalar ve diğer fiziki yapılar, hammadde kaynakları vb.) ve finans kurumlarının daha fazla ve çok daha fazla yoğunlaşmasını içerir. Ve bu durum, sadece belirli bir ülkede değil, giderek daha fazla bir şekilde küresel bir ölçekte birbirleriyle boğuşarak rekabete odaklanan ve bu nedenle insanları -çocuklar da dahil olmak üzere- dünya çapında bir ter atölyeleri ağında acımasızca sömürmeye ve sürekli olarak çok sayıda umutsuz insanı daha da sömürücü bir şekilde sömürmenin yollarını aramaya yönlendirmektedir. (Örneğin; cep telefonları ve bilgisayarlar Kongo’da -çok sayıda çocuk da dahil olmak üzere- ezilen insanlar tarafından korkunç koşullar altında çıkarılan koltan mineraline bağlıdır ve ABD’de satın alınan kıyafetlerin büyük bir kısmı Asya’nın Bangladeş ülkesinde korkunç koşullarda çalışan çok sayıda kadın tarafından üretilmektedir.)

Bu durumda ve özellikle uluslararası uyuşturucu ticaretinin büyümesi ve ABD’ye derinlemesine nüfuz etmesiyle, kendilerini “kayıt içi ekonominin” dışında bulan gençlerin çoğu diğer suç faaliyetlerinin yanı sıra uyuşturucu ticaretine yöneldiler. Yetkililer, her ne kadar hükümetin politikaları tarafından teşvik edilen ve büyük miktarlarda uyuşturucunun şehir içine taşınmasını kolaylaştıran bir süreç olsa da, bu durumu özellikle de gençlere karşı sistematik baskı uygulamak “durdurup üst aramak” için kullandılar. Bütün bunların sonucunda, kitlesel tutuklamalarda ve çok sayıda gencin polis tarafından sürekli olarak katledilmesinde büyük bir artış yaşandı.

Aynı zamanda, ABD’nin Meksika’ya ve Latin Amerika’nın diğer bölgelerine egemen olmaya ve buralardaki ekonomileri bozmaya, hükümetleri yozlaştırmaya ve bu ülkelerdeki insanlar arasındaki toplumsal ilişkilere çeşitli biçimlerde zarar vermeyi sürdürmesi gündeme geldi. Tüm bunlar, çok sayıda insanın bu ülkelerden kaçmasına ve fabrikalara, tarım alanlarına ve bu ülke ekonomisinin diğer kısımlarına, şiddet yoluyla istismar edildikleri ABD’ye göç etmek zorunda kalmaları ile sonuçlandı. Ve bu göçmenlerden çok sayıda genç kuşak çeteler oluşturdu (veya mevcut çeşitli çetelere katıldılar), böylece uyuşturucu ticaretine ve çeşitli suçlara da karışmış oldular.

Ancak son zamanlarda, şehirlerdeki kenar mahallelerin en azından birçoğunda, birkaç nedenden dolayı -pandeminin de insanlara korkunç zarar verdiği gerçeği de dahil olmak üzere- kokain ticaretinde bir azalma ve uyuşturucu ticareti hiyerarşisinde nispeten bir azalmaya neden oldu. Bir süre için, özellikle 1980’ler ve 1990’lar boyunca terk edilmişlik ve çaresizliklerinden dolayı, uyuşturucu ticareti, kenar mahallelerdeki genç erkek ve kadınlar açısından “büyük bir işveren” konumundaydı ve bunların pek çoğu zengin olma illüzyonu içindeydi. Şimdilerde bu -çarpık ve zararlı- istihdam ve gelir kaynağı dahi pek çokları açısından için artık tükenmiş bulunuyor veya büyük ölçüde azalmış durumda. Bu durum, özellikle bu sistem altında geleceği olmayan ve banliyölerden ve gettolardan gelen, sevdikleri için bir şekilde hayatta kalmaya çalışan muazzam sayıdaki gencin sefaletinin derinleşmesine, hapsedilmesine, erken yaşta ölmesine veya umutsuz koşullarına olumsuz bir etkide bulunmuştur.

Bütün bunlar bu sistemin sınırları dahilinde değiştirilemez, dönüştürülemez ve bu sistemin sınırları dahilinde bütün bunların üstesinden gelinemez. Herhangi bir politikacının (“liberal” ya da Trump gibi açık faşist) söyleyebilmesine rağmen, bu sistemin “kendini tersine çevirmesinin”, sanayinin büyük bir bölümünü içerdeki şehirlere geri getirmesinin ve zor durumdaki insanlar için “asgari bir ücretle” anlamlı bir istihdam sağlamanın bir yolu bulunmamaktadır. Hükümetin bunu yapmaya çalışmak için “siyasi iradesi” olsa bile, bunu yapmak (yani milyonlarca eski işsizsin veya “tam olarak çalışamayan” insanın “asgari bir ücretle” istihdam edilmesi durumu) Amerikan kapitalistlerinin küresel ekonomideki rekabetçi konumlarını ciddi şekilde baltalayacaktır. Ve eğer aynı zamanda, tarihsel olarak evrimleşmiş beyazların üstünlüğünü savunan tüm ilişkileri ciddi bir şekilde aşmaya çalışırlarsa, bu durum “ülkeyi bir arada tutan” bütün toplumsal “bağlar” bozulabilir.

“İyi kalpli insanlar” -ve özellikle de birçok beyaz için- polisin zalimce ve acımasızca cinayetlerinin yanlış olduğunu ve buna karşı protesto etmek için harekete geçilmesi gerektiğini söylemek (ve bunu içtenlikle söylemek) önemlidir. Ancak, bu sistem altında ve bu sistemin ekonomisinin işleyiş şekli ile, hükümetin sadece iş meselesinde değil, aynı zamanda işten mahrum bırakılan, şehirlerde yaşayan siyahilerin uzun vadeli işsizliğiyle de başa çıkacak politikalar benimsemeye çalıştığında neler olacağını bir hayal edin; bu politikaların (var olan işler için ve eğitim için) bu değişikliklerin yapılması sonucunda, iyi olan konumlarını yitirecek pek çok beyazın tepkisinin ne olacağını bir hayal edin. Bu tür politikalar, sadece istihdama değil, eğitime ve hatta daha da temellere uygulandığında neler olup biteceğini bir hayal edin. (İstihdam ve eğitimde “olumlu eylem” programlarını uygulamak için asgari çabalara yanıt olarak teşvik edilen “geri tepmeyi” zaten gördük)

Bir kez daha belirtmek gerekiyor, bu durum sadece “beyaz insanların ırkçı olması” meselesi değildir. Birçoğu ırkçıdır, ancak birçoğu ırkçı olmak istemez. Ancak daha derin mesele, kapitalist ekonominin temel işleyiş biçimi ve herkesin “kendini düşünmeye” nasıl teşvik edildiği ve daha da temel olarak, insanların her önemli alanda birbirleriyle rekabet etmeye zorlanmasıdır. Bu sistem altında, gerçekte istihdam ve eğitim de dahil olmak üzere aslında insanlar arasında yıkıcı bir kaos ve çatışma yaratılmaktadır ve yüzyıllar süren ırkçı baskının gerçekliğini ve etkilerini gerçekten ve tamamen üstesinden gelmeye çalışmak toplumun bu sistem altındaki “bağlarını” parçalayacaktır.

Bu kesinlikle ve kesinlikle, toplumun her kesiminde her türlü ayrımcılık, eşitsizlik ve baskıya karşı mücadele etmekten kaçınmak için bir argüman DEĞİLDİR. Yalıtılmış, bastırılmış ve umutsuz hissetmek yerine, baskıya karşı mücadele etmek ve iktidara taviz vermemek çok önemlidir. Kitlelerin baskıya karşı durmak ve ayağa kalkmak için kendi güçlerini hissetmelerini sağlamak ve toplumun her kesiminden insanları bu mücadeleye katılmaya yönlendirmek gerekir. Ve kitlelerin, tüm baskıcı sistemi çökertmek için her şeyden önce gerekli olan mücadele için, gerekli olan örgütlenmeyi anlamaları ve bunu kurma becerisine katkıda bulunmak önemlidir. Ama işte bu nokta -bu kitlesel mücadeleler, eğer doğru inşa edilmezlerse ve nihayetinde, tüm sistemi ele geçirerek, onu devirmek ve çok daha iyi bir şeyi yaşama geçirmek amacıyla hareket edilmezse, daha önce de vurguladığım gibi, imtiyazların kazanıldığı yerlerde bile “bu sistem iktidarda kaldığı sürece, saldırıya ve zayıflatmaya devam edecektir ve bu kısmi kazançları bile tersine çevirmeye çalışan güçler olacaktır”. İnsanlar ezilmeye devam edecek ve bir kez daha moral bozukluğu hissi ile kalacaklar ve bir kez daha bölünerek birbirlerine düşmeleri sağlanacaktır. [2]

Temel ve önemli nokta, ırkçı baskıya (ve tüm baskılara) karşı mücadelenin bu sistemin sınırları içinde kalmaması ve bunun yerine, bu sistemi ortadan kaldırma hedefine yönelik genel mücadelenin bir parçası olarak yürütülmesi ve sürdürülmesi gerektiğidir. Bu baskının bu sistem altında ortadan kaldırılamaması durumu sadece umutsuzluktan vazgeçmek için bir neden değildir, bu durum insanların nihayetinde onu devirmek için devrimci bir mücadeleyi yürütmek doğrultusunda kazanılmasının temel dayanağıdır! Ve bu sistemin neden ortadan kaldırılması gerektiğinin ve gerçekten kaldırılabileceğinin de bir nedenidir.

Bütün bunlardan dolayı, yüzyıllar süren acımasız ırkçı baskı ve mirasın üstesinden gelmek için, iktidarı elinde bulunduranlar tarafından (onların politikacılarının ve siyasi partilerinin hiçbirinin)  gerçek ve anlamlı bir eylemi olmayacaktır. Bugün bu sistem altında, milyonlarca ve milyonlarca Siyahi gencin ve diğer etnisitelerden gençlerin daha iyi bir gelecek beklentisi olamayacaktır.

Daha önce de belirttiğim gibi: “Peki bu sistem hiçbir geleceği ve umudu olmayan bu gençlerle ne yapıyor? Onları bastırıyor…. onları şiddetle bastırıyor.” [3]

Ve tüm bunlardan dolayı Siyahilere ve diğer farklı etnisitelerden halklara yönelik sistemik ve sistematik bir polis terörü var. Bu yüzden sadece banliyölerdeki gençlere (ve diğerlerine) değil, herhangi bir yerde, hatta toplumda daha fazla eğitim ve statüye sahip olan Siyahilere dahi taciz, vahşet ve cinayetler gündeme gelebiliyor. Eğer sistem kenar mahallelerdeki halk kitlelerini “şiddetle bastırmada” polise ihtiyaç duyuyorsa -ki duyuyor- bu durum Siyahi halka ve genel olarak diğer etnisitelerden halkları da kapsıyor ve onlara karşı da uygulanıyor. Polisin “iyi”…. (bu boşlukları kullandıkları ırkçı terimleri göz önünde bulundurarak doldurun) ve “kötüler” arasında ayrım yapmada ne çıkarı, ne yeteneği ne de gönlü vardır. Ve bunun da ötesinde, vahşetin ve cinayetin “rastgele” doğası, bunu insanları terörize etmede daha etkili kılıyor – herkesi, hatta “daha ​​iyi” olanları da, doğru bir şekilde, bunun bir hedefi olabileceğini hissettiriyor.

Bir ÇÖZÜM var: Devrim ve Kökten Yeni ve Farklı Bir Dünya

Tüm bu nedenlerden dolayı, insanlar bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin egemenliği altında yaşadıkları sürece ırkçı baskılar devam edecektir. Buna karşı kararlı bir mücadele yürütmek sadece doğru değil, aynı zamanda çok önemlidir. Fakat aynı zamanda bu ırkçı baskının bu sistem altında asla ortadan kaldırılmayacağını ve asla ortadan kaldırılamayacağını, ve nihayetinde bütün bunlara son vermek için, radikal olarak farklı bir sisteme ihtiyacımızın olduğunu bilmek de çok önemlidir.

Kökten farklı bir ekonomik sisteme ihtiyacımız var – Üretim araçlarını kolektif olarak geliştirerek ve kullanarak, kitlelerin gerek zihinsel gerekse kültürel olarak ihtiyaçları ayrıca (istihdam, gıda, barınma, sağlık hizmetleri vb. için) gibi ihtiyaçlarını karşılamak için geliştirilen ve ilerleyen bir sosyalist ekonomik sistem (üretim tarzı) gerekiyor.  Aynı zamanda onlara sadece insanca bir hayat yaşamak için değil, aynı zamanda baskı ve sömürü ilişkilerinin temellerini ve ihtiyaçları bilimsel olarak anlayabilecekleri ve toplumun dönüşümünü ileriye götürebilecekleri, nihayetinde ve tamamen bütün sömürücü ilişkileri ortadan kaldırma sürecinde daha bilinçli olarak yer alarak, bu mücadeleyi dünya çapında desteklemek için gerekli araçlar sağlamak için bu gereklidir. Bu mücadelenin en yüksek önceliklerinden ve hedeflerinden biri, toplumun her alanında ırkçı baskıyı aşmak ve nihayetinde ortadan kaldırmak için kararlı bir mücadeleyi içermesidir.

Kökten farklı bir sosyalist ekonomi (üretim tarzı), ırkçı baskıyı ve tüm baskıyı ortadan kaldırma sürecinin elverişli bir zeminde yürütülebileceği ve nihayetinde tüm bunların üstesinden gelmeyi başarabileceği temeli sağlayacaktır.  Breakthroughs [Atılımlar] çalışmam içinde bu kritik önemdeki ilişki ve süreçten bahsedilmektedir:

“Nihayetinde üretim biçimi; kadınların, Siyahilerin veya Latinoların ezilmesi, kafa emeği ile kol emeği arasındaki çelişki gibi, veya çevreyle ilgili durum, göçmenlerin durumu vb. gibi herhangi bir toplumsal sorunun temelini ve değişiminin sınırlarını belirler. Bütün bunların kendi başlarına gerçekliği ve dinamikleri bulunsa da ve bunlar ekonomik sisteme indirgenemez durumda olsalar da, hepsi belirli bir çerçeve ve belirli bir ekonomik sistemin temel dinamikleri içinde gerçekleşir; ve bu ekonomik sistem, bu üretim tarzı, tüm bu toplumsal meselelere yönelik değişimin temelini ve nihai sınırlarını belirler. Dolayısıyla, tüm bu farklı baskı biçimlerinden kurtulmak istiyorsanız, bunları kendi gündemlerine göre ele almanız gerekir, fakat aynı zamanda bu değişiklikleri gerçekleştirebilmenizi sağlayacak ekonomik sistemi de temelden değiştirmeniz gerekir. Başka bir deyişle: “Bu değişiklikleri yapmanıza yalnızca engel olmayacak aynı zamanda bu değişiklikler için elverişli bir temel de sağlayacak belirli bir ekonomik sisteme sahip olmalısınız.” [4]

Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa, böylesine kökten farklı bir ekonomik sistem ve hükümet kurumları, yasaları ve yasal bir sistem için kapsamlı bir vizyon ve somut bir planın yanı sıra bu üretim tarzıyla birlikte ilerleyip sürekli gelişimine katkıda bulunacak bir eğitim, bilim, sanat ve kültüre, tüm baskı ve sömürünün ortadan kaldırılmasına bir yaklaşım sunmaktadır. [5] Ve Neden Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz (ve diğer çalışmalarım içinde), bu Anayasayı ve halk kitlelerinin bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin egemenliği altında maruz kaldığı gereksiz acı ve delilikten arınmış bir dünyayı hayata geçirmek için gerekli olan devrimin nasıl olacağı açıklanır.

Irkçı baskılar ve bu kapitalizm-emperyalizm sistemine dahil olan tüm baskılar ancak bu şekilde sona erdirilebilir – Yani ancak bu sistemi ortadan kaldırmak için bir devrim yoluyla!

Bu yüzden temel bir hakikati vurgulamaya devam ediyoruz: İki seçeneğimiz var. Ya bütün bunlarla yaşamaya devam edeceğiz ve gelecek kuşaklar da -eğer bir gelecekleri olacaksa- aynısını, hatta daha beterini yaşamaya devam edecek – veya devrim yapacağız!

Bu yüzden cesur bir şekilde DEVRİM – DAHA AZI DEĞİL! sloganımızı yükseltmeye devam ediyoruz.

Referanslar:


[1] “Niçin Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz” videosu ve metinleri revcom.us web sitesinde mevcuttur.

[2] Bob Avakian’ın “Niçin Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz” konuşmasından alınmıştır.

[3] Bob Avakian “Polis Vahşeti ve Cinayetleri Üzerine: Onay Kararları Bunu Durdurmayacak – Bir Devrime İhtiyacımız Var!” Bob Avakian ile gerçekleştirilen bir soru-cevap oturumundan bu alıntı, 2018’de Chicago’da “Niçin Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz” konuşması sonrasında yayınlanmıştır ve revcom.us adresinde mevcuttur.

[4] Bob Avakian, Breakthroughs [Atılımlar] – Marx’ın Tarihsel Atılımı ve Yeni Komünizm ile Daha İleri Bir Atılım, Kaynak için bkz: https://revcom.us/avakian/bob_avakian-breakthroughs/Bob_Avakian-BREAKTHROUGHS.pdf

[5] Bob Avakian tarafından yazılan Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa çalışması revcom.us web sitesinde mevcuttur.




Δήλωση του Επαναστάτη Ηγέτη, Συγγραφέα και Αρχιτέκτονα του Νέου Κομμουνισμού Μπομπ Άβακιαν.

Editörün Notu: Devrimin önderi ve Yeni Komünizm’in mimarı Bob Avakian’ın Minneapolis olayları ve yaşanan sürece revcom.us web sitesinde 1 Haziran 2020 tarihinde yayınlanan açıklamanın Yunanca çevirisini takipçilerimiz için aktarıyoruz.

Bu önemli açıklamanın Türkçe çevirisi ayrıca web sitemizde yer almaktadır.

Kaynak için bkz: http://yenikomunizm.com/bob-avakiandan-aciklama


Σε όλους εκείνους που έχουν ξεσηκωθεί τόσο έντονα και διαδηλώνουν λέγοντας «Όχι άλλο!» μετά τη δολοφονία του Τζορτζ Φλόιντ, και όλων των άλλων ψυχρόαιμων δολοφονιών της αστυνομίας.

Σε όλους εκείνους που έχουν εμπνευστεί από αυτή τη δίκαιη εξέγερση.

Σε όλους εκείνους που έβγαλαν τις παρωπίδες από τα μάτια τους και έχουν οδηγηθεί να σκεφτούν εκ νέου για το τι χώρα είναι αυτή στην οποία ζούμε.

Αυτό εγείρει μεγάλαερωτήματα σχετικά με το τι χρειάζονται οι άνθρώποι για να ζουν πλήρως ως ανθρώπινα όντα:

ΕΝΑ ΤΕΛΟΣ ΣΤΟ ΘΕΣΜΟΠΟΙΗΜΕΝΟ ΡΑΤΣΙΣΜΟ
ΚΑΙ ΣΤΙΣ ΔΟΛΟΦΟΝΙΕΣ ΤΗΣ ΑΣΤΥΝΟΜΙΑΣ – ΤΙΠΟΤΑ ΛΙΓΟΤΕΡΟ

ΕΝΑ ΤΕΛΟΣ ΣΤΗ ΚΑΚΟΜΕΤΑΧΕΙΡΙΣΗ, ΚΑΚΟΠΟΙΗΣΗ ΚΑΙ ΒΑΝΑΥΣΟΤΗΤΑ ΟΠΟΙΟΥΔΗΠΟΤΕ ΑΝΘΡΩΠΟΥ ΚΑΙ ΟΠΟΥΔΗΠΟΤΕ – ΤΙΠΟΤΑ ΛΙΓΟΤΕΡΟ

Χρειαζόμαστε έναν κόσμο χωρίς λευκή υπεροχή και αρσενική υπεροχή – έναν κόσμο όπου κανείς δεν θεωρείται «ξένος» – ένας κόσμος χωρίς πόλεμο, όπου άνθρωποι από όλο τον κόσμο, με μια όμορφη άνθηση της διαφορετικότητας, δρουν μαζί για το κοινό καλό και φροντίζουν πραγματικά για τον πλανήτη.

ΔΕΝ ΕΙΝΑΙ ΑΠΛΑ ΕΝΑ ΟΝΕΙΡΟ.

Η πιθανότητα αυτού φαίνεται έντονα στην τρέχουσα εξέγερση ανθρώπων όλων των φυλών και φύλων από όλο τον κόσμο – οι άνθρωποι τώρα αρνούνται να παραμείνουν σιωπηλοί ή παθητικοί ενώ όλη αυτή η καταπίεση και η βία συνεχίζεται!

Για να Κάνουμε Όλα αυτά Πραγματικότητα
Χρειαζόμαστε ΕΠΑΝΑΣΤΑΣΗ – ΤΙΠΟΤΑ ΛΙΓΟΤΕΡΟ!

Υπάρχει ένα στρατηγικό σχέδιο για το πώς να γίνει αυτή η επανάσταση, και ένα ολοκληρωμένο όραμα και συγκεκριμένο σχέδιο για έναν ριζικά διαφορετικό και πολύ καλύτερο κόσμο όπου όλα αυτά είναι δυνατά. Αυτά βρίσκονται στο έργο μου, συμπεριλαμβανομένου του Συντάγματος της Νέας Σοσιαλιστικής Δημοκρατίας στη Βόρεια Αμερική.

Μπορείτε να μάθετε περισσότερα για αυτήν την επανάσταση και να γίνετε μέρος της πραγματοποίησής της μεταβαίνοντας την ιστοσελίδα revcom.us και συμμετέχοντας στα revcom.

Δεν χρειάζεται να ζούμε σε αυτόν τον κόσμο όπου τόσο μεγάλο μέρος της ανθρωπότητας υποφέρει τόσο άδικα κάτω από αυτό το καπιταλιστικό-ιμπεριαλιστικό σύστημα το οποίο δεν μπορεί να υπάρξει χωρίς την εκμετάλλευση και ταπείνωση των ανθρώπων, τον περιορισμό της ανθρώπινης φύσης τους και τη δολοφονία τους χωρίς έλεος.Μπορούμε να κάνουμε πολύ καλύτερα! Μην ακούτε εκείνους που λένε ” δεν μπορεί ποτέ να συμβεί “.

Κοιτάξτε γύρω σας – αυτό που φαινόταν αδύνατο χθες συμβαίνει τώρα! Θέλουμε επανάσταση, γιατί να αρκεστούμε σε κάτι λιγότερο;



1-2-3-4: Bu Pisliği Daha Önce de Gördük!

Editörün Notu: Bob Avakian’ın aşağıdaki makalesi 10 Haziran 2020 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/651/bob-avakian-1-2-3-4-we-have-seen-this-shit-before-en.html


Şimdi buna bir son verme zamanı!

George Floyd’un öldürülmesinin yol açtığı haklı öfkenin kitlesel bir şekilde patlamasıyla karşı karşıya kalan Trump; polisi övüyor, Floyd’a ve protestoculara iftira atıyor, şiddet ve baskı ile tehdit ediyor. Kalbi olan herkes Trump’ın eylemlerine karşı çıkıyor ve bunları kınıyor. Fakat halkın tanıması ve yenmesi gereken bir diğer durum, yönetici sınıfın (Demokrat Parti ve CNN gibi çeşitli medya kuruluşları tarafından temsil edilen) “ana akım” bölümünün daha aldatıcı ve sinsi hareketleridir. Bunlar, kitlesel protesto ve isyanın yükselen dalgasını daha “yumuşak” bir şekilde öldürmeye çalışıyorlar. İnsanların sorunun köküne inmesini ve gerçek çözümü talep etmesini önlemeye çalışıyorlar.

Bununla mücadeleye yardımcı olabilmek doğrultusunda, kitleleri “pasifize etmek”, “uysallaştırmak” ve polis terörü ve cinayetleri gibi bu sistemin suçlarına karşı keskin bir şekilde açığa çıkan kitlesel öfke dalgasını anlamsız ve hatalı mecralara yönlendirmek için izledikleri “dört adımlı yöntemin” temellerini ifşa etmek önemlidir. Şimdi bunlara bakalım:

Birinci Adım: Mümkünse polis tarafından öldürülen kişilere iftira atmak -onları birer suçlu olarak lanse etmek ve onların polisi şiddet kullanmak zorunda bıraktıklarını ve polisi provoke ettiklerini ima etmek- eğer bu işe yaramazsa ve çok riskliyse durum geri tepebilir ve daha fazla öfkeye yol açabilir. Bu durumda polis tarafından yaşanan bu cinayet “trajedisi” hakkında konuşmak, kurban (ve kurbanın ailesi) için sempati duymak ve sorun hakkında “bir diyaloğa ihtiyacımız var” demek.

Kurumsallaşmış ırkçılık, polis vahşeti ve cinayetlerine ilişkin sistematik bir sorunmuş gibi davranmak. Eğer durumdan kaçınamıyorlarsa, cinayeti işleyen pislikleri bir şekilde suçlamak. (Fakat mümkünse, işlenen gerçek korkunç suçtan daha az bir suçlama ile bunu yapmak ve mümkün olduğunca az sayıda pisliği suçlamak).

İkinci Adım: Eğer protestolar yetkililerin “kontrolü kaybetmesine” neden olacak bir şekilde “kontrolden çıkıyorsa”, protestoculara vaaz verip onları “yatıştırmak” için “saygılı” olunması beklenenleri ve “saygınları”, mesela “itfaiyecileri” (ve kadınları) devreye sokmak. Yükselen kitlesel öfkeye medyada bir şekilde yer vermek, fakat bunu “iyi protesto” ve “kötü protesto” şeklinde sürdürmek. “Meşru” protestoyu ve “şımarık“ haydutları destekleyen, “problemin barışçıl şekilde ifade edilmesini engelleyen” varsayılan “dış ajitatörleri” kınamak. Polisin (ve sistemin diğer silahlı kuvvetlerinin) protestolara saldırırken izledikleri şiddetinin bir kısmını eleştirmek. Ve eğer bu görmezden gelinemeyecek kadar açık olduğunda,  “iyi protesto” ve “kötü protesto” hakkındaki tekerlemeyi tekrarlamaya devam etmek.

Üçüncü Adım: İşleri mümkün olduğunca sistemin içinde tutacak burjuva ve küçük burjuva güçleri; ayrıca sistemi gerçekten olduğu şekliyle tanımlamayan (bu, adı kapitalizm-emperyalizm olan bir sömürü ve baskı sistemidir), bu sistemi sona erdirme çağrısında bulunmayan, bunun yerine bu sistem içinde anlamsız veya imkansız olan (ya da her ikisi) reformları savunan oportünistleri inşa etmek. Problemi “incelemek” ve büyük ölçüde kozmetik olan “değişiklikleri” savunmak, ve her durumda polis tarafından devam eden terör ve cinayetleri durdurmak için hiçbir şey yapmayacak olan komisyonlara çağrıda bulunmak. Protestonun ne kadar iyi olduğu hakkında vaaz vermek, ancak değişim için, bu saldırıları sürdüren ve böyle yapmaya da devam edecek mevcut sistemin temsilcilerini “seçenek” göstermek ve tüm “enerjiyi” seçimlere yönlendirmek!

Dördüncü Adım: Bir kez daha, protestoların ve isyanın kitlesel dışa vurulması “pasifize edilip”, “uysallaştırılıp” “zararsız” mecralara yönlendirildikten sonra, bu kitlesel öfkeye neden olan durumu ele almak için anlamlı hiçbir şey yapmamak. Mümkünse, cinayet işleyen pislikleri serbest bırakmanın bir yolunu bulmak – ya da eğer çok tehlikeli olursa (bir kıvılcım bir kez daha toplu öfkeyi tetikleyebilir), onları tamamen serbest bırakabilmek için verilen cezaların mümkün olduğunca hafif olmasını sağlamak. Polisle ilgili sorunlar hakkında, polisin yönettiği sisteme “hizmet ettiği ve bu sistemi koruduğu”, “bu sistemde yerleşik olan baskıyı uyguladıkları” gerçeğini sunmak yerine “polis ve hizmet ettikleri topluluklar arasındaki ilişkilerin nasıl iyileştirileceği” türünden bir tartışma yürütmeye çalışmak.

Bütün bunları, bu sistemin süregiden suçları ve zorbalıkları yeniden açığa çıktığında ve bunların ortadan kaldırılması gerektiğinde acımasız bir baskıya karşı bir kez daha “nezaketle” tekrarlamaya hazır olmak.

YENİDEN EZİLMEMEK İÇİN BUNA İZİN VERİLMEMELİDİR! Bu sistemin korkunç suçlarına karşı nasıl mücadele edileceğine ilişkin prensiplerin, yine aynı sistemi temsil edenler tarafından dikte edilmesi durumu kabul edilmemelidir!

Baskıya karşı mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiği, baskının sebebinin ne olduğu, nihayetinde buna son vermek için neyin gerekli olduğu ve bu mücadele için gerekli olan araçlar ancak bilimsel analiz ile belirlenmelidir. Bu durum gerekli olan şeye, yani DEVRİM – DAHA AZI DEĞİL! şeklindeki tespite bize götürmektedir. Ve bu sistemin halkları ve çevreyi tahrip ettiği, bozduğu, sömürdüğü ve yağmaladığı tüm gidişatlara karşı mücadele, bu sistemi ortadan kaldıracak ve çok daha iyi bir sistem getirecek devrime doğru bir kararlılıkla sürdürülmelidir. Bu durum, kapitalizm-emperyalizm sisteminin topluma ve nihayetinde bir bütün olarak insanlığa dayattığı gereksiz acıların, deliliğin ve yıkımın ötesine geçmenin yollarını oluşturmak, bunun temelini atmak ve bu doğrultuda gerekli araçları sağlamak için elzemdir.




Uyanan ve Ayağa Kalkan Herkese: Gerçek Kurtuluş Bilim ve Önderlik Gerektirir

Editörün Notu: Aşağıdaki makale 8 Haziran 2020 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. George Floyd protestolarının gidişatına yönelik bu önemli dosyanın çevirisini takipçilerimizin dikkatine sunarız.

Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/651/it-takes-science-and-leadership-to-truly-get-free-en.html


Bu makale özellikle de haklı bir şekilde polis cinayetlerine ve genel olarak Siyahilere yönelik baskıya karşı ayağa kalkanlar, buna yürekten destek olanlar ve bu süreçten ilham alanlar için, Devrimle henüz tanışanlar için kaleme alınmıştır. Hoşgeldiniz! Bu mücadelede sizinle yan yanayız ve bu yüzlerce yıldır devam eden ve gerçekten DAHA FAZLA DEVAM ETMEMESİ GEREKEN baskıya karşı olan öfkeniz ve hiddetinizle birleşiyoruz. Bu açığa çıkan direniş devam etmeli ve daha da büyümeli. İnsanlar sokaklarda kalmalı ve bu başkaldırı çok daha büyümeli, çok daha genişlemeli, çok daha derinleşmeli ve çok daha kararlı hale gelmeli. Aynı zamanda şu an kendini gösteren büyük bir soru bulunuyor – milyonlarca insan fiilen şu an bunu soruyor: Polis şiddetine, polis cinayetlerine, Siyahi halka karşı baskıya, bütün bunlara gerçekten son verebilmek için ne gerekiyor?

Bunun yanıtı şudur ki, insanların sokaklarda kalmasından çok daha fazlası gerekiyor ve bu kritik önemdedir. Ve bu baskı, bu sistem içinde birkaç reform yaparak asla sona eremez, bu baskı tamamen sistemin köklerine işlemiş durumdadır. Her büyük problemde olduğu gibi -bu COVID-19 gibi bir doğal afet de olabilir veya ırkçı baskı gibi toplumsal bir afet de olabilir- problemin çözümü için sebebin ve çözümün derinlikli bir şekilde anlaşılması gerekmektedir. Diğer bir deyişle bu durum bilimi gerektirir. Ve önderliği gerektirir. O halde dünyayı değiştirmek için bilimin ve önderliğin ne olduğundan biraz bahsedelim.

Pek çok kişi “bilimi” duyunca biyolojiyi, ekolojiyi, iklim değişikliğini, çevreyi, kimyayı, fiziği, laboratuvarları, mikroskopları, medikal tıbbı, teknolojiyi ve yeni keşifleri düşünür. Bunların hepsi bilimin çok önemli örnekleridir veya onunla doğrudan ilişkilidir. Ancak bir sebepten dolayı pek çok kişi bir bütün olarak insan topluluğunu anlama ve değiştirme sürecinde bilime gereksinim olduğunu, veya bu maksatla bilimin uygulanabileceğini düşünmez. Bu kesinlikle çok mantıksızdır. Bilim gerçekliği araştırır, kanıtları biriktirir, bu kanıtları analiz eder, örüntüleri saptar ve bu temelde gerçeklikten sonuçları toplar. Bu bilimsel yöntem, toplumu anlama ve değiştirmede niçin uygulanamayacakmış? Veya niçin uygulanmaması gerekiyormuş? İnsan topluluklarının karmaşık olmasından mı? Bunu anlayabilmek için de bilime daha fazla ihtiyacımız var!

Pek çok kişi “önderliği” duymuştur ve yine pek çok kişi bunu protestolarda elinde megafon tutan ve protestoya önderlik eden aktivistler sanmaktadır. Bunlar önemlidir ve önderliğin gerekli örnekleridir, fakat önderlik bundan çok daha fazlasıdır ve çok daha önemlidir. Bu anlamda önderlik, insanlığın karşılaştığı en temel sorunları ve bu sorunların çözümlerini görmelerine, insanların tanımlanmasına ve yönlendirilmesine yöneliktir. Önderlik, neden bu durumda olduğumuzu ve bundan nasıl kurtulabileceğimizi” söyleyebilmektir.

Bob Avakian (BA) ile, yüzyıllardan bugüne devam eden baskılardan yalnızca Siyah halkı değil, bütün bir insanlığı özgürleştirmemiz için gerekli olan bilime, önderliğe, problemin nedenlerine ve çözümüne sahibiz. Kulağa fazla iddialı bir ifade gibi mi geliyor? GÜZEL. Öyle olması gerekiyordu. Bu ifade 50 yıldan fazla bir süreyi içeren bir temel ile, bir içerik ile desteklenmektedir.

BA, 1960’larda Kara Panterlerle birlikte çalışan ve mücadele eden bir devrimci olarak öne çıkmıştır. O zamandan beri bıkıp yorulmadan çalışıyor ve bu sistemde reform yapılamayacağını; bu sistemi gerçek bir devrim yoluyla devirmenin ve tamamen ortadan kaldırmanın bilimsel bir anlayışını geliştirmeye devam ediyor. Bu kavrayış, bu devrimi yapmak ve bu koşullarda kazanmak için gerekli koşulları ortaya çıkarma stratejisini; ve tamamen yeni ve kökten farklı bir sistem, toplum ve dünya vizyonunu ortaya koymayı sağlıyor. Bütün bunların altında BA’nın, devrime yönelik bir harekete önderlik ederken insanlığın karşılaştığı en büyük meselelerde başvurmaya devam ettiği bilimsel yöntemi bulunuyor. Siyahilerin ezilmesi ve çekilen acılar hakkında derin bir anlayışa ve viseral bir öfkeye sahip, ve Siyahi halkın bu baskıdan kurtulması için alev alev yanan bir arzu BA’nın ve onunla ilgili her şeyin merkezinde yer almaktadır. Ve onlarca yıldır, kendisinin yaşamı boyunca bu devam etmiştir.

Toplumdaki ve dünyadaki insanların BA’yı öğrenmesi gerekiyor. Bu canavarca sistemden kurtulmak ve çok daha iyi bir toplumu, dünyayı ve geleceği hayata geçirmek için gerçek bir devrim yapmak için şimdiden binlerce ve nihayetinde milyonlarca insanın onu takip etmesi gerekiyor.

Kendiniz de inceleyebilirsiniz. BA’nın yeni ve çok güçlü bir açıklaması olan “DAHA AZI DEĞİL!” ile başlayabilirsiniz. Bunu okuyup tanıdığınız herkesle paylaşabilirsiniz. Revcom.us web sitesini ziyaret edebilir ve BA’nın en son makalelerini okuyabilirsiniz. Bunlar çok geniş başlıklarda devrimle ve dünyayı kökten değiştirmekle ilgili makalelerdir. BA’nın önderlik ettiği devrime nasıl katılacağınızı öğrenebilirsiniz. BA’nın çalışmalarından BAsics‘i okuyun, bu kitap devrimin el kitabıdır.  Ayrıca “Niçin Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz?” videosunu izleyin. BA Portalını ziyaret edin ve çalışmaları hakkında kapsamlı bilgi alın. Bunu toplumun her tarafına yayarken daha fazla bilgi edinin. Nasıl daha fazla bilgi edinebileceğinizi ve nasıl katılabileceğinizi öğrenmek için bize yazın. Sorularınızla bize yazın ve aklınızdakileri bize bildirin.

Son bir şey: Yanlış şeyler yapmayın deniyor, kesinlikle bu tartışmalı bir mevzudur. Bir kez daha diyoruz ki: BU GÜZEL. Şunu bir düşünün: Gerçek bir devrim hareketinin hiç kimseyi gücendirmemesi veya rahatsız etmemesi mümkün müdür? Bu şekilde gerçek bir devrim hareketi olabilir mi? Dışarıda atıp tutan ancak gerçek bir devrimden korkan, sistem içinde yer alarak kendileri açısından daha iyi bir anlaşma yapmaya çalışan veya neden bahsettiğini dahi bilmeyen her türlü insandan bahsediyoruz. İnsanlık için bir çıkış yolu olan kişinin ten rengi beyazsa, o kişiyi dinlememeniz gerektiğine inanan insanlar var. Söylemeye gerek yok, böylesi insanlar BA’yı ve neyi temsil ettiğini inanın hiç sevmeyecekler! Ve BA’ya saldırmak ve kendi kıçlarını örtmek için her türlü yalan, ucuz iftira ve hakarette bulunacaklar. Böylesi davranışlar aşağılıkçadır, çok zararlıdır ve ciddiye alınmalı ve bunlarla mücadele edilmelidir. Fakat öte yandan bu tip davranışlar hiç de şaşırtıcı değildir.

Öyleyse bir soru ile bitirelim: Dünyayı temel olarak şu anki şekliyle olduğu gibi tutmak isteyen insanların ağızlarından devamlı yalanlar ve saçmalıklar mı dinleyeceksiniz? Yoksa doğrudan sorunun kaynağına gitmek, BA’yı öğrenmek ve ne olduğunu kendiniz görmek için cesaretiniz, tutarlılığınız ve entelektüel dürüstlüğünüz mü olacak? Bu baskıya son vermeyi, dünyayı değiştirmeyi ve tam olarak herkes için kurtuluşu gerçekten ne kadar istiyorsunuz?




Colin Kaepernick, Lebron James ve Bütün Hakikat

Editörün Notu: Devrimin önderi ve yeni komünizmin mimarı Bob Avakian’ın aşağıdaki makalesi 8 Haziran 2020 tarihinde revcom.us web sitesinde yayılanmıştır. Çevirisini takipçilerimiz için sunarız.

Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/651/bob-avakian-colin-kaepernick-lebron-james-and-the-whole-truth-en.html


Bugünlerde George Floyd’un katledilişinin ardından gerçekleşen kitle eylemlerinde pek çok insan Colin Kaepernick’in ulusal marş okunması esnasında polis şiddeti ve cinayetlerini protesto etmek için diz çökmesini haklı bulduğunu söylüyor. Tabii ki bu sırada Donald Trump’ın Kaepernick ve beraberinde bu eylemlere destek olan profesyonel futbolculara saldırıları, ölümüne ırkçı ve alenen faşist bir kesim tarafından yankısını bulmuş durumda. Bu saldırılara cevap olarak pek çok insan -adı duyulmuş pek çok insan da dahil- Koepernick’i savunmak için öne çıkıyorlar, bu şüphesiz çok iyi ve önemli. Ancak aynı zamanda içerisinde hatalı bir şekilde savunulan ve de Kaepernick’in konumunu reddeden veya bu konumla ilgili kritik kısımları saptıran şeylerde mevcut.

Örnek vermek gerekirse, Lebron James, Kaepernick’i savunmak adına gözle görülür prestijini kullandı (James aynı şekilde George Floyd’un öldürülmesiyle ilgili öfkesini dile getirmiş ve akabinde gerçekleşen eylemleri de desteklediğini söylemişti), fakat aynı zamanda James, Kaepernick’in Amerikan bayrağına veya ordusuna karşı saygısızlık yapmadığını da söylemişti. Peki Kaepernick’in o sırada gerçekten ne dediğine bir bakalım: “Siyahi ve başka etnisitelerden halkları ezen bir ülkenin bayrağına saygı göstermek için ayağa kalkmayacağım.”

Açıkça görülebiliyor ki, Kaepernick bu ülkenin bayrağına karşı saygısızlık içerisinde ve bunda sonuna kadar haklı da! Kendisinin de ortaya koyduğu üzere, Siyahi halkı ve başka halkları ezen bir ülkenin bayrağına neden saygı göstersin ki? Baskılara karşı duran herhangi bir kişi neden saygı göstersin ki? Bu bayrak, bu ülkenin gerçekten neyle ilgili olduğunun sembolüdür. Bu da siyahi halka ve başka renklerden halklara yapılan baskı ve hem bu ülkede hem de dünya çapında yürüttükleri canavarca baskılardır.

Bu ülkenin silahlı kuvvetlerine gelecek olursak, hakikat şudur: Lebron James ve diğerlerinin iddia ettiği, bu askeriyenin bu ülkedeki insanların özgürlüklerini korudukları iddiasının gerçekle alakası yoktur. Hangi özgürlükler? Polis tarafından katledilme, ezilme, teröre maruz bırakılma özgürlüğü mü? Toplumun her kesiminde ayrımcılığa maruz bırakılma özgürlüğü mü? Sınırlarda toplama kamplarına kapatılma özgürlüğü mü? Sistematik ırkçılığa ve cinsiyete dayalı baskıya maruz kalma özgürlüğü mü? Çevrenin yok edilmesi özgürlüğü mü?

Hakikat şudur: Bu silahlı kuvvetler, polisiyle ve diğer tüm silahlı kuvvetleriyle beraber, bu ülkede ve dünyanın dört bir tarafında milyarlarca insanın maruz kaldığı bu sistemin üstüne kurulmuş olan bütün baskıların, sömürülerin ve yağmaların, ahlaksız bir şiddet ve kontrolsüz bir yıkım ile uygulayıcısı konumundadır.

Daha önce de Amerikan ordusuyla ilgili belirttiğim gibi :

… en ufak bir şüphe olmaksızın, yekpare ve ağza dahi alınamayacak savaş suçları ve insanlığa karşı suçların makinesidir ve Vietnam’da gerçekleştirdikleri eylemler, o yıkım seviyesi ve akıl almaz ahlaksızlıkları ile, bunun sistematik ve yoğunlaşmış ifadesini içerir:

Okullar, hastaneler, barajlar ve başka kritik altyapı tesisleri de dahil olmak üzere, milyonlarca insanı katleden bomba ve mayın saldırıları. Sıkça düzenlenen napalm, beyaz fosfat, portakal gazı ve insan öldürmeye yönelik milyonlarca başka silahlarla, pek çok çocuğu sakat bırakarak, halkları ölümüne yakmaları;

Milyonlarca Vietnamlının yaşam alanlarını mahvederek, kırsal Vietnam’da yaşayanlar için yaşamsal olan ekilebilir toprağı ve tarım arazilerinin büyük bölümünü yok ederek;

Esir tutulan insanlara- büyük çoğunluğu sivil, erkek, kadın, çocuk, genç ve yaşlı ve çok gençlerde dahil olmak üzere- işkence eden;

Öldürülen Vietnamlıların vücutlarını tahrip ederek bunları ‘’ödül’’ olarak giyen, Vietnamlı kadınları ve kızları kitlesel tecavüze mağdur bırakmaları…[1]

Eğer bunların gerçekler olduğuna inanmıyorsanız veya inanmak istemiyorsanız, Nick Turse’ün kitabı olan, Kill Anyhting That Moves, The Real American War in Vietnam’ı edinin ve kendinizi okumaya zorlayın ve okumaya devam edin.

Ve daha önce de belirttiğim gibi, Amerikan ordusunun Vietnam’da yaptıkları bir istisna veya bir tür sapma değildir, bu ordunun gerçek doğasını ve rolüyle beraber uygulayıcısı olduğu kapitalist-emperyalist sistemin gerçek doğasını da gösterir (Bununla ilgili hakikati daha da detaylı öğrenmek için, revcom.us sitesinden “American Crime Series” okunabilir.)

Herkesin, özellikle de bu ülkede yaşayan herkesin, insanlığa karşı işlenen sayılamayacak kadar fazla olan bu suçları, halen devam eden savaş suçlarını söyleyen herkesin bu hakikati, bu ülkeyle ilgili ve tüm dünyaya yaptıklarının hakikatini bilme ve ona göre hareket etme sorumluluğu; ve evet, aynı zamanda buna saygı duymama, bundan derin bir şekilde iğrenme ve daha da ötesinde buna karşı hareket etme sorumluluğu vardır.


[1] Bob Avakian, On Impeachment, Crimes Against Humanity, Liberals and Lies, Provocative and Profound Truths, yer aldığı kaynak: revcom.us. 




Polis Cinayetlerine Kökten Son Vermek Ancak Gerçek Bir Devrim ile Mümkündür!

Editörün Notu: Aşağıdaki mektup Bob Avakian’ın mimarı olduğu yeni komünizmi destekleyen bir takipçimiz tarafından web sitemize iletilmiştir. Okurlarımızın dikkatine sunarız.


Minneapolis’te polisler tarafından boğazına diz bastırılarak gaddarca öldürülen George Floyd, işkenceci ve katliamcı bir sistemin en acı, fakat ne ilk ne de son örneklerinden biridir. Siyahilere, melezlere, göçmenlere, azınlık uluslara, kadınlara, LGBTİ bireylere karşı şiddetin ve ayrımcılığın derin bir tarihi bulunuyor. Amerika özelinde düşünecek olursak, George Floyd’un katledilmesi, esas olarak ABD’nin temel kuruluş dinamiklerinden biri olan köleciliğin (ve kuruluş döneminde buna bağlı ekonomik – toplumsal ilişkilerin) ve beyaz adamın diğerlerinden ayrıcalıklı ve üstün olduğu şeklindeki nosyondan bağımsız düşünülemez. Bu kurucu dinamikler dünya halklarının baş belası ve dünyanın en büyük teröristi konumundaki ABD emperyalizminin yapısal özelliklerini anlayabilmenin olmazsa olmazıdır.

George Floyd, Eric Garner, Michael Brown, Sandra Blant, Oscar Grant ve diğerleri… Bob Avakian’dan aktarmak gerekirse, bu kişilerin acımasızca katledilmeleri halkın ve asayişin korunması için değildir! Mevcut kapitalist-emperyalist sistemin korunması ve güvenliği içindir! Sevdiklerinden kopartılan, hayalleri, umutları, potansiyelleri çalınan bu insanların insandışı mahluklar olarak görülmeleri, adeta toplumdaki bir virüs, bir asalak olarak kabul edilmeleri doğrudan bu eli kanlı sistemin yaklaşım tarzıdır ve onun kurum ve temsilcilerinin düşünce biçimini yansıtmaktadır.

Kapitalist-emperyalist sistemin boyunduruğunda hayatta kalma mücadelesi veren, her gün yaşanılan sistematik bir eşitsizlik ve baskıya maruz kalan insanlığın geniş kitleleri şu an George Floyd’a ağlıyor. Bu acımasızlık dünyanın dört bir yanında ve özellikle de emperyalizmin eşitsiz yapılanması düşünüldüğünde dünyanın en karanlık dehlizlerinde, en çok baskı altında bulunan yerlerde daha da derinleşiyor.

Türkiye’de yakın bir zamanda gerçekleşen cinayetlere bir bakalım. Diyarbakır’da Newroz kutlamalarında sırtından polis ateşiyle alçakça vurularak katledilen İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü öğrencisi Kemal Kurkut… Henüz geçtiğimiz aylarda Adana’da sırf kimliğini polise göstermediği için yakın mesafeden açılan ateş sonucu öldürülen 19 yaşındaki Suriyeli genç Ali Al Hamman… Ankara’da bir sokak kavgasında hayatını kaybederek sevdiklerinden kopartılan 20 yaşındaki Barış Çakan… ve sayısız diğerleri… Bu insanlar, kendilerini değersizleştirip ötekileştiren ve her gün her saat kendilerini toplumun dışına sürükleyen hastalıklı bir sistem tarafından katledilmişlerdir. Tıpkı George Floyd gibi… Tıpkı Eric Garner gibi… ve sayısız diğerleri gibi…

Farklı coğrafyalar fakat benzeri tahakküm ilişkileri, benzeri ayrımcılıklar, benzeri katliamlar… Bunun üzerine herkesin derin bir şekilde düşünmesi gerekiyor. Bu benzerlikler temel olarak neden ve nereden kaynaklanıyor?

Kapitalist-emperyalist sistem ve onun dünyadaki uygulayıcıları süregiden bütün bu katliamları dindiremezler! Herbiri organik bağlarla birbirine bağlı olan sistemin dünya çapındaki bu temsilcileri, farklı yaklaşım, siyaset ve planlamalara ve aralarındaki karmaşık çelişkilere rağmen, özünde toplumun ve üretim araçlarının üzerinde egemenliği bulunan bir sınıfın – burjuvazinin diktatörlüğüne dayanmaktadır. Bu açık gerçekle ivedilikle yüzleşilmesi gerekmektedir.

Geçtiğimiz günlerde yenikomunizm.com web sitesinde yayınlanan Minneapolis Olaylarına Dair Oryantasyon Notları içinde yer alan önemli bir ifadeyi bir kez daha hatırlatmakta fayda var:

“Erdoğan’ın Türk-İslamcı faşist rejimi, insanlığın kutuluşunun önünde önemli bir engeldir. Erdoğan, ABD emperyalizmi gibi dünya çapında büyük tehlikelere -örneğin atom bombası kullanmak gibi- neden olacak bir düzeyde olmasa bile, bu gerici kampın yerel bir aktörüdür. Ve Erdoğan’ın Türk İslamcı faşist rejimi, ABD’de olanların benzerlerini Türkiye’de gerçekleştirmektedir. Polis’ten bekçilere ve silahlı sivil kitlesine kadar bu faşistler, iktidara geldiğinden beri binlerce insanın katledilmesinde rol oynamışlardır. Sur’da Kürt gençlerini lav silahlarıyla yakan bu azılı faşistler “insan sevgisinden” bahsedemezler!” [1]

Doğru Bir Strateji ve Doğru Bir Önderlik: Bob Avakian

Yaşanan bütün bu gelişmeler ezilen halk kitleleri açısından çok büyük ve tarihi önemdeki bir sorumluluğu gündeme getirmektedir. Yaşanan acıların kaynağını, aktörlerini, bunların temsil ettiği kurumları ve bu kurumların işleyiş biçimini, onları yöneten temel siyasetleri, bu siyasetlerin yapılanmasını, bu siyasetlerin neyin, hangi sınıfların ifade ve uygulama biçimleri olduğunu ve toplumda hangi düşünce ve yaklaşımları öne çıkardığını açık bir şekilde görebilmek gerekiyor. Bu bağlantıların doğru şekilde yapılabilmesi çözümün de kritik adımlarından biri olacaktır. Böylece bütün bu mekanizmanın işleyişinin gerçek doğası daha açık bir şekilde kavranacaktır.

Fakat bu yeterli değildir ve kendiliğinden olacak bir iş de değildir. Kitlelerin dönemsel öfke patlamaları ve geri çekilmeleri ile, her seferinde sistemin işleyiş biçiminin bir unsuru olarak halkın önüne konulan “sandık” ve “demokrasi illüzyonu” ile kökten çözülecek bir işleyiş hiç değildir! Bahsettiğimiz bütün bu bağların doğru şekilde kurulması ve üzerinde çalışma yapılacak bütün bu işleyişin objektif bir fotoğrafının çekilmesi; bilimi, bilimsel yöntem ve yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bununla birlikte bu bilimin hem geliştirilmesi hem de problemin çözümünde doğru şekilde uygulanması vizyoner, derinlikli düşünebilen ve gerekli stratejik planlamaları her aşamada yapabilen bir önderliği gerektirmektedir.

Gerekli olan bu bilim, yani komünizm bilimi günümüzde Bob Avakian’ın mimarı olduğu yeni komünizm ile nitel olarak geliştirilmiştir. Yeni komünizm ile komünizm tali de olsa bilimsel yaklaşımla çelişen hatalı yanlarından arındırılmış, daha da materyalist bir zemine oturtulmuş ve halk kitlelerinin bütün bu sistemik acı ve baskılardan kökten kurtulabilmesi için insanlığa sunulmuştur.

George Floyd’un katledilmesinden çıkartılacak en büyük derslerden biri kitlelerin baskı ve zulme karşı kararlı bir şekilde ayağa kalkmasının ancak doğru bir önderlik altında gerçek dönüşümlere yürüyebileceğidir.

Bob Avakian, devrimin bilimini geliştirmesinin yanında, gerçekten kazanma şansının bulunacağı bir devrimin de önderi konumundadır.

Günümüzde dünyanın her yerinde yaşanan bu acımasız katliamlara kesin olarak son verebilmek için ciddi olunması gerekiyor. Acımasız bir sisteme karşı kökten bir devrim demek, doğru bir önderlik altında ciddi bir çalışma ve zorluklarla yüzleşebilmek, karşılaşılan tüm çelişkilerin bilimsel şekilde analiz edilmesi ve doğru yaklaşımla çözülmesi demektir.

Şu an önümüzde büyük bir şans durmakta: Çağımızın en büyük Marksist düşünürü ve devrimcisi olan Bob Avakian’ın bilimsel çalışmaları ve önderliği.


[1] Minneapolis Olaylarına Dair Oryantasyon Notları: http://yenikomunizm.com/minneapolis-protestolarina-dair-oryantasyon-notlari




İçlerinde 4 Devrimci Komünistin de Olduğu 500’den Fazla Kişi Tutuklandı!

Faşist Trump, sıkıyönetim çağrısından hemen sonra Los Angeles şehir merkezinde DKP ABD çevresinden 4 devrimci de dahil toplam 500’den fazla göstericiyi tutukladı. Tutuklananların çoğuna uyarıda bulunulmadı ve doğrudan tutuklama işlemi gerçekleştirildi. Çoğu insan otobüslerde ciddi baskı ve acı içinde yer alıyor. LAPD’ya (Los Angeles Polis Departmanı) ulaşın ve TÜM tutuklanan protestocuların derhal, ivedilikle serbest bırakılmasını ayrıca tıbbi yardım almalarını talep edin!

ABD’de gerçek bir devrim için mücadele eden devrimci komünistlere sahip çıkın! Mücadele ile dayanışmanızı gösterin!

4 katil polisi tutuklamadılar! Yalnızca dövüyorlar, insanlara göz yaşartıcı bomba atıyorlar, ateş ediyorlar. Bu sistemin bu terör ve vahşete hiçbir cevabı yok! Böyle bir sistemin var olma hakkı yoktur! Devrim için örgütlenmemiz gerekiyor. Revcom.us adresine gidin ve ABD’de ve dünyada gerçek bir devrim için mücadele eden devrimci komünistlere destek olun! Devrimcileri hapisten çıkaralım!


Sosyal medya için: https://www.facebook.com/therevcoms/photos/a.131267190234832/3426501177378067/?type=3&theater




Bob Avakian’dan Açıklama: Daha Azı Değil!

Editörün Notu: Devrimci Komünist Parti ABD Başkanı Bob Avakian’ın Minneapolis olayları ve yaşanan sürece ilişkin açıklaması revcom.us web sitesinde 1 Haziran 2020 tarihinde yayınlandı. Çevirisini takipçilerimiz için aktarıyoruz.

Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/650/bob-avakian_nothing-less-en.html


Devrimci Önder, Yeni Komünizmin Yazarı ve Mimarı Bob Avakian’dan Açıklama

George Floyd’un öldürülmesinden ve diğer tüm vicdansız polis cinayetlerinin ardından bu kadar güçlü bir şekilde yükselen ve “Artık Yeter!” diyen herkese.

Bu haklı isyandan ilham alan herkese.

Gözlerini zorla kör edenlere, ne tür bir ülkede yaşadığımızı yeniden düşünmek zorunda kalanlara…

Bu durum, her yerde tüm insanların gerçekten insanca yaşaması için neyin gerektiğine dair büyük soruları gündeme getirmiştir.

KURUMLAŞMIŞ IRKÇILIĞA VE POLİS CİNAYETLERİNE SON VERİLMESİ GEREKİYOR – DAHA AZI DEĞİL!

HER YERDE TÜM İNSANLARIN KULLANILMASINA, SUİSTİMAL EDİLMESİNE, GADDARCA MUAMELEYE MARUZ KALMASINA SON VERİLMESİ GEREKİYOR – DAHA AZI DEĞİL!

Beyaz üstünlüğü ve erkek üstünlüğü olmayan bir dünyaya ihtiyacımız var – kimsenin “yabancı” olarak kabul edilmediği bir dünyaya ihtiyacımız var. Dünyanın her yerinden insanların güzel bir çeşitlilik içinde filizlenmesine, ortak iyilik için birlikte hareket etmelerine ve gerçekten dünyanın koruyucuları olmalarına ihtiyacımız var.

BU BİR HAYAL DEĞİL!

Bunun olasılığı, dünyanın her yerinden tüm ırk ve cinsiyetlerden insanların mevcut ayaklanmasında güçlü bir şekilde gözükmektedir – insanlar tüm bu baskı ve vahşet devam ederken sessiz kalmayı veya pasif kalmayı artık reddediyor!

BÜTÜN BUNLARIN GERÇEKTEN HAYATA GEÇEBİLMESİ İÇİN DEVRİME İHTİYACIMIZ VAR – DAHA AZINA DEĞİL!

Bu devrimin nasıl yapılacağına dair stratejik bir plan ve tüm bunların mümkün olabileceği radikal olarak farklı ve çok daha iyi bir dünya için kapsamlı bir vizyon ve somut bir plan mevcut. Bunlar Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa da dahil olmak üzere çalışmalarım içinde bulunabilir.

Revcom.us adresini ziyaret ederek bu devrim hakkında daha fazla bilgi edinebilir ve revcomlara katılarak bu gerçeğe dönüştürebilirsiniz.

İnsanları sömürmeden, onurlarını kırmadan, insanları boğarak ve onları merhametsizce katletmeden var olamayan bu kapitalizm-emperyalizm sistemi altında yaşamak zorunda değiliz. Çok daha iyisini yapabiliriz! “Asla olmaz” diyenleri dinleme. Etrafınıza bakın – dün imkansız görünen şeyler şu anda oluyor! Devrim istiyoruz, neden daha azına razı olalım ki?




Minneapolis Protestolarına Dair Oryantasyon Notları

Editörün Notu: Aşağıdaki oryantasyon notları yenikomunizm.com tarafından Minneapolis’taki kitlesel protestolar ve halk ayaklanmasına yönelik kamuoyuna bilgilendirme amacı ile sunulmaktadır. Görüş ve yorumlarınızı aşağıda yer alan yorumlar bölümünde bizlerle paylaşabilirsiniz.


*25 Mayıs’ta, George Flyod polis tarafından boğularak Minneapolis’te katledildi. Dakikalar süren görüntü kayıtları sayesinde tüm dünyanın gözleri önünde cereyan eden bu dehşet, Amerika Birleşik Devletleri’nin bir kez daha nasıl caniliklere sebep olduğunu göstermiştir. Bu canilikler ABD’nin kuruluşundan beri süregiden “doğal” bir işleyiştir. ABD’nin yapı taşlarında yüz binlerce yerli halkın kanı vardır. ABD on binlerce siyahi insanı köleleştirerek bugün bildiğimiz ABD Emperyalizminin temellerini atmıştır. Bob Avakian’ın da dediği gibi, “Siyahi halkın sömürüsü olmasaydı, bugünkü haliyle ABD olmazdı”.

*Trump/Pence faşist rejimi sokağa çıkma yasağı ilan etmesine rağmen her gece on binlerce gösterici sokakları dolduruyor. Polisle çatışarak ve polis karakollarını yakarak, göstericiler polise duydukları haklı öfkeyi kusuyorlar. “Nefes alamıyorum!” diyen kalabalıklar, nefes alabilmek için kararlı bir şekilde polisle çatışıyorlar. Kapitalist düzen altında dünyanın her yerinde polisin rolü, halka “hizmet etmek ve onları korumak” değil, halkın egemen sınıflara olan öfkesini şiddet yoluyla bastırmak ve düzenin devamlılığını korumaktır.

*Minneapolis’te başlayan gösteriler ABD’nin birçok bölgesine yayılmıştır. Bu öfke patlamasının nedeni, bir yandan ABD emperyalizminin ırkçılık da dahil olmak üzere baskı ve sömürüye dayanan temel işleyiş biçimi, öte yandan Trump/Pence faşist rejiminin kendisini konsolide etme girişimleridir. Bu dinamikler halk kitlelerinde ortaya çıkan tepkilerin birikerek patlamasını gündeme getirmiştir. Toplumun bütün kesimlerinden insanlara, siyahilere, Latinolara, kadınlara, LGBTQ bireylere, göçmenlere, Müslümanlara karşı geliştirilen faşist saldırılar ve ABD emperyalizminin dünyanın üzerindeki saldırganlığı ve tehditleri, böylesi bir manifesto dalgasının altında yatan etmenlerin başında gelmektedir.

*Trump/Pence faşist rejimi, burjuvazinin aleni diktatörlüğünü uygulamak için basını susturmak istemekte, sosyal medyaya tehditler savurmakta ve gösterilere katılan gazetecileri kâh gözaltına almakta, kâh onlara plastik mermilerle saldırmaktadır. Kendine muhalif olan herkesi bastırmak istemesi ve bunu uygulamaya geçmesi, gerici faşist rejimin konsolidasyonunun emareleridir.

*İnsanlar faşist rejime karşı öfkelerini kitlesel bir biçimde örgütlediğinde kesinlikle yapılmaması gereken şey, onları durdurmak ya da “taşkınlıklar yapmamak” adı altında önlerine geçmektir. Diğer bir husus ise tüm bu olup bitenlerin “bir sonraki seçimde” def edilebileceğini söylemek ve insanların haklı öfkelerini “seçim sandığı” ile gemlemek, olmakta olanların bu sistemin işleyişi sonucu olduğunu görmemek demektir. Daha da kötüsü, insanlığa karşı işlenen bu caniliğe doğrudan suç ortağı olmaktır.

*Tüm bu acılar ve korkunçluklar, bu sistemin temellerinden ve işleyiş biçiminden kaynaklanmaktadır ve tüm bu acı ve dehşetler olmadan böylesi bir düzen sürdürülemez. Bu sistem devam ettiği sürece yaptıklarını yapmaya, ve hatta daha da beterini yapmaya devam edecektir.

*Erdoğan, Minneapolis’deki olayları bahane ederek “gösteriş” yapmak istemektedir. Gericiler birbirlerine “demokrasi” dersi vermeyi çok severler. ABD de “Irak’a demokrasi götürmek” için yüz binlerce insanın ölümüne neden olmuştu. Dünyanın her bir yanındaki gericilerin ortak yanlarından biri de ikiyüzlülükleridir. Bu durum, kendi gericiliğini başkasının gericiliği ile saklama hevesidir. Erdoğan’ın Türk-İslamcı faşist rejimi, insanlığın kutuluşunun önünde önemli bir engeldir. Erdoğan, ABD emperyalizmi gibi dünya çapında büyük tehlikelere -örneğin atom bombası kullanmak gibi- neden olacak bir düzeyde olmasa bile, bu gerici kampın yerel bir aktörüdür. Ve Erdoğan’ın Türk İslamcı faşist rejimi, ABD’de olanların benzerlerini Türkiye’de gerçekleştirmektedir. Polis’ten bekçilere ve silahlı sivil kitlesine kadar bu faşistler, iktidara geldiğinden beri binlerce insanın katledilmesinde rol oynamışlardır. Sur’da Kürt gençlerini lav silahlarıyla yakan bu azılı faşistler “insan sevgisinden” bahsedemezler!

*Dünya çapında sömürüye ve baskıya maruz kalanların çektiği gereksiz acıların nedeni emperyalist-kapitalist dünya sistemidir. Hiçbir halkın acısı diğer halkın acısından “daha az değerli” değildir ve bu korkunç acı ve dehşetler birbirleriyle yarıştırılmamalıdır. Başka bir dünya isteyen insanlar, bu sistemin yol açtığı tüm zalimliklere karşı öfke duymakta haklıdır. Ancak haklılık, insanlığın kurtuluşu için tek başına yeterli değildir. İnsanların yaşadıkları bu korkunç acılardan kurtulabilmesi için öfke ve nefretten daha fazlasına, bilimsel bir yöntem ve yaklaşım üzerine inşa edilmiş gerçek bir devrim stratejisine ihtiyacı vardır.

*İktidara karşı mücadele et ve bir devrim hareketi için halkı dönüştür! Daha iyi bir dünya ve gelecek için başka yol mümkün ancak bu nihai bir kavga gerçekleştirmeden olamaz. Gerek ABD’de gerekse Türkiye/Kürdistan’da ve dünyanın her bir yanında, insanlarımızın sokak ortasında vurularak öldürülmesini istemiyorsak, bu baskıcı ve sömürücü sistemi köklerinden söküp atmamız gerekir. Bugün böylesi bir devrimin hazırlığı ancak Bob Avakian‘ın inşa ve önderlik ettiği Yeni Komünizmin bilimsel vizyonuyla mümkündür. Dünyanın bu halinden rahatsız olan, onu anlamak ve değiştirmek isteyen herkesin Yeni Komünizm’i araştırması ve öğrenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda ve acil bir biçimde nihai amacı komünizm olan bir devrimin mümkün ve arzulanabilir olduğu kitlelere götürülmeli ve kitleler gerçek bir devrim ve bugünden kökten farklı yeni bir toplum için hızla dönüştürülmelidir.




Minneapolis: Siyahi Adam, Polis Tarafından Katledilerken “Nefes Alamıyorum!” Diyordu

25 Mayıs Pazartesi günü, George Floyd, Minneapolis’te polis tarafından “sahtecilik yaptığı şüphesiyle” durduruldu. Tanıklar tarafından kaydedilen videoda Siyahi adam kelepçelenmiş bir şekilde yerde dururken domuzlardan birinin diziyle boynuna bastırdığı görülüyor. Floyd bu sırada devamlı bir şekilde “Nefes alamıyorum.” ve “Beni öldürmeyin!” diyor. Birkaç dakika sonra da hareket etmeyi bırakıyor. Polis tarafından katledilen bir başka Siyahi!

Ne tür bir sistem sahtecilik suçlamasının cezasını ölüm olarak verir? Daha ne kadar bir süre boyunca Siyahi halk, polis tacizlerine, polist terörüne maruz kalacak?  Haksız soğukkanlı cinayetler daha ne kadar devam edecek? Dört yüz yıldır, adaletsizlik yaratan bu sisteme ne zaman son vereceğiz?

Binlerce Kişi Minneapolis’te Protestolar için Sokaktaydı

Salı günü, George Floyd’un polis tarafından katledilişinin videosunun ortaya çıkmasıyla birlikte binlerce öfkeli protestocu Minneapolis sokaklarını doldurdu. Saat 17.30’u biraz geçtikten sonra insanlar Floyd’un katledildiği bölgeden, üç numaralı polis karakoluna doğru yürüyüşe geçtiler. “Nefes alamıyorum” sloganları atan kitle bir yandan da katil polislerin de hızlı bir şekilde yargılanmasını talep ettiler. Minneapolis Star Tribune gazetesine göre, “Bir noktada protestocular, polislerin araçlarıyla yaptıkları barikatı taşlayıp, su şişeleri fırlatmaya başladılar.” WCCO kanalının aktardığına göre polis saat 19.30 civarında, protestocuların karakolun önüne doluşmaya başlaması üzerine, hızlı bir şekilde bölgede bariyerler kurdu. Aynı şekilde polisin insanlara karşı göz yaşartıcı gaz ve biber gazı kullandığıyla ilgili çok sayıda ifade var.

Ülkenin başka bir tarafında ise, Salı günü akşamüstü yüzlerce insan spontane bir şekilde Houston’ın üçüncü bölgesinde yer alan Özgürlük Parkı’nda toplandılar. Katledilen George Floyd bu bölgede yetişmiş ve yakınlardaki Yates lisesinde eğitim görmüştü. Halk bu parkın etrafında toplandı ve bazıları Özgürlük Caddesi’ne doğru yöneldiler. Bir adam, muhabirlere, “Korumalarının da hizmetlerinin de canı cehenneme! Öldürmek ve yok etmek için buradalar.” dedi.

Chicago’da polis karargahının önünde George Floyd için Adalet protestosu düzenlendi. Devrim Kulübü de (Revolution Club) bu eylemin parçasıydı.

Bazı ünlüler de konuya dair açıklamalar yaptılar. Bunların arasında: emekli beyzbolcu Donte Stallworth tweetinde Floyd’un katlediliş videosunu paylaştı ve altına “Neden NFL oyuncuları diz çökerler?: Bir milyon sebepten bir tanesi.” yazdı. NBA yıldızı Lebron James ise Instagram hesabından yaptığı paylaşımda yan yana iki fotoğraf koydu. Bunlardan bir tanesi Floyd’un boynunun üstüne dizini bastıran polis, diğeri ise San Francisco 49 takımının oyuncusu Colin Kaepernick’in Siyahi insanların polis tarafından katledilmelerini protesto etmek için milli marş sırasında diz çöktüğü bir görüntüydü. Demokrat Partili Minnesota senatörü Amy Klobuchar’ın ‘’soruşturma’’ çağrısına, oyuncu Rosanna Arquette Twitter’dan şu cevabı verdi: “Olan şey şudur, sizin polislerinizden biri güpegündüz insanlar izlerken bu adamı katletti. Cinayetle yargılanması gerekiyor!”


“Editörün notu: Tyisha Miller, 1998 yılında Riverside California’da vurularak öldürülen 19 yaşında Afro-Amerikan bir kadındı. Miller zorla arabasından çıkarıldı, polis aniden gözünü açtığını ve silahı olduğunu iddia etti, kendisine 23 kez ateş edildi, en az 12 atışla vurularak katletildi. Bob Avakian’ın aşağıda değindikleri bu konuya işaret etmektedir.”

“Eğer bu durumu bundan farklı bir şekilde ele alamıyorsanız, defolup gidin! Yalnızca bu durum özelinde değil, yeryüzünden defolup gidin! Halk kitlelerinin önünden çekilin. Çünkü bildiğiniz üzere, bu durumu çok daha iyi sonuç verecek pek çok farklı biçimde ele alabiliriz. Ve açıkçası, eğer devlet gücümüz olsaydı ve benzer durumla karşılaşmış olsaydık, halktan birinin art niyetli bir şekilde öldürülmesi yerine önce kendi halkımızın polisi ölmüş olurdu. Eğer gerçekten halka hizmet etmeye çalışıyorsanız yapmanız gereken şey budur. Art niyetli bir şekilde halktan birini katletmek yerine oraya gidersiniz ve hayatınızı ortaya koyarsınız. Bütün bu “hizmet etmek ve korumak” zırvalığının canı cehenneme! Eğer orada hizmet etmek ve korumak için bulunuyorlarsa, bu sahneyi yönetirken yaptıklarından başka bir yol bulmaları gerekirdi. Bundan çok daha iyi bir çözüm bulmaları gerekirdi ve bulabilirlerdi de. Proletarya iktidardayken meseleyi ele alma şekli böyledir ve böylesi şeyleri -yeniden ele alacaktır- proletarya iktidarda olduğunda halk kitlelerinin yaşamına değer verecektir. İktidardaki burjuvazinin polislerinin rolü, art niyetli bir şekilde, provokasyon olmadan gereksiz yere öldürmek de dahil olmak üzere halk kitlelerini terörize etmektir, çünkü gelişigüzel izlenen terör, kitleleri daha geniş çaplı olarak etkiler. Buna kalkışmaktan hoşlanmalarının nedenlerinden biri ve kalkışmalarının temel işlevi halk kitlelerine karşı amaçsızca ve keyfi şekilde terör uygulamaktır.”

BAsics 2:16, Bob Avakian