Irkçı Tulsa Katliamı Part 2: Bazı Önemli Sorular ve Kesin Cevaplar

Editörün notu: Aşağıdaki yazı Bob Avakian’ın 2 Haziran 2021’de Tulsa Katliamına ilişkin yazdığı ikinci yazıdır. Joe Biden, Tulsa Katliamını anarak Tulsayı bu tarihte ziyaret eden ilk Amerikan başkanı olmuştur. Amerika’da hakim sınıflar kendi aralarında şiddetli bir kavganın içerisindedirler ve iki tarafta kendi koşullarında ‘’radikalleştikçe’’ bu diğer tarafı da somut adımlar atmaya itmektedir. Bugün Teksas’ta yaşanan kürtaj yasağı yasası da Biden’ın açıklamaları da hakim sınıflar arasındaki tutkalın bir arada tutulamaz halini yansıtmaktadır. Yazının çevirisini okurlarımızın dikkatine sunarız.


Bu yıl, 1921 yılında, aralarında pek çok polisin de olduğu silahlı ırkçı beyaz çetelerin Oklahoma, Tulsa’da yüzlerce Siyahiyi öldürüp binlercesini terörize ettikleri, Siyahilerin kiliselerinin, hastanelerinin, evlerinin, okullarının, kütüphanelerinin ve iş yerlerinin bulunduğu mamur topluluklarını yaktıkları Tulsa Katliamı’nın 100. Yıldönümüyle beraber şu sorular gündeme geldi:

Bunun olduğu zamanda Cumhuriyetçi ya da Demokrat Parti’den kaç politikacı bu ırkçı katliamı kınamıştır?

Bu katliamın ışığında ve içerisinde yoğunlaştığı her şey dahilinde bu politikacılardan kaç tanesi şunu öne çıkarmayı bırakmışlardır: ‘’Burası dünyanın en yüce ülkesi’’?

Bu soruların cevapları barizdir.

Peki ya şimdi:

Bu ülkenin gerçekleri ve gerçek tarihi ile ilgili ortaya çıkartılan her şeyin ışığında hakim sınıfların politikacılarından kaç tanesi bu ülkenin ‘’dünyadaki en yüce ülke’’ olmadığını söylüyor?

Bunun cevabı da diğer sorularınki kadar barizdir.

Ve işte çıkartılması gereken kesin ve net sonuç: Bu sistem işlediği canavarca suçlardan ötürü suçludur. Ve bu sistem gibi onun temsilcileri, görevleri ve şunları söyleyen uygulayıcıları da dahil olmak üzere hepsi suçludur: ‘’Evet, ‘’orijinal günah’’ olan bir kölelik geçmişimiz var ve sistemik ırkçılık hala bir problem ama burası hala dünyanın en yüce ülkesidir ve ‘’daha da mükemmel bir birlik’’ için beraberce çalışıyoruz.’’

SAÇMALIK!

Sisteminiz her zaman insanlığa karşı canavarca suçlar ve kitlelere karşı dünyanın her yerinde savaş suçları işlemiştir ve şu anda da işlemeye devam etmektedir.

Ve de Tulsa Katliamı ile ilgili ilk yazıda (Irkçı Tulsa Katliamı: En Temel Ders) da söylediğim üzere: Bu sistem hakimiyetini sürdürdüğü müddetçe bunu yapmayı asla bırakmayacaktır-bırakamaz. Bu kesin bir şekilde kavranması ve harekete geçilmesi gereken bir derstir! [i]

Ve aynı yazıda şu ifade vardı:

Buradaki soru kapitalist-emperyalist sistemin gidip gitmemesi gerektiği sorusu değildir, ancak Tulsa Katliamı gibi olayların bir çeşit ‘’istisna’’ değil ‘’kural’’ olduğunu ve bunun sistemin yoğunlaşmış olarak sadece bu ülkede değil ama dünyanın her tarafında kitlelere nasıl davrandığı realitesinden bıkmış ve öfkelenmiş milyonlarca insanın devrimci mücadelesiyle ne kadar sıra süre içerisinde gideceğidir.[ii]


[i] http://yenikomunizm.com/irkci-tulsa-katliami-en-temel-ders/

[ii] http://yenikomunizm.com/irkci-tulsa-katliami-en-temel-ders/




Irkçı Tulsa Katliamı: En Temel Ders

Bu yıl, 1921 yılında, aralarında pek çok polisin de olduğu silahlı ırkçı beyaz çetelerin Oklahoma, Tulsa’da yüzlerce Siyahiyi öldürüp binlercesini terörize ettikleri, Siyahilerin kiliselerinin, hastanelerinin, evlerinin, okullarının, kütüphanelerinin ve iş yerlerinin bulunduğu mamur topluluklarını yaktıkları Tulsa Katliamı’nın 100. yıldönümü. Ve bu tarz katilce bir baskı, pek çok biçimde bu sistemin hakimiyeti altında hem bu ülkede hem de dünya çapında hala devam ediyor. 

DAVA KAPANDI. Bu sistem, en başından itibaren bugüne kadar insanlığa karşı işlenmiş en gaddarca suçları işlemiştir. 

Bu sistem hakimiyetini sürdürdüğü müddetçe bunu yapmayı asla bırakmayacaktır-bırakamaz. Bu kesin bir şekilde kavranması ve harekete geçilmesi gereken bir derstir! 

Buradaki soru kapitalist-emperyalist sistemin gidip gitmemesi gerektiği sorusu değildir, ancak Tulsa Katliamı gibi olayların bir çeşit ‘’istisna’’ değil ‘’kural’’ olduğunu ve bunun sistemin yoğunlaşmış olarak sadece bu ülkede değil ama dünyanın her tarafında kitlelere nasıl davrandığı realitesinden bıkmış ve öfkelenmiş milyonlarca insanın devrimci mücadelesiyle ne kadar sıra süre içerisinde gideceğidir.


Yazının kaynağı için tıklayınız.




George Floyd’un Öldürülmesi, Güzel Bir Ayaklanma ve İhtiyacımız Olan Devrimden Bir Yıl Sonra: Üç Kritik Ders

Editörün Notu: George Floyd Katledilmesinin birinci yılında, revcom.us‘te yayınlanan makaleyi öneminden dolayı türkçeni paylaşıyoruz.


Bundan bir yıl önce 25 Mayıs günü Minnesota’lı pislik polisler George Floyd’un içerisinden hayatı acı dolu dokuz dakika içerisinde söküp alırlarken görgü tanıklarının yalvarmalarını ve protestolarını görmezden geldiler.

Siyahi halkın 401 yıldır yaşadığı Kuzey Amerika’da bu hiç de olağandışı bir görüntü değildi. Örneğin başka bir silahsız Siyahinin aşağılık polis tarafından katledilmesini hatırlayacak olursak, 18 yaşındaki Ramarley Graham kendi evinin içerisinde katledilmişti. Bob Avakian, insanlığın kurtuluşu için yeni bir çerçevenin mimarı şöyle demişti:

…bu ülkenin kuruluşunda ve bu ülkedeki hakim güçler için Siyahi halkın insanlığı hiçbir zaman kaale alınmamıştır, hiçbir zaman bir insan olarak değerlendirilmemişlerdir, sadece sömürülecek, ezilecek ve baskı görecek şeyler olarak görülmüşlerdir.

Ancak bu olağan görüntülerden sonra olan şeyler olağandışıydı ve güçlüydü ve bu ülkede gerçek bir devrimin güçlü imalarını içeriyordu. Farklı şehirlerden binlerce insan protesto etmek için sokaklara döküldü. Eyleme geçtiklerinde; tutuklamalarla, polis şiddetiyle ve gerici faşist çetelerle karşılaştıklarında geri adım atmayı reddettiler; binlerin sayısı on binler oldu ve bütün dünyaya yayıldı. Mücadelenin dalgaları, tartışmalar ve isyan Eylül ayında zirveye ulaştığında artık milyonlar bu işin içerisindeydi; binlerce tutuklandı, bazıları polisler ve faşistler tarafından öldürüldü.

Bu mücadeleden alınması gereken üç kritik ders vardır.

Birinci Ders: Bu Sistem Alaşağı Edilmelidir

Pek çok insan, George Floyd’un vahşice katledilmesiyle beraber beyaz üstünlenmeciliğinin Amerikan toplumunun her katmanına derin bir şekilde yayıldığını öğrendi. Ve hatta bunu deneyimleyenler ve bu ülkenin ırkçı tarihini bilenler dahi bunun ne kadar yola getirilemeyecek bir şey olduğunu ve kapitalist-emperyalist sistemin kendisinin beyaz üstünlenmeciliğini yarattığını öğrendiler.

Ancak daha derine gitmemiz gerekiyor, ulaşmamız gereken nokta beyaz üstünlenmeciliğini doğuran bu sistemin reforme edilemeyeceği. Bob Avakian bunu şöyle anlatıyor:

Beyaz üstünlenmeciliği ve kapitalizm-bu ikisi birbirleriyle iç içe geçmiştir ve bu ülkenin kuruluşundan bu güne kadar birbirlerine çok sıkı bir şekilde ‘’yapışmışlardır’’. Kapitalist sistemi sürdürüp, beyaz üstünlenmeciliğine bir son vermeye çalışmak bu ülkenin bütün dokusunu söküp almaya çalışmaktır. Beyaz üstünlenmeciliği ve kapitalizmin ikisine de son vermek için birini alaşağı edip diğerini muhafaza edemezsiniz.

Bu sistem alaşağı edilmeli ve yerine bütünüyle yeni bir sistem koyulmalıdır, Kuzey Amerika Sosyalist Cumhuriyeti- bütün baskı biçimlerinden bizi kurtaracak olan radikal olarak farklı ve çok daha iyi bir toplum.

Bu ayaklanmanın yıldönümünde burada paylaştığımız yazılarda Bob Avakian bu durumu güçlü ve bilimsel bir şekilde tartışmıştır. Bu reformdan çok daha farklı bir yoldur ancak bu korkunçlukları gerçekten bitirebilecek tek yoldur ve bu yol mümkündür.

İkinci Ders: Önderliğe Duyulan İhtiyaç

Beyaz üstünlenmeciliğinin ötesine geçmek ve insanları pek çok farklı biçimde sömüren, ezen ve aşağılayan ve bugün dünyayı yok eden bütün bu sistemin ötesine geçmek için pek çok insan, önderliğe ihtiyaç duyulduğunu hissetmeye başlıyor.

Gerçek Bir Devrim İçin Örgütlenmeye Çağrı Deklarasyonunda devrimci komünistler bu durumu şöyle izah etmişlerdi:

Bu devrimi gerçeğe dönüştürmek için, bu sistemin sürekli olarak yarattığı delilik ve kaosun içinden ışık tutabilecek ve bu çılgınlıktan ihtiyacımız olan yeni dünya doğrultusunda radikal bir şekilde ileriye giden yolu açabilecek bilimsel yöntem, strateji ve programla önderliğe ihtiyacımız var. BOB AVAKIAN (BA)’NIN ÖNDERLİĞİNE İHTİYACIMIZ VAR. BA, tüm ezilen halkların özgürleşmesi ve tüm insanlığın özgürleşmesi için yepyeni bir çerçeve olan yeni komünizmin mimarıdır. Bizler BA’nın takipçileriyiz. Ve sizin de BA’nın takipçisi olmanız gerekiyor. Bu ülkede şu ana dek böyle bir önder olmadı ve şu anda dünyada da böyle bir önder yok. Eğer bir gün özgürleşmek ve bu çılgınlığa bir son vermek istiyorsak, bu önderliği takip etmemeyi göze alamayız.

Ayaklanma sırasında revcom.us sitesinde bu durumla derinlemesine ilgilenen pek çok makale yayınlandı, 2020’nin başında yayınladığımız bu yazıları şimdi yeniden basarken; bunları okuyun, BA hakkında öğrenin ve şu alıntı hakkında bir düşünün:

Eğer bir gün özgürleşmek ve bu çılgınlığa bir son vermek istiyorsak, bu önderliği takip etmemeyi göze alamayız.

Üçüncü Ders: Devrim İçin Potansiyel Güçler Mevcuttur

Bu ayaklanma bizlere gerçekten de bu ülkede bir devrim için güçlerin olduğunu ve devrim için harekete geçirilebileceklerini göstermiştir. Bir Çağrı İçin Deklarasyon şu noktaya dikkat çeker:

Ve geçen yaz, her etnisiteden ve cinsiyetten milyonlarca insan, polis tarafından George Floyd ve Breonna Taylor’ın acımasız cinayetlerine yanıt olarak bu ülkenin dört bir yanında haklı bir isyanla ayağa kalktığında, bu devrim potansiyelini güçlü bir şekilde gösterdiler, dünyanın her yerinden farklı ülkelerden milyonlarca kişi de bunu destekledi. Ve bu sürecin zirvesinde, tüm ülke, tüm dünya, bu ırkçı cinayetlerin uzun ve devam eden zincirini ve bu ülkenin tüm tarihi ve doğasıyla ilgili büyük soruları tanımaya ve bunlar hakkında konuşmaya mecbur kaldı. Evet, bu güçlü ayaklanma, kısa vadede, anlamsız küçük reformlar için çalışan, kendileri için fon arayan ve bu sistemin yapıları içinde konum arayan insanlar tarafından çıkmaza sokuldu. Ancak bu durum, çok daha büyük ve çok daha iyi bir şeyin -gerçek bir devrimin- olasılığı ve potansiyeli olduğu gerçeğini değiştirmez.

Devrimin tek gücü onlar değildir-gezegenin talan edilmesinden, kadınların ve LGBT’lerin ezilmesi ve aşağılanmasından, göçmenlere eziyet edilmesinden, imparatorluk savaşlarından ve bu sisteme içkin olan diğer meselelerden endişelenen ve bunları durdurmak için harekete geçen insanlar var.

Bununla aynı anda kendisini çok güçlü bir şekilde hissettiren toplumun yöneticileri arasında beyaz üstünlenmeciliği meselesindeki bölünmeler daha da genişliyor. Bir yandan beyaz üstünlenmeciliğini maskelemek isteyenler varken diğer yanda bunu çok daha aleni ve şiddetli bir şekilde dayatmak isteyenler var. Faşistler- Trump ve onu destekleyenler-ki buna polis gücünün büyük çoğunluğu dahildir- kırbaçlanmış bir şekilde aşırı bir şiddeti hayata geçirdiler. Hala güçlü bir tehdit durumundalar.

Örgütlenmek İçin Çağrı Deklarasyonunda bu meselenin nasıl anlaşılması gerektiğine değinilmişti:

Bu bölünmeler ve çatışmalar, bu sistemin kamuflajında ​​büyük delikler açtı, gerçek doğasını ve bunun “dünyanın en büyük ülkesi”, “özgürlüğün parlayan ışığı” ve “özgür dünyanın lideri olduğu” yalanını daha da ortaya çıkardı. Bütün bunlar, bu sistem altında işleri bir arada tutan bağları parçalayarak ve iktidar kurumları dahil olmak üzere toplumdaki bölünmeleri daha da derinleştirerek, giderek daha yoğun hale gelme olasılığı çok yüksektir. Bu çok kötü bir şeye yol açabilir – ya da EĞER bu nadir durumlarda ihtiyacımız olan şekilde davranırsak ve bir şeyleri gitmeleri gereken yere götürmek için savaşırsak çok iyi bir şeye yol açabilir.

Ve burada ‘’ihtiyacımız olan şekilde harekete geçmekten’’ ne kastedildiği, bunun neleri içerdiği-bu broşürdeki temelde nasıl örgütlenileceği- ve devrimi gerçekten nasıl yapabileceğimiz açıklanıyor. Ancak ve sadece o zaman bu güzel ayaklanmadan; dünya çapında milyarlarca insanın insan gibi muamele gördüğü, beyaz üstünlenmeciliğini ötesinde bir dünya vizyonu ve hedefi gerçekleştirilebilir.

Eğer Yürüdüyseniz…

Eğer yürüdüyseniz, eğer dövüştüyseniz, eğer ilham aldıysanız o halde şu anda size ihtiyaç var. Bu ayaklanmadan bir yıl sonra yapılması gereken gerçek iş hala duruyor. Devrim yapmak ve şu an bunun için örgütlenmek. Bu devrim mümkündür. Aslına bakılırsa bugünün koşulları çok tehlikeli olmakla birlikte buradan milyarlarca insanın boynuna dizini bastıran bu sistemin nihayet bitirilebileceği bir durum olgunlaşabilir.

Bu güzel ayaklanmanın ilk haftasında yaptığı açıklamada BA’dan bir alıntı yapmak gerekirse:

Devrim, neden daha azı için harekete geçelim ki?




Louis Farrakhan’ın Koronavirüsle İlgili Bilim Karşıtı Yalanları Siyahileri Öldürtecek! 

Editörün Notu: Aşağıdaki yazı eskiden Kara Panter Partisi üyesi olan, federal hapishanede BA’nın yazıları ile cebelleşmeye başlayan ve yeni komünizmin bir takipçisi olan devrimci komünist Joe Veale tarafından kaleme alınmıştır.

Kaynak için: THE ANTI-SCIENTIFIC LIES OF LOUIS FARRAKHAN ON THE CORONAVIRUS WILL GET BLACK PEOPLE KILLED! (revcom.us)


2020’nin Aralık ayında pislik Farrakhan Final Call gazetesinde şunları söyledi : ‘’Aşınızı kabul etmeyeceğiz bu yüzden yavaşlayabilirsiniz çünkü ne zaman bir aşı getirseniz bu sizin halkınız için oluyor. Aşınızı onlara verin çünkü ölümü kabul etmiyoruz. Sizler ölümün bizatihi temsilcilerisiniz…’’ Bundan önce özel olarak insanları şu şekilde uyarmıştı : ‘’Sizleri aşılamalarına izin vermeyin, aşılar ve ilaçlarla ilgili uzun bir ihanet tarihleri var. Beni dinliyor musunuz? Afrikalı başkanlara söylüyorum, ilaçlarını almayın…’’ 

Aşağılık Farrakhan büyük ve katilce bir yalan söylemek için bazı tarihsel hakikatlere çağrışım yapıyor, böylece Siyahi halkı aşılanmaktan caydırmaya çalışıyor. Şimdi bu fikirleri parçalayalım. 

Öncelikle olarak işin aslı şudur; Siyahi halk bu baskıcı sistemin etkileri yüzünden büyük oranlarda ölmektedir ve eğer aşılanmazlarsa bu oranlar daha da büyüyecektir! 

Nüfusun sadece %13’ünü oluşturmalarına rağmen Siyahi halk beyazlara göre 1.5 kat daha fazla ölmektedir. ProPublica sitesinde yayınlanan bir çalışma 2020 Temmuzunda 35-44 yaş arası Siyahilerin aynı yaş grubundaki beyazlara göre 9 kat daha fazla öldüklerini ortaya koydu. 

Bu durum, bu baskıcı sistemin çirkin ve acımasız tarihinin bir ifadesidir; Siyahi halka nasıl davrandıklarının, sanki insan değillermişçesine nasıl davrandıklarının ifadesidir. Bu durum Siyahi halkın sağlığını ve mevcut koşullarını COVID-19’a karşı daha hassas kılmıştır (eşlikçi hastalıklar denilen, kalp rahatsızlıkları, obezite vb.). 

Tabii ki bu durum sağlık hizmetlerine eşitsiz erişim ile, örneğin Siyahilerin olduğu bölgelerde yeterince sağlık hizmetinin, hastanelerin olmaması ile daha da kötü hale getirilmiştir. Şimdi ise aşıların dağıtımı orantısız bir şekilde işlemektedir ve bu durum da Siyahi halkı negatif bir şekilde etkilemektedir. Ve şu an da Siyahiler, Latinolar ve Amerikan Yerlileri; beyazlarla aynı oranlarda aşılanmamaktadırlar. 18 Şubata gelindiğinde Amerika’da aşılananların sadece %18’i Siyahiydi. 

İkincisi, aşağılık Farrakhan aşının ölümü temsil ettiğini söylediğinde dümdüz bir YALAN söylemektedir. Aşıların güvenli ve etkili oldukları çoklu ve geçerli bilimsel denemeler ile kanıtlanmıştır. Bu durum şüphelere veya fikirlere dayanmamaktadır, defalarca kez farklı kurumlardan testten geçirilmiş kanıtlara dayanmaktadır ve kamuya açıktırlar. 

Eğer çok kötü bir zatürre veya streptokok enfeksiyonu geçiriyorsanız ve doktor size penisilin yazdıysa ne yapacaksınız? Kendisinin ‘’elçi’’ olduğunu söyleyen herifin biri gelip penisilin almayın sizi öldürecek derse ne yapacaksınız? Gerçekte ise sizi öldüren enfeksiyondur. Büyük ihtimalle bu herife iyi bir siktir çekerdiniz ve iyileşip daha iyi olmak için ilacı alırdınız. İşte şu anda da kitlelerin ihtiyacı olan budur. 

Aşağılık Farrakhan’ın kapı kapı dolaşarak satmaya çalıştıkları halka karşı suç işlemektir. Siyahi halkı aşılanmaktan caydırmaya çalışarak Farrakhan Siyahileri öldürtecektir! 

Farrakhan Tarihin Siyahiler Üzerindeki Baskıcı Çirkin Tarafından Faydalanarak İşleri Daha da Kötüye Götürmektedir 

Aşağılık Farrakhan, Siyahilerin bu sisteme olan tarihsel şüpheciliğinden beslenmeye çalışıyor. Bu sistem defalarca kez Siyahi halkı kandırmış, yalan söylemiş, ihanet etmiş ve sözde Tuskegee deneyleri gibi sağlık ‘’deneylerinde’’ onları öldürmüştür. Ancak Farrakhan bu hakikatleri önüne koyarak meseleyi aşikar bir biçimde yanlış olan, bilim karşıtı hiçbir kanıta dayanmayan komplo teorileriyle ileriye taşır. 

Buna sert bir biçimde tezat oluşturan; Siyahi sağlık profesyonellerinin, bilim insanlarının ve bazı ünlülerin bu komplo teorilerine karşı mücadele ederek, bilime ve kanıtlara işaret ederek, bu şüpheleri aşarak Siyahi halkı öldürtmek yerine aşılanmaya davet etmesidir! Şu anda ihtiyacımız olan da budur. 

Delilik Metodu, Yalanlar ve Pislik 

Ancak Farrakhan’ın delice yalanları ve aşağılıklığında bir metot vardır. Bunu daha önce de yapmıştır. Örneğin Farrakhan, köle ticaretinde bazı Yahudilerinde dahil olduğu gibi bir gerçeği kullanarak onları hedef tahtasına oturtmuş, antisemit düşünceleri harlamıştır; işin aslı ise bu ticaretin temelde, kapitalizmin gelişiminin itici güçleri olan İngilizler, Fransızlar ve Hollandalıların yapmış olmalarıdır. Yani Farrakhan küçük bir azınlığı hedefe koyar ve köle ticaretinin gerçek dinamiklerinden, kapitalizm-emperyalizmin gelişim aşamasından insanları uzaklaştırır. 

Daha sonra Farrakhan ortaya İncili ve Kuranı koyar. Vahiyler Kitabından yaptığı ‘’solgun attan uzak durun’’ alıntısını hatırlayın. Bütün bunlar dünyada olup bitenlerin doğaüstü bir güç tarafından kontrol edildiği izlenimini verir, yani kimsenin yapacak bir şeyi yoktur, tanrıya sığınmak dışında. Veya onun ‘’elçilerinden’’, ‘’mesihlerinden’’ birinin, örneğin aşağılık Farrakhan gibilerinin onları bu sistemin korkunç işleyişinden kurtarmalarını ümit etmekten başka yapılacak bir şey yoktur. 

Farrakhan Neyi Temsil Etmektedir? Ve Nasıl Bir Önderliğe İhtiyacımız Var? 

Farrakhan Siyahi halkın bu sistemden kaynaklanan ezilmişliklerinin üstünü örtmeye çalışır. Evet burada bunları tek başına söyler ama kendisi gerçekleşmek isteyen Siyahi kapitalist sınıfın burjuva görünüşünü ve programını temsil etmektedir, bu sınıf Amerikan kapitalist-emperyalizminin beyaz üstünlenmeciliği tarafından zapt edilmektedir. Bazen Farrakhan ayrı bir Siyahi devletinden söz etmektedir (ki eğer bir gün sahip olsa dahi başka bir kapitalist kabus olacaktır) ancak genelde çabalarını ilk bahsettiğimiz meseleye yöneltmektedir. Farrakhan’ın pazarlık kozuyla kazanmak istediği bu yok edici deliliktir. 

İhtiyacımız olan ise hakikatle olduğu gibi yüzleşmektir. Siyahi halkın karşılaştığı baskılarla olduğu gibi yüzleşmek, bütün bu baskıların gerçekte nasıl bu sistemin içerisine işlediğiyle yüzleşmek. Ve bununla başa çıkmak için tıpkı virüsle başa çıkmak için ihtiyacımız olan şeye ihtiyacımız var: bilim. Bu baskının bu sisteme içkin olduğunu anlamak ve bunun insanlığın kurtuluşu için GERÇEK bir devrim ile nasıl bitirilebileceğini anlamak için bilimsel bir yöntem ve yaklaşım; yalanlar, mistisizm ve uydurma saçmalıklar değil. 

Ve şu anda yüzleştiğimiz durumlar ve GERÇEK bir devrimin yolunun bilimsel bir anlayışı için mücadele veren bir lider vardır: Bob Avakian. ‘’Siyahi Halkın ve Bütün İnsanlığın Kurtuluşu’’ makalesinde söylendiği gibi : 

‘’BA’nın devrimci bir lider olarak rolünü en çok ayırt ettiren özelliği insanlara duymak istemeseler dahi hakikati söylemekteki istekliliği ve ısrarıdır. Bu BA’nın bütün bilim karşıtı  düşünce biçimlerini teşhir etmesi ve yadsımasında kendisini gösterir; buna ‘’komplo’’ teorileri ve batıl inançlarda dahildir; bu düşünce biçimleri gerçekte en çok ezilenlerin şeyleri olduğu gibi görmesini ve ihtiyaç duyulan, dünyayı baskıların olmadığı radikal bir şekilde gerçekten değiştirebilme ihtimalinden uzaklaştırır. BA’nın yüzleştiği büyük problemlerden birisi Siyahi kitlelerin ve diğer ezilen halkların üzerlerindeki mental bir zincir olarak dinin oynadığı rol ve bütün baskılardan nihai olarak kurtulabilmek için bu zinciri kırmaya duyulan ihtiyaçtır. BA’nın defalarca kez ifade ettiği gibi, baskıyı bitirmek için ‘’Devrimi onunla ilgili bilimsel olacak kadar fazlasıyla istemelisiniz.’’ 

Bilim bir şeyin doğru olup olmadığına karar vermek demektir, gerçekliğe tekabül eden kanıtlar var mı demektir, bir şeye sizi iyi hissettirdiği için inanmamak veya bir şeyi sizi rahatsız ediyor diye inanmamak demek değildir. ‘’Komplo Teorileri, Faşist ‘’Kesinliği’’, Liberal Felç veya Dünyayı Değiştirmek için Bilimsel Bir Yaklaşım’’ makalesinde BA bu meseleye şöyle değinir : 

‘’bu sistem altında ezilen kitlelerin büyük çoğunluğu bilime ve bilimsel zeminde analizlere kuşkuyla yaklaşmaktadır, hatta bunu reddetme eğilimindedirler. Meselenin bu şekilde ele alınması, asılsız komplo teorilerine ve “her şeyin Tanrı’nın elinde olduğu” dolayısıyla ne yaparlarsa yapsınlar aslında bir şeylerin değişemeyeceği türünden çeşitli hatalı ve zarar verici düşüncelere karşı insanları savunmasız bırakıyor.’’ 

İki farklı lider: Acınası yalanları, komplo teorileri ve apokaliptik dini öğretileriyle kitleleri cahil tutarak bu baskıcı sistemin altında ezilmelerini devam ettirmek isteyen Farrakhan ve ezilen halklar için bazen de onlarla beraber kendilerini ve bütün insanlığı özgür kılmak için bilimsel bir yaklaşımı almaları için mücadele yürüten BA.