Dünya Çapında Kitlesel Ayaklanmalar… Ve Ne Yapmalı?

Editörün Notu: Aşağıdaki yazı 2 Aralık 2019 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/624/mass-outpourings-worldwide-and-what-is-to-be-done-en.html


Dünyanın dört bir yanında hükümetlere yönelik protesto gösterileriyle birlikte kitlesel ayaklanmalar yaşanıyor. Bu durum son on yılın belirgin bir özelliği durumunda, ancak son birkaç yılda yoğunluğu ve kapsamı artmış bulunuyor -Güney Kore, Porto Riko (ABD), Lübnan, Şili, şimdilerde Irak bu halkada sayılacak isimlerden yalnızca birkaçı … ve bu liste neredeyse her hafta genişliyor. Genel olarak olumlu örnekler olan bu gelişmelerin dinamiklerinden öğrenilmesi gereken çok şey var. Özellikle de şiddet içermeyen ve kitlesel seferberlik yoluyla Trump/Pence faşist rejiminin iktidarına son vermek isteyen #OutNow mücadelesi için öğrenecek çok şey bulunuyor.

Bu kitlesel çıkışlar ve yükselişler, çeşitli toplumlardaki pek çok farklı derin çelişkiyi yansıtmaktadır. Bu kitle hareketlerinin çoğu olumlu bir gelişmeyi yansıtırken, ayaklanmaların ve programların içeriği ve doğasının somut olarak analiz edilmesi gerekmektedir. Bunlar farklı kökenleri bulunan veya tetikleyici olan olaylardır, bazıları ekonomik mücadeleden veya hükümetlerin çok ciddi zorluklar yaratan sert tedbirlerinden ötürü yaşanan ayaklanmalardır, bazıları ise bir çeşit siyasi krizden kaynaklanır, sıklıkla çevre meselesi ile kültürel/etnik/dini çatışmalarla karışmış bir durumdadırlar – bunların hepsinin kapitalist-emperyalist sistemin tüm bir işleyişi bağlamında olduğunu belirtmek gerekiyor, bu süreç farklı tarihsel süreçleri olan bu ülkelerdeki halkları da etkilemektedir. Ayaklanmaların genel karakteri, çıkarlarını mücadelenin sonlanmasına bağlayan farklı egemen sınıfların rolü de dahil olmak üzere her bir durumda farklı olacaktır.

Başlangıç faktörü her ne olursa olsun böylesi durumlarda kaçınılmaz olarak farklı sınıfsal güçler sürece dahil olurlar, bunlar radikal-ilericilerden burjuvaziye (demokratik), emperyalistlerden gerici faşist güçlere kadar farklılık gösterirler ve her biri çoğu zaman örtük bir şekilde kendi çıkarları doğrultusunda mücadele ederler. Emperyalist güçler ya doğrudan sürece dahil olurlar ya da jeopolitik çıkarlarına hizmet eden yerel aktörleri ile sonucu etkilemeye çalışırlar.

Örnek olarak Hong Kong’u ele alalım. Bu uzun süren ayaklanma, halkın gerici yasalara ve Pekin’deki Çin hükümeti tarafından kendilerine getirilen kısıtlamalara karşı haklı bir mücadeleyi içeriyor; bu mücadeleler Hong Kong’un yeniden soğurulmasından bu yana adım adım Hong Kong’un özerkliğini baltalama eğiliminin bir parçasıdır. Bu mücadele, öğrenciler ve temel kitleler, geniş orta tabakalar tarafından yaratıldı ve devam ettiriliyor, fakat aynı zamanda Çin hükümetinin eylemleri ve yasalarına karşı kendi konumunu, demokratik haklarını ve görece özerklik durumunu korumaya çalışan Hong Kong iş ve siyasi elit çevresinin yerel egemen figürlerini de içeriyor. Bununla birlikte ABD’nin protestolara yönelik destek açıklamaları (en son Trump ve Kongre tarafından geçirilen tasarı da buna dahildir) bu rejimin gittikçe artan bir şekilde Çin ile küresel çatışma ve rekabet durumu ile son derece bağlantılıdır. Hong Kong’un önceden İngiliz sömürgesi olmasından kaynaklı geçmişi, durumu daha da karmaşık yapmaktadır ve perde arkasında İngiliz emperyalizmi de ABD ile sıkı şekilde birlikte çalışma yürütmektedir. Bir diğer faktör “demokrasi” hareketinin karmaşık karakteridir, ki bunların çoğu Çin’i “komünist” olarak görmektedir, oysa ki gerçekte Çin “ismen” komünist, fakat içerik ve özünde kapitalist bir toplumdur. (Çin, Mao Zedong önderliği altındayken gerçekten sosyalist bir toplumdu ve dünya devrimi için de ilham veren bir yol göstericiydi, fakat Mao 1976 yılında öldükten sonra Çin’de kapitalizmin restorasyonu başladı ve bu durum sona erdi.)

Kolombiya’da protestocular, Iván Duque Márquez hükümetinin çevresel, sosyal ve ekonomik politikalarının yanı sıra gerilla hareketine karşı uygulanan baskı konusundaki hoşnutsuzluğu dile getirdi.

Bazı Latin Amerika ülkeleri de kitlesel protesto gösterilerine tanıklık etti, ancak muhalefetin karakterleri her birinde farklı durumdadır. Örneğin, ABD emperyalizmi, yoksulların yararına olması beklenen Bolivarcı/Chávista deneyimlerinin kısıtlılıkları sonrası, özellikle de Venezuela petrol ihracat gelirlerinin petrol fiyatlarının düşmesi ile azalması sonrasında Venezuela’daki mevcut hükümete karşı bir isyanı kışkırtmak ve bunu biçimlendirmekle yakından ilgilendi. Bolivya’da, yerli çoğunluk nüfusu iktidara getirme hareketinin bir parçası olarak gelen Evo Morales’in başkanlığı kısıtlılıklarla karşılaştı. Bu durum, önceki düzenle karakterize olan gerici kuvvetlerin öne çıktığı bir durum yarattı. Chávez’in altındaki Venezuela’da ve Morales altındaki Bolivya’da öne çıkan halk hareketleri, emperyalist tahakkümden temel olarak kopmadılar, veya radikal bir toplumsal dönüşüme yönelmediler. Bu ayaklanmalara,  yönetici sınıf elitlerinin diğer bölümlerini (çoğunlukla ABD yanlısı olanları) içeren egemen gerici akımlar, orta tabakalar ve hatta temel halk kitleleri damgasını vurdu. Buna karşılık, Kolombiya’daki kitlesel protestolar doğrudan ABD yanlısı olan hükümet güçlerini ve oldukça baskıcı bir rejimi hedef almakta.

Orta Doğu’daki kitlesel ayaklanmalar arasında, “tarihsel açıdan iki miadı dolmuşları” temsil eden Amerikanın başını çektiği emperyalist güçler ve İslamcı köktencilik arasındaki mücadeleler, Şii-Sünni gibi dini çatışmalar, Kürtler gibi tarihsel açıdan ezilen ulusların kurtuluş mücadelesi bulunuyor. Bunların hepsi böylesi bir bağlamda kendi etkilerini devam ettirmek isteyen yerel güçler ve emperyalist tahakküm ve jeopolitik rekabetler ile iç içe geçmiş bir bağlamda gerçekleşiyor ve bunlar tarafından biçimlendiriliyor. ABD ve diğer emperyalistler kitlesel ayaklanmaların altında yatan krizleri kışkırtmada major bir rol oynamakta. ABD, imparatorluk için haksız savaşlar ve askeri eylemler yürütüyor ve şu anda İran’da olduğu gibi, Ortadoğu rejimlerinin bazılarına kendi iradesini dayatmak için ekonomik savaş şeklinde sert yaptırımlar uyguluyor.

Bu kitlesel ayaklanmaların büyümesi, küresel ısınma ve devasa eşitsizlikler gibi, çok sayıda krizin arttığı bir dönemde olduğumuzun ve önceki düzenin kendi sınırlarının zorlandığının ve pek çok durumda bunları koruyamadığı gerçeğinin bir ifadesidir. Küresel açıdan yükseltilmesi gereken belirleyici soru şudur; ya bu mücadeleleri gerçek devrimlere dönüştürmek -yeni bir dünyanın meydana getirilmesinin parçası olarak gerici sistemi devrimci bir savaş yolu ile devirmek- için gerekli çalışmayı yapacak devrimci bir akım olacak VEYA insanlık, daha da acımasız bir sefalet, baskı ve yabancılaşma biçimlerine ve hatta belki de neslinin tükenmesi durumuna terk edilecek. Seçim bu şekilde.

Bob Avakian’ın Mısır’daki Arap Baharı vesilesiyle “MISIR 2011: MİLYONLAR KAHRAMANCA AYAĞA KALKTI… GELECEK YAZILMAYI BEKLİYOR” içinde dediği gibi;

“İnsanların, kitleler ve milyonlar halinde ezenlere ve işkencecilere karşı ayağa kalkarak üzerlerindeki kısıtlılıklardan nihayetinde kurtulmaları durumu, ne kadar kahramanca mücadele etseler de ve temel bir değişim için ne kadar fedakarlık gösterseler de, halk kitlelerin her tür baskı ve sömürünün ortadan kalkacağı bir durumun ötesine geçebilmeleri, onların temel çıkarları doğrultusunda toplumun devrimci dönüşümünü hedefleyen, süreçteki bütün dönemeçler boyunca gerekli olan bilimsel kavrayışa ve yönteme sahip ve bu temelde gerekli olan stratejik yaklaşımı geliştirebilen, artan sayıda insanı etkileyebilen ve örgütleyen bir önderliğe, komünist bir önderliğe sahip olup olmamaları durumuna bağlıdır.”

“Ve sonrasında, insanlar kitlesel bir şekilde “normal rutinden” ve sıklıkla kapana kıstırıldıkları ve altında ağır şekilde ezildikleri baskıcı ilişkilerin boğucu zincirlerinden koptuğunda -bunlardan koparak milyonlar şeklinde ayağa kalktıklarında- bu durum komünist bir örgüt için kitlelerle olan bağlarını daha çok geliştirecekleri saflarını ve önderlik yeteneğini güçlendirecekleri kritik bir zaman demektir.”

“Veya böylesi bir komünist örgüt henüz yoksa veya yalnızca izole parçalar şeklinde mevcutsa, böylesi bir durum, komünist örgütün ortaya çıkacağı ve gelişeceği, komünist teoriyi karmaşık bir durumun ortasında canlı bir biçimde çalışma ve uygulama mücadelesini üstleneceğini, ve artan sayıda kitleyle devamlı olarak bağlarını geliştireceği, onları etkileyeceği ve nihai olarak da kitlelere onların temel ve en yüksek çıkarlarını temsil eden komünist bir devrim doğrultusunda önderlik edeceği kritik bir dönem olarak görülmelidir.”

Bu açıklamanın ışığında, ileri gitmek ve böylesi bir gücü geliştirmek için çalışma yürüten iki farklı devrimci komünist örgütün açıklamalarına dikkat çekiyoruz, bunlar İran Komünist Partisi (Marksist-Leninist-Maoist) ve Kolombiya Devrimci Komünist Grubu‘dur. Kendi ülkelerindeki acil krizlere değinen ve halkın ayağa kalkması için destek veren bu örgütler, sistemin kendisine karşı kapsamlı bir devrime ihtiyaç duyulduğunu öne sürüyorlar. Her yerden devrimciler, yalnızca halkın baskıcı rejimlere karşı ayağa kalkmış mücadelesine destek vermemelidir. Bununla birlikte, tüm insanlığın kurtuluşu için dünya çapında bir mücadelenin parçası olarak komünist devrim için, tamamen farklı ve daha iyi bir dünya için kendi ülkelerinde mücadele görevine adım atan bu güçlere destek verilmesinin büyük önemi bulunmaktadır.


“Bu yeni sentezin geniş çapta ele alınması, hem bu toplumda hem de tüm dünyada acil olarak gereklidir; insanlar her yerde olan bitenin niçin böyle olduğunu, başka bir dünyanın mümkün olup olmadığını sorguluyor; insanlar her yerde “devrim” konuşuyor ancak devrimin ne demek olduğu hakkında gerçek bir anlayışa sahip değiller, neyle karşı karşıya oldukları ve ne yapılması gerektiğini tahlil edip bunlarla baş etme konusunda ellerinde hiçbir bilimsel yaklaşımları yok; insanlar her yerde isyan edip ayağa kalkıyorlar, ancak elleri kolları bağlı ve tehditlerle çevrililer, aldatılıyorlar, ve kıyımcı ceberutların merhametine muhtaç bırakılıyorlar, ya da çoğu vakit barbar bir vahşet içeren geleneğin köleleştirici zincirlerini pekiştiren yollara sinsice sevk ediliyorlar; insanlar her yerde çaresiz yaşam şartlarından kurtulma yolları arıyor, ancak acılarının kaynağını ve karanlıktan aydınlığa götürecek yolu görmüyorlar.”

Devrimci Komünist Parti ABD Merkez Komitesi’nin 6 Resmi Kararı’ndan

 




Fred Hampton Cinayetinin 50. Yılı Üzerine: Yaşamaya ve Uğruna Ölmeye Değecek Şey Nedir?

Editörün Notu: Bu yazı Revolution Club Chicago tarafından Kara Panter Partisi önderlerinden Fred Hampton’ın katledilmesinin 50. yılı üzerine hazırlanmıştır. 30 Kasım 2019 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/623/50th-anniversary-of-the-murder-of-fred-hampton-en.html


Fred Hampton, 4 Aralık 1969’da sabah saat 4:45’te vurularak öldürüldüğü zaman henüz 21 yaşındaydı. FBI ile birlikte çalışan Chicago polisleri ve devlet için çalışan muhbirler gece öncesinde yemeğine uyuşturucu (barbitürat) katmış, ardından da yatağında uyurken onu katletmişlerdi. Kara Panter Partisi’nin (Black Panther Party for Self-Defense) diğer üyeleriyle birlikte yaşadığı West Side apartman dairesine ateş açarak bir başka Panter lideri Mark Clark’ı da öldürmüşlerdi.

Kara Panter Partisi Chicago bölümünün devrimci lideri Fred Hampton, insanları özgürleştirici bir çizgiye hayatlarını adamaya yönlendiriyordu. İnsanlara halk için nasıl yaşanacağını ve halk için nasıl ölüneceğini göstermişti. Şöyle demişti; “Öldüğüm zaman son sözlerimin ‘ben bir devrimciyim’ olduğunu, dudaklarımdaki son sözlerin bu olduğunu unutmayın.” “Biz halkı seviyoruz.”

Fred Hampton ve 1960’lı yılların Kara Panter Partisi, Siyahi halka ve başkalarına karşı yüzlerce yıldır süren baskıya son vermek için hayatlarını adadılar. Kara Panter Partisi, yalnızca Panterlere katılmaya gelen binlerce Siyahiyi değil, aynı zamanda tüm uluslardan, ilham alan milyonlarca insanı, üniversite öğrencilerini, savaş karşıtı hareketteki diğerlerini, toplumun prangalarını atan ve kurtuluş perspektifi ile hareket eden her yerden insanı kapsayan, devrimci hareket için öncü bir güçtü. Fred, Chicago’da çetelerde yer alan insanları devrime kazanmayı çalışıyordu. Bütün toplum sarsılıyor ve gittikçe daha fazla insan radikalleşiyordu.

Tüm bu nedenlerden dolayı, hükümet yoğun şekilde Kara Panter Partisi’ni hedef aldı. FBI, Chicago’da bunu yapabilmek için Fred Hampton’a ve P Stone Nation’daki (büyük bir sokak çetesi) Jeff Fort’a sahte mektuplar gönderiyordu, birbirlerini öldürmelerini istiyorlardı, bu şekilde bölerek hareketi ele geçirmek istiyorlardı. Fred halkı asıl düşmanın kim olduğu konusunda netleşmeye yöneltiyordu ve bu mektuplar pek bir işe yaramamıştı. Polisler, muhbirlerini Kara Panter Partisi içine yerleştirdi ve Panterleri haydut ve tehlikeli olarak damgalamak için ellerinden gelen her şeyi yaptı; ayrıca bu muhbirleri devrimci liderleri kıstırmak ve katletmek için kullandılar. Bunlar, bugün devrim için savaşanların iyi şekilde öğrenmesi gereken acı derslerdir.

Fred Hampton polis tarafından vurulduğunda evinin kapısındaki mermi delikleri… Fotoğraf: Paul Sequeira.

Fred Hampton’ın ölümü dağdan ağırdı. Onun hayatı gerçekten önemli olan bir şeyle ilgiliydi, bu kendisinden daha yüksek, özgürleştirici olan bir şeyle ilgiliydi, bir şeyleri gerçekten değiştirmekle ilgiliydi. O zamanlar uğruna savaştığı devrim halen yapılmadı, ancak bunu gerçekleştirme çabaları gerçekte milyonlarca insanın düşüncelerini değiştirmesine yardımcı oldu.

Yaşamaya ve Uğruna Ölmeye Değecek Şey Nedir?

Bugün her zamankinden daha fazla devrime ihtiyacımız var. Şu an bu sistem, Siyahi halka ve Latinlere karşı soykırımın hızlandırılması, göçmenlerin toplama kamplarına yerleştirilmesi, kadınların ve LGBTQ bireylerin temel insan haklarının kaldırılması ve dünyaya yönelik bir nükleer tehdidin yoğunlaştırılmasıyla bir polis devletinin hazırlığını yapan faşist bir rejim üretti. Şu an gezegenin kendisi tüm insanlık için felaketin kenarında bulunuyor.

Fakat günümüzde insanlar tüm bunlara neden olan sistemin bakış açısıyla dolanıp duruyorlar: “para kazanmalıyım” “kendimi düşünmem gerekiyor” diyorlar, mülk sahibi olmaya çalışıyorlar buna kadınların mülk olarak görülmesi de dahil. Herkesin üzerinde olmaya çalışıyorlar, öldürüyorlar ve iyi bir gayeleri olmadan ölüyorlar. Milyonlarca insan insanlığı özgürleştirmesi için savaşmak yerine, hayatta kalmayı, intikamı, rahatlığı, “güvenli alanları” düşünüyor veya yalnızca “ben, ben, ben” diyor. Tüyden daha hafif harcanmış yaşamlar ve ölümler… Hiçbir anlamı yok ve daha da kötüsü bunu devam ettiriyorlar.

Bugün bütün bu saçmalıklardan kim kopacak ve insanlığı kurtarmak için savaşacak? Kimler yaşamlarını kendilerinden daha yüksek bir şey için, her şeyi değiştirebilecek bir mücadele için ortaya koyacak?

Bugün gerekli olan devrimci önderliğe sahibiz, bu önderlik nasıl bir devrime ihtiyacımız olduğuna, bunun nasıl yapılacağına ve gerekli olan bilime ilişkin yeni bir anlayış ortaya koymaktadır, bu yeni komünizmdir, içinde nasıl kazanacağımıza yönelik geliştirilen stratejiyi ve yeni bir topluma yönelik planı kapsar. Bugün bu çığır açan önder Bob Avakian’dır, kendisi zamanında Panterlerden ilham almış ve onlarla birlikte çalışma yürütmüştür, ayrıca nasıl ileri gidilebileceği ve başkalarının bunu görüp mücadele etmesi için onlara önderlik etme noktasında çalışmalarını kesintisiz sürdürmüştür. Ayrıca şu an bu önderliği benimseyen, devrimci önderlerin yetişmesi ve devrimci hareketin her yönden ŞİMDİ büyümesini sağlayan, böylece kazanmayı mümkün kılacak bir mücadele için koşulları hızlandıran kararlı bir çekirdeğe sahibiz.

Bu çekirdek şu an, ülke çapındaki GERÇEK Bir Devrim İçin Örgütlenin Turu‘nda yoğunlaşmaktadır ve Devrim İçin Dikkat Edilecek Noktalar doğrultusunda yaşamakta ve bunlar için mücadele etmektedir. Bu devrim için mücadeleye katkı sunmak isteyen herkes, bütün bu “ben, ben, ben”den kurtulmak ve gerçekten önemli olan bir şey için yaşamak ve hayatını adamak isteyen herkes bu Dikkat Noktaları doğrultusunda yaşamaya başlayabilir ve bunlar için mücadele edebilir (etmelidir); bununla birlikte Devrim Kulüplerinde örgütlenmeli ve devrim yapmak üzere hemen ŞİMDİ çalışmaya başlanmalıdır.

Bob Avakian şöyle demiştir:

“Eğer dünyayı gerçekten olduğu haliyle görme şansınız olsaydı, hayatınızda izleyecek kökten farklı yollarınız olurdu. Bu kıyasıya rekabet içine girer ve ilerlemeye çalışırken büyük oranda yutulurdunuz. Başınızı yemliğe sokar, diğerlerinden daha fazlasını alabilmek için umutsuzca ve olabildiğince yemeye çalışırdınız. Veya toplumun ve dünyanın yönünü tamamen değiştirecek birşeyler yapmaya çalışırdınız. Bunları yanyana koyduğunuzda hangisinin bir anlamı var, hangisi gerçekten değerli bir şeye katkı sunuyor? Yaşamınız ya bir şeye dair olacak – veya hiçbir şeyle ilgili olmayacaktır. Ve yaşamınızda, baskı ve sömürü ilişkilerine, bunların bütün sistemlerine ve onlarla birlikte gelen tüm gereksiz acı ve yıkımlara son vermek için toplumun ve dünyanın devrimci dönüşümüne elinizden geldiğince katkı sunmaktan daha büyük bir şey yoktur. Tarihsel açıdan halen çok erken evrelerinde bulunan komünist devrimin şu ana kadarki bütün ayrıntılarından ve hatta büyük başarısızlıklarından, bununla birlikte büyük kazanımlarından da gittikçe daha derin bir şekilde öğrenmiş bulunuyorum.”

Peki siz ne YAPACAKSINIZ?


Devrim İçin Dikkat Edilecek Noktalar

1. Bizler, insanlığın en yüksek çıkarlarını, devrimi ve komünizmi temsil etmek için mücadele yürütüyoruz. Devrimin kişisel amaçlar için kullanılmasına müsamaha gösteremeyiz.

2. Bizler, BÜTÜN zincirlerin kırılacağı bir dünya için mücadele yürütüyoruz. Kadınlar, erkekler ve farklı cinsiyetteki insanlar eşittir ve yoldaştır. Kadınlara yönelik fiziksel veya sözle tacize, kendilerine seks objeleri şeklinde davranılmasına veya insanların cinsiyetinden veya cinsel yönelimlerinden ötürü aşağılanmasına veya kendileriyle “dalga geçilmesine” müsamaha gösteremeyiz.

3. Bizler, sınırların olmayacağı, farklı halklar, kültürler ve diller arasında eşitlik olacağı bir dünya için mücadele yürütüyoruz. İnsanların ırkından, milletinden veya dilinden ötürü aşağılanmasına veya kendileriyle “dalga geçilmesine” müsamaha gösteremeyiz.

4. Bizler en fazla ezilenlerin yanındayız ve onların insanlığı kurtarma potansiyellerini – ve bizim de onlara önderlik etme sorumluluğumuz bulunduğunu asla görmezden gelemeyiz. Farklı kesimlerden insanı devrime kazanmak için çalışıyoruz ve insanlar arasında intikamcılığa müsamaha gösteremeyiz.

5. Bizler, başkalarının gözlemleri, içgörüleri ve eleştirilerini dinleyip bunlardan öğrenmeyi sürdürsek de, ne kadar rağbet görüp görmediğine bakmaksızın her zaman hakikati ararız ve hakikat için savaşırız.

6. Bizler, bu sistemi gerçekten devirmek ve bugün insanlar arasındaki yıkıcı, kısır çekişmelerin ötesinde tamamen daha iyi bir yol için ilerliyoruz. Ciddi olduğumuz için, bu aşamada şiddete başvurmuyoruz ve halka karşı ve halkın içindeki her tür şiddete karşı çıkıyoruz.




Harvard-Yale Futbol Maçını DURDURAN Yüzlerce İklim Protestocusuna Selam Olsun!

Editörün Notu: Harvard ve Yale futbol takımları arasındaki maç esnasında yaşanan protestonun haberi revcom.us web sitesinde yayınlanmış, ayrıca sosyal medyada geniş yer bulmuştur. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/622/cheers-to-hundreds-of-climate-protesters-who-stopped-the-harvard-yale-football-game-en.html


ABD’de Cumartesi günü öğleden sonra New Haven’da oynanan Harvard-Yale futbol maçında, Connecticutlı protestocular tribünlerden sahaya girdiler ve “KİMSE KAZANMADI: YALE VE HARVARD İKLİM SUÇUNA KARIŞMIŞTIR” diyerek protesto gerçekleştirdiler. İki elit Ivy Lig üniversitesinin fosil yakıtlara yönelik yatırımlarından vazgeçmeleri talep edildi. Ayrıca Porto Riko’nun kapitalist yatırımcılara olan büyük borcunun iptali istendi. Harvard-Yale maçları, kolej sporları tarihinin en çok tartışılan rekabet alanlarından biridir ve öğrencilerin ve mezunların bu protestoya kalkışmaları ve sürece fiili katılımları önemsiz bir şey değildir, ve umuyoruz ki sonrakilerin habercisidir.

İlk yarı bittikten ve oyunun ikinci yarısı henüz başlamak üzereyken her iki okuldan da yaklaşık 70 protestocu koltuklarından kalktı ve orta sahaya oturdu. Onlara yüzlerce izleyici daha katıldı – protesto yaklaşık 500 kişinin katılımı ile zirve yaptı. İnsanlar meydan okurcasına direnişe başladıklarında ve bir örnek oluşturduklarında ne olabileceğine dair bu önemli ve dikkat çekici bir durumdur.

Eylemin başlaması ile maç durdu ve protesto yarım saatten fazla bir süre boyunca kablolu televizyonda canlı olarak yayınlandı. Birkaç düzine polis protestocuları kuşattı ve nihayetinde çoğu sahadan çıkmaya zorlandı. Yale News, “az sayıda öğrenci ve mezunun, yerlerinden kalkmayı reddettikten sonra tutuklandığını” bildirdi.

Protestonun parçası olan Harvard’tan bir son sınıf öğrencisi, “Hem korkutucu hem de heyecanlıydı.” dedi.

Harvard-Yale protestocularının, işleyişi kesintiye uğratan ve insanlığı ve tüm gezegeni tehdit eden iklim değişikliğinin aciliyetine dikkat çeken cesur, yaratıcı ve etkili eylemlerine selam olsun.




Teksas’taki Bir Tutsaktan Mektup

Editörün Notu: Aşağıdaki mektup 12 Ekim 2019 tarihinde ABD Teksas’ta cezaevinden gönderilmiş bir tutsak mektuptur. 4 Kasım 2019 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Çevirisini takipçilerimiz için aktarıyoruz. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/620/letter-from-a-texas-prisoner-en.html


Anlatacaklarım, mevcut durum hakkındaki düşüncelerimdir:

Revolution gazetesinde bahsedilen tespitler üzerine koğuştan birileriyle konuşmuştum. Pek çoğu oldukça basit şekilde “Trump’ın canı cehenneme” “gitmesi gerek” şeklindeki görüşlerden ötesine sahip değildi. Yalnızca arkadaşlarımdan bir kişi çalkantılı bir dönemle karşı karşıya olduğumuzu kavramıştı. Tüm bu dönüşüm süreci sorunsuz bir şekilde gerçekleşmeyecek, belirli bir korku durumu mevcut, pek çok kişinin de bu korkuyu hissettiğini düşünüyorum; yaşamın normal rutininden kopma korkusu, insanları yaşamlarındaki rahatlıktan çıkartacak bir kaosun korkusudur bu…

Kimileri bu durumdan o kadar korkuyor ki, hiçbir şey yapmıyorlar, “konfor alanlarından” uzaklaşmasınlar diye hiçbir şey başlatmıyorlar. Nereden geldiklerini anlıyorum, çünkü kaosun getireceklerinden endişeliler. Bu geçiş süreci veya rejim değişikliği girişimi şiddete mi dayanacak? Ya başarısız olursa? Sonuçları korkunç olur mu? Peki ya ailem ne olacak? Bütün bu kaygılar haklı kaygılardır. Dostuma ve masada beni duyan kişilere tüm bunları memnuniyetle karşıladığımı, iktidardaki faşist rejime karşı açık ve cesurca karşı çıkılması gerektiğini ve ortaya çıkan herhangi bir kaosun ve “zor zamanların” buna değeceğini söyledim! Acı çekmek hiçbir şey yapmamaktan ve çok daha feci acılar çekmekten daha iyidir; çünkü bizler daha iyi bir gelecek için savaşıp mücadele ediyoruz! Eğer hiçbir şey yapmazsak, faşist bir iktidarın tamamen gelişmesine izin verirsek ve bu Kapitalist/Emperyalizm sisteminin insanlığa ve gezegene eziyet etmesine izin vermeye devam edersek, işte o zaman kendi kaderimizi, insanlığın ve gezegenin kaderini mühürlemiş oluruz, dehşet korkulara, aşırı derecede açgözlü olan egemen sınıfın yıkıcılığına ve onları iktidarda tutan berbat bir sisteme razı gelmiş oluruz.

Onlara hak verdim, evet… bir şey yapsak da yapmasak da her iki durumda da “çalkantılı zamanlara” doğru gidiyoruz, bu gidişat halen devam ediyor, çünkü sistem böyle olmasını dayatıyor. Ve faşistlere karşı bu tepki halihazırda başarısız olmuş bir sisteme ve kapitalist sistemin getirdiği sonuçlara karşı bir tepkidir. Bu yüzden HAREKETE GEÇMELİYİZ, yapılacak en iyi şey ne kadar zor olursa olsun bir şeyleri değiştirmek için mücadele etmek ve HAREKETE GEÇMEKTİR. Eğer başarısız olursak sonraki kuşaklar en azından denediğimizi bilecekler ve girişimimizden geriye kalanlar halen orada olacak ve bizim kaldığımız yerden devam etmeleri için onlara cesaret verecek, elimizden bayrağı devralacaklar ve insanlığı kurtarmak için mücadeleyi sürdürecekler, tıpkı bizlerin de geçmişte kaybettiğimiz yoldaşlardan devraldığımız gibi… Dolayısıyla kazanmak veya kaybetmek… orada olmak gerekiyor ve hiçbir şey yapmamaktansa bir şeyler yapmak daha iyidir.

Açıkçası, onlara yaptığım bu küçük konuşma az önce yazdıklarım kadar canlı değildi, fakat konuşmayı kelimesi kelimesine anımsayamadığım için burada özet olarak aktardım. Arkadaşım, dediğim her şeyle hemfikirdi ve mücadele edilmesi gerektiği konusunda hak veriyordu, ayrıca kendini bizim yanımızda olarak görüyordu. Ancak kendisi halen “hiçbir şeyin işe yaramayacağı ve kaderimizin her zaman bir avuç insanın elinde acı çekmek olduğu, hiçbir şeyin fark etmeyeceği, çünkü nasılsa en sonunda hepimizin ölüp gideceği (haha) şeklindeki” bu “yenilgici” görüşle mücadele içinde. Böylesi bakış açılarından kopması için arkadaşımla mücadeleye devam edeceğim.




Meksika’daki AMLO Rejimi: Trump’ın Kirli İşlerini Yapan Sahte Sosyalist

Editörün Notu: Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel López Obrado, geçtiğimiz Temmuz ayındaki seçimlerde ‘yolsuzluğu bitireceği’ sözünü vererek göreve gelmiş ve ilk icraatı eski devlet başkanının lüks uçağını satışa çıkarmak olmuştu. Maaşını 60 bin dolara düşürmüş, eski siyasilerin kullandığı lüks araçları satışa çıkarmış toplanan parayı sosyal fonlara aktarma yönünde adımlar atmıştı. Tüm bu girişimler Andres Manuel López Obrado’nun “halkçı”, “sosyalist” devlet başkanı şeklinde etiketlenmesini pekiştirdi. Peki bu ‘sosyalist’ olduğu iddia edilen devlet başkanı mülteciler ve göçmenlere yönelik gerçekte ne yapıyor? Aşağıdaki yazı 28 Ekim 2019 tarihinde revcom.us web sitesinde yer almıştır. Çevirisini takipçilerimiz için aktarıyoruz. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/619/AMLO-regime-mexico-phony-socialist-who-does-trumps-dirty-work-en.html


Meksika Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador (AMLO olarak da biliniyor), ilerici sosyalist düşünceli bir lider olarak tanıtılıyor. Ancak AMLO, Aralık 2018’den itibaren Orta Amerika’dan ve diğer yerlerden gelen göçmenlere yönelik acımasız saldırılarda faşist Trump/Pence rejimiyle işbirliği yapıyor. AMLO, Haziran ayında uluslararası hukuk uyarınca açıkça hak kazanmalarına rağmen ve ABD mahkemelerinde iddialarının işleme konulması beklenirken, gümrüklere yönelik yaptırım tehdidiyle ABD’ye sığınma talebinde bulunan mültecilerin Meksika’ya geri gönderilmesini veya sınırdan geçilmesinin engellenmesini sağlayacak tedbirleri kabul etti.

Trump, Meksika’dan kuzeye karavanlarla geçmeye çalışan yüzlerce Orta Amerikalı mülteciyi “istilacı” “suçlular” olarak nitelendirerek tehdit etti.

AMLO hükümeti, bu tehditleri fiili eyleme dönüştürmede Trump’a yardımcı oldu. Devrimci Komünist Örgüt (OCR), Meksika yaz döneminde şuna dikkat çekmişti:

“Aralık 2018’den bu yana Meksika devleti, göçmenleri kaçırılmaktan veya öldürülmekten korumak için oluşturulan tüm karavanları şiddet uygulayarak dağıttı… Meksika topraklarında kontrol noktaları ve göçmenlerin gözaltına alınmaları gittikçe artmaktadır. 14 Haziran’da Federal Polis ajanları, 12 yaşındaki bir Salvadorlu olan Emma Claritza Benavides Castellón’u öldürdü ve Veracruz’da seyahat ettikleri kamyona ateş açarak iki kişiyi de yaraladı. Kuzey sınırında, Meksika Ulusal Muhafızları ve eyalet – belediye polisleri tıpkı ABD ajanları gibi, göçmenlerin ABD’ye geçmelerini engelliyor ve onları tutukluyorlar. ”(Makalenin tamamı için Devrimci Komünist Örgüt (OCR), Meksika’nın “Faşist Trump Rejiminin Emirlerine Uymayacağız!” isimli makalesine bakılabilir)

Mexico City’deki ABD konsolosluğu önünde Trump/Pence rejiminin göçmenlere yönelik “sıfır tolerans” politikasına karşı düzenlenen protesto gösterisi.

Son aylarda, AMLO yönetiminin Orta Amerikalı mültecilere karşı Trump/Pence rejimi ile işbirliği devam etmiş ve göçmenler için daha fazla acı ve ölüm yaşanmıştır:

* AMLO, Ordu ve Ulusal Muhafızlardan (Guardia Nacional: Ulusal Muhafızlar, AMLO altında yeni oluşturulmuş ulusal bir polis kuvvetidir) oluşan güçlerini Guatemala ile güney sınırına ve ABD ile kuzey sınırına gönderdi. Bu durum sınır bölgelerinin militarizasyonunu yoğunlaştırdı. Ulusal Muhafızlar, Orta Amerika’dan gelen karavanları dağıtmaya ve kuzey ve güney sınırlarındaki göçmenleri polis kordonu içine almaya devam ediyor. Örneğin, dünyanın dört bir yanından on binlerce göçmen, Tapachula ve Chiapas’ın güney eyaletindeki diğer geçiş noktalarında tutuluyor veya sokaklarda sıkışıp kalıyorlar.

* AMLO hükümeti, INM (Ulusal Göçmenlik Enstitüsü) bütçesini yüzde 23 azalttı. Bu göçmenler için daha az fon anlamına geliyor. Gözaltı merkezlerinde tutulanlar yerde yatmaya zorlanmakta ve aşırı sıcağa maruz kalmaktadır; yetersiz gıda; haftalar boyunca süren içme suyu eksikliği, tıbbi bakım ve duşlardaki eksiklikler; tahtakurusu istilası ve taşan tuvaletler… ABD/Texas sınırındaki Reynosa’da 50 kişi kapasiteli bir gözaltı merkezi 210 kişiyi barındırıyor ve Palenque – Chiapas’taki merkez kapasitesinin iki katına çıkarak 210 kişiyi tutuyor. Son üç aydır, yüzlerce Afrikalı göçmen Tapachula’daki resmi gözaltı merkezinin dışında kamp kuruyor ve bu olumsuz koşullara karşı ayaklanmış durumda.

* Ulusal Muhafızlar ve askerler, karavanlara yapılan saldırılara ek olarak, geçmişte kullanılan -“La Bestia” gibi- Meksika’nın güneyinden kuzey sınırına kadar olan yük trenleriyle seyahat etmeyi ya da kasabadan şehre yerel otobüs ve minibüs taşımacılığının kullanılmasını engelleyerek göçmenlerin kuzeye gitmesini durdurmaya çalışıyorlar. Göçmenler şimdilerde, çok daha tehlikeli olan deniz yollarını ve Oaxaca ve Veracruz dağlık bölgelerindeki tehlikeli patikaları kullanmaya zorlanıyor. 11 Ekim’de, 11’i Afrikalı 17 göçmenden oluşan bir tekne battı; dördünün öldüğü, birinin de kaybolduğu belirlendi. Oaxaca eyaletinde balıkçılar haftalardır Pasifik kıyılarında göçmenlerle dolu küçük motorlu tekneler gördüklerini bildiriyor.

* Meksikalı yetkililer, Ocak-Ağustos 2019 arasında 43.027’si çocuk 144.091 göçmeni tutukladı ve 94.970 kişiyi sınır dışı etti. Meksikalı yetkililerin göçmen dalgalarını geri püskürtmesinin sonucunda Mayıs-Ağustos 2019 arasında ABD’ye geçen Guatemalalıların sayısı yüzde 80, Honduraslıların yüzde 63 ve Salvadorluların ise yüzde 62 düşüş gösterdi.

Gerçek şu ki, Donald Trump, Meksika’nın Guatemala’yla olan güney sınırındaki ve ABD’nin kuzey sınırındaki kendi “sınır duvarını” AMLO’nun göçmen-karşıtı uygulamaları sayesinde yükseltiyor. Bu durumdan dolayı on binlerce mültecinin ve göçmenin yaşamıyla kumar oynanıyor. Tüm bunlar Trump/Pence rejimi altındaki ABD emperyalizminin Meksikalı AMLO hükümeti ile yaptığı işbirliğinin bir eseridir.


Göçmenlerin Şeytan Gibi Gösterilmeleri, Suçlu Kabul Edilmeleri, Sınırdışı Edilmeleri ve Sınırların Askerileştirilmesi Üzerine – Bob Avakian




Hükümetin Şiddetli Baskısı Karşısındaki Kitlesel Protestolar, Kabine Değişikliğine ve Sokağa Çıkma Yasağının İptaline Neden Oldu

Editörün Notu: Şili’deki kitlesel protestolara yönelik aşağıdaki yazı revcom.us web sitesinde 28 Ekim 2019 tarihinde yayınlanmıştır. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/619/chile-mass-protests-force-president-to-oust-cabinet-lift-curfew-en.html


25 Ekim Cuma günü 1 milyondan fazla kişi devlet başkanı Sebastián Piñera’ya karşı Şili’nin başkenti Santiago’da sokaklara döküldü. Bu rakam toplam nüfusun beşte biri anlamına geliyor. Ayrıca Valparaiso’da (100.000 kişinin katıldığı) ve Şili’nin diğer şehirlerinde geniş çaplı protestolar  düzenlendi. Bunlar, Ekim ayı başlarında başlayan protestoların devamı ve yoğunlaşmış halidir.

Cuma günü yaşanan seferberlik ve halkın yürüyüşü başkenti felç etti. Al Jazeera raporuna göre “Bütün yaşlardan ve sınıflardan insanlar hep birlikte çanak çömlek ve davul çaldı. Müzik grupları, binlerce göstericinin tıklım tıklım doldurduğu sokakların farklı bölgelerinde doğaçlama konserlere başladı, diğer göstericiler dans ettiler ve hep birlikte zıpladılar.” Çok sayıda öğrenci ve genç vardı, yerli halklar, feministler, göçmenler, işçiler ve diğerleri oradaydı. “Chile despertó” yani “Şili Uyandı!” şeklinde sloganlar atılıyordu – bu durum 1973’te ABD’nin desteklediği bir darbe ile iktidara getirilen Pinochet rejimi sonrasında halkın yıllarca süren baskı, artan eşitsizlikler ve Şilili halk kitlelerinin geniş kesimlerini etkileyen sefalete karşı uyanışı ve ayağa kalkmasının deklarasyonuydu.

Posterlerin üzerinde görülen sloganlardan bazıları şu şekildeydi: “Bu Şili’nin Baharı”, “Demokrasi Altında Bize İşkence Ediyorlar, Saldırıyor, Tecavüz Ediyor ve Bizi Öldürüyorlar”, “Piñechet” (Mevcut devlet başkanı Piñera’yı Pinochet ile kıyaslayan bir gönderme). Yeni, adil bir hükümet, yeni bir anayasa, yüksek ücretler, vs. için Piñera’nın istifası istendi. Bir aşamada binlerce protestocu Victor Jara’nın şarkısını hep bir ağızdan söyledi. Sevilen müzisyen Jara, binlerce insanla birlikte Pinochet’in askerleri tarafından 1973 darbesinde Santiago Stadyumu’na götürülmüştü, burada kendisine işkence yapıldı, katledilmeden önce elleri kırılmıştı.

Protestolar, lise öğrencilerinin toplu taşıma ücretlerindeki artışa karşı sokaklara döküldüğü Ekim ayı başlarında başlamıştı. Protestolar, metro istasyonlarının yakılması da dahil olmak üzere tırmandı -çevik kuvvetler isyanın kontrolünü yitirince silahlı kuvvetler onların yerini aldı- otoriteler kalabalık saatlerde metro sistemini kapatmak durumunda kaldı. Polisin ve ordunun gerici şiddeti karşısında protesto gösterileri genişledi ve daha da yoğunlaştı. Resmi raporlara göre, 27 Ekim tarihi itibariyle gösterilerde 20 kişi öldürülmüş ve en son çıkan isyanda polisi tarafından eşcinsel gençlere yönelik işkence ve cinsel şiddetle ilgili olarak insan hakları komisyonunda 16 rapor yayımlanmıştır. Süreçte şu ana dek 7.000’den fazla tutuklama oldu.

Şili, Latin Amerika’nın en zengin ülkelerinden biridir ve aynı zamanda “gelişmiş” ülkeler arasındaki en yüksek eşitsizlik oranlarından birine sahiptir. Kent nüfusunun yüzde 35’inden fazlası aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Bu durum, ABD emperyalizminin egemenliği altında gerçekleşti. Protestoların talepleri arasında ilaçların maliyetini düşürmek, pek çok kişinin mağdur olduğu ağır borç yükünü kaldırmak, emeklilik maaşlarının ve ücretlerin artırılması, toplu taşıma araçlarının ve diğer yaşamsal giderlerin düşürülmesi ve Pinochet’in askeri rejimi kapsamında getirilen (ve bugün halen devam eden) sağlık hizmetlerinin ve eğitimin tamamen özelleştirilmesine karşı ekonomideki genel değişiklikler yer alıyor.

Bu yazı yayınlanırken protestolar, hükümeti Santiago’daki sokağa çıkma yasağını ve Şili’deki ohal durumunu kaldırmaya zorladı. Şili’nin iç kısımlarındaki 12 bölgede, askerlerin uyguladığı sokağa çıkma yasağı halen devam ediyor. Piñera, kendi kabinesinin tamamını değiştirdiğini açıklamak durumunda kaldı; bu durum kitlesel protestoları susturmaya çalışmak için Şili’nin egemenlerinin acil olarak ihtiyaç duyduğu bir şeydi ve bu durum, krizin ciddiyetini gösteren bir girişim olarak düşünülebilir.

Bir sonraki kitlesel seferberlik 29 Ekim Salı günü olarak belirlendi.




Donald Trump’ın Kana Susamış Böbürlenmeleri, Ebu Bekir el-Bağdadi Suikastı… Ve En Fazla Terörü Kim Yağdırıyor?

Editörün Notu: Aşağıdaki yazı Ebu Bekir el-Bağdadi’nin ABD emperyalistleri tarafından öldürülmesinin ardından ortaya çıkan duruma yönelik önemli notlar içermektedir. Haberin kaynağı için bkz: https://revcom.us/a/619/the-bloodthirsty-braggadocio-of-donald-trump-the-assassination-of-abu-bakr-al-baghdadi-en.html


Pazar sabahı dünya Donald Trump’ın Ebu Bekir el-Bağdadi’yi nasıl “öldürdüğümüze” yönelik pozlarıyla güne başladı, kendisi el-Bağdadi’nin korkaklığına değiniyor ve ölümüne ilişkin görseller sunuyordu.

ABD’nin IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’yi öldürmesinde, insanlığın çıkarları açısından ortada ne kutlanacak bir durum, ne de yas tutacak bir durum bulunuyor.

IŞİD, kitlesel tecavüzleri, insanları zorla dönüştürmesi ve zorla cahil bırakması, sadistik ritüellerden oluşan infazları, dokunduğu ve yönettiği her yerdeki Karanlık Çağ terörü ile tamamen gerici bir güçtür. Ancak IŞİD, açıktan bastırma ve insanların acı çekmesinde, Amerika’nın Ortadoğu’da onlarca yıldır izlediği terörün yanından dahi geçemez. Bu terör, bölge ekonomilerine ve siyasi yapılarına doğrudan ABD egemenliğini dayatmaktadır.

Irak’tan Lübnan’a, Filistin’den İran’a yürütülen, kışkırtılan, desteklenen ve bugün Yemen ve Afganistan’da arka çıkılan korkunç savaşlara kadar bütün bu savaşlar, darbeler, hükümet değişiklikleri Amerika’yı Baş Terörist yapmaktadır. Milyonlarca insan katledildi, milyonlarcası sürgüne gönderildi ve ABD’nin işgalleri, dolaylı savaşları ve vahşi rejimleri desteklemesinden ötürü kelimenin tam anlamıyla yüz milyonlarca insan sefaleti ve aşağılanmayı yaşadı. Bütün bunlar ABD’nin egemen olduğu kapitalizm-emperyalizm sisteminin sunduklarıdır.

Bir tarafta onlarca yıllık tahakkümü ve cinayetleriyle ABD, ve diğer yanda tamamen gerici IŞİD’in vahşi müdahaleleri arasındaki çelişki, bu durum gerçek bir kabustur. Bob Avakian (BA) bu durumu “sömürgeleştirilen ve ezilen insanlığın tarihsel açıdan miadı dolmuş katmanı ile, emperyalist sistemin tarihsel açıdan miadı dolmuş egemen katmanı” arasındaki çelişkinin bir parçası olarak karakterize eder. “Bu iki gerici kutup, birbirlerine karşıyken dahi, aynı zamanda birbirini güçlendirir.” Ve şu şekilde belirtir: “Eğer bu ‘miadı dolmuşlardan’ birinin yanında yer alırsanız, her ikisini de güçlendirmiş olursunuz.” (BAsics 1:28)

İnsanlığın başka bir yola ihtiyacı var – BA tarafından geliştirilen yeni komünizmin yoluna!

Burada şu durum da belirtilmelidir; Trump’ın gururlu bir şekilde el-Bağdadi’nin öldürülmesini tüyler ürpertici bir şekilde açıklaması ve resmi açıklamanın ardından basına yönelik konferansta böbürlenmeleri yalnızca iğrenç değil aynı zamanda yaymaya çalıştığı faşist mentalitenin de bir parçasıdır. Trump/Pence rejimi ve bunların kıyameti içeren dünya görüşleri, Amerikalıların hayatlarının diğer insanların yaşamından daha önemli olduğu iddiasındadır ve bununla birlikte, parmakları Twitter’da gezinen görev başındaki bu delinin aynı zamanda nükleer düğmeye de parmakları uzanabilmektedir ve bu durum dünya halkları için ciddi bir tehlike içermektedir. En kısa zamanda kitlesel, sürekli ve şiddet içermeyen bir mücadele ile devrilmesi gerekmektedir. Trump’ın suçlamalarla, kendi kişisel kazançları için “ulusal güvenliği” feda ettiği suçlamalarıyla karşı karşı olduğu bir dönemde, hiç şüphe yok ki, mevcut rejim bu ölüm durumunu siyasi inisiyatifi ele geçirmek, bunu korumak, devlet üzerindeki etkisini güçlendirmek ve faşist rejimi tamamen konsolide etme doğrultusunda kullanmaya çalışacaktır.

Ve Demokratlara gelirsek -onların bu sözde zafere yönelik alkışları ve aynı zamanda planlama dışında bırakılmalarına dair öfkeleri- bütün bu görüntü, bir keresinde Obama’nın yüz kızartıcı bir şekilde söylediği gibi, iş temel hedeflere geldiğinde Demokratların Trump ile “aynı takımda” olduğunu göstermektedir. Onlar için burada ve dünyanın her yerinde sistemlerinin halk kitleleri üzerindeki tahakkümü her şeyden önce gelir. ABD’nin Orta Doğu’da izlediği her bir çirkin icraata dahil olurlar. Nitekim, Cumartesi gününden önce Trump’ı “yeterince sert olmamasından” ötürü kınıyorlardı. Bütün bu durumlar, her ne kadar Demokratlarla rejim arasında çelişkiler olsa ve “tabandan” gelecek kitlesel bir mücadeleye potansiyel bir zemin sağlasa da, Demokratlara asla bel bağlanılamayacağını göstermektedir.

Bütün bu resme bakalım: hem ABD emperyalizmi hem de İslamcı köktencilik, bütün bu yollar insanlık için çıkmazdır. Yeniden BA’dan alıntılarsak, insanlığın iki seçeneği var: “ya bütün bunlarla yaşayacak ve gelecek kuşakları, ki eğer bir gelecekleri olacaksa, aynısını hatta daha kötüsünü yaşamaya mahkum edecekler… veya devrim yapacaklar!” Çok az şey bu gerçeği Ortadoğu’daki korkunç durumdan daha keskin bir şekilde ortaya koyabilir.

Cumhuriyetçi Parti Faşisttir!
Demokrat Parti de Kitlesel Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçların Makinesidir!
Bu Sistem Reforme Edilemez – Bu Sistem DEVRİLMELİDİR!
Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var!


Bu yeni sentezin geniş çapta ele alınması, hem bu toplumda hem de tüm dünyada acil olarak gereklidir; insanlar her yerde olan bitenin niçin böyle olduğunu, başka bir dünyanın mümkün olup olmadığını sorguluyor; insanlar her yerde “devrim” konuşuyor, ancak devrimin ne demek olduğu hakkında gerçek bir anlayışa sahip değiller, neyle karşı karşıya oldukları ve ne yapılması gerektiğini tahlil edip bunlarla baş etme konusunda ellerinde hiçbir bilimsel yaklaşımları yok; insanlar her yerde isyan edip ayağa kalkıyor, ancak elleri kolları bağlı ve tehditlerle çevrililer, aldatılıyorlar, ve kıyımcı ceberutların merhametine muhtaç bırakılıyorlar, ya da çoğu vakit barbar bir vahşet içeren geleneğin köleleştirici zincirlerini pekiştiren yollara sinsice sevk ediliyorlar; insanlar her yerde çaresiz yaşam şartlarından kurtulma yolları arıyor, ancak acılarının kaynağını ve karanlıktan aydınlığa götürecek yolu görmüyorlar.

-Bob Avakian
Alıntı Yapılan Yer: Devrimci Komünist Parti ABD Merkez Komitesi’nin 6 Resmi Kararı




Çin Devriminin 70. Yılı Üzerine: 1949-1976 Yılları Arasındaki Mao’nun Gerçek Sosyalist Devrimi… Ve Bugün Çin’in Kapitalist Egemenleri Tarafından Kutlanan Karşı-Devrim

Editörü Notu: Aşağıdaki yazı Çin Devrimi ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin 70. yılı vesilesi ile yazılmış ve 3 Ekim 2019 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Çevirisini aktardığımız yazının kaynağı için bkz: https://revcom.us/a/615/on-the-70th-anniversary-of-chinas-revolution-en.html


1949-1976 Yılları Arasındaki Mao’nun Gerçek Sosyalist Devrimi… Ve Bugün Çin’in Kapitalist Egemenleri Tarafından Kutlanan Karşı-Devrim

Bu yıl 1 Ekim tarihinde dünya keskin bir tezatlığa tanıklık etti: Hong Kong polisi protestocuları dövüp, hatta ateş edip onları vururken, bu esnada Çin’deki otoriteler (Hong Kong üzerinde otoritesi olanlar) devasa askeri geçitlerle Çin Devriminin yıl dönümünü “kutladılar”.

Gerçekte 1 Ekim 1949 tarihinde zafer kazanan devrim, 40 yıl önce devriminin önderinin, Mao Zedong’un ölümünden sonra yıkılmış ve Mao Zedong’un takipçileri tutuklanmıştır. Mevcut egemenler, kendi  meşrulukları açısından devrimin ismini ve bazı sembollerini korumaktadır. Fakat bir zamanlar devrimin kalesi olan bir ülke, şimdilerde acımasızca halkını sömürüyor ve tüm dünyaya hükmetmek için ABD ile rekabet ediyor.

Mao Zedong, 1 Ekim 1949’da Pekin’de devrimin zaferini ilan etti. Bu zafer, 20 yıldan fazla süren kahramanca mücadelenin ve on binlerce, milyonlarca köylünün, işçinin ve toplumun geniş kesimlerinin fedakarlıklarının sonucudur. Bu devrim, emperyalizmin Çin üzerindeki egemenliğini paramparça etti ve baskıcı toprak ağalığı sistemini ve yabancıların kontrolündeki kapitalizmin dayanaklarını dağıttı. Devrim derinleştikçe, yalnızca Çinliler için değil, ezilen insanlık için de yeni perspektifler ortaya koydu.

Bir zamanlar devrimin kalesi olan bir ülke, şimdilerde acımasızca halkını sömürüyor ve tüm dünyaya hükmetmek için ABD ile rekabet ediyor.
Bir zamanlar devrimin kalesi olan bir ülke, şimdilerde acımasızca halkını sömürüyor ve tüm dünyaya hükmetmek için ABD ile rekabet ediyor.

1949 yılındaki iktidarın fethi, karmaşık bir sürecin, toplumu ve düşünce biçimini dönüştürme mücadelesinin bir başlangıcıydı. Mao, sosyalist yolda halka öncülük ediyordu ve yüz milyonlarca insan bir toplumu sömürü ve baskıdan kurtarma davasını üstlenmişti. Fakat Komünist Parti ve sosyalist devlet yapıları içinde yeni bir kapitalist sınıf ortaya çıktı. Mao Zedong, sosyalizm altında kapitalist restorasyon tehlikesinin eşi görülmemiş bir analizini yaptı. Ve yeni burjuva güçleri devirmek, kapitalizmin restorasyonunu engellemek ve devrimi komünist bir dünyaya doğru ilerletmek için Kültür Devrimi’ni başlattı.

Ancak 1976’da karşı devrim güçleri iktidara el koydu. Bu yeni kapitalist sınıf, sosyalizm yaldızlarını koruyarak 40 yılı aşkın bir süredir Çin’i yönetmektedir. Çin tamamen kapitalist ve derinlemesine sömürücü bir toplumdur. Küresel egemenlik için ABD emperyalizmiyle rekabet eden emperyalist bir güçtür. Çin’deki 70. yıldönümü kutlamaları, gitgide acımasız saldırılara uğrayan Hong Kong halkının haklı mücadelelerine karşı azgın milliyetçi bir askeri güç gösterisidir (Mao; “gericilere karşı isyan etmek haktır” demişti)

*****

Çin devrimi, özellikle de 1966-76 yılları arasındaki Kültür Devrimi, 1871’deki kısa süreli Paris Komünü ve daha sonra 1917-56 Rus Devrimi’nden başlayarak, komünist devrimin ilk aşamasının radikal biçimde dönüştürücü zirve noktasıydı.

Raymond Lotta ile Röportaj‘daki pasajlar, insanları Çin devriminin ilham verici tarihiyle buluşturur: toprak reformu, kırsal kesimde komünlerin oluşturulması ve Büyük İleri Atılım… Kültür Devrimi ve Kızıl Muhafızların rolü… sosyalist planlamada, sağlık hizmetlerinde, eğitimde yeni girişimler, yeni bir sanatın yaratılması… ve kadınların “gökyüzünün yarısını tutabilmeleri” için özgürleştirilmeleri… Bu pasajlar, Kültür Devrimi sırasında Çin’in niçin dünya üzerindeki ezilen ve sömürülen halklar için yol gösterici bir fener olduğunu da ortaya koyar. Aynı zamanda, bu pasajlar tartışmalı meselelere mercek tutar ve devrime yönelik yalan ve çarpıtmaları da ifşa eder.

Bob Avakian, gerçekten sosyalist bir toplum olduğu dönemde Çin’in büyük atılımlarını ve sorunlarını, yöntem ve yaklaşımla ilgili meselelerini ve devrimin yenilgisinin nedenlerini ele alarak analiz etmiştir. Kendisi insanlığı özgürleştirmek için komünizm bilimini ve devrimi niteliksel olarak geliştirmiştir. 1975’te komünist olmak Mao’yu ve açtığı yolu takip etmek demekti. Bugün komünist olmak, Bob Avakian’ı ve onun oluşturduğu yeni yolu, yeni komünizmi takip etmek demektir. Bu durum, günümüz dünyasında komünist devrimin yeni bir aşamasını başlatmanın da temelidir.




Latin Amerika’daki Protestoların Yükselişi

Editörün Notu: Aşağıdaki makale son günlerde Latin Amerika coğrafyasında yaşanan kitlesel protestolara mercek tutmaktadır. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/618/upsurge-of-protests-in-latin-america-en.html


Son aylarda Latin Amerika’daki çeşitli ülkelerde hükümet karşıtı protesto gösterilerinde bir artış görülüyor. Bu dosyada bu mücadelelerden bazılarının kısa özetleri yer almaktadır. Bütün bu ülkelerin ekonomileri ve siyasi yapıları, uzun zamandır ABD emperyalizminin egemenliği altında bulunmaktadır ve diğer emperyalist güçler de bu bölgeye yönelik giderek daha fazla mücadele halindedir.

Şili

6 Ekim’de Şili Cumhurbaşkanı Sebastián Piñera, metro demiryolu sistemi için yapılan yüksek zamları açıkladı. Bu durum, artan borç yükünden, emekli aylıkları ve sağlık hizmeti kesintilerinden, elektrik ve diğer ihtiyaçların artan maliyetlerinden ötürü yaşamları artık dayanılmaz hale gelen Şilili kitlelere yapılan yeni bir saldırıydı. Hükümetin yolsuzluk skandalları ve öğrenci hareketlerinin bastırılması konusunda yaygın bir hoşnutsuzluk yaşandı. Ücret artışı, tencere ve tavalara vuran (Şili’deki geleneksel bir protesto biçimidir) sokaklardaki halk tarafından yeni bir forma giren barışçıl protesto dalgalarına yol açtı. Geçen hafta sonuna kadar, protestocular ve polis arasındaki çatışmalar 308 kişinin tutuklandığı ve 167 kişinin yaralandığı bir bilançoyu ortaya koydu. Cuma günü, düzinelerce metro istasyonu saldırıya uğradı ve yakıldı. Piñera, Cumartesi günü Santiago’nun merkezinde olağanüstü hal ilan etti ve ordu gönderildi, tanklarla, su panzerleriyle ve askerlerle müdahale devam etti. Süreç Şili’deki diğer ana bölgelere de genişletildi. Günün sonunda, Piñera’nın istifası için yapılan çağrılar sonucunda zamlar askıya alındı, ancak saatler içinde, ordu iki haftalık sokağa çıkma yasağı ilan etti. Durum çok gergin bir şekilde seyrediyor.

6 Ekim haftasında protestocular ve polis arasındaki çatışmalar 308 kişinin tutuklandığı ve 167 kişinin yaralandığını bildirdi
6 Ekim haftasında protestocular ve polis arasındaki çatışmalarda 308 kişinin tutuklandığı ve 167 kişinin yaralandığını bildirildi.

Ekvador

Ekim ayının ilk yarısında, petrol üreten bu ülke yakıt sübvansiyonlarının kaldırılmasını içeren yeni tasarruf önlemlerine karşı güçlü bir ayaklanmayla altüst oldu. Bu önlemler Ekvador’un geniş yerli halklarının yanı sıra taksi, otobüs ve kamyon şoförleri için de yıkıcı oldu ve kamu çalışanlarının hak ve ücretlerindeki düşüş daha da genişledi. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) taleplerine bağlı olarak, Başkan Lenín Moreno, 1 Ekim’deki tasarruf tedbirlerini açıkladı. 3 Ekim’de yapılan büyük protestolar sonucunda, ertesi gün olağanüstü hal ilan edildi. Ancak protestolar arttı ve 8 Ekim’de Cumhurbaşkanı başkent Quito’daki ofisinden kıyıdaki Guayaquil’e kaçtı. Mücadele yükselmeye devam ederken, Moreno, bazı yerli grupların liderleriyle anlaşmaya vararak gösterilere son verilmesi karşılığında tasarruf kararını geri çekti. Ancak hükümet acımasız bir şiddetle karşılık veriyor. Protesto gösterilerinde yedi kişinin öldüğü bildirildi ve birkaç muhalefet lideri ülkeden kaçtı. Tutuklanan birçok protestocu ağır hapis cezasına çarptırılıyor. En az bir büyük işçi kuruluşu anlaşmayı kınadı ve ay sonunda devam etmek üzere protesto çağrısında bulundu.

Mücadelenin devam etmesi düzenlenen protesto gösterilerinde yedi kişinin öldüğü bildirildi.
Mücadelenin devam etmesi düzenlenen protesto gösterilerinde yedi kişinin öldüğü bildirildi.

Peru

Peru hükümeti 2011’de, Meksikalı bir şirket olan Southern Copper Corp.’a, Peru’nun güneyindeki Tambo Vadisi’nde muazzam bir bakır madenciliği projesi başlatmak için lisans verdi. Bölgedeki çiftçiler ve diğerleri, projenin tarımı, çevreyi ve halkların geçimini tahrip ederek toprağa ve suya büyük kirliliğe neden olacağını belirtti. 2011’de ve 2015’te projeye karşı yoğun bir mücadele yürüttüler ve 2015’te bu girişimin askıya alınmasına neden oldular. Kitleler bu yılın başlarında protestolarla yeniden ayağa kalktı. Binlerce kişi Arequipa şehrine yürüdü. Matarani limanını bloke ettiler. Otoyolları bloke ettiler. Ve polisle yoğun bir militan mücade yürüttüler. Ağustos ayında, hükümet madencilik şirketinin lisansını “daha fazla değerlendirme için” geçici olarak askıya aldı. Ancak protestolar halen devam ediyor.

Arequipa'da binlerle birlikte yürüyen Tambo Vadisi'ndeki tarım topluluğu maden inşası ile tarım topraklarını kaybedeceklerinden korkuyor
Arequipa’da binlerle birlikte yürüyen Tambo Vadisi’ndeki tarım topluluğu, maden inşaatı ile tarım topraklarını kaybetmekten korkuyor…

Yerli halk, Southern Copper'ın Areqipa'da kurmayı planladığı 1.4 milyar dolarlık Tia Maria bakır madenini 2010'dan bu yana protesto ediyor. Şu an protestolar yoğunlaşmış durumda.
Yerli halk, Southern Copper’ın Arequipa’da kurmayı planladığı 1.4 milyar dolarlık Tia Maria bakır madenini projesini 2010’dan bu yana protesto ediyor. Şu an protestolar yoğunlaşmış durumda.


“Emperyalizm, devasa tekellerin ve finans kuruluşlarının yalnızca tek bir ülkede değil bütün dünyadaki ekonomileri ve siyasi sistemleri -ve insanların yaşamını- kontrolü demektir. Emperyalizm, yüz milyonlarca insanı baskı altında tutan, onları sefalete mahkum eden asalak sömürücüler demektir; asalak finansörler bilgisayarda tek bir tuşa basarak muazzam miktarlarda zenginliği bir yerden diğerine aktarıp milyonların açlık çekmesine neden olmaktadır. Emperyalizm, savaş -direnişleri ve ezilenlerin isyanını bastırmak için savaş ve rakip emperyalist devletler arasındaki savaş- demektir; emperyalizm, bu devletlerin liderlerinin insanlığı inanılmaz bir yıkıma mahkum etmesi, hatta tek bir tuşa basarak insanlığı toptan imha etmesi demektir.”

“Emperyalizm, kapitalizmin temel çelişkilerinin muazzam şekilde patlamaya doğru ilerlediği bir evresidir. Fakat emperyalizm, aynı zamanda devrim olacak da demektir -ezilenler sömürücüleri ve işkencecileri devirmek için ayağa kalkacaktır- ve bu devrim küresel canavarı, emperyalizmi söküp atmak için dünya çapında bir mücadele olacaktır.”

Bob Avakian, BAsics 1:6




Başka Türlüsünün İnkarı… Veya Naomi Klein Kapitalizmi Nasıl Aklıyor?

Editörün Notu: Naomi Klein küreselleşme konusundaki siyasi analizleriyle bilinen Kanadalı gazeteci, yazar ve aktivisttir. “Şok Doktrini” ve “İşte Bu Her Şeyi Değiştirir” kitaplarıyla Türkiye’de de okur kitlesi tarafından bilinmektedir. Aşağıdaki yazı Revolution Books’tan yazar Raymond Lotta tarafından kaleme alınmıştır. 14 Ekim 2019 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/617/naomi-klein-lets-capitalism-off-the-hook-en.html


Naomi Klein’ın yeni kitabı On Fire: The (Burning) Case for a Green New Deal aldatıcı ve tehlikeli bir “inkarcılık” ortaya koyuyor. İklim değişikliğini reddetmiyor – kendisi bu konuda net ve küresel ısınma gerçeğine yönelik de ikna edici. Fakat bununla birlikte kitabında çevresel acil durumun temel nedeninin yani kapitalizm-emperyalizm sisteminin kasıtlı olarak inkar edilmesi durumu dikkat çekiyor. İnsanlığın bu krizle yüzleşmesi ve bu krizle ilgilenmesine dair gerçek bir şansa sahip olmaları konusunda hevesli bir inkarcılık var. İnkar edilen şey şudur; “kapitalist-emperyalist sistemi devirecek ve sosyalist bir toplumu ve ekonomiyi şekillendirecek bir devrim, doğa ile sürdürülebilir şekilde etkileşime girebilir ve insanlığın kurtuluşuna hizmet edebilir.”

Aşağıdaki pasajlar On Fire kitabının giriş ve sonuç bölümünden alınmıştır.

İddia # 1: “İnsanlığın, pek çok cephede başarısız olan ekonomik bir modeli düzeltmek için yüzyılda bir şansı olur.”

Gerçek Değerlendirme:

Klein, kapitalizmin bir türünü veya varyantını (genellikle “neo-liberal”, “denetimsiz”, “felaket” olarak tanımladığı) belirtmek için “ekonomik model” terimini kullanıyor. Ancak sorun, yeniden tasarlanmayı, yeniden düzenlenmeyi veya reforme edilmeyi bekleyen belirli bir kapitalizm türü değildir. Gezegenin yağma ve yıkımının altında yatan, yerleşik özellikleri ve dinamikleri tanımlayan şey kapitalizm-emperyalizmin ekonomik sistemidir. Bu sistem, üretim araçlarının (fabrikaların, teknolojinin, toprağın ve diğer hammaddelerin, vb.) özel mülkiyetinin sistemidir -emperyalist devletler tarafından desteklenen sermayenin devasa şekilde kümelenmesidir- bu sistem günümüz dünyasında insan toplumunun toplumsal ihtiyaçlarını karşılama, bütün sömürü ve baskıya son verme ve gezegeni kurtarma potansiyelini bastıran bir sistemdir. Gezegendeki milyarlarca insanın sömürüsü temelinde, rekabetçi ve çok daha fazla kar peşinde koşan bir anarşi tarafından sürdürülen sistemdir.

Kapitalizm-emperyalizmin, ya genişlemesi ya da ölmesine ilişkin içsel bir zorunluluğu bulunur. General Motors ve Toyota yeni pazarlar ve üretimi ucuzlaştırmak için rekabet eder… Huawei, teknolojik avantaj ve tekel için Avrupa telekom şirketleri ile rekabet ediyor. Bu sistem, ABD ve Çin gibi rakip büyük güçlerin, bölgeler, kaynaklar, teknolojiler ve emek gücü üzerinde küresel kontrol ve egemenliğe ve askeri üstünlüğe sahip oldukları bir sistemdir.

Klein, oldukça doğru bir şekilde, “dünya liderlerinin” küresel ısınmaya yönelik konferanslar vermeye başlamasından bu yana geçen 30 yıl içinde, CO2 emisyonlarının aslında yüzde 40’tan fazla arttığına dikkat çekiyor. Ancak buradan doğru sonucu çıkarmayı reddediyor. Emisyonlardaki bu yükselişin, canavarın yani kapitalist-emperyalist sistemin işlemesi ve bunun doğasıyla ilgisi bulunur. Üçüncü Dünyadaki korkunç süper sömürüyle küresel tedarik zincirlerinin ve bunun küresel dolaşımıyla birlikte fosil yakıtlarla kârlılık kazanmaları durumu vardır. ABD imparatorluğunun geniş askeri aparatı ölüm götürmesi ve hareketliliği için fosil yakıtla çalışıyor. Ve her şeyi bir meta haline dönüştüren bu genişleyen ya da ölü üretim sistemi, doğayı kâr için üretime sokulacak ücretsiz bir girdi olarak kabul ediyor.

Klein, tüm bunların “düzenlememiz” gereken hatalı bir “modelin” ürünü olduğuna inanmamızı istiyor. Ancak kapitalizm insanlığa hizmet etmek ve gezegeni korumak için “tamir edilemez”. Devrilmelidir ve radikal olarak farklı ve özgürleştirici bir sistemle değiştirilmelidir!

İddia # 2:

“Yeni Anlaşma, II. Dünya Savaşı seferberliği ve Marshall Planı, bütün bunlar hepimize derinleşen krize başka bir yaklaşımın her zaman mümkün olduğunu ve bugün de halen olduğunu hatırlatıyor. On yıllardır süren kolektif acil durumlarla karşı karşıya kaldıkça, verilecek yanıt bireysel tüketicilerden işçilere, büyük üreticilere, devletin her seviyesine kadar tüm ortakları açıkça ve net bir şekilde hedef almalıdır”

Gerçek Değerlendirme:

“Ortak hedefler” mi? Şaka yapıyor olmalısın. Yeni Anlaşma, kapitalizmin temellerini tehdit eden ekonomik ve toplumsal bir krize egemen sınıfın yanıtıdır. Bu anlaşma, kapitalizmi -büyük şirketler ve bankacılık sistemini- kurtarmak için ve bazı toplumsal programları tanıtarak devrim olasılığını ortadan kaldırmak için tasarlanmıştır. Roosevelt’in altındaki Yeni Anlaşma, daha büyük bir imparatorluk savaşı olan bir fetih savaşına hizmet eden bir savaş ekonomisine yöneliktir. Klein, bu emperyalist/şovenist mobilizasyonun resmi anlatısından ilham alıyor ve bunu tekrar ediyor. Hiroşima’ya iki kez atom bombası atıldı… 2. Dünya Savaşı sonrası doların üstünlüğü ve hammaddelere imtiyazlı erişim kuruldu… ABD müdahaleleri ve bağımlı ülke rejimleri yaratıldı… soykırım savaşları izlendi… sendikalaşma ve Amerikalılar için daha yüksek yaşam standartlarının sağlanması — işte bu “derin dönüşüm” oluyor.

İddia # 3:

“Finansmanı arttırmanın (yeşil teknolojiler için) her tür yolu vardır, bu durum savunulamaz seviyedeki yoğunlaşan zenginliğe saldırmak ve yükü iklim kirliliğinden en çok sorumlu olanlara kaydırmak anlamına gelir. Dünyadaki ilk on askeri harcamanın askeri bütçeleri yüzde 25 oranında kesilirse, bu durum yılda 325 milyar dolar kazandırır.”

Gerçek Değerlendirme:

Klein’ın “cesur vizyonunda” neyin baki kaldığına dikkat edin: kapitalist egemen sınıf, kapitalist mülkiyet ve üretim aynen kalıyor -fakat biraz daha “savunulabilir” bir servet dağılımıyla kalıyor. Yerinde kalan şey emperyalist canavar ordudur – şimdi daha düşük bütçeyle faaliyet gösterecektir (hey, Guantánamo’da güneş enerjisi de kullanır bunlar). Kısacası, imparatorluk sağlam bir şekilde yerinde kalıyor!

İddia # 4:

“İklim kriziyle mücadelede, dünya çapında yüz milyonlarca iyi iş yaratabilir, en dışlanan topluluklara ve uluslara yatırım yapabilir, sağlık ve çocuk bakımını ve daha fazlasını garanti ederiz.”

Gerçek Değerlendirme:

Bu, daha önce varolmamış, herkes için anlamlı işler sunan bir kapitalizm fantezisidir (bir dokunuşla her şeyin “düzeltilmesi”). Ve bahsedilen bu “biz” kimdir ve Klein’ın şiirselleştirdiği “yatırımcı” kimdir? Eğer bu sistemi devirmezsek, ordusunu yenmezsek, insanlığın iyileştirilmesi ve gezegenin korunması için sosyalist mülkiyete ve bilinçli planlamaya dayalı yepyeni bir ekonomik sistem yaratmazsak – “bizler” yalnızca gezegeni yağmalayan ve “yeşil” giyinmiş aynı kapitalist-emperyalist sistem olmaya devam ederiz.

Ve kendisi ağzındaki baklayı şöyle çıkartıyor: On Fire üzerine yakın zamandaki bir röportajda,1 Naomi Klein, mevcut duruma yönelik şu kokuşmuş düşünceyi ortaya koyuyor:

“Oldukça kararlı ve güçlü olan bu yeni jenerasyonla ben de yenileniyorum. Seçim siyasetine katılmaya istekli olduğum için ilham alıyorum, çünkü benim kuşağımın, bizler 20’li ve 30’lu yaşlarımızdayken seçim siyasetleriyle ellerimizi kirletme konusunda çok fazla şüphesi vardı ve bu yüzden pek çok fırsatı kaybettik.”

İşte durum ortada, kendisi burjuva seçim saçmalığının çıkmaz reçetesine övgüde bulunuyor, insanları bu krizi üreten siyasi sistem içinde tutuyor. Yeni kuşaktan lise öğrencilerinin ve gençlerin sokaklara döküldüğü ve dünya liderlerinin iflasını ilan ettiği bir zamanda, gezegeni kurtarmak için zamanın tükendiği bir dönemde bunu yapıyor.

Gerçek Değerlendirme:

Gerçek bir çözüm var. Ev yanıyor. Küresel ısınma insan yaşamını, tüm yaşamı ve gezegenin kendisini tehlikeye atıyor. Ateşe karşı savaşmak için, neyin sebep olduğunu ve nasıl söndürüleceğini bilimsel olarak anlamanız gerekir. Çözüm var. Bu sisteme gerçek bir devrimle son verecek bir strateji var. Bob Avakian’ın konuşmasından oluşan Niçin Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz?2 filmini izleyin. Ayrıca tek şansımız olan, gerçekten özgürleştirici temeldeki ve çevresel acil durumla başa çıkma fırsatını veren bir ekonomi ve toplum için bir vizyon ve plan var: Bob Avakian tarafından yazılan Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa ve Sosyalist Sürdürülebilir Kalkınmanın Bazı Temel İlkeleri mevcut.


Dipnotlar:

1) https://www.theguardian.com/books/2019/sep/14/naomi-klein-we-are-seeing-the-beginnings-of-the-era-of-climate-barbarism

2) http://yenikomunizm.com/nicin-gercek-bir-devrime-ihtiyacimiz-var-nasil-gercekten-devrim-yapabiliriz-bolum-1/




Ülke Çapında Protesto: Trump/Pence Rejimi Gitmeli – Şimdi!

Her Hafta Protesto! Trump/Pence rejimini iktidardan uzaklaştırmadan durmak yok!

19 Ekim Cumartesi Günü New York City (Union Square), Los Angeles (Santa Monica Pier)

26 Ekim Cumartesi Ülke Çapına Yayılacak ve 2 Kasım, 9 Kasım, 16 Kasım şeklinde Trump/Pence rejimi devrilene kadar devam edecek.

Trump/Pence rejimi insanlık için katastrofik bir tehlike oluşturmaktadır. Sınırlardaki toplama kampları… hızlanan çevresel yıkım… savaş tehlikesi hatta nükleer savaş tehdidi… beyaz üstünlenmeci düzen… faşist çeteler ve ırkçı kitlesel katliamlar… hakikatin ve bilimin atılması… kürtaj hakkının neredeyse hiç kalmaması… hukuk düzeninin, demokratik ve sivil hakların yok edilmesi… Bu APAÇIK BİR FAŞİZMDİR.

Artık kabul etmeme başlamış bulunuyor. Keskin bir siyasi savaş çizgisiyle çok önemli sonuçları olabilecek ciddi bir hareket. Trump, ihanet suçlaması ile tehdit ediyor ve hatta iç savaşı kışkırtıyor. Kin dolu faşist hareket geleceğini tamamen Trump/Pence rejimine bağlamış durumda. Bunun sona ermesi bizlere bağlı.

Bu durum, bizlerin -pek çok farklı görüş ve tecrübeden insanın- Trump/Pence rejimi iktidardan uzaklaştırılana kadar kitlesel olarak birlikte hareket etmesi, devamlı olması, ülke çapında şiddet içermeyen protestoları sürdürmesi gereken bir andır. Protestolara New York City ve Los Angeles’ta 19 Ekim’de başlıyoruz, peşi sıra dört Cumartesi daha ülke çapında şehirlerde ve kasabalarda daha fazla insanla buluşarak bu momentumu haftalara ve ilerleyen aylara yayıyoruz, hareket onbinler, yüzbinler ve milyonlar şeklinde büyüyecektir. Çok çeşitli akımlardan pek çok farklı insanı sokaklara indiren şey, tek bir taleptir: Trump/Pence Rejimi Gitmeli – Şimdi!

Demokrat Parti önderliği 3 yıl boyunca Trump/Pence rejiminin işini kolaylaştırdı, hatta çocuklar ailelerinden kopartılırken sınır güvenliği için oy bile verdiler. Şimdilerde ulusal güvenlik diyerek Trump’ın demokratik normları ihlal edip Ukrayna’nın ABD seçimlerinin baltalanması için kullanımına ilişkin suçlamaları engellemeye çalışıyorlar. Bütün faşist zorbalıkları suçlamayacaklarını söylediler. Şu ana kadar faşist rejimin bütün olarak peşinde değillerdi. Onların yaklaşımı Trump/Pence faşist programını bütün olarak meşrulaştırmaktır, çok daha tehlikeli bir şekilde büyüyecek kansere dokunmuyorlar, özellikle de başkan yardımcısı Hıristiyan-faşist Pence’in başkanlığı almasına izin veriliyor. Bunun da ötesinde, Trump görevi bırakmayacağına ilişkin tehditlerde bulunuyor.

“İşleri Demokratlara bırakmak” veya 2020’ye kadar beklemek son derece tehlikeli olacaktır. Trump ve Pence’i durdurmanın ve adalet için her mücadeleyi ilerletmenin tek yolu sokaklardaki halkın gücüdür.

Dünya şu an paramparça durumdadır. Korkuyu ve pasifliği ortadan kaldırmalı; farklılıklarımızın, eşi benzeri görülmemiş, şiddet içermeyen kitlesel #OUTNOW! protestoları ile Trump/Pence rejimini devirmede biraraya gelmemizin önünde engel oluşturmasına izin vermemeliyiz.

Şu an patlak veren suçlama krizini kavramalı, tarihi kendi elimize almalı ve korkuyu gelecek için umudun gücüne dönüştürmeliyiz!


Porto Riko ve Hong Kong bizlere nasıl yapılacağını gösteriyor:#TrumpPenceOutNOW!

İnsanlık Adına Faşist Bir Amerika’yı Kabul Etmeyi Reddediyoruz!

#OUTNOW from NoBS Media on Vimeo.


Protesto Noktaları ve İletişim Bilgileri:

Los Angeles:
19 Ekim 12:00 pm
Santa Monica Pier, Lifeguard Tower 16
(south of the pier)
Facebook event

New York City:
19 Ekim
New time: 2:00 pm
Union Square
Facebook event

Ann Arbor, MI:
26 Ekim
12:00 pm
Kerrytown Farmers Market 315 Detroit

Atlanta:
26 Ekim 2:00 pm
Piedmont Park 10th Street & Monroe Dr. at Park Tavern
Facebook event

Boston:
26 Ekim
12 pm, Copley Square, Dartmouth & Boylston
Facebook event

Chicago:
26 Ekim, 1:00 pm
Millennium Park
Facebook event

Cleveland:
26 Ekim
1:00 pm Market Square West
25th St & Lorain Avenue
Facebook event

Detroit:
26 Ekim

Honolulu
26 Ekim

Houston:
26 Ekim 3:00 pm
Galleria
Facebook event

Philadelphia:
26 Ekim 2:00 pm
Love Park
Facebook event

San Francisco:
26 Ekim 1:00 pm
24th & Mission
Facebook event

Seattle
26 Ekim 6:00 pm
University District,
University Way NE & NE Campus Parkway
Facebook event




Kürtlerin Kıyımı, “Amerikan Çıkarlarına” Karşı Mücadele ve İnsanlığın Çıkarları

Editörün Notu: Aşağıdaki makale 12 Ekim 2019 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/616/the-slaughter-of-the-kurds-en.html


Donald Trump geçtiğimiz hafta Suriye’nin Kürt bölgesinden1 Amerikan askerlerini geri çekti. Bu durumla birlikte, Türkiye’ye sınırı geçmesi ve Kürt milislerin, Suriye Demokratik Güçlerinin (SDF) kontrol ettiği bölgeye saldırması için yeşil ışık yakılmış oldu. SDF, önceden gerici İslamcı köktenci güçleri, IŞİD’i defetmek için ABD ile işbirliği yapmıştı.

Bunlar gerçekleşirken, Trump yalnızca Demokratlardan ve ABD askeri ve istihbarat kesimlerinden değil, bunun yanında dayandığı bazı faşist-Cumhuriyetçi ortaklarından da siyasi saldırıya uğradı.

Bu durumla ilgili 4 şeyin söylenmesi gerekiyor:

İlki, Türk istilası açık bir şekilde öldürülmeyenler için korkunç bir kıyıma ve dayanılmaz acılara neden olacaktır. Şu aşamada tek mesele bunun ne kadar kötü olacağıdır.

İkincisi, ABD egemen sınıfı içinde Trump’ı eleştiren kesimler, Kürt halkının yaşamlarına yönelik ufak bir kaygı ile bunu geniş çaplı olarak “ABD ulusal çıkarları için” en iyisi olarak değerlendiriyor veya Amerikalıların hayatlarını korumak için tiksindirici biçimde (“bu Kürt savaşçılar, IŞİD teröristlerinin saldırılarına karşı Amerikalıların hayatlarını korumak için kanlarını döktüler, dolayısıyla bunu yapmaya devam etmeleri için onları desteklemeliyiz” şeklinde)2 dar taleplerde bulunuyorlar. Trump bu hareketi benzer şartlarla destekliyor.

Bu ifadeler, dünya halklarının ve ülkelerinin büyük çoğunluğunun emperyalist egemenlik sistemi tarafından boyunduruk altında tutulduğunu ve kimin patron olacağına yönelik emperyalist rekabet gerçeğini gizlemektedir. ABD ordusu, İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana, bu sistemin –günlük işleyişinde dünyadaki milyarlarca insana eziyet eden ve önlenebilir hastalıklar nedeniyle yılda milyonlarca çocuğun gereksiz ölümüne neden olan bir sistemin- korunması için yaklaşık olarak on milyon insanı katletti.

Üçüncüsü, Kürt halkının mücadelesine önderlik eden güçler, bir tür ulusal özerklik kazanabilmek için büyük güçlerle -bu örnekte olduğu gibi ABD ile- ilk kez işbirliği yapmıyor. Bu durum her seferinde ihanete yol açmıştır. Bu tarih, halk kitlelerinin kendi çıkarlarını, kendilerini kurtarmayı vaat eden ancak onlara ihanet edip baskıyı sürdüren emperyalistlerin çıkarlarından kesin bir şekilde ayırmadıkça nelerin olduğunu göstermektedir.

Dördüncüsü, Trump ve Türkiye’nin bu girişimi, Orta Doğu’daki büyük değişiklikler bağlamında gerçekleşmektedir. Dünyanın stratejik açıdan hayati bir bölgesinin egemenliği için büyük güç rekabeti, Türkiye ve İran gibi bölgesel güçler kendi etki alanlarını genişletmeye ve bu karışıma katılmaya çalışsalar da yükseliyor. ABD egemenliğinin, ABD emperyalistlerinin ulusal çıkarlarının -ki bu ABD “ulusal güvenlik” çıkarları olarak kastedilen şeydir- nasıl devam ettirileceğine yönelik ABD egemen sınıfı içindeki farklılıklar ve bölünmeler gerçekten keskinleşmiş durumdadır.

Egemenler arasında genişleyen belirgin bölünmelere bakıldığında, insanlığa yönelik ve faşizm tehlikesine karşı bu sitede her hafta yer alan kritik oryantasyonlar önem kazanmaktadır:

Demokratlar, New York Times ve Washington Post, vb. ile birlikte bu krizi, bu sistemin koşulları ve temsil ettikleriyle, bu sistemin egemen sınıfının çıkarları doğrultusunda Trump başkanlığı ile çözmeye çalışıyorlar. Bizler, halk kitleleri olarak hepimiz dışarı çıkmalıyız, egemen sınıftan temelde farklı olarak, bunu onlara karşı çıkarak, kendi çıkarlarımız, insanlığın çıkarları yararına çözmek için kendimizi milyonlarla birlikte harekete geçirmeliyiz.

Elbette bu durum, egemen güçler arasındaki mücadelenin alakasız veya önemsiz olduğu anlamına da gelmiyor; durumu kavrama ve yaklaşma şekli (bu durum, iyi şekilde yürütülmesi gereken bir mücadeleyi içerir ve bu da insanlara tekrar tekrar götürülmesi gereken bir noktadır), bunun nasıl bir ilişki kurduğu ve halk kitlelerinin bunun faşist doğası, eylemleri ve insanlık için risklerinden ötürü bütün bir rejimin gitmesi için seferber olacağı bir “tabandan mücadele için” hangi olanakları sağlayabileceği anlamında olmalıdır.

Bob Avakian’ın “Bireysellik, BSS ve “Acısız Gelişim” İllüzyonu”3 çalışmasına yeni önsözündeki paragraflardan alıntılayacak olursak; “Açıkçası, yalnızca Trump’ın değil, bununla birlikte Hıristiyan Faşist Başkan Yardımcısı Mike Pence ve bütün bir faşist rejimin devrilmesi acil önemdedir. Bu durum yalnızca bu ülkede değil fakat bütün olarak dünyada halk kitlelerinin temel çıkarlarına hizmet edecektir – canavarca baskıcı olan ABD imparatorluğunun “ulusal çıkarları” doğrultusunda ve bunun sınırlarında değil, bu sistemin “normal işleyişi” tarafından üretilen ve iktidara yükselen Trump/Pence rejiminin faşizmine karşı kitlesel hareket ile bu başarılmalıdır.”


Dipnotlar:

1) Kürtler; Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ta acı bir şekilde ezilen azınlıklardır ve Suriye’nin bu bölgesindeki esas grubu oluşturmaktadırlar.

2) Hıristiyan faşistler, bu durumu IŞİD gibi Sünni İslamcı köktenci kuvvetlere karşı dini özgürlüğü savunma meselesi olarak kullandılar. Şimdi Trump/Pence rejimi ile iktidarda olan Hristiyan faşistler, toplumda Hristiyan-köktenci faşist bir yönetim biçimi kurmak istiyor. Toplumdaki mevcut çelişkileri, faşist Hıristiyanlık düşüncesinin kuşatma altında olduğu, egemenlik için kutsal bir savaşın gerektiği şeklinde algılayıp tanımlıyorlar.

3) “Bireysellik, BSS ve “Acısız Gelişim” İllüzyonu” – Bob Avakian. Bknz: http://yenikomunizm.com/bireysellik-bss-ve-acisiz-gelisim-illuzyonu/




“GERÇEK Bir Devrim İçin Örgütlenin” Turuna Bağış Toplamak İçin Göçmen Topluluğunda Piknik

Editörün Notu: Aşağıdaki yazı 16 Eylül 2019 tarihinde revcom.us sitesinde yayınlanmıştır. Kaynak için bkz: https://www.revcom.us/a/613/fundraising-picnic-for-revolution-tour-en.html


Devrim Turu’na yönelik “Sınırların Olmadığı Bir Dünya” bağış pikniğinin ikincisi 7 Eylül’de San Francisco Bay Area’da gerçekleştirildi. Trump’ın göçmen topluluklarına yönelik baskısının eli kulağında olduğu iki ay önceki durumla karşılaştırıldığında, topluluk yeniden sokaklara çıkmış durumda, satıcılar sokak köşelerindeler ve sokaklar haftasonu aktivitesi ile bir kez daha meşgul durumda. Bununla birlikte, El Paso’da yakın zaman önce yaşanan beyaz üstünlenmeci kitlesel cinayetler ve sürgün ve toplama kampları terörüyle endişe ve korkunun kara bulutları halen halkın yaşamını olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Bu zemine rağmen, Devrim Turu’nun misyonu halka umut oldu. Pikniğin teması olan “Sınırların Olmadığı Bir Dünya” bu kara bulutları delip geçen güneş ışınlarına benziyor: Baskıya Hayır, Toplama Kamplarına Hayır, Çocukların Kafeslenmesine Hayır, Sınırdışı Edilmeye Hayır, Artık Yeter, Devrimden Daha Azı Değil, Daha İyi Bir Dünya Mümkün!

35’in üzerinde kişi bu başarılı pikniğe geldi, bunların en az 20’si göçmen topluluğundandı, özellikle de öne çıkan göçmen kadın örgütü üyeleri vardı ki, bunlar son iki yıllık süreçte Faşizmi Reddet’in (Refuse Fascism) pek çok protestosında ve kampların kapatılması mücadelesinde aktiflerdi.  Toplulukta yer alan bazıları için, faşizme karşı mücadele eden ve devrim için mücadeleye devam eden göçmen kadın grubunun düzenli varlığı yeni tanınıyordu. Öne çıkan etkinlik, orta sınıftan çeşitli ilerici fakat dindar kişiler, Faşizmi Reddet aktivistleri, Bir Daha Asla Şimdi Demek sanatçısı dahil olmak üzere bazı ilerici ve radikal düşünceli insanların da dikkatini çekti ve onlar tarafından desteklendi, bunlardan bazıları pikniğe geldiler, gelmeyenler de bağışları ve destekleriyle katkıda bulundular. Orta sınıftan yaşlı bir çifte bu etkinliğe niçin geldikleri sorulunca, göçmen kadınların grubunu gösterip şöyle yanıtladır; “Onlar meydan okuyorlar ve ben de onlarla birlikte meydan okuyorum”. Ayrıca, kendilerine pikniğin teması hakkında ne düşündükleri sorulduğunda çift şunu söyledi; “Daha iyi bir gelecek için mücadele ediyorlar ve bizler de bunu destekliyoruz.”

Etrafı saran 5 Durdur ve Devrim İçin 6 Dikkat Noktası‘nın* büyük görselleri ayrıca kamplarda ve sınırda ölen 8 çocuğun büyük afişleri ile kısa bir program düzenlendi. MC, sıcak karşılama sözlerinin ardından; tamamı emperyalist bir sistemin ürünü olan ve onun dokusuna işlenmiş durumdaki El Paso’daki toplu cinayetleri, çocuklara yönelik toplama kamplarındaki acımasız işkenceleri, gittikçe yoğunlaşan sınır dışı edilmeleri kınadı. Bütün bunlar, bu sistemi devirecek gerçek bir devrime yönelik haykırıştır – evet, devrime ihtiyacımız var, daha azına değil; sınırları olmayan bir dünyaya ihtiyacımız var. Bu nedenle Los Angeles’ta başlayan, Chicago’ya giden ve şimdi New York’ta olan ülke çapındaki Devrim Turu için bağış topluyoruz.

MC, ayrıca, El Paso’daki beyaz üstünlenmeci biri tarafından gerçekleşen katliamın ardından Devrim Turu’nun “Hangi taraftasın?” diyerek cesaretle meydan okuyan bir açıklama yaptığını ve Chicago’daki Lake Shore Drive’daki yoğun trafiğin engellendiğini belirtti.

Topluluğa bağış toplama etkinliklerini başlatan göçmen bir kadın aktivist, insanlara şöyle dedi: “Yaşanan şeyler birer dehşet, fakat pek çok kişi bunların olmadığını düşünüyor. Evet, oluyor, toplama kamplarında ölen çocukların fotoğraflarına bir bakın. Bunu durdurmalıyız, bu toplama kamplarını istemiyoruz, çocukların kafeslere tıkılmasını istemiyoruz, baskılara hayır, sınırları olmayan bir dünya istiyoruz. Yüzbinlerce insanın örgütlendiği ve sokaklara döküldüğü Porto Riko ve Hong Kong örneğinindeki gibi örgütlenmek ve bunlardan öğrenmek zorundayız. Bu pikniği, ülke çapında gerçek bir devrim turu için kaynak yaratmak için düzenliyoruz. Bu faşist rejimin gitmesi gerektiği sözünü yaymamız gerekiyor. Ve devrim için ilerlemek zorundayız.”

Bu piknik için yapılanmada aktif rol oynayan başka bir göçmen kadın, kimsenin zorlayamayacağı en zor işlerde çalışan göçmenlerin suçlu gibi muamele görmelerinin ve avlanmalarının ne kadar acı olduğunu dile getirdi. Ve çocuklar şimdilerde kafeslere atılıyorlar. Öfkeli bir şekilde konuştu, aynı zamanda devrim için arzusunu ve önder Bob Avakian’a saygılarını da dile getirdi.

Devrim Kulübü üyesi biri, bilimin ve BA’nın önderliğinin önemi hakkında özet bir konuşma yaptı. Sonrasında devrime olan ihtiyaca ve Devrim Turu’nun bu süreçteki kritik önemine değindi.

İnsanlar yemek yerken pek çok dostane etkileşim ve değerlendirme oldu, bunların pek çoğu reform mu, devrim mi meselesi etrafındaydı. Orta Amerika’daki önceki devrimler niçin kötü gitti? Bu Devrimi diğerlerinden farklı yapan şey nedir? ABD gibi güçlü bir ülkede devrim nasıl kazanacak? Etkinlikte BAsics‘in ve BA’nın diğer çalışmalarının tanıtımı yapıldı.

Bu piknikte $502 toplandı. Buna piknikteki katılımlar sonucunda toplanan $237 dahildir. Kalan kısım halktan gelen bağışlardı: $165 yerel bir hastanedeki doktorlar, hemşireler ve memurlardan geldi. Başka bir satıcı tarafından “Trump” pinyatası bağışlandı. Parktaki çocuklar ve yetişkinler tarafından bu pinyata paramparça edildi, bu da etkinlik için iyi bir final oldu.

Pikniğin sonunda, bir düzine göçmen kadın biraraya gelip video çektiler. Yüksek bir ruhla şöyle seslendiler: “Devrime ihtiyacımız var. Bunun için daha fazla güç gerekiyor, birlik olmaya ve dayanışmaya ihtiyacımız var. Devrime gidelim – evet, bunu yapabiliriz!”


Devrim İçin Dikkat Edilecek Noktalar

1. Bizler, insanlığın en yüksek çıkarlarını, devrimi ve komünizmi temsil etmek için mücadele yürütüyoruz. Devrimin kişisel amaçlar için kullanılmasına müsamaha gösteremeyiz.

2. Bizler, BÜTÜN zincirlerin kırılacağı bir dünya için mücadele yürütüyoruz. Kadınlar, erkekler ve farklı cinsiyetteki insanlar eşittir ve yoldaştır. Kadınlara yönelik fiziksel veya sözle tacize, kendilerine seks objeleri şeklinde davranılmasına veya insanların cinsiyetinden veya cinsel yönelimlerinden ötürü aşağılanmasına veya kendileriyle “dalga geçilmesine” müsamaha gösteremeyiz.

3. Bizler, sınırların olmayacağı, farklı halklar, kültürler ve diller arasında eşitlik olacağı bir dünya için mücadele yürütüyoruz. İnsanların ırkından, milletinden veya dilinden ötürü aşağılanmasına veya kendileriyle “dalga geçilmesine” müsamaha gösteremeyiz.

4. Bizler en fazla ezilenlerin yanındayız ve onların insanlığı kurtarma potansiyellerini – ve bizim de onlara önderlik etme sorumluluğumuz bulunduğunu asla görmezden gelemeyiz. Farklı kesimlerden insanı devrime kazanmak için çalışıyoruz ve insanlar arasında intikamcılığa müsamaha gösteremeyiz.

5. Bizler, başkalarının gözlemleri, içgörüleri ve eleştirilerini dinleyip bunlardan öğrenmeyi sürdürsek de, ne kadar rağbet görüp görmediğine bakmaksızın her zaman hakikati ararız ve hakikat için savaşırız.

6. Bizler, bu sistemi gerçekten devirmek ve bugün insanlar arasındaki yıkıcı, kısır çekişmelerin ötesinde tamamen daha iyi bir yol için ilerliyoruz. Ciddi olduğumuz için, bu aşamada şiddete başvurmuyoruz ve halka karşı ve halkın içindeki her tür şiddete karşı çıkıyoruz.




Kapitalizm-Emperyalizm Gezegeni Yok Ediyor…İnsanlık Yalnızca Devrimle Onu Gerçekten Kurtarma Şansı Yakalayabilir!

Editörün Notu: Aşağıdaki yazı 9 Eylül 2019 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/611/special-resource-page-on-the-environmental-emergency-en.html


…iki seçeneğimiz var: ya bütün bunlarla yaşayacağız ve gelecek kuşakları da -ki eğer bir gelecekleri olacaksa- aynısına, hatta daha da beterine mahkum edeceğiz veya, devrim yapacağız!

– Bob Avakian


Evet, iklim aktivistlerinin de dediği gibi “ev yanıyor”. Gezegendeki ekosistemleri ve yaşamın kendisini tehdit eden, eşi görülmemiş ve varoluşsal boyutlarda bir krizle karşı karşıyayız. Yine de, BM Paris iklim anlaşmasının  2016’da kabul edilmesinden bu yana geçen üç yıl boyunca, tek bir büyük kapitalist sanayi gücü hedefine ulaşamadı ve ABD de geri çekildi. Gezegen ısınmaya devam ediyor!

Mesele şudur… bu krizin altında ne yatıyor, ve ne yapılması gerekiyor? Sizleri bu sayfadaki materyalleri incelemeye ve bu sorularla yüzleşmeye davet ediyoruz:

Kapitalizm neden gezegeni yağmalıyor? Rekabetçi kâr arayışı, daha fazla kâr peşinde koşan ve küresel kontrol ve hegemonya için büyük güçler arasındaki rekabet gündemde – bütün bunlar bir şekilde insanlığın  ve gezegenin önceliklerine ve çıkarlarına uygun mu? Makaleler, geniş çaplı çalışmalar ve Bob Avakian’ın konuşmalarından alınan videolar da dahil olmak üzere bu sayfadaki kaynaklar bunun nasıl imkansız olduğunu gösteriyor.

Bu sistem çerçevesinde faaliyet yürüten, ABD yaşam standardını, ABD imparatorluğu ve ordusunu verili olarak kabul eden bir “Yeni Yeşil Mutabakatı” uygulanabilir bir çözüm sağlayabilir mi? Yeni Yeşil Mutabakat‘a karşı yürütülen polemik bunun zehirli bir yanılsama olduğunu gösteriyor.

Ve Üçüncü Dünyada en kötü sonuçları yaşayan ve küresel ısınmanın daha da korkunç sonuçlarıyla karşılaşacak olan insanlığın geniş kesimlerinin kaderi ne olacak? Bu insanların yaşamları ve gelecekleri, zengin kapitalist ülkelerin egemen sınıflarının hesaplarında yok hükmündedir.

Aslında yalnızca iki seçenek var:Ya gezegende çevresel felaketin kontrolsüz bir şekilde sürmesine, ayrıca saldırganlık savaşlarında ve Siyahi-Melez halka, kadınlara ve mültecilere karşı baskıda yoğunlaşan ve süregiden dehşetlere izin vereceğiz; VEYA bir devrim, kapitalizm-emperyalizm sistemini devirmek için gerçek bir devrim yapacağız.”

Devrimci bir sosyalist toplum, çevresel acil durumu nasıl ele alacak? Durumun derinliğini ve aciliyetini hisseden pek çok insanı, sizleri, insanlığın bu çevresel acil durum için makul bir cevap oluşturabileceği ve gerçekten özgürleştirici bir temelde somut bir cevap oluşturabileceği tek çerçeveyi değerlendirmeye davet ediyoruz. Başka bir yöne ihtiyacımız var… ve Bob Avakian tarafından yazılan Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa ve bu yolu gösteren “Sosyalist Sürdürülebilir Kalkınmanın Bazı Temel İlkeleri” var.

Kapitalizm Neden Gezegeni Yağmalıyor?

“Bu sistem ve onu yönetenler, şu an insanların ihtiyaçlarını karşılamak için ekonomik kalkınmayı gerçekleştiremiyorlar ve gelecek nesillerin ihtiyaçları ve çevreyi korumanın gereklilikleri ile bunu denkleştiriyorlar. Gezegenin ve türün zengin çeşitliliğini ve içerdiği hazineleri kendileri için ne zaman ve nereden sağlayacakları dışında başka hiçbir şeyi umursamıyorlar… Bu insanlar dünyanın bakıcıları olmaya uygun değillerdir.” – Bob Avakian, BAsics 1:29


“Kapitalizm-Emperyalizmin Gezegeni Yıkıma Uğratması” – Bob Avakian

“Dünyanın Bakıcılarına Uymuyor” – Bob Avakian




Değişen Dünyayı Değiştirmek İçin Bob Avakian’ın Yöntem ve Yaklaşımını Öğrenmek ve Uygulamak

Editörün Notu: Aşağıdaki yazı 26 Ağustos 2019 tarihinde “Devrim Okulu Kapanış Notları” başlığı ile revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. İçerik Revolution Books’tan Andy Zee tarafından 11 Ağustos 2019 Pazar günü gerçekleştirilen açıklamaların düzenlenmiş halidir. Etkinlik, Ağustos ayının ilk haftasında  Gerçek Bir Devrim İçin Örgütlenin Ulusal Turu kapsamında “devrim okulu” ismiyle (veya “yaz dönemi bilim kampı” şeklinde de adlandırılır) gerçekleştirilir. ABD’de ülke çapından ve Chicago’dan gelen 15 civarında devrimcinin katıldığı bu etkinliğin bilgisi için bkz: https://revcom.us/a/610/andy-zee-closing-remarks-at-the-revolution-school-en.html


Öncelikle, buraya devrim bilimi okulu için gelen ve Ulusal Tur‘da bizimle birlikte çalışan herkes – neden ayağa kalkmıyorsunuz? [alkış] Peki ya Chicago’daki Devrim Kulübü’nden gelen kişiler, onlar da ayaktalar mı? [alkış]

Bakın, kendimizi alkışlamalıyız – bunu yapmalıyız çünkü geçen hafta ne yaptığımızı kavrıyoruz ve sizler de bunu daha derinlemesine kavramak için buraya geldiniz. Bugün ilk kez burada olanlar veya hareket içinde henüz üç günlük veteran olan kişiler… Geçen hafta neye adım attığınızı ve en son ne yaptığımızı anlamak için buradan size de sesleniyorum. İçinde yaşadığımız zamanlar üzerine  bir şeyler anlatmak istiyorum. Şu geçtiğimiz dönem, tarihteki ender dönemlerden biridir, insanlığın geleceği korkunç dehşetlere doğru yönelmektedir – Soykırımsal savaşlardan, fetihçi savaşlardan, iklim değişikliğinden, sisteme karşı savaşmak yerine birbirine karşı savaşan toplumlardan etkilenen 65 milyon mülteci… Bu sistemin yaptığı şey yüzünden Bangladeş’te, tüm delta su altına gömüldüğünde, insanlığın üçte birini içerecek şekilde katlanabilir. Bu, dünyanın en güçlü emperyalist ülkesinin sınırlarda toplama kampları ve kafeslerde çocukları hapsettiği bir zamandır. Bu, insanlık tarihinde oldukça ciddi bir zamandır.

Bu yüzden ne yaptığımıza bakmak zorundayız. İnsanlık tarihindeki bir başka kavşakta -emperyalizmin şafağında ve ilk konsolidasyonunda ve nihayet birinci dünya savaşına yönelen emperyalistler arasındaki çatışmaların başlangıcında- büyük devrimci lider Lenin, kapitalizmden bir devrimle kurtulmak için “zamanımızın özel niteliklerini anlamamız gerek ve devrim biliminin kurucusu Karl Marx’ın aktivistlerini (gerçekte Marksist kelimesini kullanır) taklit etmemeliyiz” demiştir. “Ejderin dişlerini ektim ve pirelerinin hasadını biçeceğim” (Bu metafor çıkacak anlaşmazlıkları göze almak anlamındadır).

Gerçek bir devrim için bu hareketin bir parçası olan bizler, son 15 yılda tişörtümüzün üstündeki kişi -devrimin önderi Bob Avakian- tarafından öne sürülen şeylerle cebelleştik ve cebelleşmeye de devam ediyoruz, ki kendisi herbirimize ve kolektif olarak da hepimize şunu demiştir: “Buraya yapmak için geldiğimiz şeye geri dönmeliyiz, şu aşağılık insanı devirmeliyiz!” [alkış] Peki, insanları gerçek bir devrim yapmaya yönlendirmezsek ne olacak? O zaman dünya olduğu haliyle kalacaktır. Bu hafta bu okulun parçası olan şey neydi, Ulusal Tur’a dahil olan neydi, Chicago Devrim Kulübü’nün bir parçası olarak neyiz, ilk olarak ne yaptınız? Zamanla bütün bunları öğrenmeye başlıyoruz ve geçen hafta yaptığımız şey ejderhanın dişlerini ekme potansiyeliydi. Fakat mesele devam ediyor – peki ne hasat biçeceğiz? Bu yolda devam edecek miyiz? Halk kitlelerinin bu dünyanın çılgınlığından bir çıkış yolu bulması ve gerçek özgürleşmeye giden yolda radikal olarak yeni bir topluma dönüşmesi için gerçek bir devrim yaratabilmesi doğrultusunda yapabileceğimiz her şeyi ortaya koyacak mıyız? Onlara devrim bilimini götürecek miyiz, peki ya bu okulun konusu nedir? Onlara bu sistemi devirme stratejisini götürecek miyiz? Onlara niçin bu sistemin 5 DURDUR!‘da belirtildiği gibi reforme edilemeyeceğini gösterecek miyiz? Ve bazı insanlar bize, “bunları duymak istemiyorum” diyerek geri döndüğünde şunu diyecek miyiz: Peki, bu toplumun içindesiniz ve sadece ağzınızı yalağa sokacağınızı söylüyorsunuz ve sizler büyük suçlarla devam ediyorsunuz, sizin için üzüldüğümüzü söylüyoruz ama burada insanlığı özgürleştirmek isteyen kişiler var ve biz şimdi bu insanlara gidiyoruz. Öyleyse, BA’nın dediği gibi: Çenemizi kapayalım ve sistemin devam etmesini mi sağlayalım? Peki bizler 2 Seçimi gösteriyor muyuz ve 6 Dikkat Noktasında onlara yaşayacakları ve savaşacakları şeyleri veriyor muyuz?

Bu yüzden yaptığınız şeyin, hepbirlikte yaptığımızın, tarihte nadiren rastlanan bir şans olduğunu belirtmek istiyorum. İnsanlığın geleceğe doğru büyük bir adım atmasını sağlamak için tüm bu yüzyıllar boyunca geleneğin zincirlerini kırmak için, tüm bu ataerkillik, beyaz üstünlenmeciliği, ötekileştirme, kadın düşmanlığı, fetih savaşları, çevre tahribatı ve iklimin bozulması… bizler bütün bunlara karşı mücadele ediyoruz ve bunu kendimiz için de yapmıyoruz, insanlara mücadelede önderlik ederek bütün bunları insanlıktan uzaklaştırma şansımız var. Yaptığımız şey budur. Bu hafta başladığınız şey de işte budur. Bunun nasıl gerçekleştirilebileceğini ve Bob Avakian tarafından devrim biliminde, strateji ve radikal olarak yeni bir toplumun vizyon ve planında ortaya konan şeyleri öğrenmeye başladınız.

Bu beraberinde bir sorumluluk da getirmektedir ve burada Bob Avakian’ın geliştirdiği Yeni Komünizm kitabından bir şey okumak istiyorum. Bir kaç yıl önceydi, sanırım birçoğunuz bunu biliyorsunuz, Baltimore’nın zorlu sokaklarından gelen Freddie Gray isimli genç bir adam vahşice polis tarafından hırpalandı ve polis minibüsünün arkasına oturtulup götürüldü, peki onu ne için götürdüler? Baltimore’da buna “zorlu bir yolculuk” diyorlar. Minibüsten indiği zaman felç olmuştu, onu hastaneye sürüklediler ve öldü. Bundan sonra Baltimore’daki kitleler birkaç gece ayağa kalktı ve Noche Diaz ve bu hareketten diğer birkaç kişi o insanlara öncülük etmek için gittiler. Bob Avakian yeni komünizm üzerine olan bu kitabında şöyle diyor:

“Ve hatta Baltimore’daki bir çalışmayı, oradaki halk yığınlarından bir kadının yorumunu okurken çok daha ağır bir şey düşünüyordum. İnsanlar ona devrimi götürdüklerinde kadın şöyle diyordu “Endişeleniyorum, gittikçe endişeleniyorum.” Şimdi siz kadın neden endişeleniyormuş diye düşünebilirsiniz. Şöyle diyordu: “Endişeleniyorum çünkü umut etmeye başlıyorum.” Şimdi bunun çok sayıda insan için ne demek olduğunu düşünün, bir düşünün umut etmekten korkuyorlardı. Korkuyorlardı, çünkü belki de dünya böyle olmayabilirdi de, belki de bundan kurtulmanın bir yolu vardı. Umut etmekten korkuyorlardı çünkü umutları daha önce çok kez hayal kırıklığına uğramışlardı. Artık biliyoruz ki orada bir yönetici sınıf var. İnsanlar ne zaman ayaklanmaya kalksa bu yönetici sınıfın ellerinde tuttukları bu korkunç baskıyla nasıl bir dolap çevirip hile yapacaklarını biliyoruz. Bunu Baltimore’da da gördük. Birden bir suç dalgasının ortaya çıktığını söylüyorlar ve polis kuvvetlerinin çok daha fazlalaşması gerektiği konusunda ısrar ediyorlar, federal yetkililerin gelip polise yardım etmesi gerektiğini çünkü kitlelerin gittikçe vahşileştiğini ve polisin şu anda dışarı çıkıp onları sonuçlarını umursamadan öldürmesinin mümkün olmadığını söylüyorlar.”

“İşte insanların “Gittikçe endişeleniyorum” demelerinin sebebi budur. Umut etmekten korkuyorlar. Ve eğer ki biz sahip olduğumuz sorumlulukları yerine getirmeye niyetli değilsek; ve eğer ki insanlara gidip bundan kurtulmanın bir yolu var demeye niyetim yoksa şu anda kalkıp gitmeliyiz. Çünkü bu insan yığının bir kişinin daha sorumsuzca gelip onları maruz kalacakları bu sefil koşullarda bırakıp daha da kötüsü sistemin korkunçluğunun üzerlerine üzerlerine geleceği bir durumda terk edip gitmelerine ihtiyaçları yoktur. Devrim konusunda ciddiyiz dediğimizde bu konuda gerçekten ciddi olmalıyız.”

Dolayısıyla bu hafta başladığımız şey – BA’nın bu yeni komünizmin ne olduğunu bilimsel olarak açıklamasıdır. Bu hafta bir yolculuğa çıktık, bir süreç başlattık. Bazılarınız daha önce üzerinde çalışıyordu, ancak bir sürece başladık, burada bir yolculuk yaptık. Ve şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Bu mesafeleri ölçmeye hazır mısınız? Bu yolda devam ederken, sizi yönlendirecek ve caydırmak isteyecek kişiler tarafından şunlar söyleyecektir: “Biraz da kendini düşünsen iyi olmaz mı?” Belki de aileniz size şunu diyecektir; “Dediklerinle aynı fikirdeyim ama başkası da bunu yapabilir, sen değil… Çünkü sonuçta sen benim çocuğumsun.” Veya bizi acısız ilerleme yollarına götürecek olanlar -ki bu hiçbir şekilde bir ilerleme falan değildir- bizleri ve tüm insanlığı tam da bulunduğumuz şekliyle böylece bırakırlar. Popüler olmayan bir şey için mücadele etmeye, arkadaşlarımızla, iş yerindeki insanlarla, ailelerimizle baş etme ve engellemelerine karşı gelme riskini almaya ve bilimsel olarak doğru olduğunu bildiğimiz, yani gerçekten doğru olan şey için mücadele etmeye hazır mıyız? Buna başlamış durumdayız ve herkes bu konuda kendi ruhunu keşfetmek zorunda. Ancak, bu ruh arayışını sürdürürken, bilimsel olmanız ve gerçeklikten ilerlemeniz gerekir ve bu durum da, bu hafta öğrendiğimiz en önemli şeylerden biridir.

Öyleyse, yaptığımız şeye bir giriş yapalım. Bir hafta kadar önce bir araya geldik – geçen Pazar gecesi insanlar uçakla gelmişlerdi. Ve Pazartesi günü BA’nın, Neden Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçek Bir Devrim Yapabiliriz isimli iki buçuk saatlik konuşma filmini izledik, üzerine konuştuk, tartıştık ve bununla ilgili mücadele ettik. Ayrıca, Bob Avakian’dan bir soru-cevap klibini de izledik, burada neden Devrimci Komünist Parti’de bir Kültür Devrimine ihtiyaç duyduğumuzu -ki bu halen yeni biçimlerde devam etmektedir- ayrıca geçen yaz bu konuşma turunu neden yaptığımızı tartıştık, süreç bir şekilde bu turu doğuracaktı. Sizlerden birinin de ortaya koyduğu gibi, filmi tanıtan orijinal tanıtım yazılarının birinde de belirtildiği üzere, şu ana dek bu konuda asla böyle bir konuşma yapılmadığı da doğrudur. Bu davayı bilimsel olarak ve gerçeğe bu derece uygun olarak, devrimden başka bir şeyin niçin dünyayı bu şekilde olduğu gibi bırakacağı meselesi üzerine şu ana dek hiç kimse yoktu. Ve bu aşamaya kadar, devrimi gerçekten başarabilecek bir strateji olmamıştı, sonuçta başarmazsanız o zaman dünya olduğu haliyle kalır. Denemeniz yanlış değildir, belki de başaramazsınız, fakat kazanmaya çalışmak zorundasınız ve şimdi NASIL KAZANIRIZ broşüründe ve bu filmde bunun nasıl yapılacağına dair belirli bir strateji sunulmaktadır.

Ve bu devrimin bir amacı var, sadece kendimiz için değil, sadece ailemiz için değil, sadece halkımız için değil, sadece ülkemiz için değil -ki kesinlikle bunun için değildir- İnsanlık içindir!!! Bu yüzden bütün bunları yapıyoruz. Ve Kuzey Amerika’daki Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa‘da yer alan, sömürü ve zorbalığın ötesinde bir dünyaya nasıl ulaşabileceğimize dair bir vizyon var ve bu da başlı başına bir başka yeni aşamanın başlangıcıdır, bir yolun devamıdır, insanlığın kurtuluşu için yeni koşullar altında bir devrim yaparak başaracağımız bir yolculuktur.

Sonuçta Pazartesi günü bunları yaptık ve bu tartışmayı gerçekleştirdik. Ancak hatırlarsanız, Cumartesi günü bu ırkçı beyaz üstünlenmecilerden biri Dallas’tan seyahat edip El Paso’ya gitmişti, Melez insanları vurmak için, göçmenleri vurmak için,  Trump’ın bahsettiği “istilacı ordunun” bir parçası olan Walmart’a gitmişti. Aynı gün, o günün ilerleyen saatlerinde, bu hatalı fikirlere sahip kadın düşmanı ırkçı -bence bu tanımlama kendisi için oldukça yerindedir- Dayton’da bir gece kulübüne girdi ve bir başka toplu cinayet işledi. Tüm bunlar, Kaliforniya’daki Gilroy’da bir sarımsak festivalinde, Latin kökenli göçmenleri hedef alan ve aynı zamanda renkli insanlardan oluşan toplu bir cinayetin ardından geldi. Bununla birlikte Trump şöyle dedi: “Ait olduğunuz yere “geri dönün”, “ülkelerinize geri dönün ”, ülkeleriniz “bok çukuru”. Ve bu dehşet, halk içinde bir şeylerin başlangıcı oldu.

Bu yüzden Salı sabahı, BAsics 3:30‘un özet bir tartışması olacak şeye başladık ve ardından Revcom web sitesinde bu cinayetler hakkında açıklama yayınlandı. Bir gün öncesinde, filmdeki noktayı ve faşizmin uygulanmasına karşı mücadele eden toplumda mücadelenin temelini oluşturan genel şartların nasıl belirlendiğini izleyen tartışmayı hatırladık, bu gerçek bir devrim için savaştığımız zemindi.

Şunu sorduk: Ne yapacağız? Planlarımız vardı, Cumartesi günü Bud Billiken geçit töreni için bir plan yaptık. Haftanın geri kalanında hazırlıklara devam ettik. Toplu taşıma duraklarına gidecektik, broşürlerimiz vardı. Ancak burada bir gerçeklik vardı. Bununla etkileşime geçmeliydik.

Okulda bulunanlarınız ve ancak bir süredir bu hareket içinde olanlarınız için belirtmek gerekir ki, o gün yaptığınız şey, değişen gerçeklikle ne yapılacağını bulmak için adeta bir bilim adamları takımı gibi davranmaktı. Planlarımızı değiştirmek zorunda kaldık. Aman boşver diyerek planlarımızı değiştirmedik; şunu söyleyerek planlarımızı değiştirdik: devrimin gerekliliğini ve bu konuda öğrendiklerimizi nasıl uygularız ve bu anlayışı şimdi farklı bir şekilde gelişen duruma uygulayabilme üzerinde çalışmalıyız. Ve bu konuda yoğunlaşmalıydık: Oraya gidip bunun hakkında konuşabilir miyiz? Tamam, o halde dışarı çıkıp biraz daha konuşacağız. Broşürde birkaç satırı düzelteceğiz. Toplantıya önderlik edenlerden bazı sorular ortaya çıktı. Fakat sonra biriniz ayağa kalktı ve ateşli bir konuşma yaptı: Devrim hareketi ile orantılı bir şekilde hareket etmeliydik. Ve burada bir noktada yoğunlaşan önemli bir mücadele yaşadık: Lake Shore Drive’ı kullanmalı mıyız? Buraya mı gidelim? Oraya gitmeli miyiz? Lake Shore Drive’a gidersek, halk kitleleri bizi orada mı takip edecek? Bu sorulacak ciddi ve önemli bir soruydu. Sorulması yanlış bir soru değildi. Hayır, sorulması gereken önemli bir soru oldu. Peki ya Drive’a gidersek ancak kimse bizi takip etmezse ve hepimiz tutuklanırsak ne olacak? Bu da önemli bir soruydu – yapmamız gereken çok şey vardı. Ancak bununla da mücadele ettik. Bu açıklamalarda size aktarmaya çalıştığım şey de budur. “El Paso’da olanlar gerçekten çok kötü, ne yapılması gerekiyor?” mu diyecektik, yoksa bunun yerine oraya gidip şunu mu diyecektik: “Bakın, bu beyaz üstünlenmeciliğinin ortaya çıkması bu rejimin, bu sistemin bir ürünüdür ve onu devirmek zorundayız, bu sistemden kurtulmak için bir devrime ihtiyacımız var ve bunun bir parçası olarak sokaklarda herkesi dışarı çıkarmamız gerekiyor, değişimin içinde olabileceğine inananlar bu sistem ve bu Trump/Pence rejimini öne süren sistemin devrilmesi gerektiğini kavrayan kişilerdir. Bugün burada yaptığımız şey, gerçek bir devrim için bir hareket düzenlemenin parçasıdır ve sizin de bunun bir parçası olmanız gerekiyor. Bir önder var, bir önderlik var, bir çıkış yolu var ve birlikte sokaklara giderken onunla birlikte gitmeniz gerekiyor.”

Ve bunun ortaya çıkması, mümkün olanın kesin bir bilimsel özetidir. Bazı insanlar geldiler, bir şekilde biryerlerden bizi duymuşlardı; ben buna bir bakacağım ve esasen ne olduğunu göreceğim diyorlardı. Ve dikkatlice bizi dinlediler. Dikkatle dinleyen insanları izledim: Bunlar gerçek mi? Bu insanlar neden bahsettiklerini biliyor mu? Bu ciddi bir şey mi? Bunlar benim yanlarında olmak istediğim, birlikte olmak istediğim insanlar mı? Ve sokakları geçen gençleri, farklı milletleri, farklı cinsiyet ilişkilerini, farklı yaşları görüyordunuz. İhtiyacımız olan binlerce kişi değildi, belki de 70 veya 80 kişi vardı. Ama etrafta kalabalıklar toplanmaya başlayacaktı. Şöyle demediler: Neden böyle konuşuyorsunuz ki? İnsanlar tezahürat yaptılar, alkışladılar. Ve meydan okundu. Etrafımızda dolanmaya başlayan aptallardan bahsetmiyorum, ama bu mesaja bir çok olumlu rezonans oldu. Ve sonra bunu televizyonda görenler de oldu, çünkü ses bariyeri kırıldı ve haber yapıldı.

Öyleyse, o gün yaptığımız şey, yalnızca çok daha büyük ölçekte ihtiyaç duyulan bir mücadelenin başlangıcını temsil etmiyor, aynı zamanda her birinizin, hepinizin şehirdeki değişen gerçeği analiz etmesini ve Devrim Kulüpleri’ndeki diğer insanlarla, hangi şehirde veya Turda olursanız olun başkaları ile bir sürecin bir parçası olmaya yardımcı olan bir bilim insanları ekibine dönüşümünü temsil ediyordu: Bu aşamada nasıl hareket edeceğiz ve fazlasıyla ihtiyaç duyulan şey için halk kitlelerini nasıl öne çıkartacağız.

Bunları atlatmaya çalışıyorum, çünkü burada ne yaptığımızı ve başardıklarımızı hepimizin anladığından emin olmak istiyorum. İyi hissettiğimizi biliyorum. Perşembe gecesi burada çok iyi hissettim, gerçekten de iyi hissettim. Ve elbette birisi de bize harika bir akşam yemeği yaptı, bu da her şeyi daha iyi yaptı. Ancak bu akşam yemeği bizim yaptığımız şeyden daha iyi olamazdı. Neyin mümkün olduğuna, insanların kitlelerinin neleri yapabileceğine dair bir fikirleri olursa, bundan daha tatlı bir şey olamaz.

Öyleyse, gördüklerimiz, başardıklarımız, Perşembe gecesi nerede olduğumuzla ilgili olan şey şudur: sıradışı bir lider olan Bob Avakian tarafından geliştirilen teoriyi bir araya getirip gerçekten nasıl devrim yapacağımızı, bu ülkedeki göreceli olarak memnun olduğunu düşünen ancak esas olarak öyle olmayan bu halk kitlesini nasıl uyandırabileceğimizi; bugün gerçekten nasıl hazırlanabileceğimizi, insanların zihinlerini nasıl hazırlayabileceğimizi, onları nasıl organize edebileceğimizi, zemini nasıl hazırlamamız gerektiğini ve kitleyi ve öncüyü devrime nasıl hazırlayabileceğimizi, insanların sokağa çıkmaları gerektiğini ve gerçekten kazanmalarını sağlamak için bunu nasıl yapabileceğimizi biliyoruz. Bu teoriyi gerçekleştirdik, gerçeğe uyguladık ve bununla tutarlı bir plan geliştirdik, bununla orantılı olduk, ortaya çıktık ve dünyayı değiştirdik ve koşullar hakkında pek çok şey öğrendik. Farklı türden insanlar ve nasıl cevap verdikleri hakkında çok şey öğrendiğimi biliyorum – bu genç liseli öğrencileri görmekten çok memnunum, ancak yaşlıları da unutmamak gerek, Michigan’da arabalarını Lake Shore Drive’da bırakan ve yumruklarını kaldıran bir ailenin de bize katıldığını belirtmem gerekiyor. Tamam, bu yalnızca bir aile, fakat ben şu anda, devrim hareketini desteklemede rol alabilecek binlerce ailenin bulunduğunu ve aslında büyük bir değişim için bu açlığı hissettiklerini, bu riski almak isteyen insanların olduğuna inanıyorum. Bu çizgiyi aşmak, bu hareketi öğrenmek, onu desteklemek, kapsamak… bu sayede onlar da devrimci olabilirler. Ve elbette, Faşizmi Reddet (Refuse Fascism) inisiyatifine katılarak bu rejimi ortadan kaldırabilirler. Bu duruma kayıtsız değiliz.

Öyleyse birinci nokta: teori / pratik / teori – gördükleriniz, sizin yaptıklarınız, bizim yaptıklarımız. Ve bugün yaptığım, öğrendiğimiz temel teorik derslerden bazılarını toplamaya çalışmaktır. Çünkü bu bir okuldur, akademik olmayan bir devrim okuludur, skolastik bir egzersiz; aslında dünyayı radikal bir şekilde değiştirmenin gerçek bir parçası olan egzersizdir.

Ve öğrendiğimiz diğer bir şey de, insanların toplanmasıdır. Topladığımız kişiyi aldık, dışarı çıktık, kitlelere gittik ve kararlı bir tavır aldık. Bir planımız vardı, Drive’a kadar ilerleyecektik, ve görünüşe göre bazı insanlar yola çıkacaktı ancak birdenbire herkes koşarak karayoluna gitti [kahkahalar] Talimatları takip etmekle ilgili başka bir zaman konuşacağız… Bugün bu meseleye girmek istemiyorum, ama bunun da bir anlamı var. Özgün planımızın bir parçası olmayan bir gereklilik yarattınız ve bununla başa çıkabildik. Bunun burada insanların dikkatinden kaçmasını istemiyorum. Kilit nokta, bir sinire dokunduğumuz ve bu sinirin dokunulması gereken bir sinir olduğudur. Uyarılmalı, ancak sonrasında inşa edilmelidir.

Şimdi burada önemli olan şey şudur, bizler herhangi bir zaman için “Ah, El Paso’ya yönelik bir şeyler yapmalıyız ve Cumartesi günü de bu geçit törenini yapmalıyız, ve sonrasında buraya gelip tüm bu çalışma ve tartışmayı planlanlamalıyız” demedik. Hayır. BA’nın faşizm ve iç savaş konusundaki ve Demokratlar üzerine konuşmasındaki soru cevaplardan temel aldık ve ne yapacağımızı belirledik. Ve sonrasında, Cuma günü hepimiz, bu konuda çok açık ve çok derin bir şeye odaklanan  “Yeni Komünizmin ve BA’nın Önderliğinin Kritik Önemi” makalesini tekrar okumak için zaman harcadık.

Ve Lake Shore Drive’a yönelik “Vay, işte bu mükemmeldi, daha iyisi olamazdı” demedik. Aslında, “Ne var biliyor musunuz, ajitasyonumuz çözümümüzü ve BA’yı sunmaya pek de yeterli değildi” dedik. Bununla doğrudan cebelleştik ayrıca dolaylı olarak da “Kritik Önemi” makalesinin çalışma oturumunda bu durumla cebelleştik ve ertesi gün Billiken’de kamyonetten yönlendirilen ajitasyon gündeme geldi,  hatta sloganlar bile bu konuda tamamen farklı bir seviyedeydi.

Böylece birkaç kişiyi daha dahil ettik, toplumu etkiledik. Ve bundan daha fazla insanın toplanmasını sağladık. Şu an için halen embriyonik bir düzey bulunuyor. Bu ne anlama geliyor? Yalnızca başlangıç olduğunu… Geçit töreninde, dün gerçekleşen Bud Billiken geçit töreninde bize bir düzine insan, 15 kişi katıldı. Bunun önümüzdeki aylarda 2, 3, 4 kat büyütülmesi gerekiyor. Bu hafta öğrendiğimiz bu dersi almak zorundayız ve gerçekten onunla bir yere gitmek zorundayız. Küçük zaferlerimizi kutlamak doğrudur, ancak şu durumu anlamak zorundayız – kutlamaktan daha önemli olan şey aslında ne yaptığımızı anlamaktır.

Bunun önemli bir şey olduğunu görmelisiniz. Yaptığımız şey şudur, değişmiş nesnel bir duruma göre hareket ettik, belirledik, bilimi uyguladık, devrim stratejisinin yoğunlaşması olan taktik bir plan geliştirdik, dışarı çıktık ve kararlılıkla meydan okuyarak ve hareketli bir şekilde devam ettik. Planımız daha fazla insan getirdi. Ve durumu değiştirdik. Chicago kentinin önüne, buna tahammül edemeyeceğimizi ve ne yapmamamız gerektiğini koyduk. Ve bu da önemlidir.

Fakat, eğer bu Turun, bu Devrim Kulübünün, Bob Avakian’ın yapmaya çaba gösterdiği örgütlenmenin, bazı günlük konuşmalar veya günlük mücadeleler değil fakat gerçek bir devrime önderlik etmeye hazırlanan bir partinin amacı doğrultusunda hareket etmezsek hiçbir şey olmayacak, bütün bunlar çok fazla bir anlam ifade etmeyecektir.

Dolayısıyla amacımız budur. Şu an için hedefimiz, gelecek yıl boyunca binlerce insanı bu devrimle örgütlü ilişkilere sokmaktır. Ve bu okulun bir parçası olan her biriniz, Tur’a katılan her birinizin, bu gece derin düşünmesi, biraz okuma yapması gerekiyor ve buradan uçağa binecekseniz, uçakta bunu düşünün. Hayatım ne için olacak? Ya da en azından önümüzdeki üç ay veya bir yıl boyunca ne yapacağım? Ve bu durum, hayatınızın geri kalanıyla ilgili soruyu çözmenize yardımcı olacaktır. Bu konuda ciddiyim, asıl soru şudur: Buna devam edip, şehrimde bulunan Devrim Kulübü ile birlikte çalışacak mıyım, gerçekten sadece bir eylemci olmak için değil, gerçekten devrimci bir bilim insanı ve bazı teorileri inceleyen ve uygulamaya çalışan biri olmaya çalışacak mıyım? Daha önce olanlara geri dönülmemeli, çünkü bu geri dönüş sadece sizinle ilgili bir şey değildir, tüm bir devrim hareketiyle ilgilidir, insanlıkla ilgilidir, şu anda dengede olan şeyle ilgilidir. Birkaç düzine insandan pek çok kişiye, sonra da binlerce kişiye mi gideceğiz? Yoksa her zaman dön dolaş bu kadrolar mı olacak? ÖYLE DEĞİL Mİ? Biliyorum, bazılarımız belirli olan kişileriz! Ve daha fazla kişiye ihtiyacımız var, tamam mı? Ve bunun yanlış bir tarafı da yok, bu sürece daha fazla insan sokmanız gerekiyor.

Ve bu durum, her birinizle başlar ve şu anda yaşadığınız şeyin şu olduğuna eminim: Vay, bu çok ağır bir şey. Fakat bununla başa çıkmanın yolu şudur… evet, uykusuz bir geceniz olacak, fakat yalnızca kendi kafanızın içinde bu olacak. Devrim Kulübü’nde bunun bir parçası olan insanlarla bir konuşun. Gidin ve devrimin parçası olan insanlarla konuşun. Ne düşündüğünüzü ortaya koyun, bunun için mücadele edin ve sonra ne yapacağınıza karar verin. Burada herkes için bir yer var. Bilinçli devrimcilere ve Bob Avakian tarafından geliştirilen ve dünyada oraya çıkacak yeni komünizmi uygulamaya istekli olan insanlara ihtiyacımız var, bir önder var, bir çıkış yolu var – bunu yapabiliriz. Bob Avakian gibi birinin böyle bir zamanda hayatta olması nadir görülen bir şeydir. Bunu uygulamaya çalışıyoruz. Ama, bu meseleyi sadece inanma olarak görmenizi istemiyorum …bunu bilimsel olarak ele almalısınız… Bu sorumluluğu omuzlamak isteyen bugün böyle bir önderin bulunmasının bizim için büyük bir fark yarattığını iddia edebilirim. Kendisi yaptığımız her şeye dahil olur [alkış] İnsanlar şöyle derler: “Peki ama Bob Avakian nerede? O burada değildi.” Oysa ki gerçek anlamda buradaydı. Hayatlarını değiştiren her birimize önderlik ediyor. O hepimizin içinde kolektif şekilde bulunuyor. O buradadır, çünkü kendisi devrim yapacağımız çerçeveyi geliştirmiştir. Bu çok önemlidir, sadece şu an sahip olduğumuz çerçeveye değil aynı zamanda BA’nın devam eden önderliğine de sahibiz. İhtiyacımız olan şey bu ve bu da bizde mevcut. Tarihte böyle bir zamanda bunu israf etmeyelim.

Değerlendirmeniz gereken şey işte budur ve bunu yapmanıza bizler yardım edeceğiz. Size yardımcı olacağız. İnsanların farklı problemlerle yardıma ihtiyacı olduğunu elbette anlıyorum, insanların aileleri var, ailelerinde hastalıklar var, insanlar destek için onlara güveniyor, insanların ödeyecekleri öğrenci kredileri var, insanlar içinde bulundukları kuşakların beklentilerini taşıyorlar, seni okula göndermek için buraya kadar gelip sınırları aştık derler, peki şimdi ne yapacaksınız? Size denen her şeyi fırlatıp atacak mısınız? …ya da cevabınız, dünyada gerçekten bir fark yaratmak ve insanlığı kurtarmak için bunu uygulamayı sürdüreceğiniz şeklinde mi olacak? Ve sizleri geri çekmek ve fazla ileri gitme diyen insanlarla da mücadele etmeniz gerekecek. Hayır demelisiniz, bu gerekli, mümkün ve kesinlikle arzu edilir bir şeydir – ve buna anne, baba, erkek kardeş, kız kardeş, komşu, arkadaş ya da kim olursa olsun dahil olmalıdır.

Bu yüzden, bu bize kalmış bir durumdur ve bunu iyi yapmak zorundayız. Ancak, şu anda tam olarak bunu yapamıyorsanız, bu ortadan kaybolmanız gerektiği anlamına gelmez. Kabul etmeyeceğiniz şeyler varsa, bu hareketi mümkün kılma yollarını, onunla ne yapacağınızı bulmalı ve mücadele etmeye devam etmeliyiz. Ama aslında bugün olmak istediğim yer burası değil. Çünkü kendim için konuşuyorum ve bu harekete öncülük eden başkaları için, hem her gün daha fazla yerdekilerin yanı sıra, hem de bizlerin diğerleri için – çoğunuzdaki değişimi gördüm. Potansiyeli gördüm. İnsanların sadece dört aylık bir süre içinde nasıl olgunlaştığını toplu olarak gördük. Ve gerçekten de bu durumu takdir etmelisiniz – yalnızca bu sürecin bir parçası olduğunuz için memnuniyet duygusuyla değil, neyin yönlendirildiğini, ne yapıldığını ve nerede olduğunuz anlamında takdir etmelisiniz, bunun insanlığın geleceği için ne anlama geldiğini düşünerek takdir etmelisiniz.

Sonuçta Baltimore’daki kadının bize sorduğu şeye geri dönüyoruz: “Orada olacak mısınız?” Her birinize, hepinize söylüyor ve topluca hepimize söylüyor. Dışarı çıktık ve temsil ettik. Tişörtleri giydik. Eğer, BA Speaks: Revolution, Nothing Less! (BA Konuşuyor: Devrim, Daha Azı Değil!) tişörtünü giymişseniz, bunun ne anlama geldiğini de bilmelisiniz. Buna ihanet edemezsiniz. Diğer insanlar için de mücadele etmelisiniz. Eğer BA’nın tişörtünü giymişseniz, bu önderin ve kendisinin önderliğinin ne anlama geldiğinin hakkını vermelisiniz. Dolayısıyla “Orada olacak mısınız?” sorusunun cevabı şudur: “Daha azını yapamayız!”

Okulun parçası olan herkesi, ilk kez gelenleri, bu gece burada olamayanları gerçekten takdir ediyoruz ve bizler yaptığınız şeyi takdir ediyoruz – yalnızca yaptınız şeyin kendisinden ötürü değil, yaptığınız şeyin insanlığın geleceği açısından bu zamanda ne anlama gelebileceğinden ötürü takdir ediyorum. Söylemek istediklerim bunlardır. Çok teşekkür ederim.




Kuzey Kutbu Yanıyor, Grönland Eriyor, Sistem İnsanlığı ve Doğayı İnfaz Ediyor

Editörün Notu: Aşağıdaki yazı 2 Eylül 2019 tarihinde revcom.us web sitesinde yer almıştır. Çevirisini takipçilerimiz için aktarıyoruz: Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/611/arctic-burns-greenland-melts-en.html


İklim değişikliği hızlanmaya devam ediyor, gezegendeki etkileri daha da sertleşiyor ve şu an Kuzey Kutbu büyük zorluklar yaşıyor. Kuzey Kutbunda ve tüm gezegen için işlerin ne kadar hızlı ilerlediğine dair iki büyük felaket belirtisi Temmuz ve Ağustos aylarında ortaya çıktı. 1 Ağustos’ta Grönland’ı kapsayan buz tabakası bir gün içinde hiç olmadığı kadar eridi ve okyanusa 12,5 milyar ton su iletti. Son iki ay boyunca, Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzeyi de dahil olmak üzere görülmemiş orman yangınları Alaska’dan Sibirya’ya yayıldı. Devasa yangınlar ormanları tahrip etti ve gezegeni daha fazla ısıtan çok miktarda sera gazı salımına neden oldu.

Ekolojik-felaketin dehşeti her geçen hafta hızlanıyor. Peki niye? Çünkü kapitalizm-emperyalizm, acımasız ve anarşik kar ve rekabet avantajı peşinde koşarken, sadece çevreyi perişan etmekle kalmıyor, aynı zamanda bunu sürdürmeye de zorlanıyor, mesela çılgınca kar elde edebilmek için atmosfere gittikçe daha fazla karbondioksit enjekte ediyorlar!

Gezegen yanıyor, kapitalizmi sona erdirmek ve dünya çapında komünizme geçiş olarak sosyalist bir toplumu yaşama geçirmek için devrimden başka bir seçenek bulunmuyor. Ancak bu sayede gezegeni ve insanlığı kurtarmak için gerçek bir şans mevcuttur! Bu devrim, insanlığın doğanın geri kalanı ile ilişkisinin bilinçli bir şekilde yeniden yapılandırılmasını içerecek gerçek bir devrim olacaktır. Ve bu da ancak kapitalizmin yıkılmasıyla başarılabilir.

Grönland Eriyor!

Grönland buz tabakasının benzeri görülmemiş şekilde erimesi, milyonlarca insanın yaşadığı dünyadaki kıyı bölgelerini tehdit ediyor. Gezegendeki en büyük iki buz kütlesinden biri olan Grönland buz tabakası tamamen erirse, deniz seviyesi yaklaşık 20 metre yükselir; bu da New York, Miami, Londra, Şanghay ve Mumbai gibi şehirlerin suların altında kalması anlamına gelir.

Gezegenin diğer tarafında ise, dünyanın en büyük buz kütlesi olan Antarktika buz tabakası da eriyor. Tam bir erime, deniz seviyesini 200 metreden fazla yükseltecek ve mevcut sahil şeritlerini tanınmayacak hale getirecektir.

İklim bilimcileri uzun yıllardır buzulların erimesine yönelik küresel alarm çalıyor olsalar da, mevcut buz kaybı oranı önceki tahminlerden çok daha kötü. Buzun erimesi tahminleri zor olsa da, Liège Üniversitesi’nde iklim araştırmacısı olan Xavier Fettweis, şu anki modellerin Grönland’da 2070’e kadar, 50 yıla kadar böylesi bir erime oranı beklenmeyeceğini belirtti.

Bilim adamları hem Grönland hem de Antarktika buz tabakasının zaten devrilme noktaları olarak adlandırılan noktaya yaklaştığı konusunda uyardılar. Bu durum, gittikçe daha kötüye giden değişikliklerin sürebileceği, küresel ısınmaya neden olan tüm insan faaliyetleri EĞER durmaz ise buzulların erimeye devam edeceği anlamına geliyor. Bu devasa buz tabakalarının tamamen erimesi (bazıları kilometrelerce derinlerdedir) yüzyıllar sürebilir, ancak hem insan toplumu hem de doğal dünya için sonuçlar çok büyük olacaktır. Bu süreci ŞİMDİDEN durdurmak zorundayız yoksa gelecek nesiller yapılanlardan ötürü çok büyük bir bedel ödeyecek.

Kuzey Kutbu Yanıyor!

Buz tabakaları erirken, orman yangınları Sibirya, Alaska, Grönland ve Kanada da dahil olmak üzere Kuzey Kutbu’nun büyük bölgelerini sarmış durumda. Küresel ısınma, orman yangınlarının artmasındaki önemli bir faktör. Yaz aylarında yangınlar daha uzun ve daha sıcaktır. Bunlar ormanları kurutur, yangınların büyüklüğüne ve yoğunluğuna ek olarak daha da yanıcı bir materyal oluşturur.

Alaska’da bu yıl iki milyon dönümden fazla alan yandı. Alaska’da 2018’deki tüm orman yangınlarına kıyasla bu yıl Alaska’da çıkan yangınlar, ülkeyi şok eden ve uluslararası haberi yapılan tüm orman yangınlarından daha fazlaydı. Alaska’daki yangın dönemi genellikle Ağustos ayının sonunda sona erer, ancak bu yaz 200’den fazla yangın devam etti. Geçen hafta yeni bir büyük yangın olan McKinley Yangını, Anchorage’nın 80 mil kuzeyinde patlak verdi ve şehri zehirli dumanla doldurmaya devam ediyor.

Sibirya’daki yangınlar başladıktan üç ay sonra dahi etkisini sürdürüyor. 6 Ağustos’ta, Rusya’nın orman servisi aktif olarak 161 yangınla mücadele ettiğini ve 295 yangınla mücadele etmekten vazgeçtiğini ve onları uzaydan izlediğini bildirdi.

Rus hükümeti yangınları haftalarca görmezden geldi. Yangınlardan çıkan duman havayı zehirledi. Çok eski ormanlar alevler içinde yükseldi, tamamen tahrip oldu. Hükümet, bunların “ekonomik açıdan uygun olmadığını” iddia etti. Rus hükümeti, hükümetin harekete geçmesini talep eden bir milyondan fazla kişinin dilekçe imzalamasının ardından nihayet konuyla ilgili bir olağanüstü hal ilan etti.

CNN, Rus yangınlarından çıkan dumanın ülkenin neredeyse yarısına yayıldığını ve hatta ABD’nin batı sahiline ulaştığını bildirdi. Krasnoyarsk bölgesinde, yangınlardan 60 mil uzakta, 32 yaşında elinde bebeği olan bir kadın durumu Phys.org web sitesine aktardı: “Tüm vücudumuzun dolduğunu hissediyoruz. Nefes alacak durum kalmadı. Bundan kaçamıyoruz… Çocuklar ve yetişkinler hiç durmadan öksürüyorlar.”

Yangınlar yalnızca iklim değişikliğinden kaynaklanmıyor, küresel ısınma sürecini de hızlandırıyor. Greenpeace Rusya’ya göre, Ağustos ayı başından itibaren Sibirya’daki yangınlar 166 milyon ton CO2 salınımı yaptı – yılda yaklaşık 36 milyon araba bu salınımı yapıyor. Kuzey Kutbundaki yangınlar, iklim açısından da özellikle tehlikelidir; çünkü siyah kurumlar Kuzey Kutbu buzu üzerine yerleşir ve bu buzulların erimesini hızlandırır, çünkü koyu renkler ışığı emer ve beyaz da onu yansıtır. Yangınlar ayrıca ormanların havadan CO2 alması nedeniyle, iklim değişikliğinin itici güçlerinden biri olan ormansızlaşmaya da katkıda bulunuyor.

İnsanlık ve Gezegen İçin Bir Kavşak

Durum acildir. Hatalı ve “Yeni Yeşil Mutabakat” gibi sonuçsuz çözümlere ve kitlelerin öfkesini burjuva seçim saçmalığına (BSÇ) kanalize eden girişimlere meydan okunmalı ve bunlar siyasi açıdan mağlup edilmelidir. Bunlar “çözümün parçası” değildir – bunlar halka gerçek problemi görmelerinde ve bunu çözmek için gereken yolu bulmalarında büyük zarar veren, oyalayıcı ve yanlış yönlendiren şeylerdir.

Yeni Yeşil Mutabakat hakkında bir makalede belirtildiği gibi, “Yalnızca iki seçenek var: Ya gezegende çevresel felaketin kontrolsüz bir şekilde sürmesine, ayrıca saldırganlık savaşlarında ve Siyahi-Melez halka, kadınlara ve mültecilere karşı baskıda yoğunlaşan ve süregiden dehşetlere izin vereceğiz; VEYA bir devrim, kapitalizm-emperyalizm sistemini devirmek için gerçek bir devrim yapacağız.”

Böyle bir devrim, bu sistemin yaptığı korkunç bir manzara ile karşı karşıya kalacaktır. Biraz orada biraz burada birkaç dokunuşla her şey yoluna girmeyecektir, böylesi bir durum söz konusu olmayacaktır, mücadele etmek gerekecek ve yaşanılabilir bir gezegene yeniden geri dönmek devasa bir çabayı gerektirecektir. Ancak “her şeyden kar sağlamaya çalışmak” ve “ya yayıl ya da öl” şeklindeki toplumsal ilişkiler insanlığı boğmayacaktır, bu açıdan bilimsel yöntem ve yaratıcı ruh çok başka bir seviyede açığa çıkarılıp uygulanacaktır ve bu da her şeyi değiştirebilir.

Yeni sosyalist sistemin bunu nasıl yapacağı, Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa çalışmasında Bob Avakian (BA) tarafından ortaya konmaktadır. Ayrıca bunu gerektiren derin nedenler ve ihtiyaç duyulan devrimci yol, BA’nın “Neden Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz?” konuşmasında ortaya konulmaktadır.

Elimizdeki tek seçenek budur. Bunu gerçek yapmanın bir parçası olun!




Fruitvale Station’ı Bob Avakian İle Birlikte Seyretmek

Editörün Notu: Bu yazı ilk kez 22 Ağustos 2014 tarihinde Revolution gazetesinde yayınlanmıştır. 22 Nisan 2019 tarihinde ise yeniden duyurusu yapılmıştır. Başlıkta ve yazıda ismi geçen “Fruitvale Station”, Ryan Coogler tarafından yazılan ve yönetilen 2013 yapımı etkileyici bir biyografik filmdir. Türkçesi “Son Durak” olarak da bilinmektedir. Yazının kaynağı için bkz: https://revcom.us/a/349/watching-Fruitvale-Station-with-Bob-Avakian-en.html


Bilmeyenler için anımsatmak gerekir ki, Fruitvale Station çok güçlü, dokunaklı ve acı veren bir filmdir. Bu film, Oscar Grant’ın yaşamının son gününü anlatır. Oscar 22 yaşındadır, silahsız bir Siyahi erkektir, kendisi Bay Area Rapid Transit polisi tarafından 2009 Yılbaşı gecesi katledilir. Yılbaşı gecesi kutlamalarından eve dönmektedir, ancak polis Oscar’ı ve arkadaşlarını taciz eder, Oscar’ı metro platformu üzerinde yüzü yere yatık bir şekilde yere yatırır ve sırtından ateş ederek onu vurur.

Fruitvale Station filmini Devrimci Komünist Parti Başkanı Bob Avakian (BA) ile birlikte izleyeli pek de uzun zaman olmadı. Filmin sonuna doğru, kahreden, yürekburkan, sinir bozucu sahneler izleyiciye gösterilir: Polis, Oscar’ı sırtından vurur; Oscar’ın kız arkadaşı çılgınca koşar ve ne olduğunu anlamaya çalışır; Oscar’ı sevenler biraraya gelirler ve umutsuzca hayatta kalıp kalamayacağını beklemeye başlarlar, ancak en sonunda kendisinin sonsuza dek gittiğini farkederler.

Bu sahneler başladığı zaman BA’ya baktım. Hıçkırarak ağlıyordu. Yalnızca gözleri dolmamıştı. Hıçkırıyordu. Ve kapanış sahneleri geçerken, birkaç dakika boyunca yürek burkan ve öfkeden kaynaklı gözyaşları arasında ağlamaya devam etti.

Bu benim için çok büyük bir etki yarattı. BA, Oscar Grant’i şahsen tanımıyordu. Ancak cinayetini  son derece açık ve içten bir şekilde hissetmişti. Bence tepkisi Bob Avakian’ın kim olduğu, neyi temsil ettiği ve neyle ilgili olduğu hakkında çok şey anlatıyor.

BA, tam anlamıyla 50 yıldır bu sisteme karşı savaşıyor. Kendisi, yaklaşık 45 yıldır devrimci bir komünist. Devrimci Komünist Parti ABD’ye neredeyse 40 yıldır önderlik etme sorumluluğunu üstlendi. Ve geride kalan birkaç on yıl içinde, teoriyi güçlendirdi ve insanlığın özgürleşmesi için devrim bilimini derinleştirdi, aynı zamanda partiye ve bu devrim için çalışan harekete pratik önderlik sağladı. Tüm bunlar, yalnızca muazzam bir çalışma değil aynı zamanda ABD’nin tarihini ve/veya BA’nın kişisel tarihini bilenlerin fark edeceği gibi, -özellikle de ABD hükümetinin devrimci liderlere yönelik izlediği süreç düşünülürse- bu süreç muazzam bir risk ve fedakarlığı da içeriyordu. Ve tüm bu onlarca yıl boyunca ve yukarıda açıklanan her şeyle, BA, halk kitlelerine beslediği aşk ve duygu ile, kitlelerin gereksiz yere acı çektiği tüm biçimlere karşı öfkesini ve nefretini göstermiştir, tüm dünyadaki kitleleri özgür kılmak için devrim ateşine sahiptir. Bunu bütün bedeni ile hissetmektedir.

Fruitvale Station‘ı BA ile seyretme deneyimi hakkında söylenebilecek daha pek çok şey var. Ancak iki noktayı vurgulamak istiyorum.

Öncelikle, BA’nın bu filme verdiği tepkide, devrimci komünistler ve insanlığın durumundan endişe duyan, baskı ve adaletsizlikten nefret eden herkesin üzerinde düşünmesi gereken, bundan yansıyan öğrenilecek bir şeyler olduğunu düşünüyorum. BA’nın yaptığı tüm çalışmalarda, teorik alanda yaptıklarında ve yapmaya devam ettiği işlerde, Oscar Grant’in infazı gibi polis cinayetlerinin ve sayısız diğer zorbalıkların neden devam ettiğini daha derin bir şekilde anlamak için, tüm bunların bağlı oldukları en büyük resim açığa çıkarılmakta ve bu zorbalıkların devrimle nasıl sonlandırılabileceği gösterilmektedir. Tepkisi şöyle değildir: “Ah, elbette, bunlar her zaman oluyor, ne bekliyorsunuz ki?” Aksine, hem Oscar’ın çalınan hayatının acısını çok keskin hissettiği için, hem de öfkesinden ötürü ağlamıştır; çünkü kendisi, bunun gibi zorbalıkların tamamen gereksiz olduğunu ve insanlığın bu şekilde yaşamak zorunda olmadığını bilmektedir.

Bu durum, beni burada belirtmek istediğim ikinci bir noktaya getiriyor – ve yukarıdaki ilk nokta çok önemli ve bununla çok ilgili olsa bile, daha fazla vurgu yapmak istediğim bir şey var. Bu mektubu sonlandırmak istediğim nokta şudur: BA’da tam olarak neye sahip olduğumuzu daha iyi fark etsek ve bunu takdir edip buna göre davransak iyi olacak.

Bir kez daha tekrarlamak istiyorum: BA’da tam olarak neye sahip olduğumuzu daha iyi fark etsek ve bunu takdir edip buna göre davransak iyi olacak.

Ve “daha ​​iyi” dediğimde buradaki “biz” pek çok farklı insanı ve izleyiciyi işaret eder. Evet, kesinlikle devrimcilerden, komünistlerden ve zaten BA’ya derinlemesine aşina olan ve destek veren herkesten bahsediyorum. Ancak “biz” derken, aynı zamanda şu anda -ya da yakın zamanda- bu devrimci lider hakkında bilgi edinenleri ve onu tanımaya başlayanları da kastediyorum. BA’dan alıntı yapmak gerekirse, “Bu sistemin fırlattığı, değersiz bir şey olarak yaklaştığı” “bu” insanlar, “kendi baskılarını sona erdirmek için değil aynı zamanda tüm baskıyı sona erdirmek ve tüm insanlığı özgürleştirmek için bir mücadelenin bel kemiği ve itici gücü olabilirler”.

Burada ve dünyada her dakika, her gün acımasızca baskıya maruz kalan tüm halk kitlelerine… ve bu baskıya doğrudan maruz kalmayan, ancak bu baskının artık olmayacağı bir dünya için çaba sarfeden bütün herkese şunu demek istiyorum: Bob Avakian’ı bilmiyorsanız veya onu yeni öğrenmişseniz, bu sizin suçunuz değildir. Ancak sizin ve milyonlarca insanın, bu devrimci önderin bizim için ne kadar nadir ve değerli olduğunu anlaması ve bu gerçekliğe göre hareket etmesi gerekiyor.

BA yalnızca devrimin önderi değildir, aynı zamanda halk kitlelerinin de en iyi dostudur. Devrim yapmak için gereken bilimsel yöntemi, stratejiyi ve vizyonu ortaya koyan, insanlığın gereksiz yere yaşadığı tüm dehşetlerin artık olmayacağı, dünyanın radikal bir şekilde değişerek yeni bir dünya haline gelmesi için teori alanında on yıllarca çalışma yapmış bir önderdir. Halen ileri bilimsel yöntemi geliştirmeye devam ediyor ve bu yöntemi devrimin önüne dikilen bütün büyük meselelere ve engellere uyguluyor. Bütün bunları insanlar için, herkesin anlayabileceği, ele alabileceği ve ilham alacağı şekilde ayrıştırabiliyor. Kendisi burada, dünyadaki en güçlü emperyalist ülkede devrim yapabilmek için partiye önderlik sorumluluğunu üstlenmiştir. Yaşamını insanlığın kurtuluşuna adamıştır. Tüm bunlardan dolayı, bu devrime çaresizce ihtiyaç duyan halk kitleleri için derin, viseral bağlar ve hisler barındırmaktadır.

Böylesi bir önder çok nadir ortaya çıkar. Ve böylesi bir durum gerçekleştiğinde, yapabileceğimiz en kötü şey, bunu tanımakta başarısız olmak, buna göre davranmamak, ciddiye almamak veya bunu kabul etmemektir. Bunun yerine, kendisine katılsak da katılmasak da, kendisini onlarca yıldan bu yana bilsek veya yeni öğrensek de, hepimiz BA’nın dünya halkları açısından ne anlama geldiğini ve neyi temsil ettiğini tam olarak anlamalı ve bunu benimsemeliyiz. Devrim ve insanlığın kurtuluşunun en büyük meseleleri, onun kim olduğu ve devrimci bir önder olarak neyi temsil ettiği konularında öğrenebileceğimiz her şeyi öğrenmeliyiz. BA’nın çalışmalarını ve vizyonunu ve bu partiye ve devrim hareketine sağladığı önderliği bilmesi gerekenler sadece bizler değiliz: milyonlarca insanın tüm bunları bilmesi gerekiyor ve bunun da toplumun tamamını etkilemesi gerekiyor.

Dahası ve en önemlisi, dünya halklarının bu önderi kaybetmesinin ne anlama geleceği gerçeğiyle de tamamen yüzleşmeliyiz ve resmi olarak iktidar mensupları ve BA’nın temsil ettiklerinden nefret eden, onu yıkmaya, susturmaya ve halk kitlelerinden koparmaya çalışan bazı insanların ve güçlerin bulunduğu meselesini son derece ciddiye almalıyız. Ve kesinlikle böyle bir şey olmasına izin vermemeliyiz.

Bu durum, BA’yı korumak ve savunmak için elimizden gelen her şeyin yapılması gerektiğini ciddiye almak demektir. Bu durum, BA’ya iftira atıp kişisel yönden saldıranlara bir milimetre dahi boşluk bırakılmayacağı anlamına gelmez, çünkü bu saldırılar ve iftiralar, zehirli atmosfer yaratmanın ve dünya halklarından BA’yı koparmak için gerekli koşulları yaratmanın bir parçasıdır. BA’yı korumak, savunmak ve etrafına bir duvar inşa etmek demek, düşman kampın bir parçası olmayan fakat kibirli, sinsi ve iftiracı iklimden etkilenen, BA’nın karşısına dikilen ancak kendisiyle ciddi bir şekilde etkileşim kurmamış, onun çalışmalarını incelememiş kişilere de cesurca ve kararlı bir şekilde meydan okumak demektir. Bu tip girişimlerin, BA’yı izole etme ve onu halk kitlelerinden koparmanın koşullarını kolaylaştıran bir yönü bulunmaktadır.

Hayattaki çok az şey, çok geç öğrenilen kritik bir dersten daha trajiktir. Ve BA’nın insanlardan kopartılması gerçekten bir trajedi olacaktır ve bu durumda insanlar şunu diyecektir: “Vay be, keşke burada olanları daha önce farkedebilseydim.”

Ama iyi haber şudur: Çok geç değil. Biz ve gezegendeki halk kitleleri şu an BA’ya sahibiz. Bunun ne anlama geldiğinin farkına varmamız ve herkesin bilmesini sağlamamız iyi olacaktır.

https://www.fullhdfilmizlesene.net/dram-filmleri-izle/son-durak-fruitvale-station-film-izle/

 




5 Yıl Sonra Ferguson’dan Yansımalar

Editörün Notu: Aşağıdaki yazı 5 yıl önce Ferguson-Missouri’de Michael Brown’un katledilmesi ardından gerçekleşen mücadeleye doğrudan önderlik yapma sorumluluğunu üstlenmiş Devrim Kulübü üyesi bazı yoldaşlar tarafından yazılmıştır. Türkçe çevirisini yeni komünizm takipçileri için aktarıyoruz. Makalenin aslı için bkz: https://revcom.us/a/609/reflections-on-ferguson-five-years-later-en.html


Geçtiğimiz hafta Ferguson isyanının beşincisi senesiydi. Liseyi yeni bitirmiş Michael Brown isimli bir genç, St Louis’in bir banliyosü olan Ferguson – Missouri’de elleri havada olmasına rağmen bir domuz tarafından vuruldu. Bu da yetmedi: Domuzlar Michael Brown’ın ölü bedenini saatlerce sokakta bıraktılar. Cansız bedenin yattığı yerdeki Siyahi mahallelerde öfke hızla yayıldı, “eski Güneyli” kurbanların linç edilmesine benzer bir şekilde insanlar ayağa kalktı, ağır şekilde silahlanmış polis karşısında kendilerini haklı olarak savundular. Gençler her gece mücadeleyi sürdürdü, Al Sharpton gibi bir “itfaiye erinin” ve diğer pek çok kişinin “en iyi çabalarına” rağmen bu sistem onları eski yaşamlarına geri sürdü.

Devrim Kulübü üyesi olanlar da dahil olmak üzere ülke çapında radikal ve devrimci gençlik bu ayaklanmayı desteklemek için Ferguson’a geldi, pek çok kişi de kendi şehrinde gösterilere katıldı. Siyahi gençlik tüm ülke çapında sokaklara çıktı. Diğer milletlerden gençlik, özellikle çok sayıda beyaz genç bu sürece katıldı, artık “hangi taraftasın?” deniyordu. Yeni bir şeyler sahneye geliyordu. Mahkeme geçtiğimiz yıl Kasım ayında “iddianame yok” kararı ile Michael Brown’ın katilinin serbest kalmasını sağladı, bu kez daha fazla insan sokaklara çıktı, ülke çapında binlerce, on binlerce kişi sokaklardaydı. Gece gündüz bir ayı aşkın bir süre sokaklara çıkıldı, otobanlar engellendi, günlük işleyiş bozuldu. Polis çok ağır ve militarize şekilde karşılık verdi, ancak çoğunlukla geri çekilmek zorunda kaldılar.

Milyonlarca insanın kafasında Siyahi halka yönelik baskınn derinliği ve kapsamı ile ilgili önemli sorular bulunuyor… bunun neden devam ettiğini ve bununla ilgili ne yapılması gerektiği sorguluyorlar… ve bütün bunların nereden geldiği sorgulanıyor. İnsanlar bir araya geldiklerinde kendi potansiyel güçlerini anlamaya başlıyorlar.

Ferguson-Missouri'deki Protestolardan Bir Kesit
Ferguson-Missouri’deki protestolardan bir kesit – 25 Kasım 2014

Bununla birlikte egemen sınıfların Demokrat Parti kanadı, Bob Avakian’ın tabiri ile protestoları “kafesleyip evcilleştirmek” için zaman kaybetmeden harekete geçti. Obama yönetimi, seçilen aktivistleri bir toplantı için Beyaz Saray’a topladı. Polis ve halk arasında “anlayışı” ve uzlaşmayı geliştirmek ve birlikte çalışmak ve gelişim göstermek için “reformları ve programları” teşvik eden bazı seslerden platform oluşturuldu ve medyada tanıtıldı; ve bazı sesler de -direnişi sürdürenler ve isyan edenler yani devrimin sesleri- “bastırıldı”. Mevcut politikada insanların anlayışını değiştirip ileriye götürecek yolu belirleyen kimlik politikaları ve restoratif adalet çerçevesi, egemen sınıfın tepesindeki güçlerden destek aldı.  Çok noktalı karmaşık reform programları ortaya kondu. Siyahi politikacıların geçit töreni başladı, bölge avukatı, belediye meclisi ve belediye başkanına Siyahi politikacılar seçildi ve pek çok yeni Siyahi polisler işe alındı ​​- Ferguson polisindeki Siyahi domuzların sayısı, isyandan bu yana 4’ten 22’ye çıktı. Siyahi polis şefleri de bu süreçte atandılar. Obama Adalet Bakanlığı (DOJ) yeni bir “hesap verebilirlik dönemi” getirmeyi vaat eden “rıza kararnamelerinin” tanıtımına başladı. Polislerin vücutlarına kameralar yerleştirildi.

Bu arada, gösterilerde tutuklananlar hakkındaki ağırlaştırılmış suçlamalar ve cezalar düşürülmeye başlandı. Mücadelelerde en az altı aktivist -ki bazıları şüpheli koşullarda- hayatını kaybetti. Mücadeleler devam etti – halk kitleleri, özellikle de Siyahi gençler, 2015 yılında polisin Freddie Gray’i katletmesinden sonra Baltimore’da ayaklandı ve Ekim 2015’te New York’ta, Devrimci Komünist Parti (DKP) ‘nin inisiyatifi ile düzenlenen bir koalisyon olan Rise Up October hareketinde 3.000 gösterici toplandı. Fakat özellikle Trump’ın seçim süreciyle birlikte mücadele azaldı.

Beş Yıl Sonra Ne Değişti?

Şimdi, beş yılın ardından ne değişti? En başta, Michael Brown’ın ölümüyle açığa çıkan isyanların ardından, kısmen bu isyanlara karşılık olarak faşist ve açık bir beyaz üstünlenmecisi olan Trump göreve geldi. Polis cinayeti oranı, vücut kameraları ve diğer şeyler 2014’ten bu yana değişmedi. Bu mesele halen salgın hastalık durumunda ve yılda yaklaşık 1000 can alıyor. Birini öldürdükten sonra suçlanan polislerin oranı aynı kaldı, bu da neredeyse “sıfır” demek. Duruşmalara giden polisler de tıpkı eskisi gibi aynı oranlarda beraat etmeye devam ediyor.

Ferguson'da katledilen Michael Brown
Ferguson’da polisler tarafından katledilen Michael Brown

Ferguson’daki En Önemli Dersler

Buradaki ders, isyanın ve kitlesel mücadelenin hiçbir yararı olmadığı DEĞİLDİR. Tam tersi. Özellikle Ferguson’un yaptığı gibi bir noktaya gelince kitle mücadelesi, işleri devrime doğru ilerletmede son derece kritik bir rol oynayabilir. Halk kitleleri baş kaldırıyor –NASIL KAZANIRIZ– Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz‘den alıntılamak gerekirse; toplum “sarsılıyor” ve “birçok kişi normalde kabul ettiği şeyleri sorguluyor ve direniş gösteriyor”. Bu durum mücadelelerde ve yeni gelişen bazı şeylerde ortaya çıkmış durumda, ancak yeniden ve yeniden vurgulanmayı hak ediyor.

FAKAT geçen beş yılın acı bir şekilde açığa çıkardığı şey, Bob Avakian’ın Niçin Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz‘de ileri sürdüğü gibi: “Beyaz üstünlenmeciliği ve kapitalizm – bunlar bu ülkenin gelşiminde tamamen birlikte örülmüşlerdir ve birbirlerine “sıkı şekilde” bağlıdırlar, beyaz üstünlünmeciliğine gerçekten bir son vermeye çalışmak bu ülkenin dokusuna işlenmiş kapitalizm sistemini parçalayacaktır. Beyaz üstünlenmeciliği ve kapitalizm -son kertede birini devirmeden diğerini devirebilmek olanaklı değildir.” Ferguson sonrasında izlenenler gibi, bu sistem altında hiçbir reform geçici ve sınırlı olmanın ötesinde bir şey yapamaz.

Bu gerçekten doğrudur, BA’nın da dediği gibi iki seçenek var -“ya bütün bunlarla yaşanılacak, gelecek kuşaklar aynısını ve hatta daha da beterini yaşayacak – veya bir devrim yapılacak!

Bu bakış açısıyla, bu mücadeleler oldukları şekliyle bırakılamazlar veya yalnızca desteklenemezler -hatta yalnızca militan bir şekilde desteklenemezler- ancak bunlar devrimci bir anlayışla, kararlılıkla ve örgüt ile mücadele yolu ile dönüştürülmelidir.

Dolayısıyla ne YAPILMASI gerekiyor? Bir kez daha BA’nın Niçin Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var ve Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz? konuşmasından aktaralım:

“Dolayısıyla bu anlayış ve yönelimle birlikte, beklerken nasıl hızlandıracağız? Bunu yapabilmek şu formülasyonda yoğunlaştırılmış şekilde yer alır: “İktidara Karşı Savaş ve Devrim İçin Halkı Dönüştür.” Bütün bunların amacı nedir? – Devrim! BAsics 3:1’de bunu şu şekilde belirttim: “İşin temeline inelim. Bir devrime ihtiyacımız var. Son tahlilde diğer her şey saçmalıktır.” Bu bir başka yalın ve temel bir hakikattir. Halka gitmemiz gerekiyor -bir iki kişiye, az sayıda insana değil, ülke çapında her toplumdan halk kitlelerine gitmek – doğrudan devrimle gitmek gerekiyor, yalnızca “orada bulunmak” için veya sınırlı çerçevede bazı düşünceleri “götürmek” için değil. BAsics 3:1’de şu şekilde belirtilir: Devrim için her tür mücadelede insanlarla birleşmemiz gerekiyor, fakat bu sistem altında insanların yüzleşmek durumunda kaldığı devasa sorunları ve canavarca zorbalıkları devrimden başka bir şeyin çözeceğini düşünmek de saçmalıktır. Doğrudan devrimle insanlara gitmek temelinde, o yerden gelerek, adaletsizlik ve baskıya karşı mücadele eden insanlarla bir araya gelmemiz ve daha fazla insanı kazanmak ve daha fazla insanın devrim ihtiyacını ve olasılığını görmesi için mücadele etmemiz gerekiyor.”

Burada, diğer güçlerden gelen (ve Obama tarafından desteklenen) reformist çizginin Ferguson’daki mücadeleyi baltaladığını ve kısırlaştırdığını söylemek durumundayız, bunlar DKP’nin kendi içinde devrim davası için en çok ihtiyaç duyulan şeylere devrimci oryantasyona ve strateji meselelerine de zarar vermiştir. Bir dereceye kadar bizler yukarıda belirtilenler doğrultusunda devam etmedik ve bu nedenle temel olarak o sırada gereken öncü rolü de oynamadık. Devrim Kulüpleri ve partiden etkilenen insanlar kitleleri militan mücadelede harekete geçirirken ve cesaretle baskı güçlerine meydan okurken, uzlaşmayla ve reformla mücadele ederken, bu mücadeleyi fazlasıyla polis cinayetlerine karşı acil mücadele doğrultusunda yürüttü.

Kendimizi ve devrimde ihtiyacımız olan diğer herkesi BA’nın yukarıdaki konuşmasında ve BAsics 3:30’daki bakış açısıyla yeterince temellendirmedik. Devrimde gerçekten büyük bir güç olan Bob Avakian’ın öne sürdüğü dünyayı anlamak için gerekli olan bilim, devrim için strateji ve kendisinin yazdığı Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Toplum için Anayasa‘da kristalize olan yeni toplum vizyonu doğrultusunda, hiçbir yerde yeterince güçlü bir yapı oluşturamadık.

Bu önemli ve pahalıya malolan eksiklikler, komünistlerin herşeyin üstünde olduğu veya en azından başlangıç noktası olarak, mücadelede derhal birlik sağlamak ve kendini “en iyi savaşçı” olarak ispatlamak ve ancak bundan sonra “kendi oluşturduğunuz” devrimci anlayışı açığa çıkarmak şeklindeki düşüncelerden sızmaktadır. Bu durum komünist harekette tarihsel olarak egemen bir çizgidir ve bu sistemdeki egemen toplumsal ilişkiler ve fikirlerden pekişmektedir. Ancak eğer bu sistemin insanların meseleleri NASIL gördüğü, hedefleri ve en baştan itibaren ihtiyaç duyulan amaçlarını nasıl belirlediğiyle mücadele etmezseniz, asla komünizme ulaşamaz ve devrim de yapamazsınız. Bu nedenlerden ötürü bu çizgi BA tarafından yönetilen DKP içindeki Kültür Devrimi’nin baş hedefi olmuştur (DKP ABD içindeki Kültür Devrimi 2000’lerin başında bütün partinin devrim hedefini terk etme ve gerçek anlamda revizyonist olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir noktada Bob Avakian önderliğiyle başlatılmıştır. Bu durum geniş bir şekilde Yeni Komünizm kitabının 4. Bölümünde işlenmektedir. Şu anki GERÇEK Devrim için Örgütlenin Ulusal Turu bu Kültür Devriminin yoğunlaştırılmış bir ifadesidir. Bu turun amacı ihtiyacımız olan devrimci kitle hareketini inşa etmek, devrimin çekirdek gücünü şu andan örgütlemek ve kritik bir hedef ve gereklilik olarak revizyonist çizgiden temelden ve kararlı bir şekilde kopmaktır.)

Şu An Ne Yapılması Gerek?

Bugün, tam beş yıl sonra, Beyaz Saray’da faşist ve açık bir şekilde beyaz üstünlenmeci olan, faşizmi tam olarak oturtma doğrultusunda hareket eden egemen bir rejimden bahsediyoruz. Şu an bu hükümet, ebeveynlerinden kopartılan çocuklar da dahil olmak üzere göçmenleri hapsediyor ve onlara işkence ediyor. Şu an Trump, Siyahi halkı ve içinde yaşadıkları mahalleleri tanımlamak için bizzat Hitler’in sözlerini kullanıyor. Şu an, kadınların ve LGBTQ bireylerin temel haklarını tanımayan hareketler bulunuyor, Trump’tan gelen soykırımsal nükleer savaş tehditleri var (ve gerçek barbarca savaşlar şu anda ABD desteği veya doğrudan katılımı ile Yemen, Afganistan, Suriye, Somali ve diğer yerlerde sürdürülüyor). Çevrenin yağmalanması, insanlığın gelecek yüzyıla varolmaya devam edip etmeyeceği meselesini ortaya koyuyor. Ve şu an, polis Siyahi halkı, Latinleri, göçmenleri, Amerikan Yerlilerini ve diğer ezilen insanları öldürmeye ve acımasızca sürmeye devam ediyor – ve şu an Beyaz Saray ve DOJ’dan açık destek alıyorlar. Polis cinayetlerine karşı önceki mücadelelerden bahseden Gil Scott-Heron’dan alıntı yapmak gerekirse “köpekler halen sokaktalar.”

Aslında, şu anda daha azına değil, daha fazla direnişe ihtiyaç var. Fakat her şeyden önce, bu direnişi yukarıda belirtilen şekilde kapsayacak ve inşa edecek binlere ihtiyacımız var. Geçtiğimiz haftasonu insanlar gösteri yapmak için çok sayıda şehirde caddelere çıktılar. Özellikle eğer bu yeni bir başkaldırının temelini oluşturacaksa, devrimci komünistler bu cephede yukarıda belirtilen çizgiler doğrultusunda mücadele etmeli, son beş yılın doğru derslerini çıkarmalı ve problemin tek çözümü olan devrimin güçleri inşa edilmelidir.

Bunun nasıl yapılacağı NASIL KAZANIRIZ– Nasıl Gerçekten Devrim Yapabiliriz‘de aktarılıyor:

Bu sistemin altında bulunan ve en feci cehennemi yaşayanların, bu sistemin uyguladığı sınırsız vahşete maruz kalanların devrime katılmaları gerekiyor. Milyonlarca kişi bu devrimin lehine etkilenirken, şimdilerde binlerce kişinin devrimin saflarında örgütlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Polis vahşetine ve cinayetlerine karşı yapılan protestolarda ve çok sayıda kişinin yerleşik otoritelere ve  “oyunun kurallarına” karşı gelmesiyle bunun potansiyelini görmüş bulunuyoruz. Ancak bunun mücadele yoluyla devrimci anlayışa, kararlılığa ve örgütlenmeye dönüştürülmesi gerek. Bu baskıcı sistemin yalancı politikacılarının ve medyasının, baskıcıları ön plana çıkaran ve bu sistemle “uzlaşmayı” vaaz edenlerin değil, bu devrimin önderliği ve örgütlü güçlerinin, giderek artan sayıda insan açısından aradıkları ve izledikleri bir “otorite” olması gerekiyor, insanların birbirlerine sırt çevirmesi değil, devrim için birleşmesi gerekiyor. Pek çok kişi bu sistemin suçlarına karşı çıkarken olumlu şeyler yapsa da, her şeye -her siyasi programı ve toplumdaki her örgütlü kuvveti, her çeşit kültürü, değeri ve insanların işleyiş biçimini- tüm baskılara son vermek için ihtiyacımız olan devrimle ilişkisi doğrultusunda değerlendirmeliyiz. Devrimi ilerletmek için mümkün olan her zaman insanlarla birleşmeli ve gerektiğinde de insanlarla mücadele etmeliyiz.