Editörün Notu: Aşağıdaki mektup Bob Avakian’ın mimarı olduğu yeni komünizmi destekleyen bir takipçimiz tarafından web sitemize iletilmiştir. Okurlarımızın dikkatine sunarız.
Minneapolis’te polisler tarafından boğazına diz bastırılarak gaddarca öldürülen George Floyd, işkenceci ve katliamcı bir sistemin en acı, fakat ne ilk ne de son örneklerinden biridir. Siyahilere, melezlere, göçmenlere, azınlık uluslara, kadınlara, LGBTİ bireylere karşı şiddetin ve ayrımcılığın derin bir tarihi bulunuyor. Amerika özelinde düşünecek olursak, George Floyd’un katledilmesi, esas olarak ABD’nin temel kuruluş dinamiklerinden biri olan köleciliğin (ve kuruluş döneminde buna bağlı ekonomik – toplumsal ilişkilerin) ve beyaz adamın diğerlerinden ayrıcalıklı ve üstün olduğu şeklindeki nosyondan bağımsız düşünülemez. Bu kurucu dinamikler dünya halklarının baş belası ve dünyanın en büyük teröristi konumundaki ABD emperyalizminin yapısal özelliklerini anlayabilmenin olmazsa olmazıdır.
George Floyd, Eric Garner, Michael Brown, Sandra Blant, Oscar Grant ve diğerleri… Bob Avakian’dan aktarmak gerekirse, bu kişilerin acımasızca katledilmeleri halkın ve asayişin korunması için değildir! Mevcut kapitalist-emperyalist sistemin korunması ve güvenliği içindir! Sevdiklerinden kopartılan, hayalleri, umutları, potansiyelleri çalınan bu insanların insandışı mahluklar olarak görülmeleri, adeta toplumdaki bir virüs, bir asalak olarak kabul edilmeleri doğrudan bu eli kanlı sistemin yaklaşım tarzıdır ve onun kurum ve temsilcilerinin düşünce biçimini yansıtmaktadır.
Kapitalist-emperyalist sistemin boyunduruğunda hayatta kalma mücadelesi veren, her gün yaşanılan sistematik bir eşitsizlik ve baskıya maruz kalan insanlığın geniş kitleleri şu an George Floyd’a ağlıyor. Bu acımasızlık dünyanın dört bir yanında ve özellikle de emperyalizmin eşitsiz yapılanması düşünüldüğünde dünyanın en karanlık dehlizlerinde, en çok baskı altında bulunan yerlerde daha da derinleşiyor.
Türkiye’de yakın bir zamanda gerçekleşen cinayetlere bir bakalım. Diyarbakır’da Newroz kutlamalarında sırtından polis ateşiyle alçakça vurularak katledilen İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü öğrencisi Kemal Kurkut… Henüz geçtiğimiz aylarda Adana’da sırf kimliğini polise göstermediği için yakın mesafeden açılan ateş sonucu öldürülen 19 yaşındaki Suriyeli genç Ali Al Hamman… Ankara’da bir sokak kavgasında hayatını kaybederek sevdiklerinden kopartılan 20 yaşındaki Barış Çakan… ve sayısız diğerleri… Bu insanlar, kendilerini değersizleştirip ötekileştiren ve her gün her saat kendilerini toplumun dışına sürükleyen hastalıklı bir sistem tarafından katledilmişlerdir. Tıpkı George Floyd gibi… Tıpkı Eric Garner gibi… ve sayısız diğerleri gibi…
Farklı coğrafyalar fakat benzeri tahakküm ilişkileri, benzeri ayrımcılıklar, benzeri katliamlar… Bunun üzerine herkesin derin bir şekilde düşünmesi gerekiyor. Bu benzerlikler temel olarak neden ve nereden kaynaklanıyor?
Kapitalist-emperyalist sistem ve onun dünyadaki uygulayıcıları süregiden bütün bu katliamları dindiremezler! Herbiri organik bağlarla birbirine bağlı olan sistemin dünya çapındaki bu temsilcileri, farklı yaklaşım, siyaset ve planlamalara ve aralarındaki karmaşık çelişkilere rağmen, özünde toplumun ve üretim araçlarının üzerinde egemenliği bulunan bir sınıfın – burjuvazinin diktatörlüğüne dayanmaktadır. Bu açık gerçekle ivedilikle yüzleşilmesi gerekmektedir.
Geçtiğimiz günlerde yenikomunizm.com web sitesinde yayınlanan Minneapolis Olaylarına Dair Oryantasyon Notları içinde yer alan önemli bir ifadeyi bir kez daha hatırlatmakta fayda var:
“Erdoğan’ın Türk-İslamcı faşist rejimi, insanlığın kutuluşunun önünde önemli bir engeldir. Erdoğan, ABD emperyalizmi gibi dünya çapında büyük tehlikelere -örneğin atom bombası kullanmak gibi- neden olacak bir düzeyde olmasa bile, bu gerici kampın yerel bir aktörüdür. Ve Erdoğan’ın Türk İslamcı faşist rejimi, ABD’de olanların benzerlerini Türkiye’de gerçekleştirmektedir. Polis’ten bekçilere ve silahlı sivil kitlesine kadar bu faşistler, iktidara geldiğinden beri binlerce insanın katledilmesinde rol oynamışlardır. Sur’da Kürt gençlerini lav silahlarıyla yakan bu azılı faşistler “insan sevgisinden” bahsedemezler!” [1]
Doğru Bir Strateji ve Doğru Bir Önderlik: Bob Avakian
Yaşanan bütün bu gelişmeler ezilen halk kitleleri açısından çok büyük ve tarihi önemdeki bir sorumluluğu gündeme getirmektedir. Yaşanan acıların kaynağını, aktörlerini, bunların temsil ettiği kurumları ve bu kurumların işleyiş biçimini, onları yöneten temel siyasetleri, bu siyasetlerin yapılanmasını, bu siyasetlerin neyin, hangi sınıfların ifade ve uygulama biçimleri olduğunu ve toplumda hangi düşünce ve yaklaşımları öne çıkardığını açık bir şekilde görebilmek gerekiyor. Bu bağlantıların doğru şekilde yapılabilmesi çözümün de kritik adımlarından biri olacaktır. Böylece bütün bu mekanizmanın işleyişinin gerçek doğası daha açık bir şekilde kavranacaktır.
Fakat bu yeterli değildir ve kendiliğinden olacak bir iş de değildir. Kitlelerin dönemsel öfke patlamaları ve geri çekilmeleri ile, her seferinde sistemin işleyiş biçiminin bir unsuru olarak halkın önüne konulan “sandık” ve “demokrasi illüzyonu” ile kökten çözülecek bir işleyiş hiç değildir! Bahsettiğimiz bütün bu bağların doğru şekilde kurulması ve üzerinde çalışma yapılacak bütün bu işleyişin objektif bir fotoğrafının çekilmesi; bilimi, bilimsel yöntem ve yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bununla birlikte bu bilimin hem geliştirilmesi hem de problemin çözümünde doğru şekilde uygulanması vizyoner, derinlikli düşünebilen ve gerekli stratejik planlamaları her aşamada yapabilen bir önderliği gerektirmektedir.
Gerekli olan bu bilim, yani komünizm bilimi günümüzde Bob Avakian’ın mimarı olduğu yeni komünizm ile nitel olarak geliştirilmiştir. Yeni komünizm ile komünizm tali de olsa bilimsel yaklaşımla çelişen hatalı yanlarından arındırılmış, daha da materyalist bir zemine oturtulmuş ve halk kitlelerinin bütün bu sistemik acı ve baskılardan kökten kurtulabilmesi için insanlığa sunulmuştur.
George Floyd’un katledilmesinden çıkartılacak en büyük derslerden biri kitlelerin baskı ve zulme karşı kararlı bir şekilde ayağa kalkmasının ancak doğru bir önderlik altında gerçek dönüşümlere yürüyebileceğidir.
Bob Avakian, devrimin bilimini geliştirmesinin yanında, gerçekten kazanma şansının bulunacağı bir devrimin de önderi konumundadır.
Günümüzde dünyanın her yerinde yaşanan bu acımasız katliamlara kesin olarak son verebilmek için ciddi olunması gerekiyor. Acımasız bir sisteme karşı kökten bir devrim demek, doğru bir önderlik altında ciddi bir çalışma ve zorluklarla yüzleşebilmek, karşılaşılan tüm çelişkilerin bilimsel şekilde analiz edilmesi ve doğru yaklaşımla çözülmesi demektir.
Şu an önümüzde büyük bir şans durmakta: Çağımızın en büyük Marksist düşünürü ve devrimcisi olan Bob Avakian’ın bilimsel çalışmaları ve önderliği.
[1] Minneapolis Olaylarına Dair Oryantasyon Notları: https://yenikomunizm.com/minneapolis-protestolarina-dair-oryantasyon-notlari
Add comment