İçinde yaşadığımız dünyanın, onun örgütlenme biçiminin -kapitalist/emperyalist- ve yol açtığı tüm caniyane sonuçları; çevrenin talan edilmesi ve üzerinde yaşayan insan olmayan hayvanların ve canlıların “hesaba” katılmadan tür kırımsal yaklaşımı, kadınların ve LGBTQ bireylerin hedef gösterilmesi ve “geleneksel” normlarla yeniden baskı altına alınması, katledilmeleri, göçmenlerin şeytanileştirilerek nefret unsuru haline dönüştürülmeleri ve sürekli göçlere sürüklenmeleri, ezilen ulusların bölgesel ve uluslararası egemenler tarafından bastırılmaları ve varlıklarının hiçe sayılmaları, sonu bitmek bilmeyen vekalet savaşları ve milyonlarca insanın ölüme terk edilmeleri, köktendinciliğin bu sisteme sözde bir alternatif olarak çıkması ama aslında ortaçağ gericiliğinin “modern” bir vizyonu oluşu, toplumun “efendiler” ve ezilenler olarak ikiye bölünmesi ve yüz milyonlarca proleterin çok ağır koşullarda “karın tokluğuna” çalışması ve ABD başta olmak üzere faşistlerin iktidara gelmesi ve dünya çapında sağa doğru kayış oluşturduğu bu gerici atmosfer… Tüm bunların ve daha fazlasının olmasına dair hiçbir iyi ya da rasyonel neden yoktur ve bu sistem bir daha geri dönmemecesine köklerinden sökülüp atılmalıdır.
19 Mart’tan beri gençler ve özellikle öğrenci gençler, İslamcı Türkçü Faşist rejimin temsil ettiği birçok şeyi reddediyor ve kitlesel bir direniş sergiliyor. Yüz binlerce insan bu rejimin caniliklerine, adaletsizliklerine karşı ayaklandı ve öfkeleri hala dinmiş değil. “Hükümet istifa” meşru sloganları altında birleşen kalabalıklar, bu rejimin hemen şimdi durdurulması gerekliliği ve zorunluluğu temelinde birleşmelidir. Böylesi bir birlik, sadece rejimle sınırlı kalmayan bu ülkede ve dünyanın herhangi bir yerinde, bu sistemi sona erdirmeye yönelik siyasi iklimi ve koşulları güçlendirmelidir.
Şayet bazıları “bir şeylerin değişmeyeceğini” söylerlerse, onlara öğrenci gençliğin barikatlara sığmayan öfke selinin nasıl bütün meydanlara yayıldığını gösterelim. Daha düne kadar, “bir sonraki seçimlerle” kitleleri hesap sormaya çağıranlar bugün sokaktaki öfkeli kitlelerin kararlılığı karşısında ne yapacağını şaşırmış durumdalar.
Öfkeli kitlelerin cesur ve kararlı eylemleri, bilinçli bir şekilde örgütlü güce dönüştürülmelidir. Şayet bizler, bu sisteme ve onun teokratik faşist rejimine karşı öfkemizi, her türden baskı ve sömürünün olmadığı bir dünya için bilimsel, sistematik ve daha güçlü temelde örgütlersek, “değişmez” denilen bu karanlık, birer toz yığınına dönebilir. Ancak bu gerçek bir devrimle mümkündür.
Bahsettiğimiz devrim uzak gelecekte bir devrim veya birkaç insanın güzel bir fikri değildir. Ham bir hayal de değildir. Bu devrim mümkündür, arzulanabilirdir ve ZORUNLUDUR!
Şimdi bu sistemden rahatsız olan herkesin, acil bir şekilde Bob Avakian’ın önderi ve mimarı olduğu Yeni Komünizme bakmalı, öğrenmeli ve gerçek bir devrim hareketinin inşası için harekete geçmelidirler.