Dünya 24 şubata Rus askeri birliklerinin Ukrayna’nın askeri alt yapı birimlerine saldırısı ve Donbass’a askeri operasyonuyla uyandı. Rusya’nın başlattığı bu askeri operasyonun tüm detayları henüz bilinmemekle birlikte uzun zamandır Batı (ve buna agresif bir şekilde önderlik eden ABD) ve Rusya arasında yaşanan keskin ve derin çelişkiler, insanlık açısından daha ağır bir savaşın (nükleer) potansiyel ve dinamiğini de barındıran bir boyuta varmış durumdadır.
İçinde yaşadığımız dünya sistemi kapitalist emperyalizmdir. Bu sistem insanlığın sömürüsü ve baskısı üzerine inşa edilmiştir. Sistemin dünya çapında işleyişi, yine dünya çapında kendi kapitalist çıkarları temelinde (emperyalist) işleri götürme dinamiği, emperyalist güçleri sürekli olarak karşı karşıya getirir. Ukrayna-Rusya çatışmasında yaşananlara neden olan bu temel hakikattir. ABD ve Rusya arasındaki yarış/savaş emperyalist bir tahakküm savaşıdır!
Biden, büyük bir sahtekarlıkla sanki ABD emperyalizminin çıkarlarını değil de “dünyanın” çıkarlarını savunuyormuş gibi “Dünya, Rusya’dan hesap soracak” şeklinde Rusya’yı tehdit etmektedir. Tekrar açıklığa kavuşturalım; ABD emperyalizminin tarihi işgaller, haksız savaşlar, komplolar ve darbeler tarihidir. Başka ülkeleri “işgal” ile suçlayan Biden’ın temsil ettiği ABD emperyalizmi “işgal” üzerine konuşabilecek son ülkedir! Bugün patlak veren çelişkinin baş müsebbibi ABD emperyalizmi ve Batılı emperyalistlerdir. Yıllardır Doğu Avrupa ülkelerini NATO’ya üye yaparak, Rusya’ya askeri ve siyasi olarak kontrol-markaj uygulayarak, NATO ülkelerini silahlandırarak Rusya’yla arasında bir savaşın temelini hazırlamıştır.
Putin bu çatışmanın ne “mağduru” ne de “meşru” yüzüdür. SSCB sosyal emperyalizminin (sosyal görünümlü olan esasta da emperyalist bir güç olan) çöküşünden sonra Rusya’nın bölgede ve dünyada gücünü inşa edebilmesi için Putin’in agresif emperyalist politikaları, tahakküm dayatmaları bölgesel güvenlik hatlarının sürekli yüksek gerilime tutmasına neden olmuştur. Yine aynı Putin “Askeri sahaya gelince, çağdaş Rusya, SSCB’nin dağılmasından ve onun potansiyelinin önemli bir bölümünün harcanmasından sonra bile, bugün, dünyanın en büyük nükleer güçlerinden biridir ve dahası, bir dizi yeni tip silahta da belirgin bir üstünlüğe sahiptir” tehdidini tekrarlayarak Rus emperyalizminin çıkarlarını korumak ve ilerletmek için “kazananı olmayan bir savaşı” tetikleyecek potansiyelde bir insanlık düşmanıdır.
Bu savaş haksız bir savaştır! Bu savaşa “şu ya da bu nedenle” taraf olmak, desteklemek insanlığın çıkarına değildir. Şimdi yüzbinlerce insan Ukrayna’da barınaklarda kendilerini korumaya başlamışken, ABD ve Batılı emperyalistlerin Rusya’ya yönelik ambargoları ve yaptırımları, yüzbinlerce insanı açlıkla, hastalıklarla ve ölümle yüz yüze getirecektir. Böylesi bir savaşta taraf olmak ya da herhangi birine nispi hak vermek, emperyalist tahakküm savaşında terörize olmuş milyonlarca insanı yaşadığı ve yaşayacağı acılara ve olası katliamlara gönüllü/gönülsüz katkıda bulunmak anlamına gelir.
Erdoğan Rusya-Ukrayna çatışmasında “Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü” gibi safsataları sıralayıp dururken, TSK’nin işgalci güçleri Bakur ve Rojava’da, Suriye’de bölgesel tahakküm ve Kürt halkının gadre uğratılması için gerici emellerine devam etmekten taviz vermemektedir. Eli kanlı Erdoğan’ın “kan dökülmesin” çağrısında bulunması, arsız bir ikiyüzlülüktür! Yine akılda tutulması gereken diğer bir husus ise, emperyalist güçler birbirine girdiğinde bölgesel gericilikler böylesi çatışmalardan mümkün olabilecek en fazla şekilde faydalanmak isterler. Şayet bölgede savaş derinleşirse, Erdoğan kendi emelleri doğrultusunda bölgesel tahakküm arzularını gerçekleştirmek için Kürdistan ve Suriye’de savaşı derinleştirebilir, Türkiye’yi daha büyük bir savaşın içerisine sokarak ihtiyaç duyduğu İslamcı-Türkçü şovenist duyguları daha derinden karabilir ve seçimleri erteleme/iptal etme dahil olmak üzere toplumu İslamcı/Türkçü faşizm ile angarya altında tutabilir. Tüm bu olasılıklar Erdoğan’ın ajandasında birinci plan olarak durmasa bile, önemli bir potansiyeli barındıran tehlikeler olarak göz önünde tutulmalıdır.
Tekrar etmek gerekirse, devasa nükleer ve kitle imha silahları bulunan ABD-Rusya arasındaki bir savaş, insanlık açısından geri dönülemeyecek bir felaketi doğurabilecek bir potansiyeli barındırmaktadır. Bu savaşa kesinlikle dur denilmelidir. Tüm bu çelişkilerin üzerinden bakıldığında, anlaşılması gereken diğer bir husus ise dünyada gerçek bir sosyalist iktidarın olması, gerçek bir dünya barışını tesis etmek açısından kilit bir noktadır. Şayet dünya devrimini ilerleten, dünya devriminin bir üssü olarak sosyalist bir ülkemiz olsaydı, insanlığın emperyalist tahakküm savaşına ve bunlar arasında bir taraf olmaya mahkum edilmesi çok mümkün olmazdı ve insanlığın içerisine düştüğü çıkmaza bir son verilebilirdi. Bu ACİL tablodan yola çıkarak, insanlığın dünya çapında yaşadığı büyük felaket mümkünlüğünü barındıran devasa çelişkilerden kurtulabilmek için, nihai hedefi sömürüsüz ve baskısız bir dünya olan komünist bir devrimin gerçek kılınması için, bir devrim hareketinin inşası elzemdir. Yalnızca komünist bir devrim insanlığı içerisine çekildiği bu gereksiz acılardan kurtarabilir!
Add comment