Editörün Notu: Aşağıdaki yazı revcom.us web sitesine 15 Temmuz 2024 tarihinde girilmiştir. Çevirisini okurlarımızın dikkatine sunarız. Yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.
22 Kasım 2023’te, Gazze’nin en büyük hastanesi olan İsrail’in saldırısı altındaki Al-Shifa Hastanesi’nin müdürü Dr. Mohammad Abu Salmiya, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) “ağır hasta” hastaları ağır koşullar altındaki Al-Şifa’dan tahliye eden konvoyuna yardım ediyordu. İsrail ordusu konvoyu altı saat durdurdu. Dr. Salmiya, Shin Bet (İsrail istihbaratı) tarafından “gözaltına alındı ve sorgulanmak üzere götürüldü.”
Ve sonra Dr. Salmiya ortadan kayboldu! Yedi ay boyunca kimse onun nerede olduğunu, hayatta mı ölü mü olduğunu ve varsa ne gibi suçlamalarla karşı karşıya olduğunu bilmiyordu. İsrail, “doğrudan yönetimi altındaki Şifa Hastanesi’nin Hamas’ın komuta ve kontrol merkezi olarak hizmet verdiğini gösteren kanıtlara” sahip olduğunu iddia etti. O zaman da böyle bir delil yoktu, şimdi de yok, (1) ve sonunda Salmiya hiçbir suçlama olmaksızın serbest bırakıldı.
Önde gelen bir hastane yöneticisinin (İsrail’in soykırım saldırısında yaralanan Filistinlilerin hayatlarını kurtarmak için hayati öneme sahip biri) bu çirkince tutuklanması şok ediciydi. İsrail’in gözünde “masum Filistinli” diye bir şeyin olmadığı ve sağlık çalışanlarının bile “meşru” hedefler olduğu mesajını açık bir şekilde verdi.
Ardından 1 Temmuz’da başka bir şok yaşandı: Gözaltındaki 50 Filistinliden biri olan Dr. Salmiya yeniden ortaya çıktı ve beklenmedik bir şekilde (aşırı kalabalık nedeniyle) serbest bırakıldı ve medyaya kendisinin ve diğerlerinin çektiği çile hakkında konuştu.
Günlük İşkence, Ampütasyon, Dayak, Açlık
Salmiya tutukluların rutin olarak “şiddetli işkenceye” maruz kaldığını dünyaya açıkladı. Açlık rejiminden bahsetti: İki ay boyunca hiçbir mahkûm günde bir somun ekmekten fazlasını yemedi.” Tutuklulara tıbbi tedavinin reddedildiğini ve İsrailli askeri doktorların “tıbbi tedavi eksikliği nedeniyle şeker hastalığı semptomlarından mustarip birçok mahkûmun ayaklarını kestiğini” bildirdi.
Salmiya, bizzat kendisinin “defalarca kafasına darbeye maruz kaldığını ve birçok kez kanamaya neden olduğunu söyledi. İsrail hapishanelerinde neredeyse her gün işkence yapılıyordu. Oradaki doktor da hemşire de tutukluyu dövüyor.” (2)
Salmiya’nın yorumları zaten sızmaya başlayan raporları doğruladı ve diğerlerini de konuşmaya teşvik etti. İşte Gazze ve Batı Şeria’da İsrail güçleri tarafından sürüklenen on binlerce (3) Filistinlinin karşı karşıya olduğu koşullar hakkında ortaya çıkan gerçekten korkunç tablodan sadece birkaçı.
Ahlaksız İnsanlık Dışı Koşullar
Tanıklar; günlük, dakika-dakika işkencenin varlığını anlatıyorlar. Tutukluların neredeyse tamamı, yemek yerken veya tuvaleti kullanırken bile, aylarca çoğu zaman kelepçeli ve gözleri bağlı tutuluyor. Kelepçelerden kaynaklanan hasar nedeniyle uzuvların kesildiğine dair haberler var. (4) Mahkumların izinsiz konuşmasına, dua etmesine, Kur’an okumasına, ayağa kalkmasına ve hatta uyumasına bile izin verilmiyor. Kural ihlalleri dayağı getiriyor. Bir adam kan kusana kadar karnından dövüldü. “Suçu” mu? Göz bağının altından dışarı bakmak.
Mahkumlara temelde açlık diyeti uyguluyorlar; ekmek, belki biraz yoğurt, peynir, belki biraz salatalık. New York Times’ın görüştüğü sekiz erkekten üçü, gözaltı sırasında 40 kilodan fazla kaybettiklerini bildirdi.
Tutuklulara haftada bir kez duş almaları için (onların bulunduğu tesise bağlı olarak) bir ila dört dakika süre veriliyor. Ve tuvaleti kullanmak için günde bir ila dört dakika. Süre sınırının aşılması, daha fazla dayak veya elektrik şoku anlamına geliyor. Bu korku o kadar büyük ki bazı mahkumlar duş almayı bile reddediyor.
Rasgele Tutuklamalar, Barbarca Sorgulamalar, Sadist İşkence
Gazzeli hukuk öğrencisi Fadi Bekr, eski mahallesinde (bombalandığı) un ararken açılan ateş sonucu yaralandığını ve ardından “şüphe” üzerine İsrail askerleri tarafından alıkonduğunu anlatıyor. Onu çırılçıplak soydular, telefonunu ve birikimlerini çaldılar, dövdüler, yüzüne silah dayadılar ve “Şimdi itiraf et yoksa seni vururum.” diye bağırdılar. Fadi onlara sivil olduğunu söyleyip duruyordu ama sonuç alamamıştı. Gözaltındayken, sadece bebek bezi giyilerek yapılan sorgulama yaklaşık dört gün sürdü ve her inkâr dayakla karşılandı. Bekir, “Onları hayatımın en kötü dört günü olarak görüyorum” diyor.
Ancak bu rutin bir durumdu; aşırılıklar çok daha kötüydü. Al-Shifa hastanesinde kıdemli hemşire olan 39 yaşındaki Younis al-Hamlawi, “bir kadın memurun iki askere kendisini kaldırmaları ve rektumunu yere sabitlenmiş metal bir çubuğa bastırmaları emrini verdiğini bildirdi. El-Hamlawi, sopanın yaklaşık beş saniye boyunca rektumuna nüfuz ettiğini, kanamaya neden olduğunu ve kendisine ‘dayanılmaz bir acı’ bıraktığını söyledi.”
Faraj Attiyeh Al-Saman sadist psikolojik işkenceyi anlattı. “Bize akrabalarımızın cenazelerinin fotoğraflarını, ailelerimizin ve çocuklarımızın resimlerini gösterip, ‘Çocuklarınıza bakın, onları öldürdük’ diyorlardı. Bize eşlerimizin, kız kardeşlerimizin resimlerini gösterip, onları çektiklerini, onlara şunu, bunu yaptıklarını anlatıyorlardı.”

Aralık 2023’te Gazze’de İsrail işgal güçleri tarafından soyulmuş, bağlanmış ve gözleri bağlı Filistinli siviller esir alınıyor ve sıraya diziliyor. Fotoğraf: İsrail askerinin sosyal medya paylaşımı.
Ne yazık ki bu dehşeti göstermeyi daha da devam ettirebiliriz. Ancak asıl önemli olan şu: İsrail, binlerce Filistinliyi sistematik olarak temizliyor -kimse kaç tane olduğundan emin değil- ve onları rutin olarak aç bırakılacakları, terörize edilecekleri ve işkenceye maruz kalacakları koşullarda tutuyor. Üstelik tamamen izole edilmiş durumdalar. İsrail, çoğu sevdiklerinin öldüğünü düşünen meslektaşları veya aileleriyle hiçbir temasa izin vermiyor. Uluslararası Kızıl Haç’ın herhangi bir hapishanede denetim yapmasına izin vermiyor. (5) Bir gazetecinin Sde Teiman’a yaptığı ilk ve tek ziyaret, Sde Teiman’ın büyük ölçekli bir gözaltı merkezi haline gelmesinden altı ay sonra, mayıs ayında yapılan kısa “rehberli bir turdu”. (6)
Sde Teimen’deki bir müvekkilini 45 dakikalığına ziyaret eden ilk avukat, 19 Haziran 2024’te Khaled Mahajneh’di. Müvekkili (Al Araby’de TV muhabiri) onu görmek için “gözleri bağlı… kolları ve bacakları bağlı” bir halde sürüklendi. Hangi hapishanede olduğunu bile bilmiyordu. (7) Ve 7 Ekim’den bu yana Gazze’de tutuklanan Filistinlilerin herhangi birinin bilinen bir davası yok.
İsrail’in İnkarlarının Bir Değeri Var Mı?
Elbette İsrail her şeyi inkâr ediyor ve tutuklulara insanca ve hukuka uygun davranıldığını söylüyor. Ama şunu açıkça, bilimsel olarak, abartmadan söylemek gerekiyor: İsrail’in “inkârlarının” bir tezek kadar değeri yok. İsrail’in inkârlarında herhangi bir gerçek olsaydı ve tüm bu iddialar büyük ölçüde yanlış olsaydı, İsrail, Uluslararası Kızıl Haç’ın, gazetecilerin ve avukatların ziyaretlerini engellemek veya yasaklamak yerine memnuniyetle karşılardı.
Hatta 2 Temmuz’da bu haber yayılmaya başladıktan sonra İsrail Güvenlik Bakanı Ben Gvir X’te bir paylaşım yaparak sessiz kısmı yüksek sesle “Milli Güvenlik Bakanı görevini üstlendiğimden beri kendime koyduğum en büyük hedeflerden biri, teröristlerin cezaevlerindeki koşullarını daha da kötüleştirmek…” şeklinde dile getirdi. (8)
Ayrıca şununla övündü: “…Ekim ayından bu yana 2.500 yeni hapishane eklendi. Bir projemiz de geçtiğimiz Nisan ayında başladı ve bu projede 936 ilave cezaevi inşaatı da yer alıyor…”
Ve tüm bunların en tüyler ürpertici kısmı, Ben Gvir’e göre, “Ben zaten [daha fazla hapishane inşa etmekten] çok daha basit bir çözüm önererek, aşırı kalabalık sorununu çözecek olan, teröristlere ölüm cezasını yürürlüğe koymayı teklif ettim…” [vurgu eklenmiştir.] (NOT): Ben Gvir gibi soykırımcı Siyonistler için “Filistinli” ve “terörist” aynı anlama gelmektedir.)
Son Bir Nokta…
Son olarak, Dr. Salmiya’nın serbest bırakılmasının İsrail hapishanelerinde ve gözaltı merkezlerinde sistematik işkencenin geniş çapta açığa çıkmasının, Ben Gvir gibi Nazilerden, Başbakan Netan-Nazi’ye ve sözde “ılımlı” lider Benny Gantz’a kadar bu durum “İsrail’de tepkiye yol açtığını ve siyasi yelpazenin her yerinde eleştirildiğini” belirtmek önemlidir. Bu “çığlık” masum insanlara yapılan korkunç işkencelerin açığa çıkmasıyla ilgili miydi?
HAYIR, hepsi bu masum insanların serbest bırakılmasına, İsrail’in toplama kampları hakkındaki gerçeği söylemelerine ve bu gerçeği dünyaya duyurmalarına öfkeliydi.
Bu bize Siyonist rejimin ve onu sonuna kadar destekleyen ABD emperyalistlerinin doğası hakkında ne söylüyor?
Dipnot:
- Washington Post, hastanenin altında bir Hamas tüneli (Gazze’deki binlerce tünelden biri) bulunduğunu bildiriyor: “Açık kaynak görseller, uydu görüntüleri ve kamuoyuna açıklanan ISK materyalleri üzerinde yapılan analiz, bir ISK sözcüsü tarafından tespit edilen beş hastane binasından hiçbirinin tünel ağına bağlı olmadığı ve tünellere hastane koğuşlarının içinden erişilebileceğine dair hiçbir kanıt bulunmadığı görüldü.” DSÖ ayrıca konvoyunun ve tüm katılımcılarının tamamen insani niteliğini ayrıntılarıyla anlatan bir bildiri yayınladı.
- Sde Teman Gözaltı Kampında görev yapan İsrailli askeri Doktor Yoel Donchin, buradaki doktor ve hemşirelere isimlerini belgelere yazmamaları veya tutukluların önünde isimlerini kullanmamaları söylendiğini söyledi; yetkililer, kimliklerinin tespit edilmesi halinde “savaş suçlarıyla suçlanabileceklerinden” korkuyorlardı. Bkz. “İsrail’in Binlerce Kişiyi Gözaltına Aldığı Üssün İçinde,” New York Times, 6 Haziran 2024.
- Shin Bet’in başkanı Ronen Bar’ın Başbakan Netanyahu’ya İsrail’in 14.000 kişiyi barındıracak hapishanelerde 21.000 mahkûmu tuttuğunu bildirildi. Ancak bu şaşırtıcı sayının bile, çoğu resmi “hapishane” olmayan yerlerde aylarca “sorgulanmak üzere” tutulan tüm “tutukluları” içerip içermediği açık değil.
- Bkz. “Dünyanın En Ahlaklı Ordusunun İşkence Odaları” revcom.us, 13 Mayıs 2024.
- ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir raporunda İsrail’in 7 Ekim’den bu yana “ICRC’nin (Uluslararası Kızıl Haç Komitesi) hapishane ziyaretlerine izin vermediği” belirtiliyor.
- “İsrail’in Binlerce Kişiyi Gözaltına Aldığı Üssün İçinde”
- Bkz. “’Ebu Garib’den daha korkunç’: Avukat İsrail gözaltı merkezine yaptığı ziyareti anlatıyor”, +972 Dergisi, 27 Haziran 2024.
- Ben Gvir İbranice bir paylaşım yaptı; Buradaki tüm alıntılar bir Google çevirisindendir.