Editörün Notu: Bu makale gezegene ve insanlığa büyük bir tehdit oluşturan Trump/Pence faşist rejiminin şiddet içermeyen protestolar yolu ile devrilmesi için farklı perspektiflerden insanları biraraya getiren Refuse Fascism (Faşizmi Reddet) inisiyatifinin online portalında sitenin editörü Coco Das tarafından yazılmıştır. 29 Haziran 1969’da New York’ta sırf eşcinsel oldukları için polis tarafından acımasız şekilde baskıya ve fiziki şiddete maruz kalan gençliğin Stonewall İsyanı olarak da bilinen olaylar, LGBTİ bireylerin gerici, ayrımcı, faşizan uygulamalara karşı direniş tarihinde önemli bir kırılma noktasıdır. Çeviri yeni komünizm taraftarları tarafından gerçekleştirilmiştir. Makalenin aslı için bkz: https://revcom.us/a/598/50-years-after-stonewall-we-will-not-accept-a-fascist-america-en.html
İçinde bulunduğumuz Haziran ayı Stonewall Ayaklanması‘nın 50. yılını işaret ediyor. 50 yıl önce Greenwich Village’taki bir eşcinsel barında, insanlar bitmeyen polis tacizine karşı cesur bir şekilde meydan okumuşlardı. Ayaklanma ile LGBT bireylerin mücadelesi nihayetinde gölgelerden sıyrıldı, LGBT bireylerin de birer insan oldukları geniş çaplı olarak ilan edildi, ayrıca temel haklarını savunmak için gerçekleştirilen siyasi ve kültürel hareketler çok daha görünür hale geldi. Uzlaşmaz, kararlı ve kolektif mücadele ilerlemeyi getirdi. LGBT hareketi, Stonewall’daki isyan sonrasında HIV’den etkilenen milyonlarca insanın hayatı için, bununla birlikte evlilikte, istihdamda ve toplumun diğer alanlarında gerçek bir eşitlik için savaşmaya devam etti.
LGBT bireylerin toplumda hak ettikleri yerleri almaya başlamalarının üzerinden henüz birkaç yıl geçti ve daha şimdiden bunun ne kadar kırılgan olduğunu görmekteyiz. LGBT bireyler, şu günlerde belirli bir intikamcılığın hedefi konumundadır – bunlar ülkedeki en yüksek kurumları ele geçirmiş faşist bir hareketin intikamcı girişimleridir. Amaçları LGBT topluluğunu susturmak, korkutmak ve silmektir. Bu yalnızca geçmişe dönme isteği olarak da görülmemelidir, durum daha da kötüdür. Yakın zamanda kazanılmış hakların yitirilmesi, yeniden susturulmak, sebepsiz yere gerçekleşen nefret suçlarıyla insanların değerli hayatlarını sonlandırmak, Hıristiyan faşizminin vahşi homofobik ataerkilliğine teslim olmak zorunda kalmak ve bu faşistlerin LGBT bireylerin haklarını tekrar kazanma mücadelesini engellemesi… bütün bunlar soykırıma giden yoldan başka bir şey değildir.
Trump/Pence rejiminin transeksüel birlikleri yasakladığını, LGBT bireylerin kaygılarının devlet belgelerinden ve hizmetlerinden kaldırdığını, LGBT öğrencilerden gelen ayrımcılık şikayetlerini reddettiğini ve LGBT bireylere karşı devlet tarafından desteklenen bir ayrımcılık başlattığını görüyoruz. Yüksek Mahkemelerin, işletmelerin diledikleri takdirde LGBT bireylerden oluşan müşterilere hizmet vermeyi reddetmelerini yasal hale getirdiğini gördük. Trump’ın eşcinsel insanları “asıp sallandırmak” isteyen Mike Pence hakkında espriler yaptığını duyduk. Fakat bu rejimden gelen her saldırıda olduğu gibi, zorbalıklar karşı karşıya olduğumuz gerçek tehlikenin kenarından bile geçmez!
Faşistler, Stonewall’dan, Roe v Wade‘den, Sivil Haklar Hareketi’nden önceki korkunç geçmişi yeniden hakim kılmaya çalışıyorlar. Çünkü bu geçmişte eşcinsel bireyler, kadınlar ve siyahi halk açık ve zalimce bir teröre maruz bırakılıyordu. Vicdanı olan hiç kimse bu günlere geri dönülmesini isteyemez! Fakat bu rejim, sistemli ve büyük bir vizyonun ve stratejinin parçası olarak bir çok cephede halka karşı savaşını sürdürüyor. Programlarının tamamını henüz uygulayamadılar, ancak kazandıkları her bir zafer bizleri son sürat bir şekilde kabusa götürüyor.
Drea Shadburne’nin 2018’de yazdığı gibi, “Linç çetesinin terörü at koştururken kimlerin yaşamı sonlanacak? Örneğin, “Şerefli Çocuklar” isimli faşist haydut çetesinin lideri Gavin McInnes, Trump destekçilerine şöyle diyordu: “Travestileri boğun gitsin. Onları gırtlaklayın.” Daha kaç tane dost ve aile intihara sürüklenecek, işinden atılacak, evsiz bir yaşama sürüklenecek veya HIV virüsü kaptıktan sonra tedavi için hiçbir kaynak bulamayacak? – siz bunların ne kadarını kabul ediyorsunuz? Kimliğimizin tanınmadığı, toplumun her tür alanından ve kaynaklardan mahkum bırakıldığımız karanlık dönemlere geri dönmeyi kabul mü edeceksiniz? Hata yapmayın, bu yalnızca daha başlangıç. Eğer bu rejimi iktidardan devirmezsek daha nelerle mücadele edeceğimizi bir düşünün, peki nasıl hayatta kalacağız?
Bunların hiçbirinin normalleşmesine izin veremeyiz. Ancak bu durum normal hale geldi. Zorbalık uyuşukluk etkisi yarattı. Eğer bu rejim devrilmezse, son elli yıldaki sosyal ilerlemeleri tepelemeye çalışan, kitleleri boğup susturmaya çalışan bu faşist lokomotif durmayacak, daha da hızlanacaktır. HAYIR! demek için hepimizin bir araya gelmesi gerekiyor! Geriye dönüş yok! İnsanlık adına faşist bir Amerika’yı kabul etmeyeceğiz!
Stonewall kahramanlarını onurlandırıyoruz. Onlar gibi olalım!