Editörün notu: Aşağıda yer almakta olan yazı Bob Avakian’ın 63, 64, 65 ve 66 numaralı sosyal medya mesajlarından oluşmaktadır. Okuyucunun kolaylığı için biz bunları başlıkları ile birlikte verdik.
Devrim İçin Taktiksel Zorluk ve Stratejik Mümkünlük
Bu sosyal medya mesajlarında ve bazı diğer çalışmalarımda MAGA [Make America Great Again] manyağı Trump tarafından önderlik edilen faşist Cumhuriyetçi Parti’nin hücumda, Demokratların ise çaresizce, sürekli olarak işlediği korkunç suçlarıyla bu cani kapitalizm-emperyalizm sisteminin 150 yıldan fazla süredir (1860’ların İç Savaş’ından kısa bir süre sonradan bu yana) yönetildiği “normal halinde” kalması arayışında savunmada olduklarını söylemiştim.
Bununla ilgili kritik önemde bazı hakikatler: “Faşistlerin doğası, hedefleri ve hamlelerine bakıldığında, gerçek bir iç savaş riski (yeni bir iç savaş) mevcuttur.” Ancak aynı zamanda şu anda Demokrat Parti tarafından politik olarak temsil edilen yönetici sınıfın “ana akım” kesiminin bu faşizme teslim olması ve faşistlerin kendi korku programlarını yönetmek için onların ve halkın üzerinden geçmesine izin vermesi de mümkündür. Ve:
Tek taraflı olacak bir iç savaşta bu faşistler Siyahi insanlar ve diğer ırklardan kişiler, “kaçak göçmenler”, “haddini aşan kadınlar” ve “geleneksel” cinsel kimlik ve cinsiyet “normlarına” uymayan kişiler gibi nefret ettiklerine karşı bir kıyım yapabilirler.
Her şekilde bu faşistlerin kendi korkunç hedeflerini uygulamakta önlerinde duran herkesi ve her şeyi, toplumun neresinden olurlarsa olsunlar ve ne kadar şiddet gerekirse gereksin ezmeye kararlı oldukları son derece ciddi bir gerçektir. (Bu, revcom.us sitesinden erişilebilecek “Something Terrible, Or Somethin Truly Emancipating” [Felaket Bir Şey, Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey] yazısından alıntılanmıştır)
Heritage Foundation, bu faşizmin sapıtmış “teorisinin” ve pratik programının geliştirilmesindeki öncü kuvvetlerden biri olan sağcı bir kurumdur. Heritage Foundation başkanı Kevin Roberts’ın sözleriyle: “İkinci Amerikan devrimi sürecine girmiş bulunmaktayız, bu devrim Sol izin verirse kan dökmeden olmaya devam edecektir.”
Bu açıkça ciddi bir tehdittir ve “sol” -ki sol derken burada Demokratik Parti ve onunla uyumlu veya onun takipçisi olanlardan bahsetmektedir- bu sözde “devrimin” gerçekleştirilmesine izin vermezse o zaman faşistler bu “devrimi” gerçekleştirmek için kana susamış metotlara başvuracaklardır. “Something Terrible, Or Somethin Truly Emancipating” yazısında da bahsettiğim üzere:
Bu ülkede artan sayıda faşist eğilimli insan “Amerika’yı yeniden büyük yapmak” şeklinde sapıtmış nosyonların peşinde şiddet uygulamaya hazırdır ve Cumhuriyetçi Parti liderliği de eğer başka şekilde gücü ellerine geçiremezlerse bunu kullanmaya hazırdır. Daha şimdiden seçimle gelmiş Cumhuriyetçi yetkililer, ki buna Meclis üyeleri de dahildir, bu tarz şiddetin ve bu şiddeti gerçekleştiren faşist çetelerin lehine söylemlerde bulunmaktadır.
Hakikat şudur: Bu faşistlerin bahsettiği şey herhangi bir çeşit devrim değil, bir karşı devrimdir ve hedefi daha adil bir toplum arayışındaki insanların karşısında mücadele ettiği açıktan baskıcı ilişkileri intikamcı bir şekilde yeniden kurmaktır.
Afrikalı-Amerikalı teolog Hubert Locke tarafından yapılan bazı gözlemler de olmakta olan şeyler hakkında önemli bir içgörü vermektedir. Locke da bu faşizmin öncü kuvvetinin sağ görüşlü köktenci Hristiyan faşistler olduğunu vurgulamaktadır. Locke, İkinci Dünya Savaşı sonrasında “özellikle de Güney’de yüzlerce yıldır süren kültür ve gelenekleri tersine çeviren”, “zamanı çoktan gelmiş bir ırk devriminden”, “ırkçı baskı karşısındaki mücadeleden” bahsetmektedir. Ayrıca 1960’ların sonlarından 1970’lerin başlarına kadar süren Vietnam Savaşı’na karşı büyük muhalefetin “Amerikan hayatındaki geleneksel/sıradan milliyetçiliğin temellerini sarstığını” ve bir “cinsel devrimin… Amerikan toplumunun bu kısmının, Amerikan yaşamında kadınların toplumdaki ikincil rolü ve gey ve lezbiyen insanların bu yaşamda yerinin hiç olmaması gerektiği şeklindeki son derece derine işlemiş görüşlerini altüst ettiğini” belirtir.
Bütün bunlara karşı, Locke devam eder, temel merkezleri ülkenin Güney kısmındaki kırsal şeritler (ancak sadece bununla sınırlı değildir) olan Hristiyan faşizmi, bütün bu pozitif değişimlerden önce var olan Amerika’yı yeniden kurma girişimlerinde şiddetli ekstremlere gitmekte artan bir isteklilik gösteren bir faşizm, yükselmiştir. (Hubert Locke’un bu söylemleri de revcom.us sitesinde bulunmaktadır)
Locke’un bahsettiği gelişmeler aslında gerçek bir devrime (devrim bu cani kapitalizm-emperyalizm sisteminin tamamının ortadan kaldırılmasını gerektirir) tekabül etmese de, söylediğim gibi bu gelişmelere karşı fanatik saldırılar bir tür karşı devrimdir: bu gelişmeleri ortadan kaldırmak ve 2. Dünya Savaşı öncesinde var olan Amerika’yı yeniden kurmak (bazı faşistler açıkça 1860’lardaki İç Savaş ile köleliğin sonlandırılmasından önce bu ülkede “her şeyin daha iyi” olduğunu iddia etmektedir) için bu delirmiş fanatik faşistler tarafından yapılan kararlı bir hamle.
(“Felaket Bir Şey Ya Da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey” yazısına ek olarak 2021 Ocak Yeni Yıl Bildirimde bütün bunlar hakkında derine inmekteyim: New Year, The Urgent Need For A Radically New World—For The Emancipation Of All Humanity [Yeni Yıl, Tüm İnsanlığın Kurtuluşu Adına Radikal Yeni Bir Dünya İçin Acil İhityaç] – revcom.us sitesinde BA’nın Toplanmış Çalışmaları içinden erişilebilir)
Sorun şudur ki bu faşizme karşı olanların arasında büyük çoğunluk sadece 2. Dünya Savaşı sonrasında olan değişimleri ve gelişmeleri korumayı (ya da belki azıcık ve zamanla arttırmayı) hedeflemektedir. Bu değişimler saldırılara karşı korunmalıysa da burada ve dünyanın her köşesinde bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin içerisine inşa olmuş ve bu sistem tarafından sürekli devam ettirilen korkunç adaletsizliklere ve suçlara bu değişimlerin son vermeyeceğini ve veremeyeceğini fark edememekte ya da fark etmeyi reddetmektedir.
Şu an ki durumda Demokrat Parti bu sistemi nesillerdir devam ettiği temel -dış demokrasi kabuğunun çekirdekteki kapitalist diktatörlüğü korkunç suçlara hizmet edecek biçimde koruduğu- şekliyle korumaya ve dayatmaya kararlıyken Cumhuriyetçi Parti tarafından temsil edilen faşistlerse tam kapsamlı, pervasız bir halk ve çevre sömürüsü, baskısı ve yağması dayatmak için bu demokrasi kabuğunu kırmaya kararlıdır. Bu faşistlerin, sistemin işlediği “normları” parçalamak için hamleler yaptığı ve kendileri lehine yeni kurallar dayatmakta kararlı oldukları gerçeği, Cumhuriyetçi faşistlerin uğruna en ekstrem uçlara gitmeye istekli oldukları şeye karşı gerçekten özgürleştirici bir alternatif sunmakla ilgilenmeyen ve sunamayacak olan Demokrat Parti karşısında Cumhuriyetçi faşistlere önemli boyutta inisiyatif ve avantaj sağlamaktadır.
Bütün bunlar gerçekten özgürleştirici, devrimci alternatif bakımından yüzleştiğimiz durumun nasıl devrim için taktiksel olarak zor ancak stratejik olarak daha elverişli olduğuyla ilgilidir. Bir sonraki mesajımda buna daha detaylı değineceğim.
Artan Delilik, Yoğunlaşan Durum ve Devrimin Mümkünlüğü
Pensilvanya eyaletindeki bir mitinginde Donald Trump’a karşı suikast girişimiyle ilgili resmin tamamı -tetikçinin motivasyonu da dahil olmak üzere- henüz açık değildir. Ancak tetikçinin gerçek motivasyonu ne olursa olsun ve bununla bağlantılı ne varsa bunlar hiçbir pozitif değişimle alakalı değildir ve toplumun özgürleştirici dönüşümü ile hiç alakalı değildir. Bu dönüşüm, sadece bu sistemi tamamen süpürmeyi ve onun baskı ve sömürü ilişkilerini ve kurumlarını ve iğrenç kültürünü, özgürleştirici ve ilham verici olanlarla değiştirmeyi amaçlayan, milyonlarca insanı içeren bir devrimle mümkündür.
Açık olan şey, Trump’a karşı suikast girişiminin genel olarak dünyada ve özellikle de bu ülkede artmakta olan çılgınlık ve kaosun bir parçası olduğudur. Bu girişim aynı zamanda bütün bunları yoğunlaştırmaktadır da ve Trump’ı öldürmeye çalışan kişinin motivasyonundan bağımsız olarak bu suikast girişimi ülkenin içindeki zaten derin ve gittikçe keskinleşmekte olan ayrımların, özellikle de ülkenin hâkim sınıfı içindeki çatışmaları daha da yoğunlaştırmaktadır.
Bütün bunlar, bu ülkenin nesillerdir temelinde birlik içinde olan hâkim sınıflar tarafından yönetilmesinin artık tutunamayacağı gerçeğinin bir ifadesidir. Bütün bunların sonucunun öyle ya da böyle radikal bir değişim olması oldukça olasıdır. Önceden de söylediğim gibi kritik soru, bunun bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin içine işlemiş ve bu sistem tarafından sürdürülen halihazırda kötü baskı ve korkunç suçları daha da yoğunlaştıracak radikal gerici bir değişim mi olacağı, yoksa bütün bu suçların temellerini yıkmak için yolu açacak radikal devrimci bir değişim mi olacağıdır.
Şu da son derece açıktır ve kaybedilmemeli ya da bastırılmamalıdır: Trump’ın bir mitinginde vurulması asla Trump’ın bir faşist olduğu gerçeğini değiştirmez ya da azaltmaz.
Bir önceki mesajımda (SAYI 63) Trump’ın ve Cumhuriyetçi Parti’nin faşist doğası konusunda belirli bir derinliğe indim. Bunun bir parçası olarak Afrikalı-Amerikalı teolog Hubert Locke tarafından yapılmış bazı önemli analizlerden alıntı yaptım. Locke birkaç sene önce yaşamını yitirdi, ancak bundan önce özellikle faşizmin Amerikan formunun itici gücü olan Hristiyan faşizminin tehlikesine dikkatleri çekmeye çalıştı. Vurguladığım üzere Hristiyan faşizmi genel anlamda bin din olarak Hristiyanlık ile aynı şey değildir: Hristiyan faşizmi Hristiyan köktenciliğinin bir formudur ve son 75 yılda adaletsizlik ve baskı karşısında verilen mücadelenin kısmi kazançlarını dahi geri çevirme hırsıyla karakterize; fanatik, bilim karşıtı bir deliliktir.
Hubert Locke, 1930’larda Almanya’da Nazi faşistlerinin yükselişini bizzat gözleyen, başka bir Hristiyan teolog olan James Luther Adams’ın tecrübelerine dayanmaktadır. Locke’un anlattığına göre: Adams, “Amerikan faşistlerin swastikalar ve kahverengi tişörtler giyerek gelmeyecekleri [Alman faşistleri gibi]” konusunda uyarır. [Faşistlerin] Amerikan çeşidi, haç işaretleri taşıyarak ve Bağlılık Yemini’ni haykırarak gelecektir.” Şu anda MAGA delisi Trump tarafından önderlik edilen Cumhuriyetçi Parti’nin faşizminde gördüklerimiz işte bunlardır.
Trump’ın vurulmasıyla ilgili bütün bu durum da en azından şu anlık onun yeniden başkan olma kampanyasını güçlendirmiştir. Cumhuriyetçi Parti’nin aslında halk kitlelerinin en acımasız, en kıyımcı baskılanmasını temsil eden Trump’ı bir tür “gazi” ve Tanrı tarafından korunan “kurtarıcı” olarak göstermesini mümkün kılmıştır. Bu durum aynı zamanda Demokratların halihazırda girmekte olduğu savunma duruşuna da eklenmiştir ve bazı Demokrat liderlerin artık seçimleri kaybetmeye ve Trump’ın başa geçmesini kabullenmeye teslim olduklarını (ki Trump bunu intikamcı bir biçimde yapacaktır) belirten raporlar bulunmaktadır. (Demokratlar, Biden’ın adaylıktan düşürülmesi için açıkça çağrıların dahi yapılmakta olduğu zaten keskin bir ayrım içindeydi. Bunun sebebi İsrail’in Filistin’de soykırım uygulamasını tamamen desteklemesi değil, Biden’ın açıkça zayıflamış bir zihinsel kapasite göstermekte olması ve Trump’ı yenebilecek canlılıkta bir seçim kampanyası yapabilecek durumda gözükmemesidir.)
Bütün bunlar “açıktan bu terimlerle anlatılmış” olmasa da Demokrat Parti içerisinde, seçimi kaybetmeye ve faşizmin gücünü intikamcı bir hırsla konsolide etmesine teslim ve razı olmuş bir kısım ile Demokratların, Trump’ın kendi deyişleriyle “Amerikan demokrasisi için varoluşsal bir tehdit” olduğu şeklinde deklare edilen pozisyonunu gerçekten ciddiye alan ve dolayısıyla Trump’ın yeniden gücü ele geçirmesini engellemek için seçim sisteminin çerçevesi içinde yapabilecekleri her şeyi yapmaları gerektiğine inanan kısım arasında büyük bir ayrım bulunuyor gibi görünmektedir.
- mesajda dikkatleri çektiğim üzere bu “Amerikan demokrasisi” aslında korkunç suçların hizmetinde kapitalist diktatörlüğü oluşturan iç çekirdeğin üstünü örten bir dış çeperdir ve Demokratlar bu dış çeperi korumaya muhtaçken Cumhuriyetçi faşistler “tam kapsamlı, pervasız bir halk ve çevre sömürüsü, baskısı ve yağması dayatmak için bu demokrasi kabuğunu kırmaya” fanatikçe kararlıdır.
Kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimi ile günümüz arasındaki dönemde dünyanın her yerinde ve özellikle bu ülkede hâkim sınıf içindeki derin ayrımlar da dahil artmakta olan kaos ve çalkantı sebebiyle bütün bunların nasıl sonuçlanacağı net değildir. Trump’ı hedefleyen suikast girişiminin dramatik bir biçimde gösterdiği üzere farklı çeşit şoklar “hiç olmadık yerlerde” ortaya çıkarak bu sistemin “normal yaşamında” ve “normal işleyişinde” büyük aksamalara ve çalkantılara sebep olabilmektedir. Tekrardan söylemek gerekir ki bu tetikçinin motivasyonu ne olursa olsun, Trump’ı hedefleyen suikast girişimi, diğer büyük “şokların” dahi ötesinde her şey olup biterken bu ülkedeki (ve aslında dünyanın tümündeki) durumu benzersiz bir seviyede etkilemeye devam edecek bir toplumsal ve politik “deprem” gibidir.
Bu odak noktası olarak bütün bunların -Trump’a karşı suikast girişiminin ve genel olarak ülkedeki geniş çaplı çatışmaların yoğunlaşmasının- nasıl gerçek bir devrimin mümkünlüğü ile ilişki halinde olduğu üzerine, bu devrimin nasıl yoğunlaşmakta olan durumdan çekilip çıkarılabileceği üzerine temel soruyu öne çıkarır. Sonraki mesajlarımda direkt olarak bunun hakkında konuşacağım.
Demokratlar Trump ve Faşizmi kabul ederlerse ne olur? Demokratlar bunu kabul etmezlerse ne olur? Bütün bunların gerçek bir devrimin mümkünlüğü ile ilgisi nedir?
Şu an Trump gelecek seçimi kazanacak gibi görünmektedir. Aynı zamanda Demokratların canlı ve mücadeleci bir kampanya ortaya koyması ile Demokrat Parti başkan adayının sadece genel seçimi değil, aynı zamanda Seçmenler Heyeti [ABD’deki Electoral College] oylarının çoğunluğunu da kazanması daha az olası görünse de hala bu tarz bir olasılık mevcuttur. Bu durumda, önceden vurguladığım gibi, Trump ve Cumhuriyetçilerin seçim sonuçlarını kabul etmeyecekleri neredeyse kesindir ve her şeyin, Trump’ın seçim kaybını reddettiği ve gücü elinde tutmak için neredeyse bir darbe gerçekleştirmeyi başaracağı bir önceki başkanlık seçiminden (2020) de öte bir seviyede kaosa girmesi söz konusudur.
Ya da Trump seçimleri kaybederse ve sonradan kaybını Yüksek Mahkemeye [Supreme Court] kadar taşırsa ve mahkeme Trump lehine karar verirse (bu da kesinlikle mümkündür) Demokratlar bunu kabul etmek ya da mahkemenin kararının gayrimeşru görerek seçimlerin gerçek sonucu ile uyumlu bir şekilde başkanlığı Demokratik Parti’nin elinde tutmak arasında karar vermekle yüzleşmeleri gerekir.
Bu durumda ve aynı zamanda Trump’ın seçimi “meşru” olarak kazandığı bir durumda (en azından genel seçim olmasa da Seçmenler Heyeti oyunu kazandığı bir durumda) Demokratların teslim olması ve faşizmin gücü ele geçirmesini pasifçe kabul etmeleri gayet olasıdır.
Ancak tabii ki bunların hiçbiri kesin veya önceden belirlenmiş değildir.
En başta öne sürdüğüm en büyük soruya geri dönersek, bu sistemi süpürmek için gerçek bir devrimin mümkünlüğü ile bütün bunların alakası nedir? Bundan bahsedebilmek için önce bu olası senaryolara biraz daha detaylı bakalım.
*Demokratlar seçimi kazanıyor, ancak faşistlerin egemenliğindeki Yüksek Mahkeme de dahil olmak üzere faşistler bunu kabul etmeyi reddederek Trump’ı kazanan ilan ediyorlar. Eğer Demokratlar buna teslim olmayıp mahkemenin kararına uymayarak yönetimde kalmaya çalışırsa Cumhuriyetçiler ve onların destekçileri bunu kesinlikle (en azından çok yüksek ihtimalle) kabul etmeyeceklerdir ve yüksek ihtimalle buna şiddetle karşı çıkacaklardır. Bunun yeni bir iç savaşa yol açması da gayet olasıdır. Böyle bir durumda devrimci güçlerin bu çatışmayı dönüştürmek (çatışmanın temel karakterini bir ya da diğer şekliyle bu sistemi korumakla mücadele edenler arasındaki bir çatışmadan halk kitlelerinin, Trump ve Cumhuriyetçilerin faşizminin ortaya çıkmasını sağlayan ve devletin Demokratlar ya da Cumhuriyetçiler tarafından yönetilmesi fark etmeksizin bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin bizzat doğasında bu ihtiyaç bulunduğundan sürekli olarak devasa savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işleyen tüm bu sistemi ortadan kaldırmak için mücadele ettikleri bir çatışmaya dönüştürmek) için inisiyatifi ele almaları yönünde bir zorluk ve imkan ortaya çıkabilir.
Böyle bir durumda devrim güçlerinin faşizme karşı bir savaşta öne çıkmaları gerekmektedir ve bunu katliamcı ve baskıcı kapitalizm-emperyalizm sisteminin “demokratik” formunu korumak ya da yeniden oluşturmak hedefiyle değil, tüm bu sistemi alaşağı etme ve çok daha iyi bir şeyi ortaya çıkarma şeklindeki stratejik hedefiyle yapmaları önemlidir.
*Diğer gerçek olasılıklar: Trump seçimi “meşru” bir biçimde kazanır -ya da kaybeder ancak Yüksek Mahkeme de dahil faşist Cumhuriyetçiler onu kazanan ilan eder- ve buna karşı mücadele etmenin aksine Demokratlar teslim olurlar ve pasifçe bunu kabul ederler. Böyle bir durumda neredeyse kesin bir ihtimalle on milyonlarca iyi insan demoralizasyon ve korku yaşayacaktır fakat aynı zamanda büyük öfke ve ayaklanma ve en azından bir şeyler yapma arzusunun köpürmesi söz konusu olacaktır. Aynı zamanda Demokratların felçli hali bir çeşit “politik vakum” yaratarak devrimin güçlerinin Cumhuriyetçilerin faşist egemenliğine karşı muhalefet etmek için halk kitlelerine aç oldukları önderliği sunmaları için bir açıklık sunacaktır.
Buna biraz daha derinden bakalım.
Daha küçük fakat yine de kayda değer bir seviyede bu tarz bir şey yakın geçmişte olmuştur. 2003’te Irak’ın ABD tarafından yasadışı işgaline bu ülkedeki halk kitleleri güçlü bir muhalefette bulunmuştur. Ancak Demokratlar bu savaşa karşı güçlü muhalefet eğilimine ifade veremezlerdi çünkü çok büyük derecede Demokratlar bu yasadışı Irak işgalini desteklemekteydi. Bunun sonucu biz devrimci komünistlerin Irak’taki bu savaşa karşı kitle mobilizasyonu için halkı geniş çapta birleştirebilmek için liderliği ele alabildiğimiz ve şartları tayin edebildiğimiz bir durumdu ve bu savaşa karşı muhalefet gerçekten devasa seviyelere ulaşmıştı.
Daha yakın zamanda, 2022’de, Roe v. Wade’in [ABD’de kürtaj hakkını hukuken koruyan dava sonucu] geri çevrilmesi ile kürtaj hakkının ortadan kaldırılması için Yüksek Mahkeme’nin hamle yapacağı gittikçe netleşirken Demokratlar tekrardan buna karşı hiçbir ciddi muhalefet yapmayacaklarını göstermekteydiler ve biz devrimci komünistler tekrardan bu saçmalığa karşı büyük çaplı muhalefet için başkalarıyla birlik oluşturmakta inisiyatifi ele alabildik ve on binlerce kişiyi mobilize ettik.
Açıkça görünüyor ki bunlar büyük gelişmelerin örnekleri olsa da bütün bu sistemi ortadan kaldırmayı hedefleyen gerçek bir devrim sürecinde içerilecek şeylerle aynı seviyede değildir. Ancak önemli nokta şudur ki şu yakın gelecekte Demokratların sadece Trump/faşizmin intikamla gücü ele almasına karşı teslim olacakları ve kabul edecekleri şekilde olaylar gelişirse acil ihtiyaç olan devrimin güçlerinin inisiyatifi ele alabilmelerini ve halk kitlelerini devrime kazanabilmelerini mümkün kılabilecek seviyede eşi benzeri görülmemiş bir “politik vakum” oluşması söz konusu olabilir.
Tabii ki burada bahsettiklerim Kasım’da gerçekleşmesi planlanan seçimlerle ilgili veya genel olarak önümüzdeki dönemde ortaya çıkabilecek tek olası senaryolar değildir. Ancak bunlar gerçek olasılıklardır ve diğer son derece şoklayıcı olaylarla birlikte bu sistemin bu ülkede bir süredir işlediği “normal yolun” neredeyse kesin olarak sürekli tökezleyeceği ve hatta bu ülke içindeki çelişkilerin ve ayrımların ve özellikle de hâkim sınıfın farklı kesimleri arasındaki çatışmaların keskinleşmeye ve derinleşmeye devam etmesiyle çok olası bir biçimde imkansızlaşacağı gerçeğini gözler önüne sermektedir.
Başka bir açık mesele ise bütün bunlardan gerçek bir devrimi çekip çıkarma ihtimalinin sadece binlerce kişiden oluşan ve bu devrimi geçekleştirmek için gerçek bir mücadele şansı olması için milyonlara önderlik etmeye hazır bir çekirdek devrimci kadronun var olmasıyla gerçeğe dönüşebileceğidir. Bir sonraki mesajımda bunun hakkında daha detaylı konuşacağım.
Her şey devrimci bir halkı öne çıkartmaya bağlıdır.
Her şey, devrimci bir halkı öne çıkartmaya bağlıdır.
Şu an yaşamakta olduğumuz nadir, kaotik ve çalkantılı dönemde bir devrimin gerçekten başarılı olabilmesi için gerçek bir imkânın olup olmayacağında bu çok önemlidir.
Bu kritik nokta üzerine daha detaya inersek:
Her şey, en acımasızca ezilenler ve toplumun her yerinden ilk olarak binlerce ve sonrasında da milyonlarca kişiden oluşan bir devrimci halkı, güçlü bir devrim kuvveti olarak en başından ve istikrarlı biçimde ülke çapında bir perspektifle, toplumun tümünü etkileyecek ve halk kitlelerinin şeyleri nasıl gördüğünün ve her kurumun nasıl yanıt vereceğinin temellerini değiştirecek bir şekilde öne çıkartmaya bağlıdır. Şimdi her şey bu devrimci gücü gerçekten öne sürmeye ve organize etmeye odaklanmalıdır.
Pek çok kez vurguladığım üzere: Binlerce insanın devrimin saflarında örgütlenmesiyle edilmesiyle milyonlar devrime kazanılabilir ve milyonlar devrime kazanıldığında bu devrimin kazanması için gerçek bir olasılık söz konusu olabilir.
61 numaralı mesajda direkt ve derinden incelediğim üzere, insanların bu devrime adım atmalarının ve şimdi ve devamlı olarak bu devrimin örgütlü güçlerini inşa etmeye yardım etmelerinin kararlaştırıcı (başarılı olmak ile olmamak arasındaki tüm fark bu bile olabilir) bir etkisi olacaktır. 61 numaralı mesajda söylediğim gibi:
Zorluk budur… mümkünlük de budur… Bu ıskalanmaması gereken değerli bir imkandır – devrim yapmak için nadir bir şanstır ve bu harcanmamalı, aksine radikal derecede farklı ve özgürleştirici bir dünya için açlık duyan herkes tarafından aktif bir biçimde ele alınmalıdır.
Eğer bütün bunlar gerçek dışı, günümüze çok uzak ya da bir hayal gibi geliyorsa, sadece son birkaç senede olan, ta ki olana kadar “bir anda” ortaya çıkmış ve hatta imkânsız gibi görünmüş her şey üzerine düşünün! Sadece 2020 yılına kadar geri gidin ve George Floyd’un kalpsiz alçaklar tarafından acımasızca, soğukkanlı bir biçimde katledilmesinin akabinde milyonları içeren devasa ayaklanmaları ve öfkeyi düşünün. Aynı senenin biraz sonrasında ise Trump’ın kaybettiği seçimin sonuçlarını reddettiği ve yönetimde kalmak için neredeyse başarılı bir darbe girişimi yaptığını hatırlayın – böyle bir şey bu ülkenin tarihinde daha önce hiç olmamıştı.
Aynı senenin daha öncelerinde, bu ülke ve dünyanın tamamı devasa Covid pandemisiyle karşılaşmıştı. Bu pandeminin sebep olduğu büyük bozulmalar zaten var olan antagonistik ayrımları daha da keskinleştirmiş ve derinleştirmiştir.
Sonrasında 2022 yılında pek çok kişinin asla olmayacağından emin olduğu şey oldu: Faşistlerin egemenliğindeki Yüksek Mahkeme Roe v. Wade davasını geri çevirme kararı vererek kürtaj hakkını söküp aldı. Aynı sene içerisinde Rusya tarafından Ukrayna’nın işgali çok tehlikeli boyutlara ulaşan, bir tarafta ABD (ve NATO müttefikleri) ile diğer tarafta Rusya arasında direkt bir askeri yüzleşmenin gerçekten ciddi tehlikesinin bulunduğu bir savaşa yol açtı ve bu savaş şu an içinde bulunduğu sınırların dışına taşarak gerçekten nükleer bir savaşa ve dolayısıyla bildiğimiz şekliyle insan toplumunun sonunu getirebilecek bir olasılığa sahiptir.
Bu sene (2024), İsrail tarafından ABD’nin tam desteğiyle Filistinlilerin korkunç, soykırımcı katliamı gerçekleştirildi ve buna karşı çağrılan büyük protestolar söz konusu oldu.
Bunlardan sonra da Donald Trump’a karşı suikast girişimi gerçekleşti. Bunun etkileri, bununla ilgili her şey henüz netlik kazanmadıysa da şimdiden devasa boyutlardadır. Ancak suikast girişimi hakkında şunlar açıktır: “tetikçinin gerçek motivasyonu ne olursa olsun ve bununla bağlantılı ne varsa bunlar hiçbir pozitif değişimle alakalı değildir ve toplumun özgürleştirici dönüşümü ile hiç alakalı değildir. Bu özgürleştirici dönüşüm, sadece bu sistemi tamamen süpürmeyi ve onun baskı ve sömürü ilişkilerini ve kurumlarını ve iğrenç kültürünü, özgürleştirici ve ilham verici olanlarla değiştirmeyi amaçlayan, milyonlarca insanı içeren bir devrimle mümkündür.”
Bütün bunlar çarpıcı biçimde şimdinin “normal zamanlar” olmadığını göstermektedir – şimdiki gibi zamanlar büyük, çoğu zaman hiç beklenmedik değişikliklerin sürekli olarak gittikçe hızlanan bir şekilde gerçekleştiği zamanlardır. Şimdiki gibi zamanlar, eskiden son derece zor ihtimal ve hatta imkânsız olarak görülen şeylerin gerçekten meydana geldiği ve daha sıklaştığı zamanlardır.
2020, 2022 ve bu sene (2024) halkın kitlesel meşru protestolarındaki devasa katılımların gösterdiği gibi bu “öngörülmemiş” gelişmeler sadece negatif değil, aynı zamanda çok pozitif de olabilmektedir. Özellikle böyle zamanlarda göze imkânsız görünen şeylerin mümkün ve hatta gerçek hale geldiği gerçeği aynı zamanda bu kapitalizm-emperyalizm sistemi tarafından sürekli olarak yayılan tüm suç ve deliliklere son vermek için acilen ihtiyaç duyulan devrimin mümkünlüğü için de geçerlidir.
Bu tekrardan, gerçek bir devrim imkanının en acımasızca ezilenler ve toplumun her yerinden ilk olarak binlerce ve sonrasında da milyonlarca kişiden oluşan bir devrimci halkı, güçlü bir devrim kuvveti olarak en başından ve istikrarlı biçimde ülke çapında bir perspektifle, toplumun tümünü etkileyecek ve halk kitlelerinin şeyleri nasıl gördüğünün ve her kurumun nasıl yanıt vereceğinin temellerini değiştirecek bir şekilde öne sürmeye bağlı olduğu şeklindeki kritik hakikat ile ilgilidir. Şimdi her şey bu devrimci gücü gerçekten öne sürmeye ve organize etmeye odaklanmalıdır.