Editörün Notu: Devrimci Önder ve Yeni Komünizm’in Yazarı Bob Avakian’ın aşağıdaki yazısı 4 Nisan 2022 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır.
Kaynak için bkz: PARASITIC IMPERIALISM, TERRIBLE EFFECTS ON BASIC PEOPLE— AND THE REVOLUTIONARY WAY OUT | revcom.us
Önceki yazılarım ve revcom.us’ta bulunan diğer önemli çalışmalarımda, ABD emperyalizminin asalaklık biçimlerine -Üçüncü Dünya ülkeleri (Latin Amerika, Afrika, Orta Doğu ve Asya) üzerindeki egemenliği ve bu ülkelerde 150 milyondan fazla çocuk da dahil olmak üzere halk kitlelerinin aşırı sömürüsüne ve özellikle de bu ülkedeki “orta sınıf” için belirli bir yaşam standardı ve nispeten istikrarlı yaşam koşulları sağlanması meselesine- ışık tutuldu. (1)
Bunun bir tezahürü, Siyahi orta sınıfın önemli şekilde genişlemesidir. Fakat aynı zamanda, bu emperyalist asalaklığın, emperyalizmin “kalbindeki” temel halk kitleleri üzerinde de çok farklı ve kesin olarak negatif etkileri oldu.
Geçen yılki Yeni Yıl Açıklamamda (Ocak 2021) bahsettiğim ve Raymond Lotta’nın önemli bir çalışmasında derinlemesine analiz edildiği üzere, emperyalist dünya ekonomisinde son birkaç on yılda meydana gelen değişiklikler, ABD’nin kendi içindeki ekonomik yapı ve istihdam kalıplarındaki önemli değişikliklerle birbirine bağlandı. Bunun temel özelliklerinden biri, bu ülkedeki imalat istihdamının azalmasıdır. Bu da, şehir merkezindeki çok sayıda gencin etkin bir şekilde kayıtlı ekonominin dışında tutulmasının önemli bir nedeni olmuştur. Bu durumda, yasadışı faaliyet, aile üyeleri için bir hayatta kalma ve destek aracı haline geldi. Birkaçı en azından bir süreliğine zengin olurken, birçoğunun sonu hapis ya da erken yaşta ölümdür. Bütün bunlar, bu son derece küreselleşmiş dünya ekonomisinde ABD kapitalizm-emperyalizminin dinamikleri ve gereksinimleriyle etkileşime giren uzun süredir devam eden ve halen süren ayrımcılığın sonucudur. (2)
Bu durum, kenar mahallelerdeki hem Siyahi gençler -hem de Latinolar- arasında “uyuşturucu ticareti” ile birlikte çetelerin ve çete savaşlarının büyümesini besledi; buna dahil olanlar ve bunun sonuçlarından kaçamayan daha geniş halk kitleleri için korkunç sonuçlar doğurdu. Bu da, Üçüncü Dünya ülkelerinde ve özellikle de Latin Amerika’da emperyalist küreselleşmenin başlıca etkileriyle bağlantılıdır: Tarımın ve genel olarak ekonomilerin bu ülkelerdeki emperyalist egemenliği, küçük ölçekli tarımın mahvolmasına ve halk kitlelerinin kırsal alanlardan şehirleri çevreleyen gecekondu bölgelerine yoğun şekilde göç etmesine yol açmıştır. Bunun bir sonucu olarak, bu ülkelerin çoğunda insanların çoğunluğu kayıt dışı ekonomiye katılarak hayatta kalmaya zorlanmıştır. (Raymond Lotta’nın asalak emperyalist küreselleşme üzerine yaptığı kapsamlı çalışmasında açıkladığı gibi, kayıt dışı ekonomi “son derece güvencesiz işlere atıfta bulunur: Yani normal çalışma saatleri (hatta belirli bir ücret) olmaksızın; çok az güvenlik ve sağlık koruması ile; ve işsizlik maaşı veya emeklilik desteği gibi herhangi bir yardım varsa da çok az olması” gibi.)
Bunun önemli bir yönü, bu ülkelerin bazılarında fuhuş ve pornografiyi içeren “seks ticareti” de denen köleleştirilen kadın ve kızların ticareti gibi diğer sapkın kârlı yasa dışı faaliyetlerle birlikte önemli ölçüde “uyuşturucu ticaretine” dayalı çetelerin ve güçlü kartellerin belirgin artışı olmuştur. (Bu mesele, Raymond Lotta tarafından başka bir büyük çalışmada derinlemesine analiz edilmiştir.) Bu da, ABD de dahil olmak üzere emperyalist ülkelerde uyuşturucu ticaretinin yanı sıra kadın ve kız çocuklarını da içeren “yasadışı bir ekonomiyi” beslemektedir.
Peki kapitalist-emperyalist sistemin kendi işleyişiyle ortaya çıkan bu korkunç duruma bu ülkedeki egemen sınıfın tepkisi ne oldu? Polis tarafından toplu hapisler ve toplu katliamlar! “Eski güzel ABD”, dünyadaki herhangi bir ülkenin en yüksek hapsedilme oranına ve en büyük hapishane nüfusuna sahiptir. Siyahiler ve Latinolar, hapsedilen ve diğer bir ifadesiyle sözde “hukuk sisteminin” tuzağına düşenlerin en büyük kısmını oluşturuyor. Ve Latinoların yanı sıra Siyahilerin de polis tarafından öldürülmesi bu ülkenin olağan bir özelliğidir: 1960’tan bu yana polis tarafından öldürülen Siyahi insan sayısının arttığı bir gerçektir. 1960’lardan önce Jim Crow ayrımcılığı ve Ku Klux Klan terörü döneminde linç edilen binlerce Siyahiden çok daha fazladır.
Bütün bunlar, bir kez daha bu kapitalist-emperyalist sistemin temel doğasının ve süregiden zorunluluklarının ve bunun büyük ölçüde artan küreselleşmesiyle ve asalaklığı ile son on yılda aldığı özel ifadenin bir sonucudur. Bunların hiçbiri “reforme edilemez”, ancak devrim yoluyla bu sistemin kendisini süpürerek ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Tüm Bunların Dışında Devrimci Yol
Bu sistemin temel baskıcı ilişkilerinin ve “kanun ve düzeninin” vahşice baskıcı güçlerinin yanı sıra kokuşmuş kültürünün güçlü çekimi, bu devrime en temelden ve umutsuzca ihtiyaç duyanları güçlü bir şekilde etkilemektedir. Bu durum, özellikle de kenar mahallelerdeki çok sayıda genç arasında keskin ve zararlı bir ifade alır. Bunun büyük bir kısmını, bu sistemin -temel işleyişinin, iktidar ve kamuoyu kurumlarının- insanların düşüncelerini bu sisteme gerçek veya olumlu bir alternatif olmadığına inandırmak için etkilemesidir -ve herhangi bir devrim girişiminin mutlaka yenilgiye uğratılacağı ve buna katılanların acımasızca ezileceği- bu yüzden de dışarı çıkmadan önce, bu sistem içinde elde edebileceklerinizin peşinden gidilmesi şeklindeki düşünce oluşturur.
Ancak bu sistemin bu gençleri ve bu sistem tarafından ezilen diğerlerini sürekli olarak maruz bıraktığı insanlıktan çıkaran, alçaltıcı ve kelimenin tam anlamıyla katledici muameleler; aslında insanlar çoğu zaman boğulmuş olsalar da, tüm bunlardan kurtulma ve daha iyi bir şeye ulaşmanın bir yolunu bulma özlemine de yol açar.
“Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey” içinde vurguladığım gibi (4): “Bu yenilgiyi kabul etme durumunun üstesinden gelmek ve gerekli yeniden kutuplaşmayı sağlamak, karşı karşıya olduğumuz duruma ve fiili duruma ilişkin artan sayıda bilimsel anlayış kazanmak için halk arasındaki şiddetli ideolojik mücadelenin güçlü bir bileşimi yoluyla gerçekleştirilmelidir ve çözüm yalnızca bu baskıcı sisteme karşı kararlı direnişle birlikte başarılabilir. Bunların tümü, devrim için gerekli olan güçlerin oluşturulmasına ve siyasi uyumun yaratılmasına katkıda bulunmaya yönlendirilmelidir.” Bilimsel bir temel üzerinde, yeni komünizmin bilimsel yöntem ve yaklaşımı temelinde umutsuzların umudu olacak -aslında bir bütün olarak insanlık için umut olacak şey- bu devrimdir.
Devrime Ciddi, Bilimsel Bir Yaklaşım
“Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey”in sonunda yazdığım gibi:
Her şey, en acı şekilde ezilenlerden ve toplumun tüm kesimlerinden, önce binler, sonra milyonlar halinde, güçlü bir devrimci güç olarak, baştan beri ve tutarlı geniş bir perspektifle, tüm toplumu etkilemek ve halk kitlelerinin olayları nasıl gördüğünü ve her kurumun nasıl yanıt vermesi gerektiğini değiştirmek için ülke çapında örgütlenmiş bir devrimci halk ortaya çıkarmaya bağlıdır. Şimdi her şey bu devrimci gücü fiilen öne çıkarmaya ve örgütlemeye odaklanmalıdır. Ardından bu devrimci güç meydana geldiğinde, her şey gerçekten kazanmak için nasıl savaşılacağı meselesine odaklanacaktır.
Bu noktada, bu milyonlarca gücün eksiksiz, devrimci bir değişime gidildiğini açıkça ortaya koyacak şekilde seferber edilmesi ve bu hedeften geri adım atmayacak ve daha azını kabul etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerekecektir. Bu şekilde, toplumun her kesiminden çok daha fazla sayıda insanı kendine çeken ve öne çıkaran güçlü bir kutup oluşacaktır ve bu sistemin mevcut tüm kurumları da dahil olmak üzere toplumun her yerinden insanları devrimin tarafına geçmeye kesin bir meydan okuma ile çağrıda bulunacaktır. (5)
Burada, “Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey”in sonuç kısmı bu devrimin başarılı olması için bir temel bulunduğundan, devrimci güçlerin kazanılması için temel doktrin ve stratejik yönelimden bahsediyor. Bu temel doktrin ve stratejik yönelim:
“Bu, gerekli koşullar meydana getirildiğinde, halk kitlelerini harekete geçiren devrimci bir gücün, neredeyse kesin olan bir şeyi -devrimci iktidarı ele geçirme girişimini yenmek ve ezmek isteyecek silahlı kuvvetlerin ezici gücünü- etkili bir şekilde etkisiz hale getirecek ve sonunda üstesinden gelecek şekilde meseleye fiilen nasıl yaklaşılması gerektiğinin temel altyapısını oluşturmaktadır. Devrimci durum olgunlaştığında ve bu süreç boyunca omurgası özellikle küçük çapta başlayarak devrimci güçler için elverişli olacak çarpışmalarda devreye girebilmek ve karşı-devrimci güçleri yenmek için, daha önce karşı-devrimci güçlerin bir parçası olanlar arasında da artan sayıların kazanabilecek ve sonunda karşı-devrimin geri kalan güçlerini yenebilecek araçlarla donatılacak ve bu devrime sağlam bir şekilde kazanılacak gençlerden oluşacak devrimci mücadele güçlerinin nasıl örgütlenip hangi temelde eğitilebileceğini anlatıyor.” (6)
Ve şu nokta da vurgulanmaktadır:
“Bu devrimin, ülkenin mevcut sınırlarının çok ötesinde yer alan farklı güçler tarafından da görülme ve yanıtlanma biçimleri olacaktır. Bu ülkede ciddi bir devrim mücadelesi bu ülkede ve tüm dünyaya sismik şok dalgaları gönderen güçlü bir siyasi deprem etkisi yaratacaktır. Böylesi bir duruma tepki geleceği, dünyanın her yerindeki baskıcı hükümetlerin ve güçlerin bu durumu kendi konumları ve amaçları için ciddi bir tehdit olarak görecekleri doğrudur. Bu güçlerden bazılarının yardım etmek için harekete geçmeleri ya da katılarak böyle bir devrimi ezme girişimleri konusunda gerçek bir olasılık vardır. Aynı zamanda, böylesi bir devrim sarsılarak uyanacak ve kelimenin tam anlamıyla her yerdeki milyarlarca insanda kuvvetli bir pozitif şok etkisi yaratarak, bu korkunç dünyaya başka bir alternatifin mümkün olmadığı şeklindeki düşünceyi paramparça edecektir. Genel olarak ve neredeyse kesinlikle, çok önemli bir şekilde küresel ölçekte yaşanacak bir yeniden kutuplaşmaya katkıda bulunacaktır.” (7)
Temel gerçek ve basit sonuç şudur:
“Bu dünyaya şu an olduğu haliyle katlanamayan… bu kadar fazla kişinin insan yerine konulmamasından artık usanan… “Herkes için özgürlük ve adalet” iddiasının acımasız bir yalan olduğunu bilen… iktidardaki insanların (veya iktidara gelmeye çalışan kesimlerin) yanlış vaatlerine ve tatlı sözlerine rağmen adaletsizliğin ve eşitsizliğin sürüp gitmesine haklı olarak öfkelenen… işlerin nereye gittiği noktasında ve şu anda genç olmanın iyi bir geleceğin ya da herhangi bir geleceğin olmaması anlamına geldiği gerçeğiyle acı çeken… çok daha iyi bir şey hayal eden ya da bunun mümkün olup olmadığını merak eden… baskı, sömürü, yoksulluk ve çevrenin tahrip edilmesinin olmayacağı bir dünya için haykıran… gerçekten uğruna savaşmaya değecek bir şey için mücadele etmeye cesaret eden herkes bu devrimin bir parçası olmalıdır!” (8)
Referanslar:
Add comment