25 Şubat akşamı Amerikan savaş uçakları Suriye’de yapıların üzerine yedi tane 250 kiloluk bomba bıraktı. Hava saldırısı bir düzine ila iki düzine arasında insanın ölmesine neden oldu, Amerika öldürülenlerin, Irak’taki paralı askerleri hedef alan İran destekli milis kanallarıyla bağlantılı olduğunu iddia etti.
Hava saldırısı aynı zamanda anaakım medya tarafından sonu gelmeyen yorumlarla meşrulaştırılmaya çalışıldı ki bütün bu eğip bükmeler tek bir anlama gelir o da saçmalıktır! Başından aşağıya kadar saçmalık! Dolayısıyla bu suçla ilgili söylenen ve söylenmeyen ya da Amerikalıların aralarında konuşma ihtiyacı dahi duymadığı yalanların ve ikiyüzlülüklerin bazılarını teşhir etmek önemlidir:
Bir Numaralı Palavra: ‘’Dünyanın, Amerika’ya bütün yerkürede adaleti uygulatması için ihtiyacı vardır. Amerika sahaya geri dönmüştür ve bu iyi bir şeydir.’’
Gerçekten mi?
Notre Dame Hukuk Okulunun profesörlerinden birisi olan Mary Ellen O’Connell bu meseleye işaret ediyor:
‘’Birleşmiş Milletler Kurulu çok net bir şekilde başka bir ülkenin topraklarında askeri güç kullanılmasının yasal olmasının tek kıstasının; saldırıya uğrayan ülkenin diğer ülkeye karşı silahlı bir saldırı gerçekleştirmesi gerektiği olduğunu belirtiyor. Bu durumun Suriye’de yaşanan saldırı ile uzaktan yakından alakası yoktur.’’
Ve ayrıca Amerikan’ın sözleşmeli askerleri Irak’ta ne yapıyorlar?
Bu sözleşmeli askerlerin büyük çoğunluğu Amerikan ordusundan ‘’özel kuvvetler’’ ve Amerika’nın 18 yıl önce Irak’ta gerçekleştirdiği işgalle beraber gelen varlığını korumaya çalışan paralı askerlerden oluşuyor. Amerika’nın yürütmüş olduğu bu savaş yüz binlerce kişinin ölmesine ve milyonların da yerlerinden edilerek mülteci olmasıyla sonuçlanmıştır. Ve bu korkunç suç daha sonra tamamen yalan olduğu ortaya çıkan zırvalıklarla meşrulaştırılmaya çalışılmıştır-Irak’ın kimyasal ve nükleer kitle imha silahları ürettiği-ki pek çok insan bunun yalan olduğunu daha savaş başlamadan söylemiştir. Bu yalan ile taksirli suçlarını ve insanlığa karşı işledikleri suçları meşrulaştırmaya çalışmışlardır.
İki Numaralı Palavra: “Biden, İran’a karşı Trump’tan çok daha makul davranacak ama önce gücünü göstermesi gerekiyor.”
Biden ve dış ilişkiler ekibi İran ile yeni bir nükleer antlaşmaya yönelik ilgilerini belirtmişlerdir. Bundan önceki antlaşma Obama yönetiminde imzalanmış ama Trump tarafından bozulmuştur, ki Trump tek taraflı çekildiği antlaşma ile birlikte İran’a yönelik çok sert yaptırımlar uygulamıştır. Bu yaptırımlar İran halkının korkunç acılar çekmesine neden olmuştur, ki buna pandemiyle ilgili medikal ekipmanlara ve ilaçlara erişilememesiyle beraber yaşanan gereksiz ölümler de dahildir. Başkan olduktan sonra yaptığı ilk röportajda Biden, yaptırımlardan geri adım atmayacağını söyleyerek bunları İran’daki gerici rejime karşı bir pazarlık aracı yapacağını göstermiştir. Bu hava saldırısı da bu duruşun katilce bir kanıtı olmuştur.
Yani Biden’ın ‘’açılışı’’ budur, çok daha fazla tehdit, şantaj ve cinayet içeren bir ‘’açılıştır’’ bu. Biden için ‘’gücün’’ anlamı İran halkları üzerinde insanlık dışı, acımasız ve katilce baskıları sürdürmektir.
Üç Numaralı Palavra : ‘’Biden Rusya’ya karşı ayağa kalkacak.’’
Ayağa kalkacak…
Trump’a olan nefretlerini, Trump karşıtı eylemlerde ‘’Putin’in Kuklası’’ pankartlarıyla sergileyenler- sanki problem Trump’ın Rusya’ya tavır takınmıyor olmasıymışçasına- ‘’ne dilediğine dikkat et’’ deyimini daha önce duymuş muydunuz?
Hem Amerika hem de Rusya emperyalist ülkelerdir. Ortadoğu’da hem ekonomik anlamda petrol rezervleri ile hem de askeri anlamda stratejik konumuyla-Afrika, Asya ve Avrupa’nın orta noktasıdı dünyada stratejik bir konumdadır. Amerika, İkinci Dünya Savaşından bu yana bölgeyi tahakkümü altına almıştır ancak başka emperyalist güçler şu an bu durumu zorlamaktadırlar. 2003 işgaliyle beraber Irak’a karşı yürütülen savaş Amerika’nın bu tahakkümünü korumak ve sürdürmek için işlediği korkunç suçlardan sadece bir tanesidir. Bu suçlar son 70 yılda milyonlarca insanın ölümüne, milyonlarca daha fazlasının yerlerinden edilmesine (çoğu kalıcı olarak göçmen olarak yaşamak zorunda kalmıştır) ve yüz milyonlarcasının da Amerikan destekli baskıcı rejimlerin pespaye gölgeleri altına yaşamaya zorlamıştır.
Ancak Trump döneminde Rusya ve aynı şekilde Çin, İran üzerinde etkisini güçlendirerek bölgeye nüfuz etmiştir. Biden yönetimi altında Amerika bu zorlukla çeşitli tehdit, müzakere ve şiddet araçlarıyla Trump’tan daha farklı bir tepki vermek istemektedir ancak yaptıkları halen bölgeyi tahakküm altına almaya çalışmaktır ve bunu yaparken hala şiddeti asli araç olarak kullanmaktadırlar.
Bu iki emperyalist blok arasında seçim yapması istenen bilinçli birisi hiç beklemeden ‘’her ikisi de kaybetmeli’’ demelidir!
İnsanların Yüzleşmesi Gereken Hakikat
Bu yeni durumun ışığında; Trump’ın defedilmesi ve Biden’ın seçilmesi ile beraber pek çok kişi yavaş gelişim veya en azından ‘’normale dönüş’’ lafazanlıkları ile kandırılmaya veya kendisini kandırmaya başlamıştır. Bu insanlara Bob Avakian’ın Yeni Yıl Bildirisinden, acı ama özgürleştirici bir hakikati okumalarını öneriyoruz:
‘’Biden/Harris yönetiminin politikalarının çoğunun Trump/Pence rejiminin bariz zulümlerinden farklı olacağına şüphe yoktur, Biden ve Harris ile işler kesinlikle ‘farklı hissedilecektir’, ancak ‘ülkeyi birleştirmeye’ çalışacakları yol -kapitalizm-emperyalizm sisteminin çıkarları ve gereksinimleri doğrultusunda- hiçbir saygın insanın istememesi veya parçası olmaması gereken bir şeydir. Evdeki ‘istikrarı’ yeniden tesis etme ve güçlendirmeye, ABD’nin dünyanın bir numaralı baskıcı gücü olması için çalışırken Biden, Harris ve Demokratlar (New York Times ve CNN gibi diğer ‘ana akım’ kurumlar) Trump/Pence rejiminin faşizminden haklı olarak nefret eden ve daha adil bir dünya arzulayan kitleleri bu sisteme sıkı sıkıya bağlı tutmak için, siyasi vizyonlarını ve faaliyetlerini bu sistemin sınırları içinde sınırlayarak, halkın kendi temel çıkarları ve bir bütün olarak insanlığın çıkarları doğrultusunda hareket etmelerini engellemek için kararlı girişimlerde bulunacaklardır. Ve işler bu sistemin sınırları içinde tutulduğu müddetçe, bu durum aslında sisteme yerleşik durumda olan, aynı zamanda altta yatan ekonomik gücü kuvvetlendirecek ve sosyal ve politik açıdan bu ülkede (ve diğer pek çoğunda) zaten büyük güç gösteren faşizmi kuvvetlendirecek ve buna daha fazla ivme kazandıracaktır.’’
Add comment