Cumhurbaşkanlığı 28 Ocak’ta “Basım ve Yayım Faaliyetleri” ile ilgili bir genelge yayınladı. Rejimin yandaş medyasında ve sosyal medyada uzun zamandır yürütülen tartışmalar sonrasında, “milli ve manevi değerlerin”, “aile yapısının” “korunabilmesi” için böylece harekete geçilmiş oldu. Rejim “ahlaklı toplum” yetiştirme işinde ciddi olduğunu ama bu ahlakın sadece “milli” değerlerle sınırlı kalmadığını, bunun manevi -ki burada anlaşılması gereken manevilik tamı tamına dindir- olması gerektiğini, iktidarı elinde bulundurmanın avantajını da kullanarak “yasal” uygulamaya geçileceğinin startını vermektedir.
Vurgulamak gerekir ki, rejim sadece “açık faaliyetlere” karşı değil, -örneğin FOX TV’de yayınlanan ‘Maske Kimsin Sen’ programı- aynı zamanda “örtülü faaliyetlere” karşı da anayasal düzenlemelere gidileceğini söylüyor. Rejim bir kere daha “milli ve manevi değerlerimizi yıprattırmayız” diyerek, her ne kadar “örtülü faaliyetler”den kasıt ne olduğu belli olmasa bile “gereği yerine getirilecek” diye tehdit ediyor; “yasal” bir çerçeve koyarak, toplumda istediği türden -ya da en azından istediklerine yakın- olmayanları tehdit etmekle kalmıyor, aleni bir şekilde terörize ediyor. Bunun adı toplumu gerici İslamcı temelde kutuplaştırmaktır, başka bir şey değil!
Aldanmanın ve Kendini Aldatmanın Bir Biçimi: Gerici Kutuplaşma Yokmuş Gibi Davranmak
Peki tüm bu olanlara toplumun muhalif olanlarının -ister burjuva isterse liberal “sol”- yanıtı nedir? Erdoğan’ın “milli ve manevi değerler” çıkışını sadece gündem değiştirmek olarak görmek! Bu bir akıl tutulması değilse bile düpedüz siyasi körlüktür! Erdoğan’ın temsil ettiği düşünce biçimi sadece bugün değil, geçmişten beri “dindar nesiller” yetiştirilmesi gerektiği, “toplum içerisinde kahkaha atmayan kadınların” olmasını, “Kuran’ı öğrenmeyen çocukların pusulasız kalacağını” ve buna benzer yüzlerce beyanatta bulunmakla kalmamış, üst yapıda bu gerici ideolojiye uygun kanunları geçirmiş ve devlet kurumları içerisinde birçok tarikat örgütlenmesi de dahil olmak üzere dinci köktenciliğin örgütlenmesini sağlamıştır.
Daha önceden de söylediğimiz üzere;
“AKP/MHP faşist rejiminin eğitim sisteminde ve genel olarak toplumsal yaşamda kendi dünya görüşüne ve yaşam tarzına uygun nesiller yetiştirme yönündeki uygulamaları tüm topluma yönelik fiili bir baskı ve dayatma haline gelmiş durumdadır. Bu konuda özellikle de eğitim sisteminin ‘tek din, tek mezhep, tek ahlak’ anlayışına, ayrıca bileşenin önemli bir parçası olan “tek dil, tek bayrak, tek ulus” şeklindeki çiğ şovenizme uygun olarak İslamcı-Türkçü ilkelere göre biçimlendirilmek istenmesi kabul edilemez. Öte yandan meseleyi “din eğitimini 4 yaşında vermeyelim 12 yaşından sonra verelim” şeklinde ortaya koyan çeşitli pedagogların açıklamaları, Almanya’daki eğitim sistemi ile entegre kilise eğitimini referans gösterenlerin sürece meşruluk arama çabaları veya konuyu sadece bir yasa meselesinin ihlaline indirgeyen pasifist liberal tutumlar meselenin ciddiyetini görmezden gelmekte ve büyük bir sorumsuzluk örneği ile dini ideolojinin ve ahlakın keskin kılıcını olduğu gibi yerinde bırakmaktadır.” [i]
Dini ideolojinin ve ahlakın kılıcını olduğu gibi yerinde bırakıp, “esas gündem ekonomi, AKP gündem değiştiriyor” diyenler, AKP’nin son 20 yılda inşa -ve yeniden inşa- ettiği rejime dair doğru düzgün eleştiride bulunamıyorlar. AKP-MHP’nin ülkeyi içerisine soktuğu derin ekonomik kriz ve dip yoksullaşma, halk kitlelerinin -özellikle de temel halk kitlelerinin- açlık sınırının altında çok ağır şartlar içerisinde yaşamak zorunda bırakılması hakikati, rejime yönelik kamusal eleştirinin artarak büyümesi gibi hususların üstesinden gelebilmek için, ideolojik olarak hamleler yaptığı kesin. Lakin burada anlaşılması gereken temel hakikat, Rejimin bu tartışmayı -her ne kadar tali düzeyde böyle bir yan barındırsa da- esas olarak “gündem kapatmak” için yürütmesi değil, temelde rejime dair büyüyen öfke ve rahatsızlığa karşı İslamcı ve Türkçü temelde ideolojize edilmiş kendi kitlesini konsolide edebilmek için kutuplaştırmak istemesidir.
Dinin Olmadığı Bir Ahlak Gerçek Kurtuluştur!
Bugün toplumda büyük bir ahlak krizinin olduğu doğrudur. İnsanların ölümcül bir şekilde bireyselciliği, sosyal medya başta olmak üzere linç kültürünün ağır bir fenomen oluşu, “fırsat eşitliği” cani çılgınlığının bir sonucu olarak insanların birbirlerinin üzerine basarak yükselmesi, “sadece kendin için yaşa” çürümüşlüğünün “toplumsallaşma” hali kapitalist-emperyalist sistemin dünya çapındaki sosyal ilişkiler üzerinde derin etkileridir. Fakat tüm bunlara yanıt kesinlikle baskıcı, sömürücü toplumun daha köktenci bir biçimi olan “geleneksel ahlaki normları” ya da “milli ve manevi” dini normlar olmamalıdır.
Bob Avakian’ın da söylediği üzere:
“Eğer dine inanmıyorsak, o halde ahlaki anlayışımız nereden geliyor? Bu soru, Tanrı olmadan iyi olabilir miyiz sorusunun bir başka biçimidir. Daha önce de söylediğim gibi: Tanrısız iyi olabilmek zorundayız, çünkü Tanrı yok!”
“Ancak işin biraz daha derinine inelim. Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor; İncil’deki ahlak anlayışı iyi bir ahlak anlayışı değildir, bu köleliği tutmaya devam etmenin, kadınların bastırılmasının ve şiddete maruz kalmasının ve bütün diğer dehşetleri içeren bir ahlak anlayışıdır. Bu hakikat, Kuran ve diğer bütün büyük dinlerin yazınları için de geçerlidir.” [ii]
Ne Türkiye’de ne de dünyanın herhangi bir yerinde insanların bu miadı dolmuş “ahlak” normlarına ihtiyacı olmadıkları gibi, toplumu ve dünyayı köklerinden dönüştürmek için kökten farklı bir ahlaka, komünist ahlaka ihtiyaçları var. Bu komünist ahlak sadece bireylerin kendilerini “iyi” hissetmelerini sağlamanın ötesinde -ki insanlar kendilerini elbette iyi hissetmelidirler- insan toplumunu, onun doğayla ve üzerindeki tüm canlılarla olan ilişkisini radikal temelde dönüştürecektir. Acil ihtiyaç duyduğumuz ve Bob Avakian’ın inşa ve önderlik ettiği yeni komünizmde sunulan şey geleneğin zincirlerinin, ahlak yapısı ve anlayışının kuvvetlendirilmesi değil, tümden kırılmasına yönelik bir komünist ahlaktır.
“Öne çıkmalı ve insanlığın serpilebilmesi için her anlamda hem mümkün hem de gerekli olan, insanların bir kısmının aşağıda kaldıkları bir kısmının da onların üzerlerinden yükselmedikleri, sömürünün, eşitsizliklerin ve baskının olmadığı komünist bir dünya için doğru bir çizgide, böyle bir toplum için gerekli bir ahlak çizgisinde insanları kazanmalıyız.” [iii]
Dipnotlar:
[i] https://yenikomunizm.com/rejimin-yeni-kusaklara-ve-topluma-din-dayatmasi-hurafeye-degil-bilimsel-yontem-ve-yaklasima-ihtiyacimiz-var/
[ii] https://yenikomunizm.com/dinin-olmadigi-bir-ahlak-gercek-kurtulustur/
[iii] https://yenikomunizm.com/dinin-olmadigi-bir-ahlak-gercek-kurtulustur/
Add comment