Yeni Komünizm

Rejimin Suçlarını Yalnızca Örgütlü, Bilinçli ve Kararlı Bir Halk Hareketi Bertaraf Edebilir!

image_pdfimage_print

Bugün eken saatlerde, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “PKK/KCK terör örgütü ile ilişkili” olduğu gerekçesiyle göz altına alındı. Savcılık tarafından yapılan açıklamalara rağmen, AKP’nin kemikleşmiş kitlesi de dahil olmak üzere, insanların ezici çoğunluğu bu gözaltı operasyonunun tamamen siyasi olduğunu bilmektedir. Erdoğan 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandıktan sonra “muhalefetin” elindeki belediyeleri almak ve böylece yere düşen “Millet İttifakına” son bir darbe vuruşu yapmak istemişti lakin bunu gerçekleştiremedi. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, birçok yerde hezimete uğradı ve CHP seçimlerden birinci parti olarak çıktı. CHP’nin seçim zaferinde İmamoğlu figürünün payı büyüktü ve adı uzun zamandır “bir sonraki Cumhurbaşkanı” olarak zaten zikrediliyordu. Erdoğan’ın hala “polülerliğini” sürdürmesine rağmen AKP’nin giderek taban kaybetmesi ve “kararsız kitle” nezdinde İmamoğlu’nun güçlü yükselişi, anketlerde açık ara birinci oluşu rejim açısından tehlike alarmlarının çalınmasına neden oldu.

İmamoğlu’na yönelik baskılar yeni değil. İstanbul Belediye Başkanı olduğundan beri üzerinde çok yoğun bir baskı vardı. En son 31 Mart seçimleriyle birlikte bu baskı nitelik değiştirdi. İstanbul’da birçok belediyeye operasyon çekilip, belediye başkanları tutuklanarak, bir sonraki sıranın İmamoğlu’nda olduğu mesajı verildi. CHP, rejimin bu hamlesi önüne geçebilmek için İmamoğlu’nu, CHP’lilerden oluşan bir önseçimle cumhurbaşkanı adayı yapmaya karar vermişlerdi. Lakin “demokrasi sandığı” kurulmadan rejim yine devreye girdi ve İmamoğlu’yla birikte CHP’nin İstanbul’da ileri gelen onlarca kadrosunu gözaltına aldı.

Hakim sınıflar arasındaki parçalanmada yeni boyut

İslamcı Türkçü faşist rejim, 2016 darbe girişimi sonrasında devlet erki içerisinde gücünü konsolide etmiş ve kendi belirlediği parametreler dahilinde burjuvazinin “muhalif” kanadını da sınırlayabilmişti. Lakin Erdoğan’ın kendi rejimini sürdürebilmek için sürekli olarak girişitiği kutuplaştırma, Erdoğan’dan rahatsız olan kesimlerin, CHP önderliği altında buluşmasına vesile oldu. CHP sadece ikinci parti olmanın dışında, “muhalif” kanadının lokomotifi rolünü oynadı. Özelikle 2019 ve 2023 yerel yönetim seçimlerinde, Erdoğan’dan rahatsız olan kesimleri daha güçlü bir şekilde kendi saflarında hizaya sokabildi. Rejim kutuplaştırmaya devam ederek, kendi iktidarını dahi tehlikeye atabilecek sert adımlar atarken, toplumu İslamcı Türkçü temelde yeniden polarize ederken, rejimin temsil ettiği her şeyden nefret eden insanlar CHP’nin temsil ettiği çizgi etrafında sıklaşmaya başladı.

Son Tüsiad tartışmalarında da görüldüğü üzere, burjuvazinin kemalist kanadı -ki bu kanat da kendi içerisinde çok parçalıdır- İslamcı kanat ile Türkiye’nin dünyadaki yerinin ve rejiminin nasıl olması gerektiği üzerine bariz bir parçalanma içerisine girmişlerdir. Her ikisi de TC devletinin kalıcılığı ve daimiliği üzerine hem fikir olmakla birlikte, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılında” izleyeceği yol üzerine derin bir parçalanma yaşamaktadırlar. Açıkçası bu parçalanma, dünyadaki hakim sınıflar arasındaki çatışmadan da bağımsız değildir. Birbirlerini hem tetikler hem de besler durumdadır.

İmamoğlu’nun gözaltına alınması -büyük bir ihtimalle tutuklanacak-, hakim sınıflar arasındaki bu çatışmanın aldığı yeni bir boyuttur. Bu mesele Erdoğan’ın kişisel “iktidar arzusu”nun dışında, İslamcı Türkçü rejimin vizyonu ile hibrit Kemalist vizyon aradında yani İslamcılığın kriterlerinin bazılarının “güncel” kemalizmle yeniden buluşturulmuş bir dünya görüşü arasındaki bariz çatışmadan başka bir şey değildir. Bu yüzden Erdoğan tüm devlet olanaklarını kullanarak sadece İmamoğlu’na saldırmamakta, aynı zamanda da CHP’yi itibarsızlaştırmakta, “terörle iltisaklı” göstermekte ve olası diğer cumhurbaşkanı adaylarını da tehdit etmektedir.

Bu rejim alaşağı edilmelidir

2015 seçimlerinden bu yana “bir sonraki seçimlerde” Erdoğan’ın gideceği illüzyonu ile aldatılmanın ve kendi kendini aldatmanın kurbanı olan insanların söylediklerine daha ne kadar kulak vereceğiz. Bu rejim ister “seçim” isterse “sivil darbe” ile iktidarını devam ettirsin, kesinlikle meşru değildir ve defedilmesi gerekir. Demokrasi illüzyonundan uyanıp bilinçli ve öfkeli halk kitlelerinin nelere kadir olacağını bir kere daha anlamanın eşiğindeyiz -yarın için her şey geç olabilir! Rejim, İmamoğlu üzerinden sadece burjuva “muhalefete” “ayar” vermiyor, aynı zamanda kendisi gibi olmayanların nasıl bir sonuçla karşılaşacağını da bir kez daha açıktan gösteriyor. Aynı filmin tekrarını çekmeye gerek yok. Tamamen baskıcı ve sömürücü sistemin parçası olan bu rejim defedilmelidir!

CHP yine kendisine “yakışanı” yapıyor ve insanları memleketin dört bir yanında sokağa inmeye ve Erdoğan rejimine karşı seferberlik ilan etmek yerine, “temkinli” ilerliyor ve pazar günü yapacakları CHP cumhurbaşkanlığı önseçimine katılıma davet ediyor. Şayet  bu kritik koşullarda yer yerinden oynamazsa, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını bırakalım, CHP’ye dahi bir kapatma davası açılabilir. Fakat CHP bu sistemin partisi olarak, sokağa inen insanların şeyleri başka yönlere doğru götürmesinden en az AKP kadar korkuyor ve böylesi bir “kaosu” kabul etmektense, nispi olarak Rejimin “nizamını” kabul etmeyi -tabii ki parametreleri zorlayarak- tercih edebiliyor.

Rejimin anti-demokratik uygulamaları karşısında  yüzbinlerce insan öfkelenmekte ve sahaya inmektedir. Bu rejimin tüm suçları karşısında isyan etmek haktır! Bu temel hakkımızı (isyan etmek) baskıcı ve sömürücü sistemin “sol” versiyonu olan İmamoğlu’na destek olmak için değil, rejimin anti-demokratik uygulamalarını durdurmak ve onu defetmek için kullanmalıyız. Evet, İmamoğlu bir Erdoğan değildir ama ezilenlerler için özgürleştirici bir vizyona da sahip değildir.

Sokağa inmeli,  bu rejimin işlediği tüm suçlara karşı öfkeli kalabalıklarla buluşmalıyız.

Şimdiden halk tarafından dillendirilen meşru slogan “hükümet istifa” etrafında toplanmalı, bu rejimin canilikleri sistemin bütünlüğü içerisinde teşhir etmeliyiz.

Bu rejim gitmeli, bu caniyane sitemin sona ermesinin zorunluluğuna dair devrimci fikirler toplumun her bir katmanına ulaşmalıdır!

Bunu ancak öfkeli, bilinçli ve kararlı milyonlar eşliğinde sürekliliği sağlanmış bir kitlesel hareketle başarabiliriz!

Yeni Komünizm

Bizler, devrimin önderi Bob Avakian'ın mimarı olduğu Yeni Komünizm‘in takipçileriyiz. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini takip eden ve Yeni Komünizm temelinde dünyayı anlama ve değiştirme sorumluluğunu üstlenenleriz. Detaylı bilgi için bkz: Biz Kimiz?

Dünyada devamlı olarak yaşanan dehşetlerin ve son derece gereksiz acıların ortadan kaldırılması hem mümkün hem de son derece gereklidir. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini ve geliştirmiş olduğu Yeni Komünizm'i öğrenerek kazanma şansı olacak gerçek bir devrim hareketini birlikte inşa ediyoruz. Yeni Komünizm'in teorik çerçevesine ilk kez giriş yapacaklar başlangıç noktası için web sitemizde yer alan bu bölümdeki makaleleri inceleyebilir, Bob Avakian'ın Türkçeye çevrilmiş eserlerine buradan ulaşabilirler. Görüş, katkı ve desteklerinizi bekliyoruz.

#DevrimDahaAzıDeğil