Editörün Notu: Bir okurumuzun, Marmara denizindeki Müsilaj ve daha da derinde yatan iklim krizinin doğası ve nedenleri üzerine olan yazısını, öneminden dolayı dikkatinize sunuyoruz.
Gerici bir mafya figürünün pazardan kendi payını almak için yaptığı ifşaatlar ile sistemin pek çok pisliği gün yüzüne çıkıyor. Ancak sistemin metaforik olmanın çok ötesinde fiziksel olarak görülebilen ve istisnasız herkesi etkileyen ve etkilemeye de devam edecek pislikleri var, bu pislikler dünya çapında işleyen bir sistem olan kapitalist-emperyalizmin tabiatından ve dinamiklerinden kaynaklanıyor. Bu dinamikler Marmara Denizi özgülünde deniz salyaları (müsilaj) olarak ortaya çıkıyor. Bilim insanları üzerine şiirler yazılan İstanbul Boğazının seneler içerisinde bakmaktan rahatsız olacağımız bir görüntüye sahip olacağını söylüyorlar, uyarıyorlar. Ama bu uyarılar kar etmek için üretmek zorunluluğu olan, ‘’büyümezse ölecek’’ olan sermaye için, sistemin ateşinde ölümcül bir bireysilcilik içerisindeki kendi ‘’ihtiyaçlarını’’ karşılayan tüketici için neredeyse anlamsız. Peki sistemin Marmara Denizinin farklı bölgelerinde su yüzüne çıkan bu pisliği tam olarak nedir? Neden oluşuyor ve sistemin bütün bu pisliklerinden kurtulmak için gerekli olan nedir?
Deniz Salyası (Müsilaj) Nedir ve Nasıl Oluşur?
Aslına bakılacak olursa müsilaj doğal bir fenomendir, denizin içerisindeki mikro alglerin fotosentez sonucu ürettikleri ve daha sonra virüslerin, bakterilerin yaşaması için elverişli bir ortam hazırlayan bir salgı. Bu organizmaların dışarıya aşırı derecede salgı bırakması ise hiçte doğal bir fenomen değil. Marmara Denizinde oluşan müsilaj bir bütün olarak bu sistemin işleyişinin bir sonucudur. Denizde müsilaj oluşabilmesi için kritik birkaç faktör vardır. Öncelikle deniz sıcaklıklarının normal sıcaklıkların üzerinde seyretmesi ve buna ek olarak kirlilik oranının artması ve denizin durağanlaşması gerekiyor. Sanayi burjuvazisinin azot ve fosfatlı arıtılmamış atıklarının çöplük havzasına dönüştürülen Marmara Denizi ve dünya çapında insanlık ve türler için varoluşsal bir tehdit olan küresel iklim krizi tıpkı sistemin kendisi gibi en dipten başlayarak yapış yapış bir pisliği gözler önüne seriyor.
Okyanuslar Alarm Veriyor !Marmara Denizi Alarm Veriyor! Bütün Gezegen Alarm Veriyor!
Küresel iklim krizi dünya çapında sıcaklıkları arttırmaya devam ediyor. Marmara Denizi’nin sıcaklıkları 1982 yılından günümüze, 2021 yılına kadar sürekli bir artış içerisinde. Marmara’nın sıcaklık sapması da 2 dereceyi geçerek maksimum seviyelere denk gelmiş vaziyette. Müsilaj gözle görülür duruma geldikçe, sanayi burjuvazisinin akıttığı asitler ve artıklar denizin yüzeyine geldikçe, 25 milyon kişinin filtrelenmemiş atıkları doğrudan denize verildikçe bütün pislik yukarıya çıkıyor. Ancak gerçekten de bu sadece denizin üstünde gözükenlerden ibaret. Yani insanların yaşamlarını şu haliyle etkileyen, Marmara Denizi’nin ekosistemini mahveden bu müsilaj buzdağının görünen tarafı!
Okyanuslar ve denizler karbondioksiti emerler, onları boşuna dünyanın oksijen deposu denmez. Ancak karbondioksit miktarı arttıkça karbonik asit de artar ve bu beraberinde asitlenmeyi getirir. Günümüzde bu asitlenme son 55 milyon yıldaki herhangi bir dönemden 100 kat hızlı gerçekleşmektedir![i] Okyanusların ve denizlerin Ph dengesi değiştikçe ve okyanus sıcaklığı arttıkça deniz ekosistemi de çökmeye başlar. Peki sıcaklıklar neden artar? Revolution Özel Sayısında belirtildiği üzere:
…petrol, kömür ve doğalgaz yanması, dünyanın ısınmasına sebep oluyor. Bu yakıtların yanması ve ormanların kesilmesi ve yanması, başlıca “sera gazı” olan karbondioksit salınımına yol açıyor. Atmosferimizdeki karbondioksit ve öteki sera gazlarının artışı, gezegenin ısınmasına yol açıyor ve bu da iklimin değişmesine sebep oluyor. Kutup buzları ve buzulları, ivmelenen bir hızla eriyor. Yüz milyonlarca insanın yaşadığı ada ülkeleri ve sahil şeritleri, önümüzdeki on yıllarda buzulların ve buz tabakaların erimesi nedeniyle okyanus sularının yükselmesi sonucunda tehdit altına girebilir. Bir bütün olarak gezegendeki ortalama sıcaklıklar artarken, bazı bölgeler – özellikle de Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın ezilen bölgeleri – diğerlerinden daha fazla etkileniyor. Şimdiden iklim aşırılıkları – bazı bölgelerde daha fazla sayıda yıkıcı su baskını, başka bölgelerde şiddetli kuraklıklar, ısı dalgaları ve belli bölgelerde daha güçlü kasırgalar –meydana geliyor ve küresel iklim modelleri, gezegen ısındıkça bu tür şeylerin daha da kötü hale geleceğini öngörüyor.[ii]
Bütün Bunlara Mecbur Değiliz
Elimizde üç parametre var. Deniz şartları, aşırı ısınma ve atıklar. Bunların her biri bu sistemin anarşik örgütlenmesinin ve buna bağlı olarak gezegenin yağmalanmasının birer ürünüdürler. Bugün ihtiyacımız olan nihai olarak komünizmi hedefleyen; planlanmış, kar değil kitlelerin gerçekten ihtiyaçları temelinde inşa edilecek sosyalist bir ekonomiyle yönetilen özel bir devlet türü olarak proletaryanın diktatörlüğüdür. Eğer sorun bu sistemden kaynaklanıyorsa ve onun yerine radikal şekilde farklı başka bir dünyayı inşa etmek, evet devrim yapmak mümkünse ve bunun için ihtiyacımız olan strateji ve önderliğe sahipsek neden acınası illüzyonlar ve acınası reform önerileriyle yetinelim ki?
[i] https://www.eea.europa.eu/tr/isaretler/isaretler-2015/makaleler/iklim-degisikligi-ve-denizler
[ii] https://yenikomunizm.com/gezegenimizim-yagmalanmasi-cevre-krizi-ve-gercek-devrimci-cozum/