Yeni Komünizm

Depremin Birinci Yılında Bir Kez Daha: ”Bugün Acil Olarak Neye İhtiyacımız Var ve Bu Ülkenin Egemenleri Ne Yapıyorlar”

image_pdfimage_print

6 Şubat depreminin üzerinden tam bir yıl geçti. Kuzey Kürdistan’dan Suriye’ye kadar uzanan deprem sonucunda onbinlerce insan öldü ve 14 milyon insan etkilendi. Bu büyük bir doğal afetti, fakat doğal olmayan, kabul edilmemesi gereken ve kesinlikle köklerinden sökülüp atılması zorunlu olan bu sistem ve onun egemenleri yaşadığımız dehşetin esas sorumlularıdırlar. Egemenler, depremin ilk günlerinde hiç bir hazırlıkları olmadığını sadece “imar affı” çıkararak değil aynı zamanda deprem sonrasında da halkı bir kez daha ölüme terk ettiklerini göstermiş oldular.

Tüm bu acılar ve ızdıraplar yaşanırken ve halk kitlelerinin öfkesi siteme ve onun hali hazırdaki rejimine yönelmeye başlamışken, yapılması gereken gerçek bir halk hareketinin örgütlenmesi ve egemenleri iktidarlarından etmekken, tüm toplum -buna “sol sosyalist” cenahta dahil olmak üzere- kendisini seçimler ilüzyonu içerisinde buldu ve bu ülkenin egemenleri, onların faşist rejimi yine ve yine seçimler aracılığıyla bir “yasallık” kazanmış oldu.

Depremin üzerinden bir yıl geçti ve toplum olarak, sevdiklerimizi soğuk beton yıkıntıları arasında kurtarılmalarını beklerken, bunun için çabalarken donarak ölmelerini hala unutmuyoruz! Ve evet, bu sistemin, onun egemenlerinin halka reva gördükleri bu “kader planını” unutmayacağız! Sömürünün, baskının olmadığı başka bir dünya inşası için, kapitalist-emperyalizmin onun yerel “ağa babalarının” düzenini DEVRİM yoluyla yıkmak üzere mücadele etmekten yılmayacağız! “Pandemik afet” olan kapitalist sistemi tarihin çöplüğüne göndermeden durmayacağız! 

Maraş merkezli depremlerin birinci yılında, daha önce yayınlamış olduğumuz yazıyı öneminden dolayı tekrar yayınlıyoruz.


Ardı ardına gerçekleşen iki büyük deprem, sadece bu ülkede değil, Suriye’de de, yüz binlerce insanı etkilemiş durumda. Binlerce bina yıkılmış ve henüz birçoğuna yardım bile gitmemişken, Türkiye/Kuzey Kürdistan’da ölüm sayıları 8 bini, Suriye’de ise 2500’ü maalesef geçmiş durumda. Enkaz çalışmaları devam ettikçe sayılar hızla artıyor. Suriye’ye yönelik emperyalist güçlerin yaptırımları mevcut felaketi ayrıca derinleştiriyor. Bu deprem sadece bu bölgenin değil, aynı zamanda dünyanın yaşadığı en büyük depremlerin başında geliyor.  

Daha önceki açıklamamızda söylediğimiz üzere deprem bir doğal afettir fakat içinde yaşadığımız sistem, olası felaketlerin insanlığı ve üzerinde yaşayan diğer canlıları nasıl etkilediği, tamamen toplumun örgütlenme biçimiyle ilişkilidir. Kapitalizmin olmadığı bir sistemde de felaketler sonrasında birçok faktörden ötürü canlar yitirebiliriz. Ancak kapitalist sistemin örgütlenme; biçimi, sosyal ilişkileri, insanın, doğayla ve diğer canlılarla gerekli olan en mümkün uyumu içerisinde ele almanın tam aksini yapar. Kapitalist üretim ilişkileri -özel mülk edinme temelinde toplumsallaşma- temelinde bir siyasi yapılanma ve bu siyasi yapılanmanın hükmettiği bir sosyal örgütlülüğü dayatır. İnsanlığın yaşadığı büyük ve gereksiz acıların kaynağı bu sistemin örgütleniş biçimidir!  

Şimdi bazılarının bu afeti fırsat bilerek elindeki malların fiyatlarını artırmaları -ki genelde bunlar yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz temel gıda maddeleridir- birkaç ‘’kendini bilmezin’’ ‘’münferit’’ yaklaşımı değildir. Zira bu sistemde sürekli olarak pompalanan şey her krizin bir ‘’fırsat’’ olduğu anlayışıdır. Evet yüzbinlerce insanın acısı üzerine yapılan ‘’küçük’’ hesaplar, bu sistemin işleyişine içkindir, bazı insanların ‘’insanlıklarını’’ yitirmesinin sonucu değildir! Şüphesiz herkes aynı yaklaşımı göstermemektedir; lakin anlaşılması gereken şey, bu sistemde insanların üste çıkabilmeleri için acımasızca başkalarının üzerinden yükselmesi zorunluluğunun çok güçlü bir dinamiği olduğudur.   

Açıkça dile getirmemiz lazım, şu anda yaşadıklarımız, bize dayatılan bu dayanılmaz acılar bir sistemin işleyişi temelinde gerçekleşse bile baş müsebbibi Erdoğan ve 20 yıldır evrimleşerek ilerleyen İslamcı/Türkçü faşist rejimidir. Bu baskı ve sömürü sistemini sürdüren, sürekliliği için canhıraş önderlik eden, sistemin tepesinde duran Erdoğan baş suçludur. Ve bu hakikat sadece bu depremle sınırlı değildir. Kürt ulusunun kanla bastırılmasından, ülkenin bir dünya kapitalizminin tedarikçiler cennetine dönüştürülüp, yoğun sömürü ve baskı koşullarında milyonlarca insanın kanını emmesi ve her yıl işçi cinayetlerinde yüzlerce insanın ölmesi ve bu listeye eklenecek yüzlerce acının baş suçlusu da Erdoğan’dır. Çünkü Erdoğan bu sistemin ve onun hali hazırdaki rejiminin en güçlü ve acımasız savunucusudur.  

Beri yandan Erdoğan rejimini eleştiren ve ondan şu ya da bu düzeyde rahatsızlık duyan bu ülkenin ‘’muhalif’’ hâkim sınıfları, sistemin nasıl işlediğine ve nelere yol açtığına yoğunlaşmak istemezler. Onlar, kapitalizmin insanlık için en iyi sistem olduğunu ve bunun da yönetim biçiminin ‘’demokrasi’’ olduğunu savunurlar. Gücün ‘’yozlaşmaması’’ için, halk tarafından çeşitli araçlarla -parlamento, bağımsız yargı sistemi, sivil toplum kuruluşları vb- ‘’kontrol’’ edilebilirliğini savunurlar. Ama keskin hakikat şu ki, kapitalist sistemin temel işleyiş biçimini ‘’kontrol’’ altına alamazsın. Kapitalist sistemde ‘’hür’’ kapitalist işletmeler sürekli birbiriyle yarış halindedir ve şayet büyümedikleri taktirde başka büyük müteşebbisler tarafından yutulurlar. Marks’ın söylediği üzere ‘’bu düzene, düzensizlik hükmeder’’. Kısacası Erdoğan’ı eleştiren ve evet şu ya da bu düzeyde ondan ve temsil ettiği değerlerden rahatsızlık duyan bu ülkenin ‘’muhalif’’ sınıfları, AYNI ÖĞÜTÜCÜ sömürü ve baskı aygıtını yönetmek için adaydırlar. Her ne kadar bunu yapmak istedikleri yol ve yöntem -rejimi- farklı olsa bile.  

Erdoğan ülkede 3 aylık olağanüstü hal ilan etti. Ardından da bilindik tehditlerini savurdu. Defter tuttuklarını söyledi. Hesap soracaklarını söyledi. Bu rejim ve onun önderi sadece hesap soruyor ve hep bir ‘’mağduriyet’’ şemsiyesi altından saldırıyor. Binlerce insan ölmüşken ve yine binlercesi göçük altında kalmışken kendilerinin ‘’mağdur’’ olduğunu söylüyorlar. Aynı kindar ve intikamcı ifadeyle parmak sallıyor, ‘’gereği yapılacak’’ diyor. Peki ne yapıyor? Hala çöküntü halinde binlerce binaya yardım gitmemiş, çalışma yapılan enkazlarda gerekli makineler yok ve insanlar kendi olanaklarıyla çabalıyor. Deprem şehirleri akşam olunca karanlığa bürünüyor ve çalışmalar -şayet varsa- duruyor. On binlerce insan soğuk ve açlıkla baş etmeye çalışıyor, temel ihtiyaçlarını kapalı mağazalardan gidermek isteyen insanlara ‘’yağmacı’’ muamelesi yapılıyor. Binlerce gönüllü doktor, tıbbi malzeme olmamasında dolayı çaresizce bekliyor. Erdoğan ise önlem olarak borsayı durduruyor, bakanları üretimin aksamadığından övünerek bahsediyor, Hatay Belediye Başkanı’nı AKP’li olmadığı için aramıyor, gazetecileri göz altına alıyor, yandaş basın aracılığıyla ‘’her yere yetişen devlet’’ imajını çiziyor, yaklaşan seçimler için -ki şayet olacaksa- imajının yıpranmaması için devletin tüm baskı araçlarını seferber ediyor. Erdoğan tehdit ediyor ve söylenilenin aksine Erdoğan aslında tam da ‘’işini yapıyor’’! Devletin egemen sınıfın baskı aracı olduğunu, felaket koşullarında da olsa göstermekten imtina etmiyor.   

Binlerce can yıkıntıların altında, binlercesi yaralı olarak yardım bekliyor ve yüz binlerce insan kış koşullarında sokakta kalarak yaşam mücadelesi veriyor. Devrimciler olarak bu acil sorumluluğu yerine getirmeli, daha fazla cana ulaşarak hayatta kalabilmeleri için seferber olmalıyız. Böylesi koşullarda bir saat dahi çok kritiktir! Diğer bir temel hakikat ise, insanlığın ve hiçbir canlının böylesi gereksiz acıları yaşamadığı başka bir dünya mümkün. Bu ancak gerçek bir DEVRİM ile, bu sistemi köklerinden söküp atarak ve dünya çapında komünizme doğru ilerleyerek hayat bulabilir. Böylesi bir dünya hem mümkün hem zorunlu hem de arzulanabilirdir. Tüm bu pislikten dünyayı temizlemek istiyorsanız bizimle iletişime geçin. Sizlerde bizim gibi, Bob Avakian’ın mimarı olduğu ve önderlik ettiği yeni komünizmin sıkı takipçileri olun. Bu, insanlığın kurtuluşunun gerçekleşmesi için tek temel ve can alıcı bir hakikattir. 

 

Bob Avakian’ın da dediği üzere; 

“İki seçeneğimiz var: Ya bütün bunlarla yaşamaya devam edeceğiz  

ve gelecek nesiller de -ki eğer bir gelecekleri olacaksa-

aynısını hatta beterini yaşamaya devam edecek, 

veya devrim yapacağız!” 

 

Yeni Komünizm

Bizler, devrimin önderi Bob Avakian'ın mimarı olduğu Yeni Komünizm‘in takipçileriyiz. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini takip eden ve Yeni Komünizm temelinde dünyayı anlama ve değiştirme sorumluluğunu üstlenenleriz. Detaylı bilgi için bkz: Biz Kimiz?

Dünyada devamlı olarak yaşanan dehşetlerin ve son derece gereksiz acıların ortadan kaldırılması hem mümkün hem de son derece gereklidir. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini ve geliştirmiş olduğu Yeni Komünizm'i öğrenerek kazanma şansı olacak gerçek bir devrim hareketini birlikte inşa ediyoruz. Yeni Komünizm'in teorik çerçevesine ilk kez giriş yapacaklar başlangıç noktası için web sitemizde yer alan bu bölümdeki makaleleri inceleyebilir, Bob Avakian'ın Türkçeye çevrilmiş eserlerine buradan ulaşabilirler. Görüş, katkı ve desteklerinizi bekliyoruz.

#DevrimDahaAzıDeğil