28 Mayıs seçimleri sonrasında hezimete uğrayan CHP, 4-5 Kasım’da parti kongresini gerçekleştirdi ve Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu’na büyük fark atarak CHP’nin yeni başkanı oldu. Siyasi kehanetleriyle ‘’nam salmış’’ Muharrem İnce’nin ‘’Atatürk gelse, CHP’de başkanlık değişimi olmaz’’ tespitleri yine buhar olup uçtu. Ama esas mesele CHP’de bir başkanlık değişiminin mümkün olup olmayacağı meselesi değil! Esas mesele bu başkanlık değişiminin, ‘’yeni değişim’’ adı altında, ezilen halk kitlelerini yeniden içermesi durumudur.
Birlik ve Dağılma: 28 Mayıs Seçimleri
28 Mayıs seçimlerinde AKP’nin temsil ettiği şeylerden rahatsızlık duyan halk kitlelerinin önemli bir kısmını arkalarına almayı başarabilen Millet İttifakı’nın en dinamik faktörü ve lokomotif gücü CHP’ydi. Böylesi bir ‘’misyonla’’ karşı karşıya kalan CHP ve onun önderi Kılıçdaroğlu, seçim sonuçlarının yenilgisini de aynı etkide hissetti. Kılıçdaroğlu seçimi kazanamadığını dile getirdi ama kaybettiğini söylemedi ve hiçbir şey olmamış gibi yola devam etme kararlılığını sürdürdü. Parti içerisinde yükselen sesleri bastırmaya çalıştı, yeni atamalar yaptı ve seçimin sorumlusu olarak ‘’eski kadroları’’ dolaylı olarak hedef gösterdi.
Fakat 29 Mayıs sabahı CHP içerisinde bir ‘’değişim’’ için göreve hazır olanların sayısı da hiçte azımsanmayacak kadardı. Ekrem İmamoğlu ‘’iktidaricindegisim.org’’ sitesini aktif olarak yayına soktu ve bu site ilk haftada yüzbinlerce ziyaretçi aldı. CHP grupbaşkan vekili olarak son 3 ‘’yürütme’’ döneminde mecliste ön planda olan Özgür Özel’de ‘’göreve hazır’’ olanlar arasındaydı. Özgür Özel seçim yenilgisinin hemen sonrasında ‘’görev’’ adamı olduğunu dile getiriyor ama yine de açık bir şekilde ‘’başkan’’ adayı olduğunu duyurmuyordu. Bunun iki nedeni bulunmakta; Kılıçdaroğlu her ne kadar seçimleri kaybetse ve bir kesim CHP seçmeninin tepkisini çekse bile, CHP’yi uzun zaman sonrasında halk kitleleri içerisinde ‘’umut’’ haline getiren siyasi bir fügürdü. Diğer bir faktör ise parti içerisinde Kılıçdaroğlu karşıtı seslerin yükselmesiyle birlikte hala belirli bir sessizliğin olması, Özel’i ‘’görev’’ adamı yaptı ama görevin niteliğinin ‘’belirlenmesi’’ için Kılıçdaroğlu karşıtlığının daha organize olması beklenildi. Ne de olsa, başarı bir ‘’tutkal’’ rolü görse bile başarısızlık, çözülmenin zeminini hazırlamaktaydı.
Özel ‘’ustalaşmış’’ bir burjuva siyasetçisidir ve oldukça pragmatiktir. Daha düne kadar ‘’millet ittifakı’’ ve onun seçim stratejisi için ‘’Kılıçdaroğlu ile birlikte kurguladık’’ derken, Kılıçdaroğlu Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olarak seçildiğinde ‘’göz yaşlarına’’ gömülürken, birden ‘’ittifakın detaylarından’’ haberi olmadığını hatırlayıverdi. Kılıçdaroğlu, ya ‘’tek adama karşı tek adam’’ oyununu oynamıştı ya da etrafı ‘’başkaları tarafından çevirili’’ hale gelmişti. İmamoğlu ise ‘’değişim’’ inisiyatifini başlatmış, ‘’muhalif’’ güçlerin örgütlenmesine zemin sunmuş ve ‘’Erdoğan’ı iki defa seçimde yenen lider’’ olarak, bu sürece önderlik etmişti.
Adına değişim denilen şeyin başında ‘’Özel’’ gözükmekle birlikte bu sürecin önderliği İmamoğlu ve ekibi tarafından yapılmıştır. Böylece İmamoğlu hem İstanbul yönetiminden hakim hale gelmiş hem de parti meclisinde kendine yakın insanları harekete geçirebilmiştir. Şayet İmamoğlu Mart ayında yapılacak olan yerel yönetim seçimlerini tekrar kazanırsa, şayet majör bir siyasi hata yapmazsa ve yine şayet dünya sahnesinin hazırladığı koşullardaki bir Türkiye paranomasında ‘’adil bir seçim’’ olursa, İmamoğlu şimdiden kendi Cumhurbaşkanlığı adaylığı için uygun bir zemine sahip olabilecektir -bu her ne kadar kesin olmasa bile…
Kılıçdaroğlu için göz yaşlarına ‘’engel olamayan’’ Özel, Kılıçdaroğlu’nun manevi oğlu İmamoğlu, gazetecilerin soruları sonrasında aralarındaki hukuku ‘’kardeşlik hukuku’’ olarak nitelediler. Ama dikkat etmek gereki ki bu tür tiplerin kardeşliği son derecede pragmatiktir ve kendi klik çıkarlarına uymadığı taktirde ‘’hukukun üstünde’’ davranabilmektedirler. O yüzden verili bir anda ‘’kimin kimle kardeş’’ olduğuna değil de, siyasi menfaatlerin nasıl kesiştiğine bakmak elzemdir.
‘’Değişim’’ mi zorunluluklar mı?
Erdoğan’ın 28 Mayıs balkon konuşmasında, İstanbul ve Ankara’yı hedef göstermesi, genel seçimlerin ‘’pozitif’’ etkisini de arkasına alarak, ‘’muhalefetin’’ belini iyice kırmaktır. Böylece kendi rejimi daha fazla konsolide etmekle kalmayacak aynı zamanda ‘’Erdoğan sonrası AKP’’ tartışmalarına da bir cevap olabilecektir. Yani ‘’muhalefetin’’ un ufak olması, tüm sorunlara rağmen AKP’nin hala iktidar olabilme durumunun ‘’normalliği’’ daha fazla pekiştirilebilecektir. Gerek Özel gerekse İmamoğlu, 28 Mayıs seçimleri sonrasında Kılıçdaroğlu ile bir yol almanın, yerel yönetim seçimleri için ikinci bir hüsran olabileceğini görebildiler ve Erdoğan’ın açık hedef gözettiği -İstanbul ve Ankara belediyeleri- bir oyunda her şeyi kaybetme pahasına Kılıçdaroğlu’nu takip edemezlerdi. ‘’Kızgın’’ olan ya da ‘’umudunu’’ yitiren seçmenin yeniden CHP’ye içerilmesi için ‘’toplum’’ tarafından beklenilen ‘’değişimin’’ yapılması artık bir zorunluluk halini almıştı.
Aslında değişim diye ifade edilen şey, CHP’nin asli unsurlarında ve Kılıçdaroğlu’nun 2016 darbe girişimi sonrasında günbegün ortaya koyduğu 2019 yerel yönetim seçimlerinde İstanbul’da sağladığı ve CHP’nin artık ana siyasal hattı olan hibrid Kemalizmi değildir. Bu tip bir Kemalizmin yani bir yandan kurucu ideolojinin ana unsurlarına ‘’güncellenmiş’’ biçimde sahip çıkmak ve diğer yandan ise toplumun ‘’muhafazakar’’ yapısını kabul etmek ve belirli ölçülerde içermek, ‘’yeni’’ yönetim önderliği tarafında hiçbir ‘’değişim eleştirisine’’ tabi olmamıştır. Bilhakis İmamoğlu tamda bu sürecin bir ‘’çocuğu’’ olarak CHP’nin ‘’parlayan yıldızı’’ olabilmiştir. Ve CHP’nin bu siyasi çizgisi bir ‘’seçim taktiğinden’’ öte, hali hazırdaki parti stratejinin ta kendisidir!
Peki ne mi değişti? Değişen Kılıçdaroğlu’nun parti başkanlık seçimlerini kaybetmesi ve kendi hazırladığı zeminde yetiştirdiği ‘’oğullarının’’ yeni dönem temsilcisi olmasıdır. Böylesi bir ‘’değişim’’ ezilen halk kitleleri için hiçbir özgürleştirici unsuru barındırmamaktadır. Aksine 28 Mayıs seçimleri sonrası, burjuva partilerine ve onların ‘’ittifaklarına’’ duyulan aldatılmışlık ve yalnız bırakılmışlık hissi, CHP’nin ‘’değişim’’ hamlesiyle tersine çevrilmeye çalışılacaktır.
Bugün ezilen halk kitleleri için, bu dünyadaki baskı ve sömürünün ortadan kalkması için, gezegenin ve üzerinden yaşayan canlıların çok geç olmadan kurtulabilmesi için yegane değişim, köklü ve radikal bir değişim olan gerçek bir devrimdir. Yalnızca böylesi bir değişim içinde bulunduğumuz ızdırapları tüm gereksiz acıları, köklerinden söküp atabilecektir. Evet şimdi gerekli olan böylesi bir devrimi haritaya koyabilmektir! Gerçek bir değişimi muzaffer kılabilmek için hayatlarınızı değiştirmeye hazır mısınız?!
Add comment