Editörün Notu: Bob Avakian’ın aşağıda yer alan 2 makalesi 16 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanmıştır. Türkçe çevirisini aktarıyoruz.
Kaynak için bkz: From Bob Avakian: On COVID, The Importance Of Getting People Vaccinated, And The Very Real Problem Regarding Rampant Individualism (revcom.us)
Kaynak için bkz: Also From Bob Avakian: Important Points of Theory and Method Regarding Freedom and Restrictions on Freedom (revcom.us)
Aşırı bireyselcilik -“kişisel özgürlüklerime tekabül eden istediğim her şeyi yapmaya hakkım var” konsepti- bugün toplumun her kesimindeki insanlarda görebileceğiniz çok ciddi bir problemdir. Ve bu durumla ilgili en kötü şeylerden birisi de bu aşırı bireyselciliğin Siyahi halk ve diğer ezilen halklar ile soykırımcı ırkçı faşistlerin birleşme noktası olabilmesidir. Siyahi halk ve diğer ezilen halkların kendilerini aşağı insanlar gören, en temel haklarını bile reddeden, kapatılmalarını isteyen hatta tamamen yok edilmelerini isteyen faşistlerle aynı yerde bulabilmeleri gerçekten çok korkunç bir durumdur!
Bu durum kendisini COVID aşıları meselesinde -aşılara muhalefet edilmesinde- keskin bir şekilde ortaya koymuştur. Bir yandan özellikle de Siyahi halk arasında korkunç tıbbi deneylerin tarihi ve bugüne kadar devam eden tıbbi otoriteler ve tıbbi tedaviler ile ilgili bazı kötü tecrübeler olmakla beraber, COVID pandemisinin bu ülkede en sert şekilde ve en ağır ölüm oranlarıyla Siyahi halkı (Latinolar ve Yerli Halkları da) vurduğu bir gerçektir. Bununla beraber COVID aşılarının güvenli olduğu ve COVID’e bağlı ölümleri ve ciddi hastalanmaları önlemede büyük ölçüde başarılı olduğu da çok net bir şekilde ortaya konmuştur. Dolayısıyla bu aşıları olmamak için herhangi iyi bir neden YOKTUR ve aşı olmayı reddetmek sadece olmayan kişiyi ciddi hastalanma ve olası ölüm riskiyle karşı karşıya getirmez, ancak aynı zamanda başkalarını da bu riske maruz bırakır.
Ve insanlar aşı olmayı, aşının güvenliği (veya etkililiği) gibi meşru nedenlerle reddetmiyorlar. Pek çok insan -özellikle de kaçık bilim karşıtı faşistler öte yandan COVID’den en ağır şekilde darbe alan pek çok başka insan da dahil- aşı olmayı deli saçması komplo teorileri, başka anti-bilimsel çöpler ve şahlanmış bir bireyselcilik temelinde reddediyorlar. İnsanlar aşı olup olmamanın “kendi kişisel tercihleri” olduğunu -ve aşı olmayı reddedenler de (genelde sinirli ve agresif bir şekilde) bunun “kişisel özgürlüklerini ilgilendiren bir mesele” olduğunu söylüyorlar.
Bu saçmalıktır, hem de çok zararlı bir saçmalıktır! Bireysel özgürlükler mutlak değildir, hemen hemen herkes kendi bireyselciliklerine toslamaya başladığında bu konuda hemfikir olur. Örneğin çok az kişi çocuklar karşıdan karşıya geçerken bir okul yolunda 100 kilometre hız yapmanın birinin özgürlüğü olup olmadığını söyler. Ve yine her makul insan beyaz üstünlenmecilerinin sadece istedikleri için, bunu “kişisel özgürlüklerinin ve kişisel tercihlerinin” bir ifadesi olarak gördükleri için Siyahileri linç etmemesi gerektiğini veya polisin keyfi bir şekilde Siyahi halkı öldürmemesi gerektiği konusunda hemfikirdir.
Bununla aynı çizgide bahsedilmesi gereken sivil hak yasalarına rağmen, zamanında dükkan ve restoran gibi işyeri sahiplerinin Siyahi halka servis yapmayı reddederek ayrımcılık yapmayı, ayrımcılık yapma “özgürlüğü” olarak (kendi işyerleriyle ne isterlerse yapabilecekleri) savunduklarını belirtmek gerekir. Ve buna benzer argümanları başka bir ezilen gruba ayrımcılık uygulamak isteyen insanlarda da görürüz. İnsanlara bu şekilde ayrımcılık uygulayabilme “bireysel özgürlükleri” de bu şekilde savunulmalı mıdır?
“Bireysel özgürlüklerin” (veya “kişisel tercihlerin”) mutlak olduğu bir toplumda yaşamak imkansız olurdu. Burada sorulması gereken soru şudur: Bireysel özgürlüklerin ifadesi veya bireysel özgürlüklerin sınırlandırılması iyi midir, kötü müdür? Toplum açısından daha iyiye mi, yoksa daha kötüye mi neden olur?
Bununla aynı sebepten ötürü hiçbir kadın kendi rızası dışında bir çocuk taşımaya zorlanmamalı ve kadınların kürtaj hakkının reddedilmesi legal olmamalıdır. Ve bir diğer taraftan insanların COVID aşısı olmaları (aşı olmak ciddi bir şekilde sağlığını tehdit edecek insanlar dışında) herkesin aşı olması zorunlu olmalıdır ve yine bu yüzden COVID ile temasın ve bulaş olasılığının olduğu ortamlarda maske giyilmesi zorunlu olmalıdır.
Özgürlük ve Özgürlüğün Kısıtlanmasına Dair Metodoloji ve Teoride Önemli Noktalar
Aşağıdakiler, üstte yer alan COVID, İnsanları Aşılamanın Önemi ve Şahlanmış Bireyselciliğin Oluşturduğu Çok Ciddi Problemler Üzerine makalesindeki temel içeriği, metot ve prensipleri anlamada daha derinlemesine bir bakış açısına sahip olmak için yardımcı materyallerdir.
Öncelikli olarak:
‘’Bir anayasa temelinde yasalar, toplumun üyeleri ve onların hakları açısından hem koruma hem de zorlama barındırır. Daha önce söylediğim gibi, örneğin sosyalist toplumda, gidip birilerinden, onun elinde olmasının adil olmadığını düşündüğünüz şeyi keyfi olarak alamazsınız. Bunu önleyen yasalar vardır.
Bu yüzden bunu bir kere daha materyalistler olarak şunu anlamalıyız: Yasalarınız olduğu müddetçe ve kurallar belirleyen bir anayasanız olduğu müddetçe, bu hem hakların ve toplumdaki insanların korunmasını, hem de bireylere ve genel olarak toplumun üyelerine yönelik zorlamaları içerecektir. Bu da materyalist bir anlayıştan türemektedir, bulunduğumuz yerin neresi olduğunu ve henüz varamadığımız yerin neresi olduğunu yansıtmaktadır. Sosyalizme doğru sıçrama yapabilsek bile, toplumsal ilişkiler ve temel olarak üretim ilişkileri, beraberinde de böyle bir sosyalist toplumda üstyapının sahip olduğu rol bakımından bulunduğumuz yeri ve henüz varamadığımız yeri yansıtmaktadır.’’
Yukarıdaki alıntı Kapitalist Toplumda ve Geleceğin Sosyalist Toplumunda Anayasa, Yasalar ve Haklar (Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet için Anayasa (Tasarı Önerisi) içinden alıntılar da dahil olmak üzere Bob Avakian’ın yazılarından seçmeler) derlemesinden alınmıştır ve orijinal olarak Kuşlar Timsah Doğuramaz Ama İnsanlık Ufkunu Aşabilir kitabında bulunur. Aşağıdaki alıntı da ‘’Kuşlar ve Timsahlardan’’ yapılmıştır:
“Burada bir kez daha, özgürlüğün zorunluluk ve sınırlamanın -yahut şu veya bu türden baskının- olmamasında yatmadığını anlamanın ne kadar derin bir önem arz ettiğini görüyoruz. Doğa, kimse fark etmese bile her zaman bize baskı yapmaya devam eder. Fakat toplumsal baskı bile bizim tamamen ötesine geçeceğimiz bir şey değildir: Temel soru, bunun, kökleri temel sömürü ve baskı ilişkilerinde bulunan sosyal antagonizma biçiminde gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Fakat, genel ifadelerle ortaya koymak gerekirse, insanlar her zaman zorunlulukla karşı karşıya olacaktır; hem geniş anlamda doğanın sınırlamaları, hem de kolektif olarak toplumun üyeleri ve fertler üzerinde sınırlamalar olacak ve bu çelişkilerle nasıl baş edileceği konusunda her zaman mücadele olacaktır. Özgürlük her zaman için bu tür şeylerin ve genel bir olgu olarak zorunluluğun mutlak surette ortadan kalkmasında yatmaz; bir kez daha söylemek gerekirse, mücadele yoluyla zorunluluğun özgürlüğe dönüştürülmesinde yatar.”
Bununla birlikte aşağıda, Hukuk, Adalet ve Bütün Baskı ve Sömürüleri Bitirmek makalesindeki bu bölümde yine konuyla çok ilgilidir.
“Adli yasal süreç bireyler arasındaki bir çekişme değildir ve olmamalıdır, aksine devlet ve kişiler arasındaki, devletin kişilerin suç statüsü taşıyacak biçimde toplumsal normları ihlal etmesi sonucu devletin özgürlüklerinden mahrum bırakmasıdır. Yasal sistemin bütün amacı ya da olması gereken bütün amacı, çekişmeleri veya yanlış olarak algılananları, bireysel sıkıntılar katmanından ayırmasıdır. Ve de buna tekabül eden bu gibi sıkıntıları bireysel intikam eylemlerinden veya karşılıklı yanlışlardan ayırmasıdır. Bunun için ise topluma, yerleşik kurumlar ve yazılı kanunlar aracılığıyla -ki bunlar uygulanmalı ve herkese eşit olarak işlemelidir- bu gibi çekişmeler ve yanlış eylem iddiaları için hakem olmak üzere bir çerçeve verir.”
Add comment