Yeni Komünizm

Ekrem İmamoğlu’nun “Cezalandırılması” ve Türk Hakim Sınıflarındaki Derin Parçalanmaya Dair Birkaç Oryantasyon Notu

image_pdfimage_print

1-) Dün itibariyle İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla hakkında açılan davadan 2 yıl 7 ay hapis cezası ile siyasi yasak verdiğini ilan edildi. Şayet verilen “ceza” temyizde kesinleşirse Ekrem İmamoğlu belediye başkanlığı görevinden alınacak ve yaklaşan “seçim” sürecinde siyasi yasaklı olacak. Rejimin temsilcilerinden “Türkiye bir hukuk devletidir” açıklamaları yapılırken, hakim sınıfların “muhalif” kanadı ise şimdiden güçlerini toplamış ve kararlılık içerisinde yan yana durmanın “mücadele” etmenin mesajını veriyor. Peşinen söyleyelim, hakim sınıfların giderek derinleşen bu parçalanmışlıkları, bir kanadın diğerini alt etmeye yönelik ardı arkası kesilmeyen hamleleri, kendi rejimlerini ya da “ittifaklarını” koruma ve konsolide etme girişimleri, hakim sınıfların temel birliğini daha da kırılgan hale getiriyor.

2-) Ekrem İmamoğlu’na tamamen siyasi nedenle verilen bu cezanın şüphesiz hangi amaçlarla verildiği önemsiz değildir. Ama asıl önemli olan, pişkin bir şekilde “hukukun üstünlüğü” gibi kavramları kendi faşizmine meze yapan rejim, 6 yaşındaki kız çocuğuna 18 yıl boyunca sistematik cinsel istismar gerçekleşirken sessiz kalmasının ve bunu bir “suç unsuru” olarak görmemesinin nedeni, “Kuran anayasasına” sadık kalmalarından ötürüdür. Bu gerici yönelim sadece birkaç tarikata tanınan “imtiyaz” olmadığı gibi bu rejimi ayakta tutan saç ayaklarından biridir. Bu köktenci dinci faşistleri tanımlayacak en önemli unsurların başında, patriarkal olmaları gelmektedir! Rejimin yürüttüğü anayasa tartışmaları da bu minvalde zemin bulmaktadır. İmamoğlu’nun “hukuksuzluk” süreci de bu siyasi atmosferin parçasıdır!

3-) Bugün sıkça dile getirilen “Erdoğan yarışacağı adayı belirliyor” retoriği içerisinde bazı hakikatler bulunmakla birlikte tehlikeli tuzakları da barındırmaktadır. Hakim sınıfların, kendilerine “alternatif” gördükleri kim olursa olsun onu “etkisiz” hale getirmek, izole etmek ve hatta ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yapacaklarını bu Cumhuriyetin kuruluşundan beri görmekteyiz. Şüphesiz Erdoğan’da böylesi bir hesap içerisine girmiş olabilir. Bu retoriğin diğer verdiği mesaj ise İmamoğlu’nun “Erdoğan’ı devirecek tek alternatif” olarak ileri sürülmesidir. İmamoğlu ve onun içerisinden geldiği Millet İttifakı, Erdoğan’a alternatif olmadığı gibi esasta da bugün Erdoğan’ın temsil ettiği Türk hakim sınıflarının çıkarlarına en az onun kadar bağlıdırlar. Türk hakim sınıflarının çıkarları, tüm halk kitlelerinin ve genel olarak insanlığın kurtuluş mücadelesiyle taban tabana zıttırlar. Buradan bir “demokrasi” ve “kurtuluş” şarkısı tutturmak son derecede tehlikelidir. Erdoğan’a alternatif olduğunu söyleyen hakim sınıf “muhalefeti”, rejimden memnuniyetsiz olsalar ve hatta yeni bir rejim öngörseler bile temelde bu sömürü ve baskı düzeninin devamlılığı için bir “alternatiftirler”!

4-) Mahkeme sonrası öfkeli ve kararlı topluluğa seslenen İmamoğlu “2023 ideallerinden” bahsetti. Ardından Meral Akşener bir konuşma yaparak, “şarkı burada bitmedi” hatırlatmasında bulundu. Fakat bu “demokrasi yanlısı şoleni” ise “kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” sloganıyla bitirdi. Bu slogan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne bir göndermeydi. Bugünün “neo-ittihatçılarına” hatırlatmak gerekir ki 1908 iktidarı eline geçiren cemiyet, Abdülhamit taktiklerini de devam ettirerek bu topraklarda açık bir diktatörlük gerçekleştirmiş, “vatanı asıl sahiplerine” vermek ve ekonominin türkleştirilmesini sağlamak için yüz binlerce Ermeni’yi soykırımdan geçirip, on binlerce Rum pogromlarla katletmiş ve  yine yüz binlercesini yaşadıkları toprakların dışına zorla sürmüştür. Akşener bu siyasetin sadece “mirasçısı” olmadığı gibi bunun “neo” uygulayıcısı olduğunu her fırsatta vurgulamaktadır. Ve bu “devamlılık” sadece İYİP de değil, iktidar da dahil olmak ürer tüm düzen partilerinde varlık göstermektedir, sadece tonları farklı biçimler almaktadır. İşin ironik tarafı ise Akşener “kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet derken”, kalabalık içerisinde “faşizme karşı omuz omuza” sloganının atılıyor olmasıdır.

5-) 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında da söylediğimiz üzere, Erdoğan bugün karşısındaki zorluklara göğüs gerebilmek için bir tür “öne doğru kaçmak” siyaseti izlemektedir. İmamoğlu’nun iki kez İstanbul seçimlerini kazanması -ki Erdoğan, de facto İstanbul’da sahadaydı ve sayısız miting/toplantı yaptı- ve Cumhur İttifakının kitlesinden de oy alması durumu, Erdoğan’ı rahatsız ettiği ve böylesi bir adayı ekarte etmeyi hesaplayacağı yüksek olasılıktır. Fakat bunları, tüm siyasi cereyanı toplayarak ve hakim sınıflar arasındaki derinleşen kızışmaya agresif biçimde tetiklemeden gerçekleştirmek mümkün değildir. O yüzden Erdoğan bu çelişkilerden kurtulabilmek için bir kez daha çelişkilerin içerisine dalıyor ve “öne doğru kaçıyor”. Fakat bu hamle her zaman işe yaramayabilir. Zira Erdoğan Rojava’ya yönelik bir saldırı hamlesiyle tüm rüzgarı kendi yelkenlerine doldurmak isterken, İmamoğlu’nun “cezalandırılması”, Millet İttifakı kendi içlerinde daha fazla pekiştireceği gibi toplumdaki öfke ve huzursuzluğun Millet İttifakı yelkenlerine dolması güçlü olasılıktır. Bu tabloya rejimin sosyal tabanında bulunan ve “kararsız” olan segmentin de, önemli tepkilerini alacağı eklenmelidir.

6-) Tekrar etmek gerekirse, İmamoğlu’na yönelik verilen ceza, hakim sınıflar arasındaki parçalanmışlığın giderek derinleşmesinin dışa vurumudur. Bu tamamen siyasi bir karardır ve rejimin hukuksuzluk içerisinde hareket etmesini vicdanı olan herkesin reddetmesi gerekir. Bununla birlikte ise bu hukuksuzluğun hedefi olmuş hakim sınıf temsilcilerini ve onların “istibdat karşısındaki hürriyet” çıkışlarını ve temelde tüm bunların hangi zeminde gerçekleştiğini ve neyi hazırladığını anlamamız gerekir. Açıkça söylemek gerekir; Millet İttifakı çözümün değil sorunun parçasıdır. Bugün gerek bu ülkede gerekse dünyanın geri kalanında insanlığın yakıcı bir şekilde ihtiyacını duyduğu şey, her türden baskıyı ve sömürüyü köklerinden söküp atabilecek olan gerçek bir devrimdir.

Yeni Komünizm

Bizler, devrimin önderi Bob Avakian'ın mimarı olduğu Yeni Komünizm‘in takipçileriyiz. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini takip eden ve Yeni Komünizm temelinde dünyayı anlama ve değiştirme sorumluluğunu üstlenenleriz. Detaylı bilgi için bkz: Biz Kimiz?

Dünyada devamlı olarak yaşanan dehşetlerin ve son derece gereksiz acıların ortadan kaldırılması hem mümkün hem de son derece gereklidir. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini ve geliştirmiş olduğu Yeni Komünizm'i öğrenerek kazanma şansı olacak gerçek bir devrim hareketini birlikte inşa ediyoruz. Yeni Komünizm'in teorik çerçevesine ilk kez giriş yapacaklar başlangıç noktası için web sitemizde yer alan bu bölümdeki makaleleri inceleyebilir, Bob Avakian'ın Türkçeye çevrilmiş eserlerine buradan ulaşabilirler. Görüş, katkı ve desteklerinizi bekliyoruz.

#DevrimDahaAzıDeğil