Bu Zorlu Durumda Devrim Gereklidir ve Mümkündür – Raymond Lotta’dan Acil Önemde Bir Yazı
Editörün Notu: Aşağıdaki yazı 31 Ekim’de başlayacak olan Glasgow İklim Zirvesine yönelik Raymond Lotta’nın kaleme aldığı önemli bir yazıdır. Yazının orijinali 25 Ekim tarihinde revcom.us sitesinde yayınlanmıştır. Çevirisini okurlarımızın dikkatine sunarız.
Dünya liderlerinin Glasgow İklim Zirvesi 31 Ekim’de başlayacak. Birleşmiş Milletler dünya üzerindeki hemen hemen bütün devletleri bu taraflar arası konferanslara (COP-Conference des Parties) katılması için 25 yıldır bir araya getiriyor. Buradaki sözde amaçları iklim krizini değerlendirerek, fosil yakıtlardan (kömür, petrol, doğalgaz ve metan) karbondioksit (CO2) neşredilerek süregiden küresel ısınmayı frenlemek. Şimdiye kadar bütün bu zirveler; boş sözler ve yeminlerden oluşan apaçık birer maskaralık örneğiydi ve bu seneki de büyük ihtimalle diğerlerinden farklı olmayacak. Bu konuyu revcom.us sitesinde irdeleyeceğim, beklemede kalın!
Küresel ısınmanın bilimsel olarak iyice anlaşılmış olduğu 1990 yılından bu yana küresel karbon salınımı %50 arttı! İlk iklim zirvesinin olduğu 1995 yılından -ve onu takip eden yıllık 25 zirveden sonra- iklim acil durumu o gün olduğundan korkunç derecede felaket durumda: Eriyen buzullar ve yükselen deniz seviyeleri, korkunç seller ve orman yangınları, daha fazla ekstrem hava olayı, kuraklığa bağlı mahsul kıtlığı, biyoçeşitliliğin geri döndürülemez kaybı ve on milyonlarca “iklim mültecisinin” kitlesel olarak yerlerinden edilmesi.
Bu felaket gidişatın altında yatan bir neden var. Bu zirvelerde bir araya gelen zengin devletler sahte sofu beyanlarını belirtirken aslında kapitalist-emperyalist yönetici sınıfların çıkarlarını temsil ediyor ve koruyorlar. Bu devletler; kalbi, kar ve daha fazla kar edebilmek adına rekabet itkisi için atan kapitalist-emperyalist sistemin zorunluluklarına cevap veriyorlar ve onu cisimleştiriyorlar. Ekolojiye savaş açmış ve onu acımasızca yağmalayan bu sistemdir. İnsan uygarlığını ve hayatın kendisini tehlikeye atarak bizleri uçurumun kenarına sürükleyen bu sistemdir. Sosyalist devrimle tamamen dönüştürülmesi gereken de bu sistemdir.
İklim Saati İşliyor Ancak ‘’Pratik’’ Reform Arayışı Tehlikeli Bir İllüzyondan İbaret
Evet, iklim acil durum saati gerçekten de işliyor. Pek çok adanmış iklim aktivisti ve bilim insanının işaret ettiği gibi: ısınmanın her bir seviyesi artık fark ediyor, her geçen yıl fark ediyor… şimdi ne yaptığımız ve yapmadığımız fark ediyor. Peki bu anlayış ile çıkacağımız yer neresidir? Pek çok dürüst zihniyetli insan mevcut vaziyetin devrimi “beklemek” için fazla acil olduğunu iddia ediyor ve hemen şimdi harekete geçmemiz gerektiğini söylüyorlar.
Evet, gerçekten de HEMEN ŞİMDİ harekete geçmemiz gerekiyor. Ancak soru bu sistemin sınırları içerisinde mi yoksa ondan kurtulmak için bir doğrultuda mı hareket edeceğimizdir! Bir şekilde bu sistemin mantıklı olmasını bekleyebilir miyiz? Gittikçe hızlanan iklim krizi bu soruya bir kanıt oluşturuyor. Hadi çevre hareketinin bir kısmının iklim kriziyle başa çıkmak için ‘’pratik’’ ve ‘’acil’’ bir adım olarak 2008 yılında Barack Obama’nın seçilmesinde rol oynarkenki argümanlarını bir hatırlayalım. Bu seçimin ve devamındaki sürecin hasadı “hidrolik kırılma” ve Amerika’nın dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz üreticisi olması olmuştur. Bunu ise iklim krizini reddeden Trump/Pence rejimi izlemiştir. Tekrar etmek gerekirse, defalarca ve bilimsel olarak gösterdiğimiz üzere insanlığın yüzleştiği bu varoluşsal seviyedeki krizin temeli bu sistemdir.
Bazıları ise şunu iddia etmiştir: “Devrim yoluyla sosyalizm [bu sistemi gerçek bir devrim yoluyla alaşağı etmek] “ideal” veya temel çözüm olabilir, ancak yine de bu sistemin sınırları içerisinde çalışma sorumluluğumuz var, çünkü atmosferdeki her karbondioksit artışı orada 300 ila 1000 yıl arasında kalarak küresel ısınma krizini daha kötü hale getiriyor.”
İlk olarak ve basitçe söylemek gerekirse kademeli reformlar bu sistemin temel devinimini (ekolojik felakete doğru) değiştirmeyecektir.
Bunu çok hızlı ilerleyen ve sürekli hızlanan bir yürüyüş bandındaymışsınız gibi düşünün. Hızını küçük bir çentik seviyesinde düşürmeye çalışırken yürüyüş bandının uçuruma doğru hızlanarak ilerlediğini düşünün. Bu bahsettiğimiz yürüyüş bandı kapitalist-emperyalist sistemdir. Ve bütün iyi niyetlere rağmen iklim reformlarının illüzyonal programı bu sistemin ölümcül kavrayışını geciktirmeye yarayabilir. Bu eforlar ile artışı engellenen her CO2 artışına karşı bu sistem bunun iki katı CO2 salınımı yapıyor. Gerçekten sınırlarına takılıp kalmamız gereken, zamanımızı harcamamız gereken şey bu mudur?
Hadi gerçekliğe bir bakalım: Sadece dünyadaki emperyalist sistemin geniş eğim çizgisine bir bakalım. Birleşmiş Milletlerin, Glasgow Zirvesi arifesinde yayınladığı rapor ABD de dahil olmak üzere dünyadaki en büyük 15 fosil yakıt üreticisi ülkelerin madencilik ve sondaj planlarının 2030 yılı itibariyle eğer devletler ısınmayı 1.5 dereceye fikslemek istiyorlarsa (pre-endüstriyel seviye) üretecekleri petrol, gaz ve kömür miktarının normalin iki katı olduğunu söylüyorlar. Bir yandan emperyalist “dünya liderleri”, “net sıfır karbon emisyonu” iddialarıyla birbirlerine düşerlerken işin gerçekliği budur.
Ve böylesi bir zamanda, insanlığın varoluşsal bir krizle karşı karşıya olduğu bu durumda yapılması gereken “bu sistem içerisinde reformlara” yönelmek, bu kurallara ve yöneticilerine tabi olmak mı olmalıdır? Bütün bunlar tam da böylesi bir zamanda ABD’de objektif olarak bir devrim için atılımın mümkün olduğu bir zamanda vuku bulmaktadır! Devrimci komünistlerin (revcoms) Devrim için Bir Çağrı’da analiz ettikleri üzere:
“Devrim her durumda mümkün değildir, genellikle yalnızca ender zamanlarda ve durumlarda, özellikle de böylesi güçlü bir ülkede mümkündür. Bu, o ender zamanlardan ve durumlardan biridir. Bu sistemin başı beladadır, kolay ve kalıcı çözümleri olmayan krize ve çatışmalara kapılmış durumdadır. Bu sistemin işleyişi, ülkenin her yanında bu sistem altında çözülemeyecek derin bölünmelere yol açmıştır. Toplum parçalanmaktadır. Yönetenler kendi aralarında şiddetli bir kavgaya hapsolmuşlardır ve geçmişte olduğu gibi şeyleri bir arada tutamazlar”
Ve böylesine nadir bir zamanda “bu sistem içerisinde reformlara” mı yönelmeliyiz? Bu kurallara ve yöneticilerine tabi mi olmalıyız? Yoksa gerçekten sahip olduğumuz sorunları çözebilecek temelden farklı bir sisteme mi yönelmeliyiz?
Bu Gezegeni Önemseyen Hiç Kimse Dünya Isınırken Buna Seyirci Kalamaz
Glasgow İklim Zirvesi toplanırken Avrupa’da ve dünyada protestocular sokaklara akın ettiler, küresel ısınmaya en çok katkıda bulunan ekonomik yapıları bloke ettiler. Böylesi bir aciliyet ve harekete geçme arzusu, dünyanın bütün yaşayanları için bu seviyede bir sorumluluk hissetmek, özellikle de bu Küresel Güney’in ezilen ve sömürülenlerinden, küresel ısınmayı en çok hissedenlerinden geliyorsa bu kesinlikle hoş karşılanmalı ve daha çok insan buna büyüyen sayılarda katılmalı ve enerji katmalıdır.
Bu gezegeni önemseyen hiç kimse dünya ısınırken buna seyirci kalamaz! Ancak dürüstçe işaret edilmesi gereken bir nokta ise ABD’deki ekoloji hareketinin büyük ölçüde -Biden’ın “yeşil” yasal ajandası illüzyonu ve sözlerine hasta ve felç edici biçimde esir olmuş- ve insafsızca Biden’ın seçilmesinden bu yana böylesine pasif kalmasıdır. Bugün burada, ABD’de sokakların devralınmasının ruhu çok daha farklı seviyelerde vuku bulmak zorundadır.
Şu ya da bu seviyede yaşanan kitlesel ve militan protestoların zorlaması sonucu kapatılacak bir petrol hattı veya açılacak bir solar enerji gücü iyi bir şeydir. Ancak bu küresel ısınmanın sorunlarını çözmeyecektir.
Sert Ancak Özgürleştirici Bir Hakikat
Sert ancak özgürleştirici olan hakikat şudur ki, bu sistemin sınırları içerisinde iklim krizi ve iklim acil durumuna yönelik bir çözüm bulunmamaktadır. İnsan aktivitesinin her seviyesinin dönüştürülerek insanlığın bu kriz üzerinde çalışarak, doğayla rasyonel ve sürdürülebilir bir ilişki kurabileceği gerçek bir şans için ihtiyacımız olan şey sistem değişikliğidir. Bir sistem değişikliği yalnızca gerçek bir devrim ile kapitalizm-emperyalizmi alaşağı ederek başarılabilir.
Bizler (burada kullanılan “biz” gezegenin ve geleceği ve insanlığın refahı için kafa patlatan HERKESİ içermektedir) gerçekten ihtiyaç duyulan şey üzerinden ilerlemeliyiz. Fosil yakıtlar olmadan hızlı bir şekilde yeniden bir yapılandırmaya gidebilecek, kaynaklarını bilinçli bir şekilde iklim acil durumuna adayacak, bunun için yaratıcılığı salıverecek ve bunu kararlı bir şekilde yapacak yeni bir sistem için kesin, kararlı ve vizyoner bir yol insanlığın özgürleşmesinin, yeni komünizmin mimarı Bob Avakian’ın yazmış olduğu Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyeti için Anayasa’da bulunabilir.
İnsanlığın ve de gezegenin karşı karşıya olduğu durum varoluşsal bir krizdir! Karşı karşıya olduğumuz mücadele ise bu duruma gerektiği gibi ve bilimsel bir şekilde müdahale edip etmeyeceğimizdir! Bu gezegeni kurtarmak için yapılması gerekenleri kararlılıkla yapmak için adım atmamız gereken bir zamandır. Ufkumuzu insanlığın ihtiyacı olan devrime çevirmenin vaktidir. Neden bundan daha azına razı olalım ki? Başka bir dünya, çok daha farklı bir dünya mümkündür!