Editörün Notu: Bu makale 1 Kasım 2021 tarihinde revcom.us çevre yazı grubu tarafından kaleme alınmıştır.
Kaynak için: Glasgow Obscenity… How Dare They Claim “Climate Leadership” U.S. #1 Culprit for Climate Crisis | revcom.us
ABD İklim Krizinin Bir Numaralı Suçlusudur!
Dünya hükümetleri küresel iklim zirvesi için Glasgow’da toplanırken, bu buluşma özellikle de günümüzde ABD ile Çin arasında (1) ve ikincil olarak da Rusya gibi ülkeler arasındaki çok keskin ve yoğunlaşan emperyalistler arası rekabet bağlamında gerçekleşmektedir. Sözde resmi “uluslararası topluluğun” -ki bu çatışmalarla dolu ve çatışan çıkarlar tarafından yönlendirilen bir “topluluktur”- bu sistem altında küresel ısınma sorununu çözmek için bir araya gelememesinin nedeni de budur. (2) Glasgow’da tam olarak ne olacağını bilmesek de -Paris gibi geçmiş anlaşmalardan ne olduğunu biliyoruz- Glasgow’a giderken sunulan ilk emisyon azaltma hedefleri tarihin bu anında ihtiyaç duyulan düzeyine yaklaşmıyor. İklim biliminin gelişimini ve krizin büyüklüğünü daha iyi anlamamız gerekiyor.
Bunun bir parçası olarak, ABD ve Biden’ın baskın bir şekilde “iklim liderliği” iddiasıyla “halkla ilişkiler” cephesinde yoğun bir düzmece izleyecek olmaları muhtemel. ABD bir yandan iklim değişikliğinin tarihteki en büyük itici gücüdür; defalarca uluslararası iklim anlaşmalarını sabote etmeye ve engellemeye çalışmıştır. ABD’de kişi başına ortalama karbon emisyonu, dünyadaki herhangi bir büyük endüstriyel ekonominin en yükseğidir, ABD dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisidir. Öte yandan Demokratlar, iklim değişikliğiyle mücadelede geç kaldıkları için küresel emperyalist rakiplerine karşı puan kazanmaya çalışıyorlar! Biden aynı zamanda, bu kokuşmuş sürecin Demokratların ABD’deki kendi sosyal tabanını -ki bu taban iklim hakkında gerçekten endişe duyan insanlardan tüm kesimleri içerir- uzaklaştıracak düzeyde açığa çıkmaması için de manevralar yapacaktır.
Bu durum göz önüne alındığında, sera gazı emisyonlarından ve buna bağlı küresel ısınmadan orantısız olarak sorumlu olmak da dahil, asıl mevzunun ne olduğuna dair bilimsel bir bakış açısına sahip olmak önem kazanmaktadır. Böylece sözleri ve eylemleri eleştirel olarak değerlendirilebilir.
İşte temel resim: Mevcut seviyelerde, Çin, fosil yakıtların kullanımından dolayı dünyanın en büyük karbondioksit (CO2) yayan ülkesidir ve ABD de ikinci en büyük ülkesidir. Çin, küresel ısınmaya neden olan başlıca sera gazlarından biri olan CO2’yi ABD’nin iki katından fazla salıyor. Çin açısından dünyadaki emisyonların yüzde 29’u geçerliyken, ABD için yüzde 14 olarak kendini gösteriyor.
Ancak tarihsel sorumluluk ve küresel ısınmaya neden olan faktörler açısından daha önemli olan istatistik, 1700’lerin ortalarındaki Sanayi Devrimi’nden bu yana kümülatif sera gazı emisyonu miktarıdır. Bu çok önemlidir, çünkü sera gazları bir kez atmosferde olduğunda, bazıları yüzlerce yıl orada kalır.
Öncelikle gerçek şudur: ABD, İngiltere ve Batı Avrupa, 1751’den 2016’ya kadar tüm CO2 emisyonlarının yüzde 52’sinden doğrudan sorumlusudur.
ABD bu kümülatif emisyonların yüzde 25’inden tek başına sorumludur. Bu nedenle küresel ısınma konusunda alarmı erkenden çalanlardan biri olan iklim bilimci James Hansen’in belirttiği gibi “Amerika Birleşik Devletleri, küresel sıcaklık artışından açık ara diğer tüm uluslardan daha fazla sorumludur.” (3)

Statista.com’a göre, “Amerika Birleşik Devletleri, sanayi devriminin doğuşundan bu yana atmosfere 400 milyar metrik tondan fazla karbondioksit saldı. Bu rakam ABD’yi açık arayla küresel karbondioksit emisyonlarına en büyük katkıda bulunan ülke yapıyor ve ikinci en büyük emisyon salan ülke Çin’den neredeyse iki kat daha fazla emisyon ürettiğini gösteriyor.” (4) Statista muhabirinin belirttiği gibi, “20. yüzyılın başlarına bölgesel CO2 emisyonlarının çoğundan Avrupa, özellikle de sanayileşmenin ilk yayıldığı İngiltere sorumluydu. Amerika Birleşik Devletleri, ülke büyük bir süper güç haline gelirken 1850’lerin ortalarına kadar emisyon seviyelerine damgasını vurmaya başladı.”
Çin’in emisyonları 1976’da sosyalizmin yenilgisinden bu yana kat kat arttı ve hızla yükselen bir kapitalist güç olarak, enerji için fosil yakıtların (5) en kirlisi olan artan kömür tüketimiyle birlikte ABD emperyalizmi için taşeron bir “fabrikaya” dönüştü. Bütün bunlar, burada ve dünyada bu kapitalizm-emperyalizm SİSTEMİ’nden kurtulma ihtiyacını daha da artırıyor.
Büyük bir tezatlık içinde, dünya nüfusunun en yoksul yarısı -3,5 milyar insan- kümülatif karbon emisyonlarının sadece yüzde 10’undan sorumludur.
Bir diğer önemli ölçü de kişi başına CO2 emisyonları (kişi başına emisyonlar) için ülke rakamlarıdır. Hem kişi başına mevcut emisyonlar hem de kişi başına kümülatif emisyonlar açısından, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin rakamları ABD’dekinden çok daha düşüktür. Hansen’in belirttiği gibi bu durum “Amerika Birleşik Devletleri’nin insanlardan kaynaklanan iklim değişikliği konusunda çok büyük bir sorumluluğu olduğu” anlamına geliyor.
Biden’ın dünya sahnesinde olacağı Glasgow Konferansı ortaya çıkarken tüm bunları akılda tutmak son derece önemlidir. Gerçek çözümler veya orantılı emisyon kesintileri olmadan, potansiyel olarak Çin’e karşı da dahil olmak üzere tam bir PR çalışması saldırısı gerçekleştirmek, ABD’nin tarihi sorumluluğunun tüm doğasından ve kapsamından kaçınmak ve bu şekilde bir “iklim liderliği” gerçekleştirmeye çalışmak…
ABD’nin “iklim liderliği” iddiası absürt, gülünç ve açıkçası suçtur; ayrıca iklim krizinin temel nedeni ve çözümüne karşı engeldir.
Referanslar:
1. Mao Zedong’un önderliğindeki Çin gerçek bir sosyalist ülkeydi. Ancak Mao’nun 1976’daki ölümünden sonra kapitalist güçler, sosyalizmi devirmek ve kapitalizmi yeniden kurmak için şiddetli bir darbe gerçekleştirdiler. Bugün Çin’in yöneticileri “komünist parti” adını muhafaza etseler de, Çin, tam anlamıyla kapitalist bir ülke ve yükselen bir emperyalist güçtür.
Revcom.us’ta Raymond Lotta tarafından yazılan “Çin Komünist Partisinin 100. Yıldönümünü Anma: Mao ve Devrimin Partisi Değil… Karşı-Devrim ve Kapitalizm-Emperyalizmin Partisi” başlıklı yazısına bakınız. ]
2. Ayrıca bkz. “50 Years Since Earth Day 1: Reflections on the Catastrophe That Is Capitalism-Imperialism” (ilk olarak 2020 Dünya Günü için yayınlanmıştır) ve Raymond Lotta tarafından yazılan “Biden’s Climate Summit Chicanery: Poisoning the Planet and Deceiving the People”.
3. “Climate Change in a Nutshell: The Gathering Storm” James Hansen, 18 Aralık 2018.
4. Statista.com’a göre 1750’den 2019’a kadar dünya çapında fosil yakıt yanmasından kaynaklanan kümülatif karbondioksit emisyonları.
5. Çin’in kişi başına düşen emisyonları ve kapitalizm restore edildikten sonra emisyonların nasıl arttığına ilişkin bir tablo için bkz: