İran’dan kadınlar bir kez daha teokratik faşizme karşı bir başkaldırı gerçekleştiriyor. Bu, 1979’da ilan edilen zorunlu örtünme kararnamesiyle birlikte ortaya çıkan ilk başkaldırı değil. Ancak bunun bir öncekilerin devamı da olmadığı kesin. Kadınlar kırk yılı aşkındır üzerlerine çöken karabasandan kurtulmak istiyor. Ve bu sadece zorunlu başörtüsü ile sınırlı bir durum değil. İran’dan Devrimci Komünistlerin de dediği gibi: ‘’zorunlu başörtüsü ve şeriat yasası (din ve devletin entegrasyonu), İslam Cumhuriyeti’nin hayatın her alanında insanların daha geniş temel haklarını çiğnemesinin yolunu açtı: Muhalefetin bastırılması; düşünce, ifade ve yayın özgürlüğü; örgütlenme özgürlüğünün bastırılması, ezilen ulusların bastırılması, işçilerin, öğrencilerin ve öğretmenlerin vb. bastırılması kendini gösterdi. Liderlerinin vurguladığı gibi, zorunlu başörtüsü İslam Cumhuriyeti’nin yapışkan tutkalıdır, “onu sürdürmek Amerikan karşıtlığından bile daha önemlidir.”ii
İran’daki kadınların başkaldırısı, çeşitli biçimlerde başka toplumsal problemlerle -Mahsa Amini şahsında Kürt Ulusal sorunu- iç içe geçse de, temelde toplumun en derin toplumsal fay hattıdır ve tüm toplumu derinden sarsmakta ve etkilemektedir. Bu hususun anlaşılması çok önemlidir; kadınların -ve bu soruna bağlı olarak LGBTQ+ toplulukların- teokratik faşist rejimlerde acımasızca baskı altına alınması, gerici rejimlerin sürdürülmesi açısından başat bir rol oynar; rejimin toplum üzerindeki tayin edici ideolojik tutkalının ana elementidir. Ve böylesi bir tutkalın çözülmeye başlaması, örtünme yasağının kalkması ve kadının “erkeğin malı”, “alt cins” olarak değil, bir birey olarak görülmeye başlanması, böylesi bir rejimin önünü alamayacağı bir yıkımın muazzam potansiyelini barındırmaktadır.
Kadın sorunu teokratik rejimlerde daha azgın ve acımasız bir sömürü ve baskı altında olmakla birlikte, günümüz dünyasının yani kapitalist-emperyalist sistemin en temel fay hatlarından biridir. Toplumsal fay hatları bir kere harekete geçtiklerinde, üzerlerinde bulunan ne varsa yıkıma uğratmaya yönelik güçlü potansiyeli barındırırlar. Özellikle de İran’ın yanı başında bulunan, İslamcılığın Hanefi mezhebinden olsa bile temel referansı İslamcılık olan Erdoğan’ın temsil ettiği bir rejimi de sarsabilecek bir etki zincirini doğurabilir. AKP’nin iktidara gelmesi ve rejimini konsolide etmesinde, kadınların ikinci cins olarak baskı, sömürü ve katledilmeleri ve aynı zamanda LGBTQ+ bireylerin toplum dışına itilmeleri ve sürekli olarak köktenci dinciler tarafından hedef olarak gösterilmeleri durumu, AKP’nin temsil ettiği gerici ideolojinin de temel saç ayaklarından biridir. Şayet İran gibi teokratik faşist bir ülkede, kadınların ayaklanması sonrasında gerici zincirler kırılmaya ve halkın kurtuluşu için toplumun tüm kesimlerinde ses bulmaya başlar ve rejim çaresizce çözülmeye başlarsa, böylesi pozitif bir durum sadece İran’da sınırlı kalmaz ve başta Türkiye olmak üzere, bölgede muazzam bir domino etkisi yaratabilir. Ve tüm bunlar, baskının ve sömürünün olmadığı, sınıfsız bir toplum tahayyülünü barındıran gerçek bir komünist devrimi muzaffer kılacak büyük potansiyeli barındırmaktadır.
İran’dan gelen ve yankıları sınırları aşan başkaldırı sesine kulak verelim! İnsanlığın dünya çapında özgürleştirilmesi için gerçek potansiyelleri ve mümkünlükleri heba etmeyelim!
i İran Komünist Partisi (Marksist-Leninist-Maoist)
ii Zorunlu Tesettürün ve Dinin Devletle Bütünleşmesinin Definleri Başladı! Bu İşi Tamamlayalım!, https://yenikomunizm.com/zorunlu-tesetturun-ve-dinin-devletle-butunlesmesinin-definleri-basladi-bu-isi- tamamlayalim/
Add comment