Editörün Notu: Okumakta olduğunuz yazı, Bob Avakian‘ın Lee Evans hakkında yazdığı 27 Mayıs 2021 tarihinde revcom.us‘de yayınlanmış makalesidir.
Lee Evans hakkındaki “Bir Okuyucudan Anma” (“Lee Evans—Track Great and Humanitarian”) yazısını okuduğumda, Lee Evans’ın nasıl öldüğünü öğrenmek sadece onun ölümüne duyduğum üzüntüyü artırmakla kalmadı, aynı zamanda beni tekrar Lee Evans’ın 1960’ların sonlarında ve 70’lerin başlarında dünyayı kasıp kavuran çok geniş radikal bir yükselişin parçası olduğu zamanlara geri götürdü. Bu “Anma”nın da belirttiği gibi, Lee Evans dünya çapında bir atletti. Erkeklerde 400 metre dünya rekorunu bir kaç yıl elinde tutmuştu. Meşhur 1968 Meksika Olimpiyatları’nda erkekler 400 metre şampiyonuydu ve burada özellikle Afro-Amerikan sporcular arasında, Siyahilerin maruz kaldığı baskılara karşı protestonun bir parçasıydı.
O Olimpiyattan kısa bir süre önce Lee Evans’la yaptığım bir konuşmayı hatırlıyorum, Lee Evans’ın o zamanlar antrenman yaptığı San Jose, California’daki ortak bir tanıdığımızın dairesindeydik. Siyahi sporcular arasında Olimpiyatları boykot etme konusunda konuşma ve müzakere olduğunu bilerek – ve bu ülkedeki Siyahileri, Vietnam’daki insanları ve dünyanın her yerindeki diğer insanları öldürücü bir şekilde ezen bu sisteme karşı bunun ne kadar güçlü bir darbe olacağına dair bir fikir edinerek – bir kaç sıradan konuşmadan sonra, Lee’ye direkt olarak sordum: “Olimpiyatları boykot edecek misiniz?” Cevap verdi: “Düşünüyoruz.” “İyi edersiniz!” deyiverdim. Lee bunu ciddi bir şekilde düşündüklerini tekrarladı ve sıradan sohbete geri döndük.
Ortaya çıktı ki, her ne kadar Lew Alcindor -şimdi Kareem Abdul Jabbar- ve (hatırladığım kadarıyla) Mike Warren (UCLA’da basketbol da oynuyor) boykot etmiş olsa da, Olimpiyatlar için geniş çapta bir boykot yapılmamıştı. Tommie Smith ve John Carlos’un zafer kürsüsünde eldivenli yumruklarını havaya kaldırdıkları meşhur etkileyici eylemleri yaşandı. Ayrıca Lee Evans da devrimci Kara Panter Partisi’nin üniformasının bir parçası ve genel olarak Siyahi kurtuluşunun bir sembolü olan siyah bere takarak 400 metrelik zaferinin ardından podyumda yumruğunu havaya kaldırarak protestolara katıldı. Bu protestolar -yüzleşilebilecek ciddi tehditlere ve akabinde spor yetkilileri ve daha genel anlamda yapılabilecek ağır misillemelerin karşısında- o dönemin radikal yükselişine kayda değer bir katkı sağladı.
Bu radikal hareketler ne kadar güçlü olsalar da -halkın geniş ve çeşitli kesimlerini, özellikle de devrimci duyguların motive ettiği gençleri içermeleriyle beraber– yine de o sıralarda bu ülkede devrim yoktu. Ancak o zamanın büyük radikal yükselişiyle öne çıkan bazılarımız devrim yolunda kararlılık gösterdi ve kendimizi bu yolu daha ileriye doğru örmeye ve şekillendirmeye adadık. O zamandan beri, dünya çapındaki olumlu ve olumsuz devrimci mücadelelerin deneyimlerinden ve komünist hareketin tarihsel deneyimlerinden pek çok şey öğrenildi. Ve şu an hayati öneme sahip olan, yapmaya devam ettirdiğimiz çalışmalarla bilimsel yöntemde ve devrime yaklaşımda daha ileri bir gelişme mevcut: Yeni Komünizm.
Şu an, bu sistemin çelişkileri giderek daha akut ve aşırı bir ifade almakta ve bu, böylesi bir ülkede devrimin gerçekten mümkün olduğuna dair nadir zamanlardan ve koşullardan biridir; o zamanların radikal hareketleri ve devrimci duygularının bir parçası olan ve onlardan ilham alan herkes için -ve o zamanlar pek çoğunun çabaladığı radikal özgürleştirici bir değişimin özlemini çeken genç ve yaşlı herkes için- acilen ihtiyaç duyulan ve de mümkün olan devrimi gerçekleştirmek için; Siyahi halkın ve yeryüzünün tüm ezilen halklarının gerçek kurtuluşunun yolunu açmak ve bütün insanlığın tüm baskı, sömürü ve aşağılamadan, bununla beraber insanların ve çevrenin yok edilmesine son vermek için birlik olarak harekete geçmek bize kalmıştır.