Editör Notu: Bu açıklamayı OSYAN’dan aldık (Osyan kelimesi Farsça’da “isyan” anlamına gelmektedir) Osyan, İran İslam Cumhuriyeti ve Taliban’a karşı verilen mücadeleye hizmet eden, kararlılığını gösteren ve kadınların isyanının sesi olan İranlı ve Afgan kadınlardan oluşan bir gruptur. Burada aktarılanlar, 17 Ağustos’ta İran ve Afganistan’dan bir grup insan ve kuruluşun ev sahipliğinde kadınların özgürlüğüne yönelik çevrimiçi bir Zoom toplantısında yapılan bir konuşmadır. Bu konuşma, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin birinci yıldönümünden hemen ardından ve Taliban’ın kadınları kamusal yaşamdan, orta öğretimden ve teokratik Şeriat yasası uyarınca bir erkek refakatçi olmadan herhangi bir yere seyahat etmekten muaf tutan bir yıllık yönetimlerinin ardından gerçekleşti. Bu çevrimiçi forumdaki konuşmacılar, kadınların ezilmesi sorununa ve olası çözümlere nasıl bakılacağına dair farklı bakış açılarından gelmektedir. Konuşmacılar görüş alışverişinde bulundular ve bu uluslararası mücadelenin birbirine bağlanması için gerekli yollar konusundaki isteklerini dile getirdiler. Düzenlenen bu forumdan Toni RedTree’nin konuşmasına buradan bakabilirsiniz. İngilizce çeviri ve bazı küçük düzenlemeler revcom.us gönüllüleri tarafından yapılmıştır.
Kaynak için bkz: From OSYAN: THE GLOBAL ROOTS AND GLOBAL STRUGGLE AGAINST WOMEN’S OPPRESSION | revcom.us
Herkese merhaba, davetiniz için teşekkür ediyorum. Ben Osyan dergisi ve grubundan katılıyorum. Kadınların yaşadıkları sorunların evrenselliğini nasıl gördüğümüzü size anlatayım.
Kapitalizm-emperyalizm sistemi altında yaşadığımız bir gerçektir. “Peki bu ne anlama geliyor?” Kapitalizm, sömürü ve baskıya dayalı ekonomik ve politik bir sistemdir ve emperyalizm bu sistemin küresel doğasıdır. Bu sisteme büyük miktarda parayı kontrol eden şirketler, bankalar ve diğer kapitalist finans kurumları hakimdir ve Amerika yıllardır bu emperyalist sistem piramidinde en üstte yer almaktadır. Kapitalistler birbirleriyle amansız ve yıkıcı bir rekabet içinde sıkışıp kalırlar ve bu durum onları insanları daha vahşice sömürmek için dünyaya, özellikle de yoksul ülkelere nüfuz etmeye iter.
Afganistan da dahil olmak üzere artan sayıda insan için hayatı fazlasıyla umutsuz ve hatta tehlikeli hale getiren koşulları sürekli olarak yaratan da bu sistemdir. Bu koşullar insanları başka ülkelere, hatta farklı kıtalara göç etmeye zorlar ve ardından sığınma arayışında ya da dayanılmaz koşullardan kaçarak göç ettiklerinde de insanlara suçlu muamelesi yapılır.
Savaşlara yol açan bu sistem ve bu sistemin gereklilikleridir: Bunlar ulusları ve halkları fethetmek için yürütülen savaşlar, Ortadoğu gibi dünyanın önemli bölgelerini kontrol etmek için yürütülen savaşlar ve hatta nükleer silahlarla donanmış kapitalist-emperyalist ülkeler arasında hangisinin dünyanın en güçlü tiranı olduğunu belirlemek için yapılan savaşlardır. Tabii böylesi bir savaştan sonra bu dünyadan geriye ne kalacağı belli değildir…
Kadınların ezilmesi yalnızca emperyalizm-kapitalizmin ürünü olmakla kalmayıp, kendi başına başka boyutlar da almış ve kadınlara yönelik önceki ezilme biçimlerini bütünleştirmenin yanı sıra yeni biçimler de getirmiştir. Bu yüzden bizler tüm dünyadaki kadınların ezildiğini söylüyoruz.
İran ve Afganistan’da, bu baskı başörtüsü dayatması ve ayrımcı – baskıcı İslami Şeriat yasalarının ek bir boyutuyla daha da artmaktadır. Amerika gibi bir ülkede kürtaj hakkının inkar edilmesidir, vb. Bütün bunlar, kadınların yalnızca farklı şekillerde ve dünyanın farklı yerlerinde ezilmesi demektir.
Dolayısıyla kapitalizm-emperyalizm denilen devasa bir sistem altında yaşadığımızı, ayrıca dünya ülkelerinin genel olarak ikiye ayrıldığını vurguluyorum: Bir tarafta Amerika, Rusya ve Çin gibi emperyalist kategoriler; öte yanda İran ve Afganistan gibi tahakküm altına alınan, ezilen uluslar.
Tarihsel olarak miadı dolmuş iki sistemi ortaya çıkaran emperyalist-kapitalist sistemin bu işlevidir. Bu iki miadı dolmuşlar, bozuk bir yemek gibi kullanılabilirliği bitmiş iki yapı demektir. Hayatta kalabilmeleri ve gelişebilmeleri demek, insanlığın, özellikle de kadınların acı çekmesi demektir. Bu iki çürümüş (veya miadı dolmuşlardan) biri emperyalizmdir, diğeri ise İslami köktenciliktir. Bu teori Osyan tarafından formüle edilmemiştir. Bu teori, komünizmin yeni sentezinin yazarı Bob Avakian’a aittir. (1)
Kısaca belirteyim ki, şu an dünya sistemindeki durum öyle bir durum ki, neredeyse tüm siyasi güçler ve hareketler en nihayetinde bu iki köhne/miadı dolmuşlardan biri ile birleşmektedir. Yani ya emperyalizmin müttefiki olurlar ya da emperyalizme karşı olma bayrağı altında İslami köktenciliğin yanında yer alırlar. İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde İslamcıların ABD’nin desteğini aldıkları doğrudur. Ancak bu destek onun ABD’nin bir eseri olduğu, hatta İslami köktencilik ve emperyalizmin -özellikle de Amerikan emperyalizminin- birbirleriyle çelişmediği veya birbirlerine savaş açmayacakları anlamına gelmez. Siyasal İslam, özellikle de bunun Batı karşıtı cihadçı biçimi, ABD için bir sorun olmuştur. Gerçekte toplum yönetimi konusunda bu iki miadı dolmuş sistemin çıkarları ve yaklaşımları farklıdır. Fakat aynı zamanda, bu miadı dolmuş güçlerden birinin tarafını tutmak, bu miadı dolmuş güçlerin her ikisinin de güçlendirilmesine yardımcı olur. İslami köktendincileri kayırmak ve onların yanında yer almak, emperyalistlerin halkın İslamcı güçlerden korkmasını kullanarak kendi gündemlerini ve çıkarlarını ilerletmelerine neden olmaktadır.
Aynı şekilde emperyalizmi desteklemek, onun yanında yer almak ve güçlendirmek, emperyalistlerin daha fazla müdahalesine ve savaşlarına yol açar ve İslami köktenciler, çizgileri, düşünceleri ve ideolojileri ile halkı emperyalistlere karşı harekete geçirebilirler. Afganistan’ın ABD tarafından 20 yıllık işgali sırasında tam olarak yaşananlar, Taliban’ın yeniden iktidara gelmesine yol açmıştır ve bu kez çok daha fazla halk desteği ile iktidara gelmişlerdir. Bu iki miadı dolmuş yönelim ve bölünmenin tezahürünü İran, Afganistan ve Amerika’daki örneklerle göstereyim.
İran’da, İslam Cumhuriyeti’ni meşrulaştıran çeşitli reformlar yoluyla İslam Cumhuriyeti sisteminin yapısında değişiklikler sağlamaya çalışan çok çeşitli reformist fikirler vardır.
Bu görüşün bir yönü, emperyalistlere, özellikle de batılı emperyalistlere karşı muhalefet olabilmek için iktidardaki çürümüş İslamcılığı, yani İran İslam Cumhuriyeti’ni desteklemeniz gerektiği düşüncesidir. Kadın hareketindeki bu reformist düşünce, fikri temellerini laik kadınların ve bazen de eski solcuların oluşturduğu BİR MİLYON İMZA kampanyası şeklinde kendini göstermiş ve daha sonra bu yelpazeye ek olarak, hükümetteki bir kadın grubu tarafından desteklenmiştir.
Bu hareket, kadınlar ve erkekler arasında çeyiz eşitliği, miras hukukunda değişiklik vb. şeklinde kadınlarla ilgili bazı yasaları değiştirmeyi amaçladı. Kadınlara yönelik baskının temel nedenlerini hiçbir zaman aramadılar ve İslam Cumhuriyeti’nin kadın konusunda çizdiği kırmızı çizgileri her zaman tanıdılar ve buna saygı duydular. Açıkça belirtmek gerekir ki, zorunlu başörtüsünden bahsedilmemesi bir milyon imza kampanyasının ana kırmızı çizgilerinden biriydi. Kampanyanın kurucuları, destekçileri ve ana aktivistleri arasında, o günlerden farklı olarak bugün pek çok kişinin adlarına aşina olduğu çeşitli kişiler de vardı. Reformlar başarısız olsa ve bu kadınların bazıları arasında İslam Cumhuriyeti’ni reforme etme yanılsaması ortadan kalkmış olsa da, aslında reformist düşünce ve bakış açısı ortadan kaybolmadı ve onları şimdi Amerikan emperyalizmine uyum sağlamaya zorladı.
İki miadı dolmuştan birini bırakmak, başka bir çürümüş gücün peşine düşmeye ve ona çekilmeye yol açmıştır. Bu durum örneğin kadın hareketinin medyatik yüzü olan Masih Alinejad benzerlerinde görülebilir. Doğal olarak, Amerikan emperyalizminin Irak ve Afganistan’daki ardışık başarısızlıkları nedeniyle bu eğilim 20 yıl önce tahmin edilemez veya açık bir şekilde görülemez durumdaydı. Şu an bu düşünce ve Amerika’nın yanında yer alma arzusu, İran ve Afganistan’daki kadınların çalışmalarına odaklanma politikasında görülebilir. Ve özellikle kürtaj hakkının kaldırılmasından sonra Amerika’da kadınlara dair sessizlik, bu Amerika yanlısı eğilimin açık bir örneğidir. Afganistan’daki kadın hareketi de dahil olmak üzere farklı siyasi ve entelektüel akımlarda iki çürük ve miadı dolmuş sistem görülebilir.
Bugün 20 yıllık beyhude mevcudiyetinin ardından, Amerika’nın Afganistan’a saldırısını savunan çizgi ve hat -ya da daha doğrusu Amerika’nın Afganistan’daki yıkıcı varlığını savunan çizgi- bu saldırıyı ve işgali halen savunmaktadır. Afganistan’daki operasyonel faaliyeti genellikle iktidara yakın STK ve kurum ve kuruluşlarda yoğunlaşan bu siyasi bakış açısı, kadınların kurtuluşuna yardımcı olmamakla kalmamış, aynı zamanda kadınların ezilmesi konusunu hükümet içinde esas olarak kadınlara meslek ve iş bulmaya dönüştürmüştür.
Eşref Gani ve benzeri cihatçı hükümetlerin işledikleri suçlara karşı çıkılması görmezden gelinmiştir. Taliban’a karşı savaş bayrağı altında çaresiz kitleleri Taliban’a yönlendirmede önemli bir rol oynayarak Amerikan emperyalistlerinin suçlarına karşı sessiz kalmışlardır. Bugün bu insanların çoğu, ABD’nin varlığının Taliban hükümetiyle karşı karşıya geleceği “parlak çağın” özlemini çekiyor.
Aynı zamanda Afganistan ve kadınlarının son 20 yılda ABD emperyalizminin işgali ve kuşatması altında neler yaşadığını gördükten sonra ortaya çıkan bir başka hatalı görüş daha var. Hatalı görüş, başka bir çürük/miadı dolmuş ile aynı safta yer almak ve Kudüs Güçleri gibi güçlerin faaliyetlerini desteklemek gibi şu veya bu tür (yani İran’ın İslam Devrim Muhafızları Kolordusu veya İran dışındaki bölgelerde ve diğer ülkelerde faaliyet gösteren IRGC şubeleri gibi) İslami köktendincilerin faaliyetlerini desteklemektir. İran İslam Cumhuriyeti’nin müdahalesini ve katletmelerini destekliyor ve hatta Afgan cihatçılarının bazı kalıntılarını destekliyorlar.
Kadınların ezilmesinin bu İslamcı güçlerin entelektüel dayanaklarından biri olduğu açık olsa da, bu iki miadı dolmuşların ortaya çıkması sadece Ortadoğu’da değildir. Aksine, bizzat Amerika’nın kendisinde, ister Cumhuriyetçi Parti ister Demokrat Parti olsun, ABD ve NATO’nun Afganistan’daki askeri saldırganlığını haklı çıkaran bazı “sol” toplumsal hareketler, [bugün] kürtaj hakkının kaldırılmasına karşı sessiz kalıyor veya bunu onaylıyor.
Örneklerde de görebileceğiniz gibi, bu iki çürük ve miadı dolmuş sistem, İran’dan Afganistan’a, Amerika’dan dünyanın birçok yerine kadar farklı güç ve düşünce akımlarından oluşan iki girdap gibidir.
İçinde yaşadığımız bu sistemin işleyişinin anlaşılmaması ve kapitalizm-emperyalizmin entelektüel akımların büyük bir bölümünde bu sistemi reformdan geçirmenin ötesinde bir ufka sahip olmasına izin vermemesi durumu miadı dolmuşlardan bu ya da şu arasında bir tercihte bulunmalarına yol açmaktadır.
Tüm farklılıklarına rağmen bu iki miadı dolmuş çürük sistem köklerinde kadınlara yönelik baskıyı paylaşmaktadır.
Kadınların ezilmesi küreseldir, çünkü kapitalizm-emperyalizm sistemi küreseldir ve bu nedenle kadınların ezilmesine karşı mücadele de küresel olmalıdır. Bu bilimsel ve kapsamlı bir anlayışla kadınlara yönelik baskının gerçek köklerini tespit ederek işe başlayabiliriz.
Dipnot:
1)Bob Avakian, BAsics 1:28
Buradaki çekişmede bir yanda Cihad diğer yanda McDünya/McHaçlıSeferi’ni görürüz, bunlar insanlığın sömürgeleştirilen ve ezilen ve tarihsel olarak miadı dolmuş katmanlarına karşı, emperyalist sistemin tarihsel olarak miadı dolmuş egemen sınıfı şeklinde bulunurlar. Bu iki gerici kutup birbirlerine karşı olsalar da aslında birbirlerini güçlendirirler. Eğer bu “miadı dolmuşlardan” birinin yanında yer alırsanız, en sonunda ikisini de güçlendirirsiniz. Her ne kadar bu çok önemli bir formülasyon olsa ve dünyanın şu evresinde süreçleri yöneten dinamikleri anlamak açısından kritik önemde olsa da, aynı zamanda bu “tarihsel olarak miadı dolmuşlardan” hangisinin daha büyük zarar verdiği ve insanlığa karşı daha büyük tehdit oluşturduğu konusunda açık olmamız gerekiyor: Bu da, tarihsel olarak miadı dolmuşlardan emperyalist sistemin egemen katmanıdır, ve özellikle de ABD emperyalistleridir.
Add comment