Yeni Komünizm

Tüsiad’ın Çıkışı ve Rejimin Yeniden “Ayar” Vermesi Üzerine

image_pdfimage_print

Bir süredir TÜSİAD’ın açıklamaları ve İslamcı Türkçü faşist rejimin parmak sallayarak TÜSİAD üzerinden burjuvazinin “muhalif” kanadını yeniden hizaya çekme durumu  gündeme düştü. Bu kriz kimi çevrelerin söylediği gibi “suni” bir gündem olmayıp, hakim sınıflar arasındaki parçalanmayı açıkça göstermektedir. Rejimin son yıllarda zayıflaması ve gücünü koruyabilmek için kutuplaşmaya baş vurduğunu başka makalelerimizde söylemiştik.  TÜSİAD’ın bu çıkışı ve ardından histerik bir şekilde paniklemesi durumu, rejimin kendi parametreleri temelinde yeniden kutuplaştırmasına zemin sunduğu da görülmüştür.

 

Öte yandan Türkiye’deki hakim burjuva klikler arasındaki mücadele ve parçalanma Türkiye merkezli okunarak da anlaşılmaz. Bu kavganın temelini ve dinamiklerini sunan  dünya sahnesidir. Dolayısıyla Dünya sahnesindeki gelişmeleri asla gözden kaçırmamalıyız.

 

Emperyalist-kapitalist sistemin tepesinde bulunan ABD’de faşistlerin iktidara geldiği ve rejimini tahkim etmeye dönük adımlar atmaya başladığı ve bunun sadece iç cepheyle sınırlı kalmadığı dünyanın birçok bölgesinde halklar, temel kitleler ve enternasyonal proletarya açısından tehditleri açıkça ilan etmeye başladığı uluslararası planda bir “faşist ligin” kuvveden fiile geçme aşamasında olduğu bir durumdayız. Bu faşistlerin zorunlu bir ittirmesi ve mevcut siyasal iklimi sadece iradi bir zorlamayla ittirmesiyle oluşmuş bir durum değildir. Bu kapitalist-emperyalist sistemin yaratmış olduğu çok boyutlu çelişkiler ve onun yaratmış olduğu eşitsizliklerin gerici-bir hayli  gerici bir “çözümüdür”. Kapitalist sistemin işleyişine bağlı iklim krizinin neden olduğu göçler, kırların büyük oranda çözülmesi ve buna bağlı geçimlik ekonomilerin dağılması ile dünyanın dört bir yanına savrulan mülksüzler, kadınlar, LGBTİQ+’lar, temel kitlelerin yaşadığı derin yoksulluk ve savaşlar nedeniyle yaşanan çok boyutlu krizler gezegen üzerinde insanlığa ve hissedebilir tüm canlı türlerine derinden bir acı vermektedir. Faşistler işte bu temelde güçlü ile güçsüzün mücadelesinde devlete, erkeğe, egemen ulusa, güçlü olana, buralı olana, beyaz olana vurguyla çıkış olacağını iddia ederek temel kitlelere ve enternasyonal proletaryaya bir kez daha dehşetli bir savaş ilanı için baltalarını bilemektedir.

 

Dünyanın “ilericileri” ve aydınları 1980-1990’dan bu yana geçen süreyi kapitalist-emperyalizmden koparılmış bir neoliberalizm anlatısıyla geçirdiler. Ve kapitalist-emperyalizmin merkez ülkelerinde yaşanan refah devleti uygulamalarını hayırla yad ettiler. El yordamıyla sürekli bir “refah devleti” arayışından bulundular. Şimdi içerisinde birçok “ilerici”nin de bulunduğu çevreler en azından “neoliberalizm” de demokrasi ve hukuk devleti kırıntıları aramaya çalışıyorlar. Gözlerini kapitalist-emperyalist sistemin güncel durumuna ve faşistlerin ve uluslararası faşist ligin oluşumuna gözlerini kapatıyorlar.

 

Dünya sahnesinden bakıldığında işler bir hayli yaşadığımız ülkeye benzemektedir. Faşistlerin azgın yükselişi ve “ilericilerin” hakim sınıfların bir kanadının altında sığınabileceği-sığınmak istediği ve onların söylemlerini-programlarını kullandığı durum. Bir hayli çılgın bir hal-baş döndürtücü-kızdırıcı.

 

Türkiye sahnesinde de durum farklı değildir. AKP hükumetleri döneminde büyümeye devam eden TÜSİAD’ın tepkileri sadece bir iç cephe meselesi olarak ele alınamaz. 1980 sonrası Türkiye ekonomisinin ihracata dayalı büyüme yönünde yaptığı tercih ve kapitalist-emperyalizmin yeni dönüşümüyle Türkiye ekonomisi de bir hayli uluslararasılaştı ve uluslararası iş bölümü ve çelişkilerle daha fazla iç içe geçmiş oldu. TÜSİAD herhangi bir açıklama yaptığında sadece “ulusal” ölçekteki kazanımlarını değil uluslararası alandaki kazanımlarını da korumayı amaçlamaktadır. Bunu yaparken son 23 yıllık AKP hükumetleri dönemindeki kazanımlarını korumaya devam etmek istemekte aynı zamanda kendi üzerinde oluşabilecek basıncı püskürtmeye ve sermayenin yeniden üretiminde oluşabilecek riskleri minimize etmeye çalışmakta rol oynamaktadır. Şüphesiz rejimle bu noktalarda antagonist olmasa da çelişkileri vardır. Bu çelişkilerin antagonist olmaması onu önemsiz de yapmamaktadır. TÜSİAD uzunca bir süredir siyasete müdahale etmektedir. TÜSİAD’ın müdahaleleri indirgemeci olarak sadece “ekonomik” kaygılarla da değildir. Aynı zamanda “Cumhuriyetin yeni yüzyılına” ve onun “yeni vizyonuna” dair de şerhleri vardır. O yüzden rejimle TÜSİAD arasındaki kavga, ekonomi alanında değil de üst yapı alınında vuku bulmaktadır. TÜSİAD  bilindik burjuva nakaratı “devlet ve hükumet aynı şeyler değildir” diyerek, “totalitarizm” eleştirisi altında, rejimle ayrı düştüğünü göstermek istemiştir. Bu burjuva normları açısından normaldir. Bugünlerde “demokrasi” temsilcisi olarak “parlayan” TÜSİAD’ın Türkiye’de darbelerde, muhtıralarda, hükumet değişikliklerinde birinci derecede rol oynadığı bilinmektedir.  Fakat son 8-9 yıldır gözlemlediğimiz kadarıyla TÜSİAD akademisyenler, araştırmacılar ve kamuoyuna mal olmuş figürler aracılığıyla muhalefetin kurucu ufkunu şekillendirmektedir. Bu şekillendirme; faşist rejim analizi yerine rekabetçi otoriterlik diyerek seçim yoluyla normalleşme arayışını, hukuk devleti diyerek burjuva normuna bir geri dönüşü ve yapısal reformlar diyerek ekonomide yeniden emekçilerin ve yoksulların gırtlağına basmayı içeriyordu. Bu muhalefeti destekleyen ilerici insanları hareketsiz kılıyor ve ufuklarını burjuva muhalefeti çizmeye başlıyordu. İlerici insanlar da giderek bu söylemin ve kurucu ufkun içerisine hapsolmaya başladı.

 

Öte yandan burjuvazinin TÜSİAD kliği ile rejimle daha doğrudan ve organik ilişki içerisinde olan MÜSİAD kliği ve kobiler arasında çelişkiler vardır. Bu siyaset düzleminde, kültür düzleminde ve ekonomik ilişkiler düzleminde ez cümle alt yapı ve üst yapı düzeylerinde kendini gösteren antagonist olmayan bir çelişkidir.  Hakim sınıfların MÜSİAD kliği daha çok iç pazarda-AKP fideliğinde gelişen-serpilen bir yapı sergilerken süreç içerisinde Yeni-Osmanlıcı ve İstikrarlaştırıcı Güç Türkiye politikaları paralelinde uluslararasılaştı. Öte yandan bu kavga bir tür “kültür” cephesinde ele alınsa da (örneğin batıcı-laik burjuvazi vs. İslamcı burjuvazi) sadece kültürel bir gerilim olmadığını, üst yapından -ideoloji, felsefe, yaşam tarzı vb- ekonomik alt yapıya kadar -pazarın nasıl örgütleneceği, esas payın kimin kapacağı gibi- vuku bulduğu tartışma götürmez bir gerçektir.  Fakat son 10 yıldır bu kavgada hakim sınıfların MÜSİAD kliği lehine bir asimetri daha da fazla ağır basmaktadır. 15 Temmuz 2016’dan sonra konsolide olan İslamcı-Türkçü faşist rejim bu dönemde OHAL ve KHK’lar yoluyla el koyma yoluyla birikim ve yeniden çitleme yapmıştır. Grev yasağı ve toplumun mutlak sindirilmesi yönündeki politikalarla emekçilerin ve temel kitlelerin, kadınların, gençlerin, Kürtlerin, LGBTİQ+’ların gırtlağına basmıştır. Birçok çevre katliamına imza atmıştır. Kuralsızlaşmanın kural haline geldiği, devletin hukuk dışına çıkarak hukukun yeni sınırlarını çizdiği bir süreç yaşanmıştır. TÜSİAD’ın bu süreçte ciddi bir reaksiyonu olmasa da oluşabilecek toplumsal reaksiyonlardan ciddi bir biçimde ürktüğü ve muhalefeti rejimente edebileceği kanalları oluşturduğu sır değildir. Öte yandan bu süreçte hakim sınıfların MÜSİAD kliği ve kobilerin kentsel çeperlerde ve taşrada yeni bir emek rejimi inşa ettiğini buna dayalı bir tür büyüme yaşadığı aynı zamanda bunun sosyal “güvenlik” ve sosyal “yardım” politikalarıyla bir harmoni içinde olduğu emekçilerin ve temel kitlelerin bir tür “çıplak yaşama” indirgendiği de sır değildir. Bu süreçte 2018-2023 arasında yaşanan ekonomik “kriz” söylemine ve “tencere iktidarı götürür” tezinin tutmamasının nedeni biraz da budur. Kobilerin ve MÜSİAD’ın büyüme ve emek rejimine uygun bir sosyal politika geliştiren rejim bir şekilde kitlelere “hayatta kalmayı yaşamak” olarak sunmuş ve bunu “beka” söylemiyle derinleştirmiş oldu. 2018-2023 arasında hakim sınıfların MÜSİAD kliği ve kobiler daha fazla güç kazandı. Toplumsal tabanda ve kültür-düşün alanında da ilerleyen bu hakimiyete karşı TÜSİAD da karlarını artırdı. Fakat daha uzun vadede iç piyasada yaşanabilecek bir iç talep krizine karşı dezenflasyonist politikaları uygulamaları talep etmeye başladı.

 

İslamcı-Türkçü faşist rejim bir yandan Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirerek bu asimetriyi dengelemeye çalışmakta ve TÜSİAD cephesine ulusal-uluslararası kazanımlarını ve rekabet koşullarını ve karlarını korumaya-artıracağı yönünde bir mesaj verdi.

 

Güncel olarak patlak veren meselede ise sermayenin yeniden üretiminin zarar göreceği koşullar, “kamu düzeni” açısından yaşanabilecek riskler, uluslararası alanda yaşanacak olası maceracı politikalar ve CHP’ye doğrudan kayyum atanma riski TÜSİAD’ı harekete geçirmiş gözüküyor. Şimdilik hükumete bir bayrak gösterdiler ve rejim “kılını kıpırdatırsan acımam yakarım” dercesinde bir karşılık vererek TÜSİAD yetkililerini gözaltına aldı. Her nekadar TÜSİAD 18 Şubat’taki açıklamalarıyla da bir geri çekilme olmadığını ve çizgilerinden geri basmadıklarını beyan ettseler bile bayrağı gösterip geri çekildiler. Çünkü rejimle TÜSİAD arasındaki çelişki antagonist değildir. Öte yandan burjuvazi devletsiz yapamaz, her ne kadar devletin başındakilerle bariz çelişkileri olsa bile. Devletle-rejimle mesafeyi açtığı ve çelişkilere karşı bayrak açmaktan öteye gittiği koşullarda devlet içi kliklerden ve uluslararası güçlerden destek aldığı söylenebilir ya da hakim sınıf klikleri arasında yeni bir tür çözülme-ittifak olasılığı doğmuştur. Şimdilik görebildiğimiz kadarıyla uluslararası planda rejimin manevra alanı mevcuttur. Hakim sınıf klikleri arasında da bir parçalanma söz konusu olmakla birlikte aralarındaki bağın tamamen koptuğu bir seviyede değildir. TÜSİAD’ın açıklaması bu durumda hibrit kemalist cepheyi yeniden inşasının parçası olmakta ve rejim tarafından sürdürülebilecek saldırıların karşısında olduklarını dile getirerek “topyekün” bir saldırının önünü alma niteliğinde okunabilir.

 

 

 

Yeni Komünizm

Bizler, devrimin önderi Bob Avakian'ın mimarı olduğu Yeni Komünizm‘in takipçileriyiz. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini takip eden ve Yeni Komünizm temelinde dünyayı anlama ve değiştirme sorumluluğunu üstlenenleriz. Detaylı bilgi için bkz: Biz Kimiz?

Dünyada devamlı olarak yaşanan dehşetlerin ve son derece gereksiz acıların ortadan kaldırılması hem mümkün hem de son derece gereklidir. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini ve geliştirmiş olduğu Yeni Komünizm'i öğrenerek kazanma şansı olacak gerçek bir devrim hareketini birlikte inşa ediyoruz. Yeni Komünizm'in teorik çerçevesine ilk kez giriş yapacaklar başlangıç noktası için web sitemizde yer alan bu bölümdeki makaleleri inceleyebilir, Bob Avakian'ın Türkçeye çevrilmiş eserlerine buradan ulaşabilirler. Görüş, katkı ve desteklerinizi bekliyoruz.

#DevrimDahaAzıDeğil