New York City’deki Rikers Adası hapishanesinde yaklaşık 200 mahkum 8 Ocak Cumartesi gününden bu yana açlık grevinde! Sürekli baskı, misilleme tehdidi ve şeytan gibi gösterilme durumu karşısında bu cesur mahkumlar kahramanca bir tavır alıyor.
Üzerinde durdukları sistem onlara daha fazla terör ve cezadan başka bir şey sunmuyor, bununla birlikte kendilerini temel insan haklarından mahrum bırakan koşulları kabul etmeyi reddettiklerini tüm dünyaya bildirmek için sağlam bir şekilde duruyorlar. Adaletsizliğe karşı duran herkesin bu tutsakların yanında durması, onları desteklemesi ve meydan okudukları mesajları yayması gerekiyor.
Tutuklular, insanlık dışı koşullara maruz bırakıldıklarını ve temel haklarından mahrum bırakıldıklarını dünyaya anlatmak için avukatlar, sesli mesajlar ve diğer yollarla taleplerini dile getirebildiler. Mahrum bırakıldıkları şeyler şu şekilde; tıbbi bakım eksikliği, yasal kütüphane hizmetlerine erişim, kantindeki sınırlı içerikler, postaların kaybolması veya ciddi şekilde ertelenmesi dahil mahkeme günlerinin sürekli ertelenmesi…
Bütün bunlara, ciddi COVID-19 tehlikesi de ekleniyor. Rikers’takilerin yarısından azı tamamen aşılanmış durumda ve 370’den fazlasının da yakın zamanda testi pozitifti. New York City’nin son günlerde tek haneli sıcaklıklar yaşadığı göz önüne alındığında, ısıtma eksikliği de giderek daha acil bir sorun haline geliyor.
Rikers’daki 5.400 mahkûmun %85’i herhangi bir şeyden suçlu bulunmadı; yalnızca kefalet ödeyemedikleri için Rikers’a kilitlenmiş durumdalar.
16 Ocak Cumartesi günü, Devrim Kulübü üyeleri de dahil olmak üzere yaklaşık 12 devrimciden oluşan bir grup, açlık grevindeki mahkumlar için dayanışmalarını göstermek için Rikers Adası hapishanesinin önünde toplandı.
İnsanlar girişe kadar yürüdüler, “Sorun ne? Tüm bu lanet sistem! Çözüm ne? Devrim!” sloganları atıldı. Deneyimli bir devrimci olan, Bob Avakian’ın takipçisi ve “Stop-and-Frisk”* Uygulamasına Son Ver Kampanyası’nın Cornel West ile ortak başlatıcısı olan Carl Dix, Rikers’taki açlık grevcilerinin yanında durmanın gerekliliği, korkunç suistimaller, mahkumların bunu yapmakta haklı olduklarını ve bunlara nasıl tepki verdikleri üzerine konuştu. Rikers’taki dehşetlerin yeni olmadığını ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki hapishanelerde insanların kötü muamele görme şeklini yoğunlaştırdığını ve tipikleştirdiğini söyledi. Bu durum Siyahi ve Melez halkları hedef alan yavaş bir soykırımın bir parçasıdır, reforme edilemeyecek, ancak gerçek bir devrimle bu sistemden kurtularak ortadan kaldırılabilecek bir şeydir. (Carl Dix’in Rikers’taki açlık grevcilerine ilişkin 14 Ocak tarihli açıklamasını buradan okuyabilirsiniz.)
Yıllar boyunca önceden tutsak edilmiş mahkumlardan, Rikers’ta hapsedilenlerin sevdiklerinden ve diğer kesimlerden Rikers’taki koşullara karşı çok fazla tepki ve protesto gündeme geldi. Ancak devam eden haykırışlara ve koşulların mahkumlar arasında şiddete nasıl yol açtığı da dahil olmak üzere Rikers içindeki koşullara ilişkin basında çıkan haberlere rağmen, Islah Departmanı mahkumların endişelerini ve taleplerini her seferinde reddetti. Şehir yetkililerinin “Rikers’ı kapatmak” konusundaki vaatleri ve klişeleri, gerçek bir eylem olmaktan uzak, yalnızca uzak gelecekteki bazı ihtimaller hakkında boş konuşmalar anlamına gelmektedir.
Bazı seçilmiş şehir yetkilileri Rikers’ı ziyaret ettikten sonra, Kent Konseyi üyesi olan Shekar Krishnan “Rikers Adası, şehrimizin en acil insani ve sivil haklar krizidir…. Hücre hapsi uygulamasına son vermeliyiz. Bu işkencedir. Başta LGBT+ ve trans topluluklarımız olmak üzere pek çok kişiyi harap ettiler. Rikers Adası’nı hemen kapatmalıyız. Kapatın şunu!” şeklinde açıklama yaptı.
Bu arada Ceza İnfaz Kurumu yetkilileri mahkumların açlık grevinde olduğunu bile yalanlıyor. NYPD’de eski pislik şef ve şimdi belediye başkanı olan Eric Adams, konuyla ilgisi olmayan bir basın toplantısında açlık grevinin varlığını kabul etti, ancak daha sonra Rikers’ı denetleyen Islah Departmanı komiseri ile “son derece gurur duyduğunu” belirtti.
Rikers’taki koşullar her zaman korkunç olsa da, koşulların daha da kötüleştiğine dair kanıtlar var. Rikers’taki ölümlere ek olarak, kendine zarar verme olayları geçen yıl neredeyse ikiye katlandı, şiddet arttı ve mahpusların toplandıkları giriş alanının ve çalışan tuvaletlerinin haşerelerle dolu olduğu ve yatak sıkıntısı olduğu yönünde raporlar var.
Belediye Başkanı Adams, Rikers’ı, aslında krizlerin çoğunun “iletişim sorunlarına” indirgenebileceği “başarısız bir ıslahevi” olarak nitelendirdi. Bu durum, suç teşkil eden ve çirkin bir ifadedir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki diğer hapishaneler ve kodesler gibi, Rikers rehabilitasyonla ilgili bir şey değildir, bu sistemin geleceği olmayan ezilen halkların tüm bölümlerinin cezalandırılması ve hapsedilmesi ile ilgilidir. Rikers, mahkumları kontrol altında tutmak için insanlık dışı koşullara ve vahşete güvenmektedir.
Açlık grevindeki Rikers mahkumları tüm bunlara karşı duruyor, cesurca belki de hayatlarını riske atmaya cüret ediyorlar. Dünyayı onlarla birlikte olmaya ve barbarca muameleye son verilmesi için kınamaya ve çağrıda bulunmaya çağrıyorlar.
*Polisin keyfi şekilde siyahileri ve diğer etnisitelerden halkları durdurup silah tehdidi ile üst araması, insanları suçlu gibi gösterip taciz etmesi şeklindeki ırkçı baskıcı uygulama biçimidir.
**Kaynak: 200 Defiant Prisoners on Hunger Strike at Rikers Island, NYC | revcom.us
Add comment