Editörün Notu: Aşağıdaki yazı yeni komünizmin mimarı olan Bob Avakian tarafından kaleme alınmış ve 25 Şubat 2022 tarihinde revcom.us sitesi üzerinden yayına alınmıştır. Bob Avakian bu yazısına 2023 baharında yeni bir ek yapmıştır. Yeni haliyle okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz. Yazının orijinaline https://revcom.us/en/bob_avakian/shameless-american-chauvinism-anti-authoritarianism-cover-supporting-us-imperialism linkinden ulaşabilirsiniz.
“Gidip bakabileceğiniz her yerde arayın, Eski Dünya’nın monarşilerinde ve despotizmlerinde arayın, Güney Amerika’ya bakın, bütün suiistimallere bakın ve en sonuncusunu bulduğunuzda bulgularınızı bu ulusun günlük pratikleriyle yan yana koyun ve benimle birlikte şunu söyleyeceksiniz, tiksindirici barbarlıkta ve utanmaz ikiyüzlülükte Amerika rakipsiz bir şekilde hüküm sürmektedir.”
-Frederick Douglas, eski köle ve kararlı bir ilgacı (abolisyonist), 1852
Son yıllarda, ABD’de Donald Trump ve Cumhuriyetçi Parti tarafından temsil edilen, büyüyen ‘’otoriteryenlik’’ tehlikesiyle ilgili çok fazla yazıp çizildi. Şimdiyse Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve ABD’nin buna cevaben hamleleri kontekstinde sözde ‘’otoritaryanizm’’ ‘’uzmanlarının’’, ABD emperyalizminin tahakkümüne, Rusya’nın ve hatta belki de gizlice ve daha ciddi bir şekilde Çin’in meydan okumasıyla ilgili yorumlar yaptıkları bir gösteriye şahit oluyoruz. (Rusya ve Çin çok uzun zamandır ‘’komünist’’ değillerdir ve hatta on yıllardır kapitalist-emperyalist ülkelerdir ve ABD’nin emperyalist çıkarlarına kayda değer bir tehdit oluşturmaktadırlar.)
Eğer bu ‘’uzmanları’’ dinleyecek olursak, Rusya ve onun ‘’otoritaryen’’ lideri Vladimir Putin en çok endişelenmemiz gereken emperyal hırslara sahip olan güçtür. Ve birdenbire bir ülkenin başka bir ülkeyi gevşek bahanelerle, aşağılık yalanlarla işgal etmesinin ne kadar yanlış ve tehlikeli olduğu gibi yüce gönüllü prensipler sadece Putin’e (ve tabii ki ‘’bizim’’ sevmediğimiz diğer ‘’otoritaryenlere’’) uygulanmaya başlar, kesinlikle ‘’bize’’ değil.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ederek uyguladığı büyük zorbalığı ve saldırganlığı dürüst her insanın kesinlikle karşı çıkması gereken bir durumdur. Ancak hiçbir dürüst insan Rusya emperyalizmi ile rekabetinde ABD emperyalizmi ile taraf olmamalıdır. Burada bahsedeceğimiz nedenlerden ötürü ABD emperyalistleri ve onların medya dalkavuklarının ve diğer temsilcilerinin tepeden bakan bir şekilde Rusya’nın işgalini kınamaları, ABD’nin açık ara farkla başka ülkelere işgal de dahil olmak üzere saldırgan eylemlerde başı çekmesinden ötürü katıksız ve iğrenç bir ikiyüzlülüktür.
Bir şekilde bu ‘’bilgin insanlar’’ ABD’nin başka bir ‘’bağımsız ülkeyi’’, Irak’ı, 2003 yılında İslamcı köktendinci terör örgütü El Kaide’ye yakınlık ve ‘’kitle imha silahları’’ bulundurmak gibi alçakça yalanlara dayanarak işgal ettiğini ‘’unutmuş’’ gözükmektedirler. ABD’nin bu işgali, yüz binlerce insanın hayatına mal olan, milyonlarca mülteci yaratan ve dünyanın bu bölümünde ölüm ve yıkım girdabı yaratan alçakça bir uluslararası savaş suçuydu. (Bu günlerde CNN gibi ‘’anaakım’’ medyada olan mide bulandırıcı gösterilerden birisi de programlardaki ABD’nin Irak’taki savaş suçlarında bulunmuş ‘’gazi’’ hükümet yetkililerinin küstahça Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini güçlü bir ülkenin güçsüz bir ülke üzerinde uyguladığı illegal bir saldırganlık olarak kınamalarıydı! Bu tip Amerikan savaş suçlularının başkalarının savaş suçlarını kınaması meselesi rezalet bir ironidir ve bu, medya tarafından ‘’unutulur’’ veya kasti olarak görmezden gelinir.)
Bir şekilde bu ‘’uzmanlar’’, ABD’nin açık ara farkla başka ülkelere saldırganca müdahale etme konusunda rekoru elinde tuttuğu meselesinde cahil kalırlar (veya kasıtlı olarak bunu görmezden gelirler): ABD’nin II. Dünya Savaşı’ndan beri sürdürdüğü insanlığa karşı suçları da dahil olmak üzere ABD, Vietnam’da milyonlarca sivili katletmiş, bundan önce bunu Kore’de yapmış, Endonezya’da, İran’da ve dünyanın başka yerlerinde darbeler örgütlemiş, 1846’dan bugüne kadar Güney ve Orta Amerika ülkelerine; askeri müdahaleler, CIA darbeleri ve akla gelebilecek her türlü yolla yüzbinlerce insanın hayatına mal olan ve bu ülkelerin halklarını bitmek bilmez bir sefalete sürükleyen yüzlerce müdahalede bulunmuştur.
Yine bir şekilde bu ‘’aydınlanmış tarihçiler’’ yaşadıkları ülkenin (‘’eski iyi ABD) kuruluşunun ve sınırlarını sürekli olarak genişletmesinin temelinde, bu kıtanın yerli halklarına karşı soykırımsal‘’askeri seferler’’ de (antlaşmaların bu süreç içerisinde defalarca bozulması da dahil) dahil olmak üzere vahşice kitlesel bir şiddetin olduğu hakikatini göremiyorlar. Ve yine 19. Yüzyılın ortalarında Meksika’ya karşı yürütülen ve Meksika’nın topraklarından, çoğunlukla köleciliğin ilerletilmesi için büyük bir parçanın koparıldığı yayılmacı savaş şiddeti de unutulmuş gözükmektedir. Ve bütün bunların dışında, bu ülke ‘’Tanrı’nın Kuzey Amerika’yı ABD’ye tahsis ettiğini’’ bunun ‘’aşikar bir yazgı’’ olduğunu ilan etmiş ve ‘’bir ucundan öbür ucuna’’ (ve ötesine) fetih ilan etmiş bir ülkedir.
Amerikan Şovenizmi ve ‘’Otoritaryenizmin’’ Kullanılışı ve Yanlış Kullanılışı
‘’Otoritaryenizm’’ nosyonu, ‘’bilginlerin’’ ve ‘’alimlerin’’ palavra savurduğu şekliyle yanlış yönlendirici bir konsepttir, bu yönlendirme Amerika’nın emperyalist çıkarlarını savunur ve Amerikan şovenizmini destekler (Amerikalıların daha üstün oldukları ve ‘’Amerikan tipi hayat’’ gibi hastalıklı düşünceler). ‘’Otoritaryenizm’’, kendinde ideolojik, politik ve sosyal hiçbir içerik barındırmaz ve hatta gerçekte sosyal, politik ve ideolojik içerikleri maskeler veya bulanıklaştırır. Örneğin, Donald Trump ve Cumhuriyetçi Parti’yi ‘’otoritaryenler’’ olarak nitelendirmek onları basit bir şekilde yasadışı ve tiranik bir iktidar güdüsüne sahip gibi gösterir. Onların bu iktidarla ne yapmak istediklerine dair -nasıl bir ideoloji, nasıl bir siyasi ve sosyal programa sahipler ve bununla neyi uygulamayı ve zorlamayı düşünüyorlar. İşin aslı bunlar faşisttir -bu gayet açık bir konsepttir: Siyahilerin ve diğer azınlık ulusların, kadınların ve LGBT’lerin nefret ve şiddetle bastırılması, çevrenin sınırsız yağması, grotesk Amerikan şovenizmi, çiğ bir entelektüel karşıtlığı ve anti bilimsel delilik. [i]
Bunları oldukları biçimiyle, yani faşistler olarak adlandırmayı reddetmek ve bunun yerine ‘’otoritaryen’’ demek birden fazla amaca hizmet eder ve bu amaçların hepsi Amerikan şovenizminin çizgisindedir.
Öncelikle, bu durum, bu faşistlerin bu ülkede kölelikten beri hüküm süren, acımasız eşitsizlikleri ve kan emici baskıların temel harcına döküldüğü ve nasıl işlediğinde, mevcut sistem tarafından beslendiklerini gizler. Bunun yetişmesi, bu ülkenin zehirli ve leş gibi kokan toprağından gelmektedir. Bu ülke en başından itibaren Siyahi insanlara aşağılık muamelesi yapmış, onları ‘’tanrının’’ acı çekmek için yarattığı canavarlar olarak görmüş, veya ‘’doğuştan’’ suçlu oldukları şeklinde damgalamıştır; kadınları eksik varlıkları olarak sadece erkeklerin hizmetçileri olarak görmüş, onların cinsel baskısının bir nesnesi ve çocukların damızlıkları olarak görmüştür ve LGBT’leri ise insan olmayan ‘’sapkınlar’’ olarak görmüştür. Şeylerin olağan ve değiştirilemez hali olduğu böylesi bir durumun dayatılması faşistlerin fanatik tutkuları ve hedefleridir. Ve bu faşistler gerçekten de bu ülkenin toprağından fırlamış iseler bu durum, bu ülkeyle ilgili bize ne söyler? Eğer öyleyse, bu ülkede ‘’istisnai olarak iyi’’ bir şeylerin olduğu, ‘’Amerikan istisnası’’ gibi kaba komedi bir nosyonun sürdürülmesi nasıl mümkün olurdu? -Bu ülkenin gerçek tarihi ve bugünün hakikati parçalara ayrılır ve rezil safsatalar ortaya çıkar- İşte bu yüzden pek çok ‘’tarihçi’’ ve ‘’bilgin’’ tarihi ve gerçekliği, gerçekten ve bilimsel olarak incelemek istemezler.
İkinci olarak, ‘’otoritaryanizm’’ ile ilgili olarak bunun gerçek ideolojik, politik ve sosyal içeriğine bakmaksızın ‘’otoritaryen’’ demek ‘’sağ’’ ve ‘’solun’’ ‘’ekstremistlerinin’’ özünde aynı olduğu yalanına bir referanstır. Böylece ‘’otoritaryanizm’’ damgasıyla birlikte komünistler, faşistlerle birlikte ‘’çok kötü insanlar’’ kampına atılabilirler. Gerçekte ise komünistler, faşistlere temelden karşıt bir gücü oluştururlar ve onların tam zıddıdırlar. Bu, bilimsel bir temelde bütün baskıcı ve sömürücü ilişkilerin lağvedilmesi için bir duruş sergileyen ve bunun için mücadele eden gerçek komünistlerle bütün bu ilişkilerin en korkunç ifadesini fanatikçe kararlı bir şekilde uygulamak isteyen ve bunu gerçekliğin anti bilimsel çarpıtmaları ve deli saçması komplo teorileriyle açıklayan faşistlerin ideolojilerinin; objektif ve bilimsel analiziyle rahatlıkla görülebilir.
Ve de ‘’solun ve sağın otoritaryanizmi’’ nosyonu Amerikan şovenizmini bu şekilde yayar ve uygular: Eğer ki tehlike solun veya sağın ‘’otoritaryanizmi’’ ise o halde bu çarpıtılmış mantığa göre şeytani ‘’otoritaryanizme’’ göre ‘’merkez’’ olan ‘’Amerikan demokrasisidir’’ -doğru ve iyi olan her şeyin merkezi.
Burada bir kez daha BTS adı altında bahsettiğim meseleye gelmiş bulunuyoruz, Büyük Totolojik Saçmalık, ‘’daire çizip durma argümanına’’ göre, Amerika bir iyilik gücüdür ve ne yaparsa yapsın iyidir veya en azından iyi niyetlerle yapılmıştır çünkü Amerika bir iyilik gücüdür. Bu BTS, bütün bu otoriterlik karşıtı ‘’tarihçiler’’ ve diğer Amerikan şovenistleri için ‘’büyük bir savunma mekanizmasıdır’’ . Bu ülkenin tarihi boyunca bugüne kadar bu makalede bahsettiğim işlemiş olduğu korkunç suçları açıklamalarını (yeri geldiğinde alakasız ve ehemmiyetsiz diyerek) sağlar. [ii]
‘’Kölelik ve soykırım üzerine bir ülke kurmuş olabiliriz’’ diyerek bazıları bunu itiraf eder ancak sonra ısrar ederek şunu söylerler ‘’ama her geçen gün daha mükemmel bir birliğe doğru gidiyoruz’’. (Ve bunu yaparken her geçen gün kitlelerin maruz kaldığı hayatlarını çalan ve ruhlarını ezen baskıları görmezden gelirler.)
‘’Belki fetih savaşları, işgaller, darbeler ve buna benzer şiddet eylemleriyle diğer ülkelerin iç işlerine karışmış olabiliriz’’ derler, ama hemen ardından ‘’Bunu daha büyük bir iyi için veya en azından daha büyük bir kötülüğün engellenmesi için yaptık.’’
‘’Dünya üzerinde nükleer silah kullanmış tek ülkede yaşıyor olabiliriz’’ -atom bombaları II. Dünya Savaşı’nın sonunda iki Japon şehrine atılmış ve anında yüzbinlerce insanı yakıp kül etmişti- ancak argüman devam eder, ‘’Bunu hayat kurtarabilmek için özellikle de Amerikan askerlerinin hayatlarını kurtarabilmek için yaptık.’’
Bunlar bu aymaz ve saçma rasyonalizasyonlara bazı örneklerdir.
Ve şimdi ise ABD’nin dünyadaki tahakkümüne, Rusya ve Çin gibi engellerle karşılaştıklarında ABD hakim sınıflarının ve onların papağanlarının Amerikan şovenisti rasyonalizasyonları bu örneklerden daha fazlası değildir: ‘’Devasa seviyelerde güç ve şiddet kullanarak dünyada ‘’ulusal’’ (bu emperyalist demektir) çıkarlarımıza uygun bir ‘’düzen’’ oturttuk ve bu düzeni hiç kimse bizim çıkarlarımızı tehdit edecek şekilde değiştiremez.
Kısacası dünyadaki ‘’iyi insanlar’’ ‘’biziz’’ ve eğer ‘’bizim’’ yaptığımız ‘’iyi şeyleri’’ başkaları yaparsa onlar ‘’şeytanidir’’ çünkü ne de olsa ‘’iyi’’ olanlar biziz. Ve şimdi bunun özel bir varyasyonu da bu ülkenin emperyalistleri ve Rusya ile Çin’in emperyalistlerinin yüzleşmelerinde ‘’biz’’ ‘’kendi’’ (ABD) emperyalistlerimizle olmalıyız çünkü diğer ülkelerin hükümetleri ‘’otoritaryen’’ ancak bizimkisi (henüz) değil.
Bunların hepsi hem ahlaki olarak hem de lojik olarak iflas etmiştir ve bunların iflası Amerikan şovenizminin Büyük Totolojik Safsatası tarafından kör edilmemiş herkes için çok bariz olmalıdır.
Bunun tarafından kör edilmek istenmeyen bizler ise gerçeklikle olduğu gibi yüzleşmeli ve analiz etmeli ve ondan gerekli sonuçları çıkartmalıyız. Bugün ve tarihsel olarak ABD’nin dünya çapında pek çok ‘’otoritaryen’’ ülkeyle ittifak yapmış olması bir yana (ve hatta kimi ülkelerde bunları zorla kendisi kurmuştur) bundan daha temel bir hakikat ise ABD ve Rusya, Çin gibi ülkelerin aralarındaki çatışmanın özünü ‘’demokrasi’’ ve ‘’otoritaryanizm’’ arasındaki çatışma oluşturmaz, bunun özü emperyalistler arasındaki rekabettir. Ve bu emperyalistlerin hepsi halk kitleleri için canavarca baskıdan başka bir şeyi temsil etmezler, bunların hiçbiri insanlığın çıkarlarını temsil etmez veya onun için harekete geçmez. Bugün yapılması gereken ve hemen acilen yapılması gereken bütün emperyalist yağmacı ve kitle katliamcılarına karşı çıkarken bütün baskı ve sömürü sistemleri ve ilişkilerine de karşı çıkmak ve bunu yaparken özellikle de ‘’bizim adımıza’’ canavarca suçlar işleyen ve bizi Amerikan şovenizminin grotesk çatısı altında birleştirmek isteyen ‘’kendi’’ emperyalist baskıcımızı kararlı bir şekilde reddetmeli ve ona karşı amansız bir mücadele vermeliyiz.
BOB AVAKIAN’DAN EK NOT, 2023 BAHARI
CNN ve MSNBC gibi ana akım medyada, Ukrayna’daki savaş konusunda “uzman yorumcular” denilerek bahsedilen CIA ajanları, eski subaylar ve benzeri kişilerin sürekli bir geçit töreni mevcut. Bu “uzman yorumculardan” bir tanesi de William Taylor. Taylor, Donald Trump’ın kendi siyasi hırsları ve hedefleri doğrultusunda ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı askeri yardımı azalttığı (2022 yılındaki Rus işgalinden önce bile) suçlaması etrafında şekillenen ilk azledilme davasında tanık olarak yer aldı. Taylor aynı zamanda Vietnam’daki savaş sırasında ABD ordusunda subay olarak görev yapmıştı. Tabii ki bu görüşmeler sırasında Taylor, hiçbir zaman Vietnam’da ABD ordusu tarafından işlenen -en az 2 milyon sivilin ABD tarafından katledildiği korkunç yöntemler de dahil olmak üzere- neredeyse inanılmayacak kadar korkunç suçlardan sorumlu tutulmadığı gibi, bu korkunç suçların gerçekliğinden de hiç bahsedilmemiştir. Bu nedenden dolayı -ve Vietnam savaşının gerçek tarihi ve ABD’nin o savaştaki rolü “ana akım medya”da dahil olmak üzere bu ülkedeki egemen kurumlar tarafından bastırıldığı ya da “aklandığı” için- bu savaşla ilgili bazı önemli gerçekleri ve bunların, başta Barack Obama olmak üzere ABD’nin egemen sınıfının siyasi temsilcileri tarafından nasıl korkunç bir şekilde çarpıtıldığını burada yeniden aktarıyorum.
Öncelikle Donald Trump’ın ilk azil davasından bahsettiğim şu makalemden ( https://revcom.us/en/a/635/bob-avakian_on-impeachment-crimes-against-humanity-liberals-and-lies-en.html):
“Temsilciler Meclisi Yöneticilerinin” en ağdalı konuşanı olan Adam Schiff, Ronald Reagan’a atıfta bulunarak ABD ile ilgili “tepede parlayan bir şehir” dedi; oysa gerçekte bu ülke soykırım ve kölelik üzerine kurulmuş, insanları acımasızca sömürmeye ve halk kitleleri için korkunç sonuçlar doğuran -ve doğayı mahvederken katliam dolu darbeler ve işgaller gerçekleştiren- bir ülkedir. Temsilciler Meclisindeki azil duruşmaları ve ardından gelen Senato’daki dava boyunca Schiff ve diğer demokratlar, ABD ordusunun parçası olan tanıkları övmekten ve William Taylor’dan Vietnam’da ABD ordusunda verdiği “hizmet” nedeniyle defalarca kez “kahraman” olduğunu söylemekten çekinmediler. ABD ordusu ile ilgili hiçbir zaman “kahramanca” bir şey olmamıştır. Tam aksine, tam olarak, en ufak bir abartı olmaksızın ABD tarifsiz savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işleyen bir savaş makinesidir ve Vietnam’daki eylemleri, neredeyse tarifi olmayan bir yıkıcılık ve ahlaksızlık düzeyiyle bunun sistematik bir yoğunlaşmasını oluşturmaktadır:
Okullara, hastanelere, barajlara ve diğer başka altyapı tesisine yapılan bombalı saldırılar ve bunlarla beraber katledilen milyonlarca Vietnamlı sivil; napalm, beyaz fosfor, Portakal Gazı ve milyonlarca anti-personel silahının yaygın kullanımıyla çok sayıda çocuğun ve başkalarının yakılarak öldürülmesi ve sakat bırakılması;
milyonlarca Vietnamlının geçim kaynağının mahvedilmesi -Vietnam’ın kırsal bölgelerinde yaşayan insanlar için ciddi önemi olan toprağın ve çiftlik hayvanlarının büyük bir bölümünün yok edilmesi;
çok sayıda, sivilde dahil olmakla beraber, esir tutulan insanların işkence görmesi (erkek, kadın, yaşlı, genç ve çocuklarda dahil olmak üzere);
öldürülen Vietnamlıların vücutlarının parçalanması ve vücut parçalarının “ganimet” olarak giyilmesi; Vietnamlı kadın ve kızlara toplu tecavüz edilmesi.
ABD ordusu ve onun “kahraman” askerleri tarafından yapılan bütün bunlar ve daha fazlası.
Daha önce, özellikle “Liberaller” olmak üzere insanları revcom.us’ta yayınlanan ve ABD hakim sınıfının bu ülkenin başlangıcından günümüze kadar Cumhuriyetçi ve Demokrat yönetimler tarafından işlenen en korkunç suçları göz önüne çıkaran ve sunan “Amerikan Suçları” serisine ciddi bir şekilde ilgilenmeleri için davet etmiştim. Bu seriye, ABD askerlerinin neredeyse tamamı yaşlı, savaşçı olmayan kadın ve çocuklardan oluşan 500’den fazla sivili ahlaksızca katlettiği Vietnam’da gerçekleşen My Lai katliamı da dahil. Bu katliamın bir istisna olmadığı, aksine Vietnam’daki Amerikan savaş makinesinin temel yaklaşımını ve araçlarını temsil ettiği, ideolojik olarak cahil, irrasyonel anti-komünizm, Amerikan şovenizmi ve Vietnam halkını insanlık dışı “çekik gözlüler” ve “yamaçlar” olarak gören, kadınları da en aşağıda gören ve muamele eden iğrenç derecede ırkçılık ve kadın düşmanlığının sapkın, zehirli bir bileşiminden beslendiği iyi belgelenmiş bir gerçektir.
Bu ülke ve onun dünyadaki rolü hakkındaki bu temel gerçekleri inkar etmek ya da görmezden gelmek veya Donald Trump’ı ve Cumhuriyetçi Partisindeki faşist arkadaşlarının bariz yalanlarını kınamakla yetinip, Demokrat Parti’nin bu canavarca kapitalizm-emperyalizm sisteminin savunucuları ve koyucularının derin yalanlarını mazur görmek, hatta üstlenmek hiçbir işe yaramayacaktır.
Ve son olarak, Barack Obama’nın aynı orduyu Vietnam’daki rolü için öven aşağıdaki yazıyı okurken, ABD ordusunun Vietnam’daki asıl rolü hakkında yukarıda özetlenenleri aklınızda tutun:
“Tarihimizdeki en iç açıcı noktalardan bir tanesi de Vietnam idi -özellikle de oraya giden askerlerimize nasıl davrandığımız…Askeri tarihin en olağanüstü cesaret ve dürüstlük öykülerinden birini yazdınız.” -Başkan Barack Obama, 28 Mayıs 2013, Vietnam Savaşı Anma Töreninin bir parçası.
Burada, Barack Obama kasıtlı ve acımasız bir şekilde tarihi yeniden yazmaktadır: Vietnam’daki bu “askerlerin” gerçek rolünü tersine çevirmiştir. Vietnam’daki bu vahşeti gerçekleştiren “askerlere”, “hizmetlerinden dolayı” “teşekkür edilmediğini”, aksine bu savaş suçlarının bu ülkedeki kitleler tarafından haklı olarak kınandığından şikayet ediyor ve bu askerlerin (ve eski askerlerin) birçoğunun Vietnam’da yapmaları emredilenlere açıkça isyan ettiklerini ve ABD’nin bu savaştaki rolüne karşı duran büyük kitlenin önemli bir parçası oldukları gerçeğinden bahsetmiyor ya da bu gerçeği reddediyor.
Ve bir de şunu düşünün: Eğer Obama bu “askerlerin” Vietnam’da yaptıklarını “askeri tarihin en olağanüstü cesaret ve öykülerinden biri” olarak tanımlayabiliyor ise, bu sadece Obama’nın kendisinin değil daha temelde Obama’nın kana bulanmış bir temsilcisi ve görevlisi olduğu ABD kapitalist emperyalizminin gerçekten canavarca sisteminin derin bir ifşasıdır.
[i] Faşizm ve komünizm arasındaki derin farklarla ilgili konsantre bir tartışma için bkz. https://yenikomunizm.com/fasistler-ve-komunistler-birbirinin-tamamen-karsiti-ayri-dunyalar/
[ii] Bob Avakian BTS meselesine Trump/Pence Rejimi Gitmelidir İnsanlık Adına Faşist Bir Amerika’yı Reddediyoruz Daha İyi Bir Dünya Mümkün konuşmasında değinmektedir.
Add comment