Editörün Notu: Bob Avakian’ın aşağıdaki makalesi “Kamburun Üstesinden Gelmek” yazı dizisi içinde 16 Kasım 1997 yılında Revolutionary Worker #932 (Şimdiki Revolution gazetesi) içinde yayınlanmıştır.
Bu yazı dizisinde sitemizde yayınlanan diğer makaleler için bkz:
★ https://yenikomunizm.com/kategori/bob-avakian-yazilar/kamburun-ustesinden-gelmek/
Kamburun Üstesinden Gelmek
Vizyon Daralması Problemi
“Komünizmin ölümü” hakkında biraz daha konuşalım. Bu tema mevcut siyasi ve ideolojik alanın büyük bir parçasıdır ve ele almamız ve dönüştürmemiz gereken kesin olumsuz yönleri vardır. Öte yandan, egemen sınıfın ve gericilerin komünizmin sözde “ölümü” veya “çöküşünden” elde ettikleri taktiksel kazanımlara karşı koymak gerekiyor. Yoğun bir propaganda yağmuruyla, tüm teknoloji ve medyalarının kullanımı yoluyla “komünizmin çöktüğü” algısını her yere yaymaya çalıştılar. Şimdilerde kapitalizmin gerçekliği eski Sovyet imparatorluğunda açık ve daha dizginsiz bir şekilde kendini göstermiş bulunuyor. Kitleler buna karşı çeşitli şekillerde isyan etmeye başladılar.
Bu durum, Polonya gibi yerlerde çok çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmış durumda. Şimdi bakın, bununla bir yüzleşmemiz gerekiyor, şu anda Polonya devlet başkanı olan adamın ne olduğu belli. O yalnızca bir başka burjuva politikacısından öte biri değil. Seçimlerle kitlelerin çıkarına gerçekten hiçbir şey elde edilmedi. Ama bunu şu şekilde söyleyelim: Kim bu Lech Walesa denen alçağın görevden şutlanmasını izlemekten “sanatsal bir zevk” almadı ki? Toplumda köklü bir değişiklik olmamasına ve sadece bir burjuva temsilcisinden diğerine bir değişiklik olmasına rağmen bu söylemimde daha çok şiirsel bir yön var. Fakat bu seçimin sonuçları, kitlelerin eski sahte komünist rejimlerin yerini alan kapitalist rejimlerden duydukları memnuniyetsizliği yansıtıyordu. Şu anda eski Sovyetler Birliği’nde ve Polonya gibi o bloğun parçası olan diğer ülkelerde bu fenomen var.
Rusya’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ABD, Yeltsin’i sözde Komünist Parti başkanı olan esas rakibine karşı destekleyebilmek için pek çok şey yaptı. Yine de Yeltsin seçimi kazanmakta zorlandı. Kazanabilmesi için pek çok şey yapmaya çalıştılar, gerçekte oyların yüzde 60’ını aldılar ve eski ve yıpranmış Komünist Parti’nin temsilcisi ise oyların yüzde 40’ını almıştı. Bu süreçte Rus burjuvazisi ve ABD burjuvazisi doğrudan Yeltsin’in arkasındaydı. Bu durum, daha açık ve dizginsiz bir kapitalizm cilasının bazı orta tabakalar ve temel kitleler için bile oldukça hızlı bir şekilde ortaya çıktığı gerçeğinin bir yansımasıdır. Rusya’da Kruşçev zamanından itibaren revizyonist, sahte sosyalist, devlet kapitalisti biçiminde zaten belirli bir kapitalizm formu altında yaşıyorlardı, ancak şu an açık bir kapitalizm altında yaşamak için gerekli maddi-toplumsal bir yapıya sahip durumdalar.
Kapitalizmi Bulmak
Sovyet İmparatorluğu çözülmeye başladıktan birkaç yıl sonra Devrimci Enternasyonalist Hareket’in Doğu Avrupa ülkelerindeki kitlelere sunduğu bir açıklamada yer alan gerçekten sevdiğim pasajlardan birini hatırlıyorum. (Anladığım kadarıyla, çeşitli araçlar sayesinde bu açıklama Doğu Avrupa’daki kitlelere oldukça geniş bir şekilde yayılmıştı ve orada da bazı olumlu tepkiler almıştı) Şimdi bu açıklamanın gerçekten sevdiğim kısımlarından biri, kitlelere hitap ettiği satırlardı: Açık kapitalist düzenin ortaya çıkmasıyla şu anda bütün bu harika şeylerin olacağını düşünüyorsanız büyük bir şok geçireceksiniz ve bu hiç de hoş bir şok olmayacak. Ve bu açıklamaya bir şey eklenmişti: Şimdi neyin gündemde olduğunu bilmek istiyorsanız, gidip Chicago’daki bir evsiz barınağında yaşayan birine veya Londra’daki muadili yerlerde yaşayan birine sorun. Birkaç örnek daha geçtikten sonra gerçekten sevdiğim kısım geliyordu: “Ya da öylece beklersiniz ve ne olacağını kendiniz öğrenirsiniz!” Bu kısım açıklamada en sevdiğim bölümlerinden biriydi – bu canlı ve vurucu ifade, doğru bir temele ve doğru bir içeriğe sahipti.
Ve şimdi tam olarak ortaya çıkan şey de bu. İnsanlar aslında bu daha bariz ve dizginlenmemiş kapitalizmin ne olduğunu ve gerçek cehennemi ve dehşeti kendileri bulmaya başlıyorlar. Bunu bulmak için çok fazla beklemeleri de gerekmiyordu. Revizyonizm insanlar için daha iyisi değildi, ancak bu bariz ve dizginlenmemiş kapitalizm yalnızca ekonomik olarak çok fazla kaos ve çöküş değil, aynı zamanda Sovyetler Birliği’nde işçi sınıfına taviz olarak genişletilen eski “sosyal refah” önlemlerine de doğrudan saldırıları getirdi. Rusya’da olup bitenler şimdilerde ABD’deki “Yeni Anlaşma” ve “yoksulluk savaşı” şeklinde sözleşmelerin ve sosyal programlarının iç içe geçtiği ve yönetici sınıfın yeni ve farklı bir hamle oluşturmaya çalıştığı bazı önemli biçimlerle paralellik gösteriyor.
Ve tüm bunlar eski Sovyetler Birliği’nde (ve eski Sovyet bloğunda) doğrudan “kapitalizmin zaferi” “tarihin sonu” vb. şeklinde cilalandı. Emperyalistler ve gericiler bu tür şeyleri pompalamayı elbette bırakmayacaklar, fakat başlangıçta ilgi gösteren pek çok kişi açısından cilanın ne olduğu ortaya çıkmış bulunuyor.
Vizyonu Daraltmak
Yine de kısa vadede, Sovyet imparatorluğunun çöküşü sonucu meydana gelen şeylerden biri -ki bu durum, onların kendi içsel zayıflıkları ve kusurları nedeniyle komünizmin ölümü ve başarısızlığı olarak sunulmaktadır- bunun maddi ve ideolojik olarak gerçek etkilerinin bulunması durumudur. Özellikle de politik ve ideolojik açıdan insanların görüşlerini daraltmalarında bu söylemler etkili olmuştur. Konu, düzeyi ileride olan bazı insanlar açısından da geçerlidir. Farklı katmanlar ve farklı gruplar arasında farklı ifadelerle kendini gösteren durum bu şekildedir. Bunu hesaba katmalıyız, bu politik alanın bir parçasıdır ve genel anlamda ele almamız gereken nesnel koşulların da bir parçasıdır.
Bu durum eski Sovyet bloğu ülkelerinin çözülmesiyle revizyonizmin reddedilmesinin, gerçek bir sosyalizm için acil bir talep biçimi veya ifade bulması ile değil; burjuva demokrasisine ve maskelenmemiş dizginsiz bir kapitalizme doğru bir çekim biçimi almasıyla ilgilidir. Bu durum özellikle de entelektüeller ve diğer ayrıcalıklı katmanlar arasında böyledir, fakat temel kitleler arasında da etkisini göstermiştir.
Böylesi bir fenomenin işlediği bizzat gördük – en azından başlangıçta kapitalizmin gidilecek bir yol olduğuna dair bir inançla, insanların vizyonlarını ve yönelimlerini daralttığını gördük. Yani insanlar “komünizmin ölümününü” gördüklerinde ve öte yandan “kapitalizmin zaferi” cilalarının ortaya çıktığını gördüklerinde aynı zamanda eski Sovyet bloğundaki ekonomide olan bitenin etkisini de biliyorlardı. Kendiliğinden tepkileri onlara şunu dedirtmedi: “Bu sistemi devirmek için devrim istiyoruz ve sosyalizmi, gerçek sosyalizmi geri getirmek istiyoruz!”
İnsanlar kendiliğinden pek çok farklı yöne giderler ve önemli bir sosyal fenomen olarak da sağa doğru hareket ederler. Ya da daha pasif olurlar, politik ve ideolojik olarak daha da felç olurlar. Mümkün olduğunu düşündükleri ve dolayısıyla arzu ettikleri şeyler açısından görüşlerini sınırlandırmaya başlarlar. Ve bu durum yalnızca eski Sovyetler Birliği ve bloğundaki ülkelerde değil, tüm dünyada daha geniş çapta geçerlidir. İnsanlar bütün bu nosyonun yani Sovyetler Birliği’nde yaşananların bu bilimsel olmayan çıkarımı ve bunun “komünizmin ölümü veya çöküşü” şeklinde lanse edilmesinin propagandasına maruz bırakıldılar.
Ve bütün bunların sonucunda pek çok kişi görüşünü daralttı -neyin mümkün olduğu ve neyin arzu edilebilir olduğu konusunda vizyonlarını daralttılar- çünkü insanlar açısından mümkün olan ve arzulanan arasında karşıtların birliği bulunur. İmkansız olduğu düşünülen şeyler belirli şekillerde “arzu edilmeyenler” olarak görülür ve buna dönüşme eğilimindedir. Eğer vizyonunuzu daraltırsanız, soyut ya da başka bir bağlamda düşünebileceğiniz iyi fikirlerin dahi aslında iyi fikir olmadığını size düşündürür, çünkü onları “mümkün olmayan” şeyler olarak görürsünüz ve enerjinizi bunlara vermek faydalı değil esasen kötü bir şey olarak gelmeye başlar. Bu durum negatif bir diyalektiğin açığa çıkmasıdır. Elbette ki bu evrensel bir tepki değildir. Herkes bu şekilde değildir, hatta bu şekilde hareket edenler açısından da -veya çoğu için- bu tepki kalıcı bir tepki değildir.
Eski Sovyet bloğu ülkelerinde, açık ve gizlenmemiş bir kapitalizmin yalnızca birkaç yılı ardından kitlelerin buna çeşitli biçimlerde isyan ettikleri ve bunlara karşı ayaklanmaları da ironiktir. Yine de, siyasal ve ideolojik olarak vizyonlarının daralması olgusu, çalışmalarımızda dikkate almamız gereken mevcut “toplumsal zeminin” önemli bir yönüdür.
Bu durum, insanların görüşlerini yükseltmek, onları niteliksel olarak farklı bir vizyona yükseltmek için nasıl çalışmamız gerektiğini ve ne yapmamız gerektiğini etkilemektedir. Burada açıkçası kendiliğindenliğe güvenemeyiz. Gerekli olan şey insanlara bu “komünizmin ölümü” hakkında doğru bir anlayış kazandırmaktır. Sovyetler Birliği ve daha sonra da Çin’de sosyalist toplum yaratma ve geliştirmeye yönelik ilk girişimlerin yenilgisi gerçeğine girmek zorundayız. Emperyalistlerin ve gericilerin bu kadar gürültülü ve aralıksız olarak borazanını çaldıkları yalanlara ve çarpıtmalara değil, esas olarak bundan çıkarılması gereken gerçek ve derin tarihsel derslere girmeliyiz. Bu durum insanlara doğru bir tarihsel perspektif kazandırmayı, başka bir deyişle devrimci bir bakış açısı kazandırmayı gerektirir.
“Herşey Satılıktır” Ahlakına Karşı
Burada potansiyel olarak çok önemli olduğunu düşündüğüm kesinlikle kendi açımızdan olumlu olduğunu düşündüğüm bir nokta var. Ve bunu nasıl en üst düzeye çıkaracağımızı bulabilmeliyiz. Çünkü, üstyapının kültürü ve diğer yönleri de dahil olmak üzere, devam eden tüm bu dizginsiz ve sınırsız metalaştırma insanları hasta etmektedir, fakat insanlar buna yönelik bilimsel bir anlayışa sahip değildirler.
Bu günlerde her şey açıkça ve kabaca bir metaya dönüştürülmüş durumda. Üstelik öncekinden niteliksel olarak daha da yoğun bir şekilde bu gerçekleşiyor. Her şey ticarileştirilmiştir. Basitçe söylemek gerekirse, her şey ve herkes satılık gibi görünmektedir. Bu dönemin “ethosu” veya ruhu budur ve egemen sınıflar tarafından da agresif bir şekilde öne sürülmektedir. Öte yandan, sürecin etkileri insanların büyük çoğunluğu açısından olumlu olmaktan oldukça uzaktır. İnsanlar bunların peşinde sürüklenseler de etkileri halkın büyük çoğunluğu açısından negatiftir. Bu fenomenin halkın farklı katmanları açısından farklı şekillerde pek çok olumsuz sonucu vardır.
Bence çeşitli insanlar arasında -özellikle de orta tabakada- “geleneksel ahlakın” ve Hıristiyan Sağın çekim gücünün bulunmasında, bunların kaba bir “maddiyatçılığa” karşı -ki bu herkesin ve her şeyin tüketilmesi ve ticarileştirilmesidir- bazı değerleri ve ahlakı içermesi olarak görülen belirli bir yön vardır. Son zamanlarda bu sağcı ideolojinin çekiciliği hakkında bir makale okuyordum ve röportaj yapılan kişiler tüketimciliği değil, daha başka bir şey istediklerinden bahsediyorlardı.
Elbette, özellikle de orta tabakadan insanlar tüm bu tüketicilikten daha fazlasını istediklerini söylerken tüketimciliği bırakmaya da eğilimli değillerdir. Bu faşist ideoloji ve burjuvazi açısından tüm bu “geleneksel ahlakın güzelliği”, insanları tüm bu tüketme ve kurtlar sofrası rekabetinden vazgeçmeye çağırmaz. Ve burada çok fazla kendiliğindencilik vardır. Hıristiyan faşistlerini cazip kılan durumlardan biri budur. Toplumun maddi tabanında ve üstyapıda burjuvazi tarafından önemli ölçüde teşvik edilen şeyler tarafından ortaya çıkarılan bir çok deliliğin aksine, aşkınsal temel değerleri ortaya koyduklarını iddia ederler. (Kitlelerin yakalandığı kriminal faaliyetler bile büyük ölçüde egemen sınıf tarafından çeşitli şekillerde teşvik edilir. Özellikle de getto ve barriolardaki kitlelere devletin sert polis kanunlarını dayatmasını meşrulaştırmasında devamlı olarak kullanılır)
Fakat bu faşist ideolojiye ve genel olarak burjuva ideolojisine karşı olarak, bizim ideolojimiz ve motivasyonumuz gerçekten sağlam bir şekilde durmaktadır: benmerkezli olmamak; bencil olmamak, herkese tepeden bakmamak (“bir numara” olmak için); küçük rekabetler ve arkadan iş çevirmelerle motive olmamak; stratejik hedeflerimizle tutarlı bir bütünlüğe sahip olmak, dürüst olmak, satılık olmadığımızı ve satın alınamayacağımızı söylemek gibi. Bu durum, hiçbir bireyin asla çözülmeyeceği anlamına gelmez, ancak kolektif açıdan Parti açısından belirtmek gerekirse duruşumuzu hiçbir işkence veya müdahale değiştiremez. Bütün bunlar çok güçlüdür ve halk kitlelerine pratikte ilham verir. Tüm bu dizginsiz “her şeyin fiyatı vardırcılığa” ve bununla ilgili çürümeye karşı bu duruşumuz öne çıkan bir unsurdur.
İnsanlar ekonomide neler olup bittiğini ve yönetici sınıfın üstyapı yoluyla neleri desteklediğinin somut sonuçlarına ve tezahürlerine maruz kalırken, bizim satılık olmamamız, kararlı ve ilkeli bir şekilde hareket etmemiz nesnel olarak kitlelerin çıkarlarına ve toplumun gitmesi gereken yere uygundur – bu insanlar açısından potansiyel olarak oldukça güçlü bir “çekim kutbudur”.
Bu mesele yalnızca bazı iyi fikirlerimizin olması ve ilkeli insanlar olmamız meselesi de değildir, her ne kadar bunlar doğru olsa da, bizler objektif olarak toplumun altında yatan çelişkilerin halk kitlelerin ve bir bütün olarak insanlığın çıkarları doğrultusundaki olası tek çözümü için savaşıyoruz. Bu durum, insanların olan biten bütün bu deliliklere karşı mantıklı bir şeylere aç olduğu bir dönemde potansiyel olarak çok güçlü bir “cazibiye ve çekime” sahiptir.
Add comment