Yeni Komünizm

Yalanları Aydınlatmak, Hakikate Ulaşmak: Sovyetler Birliği Eski Lideri Mihail Gorbaçov’un Ölümü Üzerine

30 Ağustos’ta Sovyetler Birliği’nin son lideri ve çözülmesine başkanlık eden kişi Mihail Gorbaçov öldü. Sovyetler Birliği (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği veya SSCB) 70 yılı aşkın bir süre varlığını sürdürmüştü. Sovyetler Birliği, Rusya’da başlayan ve o zamanki Rus imparatorluğunda yayılan bir devrim ve beş yıllık iç savaşın ardından kurulmuştu. Sovyetler Birliği dünyanın ilk sosyalist devletiydi. İçeriden ve dışarıdan düşmanlar tarafından kuşatılan Sovyetler Birliği, 1950’lerin ortalarından itibaren “revizyonist” bir güç haline dönüştü. Yani halen sosyalist olduğunu iddia eden fakat gerçekte “sosyalist” bir kabuk içinde bir tür kapitalist egemenlik tesis etmiş olan bir iktidardı. Kısacası, devletin ismini veya bazı yönetim biçimlerini değiştirmediler, ancak ekonomiye hükmeden ve her şeyin şartlarını belirleyen şey, “genişle ya da öl” şeklindeki kapitalist kar komutasıydı.

Gorbaçov, 1985’te, Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki topyekün ve medeniyeti bitirebilecek bir nükleer savaşın çok yakın olduğu bir zamanda iktidara gelen bir reformistti. Gorbaçov, Sovyetler’in böyle bir savaşta galip gelmesinin hiçbir yolunu görmedi ve Sovyetler Birliği’ni güçlendirme adı altında bir dizi reform yaptı. SSCB’yi güçlendirmeye öncülük etmeye çalışırken, aynı zamanda savaş tehdidini savuşturmak için ABD ile silah anlaşmaları da yaptı. Ancak Gorbaçov’un reformları, Sovyetler Birliği içinde Gorbaçov’a karşı bir askeri darbe girişimine, ardından Sovyet yönetici sınıfı içindeki açık bir kapitalist hizip tarafından bu darbenin yenilgisine ve nihayetinde Sovyet devletinin mutlak çöküşüne ve nihayetinde Gorbaçov’un kendi siyasi çöküşüne yol açan bir süreci ortaya çıkardı.

Geçen hafta boyunca, yorumcular ve önemli burjuva şahsiyetleri Gorbaçov’a dair çeşitli özetler aktardılar. Bütün bunlarda, Gorbaçov’un yükselişi ve düşüşünün önemli unsurları ya çarpıtıldı ya örtbas edildi ve/veya açıkça yalan söylendi. Rus Devrimi’ne birden fazla kez önderlik eden büyük komünist Lenin, yalandan bir paragrafı çözümlemek için 10 sayfa hakikatin gerekli olduğunu belirtmişti. Ve burada da geçerli olan şey budur.

Bir Numaralı Yalan: “Rusya’daki 1917 Devrimi ve Sovyetler Birliği’nin kuruluşu oradaki halklar için korkunç bir felaketti.”

Sovyetler Birliği dünyanın ilk sosyalist devletiydi ve gerçekten eşi görülmemiş bir muhalefete karşı yaklaşık 40 yıl direnebildi. O zamanlar, daha önce hiç görülmemiş harikalar başardılar. Bütün bir halk, sömürünün, bilgisizliğin ve cehaletin boyunduruğundan, ayrıca kadınlara ve azınlık uluslara yönelik baskıdan kurtulmak için seferber edildi.

Sovyetler Birliği, önce Birinci Dünya Savaşı ve ardından dört yıllık iç savaşın harap ettiği bir ülkede dünyanın ilk sosyalist ekonomisini ve proleter iktidar organlarını kurdu. Milyonlarca insan telef olmuştu. Fakat gerçekten de yeni ve harika bir şey ortaya çıktı: Sömürü ve baskıyı ortadan kaldırmaya yönelik ilk adımları atmaya yönelmiş bir devlet gücü!

Bu yeni güç, kadınlara ve azınlık milliyetlerine yönelik baskıyı kökünden sökmeye çalıştı ve kitlelere radikal toplumsal dönüşümler yapılmasına önderlik etmelerini sağlayan radikal yasalar çıkardı. Okuryazarlığı on milyonlara ulaştırmak için halka ilham verdi, devrimi kırsal kesimlere ve kentsel gecekondu bölgelerine götürdü. İnsanların ihtiyaçlarını karşılamaya ve dünya devrimini desteklemeye dayalı yeni bir sosyalist ekonomi geliştirmeye başladı. Ve tüm bunları, kapitalist-emperyalist güçlerin ve devrimin devirdiği kişilerin sürekli saldırı ve tehditleri karşısında yaptı.

Kuşatma halindeki egemen emperyalist dünya buna pek sıcak bakmadı. En başından itibaren 14 emperyalist işgalci, sosyalizmi devirmek için başarısız ama kanlı bir girişimde beş yıllık bir iç savaş yürüttüler ve Rus gerici güçlerinin yanında yer alarak askeri olarak müdahale ettiler. Ardından emperyalistler Sovyetler Birliği’ni tecrit ettiler ve yıllarca tehdit ederken büyük ölçüde onu aç bırakmaya çalıştılar. Bu amansız karşı saldırı İkinci Dünya Savaşı’nda doruğa ulaştı. 1941’de Nazi Almanyası Sovyetler Birliği’ni işgal etti. Alman ordusunun ana güçleriyle karşı karşıya kalan Sovyetler Birliği, 26 milyondan fazla insanı kaybetti ve devrimin ilk 20 yılında inşa ettikleri hemen hemen her şey muazzam şekilde yıkıma uğradı. Her şeye rağmen kazandılar ve Nazileri yenmede başrol oynadılar.

Sovyet liderliği bu dönemde muazzam baskılara karşıydı. Devrimin kilit önderi -V.I. Lenin- iktidarın ele geçirilmesinden birkaç yıl sonra ölmüştü. Lenin, komünizm biliminde, devrim biliminde muazzam bir çığır açmıştı. Ondan sonra gelenler -özellikle de önderlikte Lenin’in yerini alan Joseph Stalin- halen sosyalizm için savaşmaya devam ettiler, ancak neyle karşı karşıya olduklarını anlamak için kullandıkları düşünme yöntemlerinde ve savaşmak için seçtikleri araçlarda önemli eksiklikler vardı.

Bu durum, özellikle de Sovyetlerin Alman saldırısı olasılığıyla karşı karşıya olduğu II. Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda böyleydi. Bir yandan sosyalist devletin güçlü ve amansız bir düşmana karşı her yönüyle savunulması için hazırlanmak, öte yandan sosyalizm için gerekli olan diğer kritik görevlerle ilgili -örneğin toplumun (insanların düşüncesi ve farklı insan grupları arasındaki ilişkiler dahil) devrimci bir yönde daha fazla dönüşümü ve diğer ülkelerdeki devrimleri desteklemenin hayati ihtiyacı gibi- çelişkiyi nasıl doğru ele alacaklarını bulmaları gerekiyordu. Bu ve diğer çelişkilere karşın, gerçekliği anlamak için kullandıkları yöntemdeki eksiklikler, olayları ele alma konusunda ciddi ve hatta ağır hatalara yol açtı.

Tüm bunlara girmek bu makalenin kapsamı dışındadır, ancak Sovyetler Birliği’nin başarılarının ve eksikliklerinin daha eksiksiz bir açıklaması ve bundan çıkarılacak gerçek dersler için önemli çalışmalar şunları içerir: Sahte Komünizm Öldü, Yaşasın Gerçek Komünizm! – Bob Avakian (BA) ve Raymond Lotta ile yapılan “Bildiğinizi Düşündüğünüz Şeyi Bilmiyorsunuz: Komünist Devrim ve Kurtuluşa Giden Gerçek Yol: Tarihi ve Geleceğimiz” röportajı, spesifik olarak Stalin’e daha fazla girmek için -kendisinin neyle karşı karşıya olduğu, ne yaptığı, bundan ne gibi dersler çıkarılması gerektiği üzerine- BA’nın The Michael Slate Show‘daki röportajına bakınız, “Komünizm, Önderlik, Stalin ve Sosyalist Toplum Deneyimi Üzerine”

İki Numaralı Yalan: 1950’lerden 1991’e kadar ABD’ye Karşı Karşıya Çıkan Sovyetler Birliği Sosyalist Bir Ülkeydi

Aslında Gorbaçov’un iktidara gelmesinden çok önce, Sovyetler Birliği ABD ile rekabet içinde olan ve onunla doğrudan yarışan kapitalist-emperyalist bir imparatorluğa dönüşmüştü.

Kısmen dışarıdan gelen muazzam baskı ve kısmen bununla uğraşırken yapılan hatalar nedeniyle, sosyalizm 2. Dünya Savaşı ile son derece zayıflamıştı. Fakat aynı zamanda, faşizmi yenmedeki rolü nedeniyle Sovyetler Birliği’nin prestiji ve etkisi yeni doruklara yükselmişti. Revizyonistler -yani Marksist olduğunu iddia edenler, fakat onun kalbini “revize edenler”- giderek nüfuz kazandılar.

Stalin’in ölümüyle birlikte revizyonist bir klik iktidara geldi. Sosyalizmin bazı simgelerini sürdürdüler:  Örneğin fabrikaların ve doğal kaynakların devlet mülkiyeti, sosyalist ismi ve komünist partinin siyasi liderliği gibi. Ancak ekonomiyi en fazla kâr biriktirebilecek kapitalist bir temele oturtmak için harekete geçtiler ve devlet ve parti yapılarını buna hizmet etmeye yönelttiler. Uluslararası açıdan bu durum, emperyalist bir temelde dünya egemenliği için ABD’ye meydan okumakta ifadesini buldu. Bu revizyonistler, dünya çapında devrimi desteklemek yerine, emperyalist dünyayla barış içinde bir arada yaşamayı teşvik ettiler. Kârı esas olarak toplumdaki ekonomik planlama ve mübadelenin kontrolüne koydular. Sosyalizmin kapitalist ülkelerde “barışçıl bir geçiş” yoluyla -yani devrim yoluyla şiddetli baskı organlarını yenmeden ve parçalamadan da- kurulabileceği fikrini desteklediler. Üçüncü Dünya ülkeleri ile eşitsiz ve baskıcı ticari ve ekonomik ilişkiler ağı kurdular. (1)

Sovyetler Birliği’nin, 2. Dünya Savaşı’nda faşizmi yenme konusundaki itibarının yanı sıra, hem Sovyetler Birliği’nin kendi içinde hem de dünyanın her yerinde ezilen ulusların ve ezilen halkların kurtuluşunu desteklediğine dair bir itibarı vardı. Yeni Sovyet yöneticileri bu itibarı, ezilenler ve aydınlar arasında sosyalist-emperyalist -yani sözde sosyalist ama fiilen ve özde emperyalist- bir güç olma yolunda kullandılar. 1960’ların ortalarında, Sovyetler Birliği, insanların yaygın olarak bildiği ve “Soğuk Savaş” olarak adlandırdığı şeyde, rakip etki alanları ve Güney Afrika’dan Güney Asya’ya kadar Üçüncü Dünya’da devam eden vekalet çatışmaları ve “sıcak savaşlar” ile nüfuz ve hakimiyet için dünya çapında emperyalist ABD ile rekabet yürüttü. 1970’lerin ortalarından sonuna kadar, bu giderek daha da yoğunlaştı ve iki süper güç arasında olası (ve potansiyel olarak felaketle sonuçlanacak) bir dünya savaşı olasılığı dünya siyasetinde itici bir faktör haline geldi.

Daha güçlü konumda olan ABD ile mücadele etmeye çalışan Sovyetler, giderek daha fazla kısıtlılıklarla karşı karşıya kaldı. Askeri harcamaların ABD’ye kıyasla ekonomilerine getirdiği baskıda ve benzeri görülmemiş bir “barış zamanı” militarizasyonu programına giren ABD ile fiilen eşleşebilme yeteneklerinde bu durumu yaşadılar. Bu yaşananlar Gorbaçov’un gelişinin temelini atmıştı.

Üç Numaralı Yalan: Sovyetler Birliği’nin Gorbaçov’un “Reformları” Nedeniyle Çözülmesi, Sosyalist Devlet İktidarının Muhalefete ve Farklı Görüşlere İzin Verilirse Var Olamayacağını Gösteriyor

Aslında gösterdiğimiz gibi, Gorbaçov göreve geldiğinde Sovyetler Birliği emperyalist bir güce halihazırda “dönüşmüş” durumdaydı. Benzeri güçler gibi, kapitalist “genişle ya da öl” tarafından yönlendiriliyordu. Çok daha üstün bir güç olan ABD ile kapıştılar ve keskinleşen emperyalist rekabette, eğer dünya savaşına girilirse Sovyetler Birliği’nin askeri olarak galip gelmesi için çaresiz bir umutla büyük ekonomik ve siyasi reformlar başlattılar. Bunu yaparken sistem istikrarsız hale geldi ve Sovyetler Birliği’nde büyük bir değişim ve karışıklık yaşandı.

Gorbaçov, revizyonist sistem için çok önemli bir zamanda iktidara geldi. Çok daha güçlü bir emperyalist rakip olan ABD ile rekabet sürecinde ekonomik çöküş nedeniyle halkının artan hoşnutsuzluğu ve moralinin bozulmasıyla karşı karşıya kaldılar. Bunun da ötesinde Afganistan’da ABD tarafından silahlanladırılan İslami köktendinciler karşısında yıkıcı bir askeri ve siyasi yenilgi yaşadılar ve imparatorluk olarak “aşırı genişlediler”. Üçüncü Dünya’daki diğer jeopolitik gelişmeleri karşılık gelecek bir ekonomik güce dönüştürmekte zorlandılar.

Bu arada, ABD onları zayıf bir ekonomik temel üzerinde askeri harcamalarda rekabete zorladı: Örneğin sermaye yatırımının yüzde 60’ı yakıt ve hammadde üretimine, yüzde 20’si de orduya gidiyordu. Yalnızca yüzde 20’lik bir dilim tüketim mallarına tahsis edilmişti. Bu durum sıradan halk açısından çok büyük zorluklar anlamına geliyordu.

Gorbaçov bununla başa çıkmak için büyük girişimler başlattı. Perestroyka veya yeniden yapılanma uygulaması, Sovyet ekonomisinin işleyişinde sermaye birikiminin önündeki bazı engellerle başa çıkmayı amaçlayan bir “reform” programıydı. Glasnost veya açıklık politikası ise, egemen sınıfın meşruiyetini ve Sovyetler Birliği’nde uygulanan demokrasi yapılarını güçlendirmek amacıyla daha fazla muhalefet ve inisiyatife izin vererek yönetim mekanizmalarını canlandırmayı amaçladı. Gorbaçov, revizyonist devletin ve partinin ekonomideki temel konumunu ve Sovyet “devlet kapitalizmi” sisteminin genel meşruiyetini sarsmadan bu ekonomik reformları gerçekleştirebileceğini düşündü. Ancak bu ekonomik reformlar giderek başarısız oldu ve durum öyle bir hale geldi ki, 1980’lerin sonunda Sovyet yöneticileri herhangi bir kazanma umuduyla savaşa giremediler. Bu arada, perestroyka’nın (yeniden yapılanmanın) başarısızlığı aslında ekonomik gerilemeyi ve siyasi düzensizliği hızlandırdı.

Merkezkaç kuvvetleri her şeyi birbirinden ayırıyordu. Bölgesel liderler, Sovyetler Birliği içinde giderek daha fazla avantaj için savaşmaya başlamışlardı. Polonya ve ABD’nin yükselişiyle birlikte Doğu Bloku ülkeleri üzerindeki Sovyet etkisi çökmeye başladı. Solidarnosc hareketi desteklendi, ardından Berlin Duvarı’nın yıkılması ve sonrasında diğer ulusal cumhuriyetlerin dağılması vb. gündeme geldi. Bu yaşananlar işleri belli bir duruma getirdi. Orduda yerleşik yönetici sınıfın bir bölümü, perestroyka ve glasnost politikalarını sona erdirmek amacıyla Gorbaçov’u tutuklayarak devirmeye çalıştılar. Boris Yeltsin başkanlığındaki bir başka grup ise, eski düzen için savaşanlara karşı harekete geçti. Bunu sosyalizm iddiasını tamamen ortadan kaldırmak ve bunun yerine Rusya’yı tam ve açık bir kapitalist temele oturtmak amacıyla yaptılar. Yeltsin galip geldi ve Gorbaçov’u önce önemsiz kılarak ve sonrasında onu kamusal hayattan emekli ettiren bir süreç yaşandı.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen ardından ve Çin’in kapitalist yöntemlere ve ahlaka her zamankinden daha açık bir şekilde dönmesiyle birlikte kitlelerin bastırılmasıyla, dünyanın dört bir yanındaki burjuva şahsiyetleri “komünizmin ölümünü” haykırdılar. Bütün bu burjuva kutlamasının ortasında Bob Avakian, “Sahte Komünizm Öldü, Yaşasın Gerçek Komünizm!” kitabıyla belirleyici bir müdahalede bulundu. Bu kitap burjuvaziye meydan okumaktadır ve komünizmin gerçek deneyimine ve çıkarılacak gerçek derslere derinlemesine girmektedir. BA, o zamandan beri tüm bunlarda daha da ileri gitti, ancak bu kitap dikkate değer bir belge olarak durmaktadır. Özellikle burjuva yorumcularının komünizmin sıkıcı ve donuk bir toplum olduğu şeklindeki hem o dönemler hem de şimdiki iddiaları karşısında bu kitapta BA’nın şu sözleri öne çıkmaktadır:

“Komünizmden -yani insanım hayal gücüne ve yaratıcılığına, çok farklı bir dünya vizyonuna ve böylesi bir dünya yaratmada kitlelerin inisiyatifine çok daha fazla yer veren- daha canlandırıcı bir şey yoktur. Sovyetler Birliği yöneticilerinin insanlara bu ideali aşılayamamaları onların kusurudur. Ancak bunun da ötesinde, komünizmin ilkelerini terk edip onlara ihanet ederek aslında eski düzenin bir başka uygulayıcı grubu haline geldiklerinin de bir yansımasıdır.”

Mevcut saldırının bir parçası olarak, Gorbaçov’un yaşamı ve ölümü üzerine yorumcuların çoğu, bu deneyimin, görüş ve muhalefet çeşitliliğinin sosyalizmle bağdaşmadığını gösterdiğini iddia ediyor. Aslında, Bob Avakian’ın tamamen komünist bir dünyaya geçmeyi içeren çelişkileri özetlemesinin bir parçası olarak, sosyalist toplumun çelişkilerinin kaynakları ve dinamikleri ve bunlarla başa çıkma yolları hakkında çok daha bilimsel bir anlayış geliştirmiştir. Bu durum, BA’nın komünizmi çok daha bilimsel bir temele oturttuğu ve insan özgürleşmesi için yepyeni bir çerçeve geliştirdiği çok daha büyük bir sürecin parçasıdır. Sosyalist toplum için geçerli olduğu gibi, onlarca yıl süren bu süreç, Bob Avakian’ın kaleme aldığı Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa‘da damıtılmış ve yoğunlaştırılmıştır. Bu anayasada yer alan muhalefet, çeşitlilik ve çok çeşitli demokratik biçimlere ilişkin hükümler, birer vitrin dekorasyonu veya “eklenti” değildir. Bunlar sömüren ve sömürülen, ezen ve ezilen ve insanlar arasındaki tüm düşmanca toplumsal bölünmelerin ötesinde bir komünist dünya vizyonuna geçmek için esastır.

BA, Ocak 2021 tarihli Yeni Yıl Bildirisi olan “Yeni Bir Yıl, Tüm İnsanlığın Kurtuluşu İçin Kökten Yeni Bir Dünyaya Yönelik Acil İhtiyaç” içinde şöyle ifade etmektedir:

“Başka hiçbir yerde, fiilen herhangi bir hükümetin kurucu veya rehber belgesinde bu Anayasa’da somutlaştırılmış şekliyle, sadece korunmaları değil muhalefet etme, entelektüel ve kültürel mayalanma hakkı üzerine bir şey var mı? Sağlam bir çekirdekle, eğitim sistemi aracılığıyla ve bir bütün olarak toplumda insanların hakikat nereye götürürse götürsün, eleştirel düşünme ve bilimsel keşif ruhu ile hakikati takip etmelerini sağlayacak bir yaklaşımla ve bu şekilde dünyayı sürekli olarak öğrenecekleri, onu insanlığın temel çıkarlarına uygun olarak değiştirmeye daha iyi katkıda bulunabilecekleri, tüm sömürünün ortadan kaldırılacağı ve buna karşılık gelen toplumsal ilişkiler ve siyasal kurumların dönüştürüleceği, tüm baskı ve sömürüyü ortadan kaldırmak amacıyla ekonominin sosyalist dönüşümü için bir temele sahipler mi? Tüm bunlar, halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak için birlikte çalışmaya ve mücadele etmeye olanak tanıyacak -toplumu temel bir şekilde dönüştürmek ve dünya çapında devrimci mücadeleyi desteklemeye yardım edecek- ve ilham kaynağı olacak muazzam üretken insan gücünün zincirini çözecek ve ortaya çıkaracaktır. Her türlü sömürü ve baskıdan arınmış komünist bir dünya nihai hedefini hedeflerken, aynı zamanda kapitalizm-emperyalizm sistemi altında çözümü imkansız olan çevresel ve ekolojik krize hitap ederek anlamlı ve kapsamlı bir şekilde bu meselenin üstesinden gelinecektir.”

Son Bir İroni: Bahsetmedikleri Bir Şey

Gorbaçov’u özetlerken, burjuvazinin politikacıları ve alimleri, bağlı oldukları egemen sınıf kesiminin çıkarlarını teşvik edecek şekilde “Demokrasiye karşı otokrasiye”, “yayılmacılığa karşı barış ve işbirliği arayışı” da dahil olmak üzere başka şeylerden de bahsediyorlar. Durumun günümüz ABD’si ile son derece alakalı bir yönü var. Bob Avakian, bugünün Amerika Birleşik Devletleri’nde olası bir devrimci durumun ortaya çıkması hakkında yazarken, geniş bir tarihsel deneyim yelpazesinden önemli dersler çıkardı ve buna Sovyetler Birliği’nin Gorbaçov dönemindeki deneyimi de buna dahildir. “Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey: Derin Kriz, Derinleşen Bölünmeler, Yaklaşan İç Savaş Olasılığı – Ve Acilen İhtiyaç Duyulan Devrim” içinde BA şöyle belirtiyor:

“Öğrenilecek bazı önemli tarihsel deneyimler var. Bu sistemin güçlü bir şekilde yerleşmiş olduğu ve derin bir değişiklik durumunun çok uzun zamandır imkansız göründüğü anlarda bile bir yönetici sınıfın artık insanların kabul etmeye şartlanmış olduğu “normal şekilde” yönetemediği ve mevcut sisteme son verme olasılığının ortaya çıktığı durumlardır. Bu durum, özellikle de o sistemin egemen sınıfı ya da yönetici sınıfının bir kesiminin eskiden bu sistemin düzenleyici inançlar ve süreçler dizisi olan “birleştirici normlara” artık inanmadığında ve az ya da çok, bunları açıkça terk ettiğinde meydana gelir.

Bu tür durumlara bir örnek -gerçek bir devrimle ortaya çıkmasa da önemli bir değişiklik durumunu içeren- 1989-91 yıllarında yaşanan Sovyetler Birliği’nin çöküşüdür. Sovyetler Birliği, 1917 Rus Devrimi ile ortaya çıkan dünyanın ilk sosyalist devletiydi. Ancak gerçek şu ki, bir süre daha “sosyalizm” görünümünü korumaya devam etse de kapitalizm 1950’lerin ortalarında Sovyetler Birliği’nde fiilen restore edilmişti. Fakat daha sonra, 1980’lerde her şeyi çözmeye başlayan “reformlar” yapılandırıldı ve sonunda egemen sınıfların çeşitli kesimleri sosyalizm iddiasını terk ettiler. Ülke “SSCB” (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) olan kimliğini bile terk ederek açık bir kapitalist topluma dönüşüm geçirdi. Aynı şey Sovyetler Birliği’nin egemenliği altında olan bazı Doğu Avrupa ülkelerinde de yaşandı. Bunlar gerçek bir devrim olmasa bile büyük bir değişiklik yaşanan, kitlesel ayaklanmaların olduğu, yönetici yapıların çözüldüğü ve sonuçta örtülü kapitalizmden açık kapitalizme geçiş yaşanan ülkelerdi.

Bu durum bir kez daha, toplumda yalnızca derin bir krizle kalmayan, büyük bir değişimin ve hatta gerçek bir devrimin mümkün (veya daha olası) hale gelebileceği daha genel bir olgunun parçasıdır. Ve sadece egemen güçler ciddi bir şekilde bölündüğünde değil, fiilen bölündüklerinde ve eski yönetim biçimi artık geçerliliğini yitirdiğinde gündeme gelmektedir.”

Bunu bir düşünün. Gorbaçov’un kutlanmasındaki büyük ironi, bugün ABD’nin durumuyla doğrudan ilgili olduğu kanıtlanan şey ile -yani bu sistem için baş gösteren meşruiyet krizinin neyi işaret ettiğiyle ve onun yerine neyin geçmesi gerektiği ile- kendini göstermektedir.

“Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey: Derin Kriz, Derinleşen Bölünmeler, Yaklaşan İç Savaş Olasılığı – Ve Acilen İhtiyaç Duyulan Devrim”  makalesinde yalnızca anlamak için bir temel değil, aynı zamanda bu meşruiyet krizini ele geçirmek için de bir yol haritası var. Bu durum, (Gorbaçov’un düşüşünde olduğu gibi) yalnızca bir burjuva egemenliği biçimini bir başkasıyla değiştirmek için değil, fakat milyonlarla ve on milyonlarla devrimci bir mücadele yürütmek, tüm sömürü ve baskı sistemlerini sona erdirmek için gerçekten dev bir adım atılmasıdır. Ve BA tarafından on yıllar boyunca yapılan çalışmalarda, bu devrimi, gerçekten yepyeni bir dünyaya yol açacak bir devrimi savaşmaya değer hale getirmenin anahtarı mevcuttur.


Dipnot:

1) Sosyalist bir ülkede kapitalizmin restorasyonu eşi görülmemiş bir şeydi ve ilk başta tanınmıyordu. Sovyetler Birliği’nde bunun nasıl olabileceğini ilk ortaya çıkaran kişi Çin Devrimi’nin önderi Mao Zedong’du.Mao, sosyalizmin üretim araçlarının devlet mülkiyetinden çok daha fazlası olduğunu analiz etti. Sosyalizm, halk arasındaki çelişkiler (üretimin nasıl gerçekleştirildiği de dahil olmak üzere) eski düşünce ve eylem biçimleriyle dolu bir toplumu zorunlu kılan, halkın farklı kesimleri arasındaki mevcut eşitsizliklerin bulunduğu bir geçiş dönemidir ve her devrimin bunları kavraması ve sınırlandırması gerekir, yoksa zehirli yabani otlar gibi yeniden ortaya çıkacak ve yeni olanı boğarlar. Dahası, devrimci toplum, halen son derece güçlü ve baskın olan ve yeni doğan sosyalist devlet üzerinde muazzam askeri, maddi ve ideolojik baskı uygulayan emperyalizm tarafından kuşatılarak büyümektedir. Mao ayrıca bu sorunlarla başa çıkarken, eski sömürücü sınıf ilişkilerinin ve fikirlerinin ortadan kaldırılıp kaldırılmayacağı ve nasıl aşılacağına dair mücadelenin en yoğun ifadesini, kapitalist yolu seçen bazı liderler arasında bulduğunu analiz etti. Bu revizyonist parti liderleri, siyasi ve ekonomik gücü ele geçirecek ve Çin’i kapitalist bir ülkeye dönüştürecek konumdaydılar. Mao, bu deneyimin derslerini Çin’e uyguladı ve onları, kapitalist restorasyon girişimlerini yenmek ve sosyalist yolda daha da ilerlemek için on yıllık bir çaba olan Büyük Proleter Kültür Devrimi’nde uygulamaya koydu. Bu anıtsal mücadele 1976’da Mao öldüğünde, takipçileri tutuklandığında ya da öldürüldüğünde trajik bir şekilde yenilgiye uğradı. 20 yıl önce Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi kapitalizm restore edilirken bir kez daha sosyalizm makyajı korundu. Bu tarihi yenilgi karşısında, Bob Avakian (BA), Mao’nun atılımlarını damıttı ve kapitalist restorasyonu önlemeye ve sosyalist yolda devam etmeye çalışırken Çin’deki hem olumlu hem de olumsuz deneyimi analiz etti. BA daha sonra bu çelişkilere, Mao’nun hem ortaya çıkardığı hem de karşı karşıya kaldığı çelişkilere ve Mao’nun doğru bir şekilde tanımlayamadığı veya yanlış tanımladığı temel çelişkilere gerçek çözümler sunarak daha da ileri gitti.

Yeni Komünizm

Bizler, devrimin önderi Bob Avakian'ın mimarı olduğu Yeni Komünizm‘in takipçileriyiz. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini takip eden ve Yeni Komünizm temelinde dünyayı gerçekte olduğu haliyle anlama ve onu değiştirme sorumluluğunu üstlenenleriz. Detaylı bilgi için bkz: Biz Kimiz?

Dünyada devamlı olarak yaşanan dehşetlerin ve son derece gereksiz acıların ortadan kaldırılması hem mümkün hem de son derece gereklidir. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini ve geliştirmiş olduğu Yeni Komünizm'i öğrenerek kazanma şansı olacak gerçek bir devrim hareketini birlikte inşa ediyoruz. Yeni Komünizm'in teorik çerçevesine ilk kez giriş yapacaklar başlangıç noktası için web sitemizde bu bölümde yer alan makaleleri inceleyebilir, ayrıca Bob Avakian'ın Türkçeye çevrilmiş eserlerine buradan ulaşabilirler. Görüş, katkı ve desteklerinizi bekliyoruz.

#DevrimDahaAzıDeğil

Add comment

Follow us

Don't be shy, get in touch. We love meeting interesting people and making new friends.