Revcom.us Editor Notu: Afganistan Yeni Komünizm Hareketi’nden (JAKNA/NCMA) Ağustos 2021 tarihli aşağıdaki açıklamayı aldık. Bu bildiri, son derece ihtiyaç duyulan bir özgürleşme kutbu için ilham verici bir çağrıdır ve çok olumlu bir gelişmedir.
Bildiriyi okurlarımıza ve şu anda Afganistan’daki durumdan dehşete düşmüş kişiler de dahil olmak üzere, bildirinin daha geniş olarak bilinmesini isteyen bütün herkese aktarıyoruz. Bu bildiri, revcoms.us çevirmenleri tarafından İngilizce’ye tercüme edilmiş resmi olmayan bir çeviridir. Özgün metnin bütünlüğü koruyarak mümkün olduğunca doğru bir çeviri yapmaya çalıştık. Tercümedeki herhangi bir eksikliği veya hatanın sorumluluğunu üstleniyoruz. Daha geniş bir kitleye erişilebilirlik için bazı açıklayıcı dipnotlar ve metine eklemeler yaptık. Açıklamanın orijinal Farsça versiyonuna buradan ve PDF formatında buradan ulaşabilirsiniz.
JAKNA Nedir?
JAKNA (Afganistan Yeni Komünizm Hareketi) (1) mevcut dünyanın çirkinliğine ve suçlarına dayanamayan bir grup devrimci komünist kadın ve erkekten oluşan başlangıç çekirdeğidir. Sesimizi yükseltmek ve her şeyden önce şunu söylemek için toplandık: “Hayır! Böylesi bir dünya hiç kimseye yakışmıyor”:
Bir milyar insanın açlık çektiği, yeme hakkından yoksun olduğu, milyarlarca insanın yoksulluk, işsizlik ve yıkıntılar içinde yaşadığı bir dünya! Mutluluğun, okula gitmenin ve oyun oynamanın yerine köleliğe ve zorunlu çalışmaya mahkûm olan çocuklarımızın ve sizin dünyanız! Yeryüzünde milyarlarca insanı yöneten birkaç bin kapitalistin dünyası.
Yüz milyonlarca yerinden edilmiş, toplumun sınırlarında ve kenarlarında yollarda sonsuza dek dolaşan mültecilere dönüşen bir dünya; bombalamalardan ve bombardımandan korkan çocukların dünyası; kahkahaların ancak fotoğraflarda ve kalplerin derinliklerinde kaldığı mayın tarlalarında yürümenin olduğu bir dünya!
Emperyalist ve dini bayraklı işgalciler, savaş ağaları ve komutanlardan oluşan bir dünya!
Yüz milyonlarca kadına hükmeden dünya çapında baskıcı bir yaşam biçimi; evlerinin köşelerinde dövülen, meydanlarda (yani insanların cezalandırılmak üzere getirildiği şehir meydanlarında) taşlanarak katledilen, karanlıkta tecavüze uğrayan ve kırmızı ışıklı semtlerde fuhuş yapmak durumunda kalan; burkalar, çarşaflar ve türbanlar altına hapsolmuş güzel kız kardeşlerin dünyası; lezbiyenlerin, gey ve transseksüel bireylerin her yerde aşağılandığı bir dünya; patriarkal üstünlüğün, tecavüzcülerin ve cinsiyetçilerin dünyası!
Üstünlenmecilerin, ırkçıların, şovenistlerin ve faşistlerin diğer uluslara, etnik kökenlere, dillere ve kültürlere hükmettiği bir dünya; dinlerin, mezheplerin, inançların başkalarına dayatıldığı bir dünya. Guantanamo ve Pul-e-Charkhi’ye (yani Afganistan’ın Guantanamosuna) hastanelerden, kütüphanelerden ve sinemalardan daha fazla para harcanan bir dünya!
Camilerden, kiliselerden, manastırlardan, mabetlerden yükselen tekfirin (2) ve dini çağrıların, müzik enstrümanlarının, şarkıcıların ve sanatçıların neşeli şarkılarından çok daha yüksek olduğu bir dünya. Cihat (3) çağrıları yapan bir dünya.
Çevreyi yok etmek için cihat ilan eden, bütün karalar, köyler, denizler, ovalar, laleler yok olana kadar hiçbir şeyi umursamayacak ve durmayacak bir dünya!
Bu, sömüren ve sömürülen sınıflara bölünmüş kapitalizmin dünyasıdır, emperyalizmin ve İslamcılığın dünyasıdır!*
JAKNA Ne İstiyor?
JAKNA (Afganistan Yeni Komünizm Hareketi/NCMA) bizim küçük ama kararlı grubumuzdur. Tüm acılara ve yıkımlara karşı omuz omuza sesimizi yükseltmek ve böyle bir dünyaya tahammül edemeyeceğimizi haykırmak için kurulmuş devrimci komünistlerin bir örgütüdür. Tamamen farklı bir dünya hayal ediyoruz: “Her bireyin gelişmesinin, herkesin gelişmesinin koşulu olacağı bir dünya”; her insanın diğer insanlara el uzattığı, insanların fikir ve arzuları arasındaki farklılıkların ayrımcılığın, kan dökülmesinin ve baskının mazereti değil, güzelliğin, çeşitliliğin ve bir arada yaşamanın ifadesi olduğu bir dünya. “Komünist Devrime” her zamankinden daha fazla ihtiyacı olan bundan “Daha Azına” ihtiyacı olmayan bir dünya!
Böyle bir toplum ve dünya inşa etmek sadece bizim hayalimiz değildir. İnsanlık tarihinde hiç olmadığı kadar ulaşılabilir, mümkün ve gerçektir. Bu bilimsel ve kanıtlanabilir bir gerçektir. Komünizm, dünyayı ve insan toplumunu anlayabilen bilimsel bilgi, yöntem ve yaklaşımdır. Kapitalist toplumun, dünya çapındaki bu korkunç ve baskıcı kapitalist toplumun küllerinden, farklı daha iyi bir toplum için olanak ve potansiyel yaratması için bu [uluslararası proleter] sınıfın işleyişini ve metabolizmasını insanlığa gösterebilir.
Komünizm bilimi (Marksizm) bize gösteriyor ki, tüm zenginlik, bilgi, medeniyet ve insanın yaşam için ihtiyaç duyduğu her şey, gezegenimizin sekiz buçuk milyar sakini tarafından toplu bir şekilde ve toplumsal olarak üretilip meydana getirilmektedir. Fakat sınıflı toplum çerçevesinde toplum ve dünya öyle bir şekilde örgütlenmiştir ki, insanların yüzde birinden daha azı -kendi çıkarları doğrultusundaki kapitalistler, büyük toprak sahipleri ve hükümetler- üretilmiş serveti ele geçirmiştir, dünyanın geri kalan halklarını bu doğrultuda sömürmekte, ezmekte, ayrımcılık ve baskı biçimlerini dayatmaktadır.
Kapitalist üretim tarzının bu temel çelişkisi, “toplumsal üretim ve şahsi temellük” çelişkisi, sonuç olarak insan toplumunda ayrımcılığa, sömürüye, krizlere ve savaşlara yol açmıştır. Ve bugün, dünyanın kendisi yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dünyanın neresinde kapitalist hükümetler bu sistemi reforme edebilmiştir? Edememişlerdir, çünkü edemezler. Bunlar kapitalist sistemin doğasında var olan çelişkiler ve iç dinamiklerdir. Bu sistem doğası gereği insanlık dışıdır ve kriz içindedir.
Ancak Marx ve Marksizm, bu kapitalist sistemin, dünya insanlarının çoğunluğu için yoksulluk, savaş ve sefalet yarattığı gibi, aynı zamanda yeni bir toplumsal üretim sistemi kurmanın temelini ve olasılığını da ortaya çıkardığını göstermiştir: Komünist toplum ve sosyalist toplum (ki bu dünya çapında komünizme geçiş toplumudur). Marksizm, bunun kendiliğinden, yüzde 100 kaçınılmaz bir sonuç olmadığını, gerçek bir olasılık, tarihte ve toplumda potansiyel bir sonuç olduğunu bilimsel olarak göstermiştir. İnsan faktörünü harekete geçirmek gereklidir.
Bu olasılığı gerçekleştirmek ve eski dünyadan yeni dünyaya geçmek için komünist bir devrim gerekir: Öncü komünist partisi tarafından yönetilen proletaryanın yükselişiyle birlikte, makro ve temel ekonomik, sosyal ve kültürel değişikliklerin yolunu açacak bir siyasi devrim. Bu devrim, bilinçli halk kitlelerinin varlığını, faaliyetini ve çabalarını gerektirmektedir. Bilimsel araçlarla ve komünizmin siyasi ve ideolojik çizgisiyle, engelleri, çelişkileri ve sorunları tespit etmek ve bunları çözmenin bir yolunu bulmak hayati önem taşımaktadır.
Halk kitleleri, eski dünyayı yıkmak ve yeni bir dünya inşa etme yönünde ilerlemek için komünizm bilimine, komünist devrim stratejisine ve yeni bir komünist parti programına ihtiyaç duyar. JAKNA/NCMA etrafında bir çekirdek devrimci komünistler grubu oluşturduk. Ülkenin somut siyasi coğrafyasını anlayarak Afganistan’da devrim yapacak bir parti inşa etme sürecindeyiz. İlerlemeye devam edeceğiz!
Sahte Komünizm ve Yeni Komünist Hareket
Afganistan’da “komünizm” kelimesinin kurtarılması ve diriltilmesi gerekiyor. Rus emperyalizmine bağlı bir grup bürokratik kapitalistin 27 Mayıs 1978 darbesini ilk kez gerçekleştirmesinin üzerinden 43 yıl geçti. Daha sonra 1979’da Sovyet işgal ordusunun yardımıyla, Batı kapitalist-emperyalistlerinin koruması altındaki yarı-sömürge, yarı-feodal hükümetin kalıntıları, Zahir Şah ve Davud [Han] hükümetleri devrildi ve Afganistan “Demokratik Halk Partisi” [PDPA] olarak adlandırılan, emperyalist Sovyet sisteminin koruması altındaki yarı feodal, yarı sömürge bir hükümet iktidara getirildi. PDPA, Afganistan’da on beş yıla yakın süre iktidarda kaldı.
Bu hükümet ne demokratikti, ne de Afganistan halkının çıkarlarını temsil ediyordu. Çünkü öncekiyle aynı sınıfsal yapıya -yarı-feodal, yarı-sömürge kapitalist sisteme- dayanıyordui. Esasen Afgan toplumunun sınıfsal bileşiminin sorunlarını ele almıyordu. Halk Partisi başlangıçta toprak mülkiyeti ve kadının statüsünde bazı reformlar yapmaya çalıştı, ancak en nihayetinde feodal ve aşiret sınıf yapısından taviz vermişti. Afgan toplumunda ortadan kaldıramayacakları dört kısıtlılıkları vardı:
1)Tarım ekonomisinde feodalizmin varlığı;
2)Makroekonomik alanda emperyalizme bağımlılık;
3)Özellikle kırsal kesimde feodal ve dini ataerkil ilişkiler [yani kadınların ezilmesi]; ve
4)Azınlıklara yönelik ulusal [etnik] baskının sürdürülmesi [örnek; Hazara azınlık halkı gibi].
1956-1991
Sovyetler Birliği, Lenin önderliğinde gerçekleşen 1917 Ekim Devrimi ile dünyanın ilk sosyalist devleti oldu. Sovyetler Birliği, tüm eksikliklerine ve hatalarına rağmen 1950’lerin ortalarına kadar proletarya diktatörlüğünün ve sosyalist bir toplumun devletiydi. Ancak kapitalistler ve revizyonistler, 1956’dan itibaren Sovyet Komünist Partisi’nin kontrolünü gasp ettiler ve sosyalizme sırtlarını döndüler, onu önce devlet kapitalisti bir ülkeye, sonra da başka bir emperyalist güce dönüştürdüler. 1960’ların yeni komünist hareketinde Sovyetlere “sosyal-emperyalist” (ismen sosyalist ve gerçekte emperyalist) denmesinin nedeni budur.
1960’ların ortalarından itibaren, Rus revizyonizmine ve sahte komünizme karşı çıkan ve devrim bayrağını yükselten Mao Zedong yoldaş liderliğindeki sosyalist Çin’di. Yoldaş Mao, Marksizm-Leninizm bilimini felsefe, ekonomi ve siyaset gibi çeşitli alanlarda geliştirirken, Sovyet sosyalist deneyiminin bazı hatalarından, özellikle de Stalin’in hatalarından koptu. 1966’da Çin’de Mao önderliğinde başlayan Büyük Proleter Kültür Devrimi, uluslararası komünist hareketin ulaştığı en yüksek zirve ve en parlak dönüm noktasıydı.
Bu devrimin başarıları, sosyalizmin ve devrimin sesini Afganistan dahil dünyanın her yerine yaydı ve Rus revizyonizmine karşı yeni nesil devrimcileri silahlandırdı. Afganistan’daki Maoist hareket, Akram Yari üstat gibi yoldaşlar tarafından kuruldu. Rus sahte komünizmine karşı çıktı. Ancak ne yazık ki 1970’lerin sonundaki gelişmeler, özellikle Thor darbesi ve Afganistan’daki iç savaşlar, yeni komünist hareketin yaşamındaki en kötü ve en çalkantılı dönemlerden birinde gerçekleşti.
Çin’deki sosyalizm, Mao’nun 1976’da ölümünün ardından siyasi bir darbeyle yenilgiye uğradı, ardından Mao’nun gerçek takipçilerine karşı baskı yoluyla iktidara gelen parti içi yeni revizyonizm izledi. Sovyetler Birliği’ndeki geri dönüşe benzer bir şekilde, Çin de önce otoriter bir devlet-kapitalisti ülke, ardından da gerici bir emperyalist güç haline geldi. Bu yenilgi ve geri çekilme, dünya güçlerinin dengesini proletaryanın zararına ve Batı ve Doğu’nun iki emperyalist bloğunun yararına değiştirdi. Aynı zamanda yeni komünist harekette ideolojik ve politik karışıklıklara neden oldu. Dünyanın her yerinde ortaya çıkan birçok Maoist parti ve örgütte siyasi ve ideolojik açıdan geri çekilme yaşandı. Örneğin Afganistan’daki genç ve deneyimsiz Maoist hareket, “Parcham” ve “Khalgh” liderliğindeki egemen güçler tarafından önderliğinin bastırılması ve katledilmesiyle, bununla birlikte siyasi ve ideolojik kusurları nedeniyle fazlasıyla milliyetçi, popülist ve pragmatik görüşlerle dolu eklektik pozisyonlar benimsediler. Böylece Sovyet işgaline karşı iç savaşta ortaya çıkan fırsatları değerlendiremediler ve İslami köktendinci gericilere ve Rus emperyalizmine karşı üçüncü bir cepheyi açamadılar.
Yaşasın Yeni Komünizm!
1871’de Paris Komünü ile başlayan komünist devrimlerin ve sosyalist hükümetlerin ilk dalgası, 1917 Ekim Rus Devrimi ve 1956’ya kadar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin kurulmasıyla istikrar kazandı, sosyalist Çin’de doruğa ulaştı ve ardından yenilgi geldi. Çin’de kapitalizmin canlanmasıyla birlikte uluslararası komünist harekette ideolojik ve entelektüel açıdan bir kafa karışıklığı yaşandı. Tanıklık ettiğimiz şey korkunç bir tasfiyecilik, pasifizm, gericilik ya da aşırı sağcılıktı. ABD önderliğindeki küresel emperyalist kapitalizm, özellikle de Doğu Bloku’nun ve Rus sahte sosyalizminin çöküşünden sonra, 1990’lardan itibaren askeri birliklerine ve propaganda endüstrisine komünizme ve onun tarihsel ve küresel başarılarına karşı yalanlar üretti. Şu anda küresel sağcı propaganda ve ideolojik silahların komünizme, sosyalizme ve devrime karşı kırk yıldır aralıksız sürdürdüğü saldırıların sonuçlarına tanık oluyoruz.
Ancak 1980’lerin başında, zayıflayan, başıboş kalan ve dağılan uluslararası komünist hareketi etkileyen çok önemli tarihi ve değerli bir olay yaşandı. Devrim ve dünya komünizminin bayrağı, Devrimci Komünist Parti, ABD (DKP) Başkanı Bob Avakian (BA) yoldaş tarafından göğe çekildi. Böylece BA, tasfiyecilik, şüphe ve vaat eksikliği döneminde Marksizm-Leninizm-Maoizm’in başarılarını savunurken, Paris Komünü’nden sosyalist Çin’e kadar komünist devrimlerin ve sosyalist devletlerin deneyimlerinin bilimsel ve eleştirel bir özetini üstlendi. Ve son olarak, 40 yılı aşkın büyük bir entelektüel ve politik çalışma sürecinde, komünizm bilimi (Marksizm), “komünizmin yeni sentezi” ile yeni bir döneme/aşamaya girdi.
Bunun komünizmin yeni bir sentezi olduğunu söylüyoruz, çünkü yoldaş Avakian, Marksist teori ve pratiği eleştirel olarak incelerken, Marx ve Engels tarafından kurulan, Lenin ve Mao Zedong tarafından geliştirilen Marksizmin bilimsel yapısının doğru ve bilimsel olduğunu, fakat aynı zamanda büyük ölçüde doğru olan bu bilimsel bilgi gövdesi içinde (yani Marx, Engels, Lenin ve Mao’nun tüm teori ve pratiğindeki komünizm biliminde) tüm bu bilgi birikimiyle (yani bilimle) çelişen hatalı ve bilimsel olmayan unsurların olduğunu gösterdi. Bu hatalı ve bilim dışı unsurlar, komünistlerin ve komünist liderlerin, özellikle Stalin’in uygulamalarını etkilemiş, bu da devrimci fırsatların kaybedilmesine yol açan çeşitli hatalarla sonuçlanmıştır.
Yoldaş Avakian, Marksist yöntem ve yaklaşımın gövdesindeki bu tarihsel çelişkiyi keşfedip ondan koptu ve komünizm biliminin kavram ve kategorilerini yeniden şekillendirmeye girişti. Bu nedenle, ABD’de (evrensel olarak uygulanabilir boyutları olan) devrim stratejisini formüle etmek ve yeni bir sosyalist toplum inşa etmek için daha bilimsel, doğru ve kapsamlı bir yaklaşım benimsemeyi başardı.
BA’nın 2021 Yeni Yıl Açıklamasında yazdığı gibi:
Komünizme ve komünist hareketin tarihsel deneyimine iftira atan, kınayan veya basitçe görmezden gelenlerin aksine; komünist hareketin ve onun ortaya çıkardığı sosyalist toplumların tarihinin kapsamlı, ciddi şekilde araştırmasını ve analizini yaptım. Bu bilimsel yaklaşım, komünistlerin önderliğinde meydana gelen gerçek sosyalist toplumlarla birlikte, önce Sovyetler Birliği’ndeki ve ardından Çin’deki bu sosyalizm deneyimleri esas olarak -ve Çin örneğinde ezici bir çoğunlukla- olumlu olmakla birlikte, tali de olsa bazı durumlarda ciddi ve hatta ağır hatalar yaptıklarını ortaya koydu… Komünist hareketin bu tarihsel deneyiminden ve geniş insan tecrübesinin yelpazesinden hareketle, tanımlayıcı yöntem ve yaklaşım olarak yeni komünizm, bilimin kritik önemini vurgular, ayrıca bilimsel yöntemin her şeye, doğaya olduğu kadar topluma da uygulanması gerektiğini vurgular… Komünizme, komünist hareketin gerçek tarihine ve yeni komünizmin gelişimine dürüst, bilimsel bir yaklaşımı uygulamayı reddetmek ve ona karşı hareket etmek, bu gerçekten canavarca kapitalizm-emperyalizm sistemine tek gerçek alternatifin; halk kitlelerinin ve nihayetinde bir bütün olarak insanlık için yaşamaya değer bir geleceği temsil eden tek uygulanabilir alternatifin kapatılmasına katkıda bulunmak demektir. (4)
Marksizm, Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından “bilimsel sosyalizm” olarak bir bilim olarak formüle edilerek zamanlarının ütopik sosyalistlerinden ve revizyonizmden ayrılmıştır. Aynı şey 1920’lerde Leninizm ve 1960’lardan itibaren Maoizm için de geçerlidir. Bugün komünizmin yeni sentezi, nesnel olarak Marksizmin en ileri düzeyinin göstergesi ve somutlaşmasıdır. Komünizmin yeni sentezinin ortaya çıkmasıyla birlikte, Maoizm de iki kısma ayrıldı: Bir kısmı geçmişin bir kalıntısı haline geldi ve bir kısmı yeni komünizm ile ilerledi ve geleceğin öncüsü saflarına katıldı. JAKNA/NCMA, yeni komünizmi benimseyerek Afganistan hareketinde yeni komünizm yönelimli bir parti yapılandırmaya ve kurmaya çalışıyor.
JAKNA, yeni komünizmin bilimsel yaklaşım ve yöntemiyle [kendi geçmiş] çizgisini ve ideolojik eksikliklerini eleştirmeye başlamıştır. Parçası olduğumuz Afganistan’daki eski Maoist hareketler, bunlara dikkat etmeli ve tüm bunlardan kopmalıdır. JAKNA, “amaçlar araçları haklı çıkarır” da dahil olmak üzere her tür milliyetçi, popülist, pragmatik unsuru ve maruz kaldığımız diğer hataları ve yanlış anlamaları reddetmekten ve bunları hatalı ilan etmekten korkmaz. Afganistan’daki Maoist hareket içinde, Afgan hareketinin pek çok yerde en iyi güçlerinin bile çok ama çok yanlış pozisyonlar almasıyla sonuçlanan siyasi ve entelektüel hatalar mevcuttu.
JAKNA, “Devrimci teori olmadan devrimin mümkün olmadığını” ve yeni komünizm teori ve biliminin dünyayı anlamanın ve değiştirmenin anahtarı olduğunu bilir. Toplumun ve dünyanın gerçek çelişkilerini bilimsel olarak tanımadan hiçbir düzenleme, hiçbir örgütlenme, hiçbir irade ya da güç dünyayı değiştiremez. Bu nedenle bir devrim yapmak için Marksizm bilimini okumak, öğrenmek, öğretmek ve buna bağlı kalmak her komünistin değişmez görevidir.
İki Miadı Dolmuşlar – Emperyalizm ve İslamcılık*
Bu makalenin bu noktasına kadar Afganistan’ın çağdaş tarihinden sayfalara değindik. Afganistan’ın Rus ordusu tarafından işgali ve Çin’de sosyalizmin yenilgisinden sonraki durum, Afganistan’da İslami köktendinci partilerin yükselişine yer açtı. İran halkının Şah karşıtı devriminin 1979’da yenilgiye uğratılmasının ardından İran İslam Cumhuriyeti iktidara geldiğinde, bölge genelinde gerici İslami köktendinci hareketin yükselişi daha da güçlendi.
Afganistan’daki halk kitlelerinin bir kısmı, bu bağlamda mantar gibi topraktan yükselen İslami hiziplere yöneldi. ABD, İngiliz ve Fransız güvenlik teşkilatları, Pakistan İç Güvenlik Teşkilatı ve İran’daki Humeyni rejimi, İslami köktendincileri Afgan cihatçı gruplar olarak eğitti ve tedarik sağladı. 1980’ler boyunca binlerce diğer İslami köktendinci; Kuzey Afrika, Körfez ve Arap ülkelerinden Batılı ve Pakistanlı güvenlik teşkilatları tarafından Afganistan’a transfer edildi. Afganistan, cihatçı gruplar için bir üreme alanı ve iki miadı dolmuş Sovyet emperyalistleri ile en sonunda İslami köktenciler haline gelenler arasında bir savaş alanı haline geldi.
Rus kukla hükümetlerinin düşmesiyle Batılı emperyalistlerin ve bölgenin gerici güçlerinin masasında şişmanlayan cihatçı gruplar, iktidar için savaştılar ve başkanlık sarayına ulaştılar, böylece şehirlerdeki ve ilçelerdeki halka bir savaş daha dayattılar. 15 köktenci cihatçı partinin İslami köktendinci hainleri ve gericileri, her biri cinayet, yağma ve suça karışmış bir grup İslami suç grubunun başında yer aldılar. Bu suçların, cinayetlerin ve yıkımın ortasında, yavaş yavaş Taliban haline gelen İslami köktendincilerden oluşan yeni bir ordunun büyümesi ve eğitimi için zemin hazırlanmış oldu. Pakistan ve ABD’nin yardımıyla Afganistan’ın her yerine hakim oldular.
Bununla birlikte, 1978’den 1988’e kadar on yıl boyunca Afganistan’da Sovyetlere karşı İslami köktendincileri destekleyen ve eğiten ABD ve Batı emperyalizmi, 1990’ların ortalarından bu yana kendi çıkarlarına ve bölgedeki bağlı rejimlerine karşı İslami köktendinci saldırı sorunuyla karşı karşıya kaldılar. Hatta 9/11/2001’de New York şehrinin göbeğinde onlarla yüz yüze geldiler. O andan itibaren, Afgan siyaset sahnesinde en çok öne çıkan şey, “sömürge ve ezilen insanlık arasındaki tarihsel olarak miadı dolmuş katmanlar ile emperyalist sistemin tarihsel olarak miadı dolmuş yönetici katmanları” arasındaki çatışmaydı.
Felaket, son kırk yıldır bir yanda iki çürümüş emperyalist (Sovyet ve Amerikalı) ve onların Afganistan’daki paralı askerlerinin (“Khalgh” ve “Parcham” rejimleri, Karzai ve Ghani), diğer yanda İslami köktendinciler (Mücahidlerden Taliban’a) Afganistan’ı kendi aralarında paylaşmaları ile kendini gösterdi.
Halkın bazı kesimleri, Doğulu ve Batılı emperyalistlerin ve onlara bağlı hükümetlerin suçlarına duydukları öfke ve nefretle İslami köktendincilere yöneldi. Öte yandan, Mücahidlerden ve Taliban’dan nefret eden pek çok kişi Sovyetler Birliği, ABD ve onların paralı askerlerinin bayrağı altına girdi. Sovyetler Birliği bayrağı düştükten sonra ABD ve paralı askerleri Afganistan’a girdiler.
11 Eylül’den sonra ABD ordusu, NATO ve NATO bombardıman pilotları Afganistan’ı “demokrasi” ve Taliban’ı ortadan kaldırmak adı altında işgal ettiler. [Eski] Cihatçı komutanlar, liderler ve şu anda Karzai ve Ghani kukla hükümetlerinde çalışan diğer ajanlar [ikiyüzlü bir şekilde] Afganistan’ın “geliştirilmesi”, kadınların “özgürleştirilmesi”, “refah, güvenlik ve çalışmanın” düzeltilmesi, kanun ve nizam uygulanması gerektiğini propaganda ettiler. Afganistan ve Irak, ABD emperyalistlerinin “Büyük Ortadoğu” için “insani müdahale” örneğini takip edeceklerdi. Ancak Marx’ın sözleriyle, “katı olan her şey duman oldu ve havada kayboldu.” Büyük Ortadoğu rüyasının başarısızlığından yirmi yıl sonra, ABD emperyalizmi aynı Taliban ile bir anlaşmaya vardı ve Afganistan’dan ayrıldı.
ABD emperyalizmi, Rusya ve Çin gibi diğer emperyalist güçlerle küresel rekabetin -zorlu ekonomik ve uluslararası durumu bağlamında- çelişki dalgaları karşısında tıpkı otuz yılı aşkın bir süre önce Afganistan işgalini terk etmek zorunda kalan Rus emperyalizmi gibi iddialı projesinden elini çekmek durumunda kaldı.
Emperyalizm ve İslami köktencilik şeklindeki iki çürümüş zalim arasındaki gerici çelişki, geçen kırk yılın ilerici ve devrimci alternatiflerinin yokluğunda kitlelerin baskı ve sömürüye karşı öfkesindeki enerji ve potansiyelin bu iki çürümüş miadı dolmuş gericinin bayrağı altına girmesine yol açmıştır. BA’nın dediği gibi, “..Bu iki gerici kutup karşı karşıya olsalar da, birbirlerini güçlendirirler. Bu “miadı dolmuşlardan” birinin tarafını tutarsanız, her ikisini de güçlendirirsiniz.”
Bu iki miadı dolmuşun çelişkisi, kapitalizm çağının artan temel çelişkisinin, toplumsal üretim ve şahsi temellük çelişkisinin bir ifadesidir. Bugün bu modası geçmişlerin her ikisinin de iflası çok barizdir. Ayrıca dünyanın, Afganistan’ın harap, yaralı ve bitkin halkı aracılığıyla dünyanın herhangi bir yerinden daha kötü durumda olduğunu görebilmesi oldukça açıktır.
Afganistan’daki devrimimiz, toplumdaki iki miadı dolmuş güce karşı bir kutuplaşma yaratmalı, halkın bu ikisinden birinin tarafını tutmasını engellemeli ve onları komünist devrimin kutbuna çekmelidir. Afganistan halkının Taliban’a karşı muhalefetinin potansiyelini, halk ile düşman arasında doğru bir ayrım çizgisi çizerek İslami köktenciliğe karşı muhalefete kanalize etmemiz gerekiyor. Bugünkü durumda bu, İslami köktenciliğin kendisine muhalefet olmalıdır. Halk kitlelerinin bunların her ikisinin de -emperyalizm ve İslami köktenciliğin- miadı dolmuş olduğunu, halka yapılan tüm baskıların, ayrımcılığın ve adaletsizliklerin kaynağı olduklarını anlaması gerekiyor. Halkın fikrini komünist devrim için değiştirmeden, halkı komünist devrim yolunda birleştirmeden hiçbir şey yapamayız. Afganistan toplumu ve halkı, bayrağının rengi ne olursa olsun -ister Rusların devlet kapitalizmi, ister Amerikan emperyalistleri, isterse İslami köktendinci-kapitalist hükümetler olsun- kapitalist sistemin işkencesi ve kanıyla yaşamaya mahkum olacaktır.
Afganistan’da İslami köktenciliğe ve din devletine muhalefetin yanı sıra, insanların devrim için fikirlerini değiştirmenin eksenlerinden biri de dini düşünce biçimiyle yüzleşmek ve halk arasında özellikle işçiler ve emekçiler arasında bilimsel düşünce biçimini teşvik etmektir. Halk arasında bilimsel bir düşünce yöntemini yaygınlaştırmadan, dini ideolojiye, dini ahlaka ve dini düşünce biçimlerine karşı savaşmadan halkı kurtuluşa ve devrime kazanamayız.
JAKNA ve Afganistan’daki Mevcut Durum
ABD hava ve kara kuvvetlerinin Bagram’dan Kabil’e çekilmesiyle birlikte birçok bölge, şehir ve ilçe Taliban tarafından tek tek işgal ediliyor. Aynı “Allahu Ekber” (“Allah büyüktür”) bayraklarını taşıyan Taliban, daha önce okullarda, üniversitelerde, hastanelerde, yollarda ve hastanelerin doğumhanelerinde suikastlar düzenleyerek, bireyleri terörize ederek, sivilleri öldürerek çok sayıda insanın hayatına mal olmuştu. İslami köktenci ideolojinin kanlı yapısından geri adım atmayacaklarını ilan ettiler. Böylece Afganistan halkı bir kez daha Taliban kabusu ile karşı karşıya bulunuyor.
Son kırk yılda olduğu gibi, halkın bazı kesimleri kalplerini İslami köktendincilere çevirdi ve bazıları da emperyalist güçlerin gidişinin üzüntüsünü yaşıyor. İslami köktenciliğin ve emperyalizmin iki çürümüş (miadı dolmuş) sistemi halkı bir kez daha böldü. Ancak yine de işin aslı şu ki, bu iki miadı dolmuşun bir tarafında yer almak bir diğerini güçlendirecektir. Çağdaş Afganistan’ın kırk yıllık deneyimi, bu oldukça acı gerçeğin tanığıdır.
JAKNA/NCMA’nın merkezindeki devrimci komünistler olarak tüm Afganistan halkına cevabımız, Taliban’ın, Mücahidlerin, Gani’nin, Karzai’nin, Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Rusya’nın işkence ve ateşine maruz kalan erkek ve kadınlar olarak şudur:
*Afganistan’daki kırk yıllık trajedi, kan ve sefalete;
*Rus ve Amerikan emperyalizmine bağlı rejimlere; Taliban’ın gerici mollalarının, cihatçıların ve onların görevlilerinin kırk yıllık egemenliğine;
*Pakistan, İran, Türkiye, Suudi Arabistan ve Çin’in paralı askerlerinin kırk yıllık komplosuna; hırsızların ve yağmacıların kırk yıllık fırsatçılığına bütün bunlara son verelim!
Kapitalist üretim tarzından, büyük bir felaketten ve felaketin tırmanmasından başka hiçbir şey yaratmayan iki miadı dolmuş emperyalist ve İslami köktendincilikten kaçış yoktur. Durum son kırk yıldır her gün daha kötüye gitti ve yeniden daha da kötüleşecek. Kapitalist sistem reforme edilemez, devrilmelidir.
Bugün Afganistan’da gördüğümüz kaos ve tutarsızlık, bu ademi merkeziyetçi ve istikrarsız durum, aynı zamanda küresel ve bölgesel rekabetlerin birleşmesi, emperyalizm ile İslami köktencilik arasındaki çelişkinin bu yoğunlaşması, bunların hepsi dünyadaki karmaşık çelişkilerin minyatür kopyalarıdır. Bu parçalanma ve ayrışma, bu çağın benzersiz özelliklerinden biridir.
Yoldaş Avakian, son yaptığı açıklamalarda bu süreci çok iyi tanımlamış, analiz etmiş, sürecin kapitalist sistemin küresel düzeydeki işleyişinin ve bu sistemin itici güçlerinin ve dinamiklerinin -özellikle anarşi ve örgütlenme çelişkisinin- bir sonucu olduğunu düşünmüştür. Yoldaş Avakian ve onun bilimsel ve aydınlatıcı analiz yöntemi, bu küresel kriz bağlamında -dünya kapitalist sisteminin tüm vücudunu kaplayan bu karışıklık ve tutarsızlığın ortasında- yeni bir yolu, komünist devrime giden bir yolu yaratma fırsatı ve nasıl olacağını gösteriyor. Denenmiş ve test edilmiş tüm alternatiflerin iflası her zamankinden daha açıktır.
Komünist Devrime ve Bundan Daha Azı Olmayacak Bir Duruma Doğru
Afganistan’daki bir grup yeni komünizm destekçisinden Afgan erkek ve kadınlarına, Afgan işçilere, emekçilere, aydınlara ve ilericilere mesajımız şudur:
Kırk yıllık kalıntılara karşı mücadeleyi güçlendirin, niceliksel ve niteliksel olarak bunun ötesine geçin. Doğru çizgiye dayalı bir örgüte ihtiyacımız var. JAKNA/NCMA’nın çekirdeğinin saflarında -kararlı bir örgütün bu kıvılcımında- siz kitlelere her şeyden çok ihtiyacımız var.
*Taliban’dan, IŞİD’den ve Mücahidlerden nefret edenler;
*Kırk yıllık ABD ve Rus emperyalizminden ve onların bölgesel paralı askerlerinden nefret edenler;
*Her türlü baskıdan, ayrımcılıktan ve sömürüden nefret edenler;
*Henüz bu dünyanın yıkımına ve çirkinliğine boyun eğmemiş ve boyun eğmeyecek olan sizlersiniz.
Yeriniz bu çekirdeğin saflarındadır. Katılmanız için, Komünist Devrim için, bundan daha azı olmayacak bir süreç için Partinizi inşa etmek için kapımız sizlere açıktır! Afganistan ve geleceği fethetmek için!
Yaşasın yeni komünizmle komünist devrim!
JAKNA/NCMA. Assad/Ağustos 2021
Bilgi için: جنبش کمونيسم نوین افغانستان | Facebook
Web sitesi için: https://jaknafghanistan.wordpress.com/
Dipnotlar:
**İslamcılık terimi, orijinal ifadenin birebir çevirisidir. Anladığımız kadarıyla, bu ifade İslami köktendinci hareketlere veya bazılarının “siyasal İslam” dediği şeye atıfta bulunmaktadır. Bundan sonra daha geniş erişilebilirlik için “İslami köktencilik” terimini kullanacağız.
1. JAKNA: J = Jounbesh veya Hareket, K = Kmonisty veya Komünist, N = Nouvin veya Yeni, A = Afganistan
2. “Allahuakbar”, “Allah büyüktür”
3. “Kutsal savaş”
4. Bu pasaj revcom.us adresinde bulunan Bob Avakian’ın Yeni Yıl açıklamasının 6. bölümünden alınmıştır.
Add comment