Yeni Komünizm

Almanya’daki Seçimlere Dair Oryantasyon Notları

image_pdfimage_print

1.) Almanya’da erken seçimler, sağ ve faşist partilerin zaferiyle sonuçlandı. Hristiyan Birlik partilerinin koalisyonu (CDU/CSU) birinci parti oldu. Ancak seçimlerin asıl kazananı, oylarını %10’un üzerinde artıran ve %20 oyla ikinci parti olan faşist AfD (Almanya için Alternatif) oldu. İki parti oylarının toplamı, toplumun sağ faşist partilerden yana olduğunu gözler önüne seriyor. Erken seçime gitmek zorunda kalan trafik ışıkları koalisyon partileri ise büyük bir yenilgiye uğradı. Şansölye Olaf Scholz’un partisi Sosyal Demokrat Parti (SPD), %10’a yakın oy kaybıyla tarihinin en düşük oyunu alarak ancak üçüncü parti olabildi. Diğer koalisyon ortağı Yeşiller dördüncü parti olurken, Liberal Parti (FDP) seçim barajı %5’in altında kaldığı için parlamentoya bile giremedi. AfD’nin yükselişi ve Hristiyan Demokrat Parti (CDU) ile olası koalisyona karşı gençlerin yönelimiyle oylarını artıran Sol Parti, %9’a yakın oyla bir yükseliş yakaladı. Sol Parti’den ayrılarak kendi isminde parti kuran Sara Wagenknecht’in partisi BSW ise barajı geçemedi. Partilerin AfD ile koalisyon yapmasına karşı “demokrasi koruma duvarı” seçimler öncesi tartışmalarda hayli sarsıldığı için, CDU’nun faşist AfD ile koalisyon tartışmaları daha da alevlenecek. Ancak AfD’yi dışarıda bırakan bir koalisyon hükümetinin, faşizmin dünya koşullarında yükseldiği ve Almanya’daki sağa kayışın 1930’lu yıllardaki durumu andırdığı koşullarda çok uzun süreceği de bir soru işaretidir.

2.) 90’lardan beri en yüksek katılımla gerçekleşen seçimler, toplumsal olarak sağa kayışın bir yansıması oldu. Faşist parti, İkinci Emperyalist Savaş’tan bu yana en büyük zaferini kazanmakla kalmadı, siyasetteki parametreleri belirlemeye başladı. Kendini “demokrat” ve “Avrupa Birliği’nin liberal değerlerinin koruyucusu” gören Sosyal Demokrat ve Yeşiller gibi partiler de faşist partinin programını aratmayacak şekilde göçmen düşmanlığında ve savaş çığırtkanlığında gitgide el yükseltti. Sol Parti dahi belirli yereller dışında Filistin’deki soykırıma ve göçmenlerin geri gönderilmesine karşı net bir duruş sergileyemedi.

3.) Geçen yıl AfD temsilcileriyle burjuva kanadının göçmenleri geri gönderme planı için yaptığı toplantının açığa çıkması, ülke genelinde kitlesel AfD karşıtı eylemlerin fitilini ateşlemişti. Seçimler öncesinde de Hristiyan Demokrat Parti CDU’nun faşist AfD ile koalisyon yapma sinyallerine karşı sokaklara çıkan binlerce insan, AfD’ye karşı koruma duvarının yıkılmasına tepki gösterdi. Ancak bu eylemlerde yükseltilen AfD karşıtlığı, faşizme tam olarak nasıl ve hangi taleplerle karşı durulacağı konusunda ağır kafa karışıklığını derinleştirdi. Demokrasilerini koruma adına sokağa çıkan insanlar, aslında burjuva demokrasi çerçevesinde göçmenlerin gönderilmesine karşı değildi. Birçok şehirde Filistin dayanışma eylemlerine mesafe koyduğunu açıkça dile getiren AfD karşıtı eylem komiteleri, AfD’nin asıl hedef aldığı Orta Doğu’dan gelen göçmenleri ve Filistin’deki soykırıma karşı duruşu antisemitik olarak yaftalayarak faşist parametrelerin dışına çıkamadı. Türkiye’deki Cumhuriyet eylemlerini hatırlatan demokrasi eylemleri, Almanya’nın kapitalist-emperyalist sistemdeki yeri ve Alman parası ve silahı ile dünyanın her yerinde yapılan katliamlar, talan ve sömürüyü sorgulamadan burjuva demokrasi savunusuyla faşizmin yükselişine karşı duramadı, duramaz.

4.) Ukrayna savaşı ile yükselen savaş çığırtkanlığı ve artan savaş yatırımlarıyla sosyal her alanda yapılan kesintilerden dolayı tepkili olan kitlelerin tepkisini AfD, göçmen karşıtlığına doğru örgütledi. Aslında faşizmin hedefinde olan önceki nesil göçmenler ve LGBTİ+’lar bile 2015 sonrası gelen Ortadoğulu göçmenlere karşı İslam karşıtlığı üzerinden AfD’ye destek verdiler. AfD, göçmen mahalleleri de dahil şehrin her köşesine astığı pankartlarında özellikle ekonomik zorluklardan duyulan kitlelerin hıncını, asıl müsebbibi kapitalist-emperyalist sistem yerine, günah nesnesi olarak hedef aldığı göçmenlere karşı örgütledi. Kadınların ve LGBTİ+’ların özgürlüğüne engel olarak tacizci göçmen erkekler stereotipi körüklendi. AfD, kitlelerin hoşnutsuzluğunu faşizme doğru örgütleyerek sahayı hazırladı. Ancak AfD’nin yükselişi, arkasındaki burjuva kesimlerin desteği olmadan mümkün olamazdı. Burjuva demokratik yönetimin kapitalist-emperyalist sistemin çoklu krizlerine artık çözüm getirememesi, burjuva hâkim sınıflar içinde son yıllarda olan çatışmayı, parçalanma derecesine getirdi. Özellikle Ukrayna savaşı sonrası yükselen enerji krizi, Almanya’nın yükselen Çin emperyalizmiyle yenilenebilir enerji sektöründe rekabet edememesi, Rusya’nın olası saldırısına karşı askeri yatırımlar; ekonomik, çevresel ve politik krizi derinleştirdi.

5.) Kapitalizm-emperyalizmin dünya çapında neden olduğu siyasi, ekonomik, askeri ve iklim krizleri ile kitlesel göçler, 1945’ten beri Avrupa’daki kapitalist-emperyalist toplumları bir arada tutan liberal tutkalı eritti ve Almanya da bu durumdan istisna değildir. Son yıllarda dünyanın her yerinde yükselen faşizm, Trump’ın tekrar iktidara gelişiyle Almanya’daki yansımalarını AfD’nin yükselişi ve liberal demokrat partilerin de daha da sağa kayan söylemlerinde gösterdi. Tüm bu çelişkiler karşısında, burjuva çevrelerin seçimini faşist partiden yana yapması ve Elon Musk-Alice Weidel ittifakı da AfD’ye daha fazla ivme kazandırdı. Hem Almanya’da hem de ABD’de Hitler selamının normal görülmesi ve Holokost’un küçümsenmesi, Amerikan-Alman faşistlerinin ittifakıyla faşizmin normalleştirilmesi ve seçimlerle de “demokratikleşmesini” getirdi.

6.) AfD’nin normalleştirilmesi ve iktidardaki SPD ve Yeşiller gibi burjuva demokratik normları kabul eden partilerin faşist parametrelerden çıkamaması, Hristiyan Demokrat Parti’nin AfD ile ortak hareket etmesi, daha farklı bir dünya isteyen gençleri faşizme karşı mücadeleye yöneltti. Toplumdaki sağa kayışa rağmen gençlerin bir kısmının arayış içinde olması -her ne kadar bu potansiyel Sol Parti’ye gitse de-, olumlu bir tepkinin yansımasıdır. Ancak burjuva demokratik çerçeve içinde devrimci bir çözüm sunamayacak olan Sol Parti’ye yöneliş bir kurtuluş getirmeyecektir. Mevcut partilerin hiçbiri sistemde köklü bir değişimi temsil etmemektedir. Bunun nedeni, hepsinin Alman emperyalizminin siyasi, ekonomik ve askeri çıkarlarını savunarak toplumun karşı karşıya olduğu çelişkilere çözüm üretememeleridir. Bu çelişkilerden çıkış yolu, ancak Almanya’nın kapitalist-emperyalist sistemdeki başat rolüne karşı, ilerici çevrelerin ve halk kitlelerinin devrim bilimi öncülüğünde bu sistemi kökten değiştirmek için gerçek bir devrimi için mücadelesiyle mümkündür.

24 Şubat 2025

 

 

 

 

 

 

 

 

Yeni Komünizm

Bizler, devrimin önderi Bob Avakian'ın mimarı olduğu Yeni Komünizm‘in takipçileriyiz. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini takip eden ve Yeni Komünizm temelinde dünyayı anlama ve değiştirme sorumluluğunu üstlenenleriz. Detaylı bilgi için bkz: Biz Kimiz?

Dünyada devamlı olarak yaşanan dehşetlerin ve son derece gereksiz acıların ortadan kaldırılması hem mümkün hem de son derece gereklidir. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini ve geliştirmiş olduğu Yeni Komünizm'i öğrenerek kazanma şansı olacak gerçek bir devrim hareketini birlikte inşa ediyoruz. Yeni Komünizm'in teorik çerçevesine ilk kez giriş yapacaklar başlangıç noktası için web sitemizde yer alan bu bölümdeki makaleleri inceleyebilir, Bob Avakian'ın Türkçeye çevrilmiş eserlerine buradan ulaşabilirler. Görüş, katkı ve desteklerinizi bekliyoruz.

#DevrimDahaAzıDeğil