Editörün Notu: Bob Avakian’ın aşağıdaki makalesi 23 Ağustos 2021 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır.
Bilimsel Anlayış ve Yaklaşımın Önemi
Yakın zamanda da belirttiğim gibi, bu ülkede birçok insanın COVID’e karşı aşılarını yaptırmayı reddetmesi gibi ciddi bir sorun yaşanıyor. Öte yandan bu aşıların ciddi hastalıklara ve COVID’den ölüme karşı güvenli ve etkili olduğu açıkça kanıtlanmış durumdadır. Eğer bu ülkedeki insanların büyük çoğunluğu aşılanmış olsaydı, bu durum COVID pandemisini kontrol altına almak için büyük bir adım olacaktı. Dünyanın her yerindeki insanların da aşı olması gereklidir, aşı oranlarının ve aşılara erişimin şu anda çok sınırlı olduğu dünyanın daha yoksul ve baskı altındaki ülkelerinde aşı yaptırmaya özel önem verilmelidir (örneğin, Afrika’da aşı kıtlığı nedeniyle insanların yalnızca yüzde 2’si aşılanmıştır). Yani bu ülkedeki pek çok insanın -aşıların yaygın olarak bulunduğu ve ücretsiz olduğu yerlerde- aşı olmayı reddetmesi pandeminin devam etmesini sağlamaktadır. Bu durum ülkede çok sayıda insanı, özellikle de Siyahileri, Latinoları ve Amerikan Yerlilerini öldürüyor ve daha da tehlikeli varyantlar üretme olasılığıyla virüsün mutasyona uğramaya devam etmesini sağlıyor. Önceden de vurguladığım gibi:
İnsanlar aşı olmayı, aşının güvenliği (veya etkililiği) gibi meşru nedenlerle reddetmiyorlar. Pek çok insan -özellikle de kaçık bilim karşıtı faşistler öte yandan COVID’den en ağır şekilde darbe alan pek çok başka insan da dahil- aşı olmayı deli saçması komplo teorileri, başka anti-bilimsel saçmalıklar ve şahlanmış bir bireyselcilik temelinde reddediyor. (1)
Bu “deli saçması komplo teorileri” ve “diğer bilim karşıtı saçmalık” içinde COVID’in aslında gerçek olmadığı, bunun bir “düzmece” olduğu, ya da aslında bunun gerçekten o kadar da ciddi bir şey olmadığı (soğuk algınlığı ya da gripten daha kötü bir şey olmadığı) ve aslında bunca insanın gerçekten COVID’ten ölmediği, VEYA gerçek ve tehlikeli olanın virüsün bu ülkenin (ve/veya başka bir ülkenin) hükümetlerindeki çeşitli güçler tarafından -ya da belirli insanları öldürmek amacıyla başka uğursuz (ve görünüşte gizli) güçler tarafından- kasıtlı olarak üretildiği şeklinde iddialar var. (Bu insanlar öne sürülen komplo teorilerine sarılıyorlar). Böylesi şeyler sürüp gidiyor. Bu komplo teorilerinin tümünün veya herhangi birinin doğru olması için, bu komploya çok sayıda insanın dahil olması gerekir. Sadece güçlü insanlar değil, aynı zamanda sadece bu ülkede değil, diğer birçok ülkede de çok sayıda bilim insanı ve hatta daha fazla sayıda doktor ve sağlık çalışanı dahil olmak üzere milyonlarca sıradan insanın hepsinin böylesi bir komployu desteklemek için işbirliği yapması gerekir. HAYIR! Lütfen biraz gerçekçi olun, bunların hepsi tamamen saçmalıktan ibarettir!
Ortada bilim insanlarının çalışmaları, ezici kanıtlara dayalı kavrayışları ve çok sayıda insanın deneyimi mevcut. COVID’den gerçekten ölen veya ciddi şekilde hastalananlar mevcut, insanların aile üyeleri, COVID’li insanları tedavi etmek için büyük kişisel fedakarlıklar yapan çok sayıda doktor ve sağlık çalışanı da dahil olmak üzere önemli sayıda kişi COVID’e yakalanmış durumda. Tüm bunlar, COVID’in fazlasıyla gerçek olduğunu, çoğu durumda oldukça ölümcül olabileceğini ve bunun uğursuz komploların karanlık güçleri tarafından yayılmadığını çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bilimin kanıtladığı şekilde: COVID virüsü, insanlar birbirine yakın olduklarında, sadece nefes aldıklarında, öksürdüklerinde (özellikle kapalı ortamlarda) esas olarak hava yoluyla ve özellikle insanlar maske takmadığında, bir veya daha fazla kişiye COVID bulaştığında veya birisi yalnızca virüsün “taşıyıcısı” olduğunda (kendileri semptomsuz olsalar bile birçok aşılanmış insanda olduğu gibi) yayılır.
Ayrıca bilimsel kanıtlar -ve yaygın deneyim- de çok açıktır: COVID ile mücadele için geliştirilen aşılar, bu virüsten ciddi hastalıkları ve ölümleri önlemede güvenli ve çok etkilidir. Ve eğer ABD’de ve dünya çapında insanların büyük çoğunluğu aşılanırsa, bu yıkıcı salgın kontrol altına alınabilir. Öyleyse aşı olun! Ayrıca tıp biliminin bunun gerekli olduğunu gösterdiği her yerde ve her zaman maske takın ve sosyal mesafeye dikkat edin.
Daha önce de vurguladığım gibi:
Bu aşıları yaptırmamak için iyi bir sebep yok ve bunu yapmayı reddetmek, reddedenleri yalnızca ciddi hastalık ve muhtemelen ölüm riskine sokmakla kalmaz, aynı zamanda başkalarını da aynı risklere maruz bırakır. (2)
Özellikle Donald Trump’ın faşist takipçileri, Fox “News” vb. tarafından yayılan (ama sadece onlar da değil) aşılarla ilgili çılgın komplo teorileriyle birlikte, aşılara karşı yaygın muhalefet biçimlerinden biri aşıların gerçekten COVID ile savaşmanın bir yolu olmadığı, ancak esasen hükümet ve büyük ilaç şirketlerinin insanları kontrol etmek ve -gerçek veya sahte olduğu fark etmeksizin- pandemiden büyük kazançlar elde etmek için aşılamaya dair bir komplo olduğu fikridir. Bu bir tür “popülist” düşüncedir ve toplumdaki sorunu temelde sadece kendilerinden üstün güçler -büyük hükümet ve büyük şirketler- tarafından ezilen ve zarar gören insanlara indirger. Farklı biçimlerde de olsa, hem sağdaki insanlar tarafından hem de “solcu” olarak adlandırılanlar (bazı “uyanık” ve “ilerici” insanlar) tarafından benimsenen bir nosyondur bu. Bu durum, hem COVID ve aşılarla ilgili olarak hem de temelde içinde yaşadığımız bu sistemin temel doğası, kapitalizm-emperyalizm sistemi ve bu sistemin gerçekte nasıl işlediği açısından temelde bilimsel olmayan bir anlayıştır.
Bu sistem altında şirketlerin (ve diğer büyük kapitalist işletmelerin ve finansal kurumların) ekonomiye hakim olduğu elbette doğrudur. Daha önce işaret ettiğim gibi:
Bu sistem, kapitalist şirketlerin, bankaların ve büyük miktarlardaki parayı kontrol eden diğer finans kurumlarının egemen olduğu ve bunların tümünün insanları, devasa rakamlarda çocuklar da dahil olmak üzere burada ve dünya çapında milyarlarca insanı sömürmesine dayalı bir sistemdir.
Fakat aynı zamanda oldukça önemli olarak:
Bu kapitalistler birbirleriyle kıyasıya bir rekabet içindedirler. Bu durum, insanları daha da acımasız bir şekilde sömürmek için dünyanın her yerine, özellikle de yoksul ülkelere nüfuz etmelerine neden olmaktadır ve birçok insanı düzenli (“formal”) ekonomi içinde hiçbir şekilde çalışamayacak durumda bırakmaktadır. (3)
Bu nedenlerle, genel anlamda bu kapitalist şirketler (büyük ilaç şirketleri dahil – “Big Pharma”), halkın sağlık ihtiyaçları da dahil olmak üzere her şeyi değiştirmeye çalışacaktır. Bazı hükümetler (ve diğer kurumlar) aşıların (COVID ile başa çıkmak için diğer önlemlerin) geliştirilmesinde ve dağıtımında işbirliğini teşvik etmek için bazı çabalar gösterseler de, daha fazla kâr elde etmek ve rakip kapitalistleri geride bırakmak için bunu bir araç haline getirmektedirler. Resmin bir diğer önemli yanı ise, kapitalistler arasındaki bu rekabetin de “ulusal” çizgide gerçekleşmesidir yani farklı kapitalist-emperyalist ülkeler arasındaki çekişme ile gerçekleşmesidir. Aynı zamanda, kapitalizm-emperyalizm sisteminin egemenliği ile birlikte dünya bir avuç kapitalist-emperyalist ülkeye ve Latin Amerika, Afrika, Orta Doğu ve Asya’da Üçüncü Dünya olarak bilinen çok sayıda ezilen yoksul ülkeye bölünmüştür.
İşte tüm bu nedenle, bazı hükümetlerin COVID ile mücadelede bunun etkilerini engelleme çabalarına rağmen, kapitalist rekabet, giderek daha fazla kâr ve dünyadaki en iyi pozisyon için mücadele etmeleri, birçok bilim insanının pandemi karşısında başarılı olmaya çalıştığı bir iklimde gerekli olan işbirliğine engel oluyor ve onu baltalıyor. Üçüncü Dünya’da aşılama oranının (ve aşılara erişimin) bu kadar düşük olmasının nedeni işte budur. Ancak bu durum resmin sadece bir parçasıdır. Aşılarla ilgili durumun özünü, bu ülkenin hükümetinin (veya hükümetteki bazı kesimlerin) ve aslında diğer ülkelerin de COVID pandemisine “üstün gelmenin” önemli bir yolu olarak insanları aşılatmak istemeleri gerçeğini yansıtmaz.
Sistemleri insanları sömürmek ve ezmek üzerine kurulu olduğu için, kapitalist ülkelerin hükümetlerinin insanları kontrol etmek istedikleri ve buna ihtiyaç duydukları doğrudur. Ancak her şeyden önce, aslında bu hükümetlerin bunu yapmak için aşı gibi bir şeye ihtiyaçları yok. İnsanların sosyal medya ve interneti kullanma biçimlerinin genellikle bu hükümetlere insanların yaşamları hakkında kapsamlı, hatta mahrem ayrıntılar sağlaması gibi, insanların herhangi bir zamanda nerede olduklarını ve hareketlerini takip etme yeteneği de dahil olmak üzere bunu yapmak için zaten birçok araçları var. Bununla birlikte, kapitalist hükümetlerin rolü halkı yalnızca kontrol etmek değil, daha temel olarak kapitalist yönetimin sağlam temellerini ve istikrarını bu sistemin (ABD, Almanya, Rusya, Japonya, Çin vb. gibi) özellikle “yurdu” ülkelerde -farklı kapitalist-emperyalist güçlerin başlıca ekonomik ve politik kurumlarının “demir attığı” yerlerde- az çok düzenli işleyişini sağlamaktır.
Bu nedenle, mevcut COVID krizi gibi ciddi bir pandemi ile karşı karşıya kalındığında aslında bu pandemiyi kontrol altına almak bu tür ülkelerdeki egemen kapitalistlerin ve onların hükümetlerinin nesnel olarak çıkarınadır, çünkü bu durum ülke ekonomisinin ve bir bütün olarak toplumun genel işleyişini büyük ölçüde bozmaktadır. Bunun gibi büyük aksaklıklar, bu sistemin toplumun düzenli işleyişini sürdürme ve insanların temel ihtiyaçlarını karşılama yeteneği hakkında halk içinde büyük sorular doğurabilir. Bu salgını “kontrol altına almak”, aynı zamanda, konumlarını güvence altına almak ve “uluslararası arenadaki” çabalarını güçlendirmek için egemen kapitalist-emperyalistlerin çıkarınadır.
Bu nedenlerle, normalde bu ülkedeki kapitalist egemen sınıfın tamamı -hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partilerdeki siyasi temsilcileri- bu salgının “üstesinden gelmek” için gerekli önlemleri alma arzusunda birleşmiş olurdu. Özellikle nüfusu aşılatmak ve gerekli görülen yerlerde maske zorunluluğu gibi şeyleri uygulamak için bunu yaparlardı.
Ancak şu an “normal bir zaman” değildir.
Bu Nadir Bir Zamandır — Yönetici Sınıf İçindeki Derin Ayrılıklar Krizi Nasıl Derinleştiriyor ve Bu Çılgınlıktan Çıkmanın Yolu Nedir?
Bu, bu ülkede egemen kapitalist sınıfın bir bölümünün ırk ve cinsiyet baskısına, ayrımcılığa ve adaletsizliğe karşı diğer mücadelelere başından beri kısmi tavizlere bile direnen, bu değişikliklerin artık çok ileri gittiğine, bu ülkeyi bir arada tutan ve dünyaya hakim olmasını sağlayan şeylerin yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğuna ikna olmuş Cumhuriyetçi Parti tarafından temsil edildiği bir dönemdir. Sonuç olarak,
Cumhuriyetçiler -açık ve saldırgan beyaz üstünlüğüne, erkek üstünlüğüne ve diğer baskıcı ilişkilere dayanan- faşist bir parti haline geldiler. Yalnızca kendilerinin yönetmeyi hak ettiğine inanan, iktidarı elinde tutmak için seçimleri manipüle etmeye, oyları bastırmaya çalışan, kazanamadığı seçimlerin sonucunu kabul etmeyi reddeden, “hukukun üstünlüğünü” yıkmaya ve bozmaya, insan haklarını çiğnemeye, yalnızca halk kitlelerine karşı değil, aynı zamanda egemen sınıftaki rakiplerine karşı da şiddet kullanmaya hazır, gizlenmemiş bir kapitalist diktatörlüğü benimsemeye kararlı bir parti.
Bu Cumhuriyetçiler, beyaz üstünlüğünün, erkek egemenliğinin ve diğer baskıcı ilişkilerin (aynı zamanda çevrenin kontrolsüz yağmalanmasının) sıkı bir şekilde desteklenmesi ve uygulanması gerektiğine yoğun, irrasyonel bir tutkuyla inanan önemli bir kitleyi harekete geçirdiler. Hak ettikleri (veya “tanrı tarafından takdir edilmiş”) konumlarına yönelik gördükleri tehdide ve ısrarlarına yanıt olarak, çılgınca bir Hıristiyan köktenciliği ile birlikte, her türlü kaçık komplo teorilerini kucaklayan, baskıya karşı mücadeleye daha fazla taviz vermenin “Amerika’yı büyük yapan” şeyi yok edeceğine dair ısrarlarıyla kısır bir deliliğe sürüklendiler. (4)
İşte bu nedenlerle Cumhuriyetçi Parti’deki ve daha geniş olarak toplumdaki faşistler, COVID aşılarına (ve maske takma gibi diğer önlemlere) ilişkin çılgın komplo teorilerini hevesle ve şiddetle destekleyip arkasında toplandılar ve şiddetle buna karşı çıktılar ve bu bilim karşıtı dezenformasyonu toplum genelinde olabildiğince yaydılar. Biden ve Demokrat Parti şu anda federal hükümete hakim olduğundan, faşistler Biden ve Demokratların etkili bir şekilde yönetme yeteneklerini sabote etmeye ve baltalamaya kararlılar. Faşistler için bu durum, COVID pandemisiyle uğraşmaktan ve ekonominin ve genel olarak toplumun bir tür göreli “istikrarını” ve “normal işleyişini” sağlamaktan çok daha önemlidir.
Bu ülkedeki halk kitleleri açısından çıkarlarımız -kapitalist-emperyalist egemen sınıfın ve onun tüm temsilcilerinin aksine- dünya çapında halihazırda 4 milyondan fazla ölümle birlikte, kapitalizm-emperyalizm sisteminin işleyişinin her yerde insanlara empoze edildiği, dünyaya zorla tahakküm kurma çabalarının çekilen ızdırapları yoğunlaştırdığı, mevcut pandemi tarafından insanların harap olduğu insanlığın büyük çoğunluğunda yatmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, aşılar (ve genel olarak COVID) hakkında bilimsel bilgiyi teşvik etmek ve mümkün olduğunca çok sayıda insanı aşı olmak için kazanmak kesinlikle bizim çıkarımızadır ve bu konu büyük önem taşımaktadır. COVID aşılarına karşı faşist engellemelere ve direnişe karşı gerçek bir kararlılıkla mücadele etmek, aşıların -ayrıca bilimin maske takmanın gerekli olduğunu gösterdiği durumlarda maskelerin- zorunlu olduğu konusunda ısrar etmek ve kapitalist-emperyalist güçler arasındaki rekabet de dahil olmak üzere tüm gerici siyasi hedeflere karşı çıkarak aşıların maliyet ve kâr hesapları dikkate alınmadan gerekli miktarlarda dünyanın her yerindeki insanlara fiilen sağlamak büyük önem taşımaktadır.
En temel anlamda, bu pandeminin, sistemin tamamen iflas etmiş ve miadı dolmuş (“son kullanma tarihi geçmiş”) doğası hakkında daha fazla ortaya çıkardığı şey -ve daha özel olarak, COVID pandemisiyle ilgili olarak ve sayısız başka şekilde keskin bir şekilde ifade edilen “yönetici güçler arasında derinleşen ve keskinleşen çatışmalar” ile şu anda var olan nadir durum- tüm bunlar “bu sistemin kitleler üzerindeki hakimiyetini kırmak için daha güçlü bir temel ve daha büyük açılımlar sağlamaktadır. (5)
İleriye gidecek yol -tek yol- bu çılgınlıktan bir devrimin doğmasıdır: Kapitalizm-emperyalizmin bu korkunç sistemini devirmek ve çok daha iyi bir şeyi var etmek için gerçek bir devrim… Bu devrime her zamankinden daha acil ihtiyaç duyulmaktadır. İnsanlığın, mevcut sistemin egemenliği altında maruz kaldığı gereksiz ızdırapların olmadığı bir dünyaya aç olan herkesin sürekli olarak bilimsel bir temelde yorulmadan çalışması gerekmektedir. Böylesi güçlü bir ülkede bile, bir devrimin mümkün olduğu bu nadir durumun yakalanması gerekiyor.
*****
Burada yazdıklarım için önemli bir “arka plan” olarak, V.I. Lenin’in -Rusya’da komünist teorinin gelişimine önemli katkılarda bulunan ilk başarılı sosyalist devrimin önderidir- çok kesin ve acil önemi bulunan şu vurgusu çok önemlidir:
“İnsanlar tüm ahlaki, dini, politik, sosyal ifadelerin, beyanların ve vaatlerin ardında şu veya bu sınıfın çıkarlarını keşfetmeyi öğrenene kadar siyasette her zaman aldanmanın ve kendini aldatmanın aptal kurbanları olmuşlardır ve öyle de olacaklardır. Reform ve iyileştirme taraftarları, ne kadar barbar ve çürümüş görünse bile aslında her eski kurumun çeşitli yönetici sınıf güçleri tarafından sürdürüldüğünü anlayana kadar her zaman eski düzenin savunucuları tarafından kandırılacaktır.”
Bu kesit, Yeni Komünizm, Insight Press, 2016 adlı kitabımda alıntılandığı üzere V.I. Lenin’den, “Marksizmin Üç Kaynağı ve Üç Bileşeni” (Mart 1913, Toplu Eserler, Cilt 19, s. 23-28) kitabından alınmıştır. P. 11. (Orijinaldeki vurgu.)
Bob Avakian’dan COVID Pandemisi Üzerine 3 Makale
Bob Avakian “yeni komünizm” olarak da bilinen ve insanlığın kurtuluşunun tamamen yeni bir çerçevesi olan komünizmin yeni sentezinin mimarıdır.
Belgeyi indirmek için: https://t.co/hmmAiYYTkc#Covid19 #BobAvakian #Bilim pic.twitter.com/ZaDzMuhMLG
— Yeni Komünizm (@yenikomunizm) August 29, 2021
Add comment