Editörün Notu: Çevirisini aktardığımız aşağıdaki yazı 10 Ağustos 2020 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır.
Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/660/this-presidential-election-en.html
Ülke Çapındaki Devrim Turuna Mensup Bir Yoldaşın Mektubu
Birkaç hafta önce bir okurdan gelen “Cumhuriyetçi Faşistlerin Kasım Seçimlerini “Kazanmak” İçin Çok Yönlü Hareketi” başlıklı mektup önemliydi.
O zamandan beri durum daha da yoğunlaştı. Trump, Kasım seçimini erteleme üzerine tweet attı ve eğer işler istediği gibi gitmezse sonuçları kabul etmeyebileceğini tekrar tekrar belirtti. Bu arada Trump yanlısı Cumhuriyetçi-faşistler, yaklaşan seçimleri baltalamak için her düzeyde ve her cephede girişimlerini arttırmış bulunuyor. Mektupta da belirtildiği üzere:
“…bir yandan rejim ve Cumhuriyetçi Parti, kendilerine karşı oy vermesi muhtemel kişilerin, özellikle de beyaz olmayanların oylarını bastırmak da dahil olmak üzere başkanlık seçimlerini “kazanmak” için müdahalelerde bulunuyor. Öte yandan, önceden “hileli” olduğunu iddia ederek seçimleri “gayri meşru” göstermeye çalışıyorlar. Bu sayede eğer kaybederlerse, sonuçlara karşı çıkıp veya seçimi reddederken iktidarı ellerinde tutmaya çalışabilirler.”
Bu duruma Siyahi ve Melez halkın oy vermesini zorlaştırmak için tasarlanmış eyalet yasaları, özellikle eski polis ve ordu mensupları olmak üzere 50.000 yasa dışı görevliyi çekişmeli eyaletlerde “şüpheli” kişileri izlesinler diye seçim gözlemcisi olarak işe alma girişimleri de dahildir. Beyaz olmayan kişilerin de erişebileceği seçim için kayıt olma ve oy verme yerlerinin azaltılması pandemi sürecinde uzun kuyruklara ve kalabalıklara yol açacaktır. “Posta yolu ile” oylamanın dolandırıcılığa yol açacağı iddiaları ve bu tür oylamayı baltalama ve sabote etme teşebbüsleri – koronavirüs nedeniyle bu yıl çok daha yaygın olacaktır.
Tüm bunlar, Bob Avakian’ın 1 Ağustos’ta yaptığı açıklamada eşi görülmemiş bir durumla ve eşi benzeri olmayan bir seçimle karşı karşıya olduğumuz gerçeğinin altını çizer. 3. bölümde Bob Avakian şöyle der:
“Bu rejimin seçimleri bastırma çabalarına karşı mücadele de dahil olmak üzere, bu baskının hedefi olanların Trump’ın her türlü baskıcı girişimine karşı kitlesel muhalefet ve kitlesel seferberlik içinde olması ve giderek çok daha güçlenecek bir direniş oluşturmaya devam etmek şu anda kritik önem taşıyor.
Bu faşist rejim tarafından neyin temsil edildiğini görmek gerekiyor, ayrıca Trump’ın sadece ona karşı oy kullanacak kişilerin oylarını bastırmaya çalışmakla kalmayıp aynı zamanda görevde kalmak için güçlü ve şiddetli bir baskı kullanmaya da hazırlandığını görmek gerekiyor. Bu rejimin HEMEN ŞİMDİ! (OUT NOW!) gitmesi gerektiği şeklindeki birleştirici talep etrafında şu an gerçekten büyük ve sürekli bir seferberlik kurmak kritik ve ivedi bir önem taşıyor! – Ve eğer durum gerektiriyorsa, seçimden sonra bile buna devam etmeye hazır olma yönelimi ile bunun yapılması gerekiyor.”
Bütün bu durum insanları alarma geçirmiştir. Ve bu durum, iktidar çevreleri ve medyadaki Demokratlar ve Trump karşıtı Cumhuriyetçiler arasında büyük bir endişeye neden olmuş durumda. Bu sadece bir Biden zaferi arzusundan değildir, aynı zamanda Amerikan demokrasisinin iktidarın barışçıl bir şekilde değişmesi şeklindeki temel “normlarının” altını oyma endişesinden de kaynaklanıyor, ki bu durum tüm sisteme “meşruluk” kazandıran bir unsurdur. Burada bu kaygıların iki örneğini vurgulamak istiyorum.
1) New York Times 8 Ağustos’ta Beyaz Saray’ın önde gelen dört muhabirinin önemli bir makalesini yayınladı. Başlığı şu şekildeydi: “Oylama 3 Kasım’da Bitecek, Hukuk Savaşı Muhtemelen Bitmeyecek”. Makale şöyle başlıyordu:
2000 yılında ülkeyi kutuplaştıran ve başkanlık için Yüksek Mahkeme’yi adeta lise öğrenci konseyi seçimindeymiş gibi görünmesini sağlayan hayatta bir kez yaşanacak fırtınalı Florida’nın yeniden sayılması savaşı, bu Kasım seçimlerinden sonra olabileceklere kıyaslanabilir.
Sadece tek bir Florida’yı değil, bir düzine Florida’yı bir hayal edin. Sadece bir dizi dava değil, geniş bir dava dizisini düşünün. Ve iki adayın gözden uzak durması ve savaşı vekillere bırakması yerine, Amerika Birleşik Devletleri’nin tepesinde oturan bir başkanın, müdahale etmek için ofisinin gücünü kullanmanın yollarını ararken Oval Ofis’ten Twitter saldırılarını bir düşünün.
Makale, oylama sürecinin kuralları üzerinden zaten başlamış olan devasa hukuki savaşı ve oyların nasıl sayılacağı ve sonucun nasıl tartışılacağı konusundaki mücadele için yapılan hazırlıkları anlatıyor. Makale ayrıca, şu anda bir Trump destekçisi tarafından kontrol edilen ve bilinçli olarak yetersiz şekilde finanse edilen ABD Posta Servisi de dahil olmak üzere (eksik oy pusulalarını zamanında teslim etmenin anahtarıdır), bu savaştaki bazı kilit cepheleri detaylandırıyor.
Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçi-faşistler bu mücadele için hukuki arenada vites yükseltirken, bu makaleyi okumak bana bu kavganın sadece yasal arenayla sınırlı kalması durumunda Trump tarafını destekleyen bir dizi faktör olduğunu gösterdi. Birincisi, Trump’ın yanında tamamen partizan bir Adalet Bakanlığı var. İkincisi, birkaç önemli eyalette Cumhuriyetçilerin kontrolündeki yasama meclisleri var. Üçüncüsü, kaotik bir durumda, Yüksek Mahkeme düzeni sağlamak için görevdeki kişiyi (Trump’ı) destekleyebilir. Ayrıca Trump, faşist olduğu için mahkeme kararlarını yine de göz ardı edebilir. Kendisine sadık, gerekirse çağrılabilecek bir federal paramiliter güç oluşturmuş durumda.
Tüm bunlar, Bob Avakian’ın 1 Ağustos’taki açıklamasının 3. bölümünün sonunda belirttiği noktanın önemini gösterir:
“Yaklaşan seçimler de dahil olmak üzere, bu sistemin “normlarına” ve “düzenli kanallarına” güvenmek ve bunlarla eylemleri sınırlamak ve özellikle de faşist bir rejim ve onun “normları” çiğnemeye, bunları yırtıp atmaya kararlı fanatik destekçilerine karşı mücadele ederken bütün bunlar derin ve ivedi olan sorunu çözemez.”
2) Bu yaz dönemin başlarında, 67 eski hükümet yetkilisi ve diğer üst düzey yönetici sınıf ajanı, akademik uzmanlar ve gazeteciler, “Geçiş Bütünlüğü Projesi” tarafından düzenlenen bir dizi “savaş oyunu” için bir araya geldiler. Katılımcılardan biri olan David Frum bunu Atlantic‘te şöyle anlatıyor:
Oturumlar, Seçim Günü ne olabileceğine dair senaryolarla başladı -Biden’ın fark atarak zaferi, az farkla bir Biden zaferi, Seçim Kurulunda bir Trump zaferi ve halk oylamasında kaybetme durumu- ve sonrasında neler olabileceğini düşünmek için savaş oyunları oynandı. Amaç tahminler yapmak değil, senaryoları test etmek ve sistemdeki potansiyel zayıf noktaları tespit etmekti. Böylesi yaklaşımlar ulusal güvenlik dünyasında yaygındır, ancak daha önce iç siyasete sık sık uygulanmamıştır.
Frum, bu oturumlar haricinde, Trump’ın seçim tarihini kolayca değiştiremeyeceğine veya seçimlerde sonuçlar istediği gibi çıkmazsa iktidara tutunamayacağına güvendiğini ifade ediyor. Ama dediği gibi,
Kötü haber ise, özellikle başsavcı ve eyalet başkentlerindeki yeterli siyasi müttefikin uyumu ile, yasal sınırlar içinde kararlı bir başkan tarafından yapılabilecek pek çok fesatlık var.
Ve nihayetinde Biden’in kazandığı senaryolarda bile, Trump’ın “siyasi sistemi tamamen zehirlemesi” durumu yer alıyor.
Frum devam ediyor:
Başkanın anketlerle ölçülen kişisel popülerliğinin olmamasına rağmen, Trump’ın tarafı önemli taktik avantajlar kullanıyor.
Bu avantajlar, başkanlığının verdiği kurumsal yetkileriyle, özellikle de Ulusal Muhafızları federalize etme ve eyalet oylama alanlarını askeri kontrolüne alma yetkisiyle başlıyor. Bunlar aynı zamanda ABD parti sisteminin asimetrisini ve özellikle de ateşli Trump taraftarlarını ve Trump yanlısı medyayı içeriyor. Bununla birlikte, en kalıcı ve güçlü avantajları, hukuki çerçevede düşünen Biden ekibinin, Trump ekibini bazı normlara ve sınırlara saygı duyacağına dair aşırı güveniyor olmasıdır. Bu beklentiler tecrübeler tarafından defalarca reddedilmiştir.
Frum, seçim günü ve sonrasındaki yoğun dönemde, üzerinde düşünmeye değer bir dizi özel durum ve değişkene giriyor. Washington Post’ta Max Boot’un yazdığı bir başka makaleye de bakmanızı tavsiye ederim. Boot, seçim gecesi net bir galip çıkmazsa, muhtemelen “sokaklarda iç savaşın eşiğine” gelineceğini ve sağcı milislerin serbest bırakılacağına dair senaryoları anlatıyor ve şöyle diyor: “Biden, kimsenin inandırıcı bir şekilde itiraz edemeyeceği bir oy farkıyla kazanmadıkça, demokrasimiz daha önce hiç olmadığı kadar tehlikede olabilir.”
Tüm bunları okurken en çok dikkatimi çeken şey, Bob Avakian’ın 1 Ağustos’taki açıklamasının 3. bölümünün başında belirttiği noktadır:
“Bu rejimi devirmek için sadece oy verilmesine güvenmek neredeyse kesin olarak çok kötü, hatta feci sonuçlara yol açacak bir durumdur.”
Ve vermemiz gereken mücadele açısından daha da keskin bir şekilde odaklanılması gereken şey şudur:
1) İktidar çevrelerindeki Trump karşıtı güçlerin açıkça alarm vermesi ve seçim sürecinin kurumlarını ve “normlarını” güçlendirmek için harekete geçmesi tehlikenin ne kadar aşırı olduğunun bir işaretidir;
2) Bu durum, tabandan gelen kitlelerin mücadelesi için açıklıklar sağlayabilir;
3) 3 Kasım’da Trump’ın ezici şekilde gerçekten mağlup olması büyük bir fark yaratacaktır;
4) Hangi senaryo olursa olsun, Trump’ın seçimlere müdahale girişimlerine karşı kitlesel direniş ve Trump rejiminin hemen gitmesi gerektiğine yönelik kitlesel seferberlik, bütün bir denklemi değiştirebilecek kritik unsurdur;
5) Bunlar, milyonlarca insan için tüm sistemin meşruiyetinin sorgulanabileceği türden krizlerdir, bu nedenle devrimcilerin, Trump’ı ve faşist saldırısını bu seçime mağlup etme mücadelesini şu perspektifinden yürütmeleri kritiktir: Bütün bu sistemden kurtulmaya yönelik gerçek bir devrim için gerekli güçleri oluşturmak.
Add comment