1- Dersim’in; Pülümür, Ovacık ve Hozat gibi çeşitli ilçelerinde dur durak bilmeyen orman yangınları yaşandı ve kimisi de yaşanmaya devam ediyor. Yaşanan bu yangınlar Türk hakim sınıflarının ve İslamcı/Türkçü faşist rejimin Dersim ve Kürdistan coğrafyasına, ekosistemine karşı açıkça izlediği gerici tutumu gözler önüne sermektedir.
2- Çok net bir şekilde belirtmek gerekir ki bu yangınlar politiktir. 1938 Katliamı sürecinden, 1994/1995 sürecine ve akabinde sözde ‘’çözüm sürecinin’’ çözülmesi ile beraber yaşanan katliamcı savaş ile devam eden bütün bir Türk üstünlenmecisi, ırkçı ve şoven sürecin de bir parçası durumundadır. Bu üç önemli tarihsel sürecin her biri aynı zamanda politik yangınların ve yerinden etmelerinde tarihlerini imlemektedir.
3- Türkiye’nin ulusal mit inşası temelinde kurulan Cumhuriyet’inin başlangıcından bugüne burjuvazinin farklı kanatları iktidar olmuştur. Ancak her birinin ortaklaştığı meselelerden bir tanesi Kürt ulusunun gadre uğratılması olmuştur. Lakin bu cumhuriyetin temeli Kürt ulusunun baskı altına alınması ve Ermeni Soykırımı üzerinden temellenmiştir. Nitekim bu ülkenin tarihi aynı zamanda ezilen ulusların ve dini azınlıkların daimi baskı altına alınmasının da tarihidir.
4- Türk hakim sınıflarına bağlı güçler sadece Dersim’de değil ancak Kürdistan’ın çeşitli bölgelerinde yangınlar çıkartmıştır ve günümüzde de çıkarmaktadır. Bu yangınların başlıca nedeni süregiden işgalci askeri operasyonlar iken bir diğer taraftan bu yangınlar düzenli olarak bölgedeki demografik yapıyı bozmak, çevre tahribatı yaratmak ve zorla yerinden etmenin de bir parçasıdır.
5- Oluş(turul)an bu yangınlar ilgili bakanlıkların web sitelerinde dahi yer almazken riyakar faşistler utanmadan yangın uçaklı fotoşoplar düzenleyip yangına müdahale ettikleri süsünü vermektedirler. Bir yandan bu yangınlar geri dönülemez ekolojik hasarlar bırakırken aynı zamanda bölgedeki endemik (bölgeye özgü) pek çok türün yaşam alanını yok etmekte bölgedeki ekosistemin hassas dengesini alt etmekte ve binlerce hayvanın ölümüyle sonuçlanmaktadır.
6- 1938, 1995 ve 2021 yılları arasında rejimsel ve tarihsel pek çok farklılık bulunsa ve uluslararası arenaya bağlı olarak Türk hakim sınıflarının siyasi yönelimleri de şekil alsa da bütün bu süreçte değişmeyen gerçek Kürt ulusu üzerindeki ulusal baskıdır. Bu ulusal baskı en temelde bugün Dersim’in ve Şemdinli’nin yakılan ormanlarının, yok edilen ekolojik hayatının ve katledilen hayvanlarının bariz nedenidir. Bir diğer hakikat ise bu ulusal baskının çözümünün bu sistemin sınırları içerisinde çözüme kavuşturulamayacak olmasıdır. Ne ‘’toplumsal sözleşme’’ ne de idealize edilmiş demokrasiler ile ulusal baskı çözümlenemeyecektir. Bu şu ya da bu kişi böyle düşündüğü için değil son tahlilde bütün bu sorunların ortaya çıkartan, yaratan, sürdüren ve büyüten dinamiklerin yani kapitalist üretim dinamiklerinden ötürü böyledir.
7- Bugün Dersim ve Kürdistan’ın farklı bölgelerinde yaşanan yangınlar özgülünde Kürt ulusuna karşı geliştirilen saldırıların ve şovenist dalganın mutlak suretle karşısında olmak, doğaya, insanlığa ve türlere karşı suç işleyen ceberut iktidar pratiklerine karşı cephe almak bir o kadar kritikken bu dayanışmanın temeli de ‘’birlik-mücadele-birlik’’ olmak durumundadır. Birlik-mücadele-birlik içerisinde kitlelerin bu sisteme duydukları öfkeye devrimci komünist bir zemin ve yönelim hazırlayacak bir önderlik ile gerçek bir anlam verilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Add comment