Trump/MAGA Faşist Rejiminin Gümrük Vergileri Üzerine 4 Nokta

Editörün notu: Trump rejiminin yeni gümrük vergisi politikası Türkiye’de dahil olmak üzere dünyanın bütün ülkelerinde başta finans piyasası olmak üzere pek çok alanda hızlı etkiler göstermiştir. Bu gümrük vergilerinin gerçek niteliğinin ne olduğu bunun nasıl bir bilinçli politikanın parçası olduğunu anlamak için revcom.us sitesinde yayınlanan bu yazının çevirisini okurlarımıza sunuyoruz. Yazının orijinali için tıklayınız.


Geçtiğimiz hafta Trump, ekonomi politikasında büyük bir değişikliği ifade edecek şekilde ABD’nin ithal ettiği bütün ürünlere %10 olarak uygulanacak yeni bir kapsayıcı gümrük vergisini yürürlüğe koydu. Otomotiv, yarı iletkenler ve farmasötikler gibi belirli ürünlerde ise daha da yüksek, %25 gibi bir gümrük vergisini yürürlüğe koydu. Bu hamle küresel ekonomide hemen bir şoka sebep oldu ve dünyanın her yerinde borsalar hızlı bir düşüşe geçti.

Tarife ya da gümrük vergisi, diğer ülkelerden ABD’ye giriş yapan ürünlere konan bir vergidir. Bu, genel olarak fiyatların artmasına sebep olacak bir kapitalist rekabet aracıdır. Yaptığı bildiride Trump açıkça Çin, Vietnam, Japonya ve Avrupa Birliği gibi önde gelen ticaret ortaklarına daha yüksek ithalat vergileri koyma hedefini belirtmiştir. Bu ABD politikasında büyük bir değişikliktir. Bunun burada ve dünyanın başka yerlerinde etkilerinin ne olacağı hala belirsizdir. Neler olduğunu, şimdilik neler söyleyebileceğimizi ve insanlığın çıkarlarının ne olduğunu anlamak için dört önemli nokta aşağıdadır.

1) Bu gümrük vergileri, Bob Avakian’ın geçtiğimiz hafta belirttiği Trumpçı-faşist “uluslararası sahaya, daha güçsüz halk ve ülkelerin bağımsızlık ya da var olma hakkı için endişe ya da uluslararası hukuka uyumluluk adına sakınıyormuş gibi görünmeye çalışmak dahi olmaksızın ham yıkıcı güç hakim olmalıdır” prensibinin bir ifadesidir. (@BobAvakianOfficial sosyal medya mesajı REVOLUTION 114: Trump/MAGA faşizmini yenmek: Gelecek seçimlere bakmak ya da şimdi milyonları bu birleştirici talep etrafında toplamak için çalışmak: Trump faşist rejimi defedilmelidir!)

Bu gümrük vergileri anlamsız ya da salakça hatalar değildir, bütün dünyayı ekonomik, politik ve askeri olarak ABD’nin lehine radikalce yeniden organize etmeyi amaçlayan bir bakış açısı ve stratejinin bir parçasıdır.

Bütün bu strateji son derece patlayıcıdır. Bazı yorumcular bundan “savaş açmak gibi” bir hareket olarak bahsetmektedir.

2) Trump, diğer ülkelerin ABD’yi “kullandıkları” yalanını söylemektedir. ABD, onlarca yıldır Çin, Vietnam, Kamboçya, Bangladeş gibi ülkeleri kullanarak dünyadaki bir numaralı baskıcı ve sömürücü olmuştur. 150 milyon çocuk da dahil olmak üzere milyonlarca insan, Apple, Nike, Walmart, H&M gibi ABD şirketleri için ucuz ürünler üretirken hayatlarını ter gibi akıtmaktadır. Bu durum ABD’de fiyatları düşük tutarken aynı zamanda ABD’deki milyarderlerin ceplerini süper kârla doldurmaktadır.

Bu gümrük vergilerine karşı çıkarken pek çok insan bunun Amerikan halkına ne kadar zararlı olacağına odaklanmaktadır. Evet, bu vergiler şimdiden bu ülkede zar zor geçinen pek çok insana gerçek zararlar verecektir. Ancak çok daha büyük zarar Amerika’nın son 70 yıldır yağmaladığı ve sömürdüğü, vampirler gibi kaynaklarını ve insanlarını emdiği Vietnam, Bangladeş, Nijerya, Guatemala ve daha nicelerine verilecektir. Bu gümrük vergileri o parazitik ilişkiyi yoğunlaştırmak için bir araçtır.

3) Bu değişikliğin bu ülkede halka yaşatacağı zorluklar kendi başlarına rejimin çöküşüne sebep olmayacaktır. Bu vergilerin bu ülkedeki halklar üzerinde sahip olacağı ekonomik etki insanları sokağa döken şeyin parçası olabilir ve belki Trump seçmenlerinin dış çeperindeki bazı kişileri vazgeçirebilir ancak kendi başlarına Trump’ın toplumsal tabanını faşizmden koparmayacaktır. Önce Amerika Gelir Şovenizmi, göçmen karşıtı histeri, beyaz üstünlenmeciliği, kadınların ve LGBT bireylerin günah nesnesi ilan edilmesi hatta ve hatta ekonomik zorluklar tarafından güçlendirilebilir bile.

Revolution 114 sosyal medya mesajında milyonlarca faşist hakkında Bob Avakian şunları söylemiştir:

“…onları hareketlendiren şey sadece ekonomik pozisyonları değil, aynı zamanda toplumsal pozisyonlarıdır da. MAGA faşistleri için ekonomik durumlarının dahi ötesinde güçlü ve sapkın bir motive edici faktör de beyaz ve erkek üstünlenmeciliği, LGBT bireyler ve göçmenlere karşı nefret (Trump’ın iğrenç, ırkçı terimleriyle özellikle de “bok çukuru ülkelerden” göçmenler) konusundaki inatçılıklarıdır. Bu faşistler “Amerika’yı Yeniden Yüce Kıl” [Make America Great Again] derken bunlardan bahsetmektedir. Bütün bunlar da ulu orta yalanlar, bilim karşıtı delilik ve kafayı sıyırmış komplo teorileri ile savunmasız grupların nefret ve zulüm hedefleri haline getirilmesi, göçmenlerin “tehlikeli suçlular”, trans bireylerin sapık istismarcılar olarak lanse edilmesi ile birlikte gelmekte ve bunlardan güç almaktadır.”

Gittikçe daha acil olarak bu faşist rejimin doğasını ifşa edecek ve kitlesel protesto yoluyla beraber harekete geçerek Trump Faşist Rejimi Gitmeli talebini en yüksekten duyuracak bir güce ihtiyaç vardır. Bu güç toplumun her köşesinde hareket ederek Trump’ın kendi faşist hakimiyetini yönetmesini ve yürürlüğe koymasını engelleyecek bir siyasi kriz yaratmalıdır. Bu gümrük vergilerinin sebep olabileceği yoğunlaşmış kıvılcım ve radikal hareket ile birleştiğinde bu faşizmi yenmek için çok geç olmadan hareket edersek gerçek bir kazanma şansı olacaktır.

4) Gücü elinde tutan emperyalistler “serbest ticaret” ya da aşırı vergi politikasından hangisini uygularsa uygulasın, bunların ikisi de acımasız bir uluslararası sömürü sisteminin, her geçen gün milyarlarca insanın ruhlarını ve hayatlarını ezip tüketen bir sistemin türleridir. Bob Avakian sömürü üzerine olan serisinde [SÖMÜRÜ: NEDİR, NASIL SON VERİLİR ve BÜTÜN SÖMÜRÜ VE BASKIYA SON VERMEK], kapitalist-emperyalist sistemin neden bunu yapmak zorunda olduğunu ve nasıl sosyalist sistemin sömürü ve insanlar arasındaki bütün antagonistik ayrımların ötesine geçme sürecini başlatabileceğini gözler önüne sermektedir.

Yeniden Bob Avakian’ın sözleriyle bu tarz radikal şoklar:

insanların “şeylerin her zaman olduğu şeklinin” olabilecekleri tek şekil olduğu yönündeki inançlarını sarsabilir. İnsanları şeylerin nasıl olduğunu ve öyle kalmalarının bir zorunluluk olup olmadığını sorgulamaya daha açık hale getirebilir ve hatta gerçek bir biçimde sorgulamayı zorunlu kılabilir. Bütün bunlar devrimci güçler halkın içinde olanlar ve bunların neden olduğu üzerine daha derin gerçeklere ışık tutarak böyle yaşamaya bir alternatifin olduğunu açığa çıkarırlarsa daha olası hale gelecektir.




6 Ocak Duruşmaları – Ve Bu Sistemin Şiddeti

Editör Notu: Bob Avakian’ın aşağıdaki yazısı 8 Temmuz 2022 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Çevirisini takipçilerimizin dikkatine sunarız.

Kaynak için bkz: January 6 Hearings— And the Violence of This System | revcom.us


2020 seçimlerinin ardından Trump’ın darbe girişimine ilişkin 6 Ocak’taki duruşmalar ve Trump’ın ve destek olan komplocularının bu darbe girişiminden yasal olarak da dahil olmak üzere tamamen sorumlu tutulmaları önemlidir.

Ancak aynı zamanda, Trump’a karşı çıkan ve darbe teşebbüsünü ifşa eden ve bunu kınayan Demokratların (ve diğerlerinin) “demokrasi” ve “hukukun üstünlüğü” iddialarını sadece kabul etmemeleri ve insanların en nihayetinde bu “demokrasinin” aslında neye dayandığını anlayabilmeleri çok önemlidir. Diğer yazılarımda (ve konuşmalarımda) bu konuyu daha derinlikli bir şekilde ele almıştım.* Burada -bu duruşmalar sırasında defalarca yapılan- “bizim” (bu kapitalizm-emperyalizm sistemini yönetenlerin) darbelerle değil de hukukun üstünlüğüyle yönettiğimiz iddiasına yanıt olarak kritik öneme sahip noktaları vurgulamak istiyorum.

1. Bu sistemin “hukuk ve düzenini” korumak için bu ülkede uygulanan korkunç şiddetle birlikte -siyahilerin polis tarafından sürekli olarak acımasızca öldürülmesi gibi- gerçek şu ki, bu ülkenin yönetici sınıfı, ordunun yanı sıra CIA (ve diğer “istihbarat servisleri”) aracılığıyla tüm dünyada sürekli olarak darbeler, işgaller ve diğer şiddet eylemleri gerçekleştirmiştir. Ve bunlar olmadan (şimdiye kadar) bu ülkede “iktidarın barışçıl şekilde devredilmesi” imkansız olurdu.

Aşağıdakiler, ABD’nin son 70 yılda halk liderlerini ve hükümetleri devirmek için darbeler ve benzeri eylemler gerçekleştirdiği ülkelerden sadece birkaçıdır: İran; Guatemala; Kongo; Endonezya; Şili; Honduras. Buna daha geniş bakmak gerekirse:

“ABD’nin II. Dünya Savaşı’ndan beri sürdürdüğü insanlığa karşı suçları da dahil olmak üzere ABD, Vietnam’da milyonlarca sivili katletmiş, bundan önce bunu Kore’de yapmış, Endonezya’da, İran’da ve dünyanın başka yerlerinde darbeler örgütlemiş, 1846’dan bugüne kadar Güney ve Orta Amerika ülkelerine; askeri müdahaleler, CIA darbeleri ve akla gelebilecek her türlü yolla yüzbinlerce insanın hayatına mal olan ve bu ülkelerin halklarını bitmek bilmez bir sefalete sürükleyen yüzlerce müdahalede bulunmuştur.” **

Bu kana susamış eylemlerin çoğu ve içerdikleri korkunç katliam ve vahşetler, Demokratların yönetimi altında gerçekleştirilmiştir:

Korkunç savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar, Cumhuriyetçiler kadar Demokratlar tarafından da defalarca işlenmiştir ve bunun temel nedeni, bu partilerin her ikisinin de bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin egemen sınıfının araçları olmasıdır.

2. Bu yönetici sınıfın şimdiye kadar gerçekleştirdiği “iktidarın barışçıl devri”, basitçe, bu yönetici sınıfın bir kesiminden diğerine iktidarın devredilmesi anlamına gelir. Çokça ilan edilen “halkın özgür ve adil seçimler yoluyla liderlerini seçerek kendi kendini yönetme hakkı”, yalnızca sürekli ve korkunç şiddetle tüm dünyada ve bu ülkenin kendi içinde bu sistemin egemenliğini dayatan egemen sınıfların mücadele eden bu farklı kesimleri için geçerlidir.

3. 6 Ocak’taki bu duruşmalarda ve diğer birçok şekilde gösterildiği gibi -faşist çoğunluğun Yüksek Mahkeme’de Roe v. Wade davasını bozma kararı da buna dahildir- bu yönetici sınıf (ve genel olarak toplum) o kadar keskin ve derin bir şekilde bölünmüştür ki, egemen sınıflar, 1860’lardaki İç Savaşın sona ermesinden bu yana kuşaklar boyunca ülkeyi bu sistemin egemenliği altında bir arada tuttukları “birleşik bir güç” şeklinde yönetmeye devam edememektedir. Bu bölünmeler ve sürekli olarak yol açtıkları çatışmalar, bu sistemin halk kitleleri üzerindeki etkisinin potansiyel olarak zayıflamasını temsil etmektedir: Bu durum, milyonlarca ve milyonlarca halk kitlesinin sarsılarak uyanması, bu sistemin gerçek doğasını ve her zaman egemenliğini sürdürdüğü şiddet araçlarını tanıması için ve sadece sistemin devam eden ve artan vahşetlerine direnmek açısından değil, fakat aynı zamanda bu sistemi devirmek ve onu, burada ve dünyanın her yerinde vahşi sömürü ve öldürücü baskı olmayacak şekilde, bunun yerine insanlar arasındaki ilişkileri özgürleştirmeye dayanacak kökten farklı bir sistemle değiştirmek için ayağa kalkmaları açısından “nadir bir fırsat” sağlamaktadır.***


Dipnotlar:

*Emperyalist Asalaklık ve “Demokrasi”: Neden Pek Çok Liberal ve İlerici “Kendi” Emperyalistlerinin Utanmaz Destekçileri? | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

**Utanmaz Amerikan Şovenizmi: ABD Emperyalizmini “Otoriteryanizm Karşıtlığı” Maskesiyle Desteklemek | Yeni Komünizm # (yenikomunizm.com)

***Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey: Derin Kriz, Derinleşen Bölünmeler, Yaklaşan İç Savaş Olasılığı – Ve Acilen İhtiyaç Duyulan Devrim | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

Bob Avakian, bu çalışmasında bunun gibi güçlü bir ülkede bile devrimin (daha fazla) mümkün hale geldiği nadir bir zamanın neden olduğunu ve bu “nadir zamanda” bu devrim için nasıl çalışılacağını derinlemesine analiz ediyor. Bu çalışmanın temel bir özeti, “Gerçek Bir Devrimin Örgütlenmesinde 7 Önemli Nokta” içinde yer almaktadır. Bknz: Gerçek Bir Devrimin Örgütlenmesinde 7 Önemli Nokta | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

Ayrıca Bob Avakian tarafından kaleme alınan, kökten farklı ve özgürleştirici bir toplum için kapsamlı bir vizyon ve somut bir plan var. Bknz: Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa (Tasarı Önerisi) | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)




“Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey” İle İlgili Bazı Önemli Noktalar

Devrimin önderi ve yeni komünizmin mimarı Bob Avakian’ın aşağıdaki makalesi 17 Ocak 2022 tarihinde yayınlanmıştır. Kaynak için bkz: Some Key Points Regarding “Something Terrible, Or Something Truly Emancipating” TRUTHS WE NEED TO GET FREE | revcom.us


Artan sayıda insanın revcom.us’ta öne çıkan büyük çalışmam “Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey: Derin Kriz, Derinleşen Bölünmeler, Yaklaşan İç Savaş Olasılığı – Ve Acilen İhtiyaç Duyulan Devrim: Bu Devrim İçin Gerekli Bir Temel, Temel Bir Yol Haritası” içinde yer alan unsurları derinlemesine incelemesi, aktif olarak yayması ve cesurca hareket etmesi son derece önemlidir. İşte bu çalışmadaki kilit noktaları yoğunlaştıran önemli bilimsel anlayıştan bazıları.

Bu Sistem “Demokrasi” Değildir — Kapitalizm-Emperyalizmdir. Bütün Bu Sistemden Kurtulmalıyız.

Bu günlerde, Donald Trump destekçilerinin ve faşizmin genel güçlerinin saldırıları karşısında “ana akım” medya yorumcuları ve politikacıları tarafından “demokrasimizi kurtarmak” konusunda giderek artan acil kaygılar gündemde. Buna geri döneceğim. Fakat öncelikle burada tüm bu durumla oldukça ilişkili bir şey var.

Hukukta, şu formülasyonda içerilen temel bir ilke vardır: “Zehirli ağacın meyvesi”. (Bir kimse aleyhine hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerin, o kişi aleyhine açılan davalarda kullanılmaması gerektiği ifade edilmektedir) Ve bu anlayışı genişleterek:

Bu ülkede çokça ilan edilen “demokrasi”, kapitalizm-emperyalizmin “bu zehirli sisteminin meyvesidir”. Bu “demokrasi”, temelde burada ve dünyanın her yerinde insanların gaddarca sömürülmesine dayanan bu sistemin ekonomik sistemine, üretim biçimine göre şekillenmekte ve ona hizmet etmektedir; canice ve öldürücü baskıyla bağlantılıdır; sürekli olarak ve sıklıkla kitlesel şiddetle birlikte uygulanır.

Gerçekte bu “demokrasi”, bu sistemin kapitalist-emperyalist egemen sınıfın diktatörlüğün -yani siyasi gücün egemenliğinin ve “meşru” silahlı kuvvet ve şiddet tekeli olan diktatörlüğün- bir parçasıdır ve ona hizmet eder. Sürekli olarak bu “demokrasinin” kalbi olarak ilan edilen şey -yani “halkın liderlerini seçimler yoluyla seçme hakkı”- gerçekte bu diktatörlüğün uygulanmasında ve bu ülkenin kapitalist-emperyalistlerinin çıkarlarını takip etmede, kelimenin tam anlamıyla dünya çapında milyarlarca insanı sömürmelerinde ve ezmelerinde, Çin ve Rusya gibi diğer kapitalist-emperyalist ülkelerin yönetici sınıflarıyla rekabetlerinde bu yönetici sınıfın hangi kesiminin ana rolü oynayacağını seçme “hakkıdır”.

Bunların hiçbiri bu ülkede ve bir bütün olarak dünyadaki halk kitlelerinin çıkarına değildir.

Doğrudur: Şimdilerde, bu egemen sınıfın Cumhuriyetçi Parti tarafından temsil edilen bir kesiminin “demokrasiyi” bir kenara bırakıp faşizmi kurmayı amaçladığı bir durum var. Bu sistemin “normal prosedürlerine” (örneğin, egemen sınıfın bir kesiminden diğerine seçimler yoluyla “iktidarın barışçıl bir şekilde aktarılması” gibi uygulamalara) kaba bir şekilde meydan okuyan kılık değiştirmemiş bir kapitalist diktatörlükle, “hukukun üstünlüğü” ile alay etmekle, temel haklar olması gerekenleri açıkça çiğnemek ve beyaz üstünlüğünü, erkek üstünlüğünü ve diğer baskıcı ilişkileri agresif bir şekilde teşvik etmek ve uygulamak için çalışmakla kendini göstermektedir.

Bu faşizm tamamen yenilmelidir. Ancak bu, dünya çapındaki mevcut sömürü ve baskı sisteminin “demokratik” biçimini -yani bu faşizmi besleyen ve “normal demokratik işleyişi” aracılığıyla kendi egemenliğini uygulamak için sistematik vahşet ve şiddet içeren bir sistemi- korumaya çalışarak yapılmamalıdır. Bunun yerine, bu sistem gerçek bir devrim yoluyla devrilmeli ve yerine kökten farklı, özgürleştirici bir sistem getirilmelidir.

Ve “Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey” içinde derinlemesine analiz ettiğim gibi, tam da bu durum faşist kesimin açıkça bu sistemin “demokratik normlarını” terk ederek saldırdığı egemen sınıf içindeki derin bölünmelerle kendini gösteriyor ve toplum parçalanıyor; bu durum böylesi güçlü bir ülkede bile devrimin mümkün (veya daha fazla) mümkün olduğu ender zamanlardan biridir. Bu durum, sonucun tam anlamıyla korkunç veya gerçekten özgürleştirici bir şey olabileceği bir durumdur. Bu ender durum, her şeyi korkunç bir sonuca doğru sürükleyen güçlerle inisiyatifi terk ederek boşa gitmemeli, boşa harcanmamalı, mümkün olan ve acilen ihtiyaç duyulan özgürleştirici devrimi gerçekleştirmek için aktif olarak çalışmak için kavranmalıdır.

Ve tüm bunlarla bağlantılı olarak, radikal olarak farklı, özgürleştirici bir sistem için kapsamlı bir vizyon ve somut bir plan benim yazdığım Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa‘da yer alan ve büyük önem taşıyan aşağıda aktarılanlar derin bir hakikati ifade etmektedir:

Başka hiçbir yerde, herhangi bir hükümetin herhangi bir fiili veya önerilen kuruluş veya kılavuz belgesinde, bu Anayasa’da somutlaşan yalnızca koruma değil, muhalefet ve entelektüel ve kültürel mayalanma hükmü gibi bir şey olmadığı bir gerçektir. Bunun, sağlam çekirdeği olarak ekonominin sosyalist dönüşümünde bir temele sahip olarak, her türlü sömürüyü ve buna karşılık gelen toplumsal ilişkileri ve siyasi kurumların dönüşümünü sağlamak, tüm baskıları ve teşvikleri ortadan kaldırmak amacıyla eğitim sisteminde ve bir bütün olarak toplumda “insanların, eleştirel düşünce ve bilimsel merak ruhuyla, gerçeğin gittiği her yerde peşinden gitmesini sağlayacak bir yaklaşımın ve bu şekilde dünyayı sürekli olarak öğrenmesi ve insanlığın temel çıkarlarına uygun olarak onu değiştirmeye daha iyi katkıda bulunabilmesi” amaçlanacaktır. Bütün bunlar, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için birlikte çalışmak ve mücadele etmek için yetkilendirilmiş ve ilham almış muazzam bir üretken ve toplumsal insan gücünü -toplumu temelden dönüştürmek ve dünya çapında devrimci mücadeleyi desteklemek ve ona yardım etmek için- her türlü sömürü ve baskıdan arınmış, komünist bir dünya nihai hedefi doğrultusunda zincirlerinden kurtaracak ve serbest bırakacaktır; aynı zamanda kapitalizm-emperyalizm sisteminde imkansız olan gerçekten varoluşsal çevresel ve ekolojik kriz anlamlı ve kapsamlı bir şekilde ele alınacaktır.

Faşistler “Radikal” Değildir, Gericidirler.

Bu ülkedeki (CNN gibi) “ana akım” medya, sürekli olarak Donald Trump’ın takipçilerinden ve faşizmi kurmaya çalışan diğerlerinden “radikaller” olarak bahsediyor. Ancak bunlar hiç de radikal değildirler. “Radikal”, “kök” ile ilgilidir -şeylerin köküne inmeyi içerir- şu durumda bu ülkedeki sistemin köküne inmek, 150 milyondan fazla çocuk da dahil olmak üzere dünya çapında milyarlarca insanın acımasız sömürüsüne dayanan kapitalist üretim tarzına dayanan kapitalizm-emperyalizm sisteminin köküne inmek demektir.

Bu faşistler, bu sömürü ve baskı sisteminin fanatik destekçileridir. Radikal değildirler, gericidirler: Bu ülkenin tarihinde, Siyahiler ve diğer etnisitelerden halklar da dahil olmak üzere KADINLARA; LGBT bireylere; ve özellikle Avrupa dışındaki ülkelerden gelen -aşağı insanlar, dışlanmışlar, “yabancılar” olarak görülen- göçmenlerin kendilerine tam anlamıyla insandan daha az insan muamelesi yapan yasalara ve geleneklere tabi tutulanların belirli bir dereceye kadar “kapsanmasına” izin veren değişikliklere karşı vahşice bir delilik ile tepki veriyorlar. Bu faşistlerin çılgınca öfkesi, farklı dinlere mensup insanlar ve artan sayılarda ateist, agnostik ve geleneksel dinlerin takipçisi olmayan diğer insanlar da dahil olmak üzere beyaz Hıristiyan köktendinci olmayan diğer kesimlere de yöneliyor.

Bu faşistlerin amaçladığı şeyin, bugünün “demokratik” kapitalist toplumunun “ana akımına” fanatik bir muhalefet içinde, köklü bir değişim olduğu doğrudur. Bu faşistlerden bazıları “devrim” kelimesini bile etrafa yayabilir, ancak gerçekte yapılan şey devrim değil bir “restorasyondur” -1960’lardan önce var olan açıkça baskıcı ırk ve cinsiyet ilişki biçimlerini restore etmek, hatta 1861-1865 İç Savaşı’ndan önceki duruma bakarak kelimenin tam anlamıyla köleliği restore etmek istiyorlar (Bu yüzden bu faşistlerin çoğu Konfederasyon bayrağını yani güneyli köle sahiplerinin ve beyaz üstünlükçülerin bayrağını sallayarak dolaşıyorlar). Bu faşistler, günümüz dünyasında gerçek bir devrime -bu kapitalizm-emperyalizm sistemini devirmek ve her türlü köleliğe ve baskıya son vermek için bir devrimdir- fanatik bir şekilde karşı çıkıyorlar. Kesin olarak karşı-devrimin yanındadırlar.

Bugün gerçek devrimciler, en doğru ve en iyi anlamda gerçek radikaller bizler, yani devrimci komünistlerdir. Dünyanın neden bu kadar berbat olduğunu anlamaya yönelik bilimsel yaklaşımımız, bu dünya çapındaki sömürü ve baskı sisteminin ve insanlık kitlelerinin içinde bulunduğu korkunç koşulların, ayrıca insanlığın varoluşuna yönelik tehdidin temel nedeni olarak kapitalizm-emperyalizmi saptamış bulunuyoruz. Bu temelde, Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa‘da ortaya konan bir bütün olarak insanlığın kurtuluşu yolunda, tüm bu sistemi devirip kökünden sökmeye ve kökten farklı bir sistemle değiştirmeye kararlıyız.

Üretim Biçimi – Düşünme Biçimi: Tam Bir Devrime İhtiyacımız Var

İnsanların düşünme biçimi -insanların “düşünme tarzı”- herhangi bir toplumda, temel olarak o toplumun ve işleyişinin temeli olan üretim tarzı (ekonomik sistem) tarafından şekillendirilir. İnsanların düşüncesini dönüştürmek için gerekli mücadeleyi vermek çok önemlidir, Devrim İçin İktidara Karşı Savaş ve Halkı Dönüştür bu süreçte çok önemlidir.

Bu süreçte, halk kitlelerinin düşüncesi derinden de olsa değişebilir. Ancak bu sistem iktidarda ve yürürlükte kaldığı sürece, bu sistemin güçlü çekişi insanların düşünme biçimlerini bu düzende yaşamın temeli olan ve sistemin şartlarını belirleyen üretim biçimine göre yeniden değiştirecektir. Sömürü ve baskıya karşı mücadelenin amacının neden bu sistemi devirmek ve onun yerine kökten farklı, özgürleştirici bir sistem getirmek -yani her yerdeki tüm sömürü ve baskıların ortadan kaldırılıp kökünden söküleceği komünist bir dünya nihai hedefi olan bir sosyalizm getirmek- gerekliliğinin bir başka önemli boyutu da budur.




Tepedeki Şiddetli Kavga Krizdeki Bir Sistemi Açığa Çıkardı

Editörün Notu: Aşağıdaki yazı 26 Temmuz 2021 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır.

Kaynak için bkz: Bitter Fighting at the Top Reveals a System in Crisis — THREE THINGS THIS WEEK THAT TELL YOU THAT THE RULERS OF THIS COUNTRY ARE IN DEEP SHIT (revcom.us)


Bu Ülkenin Egemenlerinin Derin Bir Pisliğe Battığını Bu Hafta Size Söyleyen 3 Şey

Bir: Demokratların 6 Ocak’ta Kongre’ye yönelik silahlı faşist saldırının “iki taraflı soruşturmasını” öne sürme girişimlerinin başarısızlığı.

Bob Avakian’ın yeni yazısı “Bu Devrimin Mümkün Olduğu Nadir Bir Zamandır – Niçin Böyle ve Bu Nadir Fırsattan Nasıl Yararlanmak Gerek?” veya kısaca (“Nadir Zaman”) içinde belirtildiği üzere, ABD’deki egemen güçler arasındaki keskin bölünmeler, son 150 yıldır var olan kapitalist demokrasi çerçevesinde artık çözülemez.

Geçen hafta Demokratların 6 Ocak’taki silahlı faşist darbe girişimini soruşturmak için iki partili bir komisyon örgütleme girişiminin başarısızlığı, bunun nasıl olduğunun keskin bir örneğidir. İlk olarak arka plana bakmak gerekiyor. Bu tür komisyonlar, yöneticilerin farklı siyasi şoklar veya “sarsıntılar” karşısında bu çerçeveyi yeniden şekillendirmelerinin bir yolu olmuştur. Bu tür soruşturmalar, 1963’te John F. Kennedy’nin öldürülmesinden sonra gerçekleşti; ayrıca 1967’de Newark, New Jersey ve Detroit’te siyahilerin, polis baskısına ve ırkçılığa karşı kahramanca isyanları; ve 2001 yılında İslami cihatçı fanatikler tarafından Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırılar bunun örnekleridir. Tanınmış yasa koyucular ve diğer siyasi figürler komisyonlara atandı. Bir nebze araştırma yaptılar, kararlarını açıkladılar, bazen reformlar veya tavizler önerdiler.

Bunların hepsi, BA’nın şu şekilde tanımladığı şeyin bir parçası olarak halka sunuldu:

“…aynı zamanda bunların hepsinin “daha mükemmel bir birlik yaratmanın” ve “her zaman var olan büyük demokrasiyi daha da mükemmelleştirmenin” bir parçası olduğunda ısrar etme durumu gerekli olmuştur. Bu aynı zamanda, bu ülkenin yöneticilerinin, dünyada egemen güç olarak kalması gerektiğini söyledikleri “özgür dünyanın lideri” olarak tanıtmaya devam etmeleri için de gerekliydi. Oysa gerçekte en baskıcı ve yıkıcı olan, halk kitlelerini ve dünyayı yağmalayan bir güçtür.”

6 Ocak’ta, merkezinde silahlı ve örgütlü faşist güçler bulunan binlerce kişilik bir grup, Joe Biden’ı yeni başkan olarak onaylamasını engellemek amacıyla Kongre’ye baskın düzenledi. Bu baskın, seçimi engellemek ve farklı bir yönetim biçimi -açık bir faşist diktatörlük- dayatmak için yapılan silahlı saldırıdan başka bir şey değildi. Trump’ın yardakçılarının Nancy Pelosi gibi büyük Demokratları, Mitt Romney gibi Cumhuriyetçi muhalifleri ve hatta darbede Trump’ın yanında olmayı reddeden Mike Pence’i avlama biçimleri, bu faşist düzenin egemen sınıftaki muhaliflere bile yer vermeyeceğini gösterdi. Ayrıca Konfederasyon bayrakları ve dışarıdaki darağacı, Siyahiler ve diğer ezilen kitleler ve adaleti önemseyen insanlar için ne amaçladıklarını göstermiş oldu. Bu darbe girişimi başarısız olsa da, Trump’ın takipçileri için ideolojik bir iç savaş hazırlığı anlamına geliyordu.

Trump bugün bu öfkeyi “güzel” ve “sevgi dolu” olarak nitelendiriyor.(1)

6 Ocak’tan hemen sonra, bazı önde gelen Cumhuriyetçiler bunu kınadılar. Hatta bazıları saldırıyı araştırmak için bir komisyon kurulması çağrısına katıldı ya da en azından hemen reddetmedi. Demokratlar, sonunda Trump’tan ayrılan bazı Cumhuriyetçileri derhal birleştirme ihtiyacı gördüler. Kongreye silahlı bir saldırıyı kışkırtmak bazıları için fazla ileri gitmişti. Şimdi, Demokratlar, Cumhuriyetçi-faşistlerin en azından böyle şiddetli bir darbe girişimini kınayarak kayıtlara geçmelerini sağlayabileceklerini umuyorlardı. Böylece komisyonun kapsamı ve yapısı konusunda iki taraf arasında aylarca süren müzakereler başladı.

Geçen haftanın olayları fantezinin bittiğini gösterecekti.

Geçen haftadan önce bile, ortak bir Kongre Komitesi (senatörler ve kongre üyelerinin bir araya gelmesi) fikri, Cumhuriyetçi senatörlerin lideri Mitch McConnell tarafından engellendi. Buna karşılık, Temsilciler Meclisi’ndeki Demokrat lider Nancy Pelosi, sadece Meclis tarafından soruşturma açılması çağrısında bulundu.

Ardından geçen hafta, Cumhuriyetçi faşistler Pelosi’ye (diğer şeylerin yanı sıra) Trump’ın seçildiği yalanını yaymaya devam eden ve soruşturmaya fiilen karşı çıkan komiteye iki temsilci önererek yanıt verdi. Haftanın sonunda, New York Times “haber analizinde”, “aylarca süren müzakerelerden sonra, nihai sonucun biri Demokratlar ve diğeri Cumhuriyetçiler tarafından yönetilen iki panel olacağı” sonucuna vardı. (“Amerika Neden İhtiyacı Olan 6 Ocak Soruşturmasını Alamıyor,” Lisa Lerer, New York Times, 24 Temmuz)

Şu anda tüm göstergelere göre faşistler hem saldırıyı en aza indirecek hem de bunun için Demokratları suçlamaya çalışacaklar. Ateşlerinin çoğunu, geçen yaz polis cinayetine, şiddetine ve kurumsal ırkçılığa karşı çıkan adil (ve aslında ezici çoğunlukla şiddet içermeyen) gösterilere çevirecekler. Sanki George Floyd’un ahlaksızca, korkunç cinayetine yanıt olarak yaşanan güzel ayaklanma sırasındaki bu kahramanca mücadelelerin, bir seçimi devirmeye ve faşizmi dayatmaya çalışmakla herhangi bir ortak yanı var! Takipçilerini, “Amerika’yı muhteşem yapma” şeklindeki kaçık korkunç fikirlerle besleyerek, her şeye inanmaları için eğitmeye devam edecekler.

Komisyonu oluşturup soruşturmayı bu şekilde ilerletme girişimi “Amerikan halkını birleştirmez”. Bu durum, egemenler arasındaki farklılıkları ve bölünmeleri yumuşatmaya hizmet etmeyecektir. Aksine bu bölünmeleri şiddetlendirecektir.

Bu durum, diğer şeylerin yanı sıra BA’nın “NADİR ZAMAN” yazısında söylediklerinin net bir örneğidir, devrimin mümkün olabileceği bir duruma işaret eden bir faktördür:

“Toplumda ve hükümette o kadar derin, “olağan gidişatı” o kadar bozan bir kriz olmalı ki, bizleri bu kadar uzun bir süredir yönetenler artık insanların kabul etmeye şartlandıkları “normal” şekillerde bunu yapamaz duruma gelmeliler.”

İki: Biden’ın Cumhuriyetçi-faşistlerin oy hakkına yönelik saldırılarına aktif olarak karşı çıkmayı vicdansızca reddetmesi.

Revcom.us’ta Siyahilerin, Latinoların ve Amerikan Yerlilerinin oy kullanma haklarına yönelik Cumhuriyetçi-faşist saldırıyı ele aldık (buraya ve buraya bakabilirsiniz). Vaziyet hakkında net olalım. BA’nın “NADİR ZAMAN”da yazdığı gibi:

“Cumhuriyetçiler -açık ve saldırgan beyaz üstünlüğüne, erkek üstünlüğüne ve diğer baskıcı ilişkilere dayanan- faşist bir parti haline geldiler. Yalnızca kendilerinin yönetmeyi hak ettiğine inanan, iktidarı elinde tutmak için seçimleri manipüle etmeye, oyları bastırmaya çalışan, kazanamadığı seçimlerin sonucunu kabul etmeyi reddeden, “hukukun üstünlüğünü” yıkmaya ve bozmaya, insan haklarını çiğnemeye, yalnızca halk kitlelerine karşı değil, aynı zamanda egemen sınıftaki rakiplerine karşı da şiddet kullanmaya hazır, gizlenmemiş bir kapitalist diktatörlüğü benimsemeye kararlı bir parti.”

Son iki hafta içinde Biden, zaman zaman oy haklarına ve seçimlere yönelik saldırı hakkında çok sert konuşmalar yaptı ve bunu Jim Crow’u yeniden dayatma girişimi olarak nitelendirdi. (Jim Crow 1960’ların ortalarına kadar Güney’deki sistemdi. Acımasız şerifler ve saldırgan linç çeteleri tarafından uygulanan yasalar ve gelenekler aracılığıyla Jim Crow, Siyaha halka açık bir şekilde boyun eğdirilmiş, okullarda, konutlarda ve toplu taşımada tecrit edilmiş bir konumda tuttu. Siyahi halk her an ırkçı şiddete maruz kaldı ve genellikle aşağılık muamelesine maruz kaldılar) Jim Crow yönetiminde, Siyahi halkın büyük çoğunluğunun oy kullanması engellendi ve denemeye cesaret ederlerse ölüm riskiyle karşı karşıya kaldılar)

Ancak Biden, gerçek dünyada buna gerçekten karşı çıkmak için çok az şey yaptı. Elleri bağlıymış gibi davranıyor. Oysa kendisi bir başkandır. Partisinin de lideridir. Temel haklara yönelik bu ırkçı, yasadışı ve vicdansız saldırı durdurulana kadar hiçbir şeyin düzelmeyeceğini söyleyebilirdi. Faşistlerin yasa tasarılarında oylamayı engellemelerini sağlayan Senato mekanizmasına karşı kampanya yürütebilirdi. Kısacası, buna gerçekten meydan okuyabilirdi.

Bunun yerine, CNN’de Don Lemon’la birlikte bir “belediye binasında” haydutların lehine konuştu! Biden, yasanın kaldırılmasının “tüm Kongreyi kaosa süreceğini ve hiçbir şey yapılmayacağını” söyledi. “Ülkeyi bir araya getirmeye çalışıyorum” diye devam etti. “Ülkeyi bir araya getirmek”. Demokratların her zaman yaptığı gibi. Siyahilerin ve diğer ezilen halkların temel haklarını aktif olarak bastırmasalar da fırlatıp atarak “ülkeyi bir araya getirmek”!

Geçen hafta, medeni haklarla ilgilenen 150 örgütün liderleri, Biden’a “oy hakları konusunda iki partili işbirliği idealinden” vazgeçmesi ve “bu yasa tasarılarının geçişini her ne şekilde olursa olsun desteklemesi” çağrısında bulundu. Liderler, özel olarak Biden yönetiminin kendilerine bu yasaların getirdiği ağır sınırlar içinde “daha iyi örgütlenme” yapmalarını söylediğini belirttiler.

Bu durum, BA’nın “NADİR ZAMAN” yazısında dile getirdiği stratejinin bir parçasıdır.

“Demokratlar “kurallara göre oynamaya” ve “demokratik” kapitalist diktatörlüğün “normlarına güvenmeye” kararlıdırlar. Cumhuriyetçiler ise bu normları yıkmak ve açık, gizlenmemiş bir kapitalist diktatörlük aracılığıyla yönetmek için harekete geçiyorlar.”

Ve bu ihanet, BA’nın Ocak ayında işaret ettiği bir şeyi ortaya koyuyor:

Bu faşizm, bu ülkede ve bu ülkenin kölelik ve soykırımla kuruluşundan itibaren bütün bir tarihinde hüküm süren kapitalist-emperyalist sistemin temel dinamiklerinde derin bir şekilde kök salmıştır. Bununla bağlantılı olarak bir başka kritik gerçek şudur: Biden, “şifa” getirmede ve “ülkeyi birleştirme” girişimlerinde sefil bir şekilde başarısız olacaktır. Daha önce de yazdığım gibi:

Biden ve Demokratlar, hatalı bir şekilde iddia ettikleri gibi “ülkeyi bir araya getiremezler”, çünkü bu faşistlerle -yani “şikayetleri” beyaz üstünlüğü, erkek üstünlüğü, zenofobi (yabancı düşmanlığı), kuduz Amerikan şovenizmi ve çevrenin sınırsız yağmalanması üzerindeki herhangi bir sınırlamaya karşı fanatik nefrete dayanan ve giderek kelimenin tam anlamıyla kaçıkça ifadelerle kendini gösteren- bu faşistlerle “uzlaşma” olamaz. Bu faşistlerin şartlarıyla ve bütün bunların korkunç getiri ve sonuçlarıyla “uzlaşma” olamaz! (Bob Avakian’dan Yeni Yıl Açıklaması)

Bu durumda Demokratlara güvenmek, Biden’ın “başarılı” olacağına dair herhangi bir umudu sürdürmek -bu sivil haklar liderlerinin denediği gibi ona “baskı” şeklinde bile olsa- kaçındığınızı düşündüğünüzden daha da kötü bir cehenneme giden bir tür hız şerididir. Yine, “NADİR ZAMAN”dan alıntılamak gerekirse:

“Demokrat eşeğinin kuyruğuna takılmak yerine -bu sistemin “normal prosedürlerine” güvenerek ve her geçen gün derinleşen “bölünmeleri iyileştirmeye” mahkûm çabalara dayanarak, bu korkunç sistemi devam ettirme ve büyüyen faşist tehlikeyle başa çıkma girişimleri yerine- insanların acilen ihtiyaç duyulan devrim için çalışması ve bunun bir parçası olarak faşist tehlikeyle baş etmesi gerekiyor.”

Üç: General Mark Milley’nin korkuları

Geçen hafta, Genelkurmay Başkanı General Mark Milley’nin faşist bir darbeden korktuğunu ve Trump’ın orduyu İran’ı işgal etmek veya onu görevde tutmak için askerleri harekete geçirmek için kullanmasını önlemek için önlemler aldığını ortaya çıkardık. Bu durum, en hafif tabirle çok ağır ve kesinlikle son 150 yılda benzeri görülmemiş bir şeydir! Geçen haftaki yazı, bunun ortaya çıkardığı birçok farklı gerçeği ortaya çıkarıyor ve yeniden okunmayı hak ediyor.

Bir nokta daha: Milley, silahlı kuvvetlerin bu şekilde kullanılmasını önlemek için perde arkasında bu kadar hararetle çalışıyorsa, bunun Trump tarafından kullanılmasından korktuğu potansiyel kısım üstü kapalı olarak ne anlama geliyor? Kongre’deki son tartışmalı ifadesinde -burada, onlarla aynı fikirde olmasa bile eleştirel ırk teorisi ve “beyaz öfke” üzerine kitapları incelemeyi öne sürdü- Milley, birliklerinin düşüncelerini neyin etkilediğini bilmesi gerektiğini vurguladı. Askerlerin ve denizcilerin yüzde 40’ının toplumun ezilen milliyet kesimlerinden (kısaca beyaz olmayanlar) ve birçoğunun da faşistlerin kalesi olduğu kırsal alanlardan geldiği bir silahlı kuvvette, bunu bir arada tutmak, ancak bu durum geliştikçe derinleşecek bir meydan okumadır.

İşin aslı, silahlı kuvvetler, bu sistemin yöneticilerinin yönetimlerini sürdürmek için gerekli olduğunu düşündükleri resmi şiddeti uygulamakla görevli bir kurumdur. Bu kuvvet -bu sistemi savunmak için burada ve dünyadaki mazlumlara karşı kullanılır- sözde “meşrudur” ve normal zamanlarda fazlasıyla ezilen ve adalet arayan kişiler bu görüşe katılırlar. Ancak, güç kullanımının nelerin “meşru” olduğu ve nelerin olmadığı konusunda yöneticilerin kendi aralarında tartışıp kavga ettikleri, yöneticiler arasındaki hiziplerin silahlanmaya veya birbirlerine karşı silahlanma tehdidinde bulunmaya başladıkları zamanlarda, normalde yöneticilerin güç kullanma hakkını doğal olarak kabul eden insanların akıllarında çok geniş sorular oluşmaktadır. Bunlar şuna benzer sorulardır: Ne savunuluyor ve ne saldırıya uğruyor? Neyin meşru olduğuna kim karar veriyor? Ve işin aslı, doğru ve adil güç kullanımı nedir… ne değildir?

Deklarasyon ve Çağrı metninde bu arka plana karşı vurgulanan bir nokta daha var:

Bugün yalnızca cani polis güçleri içinde değil, aynı zamanda orduda da çok sayıda faşist var. 1960’ların zirvesinde, o dönemdeki radikal kurtuluş hareketlerinin gücünün toplumun her kesimine ve her kurumuna ulaştığı ve güçlü bir şekilde etkilediği bir gerçektir. Silahlı kuvvetler içindeki askerlerin ABD başkanından (sözde “başkomutanından”) ziyade Kara Panter Partisi ve diğer devrimci fikirli güçlerin önderliğini izledikleri bir durum vardı. O dönem ve şimdi arasındaki farklar olsa da, bu tür bir durum yaratmak -yeni komünizme ve BA’nın önderliğine dayanan devrimci bir hareketin toplumun her bölümünü ve kilit kurumları etkilemesi-  gerekmektedir, bu durum zamanı geldiğinde iktidarın ele geçirilmesi için zemin hazırlamanın çok önemli bir parçasıdır. Bu durum, devrimi sonuna kadar götürmek için en iyi şekilde dövüşme şansını yakalamayı ve daha fazla dehşetin yaşanmamasını mümkün kılacaktır.

Gerçek Bir Devrim için Şimdi Organize Olma Zamanı

Bunun gibi çatışmalara baktığınızda -ortaya çıkan ve çoğalan çatışmalara- Deklarasyon ve Çağrı metninde ve “NADİR ZAMAN” yazısında altı çizilen gerçek çok daha keskin bir şekilde çınlıyor:

“Devrim her durumda mümkün değildir, genellikle yalnızca ender zamanlarda ve durumlarda, özellikle de böylesi güçlü bir ülkede mümkündür. Bu, o ender zamanlardan ve durumlardan biridir. Bu sistemin başı beladadır, kolay ve kalıcı çözümleri olmayan krize ve çatışmalara kapılmış durumdadır.  Bu sistemin işleyişi, ülkenin her yanında bu sistem altında çözülemeyecek derin bölünmelere yol açmıştır. Toplum parçalanmaktadır. Yönetenler kendi aralarında şiddetli bir kavgaya hapsolmuşlardır ve geçmişte olduğu gibi şeyleri bir arada tutamazlar.”

Ve

“Bununla bağlantılı birçok kötü şey olmasına ve gerçekten korkunç bir şeye yol açmasına rağmen, ondan gerçekten olumlu bir şey çıkarabilmemiz mümkündür – devrim yapmak, bu sisteme son vermek ve çok daha iyi bir şeyi hayata geçirmek mümkündür.


(1) Örneğin, The Hill Şubat ayında bir Fox News röportajında Trump’ın 6 Ocak mitingi hakkında, “Bu bir aşk festivaliydi. O güzel bir şeydi.” dediğini raporladı. Gazeteciler Carol Leonnig ve Philip Rucker ile I Alone Can Fix It adlı kitapları için bir röportajda Trump, 6 Ocak mitingi hakkında şunları söyledi: “Çok fazla aşk vardı… Birçoğu bana bunun sevgi dolu bir kalabalık olduğunu söyledi.” (CBS Haber, 22 Temmuz 2021)




Solcu Yandaş Gazeteciler vs. Hakikati Söyleyen Komünistler

Editörün Notu:  Aşağıdaki yazı 1 Şubat 2021 tarihinde Devrim Turu üyesi bir yoldaş tarafından yazılmış ve revcom.us sitesinde yayınlanmıştır. Okurlarımızın dikkatine sunarız.

Kaynak için bkz: “Left”-Wing Spin Doctors vs. Communist Truth Tellers (revcom.us)


25 Ocak günü New York Times’ta bir makale yayınlandı: “Liberaller Trump’ın İktidarı Almaya Çalışmasını Nasıl Prova Ettiler?”. Bu makaleyi okurken “solun” (makalede belirtildiği üzere) ve Bob Avakian’ın (BA) “Yeni Bir Yıl, Tüm İnsanlığın Kurtuluşu İçin Kökten Yeni Bir Dünyaya Yönelik Acil İhtiyaç” açıklamasında şu an yüzleştiğimiz mevcut durum, hakikatin rolü ve insanların gerçeklikle yüzleşme kapasitelerine ilişkin yaklaşımlarını karşılaştırırken defalarca vurulmuşa döndüm. Bu iki yaklaşım arasında bir ayrım çekip bir karşılaştırma yapmanın değerli olacağını düşündüm, çünkü gerçekten yüksek riskler içeren zamanlardayız dolayısıyla yöntem ve yaklaşıma ilişkin sorunsallar dünyayı değiştirmek için nasıl davranacağımız konusunda büyük önem arz ediyor. Yazı boyunca BA’dan aktaracağım alıntılar Yeni Bir Yıl açıklamasındandır.

Makale, Washington DC’de gerçekleşen darbe girişiminin hemen akabinde 6 Ocak günü 900’ü aşkın insanın, ‘’sendika yetkilileri, sivil haklar avukatları ve kampanya stratejistlerinden oluşan bir koalisyonun’’ video konferans ile bir araya geldiğini belirtiyor. Makale, ‘’toplantı acil durum açısından büyük bir başarı değildi ne de gerektiği gibi gerçekten disipline ve birleşik bir cepheyi temsil etmiyordu’’ diye de ekliyor. New York Times’a göre video konferans ‘’bir liberal mesajlaşma gurusunun’’ (Gerçekten bu ne demek?) sunumunu da içeriyordu ve bu sunumda 6 Ocak saldırısına darbe demenin Trump’ı olduğundan daha güçlü göstereceği için kullanılmaması uyarısı yer alıyordu.

Unutmayın, pek çoğu sopalarla, topuzlarla, tellerle ve farklı silahlar kuşanmış yüzlerce faşistten oluşan çeteler Amerikan Başkanının talimatlarıyla Kongre binasını basmaya giderken “Mike Pence’i sallandırın!” ve “Nancy nerede?” diye bağırıyorlardı. Peki buna karşı, bu tarihi ve sarsıcı olaya karşı Demokrat Parti’nin stratejisine bağlı olanlar veya o çizgiyi ileriye taşımaya çalışan ‘’ilerici’’ kuruluşların koalisyonu nasıl bir cevap verdiler? Aman “Darbe” kelimesini kullanmayın, çünkü bu “Trump’ı olduğundan daha güçlü gösterecek” bir etkiye sahip olabilir…

Buradaki kriterleri bunun bir darbe girişimi olup olmaması değildi. Kriterleri ‘’insanların ne düşüneceğiydi’’. Demokrat Parti’ye bağlı olan bu koalisyon, bilim karşıtı, hiçbir temeli olmayan COVID ile ilgili komploları ve seçimlerin ‘’çalındığını’’, ‘’çünkü çok fazla insanın buna inandığını’’ söyleyen hükümet kademesinden halka kadar yayılmış bütün faşist güçlere karşı gayet meşru bir şekilde tepki gösteren insanlardan oluşuyordu.

Aynı koalisyon seçimden bir gün sonra Trump karşıtı devasa kitlesel mobilizasyonu da kasti olarak geri çekmek istedi. Neden? Böyle bir mobilizasyonun ‘’seçimleri kaybetmiş başkanı korkutucu göstererek medya momentumunun eğilimini dikkatsizce değiştirebileceğini’’ düşünüyorlardı. Bu koalisyonun bu konudaki tahmini kendi ‘’anlatılarını’’ devamlı olarak tekrar ederlerse Trump’ın gerçekten ‘’korkutucu’’ olup olmadığına karar verebilecekleriydi. Bu faşist, beyaz üstünlenmecisi, kadın düşmanı, yabancı düşmanı adamın Kongreyi basan çetelerinden, Cumhuriyetçi Partinin içerisindeki mevzilerinden bahsetmeden bile kendisine sadık on milyonlarca insan var ve bu koalisyon ciddi ciddi kendi ‘’anlatılarının’’ bu adamın ve etrafındakilerin gücünü belirleyebileceğini iddia ederek insanları sokaklardan çekiyor.

Niyetlerine bakılmaksızın bu saçma yaklaşımın, yaklaşım olarak faşistlerin ‘’alternatif hakikatlerinden’’ ne farkı var? Bob Avakian’ın açıklamasında söylediği şu cümleyi karşılaştırın: Kaçınılmaz gerçek şu ki, bu ülke, yani her zaman ilan edildiği şekliyle “Tepedeki Parlayan Şehir” aslında faşistlerle doludur! Ve bu durum, bir bütün olarak hükümetin her düzeyinde ve toplumun büyük kesimlerinde mevcuttur. Bir kere daha BA, henüz insanlar durumu anlayıp bununla yüzleşmemişken ve bu durumu değiştirmenin parçası olmamışlarken hakikati ortaya koyuyor.

Biden’ın seçilmesi üzerine spontane gerçekleşen kutlamalarda dahi insanlar ‘’kutlamalarının tonlarından dolayı uyarılmıştı’’ çünkü bu faşist rejimin yapabileceklerinden ve Trump’a oy vermiş 74 milyon kişinin yaratabileceği problemi yadsımak istemişlerdi. Açıkçası bu kutlamalar meşru bir galibiyetin meşru kutlamalarıydılar ancak bu kutlamaları organize edenlerin niyeti, kutlamaları ‘’Mr. Trump’ı aciz’’ göstermek için kullanmaktı. Ancak insanların hakikatlere ihtiyacı var ve BA insanlara onları rahat hissettiren şeyi değil hakikati söylüyor: Seçimle de ifadesini bulduğu üzere, bu ülkenin neredeyse yarısının “Trumpizm” ile temsil edilen şeyi tutkuyla, agresifçe ve kararlı bir şekilde savunduğu gerçeğiyle yüzleşmek gerekiyor. 

Demokrat Partiye bağlı bu ‘’ilerici’’ koalisyon seçimden önce Trump’ın oy sandıkları dışında seçimi ‘’kazanmak’’ için yapabileceği hamleleri belirlemek amacıyla toplandı ve bunu engellemek için yasal kanalları ve prosedürleri araştırmaya başladı. Bütün sokak protestolarına çomak sokmaları bir yana (faşistleri ‘’provoke’’ edeceği gerekçesiyle) ‘’Polisin Mali Kaynaklarını Kesin’’ ve ‘’ICE’ı Dağıtın’’ gibi reformist talepleri bile kınadılar ve bunların yerine ‘’üzerinde daha çok çalışılmış, istediğimiz mesajı verebilecek bir talep’’ oluşturmalıyız dediler. Demek istedikleri adeta geçen yaz yaşanmış milyonların ayağa kalktığı harika isyanları unutmamız, polis tarafından öldürülen azınlıkların neden öldürüldüklerini çok kurcalamamızdı. Bu sistemin göçmenleri neden kafeslere koyduğunu sorgulamamızdı (çok iyi biliyoruz ki bu hem Demokratların hem de Cumhuriyetçilerin hükümetlerinde olmuştur). Hiçbir siyasi eleştiri yapmadılar, kitlelerin acil olarak istediği adaleti gündeme getirmediler, burada ‘’demokratik bir süreç’’ dahi yoktu. Sadece güzel pazarlama yöntemleriyle işaret edilen noktaların kimseyi üzmediğinden emin oldular.

Şimdi bunları BA’nın açıklamasıyla karşılaştırın: Bu faşizm, bu ülkede ve bu ülkenin kölelik ve soykırımla kuruluşundan itibaren bütün bir tarihinde hüküm süren kapitalist-emperyalist sistemin temel dinamiklerinde derin bir şekilde kök salmıştır. İnsanların bu faşizmle yüzleşmesi, faşizmin bu sistemin doğasından doğduğuyla yüzleşmeleri bunun tek başına Trump’ın sorumluluğu olan bir şey olmadığı ve Trump gider gitmez kendiliğinden yok olacak bir şey olmadığıyla yüzleşmeleri gerekiyor.

İnsanlar genel olarak faşizme karşı savaşın Biden’ın seçim zaferi ile bitmeyeceğine dair derin bir izlenimleri var. Trump’ın yargılaması aşamasına doğru gidilirken dahi faşist politikacılar Trump’ı takip etmeye ve kendisi de hakaretler savurmaya, zorbalık yapmaya devam ediyor. Faşist çeteler bütün güçleriyle hala sokaklardalar çünkü insanlar Trump/Pence rejiimi gitsin talebiyle çağrıda bulunan RefuseFascism’in şiddet içermeyen, sürekli ve kitlesel eylem çağrısına yeterince kulak vermediler. Ancak buna rağmen bu ‘’ilerici’’ organizatörler insanları ‘’mevcut olan’’ dışındaki bütün talepler ve tartışmalardan uzak tutmak için çok sıkı çalışıyor.

Bu mesele bireylerin siyasi ve ideolojik olarak deli gömleklerinde tutulması meselesi değildir. Bu konu fazlasıyla dallanıp budaklanan bir konudur. BA’nın ifade ettiği gibi: Ve işler bu sistemin sınırları içinde tutulduğu müddetçe, bu durum aslında sisteme yerleşik durumda olan, aynı zamanda altta yatan ekonomik gücü kuvvetlendirecek ve sosyal ve politik açıdan bu ülkede (ve diğer pek çoğunda) zaten büyük güç gösteren faşizmi kuvvetlendirecek ve buna daha fazla ivme kazandıracaktır.

Farklı kuruluşlardaki insanlarla Times’ta yayınlanan makale ile ilgili konuştuklarında devrimci komünistler genelde bizim ‘’gizli bir ajandamız’’ olduğunu duyarlar. Peki kitlelere hakikatler yerine kendi pabuçlarına uydurulmuş ‘’anlatılar’’ veren kimdir? İnsanlar pasif kalarak daha konforlu hissetsinler diye faşistlerin mevcut güçlerini az gösteren kimdir? Seçimlerin çalınması ihtimali karşısında kitlelerin dışarıya çıkan öfkelerini iptal etme yönünde davrananlar kimdir?

Gerçekten hakikatin ne olduğuna bakalım ve sadece bu makalede bile neyin ortaya konduğuna bakıp bunu BA’nın Yeni Bir Yıl bildirisinde ortaya koyduklarıyla karşılaştıralım. BA ve onu takip eden devrimci komünistler insanları sürekli olarak eleştirel düşünürler olmaya, sonuç çıkarmadan önce kanıt toplamaya, problemleri anlayıp çözüm bulmada tutarlı bir şekilde bilimsel bir yöntem ve yaklaşım izlemeye ve devrimin büyük sorunlarını kitlelere indirmeye ve bunların üzerinde kolektif bir şekilde çalışmaya davet ederler.

BA ve onu takip eden devrimci komünistler, insanların neyi duymaktan hoşlanacaklarına bakmaksızın hakikatin söylenmesi gerekliliğinde ısrar eder ve onlarla şahsi düşünceleri ve prensiplerine karşı bu minvalde mücadele yürütürler, ve bunu yaparken BA’nın analizlerine her seferinde daha derinlemesine girmeyi teşvik ederler. Bütün bunlar önümüzdeki problemleri anlamak ve böylece radikal bir şekilde çok daha iyi bir dünyayı var etme mücadelesinde tutarlı olmak içindir.

BA’nın söylediği gibi: Kökten farklı ve daha iyi bir dünya potansiyeline paralel olarak, halk kitlelerinin ve nihayetinde tüm insanlığın gerçek çıkarlarını temsil edecek son derece farklı bir kutuplaşma meydana getirilmelidir. Toplumdaki ilişkileri ve sorunları anlamak ve bunlar doğrultusunda hareket etmek için kökten farklı bir yaklaşım benimsenmelidir. Tamamen ve tutarlı bir bilimsel yöntem ve yaklaşım benimsenmelidir.

BA’nın burada bahsettiği son derece farklı kutuplaşma için mücadelenin bir parçası olun. Bu açıklamayla cebelleşin, bunu yayın ve etrafınızdakilerle tartışın; BA’nın diğer eserlerine de yönelin, BA’da sahip olduğumuz önderliği keşfedin ve kendisinin neden günümüz dünyasındaki en önemli siyasi düşünür ve önder olduğunu keşfedin.




Trump’ın Faşizmini Ne Yükseltti? Ve Bu Neden Gitmeyecek?

Trump tarafından yükseltilen faşizme ne yol açtı? Faşistlikte zirveye ulaşan son seçimleri ve sonrasını nasıl anlamamız gerekiyor? Trump’tan esinlenerek Kongre Binasına saldırılması ve engellenen darbe teşebbüsünü nasıl yorumlamak gerekiyor? Ve şu an ne olacak?

Geçtiğimiz dört yıl boyunca acı çeken, her yeni zulüm karşısında dehşete düşen herkesin bütün bunların NEDEN olduğunu araştırması ve mümkün olan en derin seviyede bunların köklerine inmesi gerekiyor. Bunu yaparken Bob Avakian (BA) tarafından ortaya konulan sentezle işe başlayabilirsiniz. Bob Avakian alarm durumundan bahsetmiş ve en azından 1990’ların başından beri faşizmin bu toplumda ve onun altında yatan sistemik nedenleri, itici güçleri ve temel dinamiklerini analiz etmiştir. Analizleri tutarlıdır ve aynı zamanda olaylar geliştikçe sürekli olarak derinleşmiştir. Faşizme karşı mücadelede çok farklı insanları içeren -popüler olmasa ve hiç de az olmayan riskler içerse de- farklı inisiyatifler geliştirmeye öncülük etmiştir.

Kısaca -ve özünde- büyük partilerden bir tanesi, bu ülkenin ekonomik, sosyal, politik ve ahlaki açıdan karşı karşıya olduğu derin ve çetin sorunlara yönelik on yıllardır faşist bir çözümü ilerletmiştir. Faşizm hissettiğiniz bir yumrunun kanserli bir tümör olduğunu söyleyen doktorun lanet okuması türünden bir küfür demek değildir. Bilimsel olarak kavranması gereken faşizm, kapitalizm-emperyalizmin bu problemlere verebileceği bir yanıtı tanımlar ve bunu analiz eder. Bu faşist programın kökleri bariz ve çiğ bir ırkçılık, kadın düşmanlığı ve aşırı şovenizmdir. Diktatörlüğün, demokratik haklara hiçbir şekilde bakılmaksızın pervasızca uygulandığı bir düzen biçimidir. Bu, Hristiyan köktendinci cehaletin ve baskının yüceltildiği, bilimsel bilgi arayışının tamamen yok edildiği ve bastırıldığı ahlaki ve epistemolojik bir düzendir.

Faşizm, kapitalizm-emperyalizmin bir biçimidir, normal zamanlarda bu diktatörlük düzenini daha demokratik bir tarzda uygulayan yöneticiler için bir seçenektir. Ancak faşizm, eski tas eski hamam demek değildir. Kapitalist yönetimin farklı bir biçimidir. Burada ve dünyadaki halk kitleleri için ciddi sonuçları olan bir sıçramayı işaret eder. Bu geçen seçimlerde kapitalist-emperyalist egemen sınıfı içinde bu adımı atıp atmayacaklarına dair son derece önemli bir mücadele yoğunlaşmıştır. Faşizm sık sık iktidara gelir, ve genellikle “demokratik rıza” süsleriyle iktidara gelişini bir tercih olarak gösterir. Trump ve etrafındakiler bu seçimleri bu açıdan çok önemli gördüler. Ve en başından beri yenilgiden korkarak, Demokratların bir şekilde buna hile karıştırdığı yalanını yaydı… insanların pandeminin ortasında oy kullanmasını sağlamak için sistemin mevcut kurallarını uygulayarak bunu yaptı!

…bu temelde hem Biden’ı sakatlayacaklar, hem de daha sonraki bir tarihte sistemin meşruiyetini dünyadaki ve ABD’deki genel kamuoyunun gözünde pek de kaybetmeden ve belki de büyük bir direnişe maruz kalmadan iktidarlarını yeniden ele geçirebileceklerdir.

Trump, seçimlerden önce kazanacağını söylemişti ve ancak sahtekarlık yapılırsa kaybedeceğini defalarca dile getirdi. Trump’ın yeniden seçilmesine yardımcı olması için hükümet kaynaklarını yasadışı olarak kullanma ve kontrol etme çabalarına, ayrıca oylama süreçlerini bastırma çabalarına rağmen sonuç olarak seçimleri Biden kazandı. Biden, Trump ve müttefikleri tarafından propaganda edilen kaçık hayallere kapılmamış herhangi bir kişinin dahi inkar edemeyeceği şekilde kesin olarak kazandı.

Faşist partinin ve faşist aygıtın belirli bir kesimi bu seçime itiraz etmemenin daha akıllıca olduğunu düşünmüş olabilir. Buna McConnell, Mike Pence ve diğerleri de dahildir. Bu kabus “projesini” başka şekillerde -Mahkemelerin büyük bölümlerini (Yüksek Mahkeme’nin çoğunluğu buna dahildir), yasama organlarını, silahlı kuvvetlerdeki bölümleri ve devletin diğer çeşitli unsurlarını (ordu, polis, bürokrasi vb.) kontrol ederek- çok daha iyi ilerletebileceklerine karar verdiler. Bu temelde hem Biden’ı sakatlayacaklar, hem de daha sonraki bir tarihte sistemin meşruiyetini dünyanın ve ABD içindeki genel kamuoyunun gözünde pek de bozmadan ve belki de büyük bir direnişe maruz kalmadan iktidarlarını yeniden ele geçirebileceklerdir.

Trump şiddetle sonuçlara karşı çıktı; içinde kendisinin seçimleri kazandığı ve şu ya da bu tuhaf hayali plan tarafından bir şekilde engellendiği var olmayan bir dünyayı gerçek olarak öne sürmekte ısrarcı oldu. Bu durumun “ülkemizi” yok edeceğini söyledi. Mahkemelerde ve yasama meclislerinde süreci yürütemeyince, bunu zorla yapmak için 6 Ocak’ta çetelerini sahaya sürdü. Neyse ki -şimdilik- bunları geri çekti.

Şu an Trump’ın faşist darbe girişimine kesin bir yenilgi yaşatılmasını mümkün kılmaları temelinde, Trump ile Cumhuriyetçi-Faşist Parti’deki diğer figürler arasındaki anlaşmazlıklar önemlidir. Ancak bu faşizmin kökleri Trump’tan çok daha derinlere inmektedir. Ve bu kökler, bir birey olarak Trump’ın da ötesinde kendilerini savunmaya devam edecektir. Bunun, ABD siyasi yaşamının itici gücü olarak kendi başına bir şekilde buharlaşıp gideceği beklentileri, gerçekte temelsiz hayallerdir.

Bob Avakian’ın önceden yazdığı gibi:

Biden ve Demokratlar, hatalı bir şekilde iddia ettikleri gibi “ülkeyi bir araya getiremezler”, çünkü bu faşistlerle -yani “şikayetleri” beyaz üstünlüğü, erkek üstünlüğü, zenofobi (yabancı düşmanlığı), kuduz Amerikan şovenizmi ve çevrenin sınırsız yağmalanması üzerindeki herhangi bir sınırlamaya karşı fanatik nefrete dayanan ve giderek kelimenin tam anlamıyla kaçıkça ifadelerle kendini gösteren- bu faşistlerle “uzlaşma” olamaz. Bu faşistlerin şartlarıyla ve bütün bunların korkunç getiri ve sonuçlarıyla “uzlaşma” olamaz!


Kaynak için bkz: Statement on the Inauguration of Joe Biden (revcom.us)




Joe Biden’ın Göreve Başlamasına İlişkin Açıklama

Bugün Joe Biden, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olarak göreve başladı, Kamala Harris de başkan yardımcısı oldu. Bu durum, Donald Trump’ın aylarca kendisinin kazandığını iddia ettiği bir süreç sonunda yaşandı. Ve silahlı bir faşist darbeyi -Kongre’de 6 Ocak’ta yapılması planlanan nihai oylama sonucunu tersine çevirmek için Trump tarafından çağrılan ve önderlik edilen güçlerin girişimini- takiben gerçekleşti. Biden artık makamının dizginlerine sahip durumda. Trump artık faşizmi pekiştirmek için devlet gücünü kullanamaz.

Eğer Trump bunu başarmış olsaydı, sonuçları hesaplanamaz bir dehşet olabilirdi; buna demokratik ve sivil hakların ortadan kaldırılması da dahildir.

İnsanların kararlı bir şekilde Trump’a karşı oy vermesi ve Trump’ın oyları tersine çevirememesi önemli ve çok iyi bir şeydi. Faşizmin artık dünyanın en güçlü ülkesinde yürürlükte olmaması çok iyi. Bugün insanlık için güzel bir gün, ilerici değişimlere yönelik her türlü mücadele için güzel bir gün.

Bununla birlikte, 75 milyon Trump faşistine oyunu verdi. Faşistler, federal ve eyaletlerde hükümetin çeşitli kritik kollarına hâkim olmaya, kolluk kuvvetlerini ve orduyu istila etmeye halen devam ediyor. Hristiyan faşist okullar, kiliseler, medya ve siyasi eylem fonları ağı ve daha genel olarak da faşist medya sağlam bir şekilde ayaktadır. Bu bir gerçek.

Biden’ın göreve başlaması son dört yıldaki Trump’ın durumuyla tam bir tezat oluşturdu, pek çok insan bunu hissetti. Yine de Biden’ın birlik çağrıları ve Amerika’nın özünde “iyi” olduğu iddiaları, ne bu ülkenin Demokrat ve Cumhuriyetçilerin egemenliği altındaki gerçek suçlarını örtebilir, ne de bu iddialar bu ülkede var olan derin bölünmelerin üstesinden gelebilir. Bunlar, toplumun gerçek tarihsel dokusuna ve gerçek günlük işleyişine ayrılmaz bir şekilde işlenmiş bölünmelerdir. Faşizm tarafından hem ileri sürülen hem de çağrılan güçleri -ekonomik, sosyal ve politik güçleri- tekrar kavanoza kapatamazlar.

Dahası: Biden’in “sistematik ırkçılık” hakkındaki konuşması; bu ırkçılığı doğuran, besleyen ve gerektiren sistemin ismini -kapitalizm-emperyalizmi- sonsuza dek saklayamaz. Dünyada “Amerikan liderliğini yeniden tesis etme” konusundaki konuşması kanlı olanı değiştiremez, yüzyıllardır aynı emperyalist sistemin “liderliğinin” kayıtlı talanını değiştiremez.

Bu sistemin normal işleyişinin ve doğurduğu faşizmin dehşeti ve özellikle de tüm bunlara çözümün ne olduğu -Bob Avakian tarafından ortaya konulan yeni komünizm temelinde gerçek bir devrim- konusunda söylenecek çok şey var.

Bu hafta başında söylediğimiz gibi, Bob Avakian:

Bu çılgınlıktan bir çıkış yolu geliştirdi. BA’nın yazdığı Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa içinde gerçek bir devrim için bir strateji ve bu temelde yeni bir toplum vizyonu somutlaştırılmaktadır. Başka hiçbir yerde, fiilen herhangi bir hükümetin kurucu veya rehber belgesinde bu Anayasa’da somutlaştırılmış şekliyle, sadece korunmaları değil muhalefet etme, entelektüel ve kültürel mayalanma hakkı üzerine bir şey var mı? Sağlam bir çekirdekle, eğitim sistemi aracılığıyla ve bir bütün olarak toplumda insanların hakikat nereye götürürse götürsün, eleştirel düşünme ve bilimsel keşif ruhu ile hakikati takip etmelerini sağlayacak bir yaklaşımla ve bu şekilde dünyayı sürekli olarak öğrenecekleri, onu insanlığın temel çıkarlarına uygun olarak değiştirmeye daha iyi katkıda bulunabilecekleri, tüm sömürünün ortadan kaldırılacağı ve buna karşılık gelen toplumsal ilişkiler ve siyasal kurumların dönüştürüleceği, tüm baskı ve sömürüyü ortadan kaldırmak amacıyla ekonominin sosyalist dönüşümü için bir temele sahipler mi?

Bu kritik zamanda bu yazıya eşlik eden (aşağıda yer alan) “Trump’ın Faşizmini Ne Yükseltti? Ve Bu Neden Gitmeyecek?” başlıklı yazıyı incelemek önemli olacaktır. Bob Avakian’ın belirtilen çalışmalarını derinlemesine araştırın ve üzerine düşünün. Yakında çok daha fazlasını aktaracağız. Revcom.us sitesini Pazartesi sabahı ziyaret edin. Ardından önümüzdeki Perşembe – 28 Ocak saat 17.00’de mevcut durum ve yapılması gerekenler hakkında özel bir YouTube programı yapacağız.

31 Ocak Pazar günü, 18:00 EST/15:00 PST’de GERÇEK Bir Devrim Turu için Örgütlenin kampanyası için bağış toplamak üzere özel bir canlı yayın etkinliğimiz olacak.

4 Şubat Perşembe günü, RNL Show’un (Revolution – Nothing Less Show) “İkinci Sezon” prömiyerleri sunulacak. Geçen yılki programları şimdi takip edebilirsiniz.


Trump’ın Faşizmini Ne Yükseltti? Ve Bu Neden Gitmeyecek?

Trump tarafından yükseltilen faşizme ne yol açtı? Faşistlikte zirveye ulaşan son seçimleri ve sonrasını nasıl anlamamız gerekiyor? Trump’tan esinlenerek Kongre Binasına saldırılması ve engellenen darbe teşebbüsünü nasıl yorumlamak gerekiyor? Ve şu an ne olacak?

Geçtiğimiz dört yıl boyunca acı çeken, her yeni zulüm karşısında dehşete düşen herkesin bütün bunların NEDEN olduğunu araştırması ve mümkün olan en derin seviyede bunların köklerine inmesi gerekiyor. Bunu yaparken Bob Avakian (BA) tarafından ortaya konulan sentezle işe başlayabilirsiniz. Bob Avakian alarm durumundan bahsetmiş ve en azından 1990’ların başından beri faşizmin bu toplumda ve onun altında yatan sistemik nedenleri, itici güçleri ve temel dinamiklerini analiz etmiştir. Analizleri tutarlıdır ve aynı zamanda olaylar geliştikçe sürekli olarak derinleşmiştir. Faşizme karşı mücadelede çok farklı insanları içeren -popüler olmasa ve hiç de az olmayan riskler içerse de- farklı inisiyatifler geliştirmeye öncülük etmiştir.

Kısaca -ve özünde- büyük partilerden bir tanesi, bu ülkenin ekonomik, sosyal, politik ve ahlaki açıdan karşı karşıya olduğu derin ve çetin sorunlara yönelik on yıllardır faşist bir çözümü ilerletmiştir. Faşizm hissettiğiniz bir yumrunun kanserli bir tümör olduğunu söyleyen doktorun lanet okuması türünden bir küfür demek değildir. Bilimsel olarak kavranması gereken faşizm, kapitalizm-emperyalizmin bu problemlere verebileceği bir yanıtı tanımlar ve bunu analiz eder. Bu faşist programın kökleri bariz ve çiğ bir ırkçılık, kadın düşmanlığı ve aşırı şovenizmdir. Diktatörlüğün, demokratik haklara hiçbir şekilde bakılmaksızın pervasızca uygulandığı bir düzen biçimidir. Bu, Hristiyan köktendinci cehaletin ve baskının yüceltildiği, bilimsel bilgi arayışının tamamen yok edildiği ve bastırıldığı ahlaki ve epistemolojik bir düzendir.

Faşizm, kapitalizm-emperyalizmin bir biçimidir, normal zamanlarda bu diktatörlük düzenini daha demokratik bir tarzda uygulayan yöneticiler için bir seçenektir. Ancak faşizm, eski tas eski hamam demek değildir. Kapitalist yönetimin farklı bir biçimidir. Burada ve dünyadaki halk kitleleri için ciddi sonuçları olan bir sıçramayı işaret eder. Bu geçen seçimlerde kapitalist-emperyalist egemen sınıfı içinde bu adımı atıp atmayacaklarına dair son derece önemli bir mücadele yoğunlaşmıştır. Faşizm sık sık iktidara gelir, ve genellikle “demokratik rıza” süsleriyle iktidara gelişini bir tercih olarak gösterir. Trump ve etrafındakiler bu seçimleri bu açıdan çok önemli gördüler. Ve en başından beri yenilgiden korkarak, Demokratların bir şekilde buna hile karıştırdığı yalanını yaydı… insanların pandeminin ortasında oy kullanmasını sağlamak için sistemin mevcut kurallarını uygulayarak bunu yaptı!

…Bu temelde hem Biden’ı sakatlayacaklar, hem de daha sonraki bir tarihte sistemin meşruiyetini dünyanın ve ABD içindeki genel kamuoyunun gözünde pek de bozmadan ve belki de büyük bir direnişe maruz kalmadan iktidarlarını yeniden ele geçirebileceklerdir.

Trump, seçimlerden önce kazanacağını söylemişti ve ancak sahtekarlık yapılırsa kaybedeceğini defalarca dile getirdi. Trump’ın yeniden seçilmesine yardımcı olması için hükümet kaynaklarını yasadışı olarak kullanma ve kontrol etme çabalarına, ayrıca oylama süreçlerini bastırma çabalarına rağmen sonuç olarak seçimleri Biden kazandı. Biden, Trump ve müttefikleri tarafından propaganda edilen kaçık hayallere kapılmamış herhangi bir kişinin dahi inkar edemeyeceği şekilde kesin olarak kazandı.

Faşist partinin ve faşist aygıtın belirli bir kesimi bu seçime itiraz etmemenin daha akıllıca olduğunu düşünmüş olabilir. Buna McConnell, Mike Pence ve diğerleri de dahildir. Bu kabus “projesini” başka şekillerde -Mahkemelerin büyük bölümlerini (Yüksek Mahkeme’nin çoğunluğu buna dahildir), yasama organlarını, silahlı kuvvetlerdeki bölümleri ve devletin diğer çeşitli unsurlarını (ordu, polis, bürokrasi vb.) kontrol ederek- çok daha iyi ilerletebileceklerine karar verdiler. Bu temelde hem Biden’ı sakatlayacaklar, hem de daha sonraki bir tarihte sistemin meşruiyetini dünyanın ve ABD içindeki genel kamuoyunun gözünde pek de bozmadan ve belki de büyük bir direnişe maruz kalmadan iktidarlarını yeniden ele geçirebileceklerdir.

Trump şiddetle sonuçlara karşı çıktı; içinde kendisinin seçimleri kazandığı ve şu ya da bu tuhaf hayali plan tarafından bir şekilde engellendiği var olmayan bir dünyayı gerçek olarak öne sürmekte ısrarcı oldu. Bu durumun “ülkemizi” yok edeceğini söyledi. Mahkemelerde ve yasama meclislerinde süreci yürütemeyince, bunu zorla yapmak için 6 Ocak’ta çetelerini sahaya sürdü. Neyse ki -şimdilik- bunları geri çekti.

Şu an Trump’ın faşist darbe girişimine kesin bir yenilgi yaşatılmasını mümkün kılmaları temelinde, Trump ile Cumhuriyetçi-Faşist Parti’deki diğer figürler arasındaki anlaşmazlıklar önemlidir. Ancak bu faşizmin kökleri Trump’tan çok daha derinlere inmektedir. Ve bu kökler, bir birey olarak Trump’ın da ötesinde kendilerini savunmaya devam edecektir. Bunun, ABD siyasi yaşamının itici gücü olarak kendi başına bir şekilde buharlaşıp gideceği beklentileri, gerçekte temelsiz hayallerdir.

Bob Avakian’ın önceden yazdığı gibi:

Biden ve Demokratlar, hatalı bir şekilde iddia ettikleri gibi “ülkeyi bir araya getiremezler”, çünkü bu faşistlerle -yani “şikayetleri” beyaz üstünlüğü, erkek üstünlüğü, zenofobi (yabancı düşmanlığı), kuduz Amerikan şovenizmi ve çevrenin sınırsız yağmalanması üzerindeki herhangi bir sınırlamaya karşı fanatik nefrete dayanan ve giderek kelimenin tam anlamıyla kaçıkça ifadelerle kendini gösteren- bu faşistlerle “uzlaşma” olamaz. Bu faşistlerin şartlarıyla ve bütün bunların korkunç getiri ve sonuçlarıyla “uzlaşma” olamaz!


Kaynak için bkz: Statement on the Inauguration of Joe Biden (revcom.us)




Kongredeki Faşist Çeteler ve Uğrunda Savaştıkları Korku Dünyası 

Çarşamba günü 6 Ocakta Donald Trump faşist bir darbe girişimini kışkırttı. Faşist bir çeteye 6 Ocak günü, Biden’ın Kongre tarafından resmi olarak tasdikleneceği gün DC’de eylem çağrısı yaptı. Aynı çeteye bir saati aşkın süre boyunca gaz verdi ve kongre üyelerinin toplanacağı binaya yürümeleri çağrısı yaptı. Konfederasyon bayraklarını, Amerika ve Trump bayraklarını sallayan, kimisi silahlı bu çeteler neredeyse ellerini kollarını sallayarak duvarlardan tırmandılar, pencereleri kırdılar, yasa yapıcıları terörize ettiler ve binaya vandalca saldırdılar. Talepleri seçimi büyük bir farkla kaybetmiş olan Trump’ın gayrimeşru bir şekilde dört yıl daha görevde kalmasıydı. Bu yazıda yer alan resimler Trump’ın önderliğini yaptığı bu faşist hareketin nasıl çirkin bir korku dünyası için mücadele ettiğine yönelik bir ipucu verebilir. Bu korku dünyası Hristiyan faşizmini, açık beyaz üstünlenmeciliğini, teokrasiyi (dini yönetimi), ‘’geleneksel ahlak’’ adı altında kadının tam tahakküm altına alınmasını, muhalefetin sert bir şekilde bastırılmasını, bütün dünyada sorgusuz sualsiz ‘’Önce Amerika’’ gericiliği, gerici komplo teorilerini ve hakikate kesin bir sırt çevirişi içerir.


Saldırı sırasında Kongre binasının tam önünde bir darağacı kuruldu. Burada beyaz üstünlenmecisi bir kitap olan The Turner Diaries de ki ‘’ip gününe’’ bir gönderme vardı, kitapta bu gün gelip çattığında faşistler Siyahilerle birlikte düşman olarak gördükleri herkesi, anaakım politikacılar da dahil olmak üzere herkesi asıyorlardı. Bir diğer deyişle burada faşistlere karşı gelen herkese karşı cinayet ve kana susamış bir şiddetin tehdidi vardı.

 


Fotoğraf : Ryan Garza

 Faşist çetenin içerisindekilerin pek çoğu Konfederasyon bayrağı taşıyorlardı. Bu İç Savaşta köleciliği savunan Güneyin sembolüdür. Devrimci önder Bob Avakian’ın belirttiği gibi ‘’bugünün faşistleri ile Konfederasyon arasında direkt bir bağlantı vardır…’’ Faşistler Amerika’da yapılmış en ılımlı reformları dahi tersine çevirerek açık beyaz üstünlenmeciliğini geri getirmek istiyorlar.

 

Fotoğraf : AP


Faşist grup Proud Boys’un üyeleri saldırı esnasında devasa bir haç kaldırdılar. Amerika’da ki faşist hareketin kalbinde Hristiyan faşizmi bulunur. Bu dini inançlar ve bilim ile bir uzlaşma yoluna giderek İsa’nın mesajlarını barış, adalet ve yoksullar ile ezilenlerin yanında durmak olarak yorumlayan türden bir Hristiyanlık anlayışı değildir. Bu, ekstrem, acımasız, bilim karşıtı bir dini fanatizm biçimi olmakla beraber Trump’ ın çiğ beyaz üstünlenmeciliği, agresif Amerikan şovenizmi ve yabancı düşmanlığını da tam olarak içerir, ve gerekirse bir bütün olarak topluma bunun zorla dayatılması gerekliliğini de… 

Çetedekilerin bir çoğu bu adam gibi ortalığa QAnon komplo teorileri saçıyorlardı. QAnon internette inanılmaz bir hızda yayılan karanlık bir faşist deliliğidir, buna seçimlerin Trump’tan çalındığı da dahildir. ‘’Alternatif hakikatlere’’ olan bu tarz inanç ve objektif realiteden büsbütün delice bir kopuş faşist hareketin genelinin merkezindedir. 

 

Kongreyi basan çetenin üyelerinin bir kısmı da eski ordu ve polis gücü üyeleridir. Bob Avakian’ın da analiz ettiği gibi Amerika’da faşist hareket on yıllardır büyümektedir ve bu olgu Trump/Pence rejimi ile beraber büyük bir sıçrama gerçekleştirmiştir. Faşizmin bu büyümesi, ülke çapında polis gücünden, ordudan ve şerif departmanından katmanları da içermektedir; bu pisliklerin büyük çoğunluğu dört yıl boyunca Trump’ı desteklemişlerdir.  

 


Kaynak: https://www.revcom.us/a/682/fascist-mob-at-the-capitol-en.html 




Washington DC’de 6 Ocak’ta Gerçekleşen Eşi Benzeri Görülmemiş Olaylar Üzerine

Ne Oldu? Niçin Oldu? Ve Ne Yapılmak Durumunda?

Dün iki büyük olay yaşandı.

İlk olarak, Donald Trump bir darbe girişimi kışkırttı. Biden’in resmi olarak Kongre tarafından bir sonraki başkan olarak onaylanacağı günü protesto etmeleri doğrultusunda başkente gelmeleri için çetelere çağrıda bulundu. Kalabalığı bir saatten fazla kışkırttı ve Kongre binasına “güç göstermeleri” için yürümelerini söyledi. Ardından kalabalığı Kongre’ye gönderdi ve saatlerce onları geri çağırmak bir şey yapmayı reddetti. Kalabalık grup; Konfederasyon, Amerika ve Trump bayraklarını savaş baltaları gibi salladı, bazıları silahlıydı, duvarlara tırmandılar, pencereleri kırdılar ve neredeyse hiç bir müdahale ile karşılaşmadan salonları kasıp kavurdular, milletvekillerini terörize edip ofisleri tahrip ettiler. Tek talepleri: Seçimi belirleyici bir farkla kaybeden Donald Trump’ın yasadışı olsa da, bir şekilde dört yıl daha iktidara getirilmesiydi.

İkincisi, bu darbe girişimi geri püskürtüldü. Her iki partiden senatörler ve Kongre üyeleri, yasal olarak yapmaları gereken şeyi yapmak için bir araya gelmeyi başardılar. Tüm eyaletlerden gelen sonuçları onayladılar. Bunlar halihazırda onaylanmış ve doğrulanmış, yeniden sayılmış ve dava edilmiş olanlardı. Ayrıca barışçıl bir şekilde görev devir sürecinin tamamlanması bağlamında 20 Ocak’taki göreve başlama töreniyle Biden’ı resmen başkan yapma yolunda sondan ikinci adımı attılar. (1)

Durup kendimize kırık camların ve devrilmiş mobilyaların, uluyan çetelerin ve korkak milletvekillerinin ve laissez-faire polisinin sahnelerinin ne olduğunu sormalıyız. Bu durumun ekstremliğini sorgulamamız gerekiyor. Ana akım yorumcular, bunun modern zamanlarda eşi benzeri görülmemiş bir şey olduğunu söylerken kesinlikle haklıdır, ve mukayese yapacak herhangi bir şey söyleyebilmek için ABD İç Savaşı’na geri dönmek gerekir. Fakat bu kesimler bu tür aşırı ifadelerle kendini gösteren çatışmaların derinliği hakkında hiçbir şekilde yeterince konuşmuyorlar.

Tehdit Bitmedi: Birinci Bölüm

Çarşamba günkü yenilgiye rağmen bu tehdit henüz geçmedi. Birincisi, Donald Trump halen görevdedir. Basında çıkan haberlere göre, Beyaz Saray’daki kendi adamları “Trump’ın birkaç gün bile görevde kalması halinde daha fazla şiddet ve ölümle sonuçlanacak eylemlerde bulunabileceğinden korktuklarını” söylüyor; “sığınak zihniyetinden” bahsediyorlar ve Çarşamba günkü taraftarlarının eylemlerini haklı görmeye devam ettiğini söylüyorlar. Çeteleri hâlâ DC sokaklarında bulunuyor, nispeten çok az sayıda kişi Kongre polisi tarafından tutuklanmış durumda. Diğer Trumpçı çeteler başka şehirlerde sokaklara döküldü.

Bunlar çeteden çok daha fazlasıdır. Cumhuriyetçi delegasyonunun iki lideri de dahil olmak üzere 150’ye yakın Cumhuriyetçi kongre üyesi, Yedi Cumhuriyetçi senatörle birlikte, kalabalık dağıldıktan sonra bile YİNE DE Biden’ı yasadışı bir şekilde görevden almak için oy kullandı. Washington Post’ta yer alan bir ankette, ankete katılan Cumhuriyetçi seçmenlerin gerici saldırıyı % 45’e % 43’lük bir farkla tercih ettikleri iddia edildi.

Tüm bu nedenlerden ötürü -ve faşist bir darbe girişiminde böylesine küstahça bir teşebbüse izin vermenin emsal teşkil etmesi ve bu durumun cezasız kalmaması gereken temel nedenden ötürü- Trump bir an önce görevden alınmalıdır.

Tehdit Bitmedi: İkinci Bölüm

6 Ocak’ta yaşananlar Trump’ın insanları DC’ye çağırmasıyla başlamadı. Trump başkan olduğunda da başlamadı. Bu durum Trump’tan daha büyük bir meseledir. Trump’tan çok daha derin. Trump’tan çok daha tehlikelidir – Trump bütün bu bölünmelerden yararlanmada ve farklı faşist güçleri bir araya getirip hizaya çekmede kritik bir rol oynamasına rağmen durum bu şekildedir. Bob Avakian’ın (BA) 1990’ların ortalarına kadar giden çalışmalarında bütün bunların neden ve nasıl olduğu analiz edilmiştir. Trump rejiminin dinamikleri analiz edilmiş ve onunla nasıl savaşılacağı konusunda kritik önemde yönlendirmeler yapılmıştır. (2) Neyle karşı karşıya olduğumuzu ciddi olarak anlamak istiyorsanız -ve Çarşamba günü yaşananlar böylesi bir kavrayışın hayati niteliğini açıkça ortaya koyuyor- bu çalışmalara eğilmek durumundasınız.

Kısacası, 40 yılı aşkın süredir faşist bir hareket inşa edilmiştir. Nüfusun bir bölümünün neredeyse kelimenin tam anlamıyla farklı bir dünyada yaşadığı, gerçeklik anlayışlarının Hıristiyan okullarının ve fanatik kiliselerin gerici fantezilerinden, Fox News/talk-radio çılgınlığı ve komplo web sitelerinden belirlendiği bir nüfus bu. Bu insanlar, Siyahilerin ve diğer ezilen ulusların mücadelesi sonucunda kazanılan hakların kendileri için bir tehdit oluşturduğu veya kendi itibarlarını azalttığı inancıyla şu ana dek pekiştirildiler. Kadınların maruz kaldıkları zorlukların aşılmasını ya da LGBTQ bireylerin insan olarak tanınması gibi durumları “bastırılması gereken şeyler” olarak algılamaya koşullandırıldılar. Yabancı düşmanı olmaları onlara öğretildi -diğer ülkelerden gelen halklardan nefret etmek veya en azından onları hor görmek onlara öğretildi. Devletin baskıcı kolluk güçleri olan polise ve orduya tapmaları onlara öğretildi. Ve işin aslı bu insanların çoğu zaten bu kurumlarda eğitiliyor. BA, Ron Reagan’ın (eski [faşist] başkan Ronald Reagan’ın ilerici oğlu) öngörüsüne işaret etmiş ve bu insanların Trump’la bu kadar yakından özdeşleşmelerinin, aslında Trump ile kendilerinin aynı insanlardan nefret etmelerinden kaynaklandığını belirtmişti.

On yıllardır süren bu faşist hareketin altında yatan temel nedenlerden bazıları nelerdir? ABD, dünya çapında eşi görülmemiş zorluklarla karşı karşıyadır. Çin’in emperyalist bir rakip olarak yükselişi, kapitalist üretimin çılgınca küreselleşmesinin ekonomik ve sosyal altüst oluşu, emperyalist tahakküme karşı gerici bir temelde birleşen dar İslami köktenciliğin büyümesi durumları yaşandı. Bununla birlikte farklı bir dünya görüşü ve ABD toplumundaki değişiklikler (değişen etnik kompozisyon dahil) tarafından yönlendirilen ABD yönetici sınıfının bazı kesimleri, birleştirici bir norm olarak ABD toplumunun daha açık bir şekilde beyaz üstünlükçü ve Hristiyan-faşist bir şekilde yeniden düzenlenmesi ve değişen dünya durumuyla bu şekilde mücadele edilmesi şeklinde biçimlendi.

Özetlemek gerekirse ve bunun bir parçası olarak, bu faşistler, mevcut kapitalizm düzeni altında insanların zorlu mücadelelerle bir nebze kazandıkları hak ve saygınlıkları daha da baskıcı bir şekilde ezmek için, daha adil bir dünya için savaşmak isteyenleri, hapishane hücresinden başka bir hakları olmayanları, çok daha kötü koşullarda olanları ezebilmek için açık bir diktatörlük biçimi doğrultusunda savaşıyorlar. Birçok yorumcu Çarşamba günü bir araya gelen pek çok faktöre işaret ediyor -ırkçılık, Trump’ın megalomanisi (çılgın iktidar arzusu), yozlaşma ve fırsatçılık, muhaliflerin terörize edilmesi- ve tüm bunlar açıkça ortadaydı. Fakat meselenin merkezinde olan -ve henüz tam olarak yüzleşilmesi gereken- şey faşizmdir.

Ne Yapmalı?

Farklı biçimlerde mücadeleye önderlik etmeye devam ederken, bu dönemde Faşizmi Reddet’in çağrılarının da yakından takip edilmesi ve cevaplanması gerekiyor. Bu kritik önemde bir durum ve kritik önemde olacak, sadece bu acil durumu içeren savaş tamamen çözülene kadar değil, Biden yönetimi evresinde de faşizme karşı mücadeleye devam etmek kritik önemde olacak. İnsanlık Adına Faşist Bir Amerika’yı Kabul Etmeyi Reddediyoruz.

Aynı zamanda yukarıda söylenenlerin yeniden altını çizmek gerekiyor -BA’yı öğrenmek-  bu faşizmin nereden geldiği, oluşturduğu tehdit ve en önemlisi de ezen bir emperyalist yönetim biçimi döngüsünün ötesine geçmenin, dünyanın her yerindeki halkları boğan ve katleden sistemin (faşizm daha canavarca ve grotesk olsa ve insanlığa varoluşsal tehditler oluştursa da) bilimsel bir analizini gerçekten derinlikli bir şekilde yapmak gerekiyor. Şu anda bu durum sadece faşizmi yenmek için değil, aynı zamanda şu an ve önümüzdeki gün ve yıllarda insanlığı gerçekten özgürleştirmek için ve ekolojik felaketleri önlemek için de acilen gerekli olan çalışmalar için belirleyicidir.


1. Kilit noktalardan yola çıkarak, daha önce Trump’la işbirliği yapmış, hatta kölece işbirliği yapmış olanlardan oluşan bir grup (Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Cumhuriyetçi Senato lideri Mitch McConnell gibi insanlar) bu harekete kararlı bir şekilde karşı çıktılar. Bu güçler için, Trump’ın talep ettiği şey -seçim sonuçlarının tanınmaması- ABD içinde çatışmalar yaşanmasını artıracak ve genel olarak ABD’nin diğer emperyalist güçlerle ölümcül ekonomik, politik ve askeri rekabette dünya çapında “ayakta durmasına” çok fazla zarar verebilecek “bir tablo” sunacaktır. Bu insanlar faşisttir. Ancak projelerinin tüm geleceğini Donald Trump’ın acil kaderi üzerine riske atmaya da hazır değildirler.

2. Öfkeye ek olarak, bu pisliklerden bazıları diğer çete üyeleriyle birlikte selfie fotolar çektiler. Sadece birkaç ay önce ırkçılığa ve polis şiddetine karşı göstericilere uygulanan vahşetin tam aksi bir durum.

Kaynak: What Happened, Why…and What Must Be Done: ON THE UNPRECEDENTED EVENTS IN WASHINGTON, DC JANUARY 6 (revcom.us)




Trump ve Faşistler İran’la Savaş Tehlikesini Büyük Ölçüde Yükselttiler — Ancak Biden ve Demokratlar da Emperyalizmin Yağmacı Çıkarlarını Temsil Etmektedir

Editörün Notu: Aşağıdaki makale 7 Aralık 2020 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Çevirisini takipçilerimizin dikkatine sunarız.

Kaynak için bkz: Trump and the Fascists Greatly Heightened the Danger of War with Iran—but Biden and the Democrats Also Represent the Predatory Interests of Imperialism (revcom.us)


Trump’ın seçimde yenilgiye uğraması ile birçok ilerici fikirli insan, İran’a karşı keskin ve yükselen ABD tehditleri ve hamleleri döneminin bitmiş olabileceğinden rahatlığa kapıldı. Trump/Pence rejimi altındaki ABD, İran’la uluslararası anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmişti. Obama yönetimi altında ise müzakereler yapılmış, İran, ABD ve diğer güçler tarafından İran’a karşı ekonomik yaptırımların hafifletilmesi karşılığında nükleer gelişmeyi sınırlamayı kabul etmişti. Trump, İran’a karşı yaptırımları artırarak İran ekonomisine yoğun bir baskı uyguladı. Bu durum COVID-19 pandemisinden kaynaklanan hastalıkları ve ölümleri büyük ölçüde yoğunlaştırmak da dahil olmak üzere İran halk kitlelerinin yaşamları üzerinde yıkıcı etkilere neden oldu.

Ocak 2020’de doğrudan bir savaş eylemi anlamına gelen olayda, Trump, İran’ın önde gelen liderlerinden birinin -Irak’tayken yani başka bir egemen ülkedeyken- suikast emrini vermişti. Seçimleri kaybetmesinden sonra bile, Trump ve rejimi İran’a daha ölümcül yaptırımlar uygulamaya ve savaş tehdidini yükseltmeye devam etti.

Şimdilerde ise Biden, Beyaz Saray’a girer girmez ABD’yi yeniden -Trump’ın ABD’yi geri çekmesinden sonra- İran ve Avrupalı emperyalist güçlerin sürdürmeye devam ettiği uluslararası nükleer anlaşmalara sokmayı hedeflediğini söylüyor. Eğer Biden bunu yaparsa -ve bu kesin bir şey değildir- bu durum ABD politikasında önemli bir değişiklik olacaktır. Ancak böyle bir hareketin altında yatan temel amaçlarda ve itici güçlerde bir değişiklik OLMAYACAKTIR. Biden ve Demokratlar, en az Trump kadar ABD emperyalizminin yağmacı çıkarları tarafından yönlendirilmektedir.

Orta Doğu’yu kontrol etmek, onlarca yıldır ABD emperyalizminin gezegene hakimiyetinin temel faktörlerinden biri olmuştur. Bu bölge dünyadaki petrol ve doğal gazın büyük bir kısmının bulunduğu yerdir. Afrika, Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan bir kavşaktır. Küresel ticaret yolları buradan geçer. Ortadoğu’nun hâkimiyetini kaybetmek demek, ABD’li egemen sınıflar için büyük ses getirecek bir darbe olacaktır. Son yıllarda ABD, bu bölgedeki konumu için muazzam yeni zorluklarla karşı karşıya kaldı, gerici ve genellikle ABD karşıtı katliamcı yapıların yükselişinde yoğunlaştı. İslami köktencilik ve Rusya ve Çin gibi küresel rakiplerle keskinleşen çatışmalar gündeme geldi. Birçok yönden bu meseleler İran çevresinde yoğunlaştı. İran, büyük petrol rezervlerine sahip güçlü bir bölgesel devlettir. Ayrıca ABD kontrolünü baltalayan ve önemli ABD müttefikleri İsrail ve Suudi Arabistan’ın çıkarlarını tehdit eden kendi gündemi ve hırsları ile İslami köktendinciliğin önemli bir kutbudur.

2000’lerin başından itibaren Afganistan ve Irak’ta başlayan savaşlar ve işgal başarısız oldu ve hatta geri tepti, ABD’nin istediği sonuçları vermedi. ABD, düşmanlarını ezemedi ve istikrarlı yandaş rejimler kuramadı. Bunun yerine, miadı dolmuş gerici emperyalizm ile miadı dolmuş gerici İslami köktencilik arasındaki çatışmada, Çin ve Rusya gibi rakip emperyalist güçler kazanç sağlasa bile, bu değişken bölgedeki diğer derin sorunları ve çelişkileri etkileyerek çok karmaşık ve yoğun şekillerde büyük ölçüde artmıştır. Bu fokurdayan çelişkiler kazanı, bölgeyi paramparça etmekle tehdit ediyor ve bu durum aynı zamanda bölgedeki halk kitleleri için bir korku şovudur.

Obama için İran’la nükleer anlaşma demek, acil savaş tehlikesini ortadan kaldırma, İran’ın nükleer hırslarını sınırlama ve hatta belki de İran’ın teokratik rejimini, durumu istikrara kavuşturmaya yardımcı olabilecek tarafsız bir güce dönüştürme ve böylece bölgeye hakim olma girişimiydi. Biden ve Demokratların geri dönmeyi umduğu yaklaşım budur. Ancak bu yaklaşım, egemen sınıfın güçlü kesimlerini temsil eden ve anlaşmanın İran rejimini bölgede daha güçlü hale getireceğinden korkan, ABD’nin kilit müttefiklerinin altını oyacağından, ABD’nin bölgesel ve küresel hakimiyetini zayıflatacağından korkan Cumhuriyetçi-faşistler tarafından kınanıyor. Bu savaşın her iki tarafı da İran ve ABD’deki halk kitleleri de dahil olmak üzere dünya halklarının gerçek çıkarlarını temsil etmiyor.

Biden’ın İran konusundaki özel pozisyonuna gelirsek -revcom.us gelişmeler doğrultusunda bu konu hakkında daha fazla yazacaktır- ancak bu yılın başlarında New York Times tarafından Demokrat başkan adaylarına yöneltilen sorulara yanıt verirken Biden’ın dediklerini hatırlamakta fayda var: Biden, eğer ABD çıkarları tehdit altındaysa İran’a (ve diğer stratejik alanlara) önleyici saldırılar da dahil olmak üzere her tür askeri müdahaleyi dışlamama konusunda oldukça kararlıydı.

Biden’a “İran veya Kuzey Kore nükleer testlerini veya füze testlerini yaparsa askeri gücü değerlendirip değerlendirmeyeceği” sorulduğunda yanıtı şöyle oldu: “Evet. Amerika Birleşik Devletleri’nin hayati bir çıkarını korumak için kuvvet makul bir şekilde kullanılmalıdır… Kuzey Kore’nin nükleer programı ve İran’ın nükleer hırsları hayati çıkarlarımıza karşıdır.”

Dünyadaki egemen kapitalist-emperyalist güç olarak ABD’nin “hayati çıkarlarının” halkın çıkarları ile hiçbir ilgisi yoktur ve bunlara temelden karşıdır.




Washington DC’deki Faşist Çeteye Karşı Durmak

Editörün Notu: Aşağıdaki röportaj 16 Kasım 2020 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır.

Kaynak için bkz: Standing Up to the Fascist Mob in DC (revcom.us)


14 Kasım’da Donald Trump’ın binlerce destekçisi, bizzat Trump tarafından selamlanmış birkaç açıkça faşist kuvvetin liderliğinde seçimin iptalini talep ederek Washington DC’de sokaklara döküldü.

Bu olaydan bahsederken, Washington Post gazetesi bu ayaklanmacıların Refuse Fascism örgütünden protestolara karşı olan bir grupla karşılaştıklarını yazdı. Post’un anlattıkları şöyle:

Sonradan protesto karşıtlarının ortaya çıkması çatışmaları alevlendirdi, ancak polis çatışan tarafları ayırmak için çalışmasa durum çok daha şiddetli bir hal alabilirdi. Açık turuncu “Refuse Fascism” [Faşizmi Reddet] pankartları taşıyan küçük bir grup, Freedom Plaza’nın yakınlarına geldiğinde yüzlerine “ABD! ABD! ABD!” diye bağıran Trump destekçileri tarafından aniden kuşatıldılar…

Bu küçük yürüyüşü yöneten kadınlar 14. Cadde’ye kadar tekrar tekrar kuşatmadan kurtulup yeniden çevrelenerek mücadeleyi sürdürdüler.

Megafonlarından “Trump, pılı pırtını topla! Gayri meşrusun!” diye bağırdılar. Bir Trump destekçisi adam, başkanın isminin yazdığı bir bayrakla karşı güçleri yaralamaya çalıştı. Başka biri bir kadının parlak turuncu posterini alıp yine o kadına vurdu.

Sunsara Taylor, Refuse Fascism’in yayın kurulunun bir üyesidir ve bu sitenin bir yazarı olarak kendisi oradaydı. Dün kendisi de orada bulunmuş olan Lucha Bright, Sunsara ile birinci ağızdan haber edinebilmek için aşağıdaki röportajı yaptı.


LB: Merhaba, ben Revolution Club [Devrim Kulübü] adına Lucha Bright. RefuseFascism.org yayın kurulunun bir üyesi ve YouTube’da Revolution Nothing Less Show’un [Devrim – Daha Azı Değil Şov] ana sunucularından biri olan Sunsara Taylor ile birlikteyim. Merhaba Sunsara!

ST: Merhaba Lucha, burada olmak güzel. Herkese merhaba.

LB: Geçen Cumartesi, yani dün, Sunsara ve ben DC sokaklarında beraber koşuşturuyorduk. RefuseFascism.org ülkenin her tarafında ve bizzat DC’de Million MAGA March karşıtı protestoların yapılması çağrısında bulunmuştu. Bize Refuse Fascism’in neden bu protestoların yapılması çağrısında bulunduğu hakkında biraz bilgi verebilir misin?

ST: İlk olarak, Donald Trump seçimi kaybetti. Hepimizin bunu bildiğini biliyorum, ancak o bunu kabullenmeyi reddediyor, yalan söylüyor ve bunu tersine çevirmeye çalışıyor. Aslına bakarsanız biz sonuçları kabullenmeyi reddeden ya da Trump’ın kazandığına inanacak kadar komplo ve yalan rüzgarları tarafından kandırılmış binlerce MAGA pisliğiyle son derece yakından karşı karşıya geldik. Yani Trump kaybetti, bu halk için büyük bir zaferdi, ve insanlar bu seçim mağlubiyetini oluşturmak için pek çok zorluğun üstesinden geldi. İnsanlar, özellikle de Siyahi halk, yanlış yönlendirici otomatik aramaların, seçmen korkutmalarının, Güney’deki aşırı uzun oy kuyruklarının -bazıları ırkçı baskı yüzünden 10-12 saat sıra beklemiştir- üstesinden geldiler. Donald Trump’ı seçimlerde yenilgiye uğratmak için bunlara göğüs germesi gereken ve pandemi koşullarında bile buna göğüs geren pek çok insan vardı ve bu değerli bir zaferdi. İnsanlar iyi ve haklı bir sebepten ötürü sokaklara akın ettiler ve dans ederek kutlama yaptılar ve üzerlerinden bir yükün kalktığını hissettiler.

Ancak bir hafta geçti ve hala karşımızda bu konuda yalan söyleyen bir Donald Trump var. Aktif bir biçimde geçişi yavaşlatıyor -ki bu şu anda COVID ölümleri ve başka şekillerde hayatlara mal oluyor- ve bu seçimi tersine çevirmek için bir taban oluşturuyor. Bütün bu sebeplerden ötürü, kendi tarafımızı meydanlara taşımanın ve bu seçim galibiyetinin üzerinde durup “Seçim bitti. Trump kaybetti. Biden kazandı. Trump gitmek zorunda.” demenin çok önemli olduğunu düşündük. Ancak bu galibiyetin temeli oturana ve Trump gerçekten Beyaz Saray’dan çıkana kadar meydanlardan geri adım atmayalım.

Açık olmak gerekirse, bu seçimin altını oymak için yaptığı girişimlerin hepsi bizzat gönderilmesi için temel oluşturmakta. Bunlar faşist hamlelerdir. Bunu yapan Trump olduğu için ve dört senedir bunlarla yaşadığımız için normalleşmemeliyiz. Karşımızda kaybettiği halde koltuktan kalkmayı reddeden, oldukça zarar veren ve en şiddete yatkın beyaz üstünlenmeci, hayduttan hallice destekçilerinden binlerce ya da on binlercesini devletin yönetim kurumlarını yağmalamak ve seçimi tersine çevirmek için ortaya süren bir başkan var. Buna cevap verilmesi gerekli. Bu yüzden biz buna karşı protestoda bulunup karşı çıkmanın ve bu faşist rejimin yönetimi terk edene kadar yenilgisini izlemek için kendi tarafımızı ayağa kaldırmanın çok önemli olduğunu düşündük.

LB: Sadece burada DC’de durumun nasıl olduğunu betimleyebilir misin? Sokaktaki faşistler kimlerdi? Ve Refuse Fascism ne yaptı?

ST: DC sokakları her çeşit beyaz üstünlenmeci, milis tipli, düşünceleri komplo teorilerinden ibaret sıyırmış Hristiyan faşistlerle doluydu; anlatmak istediğim büyük ölçüde Siyahilere, göçmenlere, kadınlara karşı organize olmuş bir nefret gördük.

Aslında bu, Trump seçimi kaybettiğinde, sokaklara sevinç ve üzerlerinden kalkan yük ile dökülen insanları gördüklerinde böbürlenmeleri sönen, savunmaya geçmek durumunda kalmış, yenilgiden biraz da olsa paylarını almış bu faşist güçlerin bir denemesiydi. Ben bu hareketle biraz temel kazandıklarına inanıyorum.  Bu durum şişinip durmalarını söndürdü ve onlar da üstünlüklerini tekrardan göstermek için yeniden bir araya gelmeye ve meydanlara inmeye çalışıyorlardı. Ve bence bunda temel de oluşturabildiler, Trump’ın gelip onları desteklemesi de buna dahil. Biz de bunun tam ortasına girdik. Ve sadece insanlar bilsinler diye söylüyorum, bu insanların bazıları “Kyle’ı serbest bırakın” sloganları atıyorlardı, bahsettikleri 17 yaşındaki Kyle Rittenhouse, Kenosha, Wisconsin’de Black Lives protestolarında bulunan iki kişiyi sokağın ortasında vuran bir kişidir. Bu insanların kahramanı işte bu. “Kadınlar mutfağa aittir” yazılı pankartlarla sokaklarda yürüyen Hristiyan fanatik faşistleri vardı. Açıkça köleliktir bu.

Orada, “Kafeslerdeki çocuklara ne demeli?” diyen insanlara, “O çocuklar oraya ait. Aileleri yasadışı bir şey yaptı.” diyen insanlar bunlar… yani bu insanlar… bunların kalpsiz… İnsanlık adına içlerinde hiçbir şey yok. Ancak onlar oradaydı ve içleri intikam şehvetiyle doluydu. Ve biz de onların en başta gruplaşmaya başladığı Freedom Plaza bölgesinin tam da ortasındaydık, oraya erkenden gittik. Ve “Trump/Pence Out Now” [Trump/Pence Hemen Gitsin!] pankartını kaldırdık. Aynı şeyi söyleyen afişler kaldırdık. Küçük bir gruptuk. Bütün grubumuzu bir yerde toplayamadık aslında… Trump’ın arka çıktığı faşist kanada kıyasla çok küçük kaldığımızdan tamamen toplanamadık.

Ve bunu yaptığımız saniyede üzerimize geldiler. Yani bu insanlar öfke saçıyorlardı. Önce sözlü olarak bize saldırmaya başladılar ve sonradan zor kullanırcasına bizim üzerimize yürüdüler ve birkaç dakika içerisinde yüzlercesi bizi kuşatıp çekiştirmeye başladılar, bazı zamanlarda beş farklı mankafa erkeğin sizi farklı taraflara çeken, pankartınızı alan, size vuran elleri etrafınızda olurdu; ses sistemimizi kopardılar, bunlar bir çeteydi ve son derece tehlikeliydiler. Aramızda Siyahi bir kadın vardı, biz bunların üstesinden gelirken… ve grubumuz hakkında şunları söylemeliyim, çok güzeldi, inanılmaz bir yürekliliğe sahiplerdi. Washington Post anlatmıştı sanırım, farklı zamanlarda yürüyüşü yöneten kadınlar çetenin arasından çıkıp “Trump pılı pırtını topla! Gayri meşrusun!” ya da “Trump/Pence hemen gitmeli.” sloganları atmışlardı. Sonrasında yine sarıldık ve yine aralarından sıyrılıp slogan attık. Ancak bütün bu zaman boyunca grubumuzu koruduk, mücadelemizde devam ettik.

Bu iki blok boyunca devam etti… Bu tarz saldırıların altında yürüdük, en sonunda polisle de mücadele ettik. En azından işlerinin bir kısmını yapıp bizi bir çete saldırısından korumaları ya da en azından onların erişemeyecekleri bir yere gitmemizi sağlamaları için onlarla mücadele ettikten sonra, kendimizi polis çizgisinin öteki tarafında bulduk. Bunların üstesinden gelince, bizimle yürümüş Siyahi bir kadın gözyaşlarına boğuldu, yatıştırmamız mümkün değildi. Sürekli olarak şunları söyledi: “Siyahi olduğum için hatalıyım. Kadın olduğum için hatalıyım. Hayatım her gün tehlikede. Ve üzerimizi attıkları çok fazla, çok fazla nefret vardı.” Gözyaşları hiç durmadı.

Bob Avakian, Konfederasyon’dan günümüz faşistlerine direkt bir çizgi olduğunu söylemişti. Onlar gerçekten Konfederasyon’un mirasçılarıdır. İç Savaş’ın sona erdiği gerçeğiyle hiç yüzleşmemiş insanlardır. Bunlar çocuklarını alıp Siyahilerin linç edilmesini izlemeye giden ve sonrasında bir deneyimi hatırlamak için bir hatıra, bir kartpostal ya da tahrip edilmiş vücudun bir parçası için mücadele eden insanlardır. Bunlar kana susamış, intikam için gelen insanlardır ve bunu bütün gün boyunca gördünüz. Gecenin sonunda, yağmalamaya başlamışlardı. BLM Plaza’ya geldiler ve duvarlardaki resimleri yırtıp attılar. Ve manyaklar gibi, delice ve hayvanca çığırışlarla üzerlerinde Black Lives Matter yazan tahta parçalarına saldırdılar, bunu insanlara yaptıklarını düşleyerek yaptılar. Yani ağır bir deneyimdi, buna karşı bizzat böyle karşı çıkmak. Ancak önemliydi çünkü karşı çıkmak zorundayız. Meydanları ve kamu söylemini domine etmelerine izin verilemez.

Ve orada daha fazla insanın olmaması utanç vericiydi. Bir hafta önce Trump kaybettiğinde haklı bir sevinçle dışarı çıkmış olan herkes bunlara karşı çıkmak için orada olmalıydı. Orada olmaları dünya kadar fark yaratırdı. Bu derece nefret savunmada kalmaya zorlanmalı.

Çetenin ortasında protestomuzu yapıp sabahı gördükten sonra, Beyaz Saray’ın yakınındaki BLM Plaza’ya gittik ve karşılaştığımız bir kişi Union istasyonunda metrodan indiğini -genç, eşcinsel bir birey- ve üzerlerinde askeri yelekler olan beş tane MAGA faşistinin kendisinin üzerine geldiğini, “Sen homo musun yoksa? İbnesin sen!” diye çığırdıklarını söyledi. Bu kişiye karşı hakaretler savurup fiziksel olarak korkutup domine etmeye çalışıyorlardı. Bu kişi şöyle dedi, “Kendimce düşündüm, ‘Beyaz Saray’a gitmeliyim, belki orada kendi insanlarımı bulurum’. Ve evet, buldum.” Ve bizimle birlikte olan Siyahi kadın ve faşist çetesinin içinden çıkarken sarsılmış olan diğerleri, BLM Plaza’ya gidip yeniden birlik olduğumuzda sonuna kadar götürdüler. Ve karşı çıkmak gerçekten de güzel hissettirdi.

Bu pislikten saklanabileceğin, evine girip çatışmadan uzak durabileceğin düşüncesini biliyorsun. Bu etik olarak doğru değildir, zararlıdır ve bundan ötürü, karşı çıkmak ve bununla yüz yüze gelip bunların üstesinden gelmek kadar iyi hissettirmiyor. Ve karşı çıkan insanların hepsiyle çok gurur duydum ve biliyorum ki milyonlarca insanın hislerine ses verdik, ancak bu milyonlar buna katılmak zorunda çünkü gerçekten geleceğimiz için olan mücadele hala sürüyor. Ve Trump hala gücü elinde tutuyor ve bu MAGA faşistleri yağmalıyor ve meydanları ve kamu söylemini domine etmelerine izin verilemez.

LB: Bu noktaya gelirken herkese “Aman ha sokağa çıkmayın!” diye çağrı yapanlara ne diyeceğini öğrenmek istiyordum, böyle bir çağrı söz konusuydu. İnternette her tarafta bu vardı. “Evde kalın, bu insanları kışkırtacaksınız, Trump’ı kışkırtacaksınız.” Bundan zaten biraz bahsettiğini düşünüyorum, ancak daha söylemek istediğin varsa…

ST: Bakın, faşist Trump/Pence rejimi soykırımcı-ırkçı bir rejimdir ve hala yönetimi ellerinde tutuyorlar. Çetelerini sokaklara salıyorlar. Bundan saklanmak bunların gitmesine sebep olmayacak, onları daha güçlü kılacaktır. Ve üzgünüm, eğer enerjinizi -ki bunu pek çok “uyanık” ve “ilerici” insan da yaptı- gerçekten bu faşistlere ve beyaz üstünlenmecilere karşı çıkmak için kullanmaktansa bu faşistlere ve beyaz üstünlenmecilere karşı çıkanları kınamak için kullanıyorsanız, siz Freedom Riders’a [Özellikle otobüslerde ırk ayrımı yapılmasını yasadışı ilan eden ABD Yüksek Mahkemesi kararının uygulanmadığı pek çok eyalette bu kararın uygulanması için mücadele ederek dikkat çeken bir sivil harekettir – Ç.N.] “Aman ha Güney’e gitmeyin. Onları kışkırtmayın.” diyenlerden hiçbir farkınız yok. Kimler ki çeteler üzerlerine saldırdığında “Neden bunları gaza getirdiniz?” derse, Frederick Douglass’a “Aman ha anılarını yayınlama ve bir konuşma turuna çıkma, çünkü olayları fazla ileri götürebilirsin… [Köleliğin] kaldırılmasına doğru gidiyoruz, sadece daha yavaş gitmek istiyoruz” diyenlerden hiçbir farkı yoktur. Larry Kramer, ki günümüzde herkes Larry Kramer’ı sever, onunla ilgili filmler yapılmasının iyi bir sebebi vardı, kendisi ACT UP hareketinin liderliğini yapmıştı, insanları AIDS salgını hakkında uyandırıp ölen insanlar için -özellikle de çok sayıda homoseksüel erkek için- yardım toplamaya çalışmıştı. Ancak o zamanlarda Larry Kramer son derece olumsuz görülüyordu ve üzgünüm, hüküm tarihin içinde ve günümüzde de işliyor.

Her zaman “Bakın siz yanlış şekilde protesto ediyorsunuz. Siz yanlış zamanda protesto ediyorsunuz.” diyen birileri olacaktır. Aslında daha bugün birisi bana nasıl “iyi planlanmamış protestoların” daha az özgürlüğe yol açacağı hakkında 100 örnek sunabilecekleri hakkında bir şeyler anlattı. Hayır, daha az özgürlüğe yol açan şey baskılardır. Buna karşı çıkmak daha çok özgürlüğe yol açar. Bu sıçtığımın dünyası böyle işliyor. Ve belki de iyi planlanmamış ya da en stratejik olarak düşünülmemiş protestolarda bile, hala kollarınızı doğru taraftaki insanların etrafına sarabiliyorsunuz.

Bir taraf doğru ve bir taraf yanlış. Ayaklananlar, bazen en stratejik anlamda olmasa bile, baskının sebebi değildir! Ve mağdurları ve ayaklananları suçlayanlar, üzgünüm ama bu konuda tarihin yanlış tarafındasınız. Ve doğru tarafa geçmek zorundasınız, çünkü bu insanların çoğu, ben gerçekten buna inanıyorum… iki akla sahip. Gerçekten Trump dehşetinin bitmesini istiyorlar. Ancak uzun zamandır bunu durdurmak için gereken sıkı çalışma ve mücadeleye karşı direnç gösteriyorlar. Ve şu anda da bunu görüyorsunuz, kazandık, hadi sakin kalalım diyorlar. Ve bilin bakalım! Faşistlere karşı sakin kalınamaz. Kazandığın zaman bunu alırsın ve masaya koyarsın.

Haydi meydanlarda kalalım. Saldırıya devam edelim. Black Lives Matter demeye devam edelim. Kadınlarının eksik insanlar olmadıklarını söylemeye devam edelim. Çocukları kafeslerden çıkarın demeye devam edelim, çünkü onlar halen lanet edilesi kafeslerde. Bütün bunlar devam ederken ve onlar galibiyetini tersine çevirmek için mücadele ederken neden sakin kalırsın ki? Bu zaferin üstünde durmalı, ilerlemeli ve baskının altında acı çekenlere alan ve nefes verip onları kendine katarak farklı bir gelecek için gerçekten mücadele etmeli ve kazanmalısın.

Dün uğruna savaştıklarımız bunlardı. Bunun parçası olan insanların dünden pay çıkarmaları gereken şeyler bunlardır. Bu son derece kahramancaydı. Son derece önemliydi. Ve diğer insanların da katılması gerekiyor. Sonuna kadar götürmeliyiz, Trump ve Pence’i yönetimden çekilmeye zorlamalıyız. Bununla birlikte daha derine inmeliyiz, bu faşizmin ve bu sistemin içine kök salmış bütün baskı ve adaletsizliğin köklerine ulaşmak için ve tamamen bir devrim ihtiyacı için mücadele etmeye devam edeceğiz.

LB: Tamam, sana çok teşekkür ederim, bu çok önemli bir tartışmaydı ve bunu yapabildiğimiz için çok mutluyum.

ST: Ben de. Teşekkürler Lucha.




Uyarı: Trump İran’a Askeri Saldırı Seçeneklerini Değerlendiriyor. ABD’nin İran’a Saldırısını Kabul Etmiyoruz. Trump/Pence Hemen Şimdi Gitsin!

Editörün Notu: Aşağıdaki açıklama 16 Kasım 2020 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır.

Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/674/alert-trump-considers-options-for-military-attack-on-iran-en.html


New York Times bugün1, geçen Perşembe günü Oval Ofis toplantısında Trump’ın “kıdemli danışmanlarına… İran’ın ana nükleer sahasına karşı önümüzdeki haftalarda harekete geçme seçenekleri olup olmadığını sorduğunu” aktardı. Times‘a göre, “Bir dizi kıdemli danışman başkanı askeri bir müdahale seçeğinden caydırdı.” Ancak bu durum Trump’ın savaş başlatma tehlikesinin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Times, Trump’ın “İran’ın varlıklarını ve müttefiklerini vurmanın yollarını arıyor olabileceğini” ifşa eden “idari yetkililerden” alıntı yaptı…

Her ne sebeple olursa olsun, İran’a yapılacak böylesi bir saldırı son derece tehlikeli ve tamamen gayri meşrudur; ve dahası, Trump seçimde kesin bir şekilde yenilgiye uğratıldığı ancak sonucu kabul etmeyi reddettiği ve faşist destekçilerini destek doğrultusunda kışkırtmaya devam ettiği için de son derece tehlikelidir.

İşin aslı İran’ın köktendinci İslami rejimi halkına karşı oldukça gerçek suçlar işlemiştir ve bölgedeki diğer gerici güçleri desteklemektedir. Ancak Orta Doğu’da Amerika’nın işlediği muazzam katliam ve suçlar -dünyanın her yerinde yaşattıklarından bahsetmiyoruz bile- İranlı yöneticilerin hayal edebileceğinden binlerce kat daha büyüktür. Hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Partili başkanlar altında yürütülen Orta Doğu’daki bu Amerikan suçlarından birkaçını saymak gerekirse şunları görürüz:

İran’ın seçilmiş lideri Muhammed Musaddık’ı deviren ve on yıllarca işkence ve acımasız baskı uygulayan Şah’ı (kralı) iktidara getiren 1953 CIA darbesi; 1990’dan 2003’e kadar Irak’a uygulanan ABD-BM yaptırımları halklar için büyük zorluklara ve çocuklar da dahil olmak üzere yüz binlerce kişinin ölümüne neden olmuştur; 2011 ABD-NATO Libya bombalaması on binlerce sivili katletti ve ülkeyi darmadağın bir halde bıraktı; 1991 yılındaki büyük Irak işgali yalanlara dayalı ve ardından gelen ve yüz binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan yıllar süren işgal; İsrail’in 2008-2009’da Gazze halkına yönelik kanlı saldırısının ve katliamının desteği…2

Trump/Pence rejimi göreve geldiğinde, Obama’nın İran’la nükleer silah programını sınırlandırmak için çok uluslu bir anlaşma imzalamasıyla belirlenen önceki ABD emperyalist politikasını İran’a karşı keskin bir şekilde değiştirmişti. Trump tek taraflı olarak ABD’yi nükleer anlaşmadan çekti. Ve sonrasında bir ekonomik savaş biçimi olarak İran’a sert yaptırımlar uyguladı. Bu yaptırımlar İran ekonomisini adeta boğdu ve İran’daki halk kitleleri için aşırı zorluklara neden oldu.3

Bu yılın Ocak ayında Trump, üst düzey İran generali Kasım Süleymani’nin Irak’tayken drone ile suikast emrini verdi. Başka bir egemen devletin topraklarında egemen bir devletin yüksek hükümet yetkilisine yönelik bu Amerikan suikastı, nesnel olarak bir savaş eylemiydi.4 Haziran ayında ABD ve Uluslararası Atom Ajansı, İran’ı nükleer tesislerinin uluslararası denetimini engellemekle suçladı ve bu durum İran’a karşı Amerikan askeri harekatı için olası gerekçeler oluşturdu.

Ve şimdi Trump iktidarda kalmak için çabalarken, İran’a karşı bir savaş başlatmak istiyor. Bu, tüm dünya için zaten büyük tehlikelerle dolu bir durumda son derece meşum bir gelişmedir.

İnsanlık adına, bizler Trump’ın İran’a karşı bir savaş ya da diğer saldırgan eylemler başlatmasını engellemeliyiz. Bunu sokaklarda kalarak ve şu talebi dile getirerek yapmalıyız: Trump, Pence ve rejimlerinin tamamı HEMEN ŞİMDİ GİTSİN!


1. Trump Sought Options for Attacking Iran to Stop Its Growing Nuclear Program, NY Times, 16 Kasım 2020.

2. Bkz: revcom.us – American Suçları dizisi:

  • 1953 CIA Coup in Iran: Torture and Repression – Made in the U.S.A.
  • U.S.-UN Sanctions on Iraq—“A Legitimized Act of Mass Slaughter”
  • The 2011 U.S.-NATO War on Libya
  • The 1991 Persian Gulf War – “Operation Desert Storm”
  • Israel’s U.S.-Armed and -Backed Massacre in Gaza (2008-2009)

3. Bkz: Explosion Destroys Nuclear Fuel Site in Iran as Trump/Pence Regime Steps Up Attacks – revcom.us. 

4. Bkz: On the U.S. Assassination of Soleimani and the Heightened Danger of War: Oppose U.S. Imperialist Aggression—Trump/Pence Out Now! – revcom.us.




Faşizmi Reddet Yayın Kurulunun 14 Kasım 2020 Tarihli Açıklaması

Editörün Notu: RefuseFascism.org sitesi yayın kurulunun 14 Kasım 2020 tarihli önemli açıklamasını aşağıda aktarıyoruz.

Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/673/sights-and-sounds-nov-14-en.html


Seçimler bitti. Biden kazandı. Trump kaybetti. Şimdi onun ve faşist rejiminin gitmesi gerekiyor. Faşist yanılsamaları içine boğulan Trump, mevcut durumu kabul etmedi. Pence, Barr, Pompeo gibiler “İkinci bir Trump dönemine yumuşak bir geçişten” bahsederek akıl almaz fakat ölümcül bir oyun oynuyorlar.

Bu bir oyun değildir, durum oldukça tehlikelidir. Biden dönemine geçişi engellemenin COVID ölümleri ve uluslararası boyutlar da dahil olmak üzere hayatlara malolan gerçek bir maliyeti var. İktidarı barışçıl bir şekilde devretmeyi kabul etmemek faşistliktir. Takipçilerini seçim sahtekarlığı yalanı ile kışkırtmak saçma olduğu kadar tehlikelidir de.

Halk, Trump’a karşı haklı bir zafer kazanmış durumda. Omuzlarımızdan bir ağırlık kalktı, dans ettik ve iyi bir sebeple bu durumu kutladık. Bu faşist şarlatanlar derhal gitmeleri gerektiği şeklindeki erdemli talebimizin hararetini hissetmeye devam etmelidir. Yasadışı bir şekilde iktidara tutunmak ve seçimleri altüst etmek için yaptıkları her harekete, sokaklarda adaletle ve arkamızda bir seçim zaferiyle meydan okunmalıdır ve şöyle denmelidir: HAYIR!! Trump/Pence HEMEN ŞİMDİ GİTSİN!

Halkın bu seçimi kazanmak için başına gelen onca şeyden sonra -seçmenleri bastırma, sindirme, yalanlar, imalar, çağrılar, saatlerce sırada bekleyerek COVID enfeksiyonu riskine girme- Trump’ın sahte ancak zarar verici iddialarına herhangi bir zemin sunmamalıyız. Dünya halklarına bir söz verdik: İnsanlık Adına FAŞİST BİR AMERİKA’YI KABUL ETMEYİ REDDEDİYORUZ! TRUMP VE PENCE GİTMELİ!

Bu rejimin seçimleri alt üst etme hamlelerinin de ötesinde, insanlık için halen büyük bir tehlike oluşturduğunun farkındayız. Savunma Bakanlığı’nın tepesine Trump’a sadık kişiler koydular. COVID ile ilgili bilgileri engelliyorlar. Trump’ın kuduz MAGA tabanı yılgın ve moralsiz hissetmeye devam etmeli. Bunların beyaz üstünlükçü öfkesini topluma dayatmasına izin verilemez. Yenilgilerini kutlamak, kamusal alana veya kamusal söylemlere hükmetmelerine izin vermeme kararlılığımıza dönüştürmek bize düşüyor. Artık devirleri bitmek durumunda.

Bugünden itibaren örgütlenip harekete geçmeliyiz ki, bu seçimi bozmak ve durumu meşrulaştırmak için yaptıkları her harekete şiddetle karşı çıkabilelim. Bazı ilerici arkadaşlarımızın dediği şekliyle hareket edemeyiz. Şimdi değil. Çekip gitmeye mecbur bırakılması gerekenler iktidardaki faşistlerdir.

RefuseFascism.org ile iletişime geçin — Refusefascism.org adresine gidip “kaydol” düğmesini tıklayarak ve formu doldurarak bizlerle iletişime geçin. En son gelişmeleri ve harekete geçirme çağrılarımızı görmek için refusefascism.org adresine gidin.

Önümüzdeki haftalarda, son dört yılda büyüyen ve sertleşen faşizmin köklerine daha derinlemesine inmek için forumlar düzenleyeceğiz. Unutmayın, on milyonlarca kişi Trump’a oy verdi ve bu kişiler halen çevremizde bulunuyor. Kazanılan zaferi inşa etmek için daha yukarısını hedeflemek için online kültürel etkinliklere sponsor olacağız. Uyarmaya devam edeceğiz. Eğer sizler de bu faşizmin beyaz üstünlüğüne, yabancı düşmanlığına, ataerkilliğine, iktidarda kalarak nefret hareketlerini ve gerici programlarını ilerletmek için yaptıkları bütün bu şeyleri onaylamıyorsanız, bize katılın. Tetikte kalın, harekete geçin ve sokakları alın! ¡Adelante! TRUMP/PENCE HEMEN ŞİMDİ GİTSİN!




Trump/Pence Rejimi Hala Seçimleri Çalmaya Çalışıyor: Faşist Politikalarıyla Uyumlu “Legal” Bir Strateji, Program ve Mobilizasyon

Editörün notu: Aşağıdaki yazı revcom.us sitesine bir okur tarafından gönderilmiştir. ABD’de gerçekleşmiş olan seçimler ve hala devam etmekte olan başkanlığın devredilmesi tartışmalarına, Trump/Pence rejiminin faşist doğasına ilişkin önemli bulduğumuz bu makaleyi okurların dikkatine sunarız.


Çok yakın bir zaman önce Faşizmi Reddet’in, Trump/Pence rejimi hala seçimleri çalmaya çalışıyor sloganını okuduğumda bu açıklamanın hakikati ile karşı karşıya kaldım, her ne kadar Trump ve faşist güçlerinin örneğin Hristiyan faşist çekirdeğin halen tam olarak ne yapacağını bilemesek ve onlar da seçeneklerini ve stratejilerini gözden geçirseler de bu beni sarsmıştı. Özellikle de Biden’ın Seçim Kurulu oyları ile gelen galibiyetinden sonra, Fox kanalı da dahil olmak üzere onlara ait olan pek çok kanalın bu haberi geçmesi, saflarında birlikteliğin ve mücadelenin iç içe geçtiğini gösteriyordu.

Bu yazıda diğer okuyuculara yardımcı olması açısından; faşistlerin “legal” stratejilerinin bazı kilit bölümlerini ve seçeneklerini açıklayacağım; aynı zamanda bunun tehlikelerini ve ne yapılması gerektiğinden de bahsedeceğim. Sözlerimde ‘’legal’’ kelimesini kullanmamın nedeni bunun sözde ‘’normal’’ bir seçim olarak oylar sayılarak kimin kazanılacağına karar verilmesi gerekirken bu stratejinin bizi bir yerlere getirmesi için çok kısıtlı bir alan var. Ancak şu ana kadar yaşananlar faşistlerin genel stratejisi ve seçimleri ‘’saptırmaya’’, kendi toplumsal tabanlarında sonuçları gayrimeşrulaştırmaya ve son olarak belki de gayrimeşru bir ‘’darbe’’ ile çalmaya yönelik amaçları ile uyumludur. Bu olabilecekler kesinlikle belirsizdir, belki de bu noktada yaşanmayacaktır ancak şimdiye kadar ki hareketlerine bakılarak, tehlikenin farkında olmalı, bunun karşısında durmalı ve en önemlisi de bunu engellemeliyiz! Bunu devamlı, kitlesel, şiddet içermeyen bir direniş ile, Trump/Pence Hemen Şimdi Gitsin! talebi ile bu rejimi defetmeye yönelik yapmalıyız.

Öncelikle Trump seçimden önceki birkaç ay boyunca, bütün seçim kampanyasında bu seçimi kaybetmelerinin tek yolunun seçimlere müdahale olması olduğunu yineleyerek faşist sosyal tabanının kamusal düşünüş çerçevesini ve temellerini hazırladı. Yani aynı mantıkla devam edersek: Eğer bütün anaakım medya kanalları, sayılan oylar ile Biden’ın kazandığını söylüyorsa, bu seçime hile karışmış olmalı. Trump’ın başsavcısı Bill Barr, ki kendisi taş kalpli bir Hristiyan faşistidir, posta yoluyla gönderilecek oyların hileye çok açık olduklarını tekrar eden bir şekilde belirtmiştir. Seçimin başlarından itibaren Trump devamlı olarak kendisinin kazandığını, seçimlerde devasa hileler döndüğünü, bunlarla mahkemede savaşacağını ve mevcut sonuçların derdest edileceğini söylemiştir.

Bütün bunlar faşist tabanın “legal-siyasi” stratejisinin konteksini gözler önüne sermektedir. Cumartesi akşamı, Joe Biden’ın Seçim Kuruluyla kazanmasından hemen sonra Trump’ın kişisel avukatı Rudy Giuliani, Biden’ın kazanmasında kritik öneme sahip olan Philadelphia eyaletinde seçimlere hile karıştığını itham ederek, “ülke çapında davalar” ile tehditler savurdu ve Giuliani’nin iddia ettiğine göre “bunlar seçim sonuçlarını bertaraf edebilirler.”

Ve bu sadece “çıldırmış bir Rudy’den” ibaret de değildir. Trump’ın kendisi de bu seçimin yasal galibinin kendisi olduğu, ‘’Bu seçimlerin daha bitmediği’’ ve ‘’yasal süreçlerin daha yeni başladığını’’ söylemiştir. Trump’ın seçim ekibinin başı olan David Bossie ise Cuma günü, ‘’Her bir yasal oy için mücadele edeceğiz, ve bütün illegal oyların bertaraf edildiğinden emin olana kadar savaşacağız’’ demiştir. Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi kanadının lideri olan Kevin McCarthy ise Twitter’dan ‘’bu savaşta geri adım atmayacaklarını’’ belirtmiştir. Trump’ın oğlu Donald Trump Jr. ise yine bir Tweetinde Perşembe günü, babasının bu seçimlere karşı ‘’topyekun savaşa gitmesi gerektiğini’’ söylemiştir. Basına baktığımızda ise, başlıca hiçbir Cumhuriyetçinin Trump’ın taleplerine karşı bir şey söylemediğini ve Trump’ın başkanlığı Biden’a bırakması gerekliliğiyle ilgili bir şey söylememiştir. Bunun dışında sadece Mitt Romney ve George W. Bush bu talepleri belirtmiştir ancak bu isimlerin ikisi de Trump’ın destekçisi değildir.

Davaları Kullanarak Seçimleri Gayrimeşru Hale Getirmeye Çalışmak ve Seçimlerin “Çalındığı” Yalanını Ortaya Atmak

Seçimin bitmesinden itibaren Trump’ın güçleri kritik olan eyaletlerde bir düzine dava açmış bulunuyor. Ancak New York Times’ın da belirttiği üzere bu davaların hiçbirisi eyalet mahkemelerinde dikkat çekememektedir. Ve bunun sebebi, hile iddialarını destekleyebilecek hiçbir kanıtlarının olmaması ya da bu iddialarının seçim sonucunu etkileyebilecek düzeyde olmamasıdır.

Bu sırada Nevada’daki Cumhuriyetçi Parti yetkilileri eyalette kullanılan posta yoluyla oy verme sisteminin ‘’3000 kadar sandığı’’ etkilediğini ve bunların hileli olduklarını, kullanılmamaları gerektiğini söyledi. Ancak ellerindeki kanıt tek bir seçmenle ilgiliydi, posta yoluyla oy kullanıp daha sonra tekrar oy kullanmaya gitmiş bir kadına aitti. Bu talep mahkeme tarafından hızlıca reddedildi.

En kayda değer dava ise, seçimden önce açılan bir federal davaydı; Pennsylvania Yüksek Mahkemesi’nin Seçim Günü saat yediye kadar posta yoluyla gelen oyların da Cuma akşamına kadar ulaşırlarsa sayılmasına yönelik kararına karşı bir itirazdı. Bu dava iki kez temyize gitti ve ABD Yüksek Mahkemesine gitti. Yüksek Mahkeme bunları dinlemeyi reddederken, birkaç faşist hakim bunları seçimden sonra değerlendirmeye açık olduklarını söylediler ve Yüksek Mahkeme sonuç olarak bu ‘’geç’’ gelen sandıkların diğerlerinden ayrılması ve oyların geçersiz sayılmasını kabul etti.(Buna sadece Pennsylvania’da uyuldu.) Şu an da Yüksek Mahkeme’de 6’ya 3 bir sağcı çoğunluk olduğu göz önünde bulundurulursa Cumhuriyetçiler bu davayı kazanabilirler ancak bu dava sadece 3000 oy pusulasını kapsıyor ve Biden bu eyalette 43,000 oy ile önde, ayrıştırılmış pusulalar sayılmaksızın.

Pek çok insan buradan Cumhuriyetçilerin yasal çabalarının hiçbir yere gitmeyeceği ve başarısız olacağı sonucunu çıkartacaktır. Ancak bu meselenin özünü kaçırmaktır: Bu spesifik davalar başarılı olmayabilir ancak olası bir dava çığı ve iddialarıyla faşistlerin seçimin çalınmış olduğu ve Trump’ın meşru galip olduğu yönündeki iddiaları bu şekilde ilgi çekebilir, insanların üzerinde bir sis etkisi yaratabilir, sonucun meşruluğu ve gerçekliğine yönelik belirsizlikler yükselebilir. Eğer bu böyle olursa Trump’ın milyonlarca fanatik taraftarı, ki bunlar mağlubiyetten sonra büyük ölçüde deoryante olmuşlardır, Trump için hücum kıtası oluşturabilirler. Trump’ın kampanyasını yöneten Bill Stepian destekçilere gönderdiği bir mesajda “Zamanı geldiğinde hazır olun. Sahada desteğinize ihtiyacımız olabilir, böylece Bayrağımızı sallayarak başkanın adını haykırabiliriz” dedi. Ve tabii ki ilk başkanlık münazarasından hatırladığımız gibi Trump, çetelerinden biri olan Proud Boys’a ‘’hazırda beklemeleri’’ çağrısı yapmıştır.

Times’ın da ortaya koyduğu gibi: “Bay Trump ve çevresindekiler başkanın hakikatler ile desteklenmeyen seçimlerin çalındığına yönelik anlatısını güçlendirmeyi gerçekten elle tutulur yasal argümanlar koymaktan daha önemli görmektedirler.”

Trump Seçimleri Nasıl Kendi Tarafına Geçirebilir?

Peki eğer bu davalar seçim sonuçlarını değiştiremeyecekse o halde plan nedir? Trump’ın taraftarlarının ‘’desteklemesi’’ gereken savaş planı tam olarak nedir?

ABD’nin seçim sistemi gerçekten de komplike bir sistemdir, bu sistem 50’den fazla eyalet yasasıyla, Anayasayla, sayılamayacak kadar emsalle ve binlerce daireyle yönetilir. Ve bunların her biri tahminle tartışmaya açıktır. Bu da eğer arkamızda yeterince momentum varsa seçimlerin çalındığını iddia edecek bir yasal boşluk bulabileceğiniz anlamına gelir. (Burada moment, sokaklardaki kitle tabanı, silahlı destekçiler, mahkemelere doluşmuş olan faşistler, kongre, yasal düzenlemeler, demokratik normları ve en önemlisi hakikati umursamayarak gücünü göstermekten çekinmeyecek faşist medya anlamına gelmektedir.) Faşist güçlerin aleni bir şekilde savunusunu yaptıkları ‘’legal’’ stratejiler aşağıdaki gibidir:

– Biden için oy veren eyaletlere Trump yanlısı seçmenleri atamak: Sağcı bir radyo programcısı olan Mark Levin, 5 Kasım günü Twitter’dan şöyle duyurdu: ‘’Cumhuriyetçi eyalet yasacılarına bir hatırlatma, seçim kurulu üyelerinin atanmasında son söz sizin, seçim sonuçlarında, içişleri bakanında ya da valilerde hatta mahkemede bile değil, sizde.’’ Donald Trump Jr.’da aynı ifadeyi retweetlerken ertesi gün Trump destekçisi Steve Bannon’da aynı noktaya değindi. Bunun anayasaya aykırı olup olmadığı bir tartışma konusu, ancak Yüksek Mahkeme’deki Hristiyan faşist çoğunluk göz önünde bulundurulduğunda bu faşistlerin Trump’ı desteklemeleri çok büyük bir olasılık. Trump’ın kaybetmiş olduğu kritik eyaletlerin çoğunun Cumhuriyetçi-faşist yasama organları var. Bu kadar anti-demokratik bir şey yapmayacaklarını mı düşünüyorsunuz? Son yirmi yıldır neredeydiniz?

– Yeniden sayım: Biden’ın çok az bir farkla yarışı önde götürdüğü eyaletlerde (şimdiye kadar; Georgia, Nevada ve Wisconsin) yeniden sayım için talepler yapıldı. Ancak tipik olarak yeniden sayım gerçekleştiğinde bu sonuçları birkaç yüz kişi şeklinde değiştirebiliyor, Trump bu eyaletlerde 10,000 ve 34,000 arası bir farkla geride ancak belirtmekte fayda var 2020’nin Amerikası hiçte ‘’tipik’’ değil. Şimdiye kadar oy sayımı çalışanları Las Vegas ve Phoenix’te silahlı Trump destekçilerinin tehditleri yüzünden arabalarına ulaşmak için polis desteğine ihtiyaç duydular. Oy sayımlarının sokaklarda binlerce silahlı faşist varken gerçekleştiğini düşünebiliyor musunuz, özellikle de güvenlik için güvenilen polisler ve şeriflerin çoğu Trump yanlısıyken. Şimdiye kadar Biden’ın 279 seçim kurulu delegesi var (bazı eyaletler hala belli değil). Eğer Wisconsin’deki 10 delegeyi kaybederse bu Trump ile bir eşitlik olasılığı yaratabilir. Eğer sonuçlar eşit çıkarsa nihai kararı verecek olan kurum Temsilciler Meclisi. Temsilciler Meclisinde oylama eyalet delegasyonuna göre oluyor, örneğin 27 seçim kurulu üyesi olan New York kendisi adına bir oy hakkına sahip oluyor. Utah eyaletinin 4 delegesi varken onun da bir oy hakkı oluyor. Büyük çoğunlukta eyalet delegasyonları Cumhuriyetçilerin kontrolünde dolayısıyla böylesi bir durumda kazanan Trump olabilir.

-Hile soruşturmaları: New York Times’ın bir haberine göre, ‘’Wisconsin eyaletinde Robin Vos, Eyalet Meclisi’nin sözcüsü bir yasal komite kurularak oyların tekrar değerlendirilmesi için ‘’soruşturma gücünün’’ kullanılmasını talep ederek elinde hiçbir kanıt olmadan tekrar hileli seçim hayaletini ortaya çıkarttı. Pennsylvania’da, yasama organındaki en yetkili iki Cumhuriyetçi, Demokrat vali Tom Wolf’u göreve çağırarak acil olarak oyların teftiş edilmesi çağrısında bulundular.’’ Bunlara ek olarak Trump yanlısı ‘’True the Vote’’ inisiyatifi 1 milyon dolarlık bir ‘’Muhbir Koruma Fonu’’ kurarak şahitleri ileriye çıkma noktasında teşvik ederek onları vazifeyi suiistimal cezalarından korumayı hedefliyor.

Evet tekrar edelim, “şahitleri teşvik etmek için” bir milyon dolar! Bu ve benzeri soruşturmaların amacı faşistlerce kontrol edilen kurumlara kamusal destek sağlayarak amaçlarını meşrulaştırmak. Buna eyalet yasamacıları, Senato, mahkemeler ve diğerleri de dahil. Ancak bu seçim sonuçlarını tersine çevirmek için pek başarılı bir araç değil.

-Başsavcı Barr ve Adalet Bakanlığının (DOJ) Müdahaleleri: Adalet Bakanlığı bu noktada kendi sahte hileli seçim ‘’soruşturmasını’’ yürütebilir ve böylece-yürütmeyle ilgili bir uzman olan Barton Gellman’a göre federal hükümete bir mektup yazarak Trump’ın seçilmiş başkan olarak kabul edilmesini isteyebilir. Gellman, aynı şekilde ‘’Trump’ın da bir başkanlık kararnamesi ile bunu yapabileceğini’’ ancak hükümet kanallarının böyle bir kararnameye bağlı olmakla beraber mevcut durumda bunun açık bir şekilde gayrimeşru olacağını ve ne olacağını göreceğimizi’’ söylüyor. Barr, şu an da Trump destekçileri tarafından inanılmaz bir baskı altında. Perşembe günü Eric Trump ‘’FBI ve DOJ’un acil olarak sürece dahil olacağını ümit ediyorum’’ diye bir tweet attı. 8 Kasım günü Giuliani, Fox kanalında Philadelphia’da 450,000 pusulayı incelediklerini söyledi, programın sunucusu Maria Bartiromo ‘’Bill Barr bu olayın neresinde…DOJ nerede?’’ diyerek cevap verdi. Yine New York Times’ın aktardığına göre Newt Gingrich’in bir programında, Fox TV’ye çıkan başkanın oğlunun oy sayımı görevlilerinin hapse atılması ve Barr’ın sürece daha fazla dahil olması yönündeki çağrıları gündeme geldi. Newsmax kanalından (Trump medyası) bir muhabir ise şöyle bir tweet paylaştı: “Bill Barr’ın yüzünü süt kapaklarının üstüne tekrar koyarak komşularına ne kadar süredir kayıp olduğunu sormanın zamanı geldi.” Teksaslı faşist bir kongre üyesi olan Louie Gohmert ise olaylara Twitter’dan ‘’Adalet Bakanlığı nerede?’’ diyerek salça oldu.

Bütün Bunları Ciddiye Alın ve Önlemek İçin Harekete Geçin:

Tarihi 1 Ağustos bildirisinde, Şu Anki Acil Durum, Trump/Pence Rejimini Acilen Gönderme İhtiyacı, Bu Seçimlerde Oy Vermek ve Devrim İçin Temel İhtiyaç Üzerine içinde Bob Avakian’ın da belirtmiş olduğu gibi olası bir Biden zaferi “Trump/Pence rejimi tarafından temsil edilen her şeye ve bu sistemin tüm baskı ve adaletsizliklerine karşı mücadeleyi sürdürmeye devam etmek için çok daha iyi koşullar yaratacaktır ve dünya halklarına büyük bir hediye olacaktır.” Bu fazlasıyla pozitiftir.

Ancak Karşılaştığımız Dönüm Noktaları ve Faşist Rejimi Devirme Mücadelesinde belirttiğimiz gibi:

“Dolayısıyla, Trump/Pence rejimi kâbusuna son vermek isteyenlerin bu rejim devrilene kadar devam edecek şiddet içermeyen kitlesel protestolarla mücadele etmesi gerekmektedir. Gerekli olan budur! Faşistlerin “kamusal alana” ve kamusal söylemlere hakim olmasına izin VERİLMEMELİDİR. Mahkemelerin ve halihazırda var olan bazı önemli eyalet yasama organlarının faşist egemenliğiyle birleştiğinde bu ölümcül olabilir. Onurlu insanların oluşturduğu koalisyon artık siyasi savaş alanından çekilemez – bunun yerine kalan işi tamamlamak ve bu faşist rejimi kovmak için bir araya gelmeli, örgütlenmeli ve ortaya çıkmalıyız.”




Kanye West, Ice Cube — Budalalar ve Budaladan da Beteri

Editörün Notu: Bob Avakian’ın aşağıdaki makalesi 19 Ekim 2020 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır.

Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/670/bob-avakian-kanye-west-ice-cube-en.html


Görünüşe göre Kanye West bir akıl hastasıdır -ve eğer öyleyse, birileri ona yardım etmelidir- ancak politik “deliliğinde” belirli bir “yöntem” (veya en azından bir yöntem etkisi) var. Yaptığı şeyle ancak bir budalayı kandırır. Trump’ın yapması gerekenlere ilişkin bütün konuşmaları tam olarak saçmalıktır ya da konu dışıdır. “Başkan adayı olarak” yaptığı şey Trump’a yardımcı olmaktadır! Eğer Demokrat Parti adayı Biden’dan ve özellikle de önemli “savaş alanı” eyaletlerden yeteri kadar oy alırsa, bu durum Trump’ın bu eyaletleri kazanmasına ve belki de Seçim Kurulu oylamasını tekrar kazanmasına yardımcı olabilir.

Kanye West’e verilen oy Kanye West’e verilen bir oy değildir. Kanye West’e verilen oy, ırkçı şef Donald Trump’a verilen oydur. Buna düşmek demek açıkça kerizlenmek demektir!

Şimdi de Ice Cube’e, onun “Siyahi Amerika ile Sözleşme” dediği ve Trump’ın söz verdiğini söylediği sözde şeye, Ice Cube’ün Trump ile anlaşmasına gelelim. Hadi Trump’ın bariz şekilde beyazların üstünlüğünü savunan biri olduğunu boşverelim. Gözüken o ki, Trump sahtekar bir burjuva olan Ice Cube’ü onaylıyor. Bu Ice Cube denen zat, NWA rap grubu ile güçlü sözler içeren, geniş çapta bilinen ve marş haline gelmiş şarkılardan biri olan “Fuck Tha Police”i yapmıştı; oysa şimdilerde polislerin daha da gaddar olması gerektiğini savunan pislik-sever (pig-loving) Trump ile bizzat “anlaşma” derdinde. Ice Cube, hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi tüm politikacıların Siyahiler için ne kadar kötü olduklarından bahsederek kendini “gizlemeye” çalışıyor. Ice Cube açısından açık bir şekilde beyaz üstünlüğünü destekleyen, Siyahi halka karşı ölümcül terör uygulanmasında polise tam destek veren ve “yasa ve düzene” küfür eden soykırımcı-ırkçı Trump ile çalışmak pek de bir sorun değil. (1)

Siyahilerin yanı sıra bu ülkedeki ve bir bütün olarak dünyadaki acıları çok daha kötüye giden ve geleceği hızla yok edilen diğer tüm halklara ne demeli? Trump ve faşist rejimi ne yapıyor? Ice Cube bunu da önemsemiyor.

Siyahiler, her yerdeki tüm ezilen halklar ve bir bütün olarak insanlık açısından Trump’la çalışmaktan ve Trump’a yardım etmekten asla iyi bir şey çıkmayacaktır ve yalnızca çok daha büyük felaketler gelecektir.

Daha önce de söylediğim gibi: Yalnızca bir budaladan daha beteri, ırkçı-Konfederasyon seven, beyaz üstünlüğünü savunan, amcık avuçlayan bir kadın düşmanı olan, erkeklerin üstünlüğünü savunan, LGBT bireyleri sindiren, hakları çiğneyen, bilimi inkar eden, çevreyi yok eden, savaş çığırtkanlığı yapan, yabancı düşmanlığı yaparak “önce Amerika” gelir diye anıran kan emici faşist bir orospu çocuğundan başka bir şey olmayan Trump’ın yeniden seçilmesini isterdi.


1)Donald Trump – Soykırımcı Irkçıdır, Bob Avakian. Yazı dizisi ve indirilebilir pdf olarak mevcuttur. Kaynak için: http://yenikomunizm.com/kategori/bob-avakian-yazilar/donaldtrump-soykirimci-irkicidir/