Başarısız Cezayir darbe girişiminden tam 60 yıl sonra Fransa, 20 emekli generalin ve 1000’in üzerinde askerin imzaladığı “Açık Mektup” [i] vakasını yaşadı. Mektup, Fransa’nın “tehlikede” olduğunu ve “ırk savaşına” karşı mücadele edebilmek üzere “Onur ve Vatan” perspektifi altında “ulusun muhafazasına” çağrıda bulunuyordu. Mektup’a yönetici sınıflardan sadece birkaç gün sonra “gereken yapılacak” biçiminde cevap verildi. Mektup, Fransız faşizminin ve aşırı sağın merkez üssü RN/Rassemblement National’in (Ulusal Toparlanma) önderi Marine Le Pen tarafından selamlanarak sahiplenildi. Mektubun yayınlanmasından bir hafta sonra, yapılan anketlere göre toplumun yüzde 58’i -sağ partilere oy verenlerin yüzde 71’i- tarafından destek bulmakta [ii]. Tüm bunlar bize neyi anlatmaktadır? Faşizm tehlikesinin ABD emperyalizminin göbeğinde güçlenerek ilerlediği, faşist ve aşırı sağcı hareketlerin Türkiye’den, Hindistan’dan Polonya’ya, Hırvatistan’a kadar geniş bir yelpazede iktidara geldiği, pekiştiği ve güçlenmek için mücadele ettiği bu tabloda, sömürgeciliği savunan ve bu temelde Fransız emperyalizmin çıkarlarını temsil etmek isteyen bir darbe girişiminin 60. yıldönümünde yaşanan kutuplaşma hangi siyasi zeminde olmaktadır?
“Açık Mektup” ve Fransız Geleneği
Mektup, her ne kadar azınlık bir grup tarafından yazılmış olsa bile, çok uzun zamandır faşist güçler ve aşırı sağcılar tarafından ileri sürülen ve toplumun önemli bir kesimini etkileyen görüşleri barındırmaktadır: “Fransa’nın parçalanması”, “İslamcılaşma” “kültürümüzün ve değerlerimizin aşağılanması” gibi. “Zamanı geldi” şeklinde bir alarmcılıkla birlikte, “mevcut yasaların uygulanmasının” bahsedilen problemlerin çözebileceği söyleniyor. Yani, anayasal düzeni sağlamak için anayasayı uygulamak lazım! “Siyasetçilerin artık bunu savsaklamaması gerek”. O yüzden “ülkeyi yönetenler gerekli cesareti bulmalıdırlar” diye uyarıda bulunuluyor. Ama daha da vurucu olan “şimdiye kadar kelle koltukta Fransa’yı koruyanlar” olarak böylesi bir “felakete” karşı, sessiz kalmalarının -emekli bile olsalar- mümkün olmayacağını ve “Fransa’yı korumak için” gereken her şeyi yapabileceklerini söylüyorlar.
Şüphesiz açıklamayı yapanların bir kısmının RN ile dolaylı ya da direkt ilişkileri vardır. 2016’da Calais’de, Valilik tarafından yasaklanan anti-göçmen PEGİDA eylemini düzenleyen ve konuşmacısı olan imzacı General Christian Piquemal, -ki bu olaydan sonra görevden alınmıştır- Müslüman karşıtlığı, göçmen karşıtlığı gibi faşist düşüncelerini her daim açıkça belirtmiş ve yine açık bir şekilde diğer faşist ve aşırı sağcı güçlerle birlikte hareket etmekten çekinmemiştir.
“Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik” gibi burjuva demokrasisinin mottosu yerine toplumu “yeni temelde” bir arada tutmak üzere, “İslamcılaşmaya ”, “göçmen istilasına” karşı, “Fransa’nın çıkarlarını” koymak, toplumu Fransız ulusunun “büyük gururu” gibi gerici ideolojik tutkalla bir arada tutmak, aşırı sağın ve faşist güçlerin temerküz ve kalkışma noktasıdır. Diğer yandan ise “değerler” olarak parlatılan ve ister burjuva demokrat olsun isterse faşist, Fransız ulusalcılığının ortak paydası olan, “Şanlı Fransız tarihi”, Napolyon hayranlığı, kapitalist-emperyalizmin sömürgeciliğinin bir fotoğrafıdır. “Şan ve Şeref” olarak ilan edilen Mavi-Beyaz-Kırmızı Fransız bayrağı, Kanada’dan, Haiti’ye, Kamboçya’dan, Cezayir’e, Senegal’e kadar yüzbinlerce insanın öldürülmesi, köleleştirilmesi, sömürgeleştirilmesi ve baskı altına alınmasını ifade eder. Fransa’nın köklü bir “demokrasi geleneği” olduğunu söyleyen “sol” ve ilericiler, köleliğin anayasal olarak kaldırılması sonrasında, hala Siyahi insanların “meta olarak” görülmesini ve köle sahiplerine tazminat ödenmesini görmezden gelirler -evet bunu yapan “Büyük Fransız Devrimi”dir-. İlericilerin ve “solcuların” eklektik olarak sahip çıktıkları, bugün ise aşırı sağcılar ve faşistler tarafından gerici temelde radikal bir biçimde savunulan “Fransız geleneğinin” temsil ettiği tarih budur: Fransız emperyalizmin dünya çapındaki çıkarları!
Irkçılık ve Fransız Faşizmi
Fransız faşizminin en belirgin özelliği sömürgecilik tarihine olan hayranlığıdır. Bu hayranlık, onlarca ülkenin zor yoluyla işgal edilmesi ve yüzbinlerce insanın gerek savaş yoluyla gerekse, bunun akabinde izleyen baskı yoluyla öldürülmesi ve ölüme terk edilmesinden başka bir şey değildir. Fransa’nın sömürge tarihi, halkların ardı ardına boğazlanmasının tarihidir. Böylesi sömürgeci bir tarih olmaksızın bugünkü Fransa olmazdı.
Emekli generallerin Mektup’unda açık bir şekilde bahsini ettiğimiz tarihe sahip çıkılmıştır. Mektup, önemli oranda bu tarihin ürünü olarak, yüzbinlerce insan ucuz emek gücünden yararlanmak üzere Fransa’ya getirilmiş olan göçmenlerin şehir merkezlerinde uzaklaştırılarak, banliyölerde izole edilmesini ve ötekileştirilmesini “Fransa’nın parçalanması” olarak göstermiştir. Banliyölerde büyüyen, sürekli olarak sistemin işleyişi tarafından dışlanan ve bunlara karşı haklı bir öfkeyle büyüyen insanları “düşman unsur” olarak ilan etmek faşistlerin en fazla başvurduğu cephaneliğidir. Bu ırkçılık, aşırı sağ ve faşistler tarafından kullanılan ne “bağlantısız” bir ideolojik silah ne de suni bir kalkış noktasıdır. Kökleri bu kapitalist-emperyalist sistemin dünya çapındaki işleyişi ve Fransız emperyalizminin burada oynadığı rol, dünyanın ezen ülkeler ve ezilen ülkeler olarak ikiye bölünmesi, bu bölünmenin sürekli baskı altında tutulması, tüm bunların gerçekleşebilmesi için halk kitlelerinden “rızalık” alınması üzere şovenist ideolojinin ve oynadığı rolün pekiştirilmesine yönelik duyulan ihtiyaçtan doğar. Ve bu, aynı zamanda faşizmin ve aşırı sağın güçlenmesine de önemli zemin sağlamaktadır.
Sağa Kayış ve Faşizm Üzerine
“Demokrasinin beşiği”, “göçmen toprağı” (Terre d’Asile) Fransa’da, yönetici sınıflar içerisinde bariz bir bölünme kendisini gösteriyor. 2. Dünya savaşı sonrasında, hakim sınıflar tüm çelişkilerini burjuva demokrasisi ve “çoğulculukla” çöze geldi. Lakin gelinen aşamada eskinin “eşitlik, özgürlük ve kardeşlik” sloganı tutmuyor. Kapitalist-emperyalizmin merkezlerinde, neo-liberal “küreselleşme”, “dünyalılaşma” reçeteleri yerine, “önce ben”, “ulusal çıkarlarım” “benim ülkem” ön plana çıkıyor. Faşizmin günümüz varyantları (İslamcı ya da Hıristiyan faşizm gibi), saklandıkları gölgelerden çıkıp geliyor ve burjuva demokratik yönetim biçimine radikal gerici alternatif sunuyor.
İfade etmek istediğimiz, verili bir zamanda, verili bir faşist hareketin güç kazanması ve ilerleme kat etmesi değildir. Söylenilmek istenilen, burjuvazinin bir yönetim biçimi olarak demokrasinin ve onun normlarının eskisi gibi tutmadığıdır. Tutkal, şu ya da bu ülkede değil, dünya çapında tutmuyor ve toplum bütün olarak sağa kayıyor. Verili burjuva demokratik hükümetler, hatta “sol” ve ilerici güçler, yaşanan problemlere yönelik cevapları kaydıkları bu zeminden veriyorlar. Örneğin, Açık Mektup’a ilişkin Sosyalist Parti Senato üyesi Hélène Conway-Mouret hem “tepkilerini anlıyorum” diyerek bu açıklamayı meşrulaştırmış hem de “Bu açıklama, ordunun imajını zedeliyor” diyerek “demokrasi” illüzyonu temelinde “Fransız ordusu bizimdir” demiştir.
Diğer taraftan ise, faşizme ve aşırı sağa cevap olarak ise burjuva demokrasisinin çeşitli biçimler altında savunusu devam ediyor. Faşizminin burjuva demokrasisinin iyi işlemediğinden dolayı ortaya çıktığı ileri sürülüyor. Bunun için ise, demokrasinin “etkin”, “çoğulcu”, “yerel”, “geniş”, “kapsayıcı” ve “radikal” biçimleri tartışılıyor. Daha önceden de söylediğimiz üzere;
“Bir egemenlik biçimi olarak, faşizm burjuva demokrasisinin özü ile biçimi arasındaki çelişkiyi çözer, burjuva diktatörlüğünü olanca çıplaklığı ile uygulamaya koyar… Faşizm, kapitalist-emperyalist burjuva sınıfının diktatörlüğünün aleni uygulanmasıdır. Açık terör ve şiddete, toplumsal ve yasal hakların çiğnenmesine dayalı bir hâkimiyet biçimidir. Faşizm altında, devlet gücü ve fanatik birtakım serserilerin örgütlenmesi ve seferber edilmesi yoluyla türlü kesimlere, özellikle de ‘düşman,’ ‘istenmedik unsur,’ yahut ‘toplum tehdidi’ olarak nitelendirilen insanlara yönelik korkunç saldırılar gerçekleştirilir” [iii]“Faşizm, insanlığı ve gezegeni türlü dehşetlere maruz bırakan bu düzenin, hâlihazırda yaşatmakta olduklarını da katlayacak, daha çirkin ve açıktan katil bir biçimidir. ‘Demokratik biçimle’ aynı özü paylaşıyor olmasına rağmen nitel bakımdan farklı oluşu ‘zıtların birliğinden’ kaynaklıdır.” [iv] Bugün Fransa’da faşizm, kapitalist sistemin işleyişinin hem dünya çapındaki hem de ülkedeki temel zorluklar ve engellere yönelik hakim sınıflarının bir kanadının faşist programı ve rejimi toplumun yeni kurucu unsuru olarak gündeme getirmesi ve toplumu bu temelde kutuplaştırması temelinde vuku bulmaktadır. 20 emekli generalin “darbe” hazırlığı yapıp yapmamasının dışında, bu generaller de dahil olmak üzere, toplumun siyasi polarizasyonunu sağlayan temel budur.
Yazımızı sonlandırırken yeni komünizmin mimarı ve önderi Bob Avakian’dan şu alıntıya kulak vermek, hayati önemdedir:
“ ‘Weimar Cumhuriyeti’ aşılmalıdır ve yerine yeni bir şey gelmelidir. Burjuva cumhuriyeti, yani emperyalizm ile kapitalizmin burjuva-demokratik biçimli egemenliği, esasında baskıcı bir yönetim şeklidir. Temelinde devasa sömürü ve baskı ağları ve süreçleri yer almaktadır. Bu sistem, dünya çapında ve dahası, cumhuriyetin sınırları dâhilinde de milyonlarca, milyarlarca insana tarifi imkânsız -ve gereksiz- acılar sunmaktadır. O hâlde bu, aşılmalıdır ve yerine yeni bir şey inşa edilmelidir. Ancak bunun yerine gelecek olan, aynı sistemin daha iğrenç ve açıktan katliamcı bir biçimi değil, nihaî olarak dünya çapında tüm baskıcı iktidar biçimlerinin ve tüm baskı ve sömürü ilişkilerinin ortadan kalkışına olanak tanıyacak, bunu sağlayacak radikal şekilde yeni bir toplum, radikal şekilde farklı bir devlet olmalıdır.” [v]
[i] https://www.place-armes.fr/%C3%A9v%C3%A9nements
[ii] https://www.lopinion.fr/edition/politique/armee-majorite-francais-soutient-lettre-generaux-243290
[iii] https://yenikomunizm.com/onumuzdeki-donem-icin-gereken-stratejik-yonelime-dair-bazi-notlar/
[iv] https://yenikomunizm.com/onumuzdeki-donem-icin-gereken-stratejik-yonelime-dair-bazi-notlar/
[v] https://yenikomunizm.com/fasistler-weimar-cumhuriyetinin-yikimi-ve-onun-yerini-alacak-olan/
Add comment