İran’daki 40 Yıllık Zorunlu Başörtüsü Karşısında Kadınların İsyanına Destek Ol! Kadınlara Yönelik Global Baskıya ve Patriyarkaya Karşı Mücadele Et!
İran’da yeraltındaki kadın eylemciler, önemli bir Çağrı ile kadınlara yönelik başörtüsü zorunluluğuna karşı mücadelelerinde uluslararası dayanışma istediler. Bu çağrı İranlı devrimci işçiler, sanatçılar, öğretmenler ve öğrenciler tarafından da desteklenmektedir.
Bu yıl, İslami rejimin kadınlara başörtüsü dayatması kararına karşı, İranlı kadınların ayaklanmasının 40. yıldönümünü işaret ediyor. “Başörtüsü Kanunu” ile İran’da faşist bir teokratik rejim gücü yükselişe geçti. İslam Devleti, evlilik yaşı, çocuk velayeti, miras, eğitime erişim ve çalışma koşulları, seyahat ve cinsellik gibi konular dahil olmak üzere, özel ve kamusal yaşamın tüm yönlerinde düzenlemeler getiren şeriat kanunu çıkardı. Kısacası, kadınların bedenleri ve hakları, şeriat hukukunun acımasız ve vahşi düzeni tarafından yönetildi.
Kadınlar zorunlu başörtüsüne karşı altı günlük isyan düzenlediler ve ülke çapında yeni rejimin patriyarka ve gerici yapısına yönelik kaygılarını dile getirdiler. Sloganları şöyleydi “Geriye gitmek için devrim yapmadık!” İslam Devleti popülist kadın düşmanı propaganda makinesini asi kadınlara karşı kullandı ve direnişlerini “Batılı” olarak nitelendirdi! Kadınlar da güçlü bir şekilde yanıt verdiler: “Kadın Özgürlüğü Evrenseldir! Ne “Batılıdır” ne de “Doğuludur”!
40 yıl boyunca, on binlerce kadın tutuklandı, hapsedildi, işkence gördü, dövüldü ve zorunlu başörtüsüne direndiği için taciz edildi. İranlı kadınların şunu ilan ettiğini söylemek çok önemli: “Zorunlu başörtüsü ile mücadelemiz dünyadaki her türlü baskı ve patriyarkaya karşı bir mücadeledir”.
Baskı biçimleri, farklı tahakkümlere ve toplumsal ilişkilere göre değişse bile, gerçekten de kadınlar tüm dünyada baskı altındadırlar. Batılı ülkelerdeki kadınlar (ve genel olarak insanlar), bu ülkelerin emperyalist besin zincirinin zirvesinde olmasından dolayı ne gibi ayrıcalıklara sahip olursa olsun, her yerde kadınların özgürleşmeye ihtiyacı var! Örneğin, Almanya’da kadına yönelik şiddet, manşetlerde ortaya çıkan bireysel iğrenç vakalarla sınırlı değildir. Milyonlarca ve milyonlarca kadın ve çocuk, yaşamları boyunca karanlık bir örtü yaratan ve ruhlarını tahrip eden patriyarkal şiddete maruz kalmaktadır – hem de her gün, her saat, her dakika. Ortalama olarak, her hafta (eski) eşleri tarafından üç kadın öldürülüyor! Bu ülkede her gün ortalama 1,2 milyon erkek “seks hizmeti” satın alıyor. Küresel seks endüstrisinin değeri milyarlarla ölçülüyor. Toplumun büyük kesimlerinin bu durumdan çok az rahatsız olması ve burjuva partilerinin hiçbirinin bu durumda sert bir değişiklik yapma talebinde bulunmaması bile bu toplumun her gözeneğinin patriyarkal ilişkilere nasıl boğulduğunu ortaya koyuyor.
Birçok Avrupa ülkesinde (ve ötesinde), mevcut düzenin burjuva temsilcileri, her iki tarafın da temsil ettiği ve korumak istediği egemen sisteminin krizine “doğru” cevabı veren, büyüyen faşist güçlerle mücadele ediyor . AfD gibi güçlerin güçlendirilmesi aslında son birkaç on yılda kadınların bu toplumlardaki rolü ile ilgili olarak meydana gelen değişikliklere bir tepkidir ve erkekler tarafından “doğal” imtiyazlar ve statü açısından bir tehdit olarak görülmektedir. “Cinsiyet ideolojisine” karşı mücadele başlığı altında, geleneksel toplumsal cinsiyet rolünü sorgulayan her kim olursa olsun saldıraya uğramaktadır (AfD & Co. ırkçı bir şekilde, cinsiyetçiliğin yalnızca Müslüman ülkelerden ithal edilmiş bir çeşit makale olduğunu iddia etmektedir) . Acilen son on yılda kadınların mücadelesiyle kazanılan başarılara karşı yapılan her saldırıya kararlılıkla mücadele edilmesi gereklidir. Fakat bu mücadele, statükoyu savunma şeklinde olmamalıdır – statüko, sayısız kadın için bitmeyen bir kabus anlamına gelir.
Kadınların tamamen kurtuluşu olmadan, insanlığın kurtuluşu da olamaz. En son Çağrıda, İran’daki Kadınlar şöyle yazıyor:
“Kadınların kurtuluşu tüm insanlığı ilgilendiriyor. … Kadınlara yönelik baskı, birkaç bin yıl önce özel mülkiyetin ve sömürünün artmasıyla ortaya çıktı. Günümüzde, patriyarkal ve erkek üstün üstünlüğü ilişkileri, emperyalist savaşlar ve çevrenin tahribi de dahil olmak üzere, karşılaştığımız diğer bütün sorunları da üreten kapitalist üretim ilişkilerinin işleyişinde köklerini taşımaktadır. Bu nedenle, sömürünün, ayrımcılığın, baskı ve bastırmanın, savaş ve çevre tahribatının olmadığı bir dünya istiyoruz. Biz yalnızca her kadını değil, aynı zamanda her insanı; cinsiyet, ırk, köken, milliyet ve inançtan bağımsız tam bir insan olarak kabul eden bir toplum istiyoruz. Hayalini kurduğumuz ve uğruna çabaladığımız toplumda, herkes potansiyellerini ve hayallerini gerçekleştirme noktasında eşit olanaklara sahip olacaktır. Bu, herkesin çiçek açması için her bir kişinin çiçek açması gereken bir toplumdur.”
Kesinlikle bu şekilde! Bu hayali gerçeğe dönüştürmek için her yerde komünist bir devrime ihtiyacımız var. İnsanlığın şu deklarasyonu yapan Yeni Komünizme ihtiyacı var: Kadınların geleceği -yani insanlığın yarısı- şiddetli bir mücadele gerektiriyor. Bu mücadele tüm insanlığın geleceği için verilen mücadeleyle tamamen bağlantılı. İran’daki kadınların mücadelesi, tam desteğimizi hak eden bu mücadelenin önemli bir parçasıdır!
Devrimci Komünist Manifesto Grubu Taraftarları (Avrupa)
[mks_pullquote align=”left” width=”300″ size=”13″ bg_color=”#000000″ txt_color=”#ffffff”]8 Mart’ta Berlin’de hangi protestoların, eylemlerin, vb. yapılacağı henüz belirlenmemiştir. Fakat OSYAN grubu orada bulunacak. Bu gruba katılın. Yeni duyurular için Twitter’da #OSYAN ve #OSYANBERLIN hashtaglerini takip edin.[/mks_pullquote]
İletişim: RCMG_Supporters@emailn.de
Ortak dayanışma planlaması için bize ulaşın: 8mars2019@gmail.com
Add comment