Yeni Komünizm

İslam Ulusu: Bir Kurtuluş Gücü Değil, Kurtuluşa Karşı Bir Güçtür. Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var.

image_pdfimage_print

Editörün Notu: Bob Avakian’ın aşağıdaki makalesi 8 Kasım 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Kaynak için bkz: THE NATION OF ISLAM: NOT A FORCE FOR—A FORCE AGAINST—EMANCIPATION We Need a Real Revolution | revcom.us


Louis Farrakhan ve başkanı olduğu İslam Ulusu (Nation of Islam veya kısaca NOI), beyaz üstünlenmeciliğine karşı öfkeli ve güçlü muhalifler olarak poz kesiyorlar. Ancak gerçek şu ki, ne İslam Ulusu doktrini ne de eylemleri beyaz üstünlüğünü sona erdirmeye ve Siyahileri (ya da başkalarını) özgürleştirmeye giden yolu temsil etmemektedir. Onların doktrini ve programı, aslında hepsi de şimdi altında yaşamak zorunda olduğumuz kapitalizm-emperyalizm sisteminde yerleşik olan beyaz üstünlüğü, erkek egemenliği ve kadınlara yönelik ataerkil baskı da dahil olmak üzere diğer korkunç baskıların korunmasına katkıda bulunmaktadır.

Önceki bir makalede, İslam Ulusu’ndan ayrılmadan önce, İslam Ulusu içindeki tecrübelerinden bahseden Malcolm X’in şu ifadesine atıfta bulunmuştum: “Bizler hayal edebileceğiniz en fantastik şeylerden bazılarına inanmıştık” İlgili yazıda belirtildiği üzere: “Malcolm, bu ifadede ‘fantastik’ kelimesini ‘gerçekten harika’ gibi bir anlam ifade etmek için kullanmıyordu. Hayır, İslam Ulusu doktrininin saf bir ‘hayal’ olduğunu ve takipçilerini en saçma ve en zalimce şeylere inandırdığını söylüyordu.” (1)

İslam Ulusu’nun bilim karşıtı fantezilerine ve vahşi komplo teorilerine dayanıp bunları desteklediği göz önüne alındığında, Farrakhan’ın Siyahi halkı COVID aşısı yaptırmaktan caydıranlar arasında olması şaşırtıcı değildir. Siyahi halk ve diğer beyaz olmayan insanlar COVID’den diğerlerinden daha yüksek oranda ölüyor; bununla birlikte bu aşılar ciddi hastalıklara ve COVID’den ölüme karşı çok etkili bir önlemdir. Bu durum beyaz üstünlenmeciliğinin kurbanlarının ezilmesine ve yıkımına katkıda bulunurken, aslında beyaz üstünlüğünü demagojik bir şekilde kınamanın bir başka örneğidir.

Ayrıca şu noktayı belirtmiştim:

“İslam Ulusu doktrini, yaklaşık 1.500 yıl önce Arabistan’da Muhammed bin Abdullah tarafından kurulan geleneksel İslam ile de önemli şekillerde çelişmektedir. Aklı Özgürleştirmek ve Dünyayı Kökten Değiştirmek İçin: Tüm Tanrılardan Kurtulun! kitabında geleneksel İslam’ın kökenlerinden ve Hıristiyanlık ve diğer dinlerin gerçekliğin kendisiyle uyuşmazlığından, ayrıca erkekler ve kadınlar arasındakiler de dahil olmak üzere miadı dolmuş son derece baskıcı olan toplumsal ilişkilerin nasıl teşvik edildiğinden bahsetmiştim.” (2)

Aynı zamanda, İslam Ulusu doktrininin geleneksel İslam ve Kuran ile ortak noktası, kadınların erkeklere tabi kılınan ve erkekler tarafından ezilen ayrı ve eşit olmayan bir kategoriye yerleştirildiği gerçeğidir. Bu durum Hıristiyanlık, Yahudilik ve onların kutsal yazıları için de geçerli olan bir şeydir.

Baskıyla Mücadele Etmek Değil, Fantastik Hatalı Hayalleri Teşvik Etmek

Her ne kadar sessiz kalınsa da, Elijah Muhammed (Farakhan’dan önce İslam Ulusu’nun lideriydi), bariz beyaz üstünlükçülerle kesinlikle farklı yerlerden geldikleri ve ortak bir hedefi paylaştıkları temelinde bazı karşılıklı işbirliği ilişkileri geliştirmişti: Her biri Siyahilerin Amerikan toplumundan uzaklaştırıldığını görmek istiyordu. Ve 1940’larda, 2. Dünya Savaşı sırasında askere alınmayı reddettiği ve ABD’nin bu savaştaki rolüne karşı çıktığı için birkaç yılını hapiste geçirmesine rağmen -müritleri arasında “şehit statüsü” kazandırılan- Elijah Muhammed, Siyahi halk kitlelerini bu ülkenin yöneticilerini ciddi şekilde tehdit edecek şekilde harekete geçirmek için herhangi bir çabaya girişmemeye özen göstermiştir. Bunun yerine, beyazların kötü uygarlığını yok edecek ve “orijinal insanı” (Siyahileri) hak ettiği konuma geri döndürecek bir kıyameti beklemek gerektiğine dair vaazlar verdi. Farrakhan da bazen bu ülkedeki güçlere karşı “esip gürlerken”, onlara ciddi şekilde meydan okumamaya özen göstermiştir

Örneğin, Farrakhan’ın son birkaç on yılda düzenlediği mitinglerin, Siyahilerin polis tarafından devam eden cinayetlerine ve genel olarak Siyahilerin bu sistem altında maruz kaldıkları korkunç baskıya karşı kitlesel mücadeleye katkıda bulunmamasının önemli bir nedeni de budur. Bunun açık bir örneği, Ferguson-Missouri’de Mike Brown’ın polis tarafından öldürülmesinin yol açtığı yaygın protestoların ardından Farrakhan’ın 2015 yılında düzenlediği mitingdir.

Bu miting “İlle de Adalet” sloganı altında düzenlendi. Fakat işin aslı Adalet veya Hiçbir şey anlamına geliyordu… Bundan bir şey çıkmadı, Noel’i boykot etmek için yapılan zayıf bir çağrı dışında adalet konusunda hiçbir şey yapılmadı ve hiçbir şey öne sürülmedi.

Claude Andrew Clegg III’ün Elijah Muhammed ve ondan önce İslam Ulusu’nun kurucusu Fard Muhammed hakkında belirttiği gibi:

“Nihayetinde, onun Yargı ve öbür dünya tasviri, Fard Muhammed’in ve daha sonra İlyas Muhammed’in, inananların kısmi olarak tapınak yaşamına geri çekilmesinin ötesinde, onları baskılarından aktif olarak kurtarmak zorunda kalmadan Afro-Amerikanları İslam Ulusu’na çekmesini sağladı. Kurtuluş yükü de canı ne zaman isterse o zaman davranacak olan Tanrı’ya bırakıldı.”

Ve:

“İslam Ulusu’nun ideolojisi, çeşitli sözcüler tarafından şiddetle dile getirilmesine rağmen, aslında tamamen muhafazakardı. Elijah Muhammed’in söylediklerinin çok azı ve gerçekte yaptıklarının daha da azı, ABD’nin statükosuna temelden meydan okuyordu.” (3)

İslam Ulusu Doktrini: Bu Baskıcı Sisteme Hizmet Eden Zehirli Yalanlarla Dolu Bir Doktrin

Bunu daha eksiksiz bir şekilde anlamak için, ilk olarak Fard Muhammed tarafından şekillendirilen İslam Ulusu doktrinini, bunun baskıya karşı kararlı bir mücadele yürütmek değil de aslında baskının temel ifadelerini kabul etmek ve fiilen somutlaştırıp desteklemekle nasıl ilişkili olduğunu, ayrıca bunun çerçeveyi nasıl oluşturduğunu incelemek gerekir.

Malcolm X’in yukarıda anılan ve İslam Ulusu doktrininden bahseden (“Hayal edebileceğiniz en fantastik şeylerden bazılarına inanmıştık” sözüne atıfta bulunan) makalede şu gözlemimi paylaştım:

“Belirli bir komplo teorisi, şeylerin ayrıntılı bir “açıklamasından” bahsetse bile, genellikle bunu basit bir şeye indirger. Bu anlayışa göre bazılarının veya pek çok kişinin kötü muamele görmesinin nedeni, bunların yaşanmasına neden olan gücü elinde bulunduran bir grup kötü insanın olmasıdır.” (4)

Fard Muhammed tarafından geliştirilen ve İlyas Muhammed’e ve şimdi de Farrakhan’a aktarılan “Teori” -doktrin veya “teoloji”- gerçekten de “şeylerin ayrıntılı bir “açıklamasını” ters yüz ederken, aynı zamanda “[bunu] basit bir şeye indirgemektedir”. Bu uzunluktaki bir makalede İslam Ulusu’nun doktrinine tam olarak girmek mümkün değildir. Daha ziyade, burada yaptığım şey, bu doktrinin özüne inen önemli yönlere değinmektir. Bunu Claude Andrew Clegg III’ün İslam Ulusu’nun doktrininin dipnotlu özetine dayandırarak yaoacağım. Bu özet, Elijah Muhammed’in Amerika’daki Siyah Adama Mesaj‘ından ve Elijah Muhammed’in diğer yazılarından, konuşmalarından, ayrıca İlyas Muhammed’in liderliğindeki İslam Ulusu’nun yayınlarından ve açıklamalarından geniş ölçüde yararlanır. İslam Ulusu doktrininden bahseden aşağıdaki alıntılar, Clegg’in An Original Man kitabından alınmıştır.

Bu İslam Ulusu doktrini, Yahudi, Hıristiyan ve geleneksel İslam dininin -çoğunlukla çarpık bir şekilde- belirli unsurlarını ödünç alır ve onları daha da fantastik bir yaratılış, varoluş ve kader hikayesine dahil eder. Zaman zaman “bilim insanlarına” atıfta bulunarak ve sözde bilimsellik iddiaları bir araya getiren bu doktrin, dünyanın kökenleri, dünyadaki yaşamın evrimi ve insanların ortaya çıkışı dahil olmak üzere, bilimsel yöntem ve gerçek bilimsel bilgiler karşısında uçar gider. Bu İslam Ulusu doktrinine göre, trilyonlarca yıl önce (milyonlarca, hatta milyarlarca değil, trilyonlarca yıl önce) “bir yaşam atomu olgunlaşmıştır, böylece et ve kanı, beyin ve gücü geliştirmiştir.” Ve şöyle devam eder:

“Sonradan Dünya olarak da bilinecek bedensel bir varlık kendi farkındalığına ve yaratma gücüne ulaşana kadar, karanlık, büyüyen bedeni kuluçkaya yatırdı. Bir zamanlar bir atom olan beden, bir insan, bir Siyah Adam, “Özgün İnsan” oldu ve evrensel bir geceye gömülen her şeyin efendisi oldu. Zamanla, kendi kendini yaratan adam Allah veya Tanrı adını aldı; kendi karanlık, görkemli imajında onun gibi başkalarını yaratmaya başladı.” (5)

İslam Ulusu’na göre, o zamandan bu yana çok uzun bir süre boyunca, pek çok gelgit ve dönüşle birlikte bir dizi karmaşık tarihi olay yaşandı, fakat sonunda “orijinal insana” sistematik olarak ihanet eden yeni ve güçlü bir varlık, yani Yacub ortaya çıktı. Bu mitolojiye göre, Yacub kötü beyaz insanların aşağı türlerini meydana getirmekten sorumludur. Bunlar “genetik olarak özgürlük, adalet ve eşitliğe karşı çıkmaya programlanmış” “beyaz şeytanlardır”. (6)

Yine, İlyas Muhammed tarafından ortaya konan İslam Ulusu doktrinine göre, Avrupa’daki bu beyaz insanlar arasında “hayvanlık durumu hüküm sürdü” ve “birçoğu evrimleşti ya da gerileyerek gorillere, şempanzelere ve maymunlara dönüştü… İnsan gibi kalan bu birkaç kişi bile doğuştan vahşi ve kötü doğalarını başka şekillerde ifade etmekten kendilerini alamadılar. Efsaneye göre beyaz kadınlar, genellikle en sevdikleri evcil hayvanları olan köpeklerle çiftleşmeye başladılar ve zamanla merak eden ve soran herkese “bir köpekten daha çok sevdikleri hiçbir şeyleri olmadığını” söylediler. (7)

Bu aktarılanlar, Farz Muhammed’den İlyas Muhammed’e geçen ve onun tarafından aktif olarak yayılan İslam Ulusu’nun doktrinidir. İslam Ulusu’nun yayınlarında, Farrakhan’ın konuşmalarında ve onunla röportajlarda ortaya konduğu gibi, İslam Ulusu’nun Farrakhan yönetimindeki konumuna ilişkin araştırmalar, bu doktrinin hiçbir şekilde reddini veya inkarını ortaya koymamıştır. Bu doktrinin daha tuhaf ve çirkin yönleriyle karşı karşıya kaldığında, Farrakhan bazen laf dolandırmaya ve bunların bir kısmını açıklamaya çalışmıştır, ancak yine de aynı temel pozisyona bağlı kalmıştır. Örneğin, “Sayın İlyas Muhammed’in bize öğrettiği her kelimeye katılıyorum” diye ısrar etmek, fakat daha sonra İlyas Muhammed’in beyaz insanların genetik olarak kötü olmaya programlanmış “şeytanlar” olduğu öğretisini yeniden yorumlamaya ve küçümsemeye çalışmak gibi. Bu durum, Farrakhan’ın 1997 yılının Nisan ayında Meet the Press’te Tim Russert ile yaptığı röportajda görülebilir. Benzer türden şeyler daha yakın zamanlardaki İslam Ulusu gazetesi olan “Son Çağrı (The Final Call)” içindeki makalelerde de bulunmaktadır. Yacub’un kötülük yapan beyaz ırkı yaratma miti sürdürülür ancak “kötülük” kısmı her zaman en aşırı ve korkunç terimlerle aktarılmaz. Ayrıca, Son Çağrı‘nın, Elijah Muhammed’in Amerika’daki Siyah Adama Mesaj’ından alıntıları düzenli olarak yayınlamaya ve tanıtmaya devam etmesi dikkate değerdir.

Şunu da vurgulamak gerekir ki, Farrakhan belirli bilimsel keşifleri ve analizleri (ya da bunun belirli kısımlarını) “seçip çekmeye” çalışsa da, bu durum İslam Ulusu’nun tamamen bilimsel olmayan doktrininin hizmetinde çarpıtılmıştır. Bu sadece fantastik değil, aynı zamanda zalimce ve zehirli bir saçmalıktır. Önemli bir örneğe geri dönecek olursak: Gerçekte modern bilim, bu gezegendeki tüm canlı insanların tek bir biyolojik türe, aynı türe (homo sapiense) ait olduğu konusunda açıktır. Ayrıca ten rengi gibi şeylerdeki küçük varyasyonların, Yacub adlı bir varlık tarafından gerçekleştirilen herhangi bir tür uğursuz seçici üreme (“aşılama”) yoluyla değil, dünya genelindeki popülasyonların tarihi göçleri ve evrimsel doğal seçilim yoluyla meydana geldiği konusunda nettir. Yine, hepimiz tek bir insan türüyüz ve beyaz insanların veya başka birinin doğası gereği kötü (veya iyi) olması için genetik programlama diye bir şey yoktur.

Son olarak, bu şaşırtıcı ve rezil İslam Ulusu mitolojisine göre adil yargılamanın günü ne zaman geliyor? Beyaz dünyanın yıkımı -Hüküm Günü, Armageddon, Amerika’nın düşüşü ve ikinci cehennem olarak bilinen- Ana Uçak (Mother Plane) adı verilen teknolojik bir canavar tarafından gerçekleştirilecek. (8)

Böyle bir Ana Uçak diye bir şeyin var olmaması -ve Siyahilerin uzun süredir ezilen durumlarından kurtuluşunun bu şekilde gerçekleşmeyecek olması- İslam Ulusu’nun pek de derdinde değildir ve İslam Ulusu’na mensup olanların ötesinde de, önemli sayıda Siyahinin de bu temel mesaja yönelmesini engellememiştir. Nedenini anlamak zor değil. Siyahilere ve diğer etnisitelerden insanlara karşı yöneltilen sistemik, sistematik ve kurumsallaşmış beyaz üstünlüğü ve grotesk ırkçılık, en başından beri bu ülkedeki bu sistemin önemli bir özelliği ve aktif gücü olmuştur. Amerikan toplumunun tarihine ve mevcut gerçekliğine bakıldığında, kesin olarak en azından pek çok beyaz insan, siyahları eşit olarak görmekten ve onlara eşit olarak davranmaktan aciz ırkçı “şeytanlar” gibi görünürler, ve bunlar çoğu zaman en korkunç vahşetleri yapabilen kişilerdir.

Birkaç yıl önce Cornel West ile Diyalog‘da söylediğim gibi, eğer benden çok sayıda beyazın tutum ve eylemlerini haklı çıkarmamı istiyorsanız, işte bu durumda yanlış yerdesiniz demektir! (9) Ancak yine de, beyazlar arasındaki bu ırkçılığa ve tüm “ırklar” ve uluslardan çok sayıda erkeğin korkunç eylemlerine rağmen, tıpkı erkek üstünlüğü ve mizojinin (kadın düşmanlığının) erkeklerde genetik olarak programlanmadığı gibi, bu da genetik olarak programlanmamıştır ve bu nedenle de üstesinden gelemeyecekleri bir şey değildir. Hayır, bu ırkçılık ve cinsiyetçilik temelde tarihsel olarak sömürücü sistemlerin bir parçası olarak -ideolojik yansımaları ve ifadeleri olarak- gelişen ve günümüzde kapitalist-emperyalist sistemin ekonomik ve sosyal ilişkilerinde temellenen ve yerleşik olan beyaz üstünlüğü ve erkek egemenliği ile sistemin baskın kurumları ve kültürü aracılığıyla hem bariz hem de daha “ince” yollarla yayılır ve pekiştirilir.

Ve işin diğer tarafında, bu ülkede her cinsiyetten milyonlarca beyazın ırkçı baskıya karşı önemli mücadelelerde aktif olarak yer aldığı durumlar yaşadık. Büyük ölçüde 1960’larda ve bir kez daha geçen yıl (2020) George Floyd ve Breonna Taylor’ın acımasız polis cinayetlerinin yol açtığı büyük patlamalar sürecinde bunu gördük.

Beyaz Üstünlüğünün ve Tüm Baskıların Kökünden Sökülmesi ve Ortadan Kaldırılması: Gerçekliğin Fantastik Çarpıtmaları ve Zehirli Fikirlerin Desteklenmesi Değil – Bilim ve Devrim

Beyaz üstünlüğün ve erkek üstünlüğünün gerçek koşulları -ve onları güçlendiren zehirli ideoloji- üstesinden gelinebilir ve kökünden sökülebilir. Ancak bu durum beyaz uygarlığın bir Ana Uçak tarafından yok edilmesiyle ya da hayali bir tanrı ya da başka bir doğaüstü güç tarafından veya başka bir fantastik kavramla olmayacak ve olamaz. Bu gerçek dünyada kapitalizm-emperyalizm sistemini devirmek ve kökten farklı bir sistem -komünist bir dünyayı hedefleyen sosyalist bir sistem- meydana getirmek ancak devrimle olabilir. Bu, en temel gereksinimlerinden ve hedeflerinden biri olarak diğer tüm baskı ve sömürü ilişkileriyle birlikte beyaz egemenliğinin ve erkek egemenliğinin ortadan kaldırılması ve kökünden sökülmesi demektir.

Bu devrime rehberlik edilmelidir. Ve ancak buna uygun olarak ilerlenirse başarılı olabilir. Ne kadar rahatlatıcı veya tatmin edici görünseler de, tüm yanılsamaları ve fantastik kavramları, maddi gerçekliğe uymayan tüm düşünme biçimlerini reddeden ve bunlarla mücadele eden gerçekten bilimsel bir yöntem ve yaklaşım gerekmektedir. Bu sürecin bir parçası olarak, gerçekliğin grotesk bir şekilde çarpıtılmasını temsil eden, çok feci ve tehlikeli yönlere işaret eden İslam Ulusu’nunki gibi teorileri, doktrinleri ve programları keskin bir şekilde eleştirmek -ve bunlarla şiddetli bir şekilde mücadele etmek- gerekmektedir.

Basitçe söylemek gerekirse, İslam Ulusu doktrini genel anlamda yalnızca fantastik bilim karşıtı saçmalıklar yığını değildir, ki bu da yeterince kötü olurdu. Bu doktrin aynı zamanda açıkça ırkçı ve erkek üstünlükçüdür.

Elbette, genellikle bariz beyaz üstünlükçüler tarafından, özellikle de diğer kesimler tarafından, beyaz üstünlüğüne muhalefetin kendisinin de aslında beyazlara karşı bir ırkçılık olduğu iddia edilir. İşte bu tam bir çöptür! Bu söylenenler ülkedeki en baskın ırkçılığın bir parçasıdır, onu koruma ve uygulama girişimine hizmet etmektedir. Siyahi halka ve diğer etnisitelerden halklara karşı ırkçılık, bu sistemde yerleşik olan beyaz üstünlüğündendir. Fakat İslam Ulusu’nun doktrin ve programının ırkçı olduğunu ve kendilerinin ataerkil bir erkek üstünlüğü örgütü olduğunu doğrudan söylemek gerekiyor. Irk ve cinsiyet üstünlüğünü ve diğer nefret dolu önyargı biçimlerinin teşvik edilmesi (Farakhan’ın tekrarlanan Yahudi karşıtı suçlamaları gibi) hem burada tartışılan kısımlarda, hem de İslam Ulusu’nun ve liderliğinin bildirilerinde ve eylemlerinde görülebilir.

Şimdi burada, İslam Ulusu’nun bu ırkçı doktrininin, Siyahi halka acımasızca baskı yapan beyaz ırkçılığından çok daha az zarar verdiği gerçeğini bir kez daha tanımak ve üzerinde ısrar etmek önemlidir. Siyahi halkın ezici çoğunluğunun Siyah üstünlükçüsü olmadığı gerçeğinin yanı sıra, herhangi bir Siyahi insan grubunun (hatta bir bütün olarak Siyahi halkın) bu toplumda Siyahların üstünlüğünü dayatma gücünden yoksun olduğu da bir gerçektir. Bu ülkedeki sistemde yerleşik olan ve içerdiği tüm korkunç adaletsizlik ve korkunç baskılarla en başından bugüne dek yürürlükte olan ve yürürlükte kalan siyahilerin üstünlüğü değil, aksine beyazların üstünlüğüdür. Ancak her türlü ırkçılık -herhangi bir insan ırkının genetik olarak kötü olmaya programlandığı veya her halükarda başka bir ırktan daha aşağı olduğu ve onun tarafından yönetilmeyi hak ettiği konusunda ısrar eden herhangi bir “teori” veya doktrin-  gerçeğe aykırıdır ve işin aslı korkunç bir yalandır, bunlar baskı ve sömürüyü ortadan kaldırmaktan ziyade, tam aksine baskı ve sömürüyü pekiştirmeye hizmet edecektir. Aynı durum belirli bir cinsiyetin aşağı olduğu konusunda benzeri iddiaları ileri süren herhangi bir doktrin için de geçerlidir.

Siyahi halk kitlelerinin en nihayetinde derin ekonomik sömürünün, aşağılayıcı ve kelimenin tam anlamıyla canice politik ve sosyal baskının, bu sistemin onlara çok uzun süredir günümüze dek verdiği gerçek ruhsal hasarların üstesinden gelebilmelerinin bir yolu var.  Fakat bu süreç beyaz üstünlüğünün itici bir şekilde tersine çevrilmesini -yani beyaz insanları doğal olarak (genetik olarak programlanmış) “şeytanlar” olarak tanımlayan ve kınayan bir Siyah üstünlükçü ideoloji- icat ederek ve buna tutunarak olamaz. Bu sadece hedefi olan beyazları değil, aynı zamanda savunucuları olan siyahileri de alçaltan bir ideolojidir.

Siyahi halkın tam olarak kurtuluşunun nihai olarak başarılmasının yolu, Siyahilerin temel olarak insanlığının öne sürülmesinden geçer. Bu durum en yüksek ifadesiyle, insanlığın herhangi bir parçasına dair tüm sömürüyü, tüm baskıları, tüm eşitsizlikleri, her türlü aşağılamayı ortadan kaldırmak için devrimin -yani komünist bir devrimin- bir parçası olmak anlamına gelir.

Daha önce belirttiğim üzere:

“Tarif edilemez bir çirkinlikten emsalsiz güzellikte bir şeyin ortaya çıkma potansiyeli vardır: Siyahiler, uzun süredir onları sadece sömürmekle kalmayıp, onları insanlıktan çıkaran, terörize eden ve binlerce şekilde eziyet eden bu sisteme nihayetinde son verilmesinde -yapılabilecek tek yolla son verilmesinde- çok önemli bir rol oynuyorlar. İnsanlığı özgürleştirmek için savaşarak, insan toplumunun efendilere ve kölelere bölündüğü, halk kitlelerinin kırbaçlandığı, dövüldüğü, tecavüze uğradığı, katledildiği, zincirlendiği ve cehalet ve sefalet içinde kefenlendiği uzun geceye son vermek için savaşarak çok önemli bir rol oynuyorlar.” (10)

Gerçekliğin fantastik çarpıtmaları -ve kesinlikle ırkçı ya da erkek üstünlükçü “teoriler” ve doktrinler- değil; her tür baskı ve sömürü sistemine, ilişkilerine, onları güçlendirmeye hizmet eden gerçekliğin çarpıtılmasına nihai ve tam olarak son verme mücadelesine rehberlik etmek için gerekli ve esas olan şey tutarlı bir bilimsel yöntem ve yaklaşımdır. Bir kez daha belirtmem gerekiyor; yürüttüğüm onlarca yıllık çalışmayla ortaya çıkan yeni komünizmin, gerçekliği olduğu gibi anlamak ve gerçekliği kökten dönüştürmek için her yerde tüm ezilen halkların ve nihayetinde tüm insanlığın kurtuluşunu sağlamak için en tutarlı ve eksiksiz bilimsel yöntem ve yaklaşımı temsil etmesinin ve bunda ısrarcı olmasının nedeni budur.


Referanslar:

1)İnsanlar Niçin En Saçma ve En Berbat Saçmalıklara İnanır? | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

2)İnsanlar Niçin En Saçma ve En Berbat Saçmalıklara İnanır? | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

3)An Original Man, The Life and Times of Elijah Muhammad, ss. 67 ve 282.

4)İnsanlar Niçin En Saçma ve En Berbat Saçmalıklara İnanır? | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

5)An Original Man, The Life and Times of Elijah Muhammad, ss. 42

6)An Original Man, The Life and Times of Elijah Muhammad, ss. 51

7)An Original Man, The Life and Times of Elijah Muhammad, ss. 53

8)An Original Man, The Life and Times of Elijah Muhammad, ss. 65

9)2014 yılında New York’taki Riverside Kilisesi’nde gerçekleşen Cornel West ve Bob Avakian arasında geçen Diyalog.

10)Kaynak için bkz: BOB AVAKIAN FOR THE LIBERATION OF BLACK PEOPLE AND THE EMANCIPATION OF ALL HUMANITY | revcom.us

Yeni Komünizm

Bizler, devrimin önderi Bob Avakian'ın mimarı olduğu Yeni Komünizm‘in takipçileriyiz. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini takip eden ve Yeni Komünizm temelinde dünyayı gerçekte olduğu haliyle anlama ve onu değiştirme sorumluluğunu üstlenenleriz. Detaylı bilgi için bkz: Biz Kimiz?

Dünyada devamlı olarak yaşanan dehşetlerin ve son derece gereksiz acıların ortadan kaldırılması hem mümkün hem de son derece gereklidir. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini ve geliştirmiş olduğu Yeni Komünizm'i öğrenerek kazanma şansı olacak gerçek bir devrim hareketini birlikte inşa ediyoruz. Yeni Komünizm'in teorik çerçevesine ilk kez giriş yapacaklar başlangıç noktası için web sitemizde bu bölümde yer alan makaleleri inceleyebilir, ayrıca Bob Avakian'ın Türkçeye çevrilmiş eserlerine buradan ulaşabilirler. Görüş, katkı ve desteklerinizi bekliyoruz.

#DevrimDahaAzıDeğil