Editörün Notu: Revcom.us web sitesine ulaştırılan bu mektup Amerika Birleşik Devletleri’nde Louisiana eyaletinde hapishanede bulunan bir devrimci tarafından gönderilmiştir. COVID-19 pandemisinden en ağır şekilde etkilenenler ve kendilerini koruma şansı hiç olmayanlar zindanlarda hapsedilenler oldu. Dünyanın dört bir tarafındaki hapishanelerde bulunan ‘’toplumun lanetlileri hapishanelerin dışarısında ötekileştirildikleri gibi mevcut pandemi koşullarında da zindanlarda ölüme terk ediliyorlar, bu mektubu ve zindandaki devrimcilerden gelen mektupları yayınlamaya devam edeceğiz.
Sevgili kardeşlerim,
Haber bültenlerinizi ve “BAsics” kitabını okudum. Kitap için sizlere teşekkür ederim. COVID-19’la mücadelemiz iyi gitmiyor. Bu ölümcül virüs “Geniş Barınma Birimlerine” orman yangını gibi hızla bulaşıyor. İnsanlar “Karantina” adı altında devamlı başka birimlere sevk ediliyorlar ve çok daha fazla kişi hastalanıyor! Ben ve kardeşlerim bu salgından önce bu mağaralardaki (hücreler) mahkumların güvenliği ve memurların sağlığı için ajitasyon yapıyorduk. Çünkü bizler virüs ile ancak memurlar vasıtasıyla karşı karşıya kalıyorduk. Benim ve bir yoldaşımızın tahmin ettikleri şu anda gerçekleşiyor…
Buradaki kurallara göre ateşimiz çıkmadığı sürece test yapmıyorlarmış. Tıbbi ihtiyaçlarımıza, sağlığımıza ve güvenliğimize “kasten önem vermiyorlar” ve sonucunda virüsün bizlere temas etmesinin önüne geçemiyorlar. Testi pozitif çıkanlar arasında asemptomatik olan mahkum sayısı hayli fazla! O yüzden baş epidemiyoloğun uydurduğu “test için önce ateşinizin çıkması gerekiyor kuralı” tam bir saçmalık! Loisiana sağlık departmanındaki bilim insanlarının bu tesislerde ve pozitif çıkan mahkumlarda gözlemlediklerini doğrudan hiçe saymaktan başka bir şey değil bu.
Yandaş gazete “The BR Advocate”, kitlesel bir tarama yapıldığı konusunda açıkça yalan söylüyor. Gerçekte olan ise rutin hastalıklar için ancak zar zor tarandığımızdır. Vali John Bel Edwards’ın Louisiana hapishanelerinde yaptıkları kitlesel testler için “öneride bulunmuş olduğunu” bile yazmışlar. (La Cer. P Madde 5)’te isteğe bağlı ve zorunlu dilden bahsedilir. Trump danışmanı Bel Edwards’ın “önerisi” sizce hangi kategoriye girer? İsteğe bağlı! Yani, mahkeme yoluyla yapılmak zorunda olan bir şey olarak mecburi tutulamaz. Lousiana’daki her hapishanede “Covid-19” testi yapılması zorunludur deseydi eğer, o zaman bu zorunlu dile girerdi. Fakat durum böyle değil.
*Gençliğe: İnsanlık adına, sizlerin yanındayım kardeşlerim. Yok edilmesi gereken koşullar altında kavrulan bir dünyayı değiştirmek adına kol kola savaşıyoruz. BA benim gözlerimi insanların burada, ABD’de ve dünya çapında yaşadıkları acılara karşı daha da açtı. Dünyanın çektiği acıların benim üzerimden geçtiğini hissettim ve bu yüzden gözyaşları döktüm. BA’nın çalışmaları kalbime dokundu ve bana ne için savaştığımızın daha derin bir kavrayışını verdi. “Değişim gelecek!” Siz, öğrenciler geleceğimizsiniz. Bu durum, baskının, sömürünün, doğal kaynakların yağmalanmasının, polis şiddetinin, siyahilerin ve farklı ten rengine sahip insanların ayrıca yoksul beyazların katledilmeyeceği, bu tip durumların hiç görülmeyeceği bir dünya için sizin savaşınız. Biz birlikte biriz ve birbirimizin yanında durmalıyız, birbirimizi sevmeliyiz ve dünya için bu dramatik değişimi getirmeli ve dünyaya bunun gerçekleşebileceğini göstermeliyiz. Asla doğru olandan vazgeçmeyin. Kalbinizin sesini dinleyin!
*Şu anda Louisiana çok sıcak. Geniş barınma birimleri bulunan koğuşlarda bu “sıcaklık dalgalarını” atlatmaya çalışıyoruz. Bu mağaralarda (hücrelerde) yaklaşık 9 aydır karantinadayım. Bundan önce bu hücrelerde 4 sene yattım. Mahkumların kendilerini kaybedip yardım için bağırmalarına, hatta bazen intihar etmeye çalıştıklarına şahit oldum. Bazı mahkumlar da bu mağaralarda kendilerini boğulur gibi hissediyor.
Böylesi koşullar insanlara psikolojik ve fiziksel olarak zarar veriyor. Mahkumların ruh sağlıklarını bozdular. Bu durum mahkumların akıllarını oynatmışçasına hareketlerde bulunmalarına sebebiyet veriyor. Gardiyanlar da bu hareketlere tepkisel davranışlarla karşılık veriyorlar. Buralarda zihinsel hastalığı olanlarla çok karşılaşılıyor. Tabletlere, eğitici programlara ve akıl sağlığı değerlendirmelerine bir insanın bu mağaralarda kalması gerektiği uzatılmış zaman periyodlarından dolayı erişimimiz yok.
Louisiana dünyanın hücre başkentidir. 23 ve 1 numaralı hücrelerde izole edilmiştik, fakat bu ölümcül virüsün yayılmasından ötürü 23 ve 45’e sevk edildik (hücrelerin dışında sadece 15 dakika geçirebiliyoruz.) ve bunun sonucunda hem kendimizin iç sesini hem de başkalarının yardım için bağırış çağırışlarını duyuyoruz. Bu mağaralara tıkılmış birçok mahkûm kafalarını duvarlara vurarak aklını kaçırdı. Birbirlerine ve gardiyanlara sidik ve dışkı atıyorlar, kendi dışkılarıyla oynuyorlar. Bu bir rehabilitasyon falan değil! Bu ‘’ceza’’ adalet sisteminin en karanlık köşesinde, toplumdan ötekileştirilmiş olarak algılanan insanlara karşı ağır bir suçtur. Bu hapishanelerde bulunarak bizler çoktan özgürlüğümüzü kaybettik. Bizi hapishanede hücre hapsine maruz bırakmak cezamıza anlaşılamayacak kadar zalimlik katıyor ve bunun hayatımıza, ailemize ve topluluğumuza berbat sonuçları oluyor.
Bu tarz hücrelere tıkıldığım için söylüyorum, bu aşağılayıcı koşullar altında umudu yitirmemek kolay değildir. Dışarıda olanla içeride olan aynıdır: Toplumdan izole edilmek.
Bunlar ne zaman bitecek? Şu an köklü bir değişikliğe ihtiyaç var!
Mücadele etmek için cesaretlenin, kazanmak için cüret edin!
“İnsanlık için halkın yanındayım!”
“Güç, bu ülkedeki ve dünyadaki emekçilerin elindedir.”
Add comment