Yeni komünizm taraftarları olarak Marksist Teori dergisinin Lenin’in ölümünün 100. yılı vesilesiyle düzenlediği Dünyaya Lenin’le Bakmak sempozyumuna katıldık. Dinleyici olarak katıldığımız sempozyumun tartışmaları, içeriği ve biçemi üzerine Marksist Teoriden yoldaşlara -ve derdi gerçekte devrim olan herkesle- fikirlerimizi bu yazı vesilesiyle iletmek istiyoruz.
Öncelikle konferansın bütünün büyük ölçüde iyi örgütlendiğini ve katılımın yoğunluğunu çok pozitif bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. Önceden hazırlanan sinevizyon ve slaytlara ek olarak farklı kanallardan yapılan canlı yayın da keza çok başarılı bir şekilde örgütlenmişti. Enternasyonel delegasyonların gönderdikleri videolar ve bunların daha önceden yapılan çevirileri iyi düşünülmüştü.
Biçimsel olanın dışında Lenin’i tartışmaya açmak pek çok açıdan ama temelde de üç açıdan çok önemlidir:
1) Geçmiş tecrübelerimizin doğru bir özetini yapmak ve
2) Lenin esas olarak neyi temsil etmekteydi ve gerçek bir devrim yapabilmek için bu neden önemlidir
Bu iki husus birbirleriyle sıkı bir şekilde bağlantılıdırlar. Nitekim Lenin’in tayin edici önderliğinin olduğu Bolşevik Devriminin -bu devrime giden Lenin’in yöntem ve yaklaşımının- bir hayli pozitif tecrübeleri ve tali düzeyde de olsa hataları doğru bir şekilde özetlenemezse bu, gerçek bir devrim yapma şansımızı elimizden alacaktır. Marksist Teoriden (MT) yoldaşlar sempozyumda bu tartışmayı açmışlardır -ve bu takdir edilmelidir- ancak tartışmanın içerisindeki olgular ve tahliller pek çok açıdan problemlidir ve açıkça söylememiz gerekirse Lenin’in ve devrimci mirasının doğru bir şekilde özetlenmesinin önünde engel teşkil etmektedir.
Sempozyumda ön plana çıkan ve esasta da MT’nin temsil ettiği çizgi bir yandan Lenin’in kendiliğindenciliğe karşı gelmesini hatırlatırken bir yandan da sınıf bilinçli proletarya ve onun öncüsünün esasında bir ‘’kimlik’’ sorunu çerçevesi dışına çıkaramamış ve bugün ‘’öncünün’’ yeni toplumsal hareketler ve Kürt hareketiyle ‘’kesişmesi’’ gerekliliğini vurgulamışlardır. ‘’Sınıf, sınıf bilinci, Lenin’in metodu’’ gibi söylemler tüm sempozyum boyunca çokça dile getirilse bile, sınıf bilinçli proletarya adeta ‘’boşlukta bir yerde’’ durmaktaydı. Kitlelerin kendiliğindenci hareketlerinin arkasına takılmamak işaret edilmiş ama beri yandan sınıf bilinçli proletaryanın -Marx’ın tabiriyle proletaryanın edebi ve siyasi temsilcileri olarak komünistlerin- ise yeni tipte bir ‘’kendiliğinden’’ hazır ve nazır olduğu anlayışını ileri sürmüştür. Lenin’in Ne Yapmalı’da ısrarla üzerinde durduğu ve Ne Yapmalı’ya ruhunu veren sınıfa bilincin dışarıdan götürülmesi noktası adeta es geçilmiştir ya da tüm diğer şeylerin yanında bir ek -garnitür- olarak durmuştur.1
Bir bilim olarak komünizmin -diğer tüm bilimler gibi- ilerlemesi, devamlılık ve kopuş temelinde gerçekleşir. Bilimlerde bilimsel yöntem ve yaklaşımın devamlılığı, bilimin keşfettiği yeni olgularla daha fazla materyalize/bilimsel olduğu çok temel bir noktayı teşkil eder. Bununla birlikte bilimsel kopuşlar, devamlılığı temsil eden çizginin geçmişin ağır hatalı yanlarına karşı gerçekleşir ve bilimsel devamlılıkta temsil edilen şey yeni bir nitelik alır -özü aynı kalmakla birlikte. Belki de denilebilir ki İkinci Enternasyonalin çökmesinin nedeni, sadece Marx’ı çarpıtmaları değil -ki bunu alenen de yaptılar- ama aynı zamanda Marx’ta tali düzeyde olan hataların sistematize edilerek bir çizgi haline dönüştürülmesi ve akabinde de, Mao’nun kendine has kavramını kullanacaksak eğer, ‘’tersine dönmelerine’’ neden olmuştur.
Sempozyum, ‘’Lenin, Lenin’in metodu’’ gibi kavramların havada uçuştuğu ama bu metodun sanki ‘’İkinci Enternasyonal’den kopuş’’ gibi ele alındığı ama aslında Lenin’in yaptığının Marksizmin bilimsel olarak sentezlenip, niteliksel ilerletilmesi olduğu -evet bazı yönleriyle Marx’tan kopuş- bilimsel analizinden yoksundu. Ve tekrar dönecek olursak, Lenin’i Lenin yapan şey, Rusya’nın kapitalist olduğunun keşfi değil -ki sınıf analizi çok önemlidir-, Mukkaddes Çelik’in tabiriyle ‘’Narodnik modelden esinlenmesi’’ değil -ki devrimciler, örgütlenme ve siyasi faaliyette devrimin amaç ve hedeflerine ters düşmemek koşulu/zorunluluğuyla, karşı devrimden bile öğrenirler-, Ne Yapmalı eserinde özetlediği ama kafasını uzun bir dönemdir işgal eden, Komünist hareketin, İşçi hareketinden ayrılmasını sağlamasıdır. Evet, mesele ‘’model’’ değil, bilimsel yöntem ve yaklaşıma yol gösterici olan siyasi çizginin ne olup olmadığıdır!
Burada ifade edilen, komünistlerin ‘’işçilerden kopması’’ anlayışı değildir. Komünistlerden çok çok önce aktif olan, ve işçilerin ‘’doğal eğilimini’’ de barındıran işçi hareketinin örgütlenmesiyle, nihai hedefi baskının ve sömürünün olmadığı bir dünyayı hedefleyen komünist hareketin niteliksel olarak ayrı olduğu ve birbirinin yerine ikame edilemeyeceği anlayışıdır. Marksist gelenek uzun bir dönem -ve hala- işçi sınıfının sınıfsal konumundan kaynaklı -üretim araçlarına sahip olmayan, baskı ve sömürüye maruz kalan- ontolojik olarak da devrimci olduğu anlayışını savunageldi. Lenin bu anlayışın üzerine gitti ve Komünist hareket ile işçi hareketini ayırdı. Bunu ‘’işçi sınıfına üsten bakmak’’ için değil, onların yegane çıkarı olan gerçek bir komünist devrimin yapılabilmesi açısından zorunlu gördüğü için yaptı. Şayet bunu yapmasaydı, menşeviklerden bir farkı kalmayacaktı ve Lenin’in birçok önemli niteliksel kopuşu, bununla birlikte küflenip gidecekti. Ve özellikle Hocacı hareketlere söylemek gerekir ki -ki Mukkades Çelik, Lenin’in, Mao’nun, Hoca’nın takibinden sonra, şimdide Öcalan’ın olduğunu özellikle vurgulaması çok çarpıcıdır- Lenin’den sonra komünist hareketle işçi hareketini tekrardan ayıran isim Başkan Mao olmuştur ve proletaryanın olmadığı bir ülkede proleter -yani komünist- devrim yapabilmiştir.
Ne yapmalı? Leninizm içinde bir ‘’izm’’dir!
Özetle Ne Yapmalı Leninizm içinde bir ‘’izim’’dir ve Ne Yapmalı, ortaya çıktığı tarihten bu yana hem oportünistlerin hem de devrimci komünistlerin tartışma konusu olmuştur. 1982 yılında yazılan Eğer Bir Devrim Olacaksa Devrimci Bir Parti Olmalıdır kitapçığında komünizmin yeni sentezini geliştirerek komünizmi nitel olarak ilerleten Bob Avakian Yugoslav Djilas, dönek Voslenski gibi yazarların ve pek çok revizyonistin ve burjuva-demokratik bakış açısıyla Sovyetler Birliği neden çöktü? Neden yoldan çıktı? Devrim neden çöktü gibi soruları sorar ve meseleyi iki noktaya getirdeklerinden bahseder: Partinin diktatörlüğü ve Ne Yapmalı? Nitekim proleterya diktatörlüğünü halk kitleleri üzerinde uygulanmış bir parti diktatörlüğü olarak gören bu yazarlar her şeyin gittiği ters yönün özünü Ne Yapmalı? çalışmasına getirirler -Sempozyumda Rosa vurgusu da aslında tam olarak burada duruyordu. Rosa, Lenin’in geliştirdiği parti modeline, proletarya diktatörlüğü anlayışına karşı çıkıyordu. Rosa büyük bir devrimci komünistti, bununla birlikte düşünce sistematiğinde demokratizmden kopamayan tali düzeyde hatlarda mevcuttu. Ulusal sorunda da tam bir indirgemeciydi ve emperyalizm çağında politik olarak ulusal hareketlerin barındırdığı demokratik muhtevayı görmüyordu- . Nitekim Lenin; kitlelerin kendiliğendinciliğine karşı, devrimcilerin bilinçli ve omurgası profesyonel devrimcilerden kurulacak öncü bir partiye duyulan ihtiyacı somutlaştırmıştır. Avakian, Voslenski gibilerin dönüp dönüp tekrar Ne Yapmalı? eserine saldırmasının temelde sadece partinin örgütsel çizgisi olmadığını aynı zamanda temellendirilenin rolü ve önemi olduğunu söyler. Nitekim burada bilinç ve bilinçli unsurla kitleler arasında bir çelişki vardır. Mesele kitlelerin kendiliğinden bir şekilde sosyalist bir bilinci geliştiremeyecek olmalarıdır (kendiliğinden buna yönelebilirler ancak sosyalist, Marksist bir bilinci kendiliğinden geliştiremezler) ve bu bilinç dışarıdan götürülmelidir. Öncü kitlelerle birleşmek için birleşmez, kuyrukçuluk yapmaz ve bilinç düzeyini kitlelerin bilinç düzeyine indirgemez herhangi bir noktada kendiliğinden mücadele yürütmez.2
Lenin’in ortaya koymuş olduğu Ne Yapmalı? Anlayışı son derecede kritiktir ve bu anlayış bugün Bob Avakian tarafından ‘’zenginleştirilmiştir’’. Bu değerlendirmenin amacı uzun uzadıya zenginleştirilmiş ne yapmacılık anlatmak değil şüphesiz. Yine de bu ne yapmalı da neyin zenginleştirildiğine dair, ‘’beklerken hızlandırmak’’ formülasyonundan kısa bir örnek vermek gerekir;
‘’İşte bu yüzden, devrimci bir durumun ortaya çıkmasını beklerken onu hızlandırmak, materyalizmin ve diyalektiğin uygulanması açısından temel bir yönelim noktasıdır. Bu sadece soyut ahlaki anlamda, hızlandırmanın sadece beklemekten daha iyi olduğu demek değildir – ki elbette bir yanıyla böyledir – ve bu esasen, maddi gerçekliğin hareket ve gelişiminin ve farklı çelişkilerin iç içe geçmesinin dinamik şekilde anlaşılmasıyla ve Lenin’in vurguladığı gibi, doğadaki ve toplumdaki bütün sınırların, gerçek olmakla birlikte mutlak olmadığı, koşullara tabi ve göreceli olduğu gerçeğiyle ilintilidir. (Mao da, şeyler yelpazesi geniş olduğu ve bu şeyler birbirine bağlı olduğu için, bir bağlamda evrensel olanın başka bir bağlamda özgün olduğunu söyleyerek aynı temel prensibi vurgulamıştır.) Bu prensibin burada tartışılan şeye uygulanması, nesnel koşulların bizim için mutlak anlamda değil, sadece göreceli olarak “nesnel” olduğunun altını çizmektedir. Bunun yanı sıra, verili bir durumda dışsal olan şey, çelişkilerin deviniminin – ve bu devinimin yol açtığı değişimlerin – sonucunda içsel hale gelebilir. Bu yüzden, eğer meselelere doğrusal bir şekilde bakarsanız, sadece dümdüz karşınızda olan olasılıkları görürsünüz – üzerinizde bir tür at gözlüğü var demektir. Öte yandan, eğer doğru, diyalektik bir yaklaşıma sahipseniz, öngörülmeyen pek çok şeyin olabileceğini anlarsınız ve bir taraftan devamlı olarak zorunluluğu özgürlüğe dönüştürmeye çalışırken, bu olasılığa karşı her zaman teyakkuz halinde olmanız gerekir. Bu yüzden, bir kez daha vurgulamak gerekirse bu, temel bir yönelim noktasıdır.’’3
Türkiye/Kuzey Kürdistandaki toplumsal hareketlerin ve Kürt hareketinin mücadelesi ve birikimine saygı duymak, bu mücadelelerden mümkün mertebe dersler çıkarmak, pozitif yanlarından öğrenmekle birlikte, güçlü bir şekilde itiraz etmemiz gerekiyor çünkü ‘’kesişimsel’’ ifadeler açık bir şekilde anti-Leninisttirler. Temelde sınıf bilinçli proleterya ve onun öncüsü farklı mücadele alanlarıyla ‘’kesişmez’’, bu mücadele alanlarının meşruluğunu tanır onları ‘’kucaklar ama kapsamaz’’ temelde ise gerçek bir devrim mücadelesi yürütür. Gerçek bir devrim ise sempozyum boyunca çeşitli konuşmacıların değerlendirdiğinin aksine ‘’toplumsal devrim’’ anlamına gelmediği gibi komünizme geçişin anahtarı proleterya diktatörlüğüdür, kesişimsellik değil! Bu diktatörlük, toplumun çelişkili yapısını, onun üst yapısal çelişkilerini ve hala ‘’emeğine göre’’ formülasyonunun hakim olduğu koşullarda, devrimci mayalanmayı sağlayacak, toplumun çeşitli katmanlarından insanların -sosyalist devrime açık muhalif olanları da- dört bir taraftan çekiştirmelerini, toplumun niteliğini değiştirmek için -boğulma pahasına- çelişkilerin içine girerek, halk kitlelerinin bilinçlerini bu çelişkiler yumağının tam göbeğinde dönüştürecek, beri yandan ise iktidarı vermeyen bir katı çekirdeğe sahip olacaktır. Ve tüm bunlar kimliklerin, sınıfsal bölünmelerin ‘’kesişimsellik’’ alanının ötesinde, dünya devriminin üst alanı olarak sosyalist bir iktidarı hedefleyen bir devrimle gerçekleşebilir. Böylesi bir devrim Marx’ın 4 Bütünler olarak tarif ettiği sınıf farklılıklarının kaldırılması, sınıf farklılıklarının dayandığı üretim ilişkilerinin kaldırılması, bu üretim ilişkilerine karşılık gelen toplumsal ilişkilerin kaldırılması ve bu toplumsal ilişkilerden doğan bütün düşüncelerin devrimcileştirilmesi anlamına gelir. Ve tüm bunlar MT’nin ifade ettiği ‘’proleter bilincin’’, Kürt hareketi ve yeni toplumda hareketlerle ‘’kesişmesinin’’ tam tersi bir pozisyonundadır.
Bugün Lenin’i Temsil Etmek Demek Yeni Komünizmi Temsil Etmek Demektir
Komünizm dünyanın anlaşılması ve dönüştürülmesinin en tutarlı ve sistematik yoludur. Bir bilim olarak komünizm Marx’tan Lenin’e ve Mao’ya bir hayli meşakatli bir süreçten geçmiştir. Bu süreçte büyük ustaların gerçekleştirdiği nitel kopuşlar kadar geriye dönüşler ve tersine dönmeler gibi negatif dersler de bizim açımızdan kritiktir ve bu kritik derslerin en doğru özeti Bob Avakian tarafından yapılmıştır. Nitekim Bob Avakian’ın geliştirdiği yeni komünizm, komünizmin kritik çelişkisini çözümlemiş, bir bilim olarak komünizmin metot ve yaklaşımında ona karşıt gelen tali hatalardan kopmuş, komünizm bilimini canlı bir şekilde ilerletmeyi ve tüm bunları yaparken, insanlığın diğer tecrübelerini de kucaklamayı içermiştir. Yeni komünizm içerisinde komünizme karşıt gelen tali hatalardan kopuş vardır, fakat bu aynı zamanda komünizm biliminde bir devamlılıktır da. Ve yeni komünizm, komünist devrimin yeni bir aşaması için bir başlangıç noktasını oluşturmaktadır.4
Bütün bu tartışmaları yapmamızdaki naçizane amaç “dünyada bu denli acı ve zulmün temel kaynağı olan bu sisteme nasıl son verileceği ve tamamıyla farklı ve çok daha iyi bir şeyi nasıl oluşturacağımız sorunudur.”5 Nitekim yeni komünizm dünyanın anlaşılması ve değiştirilmesi noktasında yeni bir yol haritasını ortaya koymaktadır. Şayet bugün gerçek bir devrim yapacaksak (sempozyumda bahsi geçen ‘’toplumsal devrim’’ değil gerçekten komünist bir devrim) o halde bunu bilimin objektif olarak geldiği en son aşamanın daha altında bir çerçeveden hareket ederek yapamayız. Nasıl ki tarihsel süreç içerisinde dünya devrimini bir önder olarak Lenin (Leninizm), daha sonra Mao (Maoizm) temsil ediyorduysa bugün de komünizm bilimini Bob Avakian ve onun ortaya koymuş olduğu yeni komünizm temsil etmektedir. Bugün insanlar şayet bu yüzyıla ‘’Lenin’den Bakmak’’ istiyorlarsa, Avakian’ın mimarı olduğu yeni komünizmi, onu temel eserlerini incelemeli, eleştirmeli ve bizlerle tartışmaları gerekmektedir. Ve bahsettiğimiz basit bir ‘’kabul’’ sorunu değil, bilimsel sorumluluk ve kararlılıkla, bu yüzyılda yolu neyin açacağıyla ilgilidir.
Bu tartışmalara vesile olduğu için Marksist Teori dergisine bir kez daha teşekkür ediyor, devrime yönelik bütün ciddi tartışmaları memnuniyetle karşıladığımızı bir kere daha beyan etmek istiyoruz.
Dipnotlar:
1.Burada niyetimiz teker teker konuşmacıların söylediklerini eleştirmek değildir (ki bu da şayet devrimi ilerletecekse yapılmalıdır) daha ziyade farklı kurumlardan gelmelerine rağmen düşünce biçimlerine sirayet eden problemli ortak siyasi çizgiyi eleştirmektir.
2. Bkz https://yenikomunizm.com/dunyayi-fethetmek/ ve https://yenikomunizm.com/bizler-nicin-ne-yapmaliciyiz/
3. https://yenikomunizm.com/zenginlestirilmis-ne-yapmalicilik-6-paragraf/
4. Bahsi geçen kopuş noktaları-anarşinin itici gücü, enternasyonalizm, epistemoloji, proleteryanın şeyleştirilmesi-ile ilgili daha kapsamlı bir tartışma için bkz. https://yenikomunizm.com/komunizm-icin-yeni-bir-baslangic-noktasi/
5.https://yenikomunizm.com/komunizm-icin-yeni-bir-baslangic-noktasi/
Add comment