1) 1 Şubat günü Güneydoğu Asya’da bulunan Myanmar’da ordu bir darbe yaparak olağanüstü hal ilan etti. Devlet başkanı ve ülkenin ‘’fiili’’ lideri olan Aung San Su Çii gözaltına alındı. Ordu ülkenin önemli kentlerinde sokaklara indi, telefon ve internet hatlarını kesti. Bunun üzerine iktidar partisi halka sokağa çıkma ve ‘’demokrasiyi’’ koruma çağrısı yaptı. Bu çağrıdan bu yana çeşitli meslek grupları sivil itaatsizlik eylemleri başlatırken, önemli sanayi bölgelerinde de işçiler greve gittiler. Ülke sokaklarında ordu ve halk arasında çatışmalar yaşanıyor, olayların başlangıcından beri bir ay içerisinde resmi verilere göre 500’ü aşkın kişi ordu tarafından katledildi. Darbeye karşı gelenlerin cenazelerini bile almalarına izin verilmedi, cenazelerini almaya çalışanların üzerine ateş açıldı. [i]
2) Myanmar 1948’den beri iki kez çok uzun süreli darbe rejimleriyle karşı karşıya kaldı, bununla beraber ülke ekonomisindeki enerji ve askeri endüstri gibi önemli sektörlerde ordunun tekeli bulunuyor. Buna binaen ülkedeki Su Çii önderliğindeki burjuva demokrasisine geçiş sürecinde Myanmar özellikle moda tekellerinin ucuz işgücü cennetlerinden birine dönüşme yolunda önemli adımlar attı, özellikle H&M ve The North Face gibi tekellerin de aralarında bulunduğu yabancı şirketler 2010’lu yıllar ile birlikte üretimlerini asgari ücretin günlük 3 dolar olduğu Yangon bölgesine taşıdılar. Myanmar bununla beraber karasuları içerisinde kilometrelerce uzunluktaki önemli bir doğalgaz ve pek çok petrol hattına sahip. Bunlardan en bilineni olan Yadana Project, Fransız enerji tekeli olan Total’in elinde bulunuyor. Ancak bölgedeki emperyalist tahakküm savaşına Çin’de dahil olmuş durumda, 2005 yılında PetroChina isimli enerji şirketi ile Sino-Myanmar petrol hattının altyapı temelleri atıldı ve Çin gözünü bölgeye çok daha derinlikli bir tahakküm için dikmiş bulundu. Bölgede Amerikan emperyalizmi ve Çin emperyalizmi arasında kızışan çelişkiler sonucunda Amerika bölgedeki Malakka Boğazını kapatarak Çin’e petrol akışını kesmek istiyor, Çin emperyalizmi ise Myanmar üzerinden uzun bir petrol hattı oluşturarak Afrika ve Ortadoğu petrollerinin bölgeye girişini sağlama almak istiyor. Çin’in son dönem yaptığı devasa altyapı yatırımları nedeniyle pek çok uluslararası ilişkiler dergisi darbenin arkasında kınama açıklaması dahi yapmayan Çin’in olduğunu savunuyor çünkü bir yandan kesilecek olan AB/Amerikan emperyalizminin altyapı projeleri hem ordunun ekonomi üzerindeki tekelini sağlamlaştıracak hem de Çin emperyalizminin faaliyete geçirmek istediği enerji projelerine ek olarak boşalan ticari ilişkileri de doldurma fırsatı verecek. [ii]
3) Bununla beraber Myanmar dünyadaki uyuşturucu ticaretinde hem üretim hem de dağıtım için kilit önemde bir bölge. Lakin Myanmar dünyanın en büyük metamfetamin üreticisi ve en büyük ikinci eroin üreticisi olmasının yanı sıra Hong Kong üzerinden dolaşıma giren uluslararası uyuşturucu ticaretinin kritik bir geçiş noktası. Ülkenin döviz gelirinin %40’nın uyuşturucu ticaretinden geldiği düşünülüyor. Üretim ve dağıtımın tekeli United Wa State Army gibi etnik milislerde gözükse bile pek çok kaynak uyuşturucu tekelinin içerisinde büyük ölçüde ordunun bulunduğunu söylüyor. Farklı kaynaklara göre uluslararası uyuşturucu ticaretinden gelen bu meblağlar bankacılık, havayolları ve turizm harcamalarıyla aklanıyor, bu da ordunun uluslararası karteller ile beraber ülke ekonomisindeki tekelini güçlendiriyor. [iii]
4) Ordunun, son zamanlarda anaakım burjuva liberal medyanın da radarına girmiş bulunan çalışma kampları bulunuyor. Bu kamplar özellikle de Batı’nın değerli taş ‘’ihtiyacını’’ karşılamak için kritik önemde bulunuyorlar. 2008 yılında şu anın devrik lideri Sun Çii Batılı turistleri ülkeye gelmemeye ve bu sefalete ortak olmamaya çağırarak önemli bir kamuoyu yarattı ancak çalışma kampları ve ucuz işgücünün olduğu ter atölyeleri dünya çapında işleyen bir sistem olan kapitalist-emperyalizm için kritik önemde, nitekim tam da bu çelişkilerden ötürü ordu buralardaki tekelini kaybetmek istemiyor.
5) Birleşmiş Milletler insan hakları izleme komisyonu Batılı emperyalistlere Myanmar’a yaptırım uygulama çağrısı yapsa da olası bu yaptırımların ekonominin kritik sektörlerinin ordunun elinde olması ve emperyalist Çin’in bölgeye gözünü dikmesi nedeniyle ülke ekonomisini pek de etkilemeyeceği konuşuluyor.
6) Çok da uzun olmayan bir süre önce Myanmar’da burjuva demokrasisine geçiş Batı emperyalizmi güdümünde olmuştu. Burada özellikle Myanmar hükümeti ile silah ticareti antlaşmaları yapan Alman ve Amerikan emperyalizmi etkili bir güç olmuştu ancak orduya parlamentoda koltukların %25’i her seçim için garanti edilmiş ve kritik üç bakanlık da ordu yönetimine verilmişti. Bu sürecin Çin emperyalizminin bölgedeki güçlü varlığı için bir tehdit olduğu ve Çin emperyalizminin özellikle de Asya denizleri üzerinde askeri açıdan rekabet halinde olduğu Amerikan emperyalizmi ile yarışta geride kalmasına neden olabileceği ise bariz olarak dikkat çekiyor.
7) Bunlara ek olarak askeri darbe öncesi kısa süreli burjuva demokratik düzenin de eli bir hayli kanlı. Ülkedeki muazzam emek sömürüsünün ve dünya uyuşturucu talebinin karşılanması dışında 2017 yılında ülkede azınlık konumunda olan Rohingyan Müslümanlarına karşı sistematik bir katliama girişilmiş, toplu tecavüzler yaşanmıştı. Bu etnik temizlik sürecinde yüz binlerce insan komşu Bangladeş’e göç etmek zorunda kalmıştı. Kimi kaynaklar olayı soykırım olarak tanırlarken bu sistematik katliam Su Çii hükümeti ve ordu eşgüdümünde gerçekleşti. Buna rağmen Batı emperyalizminin gözdesi durumundaki Sun Çii’nin Nobel Barış Ödülü sahibi olması da bir diğer hazin çelişki iken Lahey’de Uluslararası Adalet Divan’ın toplanması sonucu 2020 yılında beli belirsiz bazı kararlar çıkartıldı ve Myanmar’ın Rohingyanlar için önlemler alması gerektiği söylendi ancak bu etnik temizliğe dair ana bir dava şimdiye kadar açılmış değil. [iv]
8) Bütün bunlara ek olarak şunun altının çizilmesi kritik önemdedir : İster burjuvazinin ‘’askeri diktatörlüğü’’ olsun ister burjuva demokratik diktatörlüğü olsun toplum her ikisinin de altında ezenler ve ezilenler, sömürenler ve sömürülenler şeklinde bölünmeye devam edecek, gezegenimiz bir yıkıma ve insanlıkta varoluşsal bir krize doğru götürülmeye devam edilecektir. Bugün insanlığın gerçek kurtuluşu gerçek bir komünist devrimle mümkündür; bunun için ihtiyacımız olan strateji, önderlik ve yöntem elimizdeyken neden daha azı için mücadele edelim ki?
[i] https://www.dw.com/en/myanmar-protests-death-toll-passes-500/a-57046306
[ii] Bu meseleye ilişkin köylülerin Total’e karşı verdiği mücadeleye ilişkin 2006 yılı yapımı olan Total Decline belgeseli incelenebilir.
Bununla beraber Çin emperyalizminin bölgeye yoğun müdahaleleri ve petrol hattı protestolarla karşılaşmıştır bkz. https://mmbiztoday.com/china-myanmar-gas-pipeline-becomes-fully-operational/
Total’in gerçekleştirdiği Yadana Projesi için bkz. http://www.ens-newswire.com/ens/dec2004/2004-12-17-02.asp
[iii] https://www.thenewhumanitarian.org/fr/node/256176
[iv] Rohingya Müslümanlarına karşı girişilen etnik katliam için bkz. https://www.bbc.com/news/world-asia-41566561
Add comment