Yeni Komünizm

Emperyalizm, Sağlık Sistemi, Normalleşme ve Başka Bir Dünyaya Duyulan İhtiyaç


Covid-19 virüsü on binlerce can aldı ve almaya da devam ediyor. Dünyada 80 binden fazla insan yaşamını yitirmiş durumda. Türkiye’de resmi olarak verilen ölüm sayısı henüz 800’ü bulmadı. Şüphesiz, insanlara yeterli miktarda test yapılmadığı ve yapılan testlerin bilimselliğinin tartışıldığı bir ortamda bu verilerin inandırıcılığı toplumda bir tartışma konusu.

Toplumun en altında yer alan kesimlerin virüs tehdidiyle doğrudan yüz yüze bırakıldığı ve bu sürecin en ağır sonuçlarını yaşıyor olmaları evrensel bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Emperyalist yağmanın sonucunda, kendi ülkelerinde oluşturdukları sağlık sistemleri bile toplumun dışına itilmişleri; göçmenleri, işsizleri ve asgari ücretle çalışmaya zorlananları vuruyor. Amerika’dan ve Fransa’dan gelen ölüm haberlerinde bile gettolar ön plana çıkıyor.

Sermaye Denkleminde Toplum ve Sağlık

İnsanların bu toplumun sağlık sistemlerine ulaşmaya “hakları” vardır. Anayasal olarak “falanca şahıs sağlık sisteminden mahrum bırakılmıştır” ibaresini göremezsiniz. Peki, sağlık toplum içinse neden toplumun bütün kesimleri buna erişemiyor? Neden toplumun ufak bir kısmı bütün sağlık imkanlarından sınırsızca yararlanabilirken, insanlığın ezici bir çoğunlu aynı sağlık sisteminden faydalanamıyor? Neden milyonlarca insanın yaşamı hiçbir bilimsel tıbbi tedavi almadan sonlanmak durumunda? Çünkü toplumsal olarak üretilen bütün bu metalar bir sınıfın şahsi gaspından geçirilir ve tüm bu üretilenlere erişim sağlamayı tekil düzeyde “olanaklı” kılar. Paran varsa tedavi edilirsin! Bu durum yerküreyi talan eden birkaç emperyalist ülkenin dışında -ve bir kaç devlet kapitalizmi modelini uygulayan ya da uygulamaya çalışan devlet dışında- dünyanın yaşadığı bir durumdur.

Önce Benim Çıkarım” İnsanlığı Yok Oluşa Doğru Sürüklüyor!

Dünya sağlık sisteminin kapitalist-emperyalist üretim ilişkileri üzerine kurulu olmasının başka türlü sınırları vardır. Her ne kadar sermaye sınır tanımadan gelişimini sürdürse de, bu süreçte dönem dönem üst yapının müdahaleleri söz konusudur. Bir taraftan “Avrupa Birliği değerleri”, “Avrupa medeniyeti” “sınır tanımayan” diye beyanlarda bulunulur. Öte yandan tükenmekte olan ilaç stoklarından dolayı “önce benim ulusumun çıkarı” denir. Kısa bir süre önce, Trump, koronavirüs aşısı üzerinde çalışan Alman firması CureVac’a 1 milyar teklif etmişti. Almanya karşılığında yalnızca “satılık değildir” cevabını vermekle kalmadı, böylesi bir satışın yasaklayabileceğinin de sinyallerini verdi. Macron, Fransa’da stoklarda bulunan ve üretimi yapılan tüm maskelere devlet adına el koyduğunu duyurdu. Bu maskelerin önemli bir kısmı İspanya ve İtalya’ya gitmek üzere hazırlanmıştı.

Önce benim çıkarım” anlayışının getirdiği başka ağır sonuçlar da var. Çin dünyanın en büyük tıbbi yardım malzemesi üreten ülkesi olmasından ötürü “sağlığın ipek yolu” namıyla anılıyor. Covid-19’la mücadele esnasında, üretim düşmüş ve üretilen maddelerin bir kısmı ise Çin’deki virüse karşı mücadelede kullanılmıştı. Bu yeni durum -hem talebin artması hem de üretimin yavaşlaması-, dünya çapında büyük ilaç ve tıbbi yardım malzemesi açığına neden oldu. Bu durum ülkeler arasında yapılan birçok anlaşmanın dondurulması ve yeni ihalelerin açılması anlamına geliyor. Böylece “daha güçlü” olan bu tıbbi yardım malzemelerini ve ilaçlarını edinebilecek. “Zayıf dünya” ise virüse karşı açık bir şekilde savunmasız bırakılıyor. Bu sonuç, kapitalist-emperyalist dünya sisteminin -evet bu dünya çapında işlemekte olan bir sistemdir- hazırladığı ve an be an güçlendirdiği bir sonuçtur; altta kalanın canı cehenneme!

Normalleşmeye Değil, Başka Bir Dünyaya İhtiyacımız Var!

Covid-19 ile yaşanılan bu durumlar herkesi olumsuz etkiliyor. Toplumun ezici bir çoğunluğu ölüm-yaşam çelişkisinin getirdiği korkuyla birlikte, tüm bu olumsuz tablodan bir an önce kurtulmak ve “normalleşmek” istiyor. Ancak sorun şu ki, insanlık bu fenomen karşısında yaşadığı “anormaliği” yaşamak zorunda değildi. Bir saniyeliğine durup düşünelim; hangi normallik? Milyonlarca çocuğun okul yerine ter atölyelerine gitmesi ve etleri kemiklerinden sökülene dek çalıştırılması mı? Milyonlarca kadının tacize, yüz binlercesinin tecavüze uğradığı, öldürüldüğü patriyarkal ilişkilere mi? Hayatta kalabilmek için tek verebilecekleri şey olan hayatlarını Sahra çölünde ya da Akdeniz’de bırakan insanların çaresizce ölüme itildiği koşullara mı? Hangi normallikten bahsediyorsunuz? Solunum cihazı olmadığı için hastaları ölüme terk etmek zorunda değildik! Göçmenleri ve mültecileri kamplarda virüslere karşı savunmasız bırakmak zorunda değildik! Dünyanın ezilen ülkelerini talan edip, “önce benim çıkarlarım” diyerek insanları doğal içme suyundan dahi mahrum bırakmak zorunda değildik! Tüm bunlar ve sıralayamadığımız dehşetler, bu düzenin işleyişinin bir sonucu ve “normalliğidir”!

İnsanlığın yaşadığı bu gereksiz acılardan kurtulması için, bu sistemin daimi bir zorunluluğuna dair olan tüm inançlardan bütünüyle kopulması gerekiyor. İnsanlığın doğa ve diğer canlılarla en mümkün düzeyde uyum içerisinde olduğu, sınıfsal, ulusal, ırksal, cinsel baskının ve sömürünün olmadığı bir dünya, böylesi bir gelecek mümkün! İnsanlar, bu düzenin siyasi iktidarlarını devirmek, bunları temellerinden kazımak üzere ve dünya ölçeğinde nihai hedefi komünist bir toplum olan bir devrim için harekete geçerlerse, ancak bu durumda tüm insanlık ve diğer canlılar için yaşanılabilir bir dünya mümkün olabilir. Bob Avakian’ın da belirttiği gibi;

İçinde yaşadığımız kapitalizm-emperyalizm sisteminin temel doğası ve işleyiş şekli bunun nedenidir, sistem bu temel doğasından ötürü devamlı olarak dehşet üzerine dehşet üretmektedir. Ve temel olarak iki seçeneğimiz var. Ya bütün bunlarla yaşamaya devam edeceğiz ve gelecek kuşaklar da -eğer bir gelecekleri olacaksa- aynısını, hatta daha beterini yaşamaya devam edecek – veya devrim yapacağız!” i


i “Bob Avakian’ın Mark Rudd’a Cevabı: 1960’lardan Çıkartılacak Dersler ve Gerçek Bir Devrime Olan İhtiyaç” https://yenikomunizm.com/bob-avakianin-mark-rudda-cevabi-1960lardan-cikartilacak-dersler-ve-gercek-bir-devrime-olan-ihtiyac/

Yeni Komünizm

Bizler, devrimin önderi Bob Avakian'ın mimarı olduğu Yeni Komünizm‘in takipçileriyiz. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini takip eden ve Yeni Komünizm temelinde dünyayı anlama ve değiştirme sorumluluğunu üstlenenleriz. Detaylı bilgi için bkz: Biz Kimiz?

Dünyada devamlı olarak yaşanan dehşetlerin ve son derece gereksiz acıların ortadan kaldırılması hem mümkün hem de son derece gereklidir. Bob Avakian'ın devrimci önderliğini ve geliştirmiş olduğu Yeni Komünizm'i öğrenerek kazanma şansı olacak gerçek bir devrim hareketini birlikte inşa ediyoruz. Yeni Komünizm'in teorik çerçevesine ilk kez giriş yapacaklar başlangıç noktası için web sitemizde yer alan bu bölümdeki makaleleri inceleyebilir, Bob Avakian'ın Türkçeye çevrilmiş eserlerine buradan ulaşabilirler. Görüş, katkı ve desteklerinizi bekliyoruz.

#DevrimDahaAzıDeğil

Add comment

Follow us

Don't be shy, get in touch. We love meeting interesting people and making new friends.