Editörün Notu: Bu makale 1 Nisan 2019 tarihinde revcom.us’ta yayınlanmıştır. Makale ABD’de Trump/Pence faşist kliğinin kadınları aşağılayan ve tüm kadınları ikinci sınıf insan statüsüne mahkum eden egemen ideolojisinin güncel uygulamalarını göstermesi açısından önemlidir. Kaynak: https://revcom.us/a/589/fascists-moving-to-take-away-reproductive-rights-en.html
Faşistler Üreme Haklarına Saldırıyor! Peki Bunları Savunmak İçin Direniş Nerede?
Kürtaj ve doğum kontrolüne yönelik mücadelenin özü, her kadının ve temelde her insanın nasıl bir dünyada yaşayacakları meselesidir. Günümüzde insanlığın yarısını patriarka ve egemenlik mandası altına almak için vahşi bir savaş yürütülüyor. Bir düşünün. Kadınlara, özgürlükleri ve çocuk sahibi olup olmamayı seçme hakları için mücade yürüttüğümüz kadınlara karşı bu vahşi saldırılara neden olan bu sistem hakkında ne söylenmeli? Bu temel hakkın, kadınlara yönelik tüm aşağılamalarla ve patriarkal baskıya neden olan bu sistemle derin bağları bulunmaktadır ve bu temel sorunu bu sistem altında çözebilmek mümkün değildir! Eğer bu sisteme son verecek bir devrim yapmazsak, bu konu her seferinde mücadele edilmesi gereken bir mesele olmaya devam edecektir. Devrim yapmamız gerekiyor ve bu konuyu devrimin itici gücü olarak ele almamız gerekiyor.
Şu an kürtaj hakkı meselesi yani kadının ne zaman anne olmak istediğine kendisinin karar verebilmesi hakkı, Trump/Pence faşist rejiminin uygulamaları sonucunda tehdit altında bulunmaktadır. Kadınlar hali hazırda, farklı yasalar ile rızaları dışında bebek sahibi olmaya zorlanıyorlar. Mahkemelerin bu süreçte yeni kararnamelerle büyük bir baskısı bulunuyor. Yasal inisiyatifler kadınların doğum kontrolüne yönelik her tür meşru hakkını merkezine almış bulunuyor, özellikle de Roe v. Wade’nin iptal edilmesine yönelik hazırlık yapılıyor. Bu durum geçtiğimiz birkaç ay içinde hızlanmış bulunuyor. Tüm bu süreç, kürtajın cinayet olduğu şeklindeki saldırgan kamuoyu görüşü ve her insan yaşamının bir yaratıcı (Tanrı) tarafından başlatıldığı şeklindeki uydurma dini konsept ile birlikte yürütülüyor. Bu şekilde dini kriterleri yasalara yerleştirerek, düzenlemeler üzerinden kadınların seçimlerini belirlemeye çalışıyorlar.
Bu yılın ilk 3 ayında, kürtaj hakkına yeni kısıtlamalar getiren ya da kürtajı yasa dışı kılan ve devlet yasama organlarında yürürlüğe konan toplam 304 adet yeni kararname düzenlendi.
Bu kararnameler arasında aşağıdakileri sıralayabiliriz:
* “Kalp atış yasası” olarak bilinen, ceninde kalp atışı tespit edildiği anda kürtajı illegal kabul eden, gebelikte ilk 6 haftaya kadar çekilebilecek bir yasa. Açık bir şekilde söylemek gerekirse, bu durum kadının gebe olduğunu öğrenmeden önce, güvenli yasal kürtajın doğrudan kaldırılması anlamına geliyor. Bu yasa, eğer ceninde kalp atışı duyulduktan sonra kürtaj gerçekleştirilmişse hem kadını hem de kendisine hizmet sunan birimi 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırıyor.
* “Tetik yasasının” geçerli olduğu, içlerinde Louisiana, Kuzey Dakota, Arkansas ve Iowa’nın da bulunduğu çeşitli eyaletlerde kürtaj tamamen kanunsuz sayılıyor ve Roe v. Wade standartına ve Üst Mahkeme tarafından anayasaya aykırı sayılmasına rağmen kitaplarda kendine yer buluyor.
* Kürtaja erişime sınırlama getirmek için çok sayıda kanun çıkartılıyor, Roe v. Wade tarafından sağlanan güvenceler eyaletten eyalete kesintiye uğruyor. Üst Mahkemelerin dengesi, Trump tarafından atanan Gorsuch ve Kavanaugh ile kürtaj karşıtı bir eğilimde bozulmuş durumda.
* Yalnızca kürtajı değil, ayrıca doğum kontrol danışmanlığını, doğum kontrolüne yönelik güncel tıbbi araçları sağlayan Planlı Ebeveynlik hizmetlerine yönelik federal fonların kısıtlanması tehdidi de gündeme gelmiş bulunuyor, ki Planlı Ebeveynlik’in sağladığı kürtaj hizmetlerine yönelik geçerli kısıtlamalar altında zaten federal bütçe kullanılamıyor. Fakat yeni bir gelişme olarak Trump artık 5.1 Milyon Dolarlık bir federal fonu Planlı Ebeveynlik’ten kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Obria Group’a yönlendirecek. Bu Obria Group kendini “Tanrı’nın Önderliği Altında” tanımlayan bir kuruluş ve gerek burada, gerekse dünyada en kararlı kürtaj-karşıtı ve doğum kontrolü karşıtı kuruluşların başında gelen Katolik Kilisesi ile bağlantılı kurumlardan milyonlarca dolarlık geliri bulunuyor.
Bunların hepsi, kadınları açıkça zorla bebek sahibi olmaya iten ve bu konuda karar verebilmelerini yok sayan çok yönlü saldırılardır. Bunların hepsi 40 yıl önce Roe v. Wade kararı ile kadınların herhangi bir sebepten ötürü gebeliklerini sonlandırabilmelerinin anayasal bir hak olarak tanınması sonrası başlatılan saldırı sürecinin parçasıdır. Bu gelişme, kadının toplumdaki en temel konumunu yalnızca annelik ile sabitleyen gerici dini doktrinin desteğinde, kürtaj karşıtı bir hareketi ortaya çıkarmış bulunuyor. Bu duruma şu an Trump/Pence rejimi arka çıkmaktadır ve yeşil ışık yakmaktadır. Senatör Mitch McConell bu süreci desteklemektedir. Hem Üst Mahkemelerde hem de daha aşağı düzeylerdeki mahkemelerin pek çoğu kürtajı açıkça yasadışı olarak tanımlayan gerici kaçıklar tarafından ele geçirilmiş durumdadır.
Zorla Annelik Kadınları Köle Yapmaktır!
Kadın düşmanlığı ve kadınların aşağılanması bu koşulları bütün kadınlara dayatan sistemden kaynaklanmaktadır. Bu aynı zamanda Hıristiyan köktencilerin onlarca yıldan bu yana temel ilkeleri arasında bulunur. Şu an bu kesim Trump/Pence rejiminin temel bacaklarından biridir ve Trump ve Pence’e destek olarak faşizmin toplumsal temelinin büyük bir parçası durumundadır. Demokrat Parti, “güvenli, yasal ve nadir” beyannameleriyle ve uzlaşılarıyla, kürtaj hizmeti sunanlara yönelik cinayetlere, kliniklere yönelik saldırılara ve kürtaj hakkına karşı girişimlere zemin hazırlamaktadır ve bunları kabul etmektedir. Bu gelişmeler, bugün içinde bulunduğumuz duruma nasıl gelindiğine ilişkin temel faktörlerdir.
Bu sınırlamalar ve kürtajın açıkça yasaklanması, gebe kalmak istemeyen, gebelik sürecini sonlandırmak isteyen ve bu doğrultuda güvenilir olmayan tehlikeli araçlarla bedenlerindeki cenini aldırmak zorunda kalan kişiler için büyük bir acımasızlıktır. Ayrıca bu durumla, koşullar her ne olursa olsun kadınların çocuk sahibi olması veya olmamasına yönelik kendi kararlarını alabilmeleri yok sayıldığı için, bu meşru hak kadınlardan alındığı için, aslında tüm kadınlar toplumda yalnızca seks objeleri ve kuluçka makineleri olarak konumlandırıldıkları daha düşük, alt seviyede bir insan kategorisine dahil edilmektedirler.
Bu içinde yaşamak istediğimiz bir dünya değildir ve devrim yaparak buna son verilmelidir. Ve bu devrim, ancak insanlığın kurtuluşunun bir parçası olarak kadınların tamamen özgürleşmesi sağlanarak mümkün olacaktır.
Kadınlar kuluçka makinesi değildir… kadınlar insandır!
Dipnotlar:
[1] ABD tarihinde 1973 Roe v. Wade, Üst Mahkeme kararı ile ülke çapında kürtajı yasal hale getirmiştir. Bu karar kadınların mahremiyetini gözeterek, hamilelikte üçüncü evreye kadarki süreçte dilediklerinde gebeliği sonlandırabileceklerini güvence altına alır. Roe v. Wade öncesinde, ABD’de her yıl binlerce kadın güvenilir olmayan illegal kürtaj yöntemlerinden ötürü ciddi şekilde yaralandı veya yaşamını yitirdi. Sayısız kadın da istemedikleri halde çocuk yapmak zorunda kaldı. Roe v. Wade, 1960’ların ve 1970’lerin başında, toplumsal başkaldırılar ve büyük ekonomik ve toplumsal değişimlerin aileyi ve kadının rolünü etkilemesi sürecinde, kadınların ve diğerlerinin kararlı mücadeleleri bağlamında kararlaştırılmıştır.
[2] Trump tarafından atanan 30 yüksek mahkeme yargıcının 25’i ultra gerici Federalist Cemiyet listesi içinde yer almaktadır. Bölge mahkemesi üyelerinin %85’i Federalist Cemiyet üyesidir. Trump şu ana kadar 177 kişiden 92 federal yargıcı atadı. Bölge mahkemelerine Trump’ın atadığı yargıçların oranı şu an %25’e gelmiş durumdadır.
Add comment