Sevgili okuyucu şimdilik bu yazı Bob Avakian ve Devrimci Komunist Parti ABD ile ilgili olan savunmamı tamamlıyor. Avakian’a ve Dev-Kom’a karşı yapılan bütün saldırılara kesinlikle yanıt vermediğim gibi şüphesiz bu saldırılara karşı Avakian’ın kendisi veya uzun süreli bir Dev-Kom gibi de cevap veremedim. Bu yazı serisi boyunca spesifik olarak bana gelen saldırılara cevap vermeye çalıştım.
‘’DKP’nin Cumhuriyetçi faşizm analizi ve mücadele biçimi onları Demokrat Partinin bir aracına ve cephesine dönüştürüyor’’ (Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde Dev-Kom ile ilgili bana gelen bütün moronca ve kötü niyetli suçlamalar için birinci bölüme bakın)
Bu hem mantıksal olarak hem de ampirik olarak salakça bir suçlama. Şöyle düşünelim, komşumun iki tane çok vahşi ve sosyopatça davranan köpeği var ve her iki köpekte mahallemi mahvediyor ve ben her ikisini de teşhir etmişim. Ancak bu saldırgan köpeklerden sadece birinin kuduz ile enfekte olduğunu düşünelim. Şimdi ben bu köpeklerden birinin kuduz olduğunu işaret edersem diğer köpeği mi benimsemiş olacağım? Tabii ki hayır.
Şimdi bu ‘’Trumpımsısol’’ eleştirinin absürtlüğünü biraz daha ileriye taşıyalım. Şöyle düşünün, kuduz kapan köpeğin kuduzu kapmasında diğer köpeğin işbirlikçi olduğunu sürekli olarak işaret ettiğimi ve şimdi mahallemizdeki hayatı tehdit eden kuduzun bütün bir dominant toplumsal ve siyasal düzenin destekleyicisi olan her iki köpeğin de kuduzun oluşmasında rol oynadığını tartıştığımı düşünün.
DKP’nin Demokrat Parti ile ilgili düşünceleri budur: ABD kapitalist-emperyalizminin vahşi bir kasabıyken aynı zamanda ABD kapitalizm-emperyalizminin bir diğer vahşi kasabı olan ve şimdi iç faşist siyasetin üzerinden geçen Cumhuriyetçi faşist Partiyi de bunu yapabilir hale getiren bir oluşum. Dev-Komlar ilkini yani Demokratları ve onların kapitalist-emperyalist doğasını eleştirmeyi hiçbir zaman bırakmadı ve onları her zaman Cumhuriyetçi faşizmin yükselişinde derinlemesine bir suç ortağı olarak gördü.
Avakian’ın genel gidişatın dışına çıkarak insanlara 2020’nin inanılmaz koşullarında Trump’ın ikinci dönemini bloke edebilmek adına Biden ‘’için’’ oy vermelerini söylemeleri açıkça ve bariz bir şekilde kuduz bir faşistin dünyanın en tehlikeli ve güçlü ofisinde olmaksızın; ilerici, radikal ve devrimci güçlerin hayatta kalıp büyüyebilmeleri için bir ‘’nefes alanı’’ oluşturmaktı (Trump’ın yardımıyla artan Covid-19 düşünüldüğünde bu daha da konuyla ilgilidir). Bu durum sandık fetişisti ‘’radikallerin’’ anlayamadığı bir durumdur. (Şimdiye kadar pek çok seçimci üçüncü parti bağımlısından duyduğum; birinin her dört yılda bir emperyalist efendilerin dört yıllık aday odaklı seçim piyesleri ve köle sahiplerinden kalma Seçim Kurulu sistemi altında oy kullanıp kullanmaması kutsal bir meseledir.)
Avakian’ın 2020 yılındaki taktik önerisi üç yılı aşkın bir şekilde Trump’ın ofisten alınması için sokaklarda ve kamusal alanlarda kitlesel anti-faşist direnişin gereken halk ayaklanmasına dönüşememesinden sonra gelmiştir. Bu direniş sadece ‘’Trump-Pence rejimini’’ görevden almayı değil ancak aynı zamanda dünya ve ABD siyasetini radikal anlamda baştan aşağı değiştirmeyi hedefliyordu.
Şayet ‘’sol’’ pek çok ‘’enteleküektelliyle’’ Beyaz Sarayı faşist bir rejimin işgal ettiğini inkar ederek (6 Ocaktan sonra bile devam eden salak bir ‘’Trumpçısol’’ inkarcılık) bu derece uyuşuk ve ezik davranmasaydı, Trump iktidardan, halk burjuva seçim saçmalığına başvurmak zorunda kalmadan indirilebilirdi ( BSS: Burjuva seçim saçmalığı Avakian’ın bir ifadesidir).
DKP’ye Clinton-Obama-Bidencı Demokratları destekliyor demek? Avakian ve DKP, Demokratları tutarlı bir şekilde on yıllardır vahşi, kitlesel katliamcı, kapitalist-emperyalist bir mecvudiyet olarak teşhir ediyor. Ve iki hükümdar parti arasında Demokratların daha büyük ve efektif bir emperyalist suçlu olduğunu teşhir ediyor. Dev-Kom’un Biden ile ilgili aşağıdaki şu afişine bir bakın:
2 Ocak 2024’te revcom.us websitesindeki bir yorumda İsrail’in Gazze’de bütün dünyanın gözü önünde yürüttüğü ABD destekli soykırımının ABD’nin ‘’insan hakları savunucusu’’ imajının içeride ve dışarıda tüm dünya halklarının gözü önünde yırtıldığını ve ‘’ABD’yle Biden’ın azılı savaş suçluları olarak gerçek doğalarının teşhir olduğunu’’ söylüyor. Revcom.us websitesinin ve Dev-Kom’ların haftalık programı RNL Şovun düzenli olarak konu ettiği temalardan biri ABD’deki halk kitlelerine sunulan ahlaki çöküş olarak 2024 başkanlık seçimleridir. Halktan, Turuncu Faşist veya kurumsal emperyalist savaş çığırtkanı ‘’Soykırımcı Joe’’ Biden arasında seçim yapması bekleniyor. Dev-Komlar geçtiğimiz sonbaharda Avakian’ın Biden’ın neden İsrail’in Gazze’deki soykırımcı savaşını desteklediğini ve neden bunun dünya sosyalist devrimi davası için bir temel oluşturduğunu anlattığı bu alıntıyı kullanıyorlar:
Neden Biden ve bütün hükümeti, ABD’nin bütün hakim sınıfları İsrail’in bütün dünyanın gözü önünde Filistin halkına yönelik bir soykırım gerçekleştirmesini destekliyor? Bu durum ‘’Yahudi lobisinin çok güçlü olması’’ veya cahilce, saçma sapan ve rezil ‘’Yahudiler her şeyi kontrol ediyor’’ nosyonu yüzünden de değildir. Bu durumun sebebi İsrail’in ABD emperyalizmi için stratejik olarak önemli bir noktada (‘’Orta Doğu’’) ağır şekilde silahlandırılmış bir karakol olarak oynadığı ‘’özel rolünden’’ ötürüdür. Ve İsrail, katliamlar komisyonunda ABD emperyalizminin dünyanın pek çok diğer noktasında baskıcı iktidarını korumasında kilit rolde olmuştur.
ABD emperyalizminin katil baskısı ve tahakkümünün korunması ve uygulanmasıyla Biden’ın Rusya’yla Ukrayna’daki vekalet savaşını ilerletmek istemesi ve insanlığın varoluşunu tehdit ederek Çin ile savaş hazırlığına girişmesinin motivasyonu aynıdır.
Esas gerçeklikle ilgili bütün bunlar temel birer hakikattir. Ve bütün bunlar bir kez daha şu ifademin şiddetli öneminin altını çiziyor: Dünya halkları olarak bizler, emperyalistlerin dünyayı tahakküm altına alıp insanlığın kaderini belirlemesine daha fazla izin veremeyiz. Olabildiğince hızlı bir şekilde alaşağı edilmeleri gerekiyor. Ve bu şekilde yaşamak zorunda olmadığımız bilimsel bir hakikattir.
Açıkçası bu ‘’Demokratların tarafında’’ olmaktan çok uzakta bir pozisyondur.
‘’Onlar Dolandırıcı’’
‘’Dolandırıcılık’’ suçlaması saf bir iftiradan daha fazlası değildir. Ufacık bir kanıtın milimi dahi olmaksızın yapılmıştır. Bütün siyasi kurumlar faaliyetlerini sürdürebilmek için bağış toplarlar. DKP’nin altı temel ‘’dikkat noktası’’ kurumdan ve hareketten kişisel kar elde etmeyi yasaklar.
Şiddet ile ilgili aptalca şiddetli saçmalıklar
Dev-Kom’a şiddet ile ilgili getirilen iki farklı suçlama da –‘’DKP şiddeti savunuyor’’ ve ‘’DKP çok pasifist’’- absürttür. Dev-Komlar intikamı ve sosyo-patolojik bir nosyon olan ‘’amaç araçları meşrulaştırırı’’ reddeder. Avakian ve DKP şiddetli rövanşizmin ve İncilci ‘’ayaklar baş, başlar ayak olacak’’ nosyonunu-pozisyonların yer değiştirmesi, bedel ödetme ve öç aksiyomu- ciddi şekilde eleştirirler. Aynı zamanda Dev-Komların hakim sınıflara, onların kiralıklarına ve destekçilerine dair iktidarı barış içinde terk edecekleri gibi bir illüzyonları da yoktur. Dev-Komlar devrimci halkların öz-savunmasını savunurlar. Dev-Komlar devrimin devlet iktidarını ele geçirmek ve bu iktidarı uygulamak olduğunu ve bunun güç kullanmak anlamına geldiğinin farkındadırlar. Tamamen kansız bir devrim ile kapitalizm-emperyalizmin devrilebileceğini düşünmek tarihsel olarak absürttür. Yani daha iyi bir dünya için savaşma sorumluluğumuzdan bu bize baskı getireceği için vaz mı geçmeliyiz? Ve/veya sosyalist bir devrimi sürdürmek kapitalizmi her şeyi yaparak geri getirmek isteyenler üzerinde baskı kuracağından bundan vaz mı geçmeliyiz? İnsan hayatının düzgün bir gelecek için bütün olasılıklarını ortadan kaldıran, yok edici ve apokaliptik bir sistemi (kapitalizm-emperyalizm) değiştirerek, sürdürülebilir ve özgürleştirici yeni bir hayatı ortaya koymayı ‘’birileri incinebileceği’’ için bırakmalı mıyız? Bu soruya evet cevabı veren insanlar, patolojik olarak şiddetli ve şiddet temelli bir toplumsal düzene karşı derin bir patolojik teslimiyeti benimsemişlerdir.
‘’Bilimsel Komünizmin’’ Sözde Günahı
Avakian’ın ve DKP’ni; soğuk ve ruhsuz bir şekilde komünizmi saf bir bilim olarak gördüğü iddiası üzücü bir şekilde cahilcedir. Dev-Komların çağrısı doğaya, tarihe, siyasete, kültüre ve topluma bilimsel bir yaklaşımdır-teori ve pratiğin kanıta ve test edilebilirliğe dayanması- ancak bu durum insan edimini, kazayı, tesadüfü dışlamadığı gibi huşuyu, şiiri ve ruhu da iptal etmez. Avakian, bilim (ve sanat) uygulayan kişilerin işlerini siyasi korku ve kontrol olmaksızın yapabilmesi gerektiğini savunur. Aynı zamanda Avakian (benimde katıldığım bir şekilde) Marksizmin, tarihin ve devrimin bilimsel bir paradigması olduğunu; doğaya ve kapitalizm-emperyalizmin yıkıcılığına karşı bilimsel bir yaklaşım içerdiğini; bütün bilimlerin efendisi olmadığını ve devrimin teorisiyle pratiği için öğrenilebilecek tek bilimsel yaklaşım da olmadığını savunur. O; Marksizmin, felsefeyi, sanatı, edebiyatı ve bilimi ‘’kucaklaması ama yerini almaması’’ gerektiğini söyler.
Aynı zamanda Avakian ve Dev-Komlar, tarihe ve topluma laborotuvarımsı, klinik ve soğuk bir yaklaşımın tam tersini alırlar. Onlar, bilime dayalı bir perspektifi işi sonuna kadar, devrime kadar götürecek ‘’yürek ve ruhla’’ birleştirirler. Bu zıtların birliğinde herhangi bir paradoks yoktur. Anarşik kapitalist-emperyalist sistemin nasıl ‘’çalıştığının’’ Marksist/bilime dayalı bir anlayışına sahip olmak bu sistemin büyük ihtimalle (eğer devrimci sosyalizmle değiştirilemezse neredeyse kesinlikle) insanlığın düzgün bir gelecek şansını elinden alacağını bilmek (daha önceki mahşerin dört atlısı betimlememe bakın) hüküm süren sisteme karşı tutkulu ve ahlaki bir muhalefeti besleyebilir ve besler de. Baskının ve sömürünün gereksiz olduğunda ve toplumun çok daha özgürleştirici bir şekilde örgütlenebileceğine olan bilimsel farkındalık pekiala devrim için adanmışlığı besleyebilir ve besler de.
‘’DKP radikal önderlik için uygun değildir çünkü liderleri yaşlı beyaz bir adamdır. Bize ırk, cinsiyet ve jenerasyon şeritlerini geçip devrimden bahsedemez!’’
Avakian’ın ırkı, cinsiyeti ve yaşı yüzünden görmezden gelinebileceği ve gelinmesi gerektiği şeklindeki iddia sol içerisinde patolojikleşmiş wokeçu kimlikçiliğin vücut bulmuş mükemmel bir halidir ve mental bir ızdırap olan ‘’bakış açısı epistemolojisi’’ ile bağlantılıdır. Hristiyan milliyetçisi/neofaşist Amerikaner düşmanlarının aynadaki aksi gibi sol wokeçular da akıl almaz bir şekilde birisinin ten renginin ve/veya cinsiyetinin, cinsel kimliğinin, etnisitesinin (bakış açısı epistemolojisinin işçici versiyonunda) sınıfının ona entelektüel ve siyasi ayrıcalık bahşettiğini ve bunu temel bilimsel inceleme ve ilkeli devrimci aktivizme karşıt olarak konumlandırıyorlar. Wokeçu solun bütün ‘’solculuğu’’ kim olduğunuzla, ırkınızla ve/veya cinsel kimliğinizle, cinsiyetinizle ve/veya sınıfınızla ilgilidir; nasıl bir entelekütel veya siyasi çalışma ortaya koyduğunuz ve diğerleriyle insanlığı sömürü ve baskıdan özgürleştirmek için nasıl çalıştığınızla ilgili değildir. Onların ‘’bakış açıları’’ bilim yerine kimlik, objektif realite ve kanıt tarafından test edilen teori yerine deneyimler ve hislerdir. Bu inanılmaz gericidir.
Woke solcuları iptal kültürüne batmışlardır. Her ne kadar sağ, bu patolojiyi kendi rövanşist amaçları için kullanıyor olsa da bu gerçek ve önemli bir engeldir. Mağdur olmayı ahlaki ve entelektüel idrakla, siyasi vizyonla karıştırarak hiper kimlikçi bakış açısı epistemolojisi solu ‘’Ezilenlerin Olimpiyatlarını’’ destekliyor. Bu düşünce yapısı herkes içerisinde kimin en ezildiğiyle ilgilenmek istiyor bütün baskıları yenebilecek devrimci bir hareketi inşa etmekle değil. Böylesi bir hareket olmadan kendilerini solcu olarak tanımlayanlar süt çocuğu reformizmden, sıradan burjuva seçim saçmalığından (Filistinle dayanışma eylemlerinde ‘’Kasımda hatırlayacağız sloganları), açık pasifizimden ve/veya acı rövanşizmden ibarettirler. Karl Marks ve onun yakın yoldaşı Frederick Engels, bütün sınıfların, sınıf ayrımlarının ve her türlü baskı ve sömürü biçiminin lağvedilmesine hayatlarını adamış yaşlı beyaz adamlardı.
Geçtiğimiz Perşembe sosyal medya hesabından Avakian, radikal bir düşünürü yaşı, ten rengi, cinsiyeti, kültürü ve/veya cinsel kimliği nedeniyle iptal eden woke saçmalığına gayet haklı bir şekilde kızgın bir yanıt verdi:
Pozcu ve numaracı wokeçular hiç kendinizi yorup ‘’sen kim oluyorsun da bize bunları söylüyorsun’’ demeyin. Size kim olduğumu söyleyeyim. Ben insanlar özgür olabilecekleri bir devrimi yapmak konusunda sonuna kadar ciddi ve bunun için tüm kalbimi ve ruhumu veren birisiyim. Bu devrimi yapabilmek için ihtiyacımız olan ve bunu mümkün kılan bilimsel anlayışa sahip birisiyim. Böylesi ciddi bir durumda benim ve kimsenin, kimin ne diyebileceği gibi çöp tartışmalarla kaybedecek vakti yok. Herkesin hakikati öğrenmeye ve hakikati konuşmaya hakkı ve sorumluluğu vardır. Özellikle de bu durum hayati bir meseleyse ve eğer ilgilendiğimiz durum insanlığın geleceğiyse o halde herkesin bu hakikat üzerine harekete geçmeye sorumluluğu vardır.
Size ‘’woke’’ solunun cinsiyetim, ırkım ve giderek artan bir şekilde yaşım nedeniyle beni absürt bir biçimde defalarca görmezden geldiği veya susturduğu anılarımı anlatabilirim. 2020 yılında George Floyd İsyanları sırasında gözleri yaşlı beyaz kolej öğrencileri onlar için ajitasyon yaparak onları direnmeye devam etmeleri konusunda yüreklendirdiğim ve neoliberal Obamacı Iowa belediye başkanının insanlara eyaletlerarası otoyol işgalini bırakın demesi üzerine bana şöyle dediler: ‘’O Siyah ve sen beyazsın. Onun dediğini yapacağız!’’
2014 yılında Ferguson/Siyah Hayatları İçin İsyanda Iowa Polis Departmanı önündeki ufak mitingde 2009 yazında Iowa polisinin gerçekten de burada Siyahi bir adamı, John Deng’i öldürdüğüne işaret etmiştim. Beyaz bir kadın sosyoloji öğrencisi yanıma gelip ‘’BLM mitinglerinde beyaz erkekler konuşamaz’’ demişti. Açıkçası konuşmacı ‘’burada bile olabilir’’ dediğinde John Deng’in öldürülmesinin kısaca anılmaya değer olduğunu düşünmüştüm.
Birde tamamen kontrolden çıkmış Demokrat Parti ile ilişki içerisinde olan sahte radikal wokeçular var. Bunlar 2022 yılında Kürtaj Hakları İçin Ayağa Kalk’ın (RU4AR) militan kürtaj hakkı savaşçılarına ‘’kadın’’, ‘’zorla annelik’’ ve ‘’kadınların köleleştirilmesi’’ ifadelerini kullanmamalarını söylemişti. Daha sonra ise el yükselttiler ve saçmalığın daniskası bir biçimde eğer onların aptal ve gerici taleplerine uyarak dünyanın yarısını (kadınları) ajitasyonunuzdan silmezseniz anti-trans olduğunuzu söylediler. Bu ajitasyonun açık bir şekilde ataerkil-faşist bir proje olan ve açık bir şekilde kadınları yani insanlığın yarısını hedef alan bir projeye karşı olduğunu söylememe gerek yok! RU4AR’ın kurucularından Sunsara Taylor’ın geçtiğimiz zamanlarda yaptığım bir konuşmaya göndermede bulunarak bunun tam bir ‘’Woke Çılgınlığı’’ olduğunu söyleyebilirim.
Bu azimli woke kitleyle birden fazla çirkin karşılaşma yaşadım ve açıkçası dünyayı değiştirmektense kelimeleri değiştirmekle daha ilgili gözüküyorlardı. Kendilerini solcu olarak tanımlayan böylesi insanların karşı olduklarını iddia ettikleri Hristiyan faşistleri kadar irrasyonel ve saçma olduklarını düşünüyorum. Ortak bir şekilde bilim-karşıtı kimlikçi oyunu güçlendiriyorlar.
‘’Avakian polisi destekliyor’’
Lütfen, evet biliyorum ‘’anarşistler’’ ve bazı kafası çok karışmış sosyal demokratlar ‘’Polisi Lağvetmek’’ istiyorlar. Evet burada soylu bir duygu var bu doğru-cebri ve cezalandırıcı bir devlet altında yaşamama arzusu. Peki bu arkadaşlar modern ve olabildiğince askerileşmiş polisliğin nereden geldiğini düşünüyorlar? Bu açık bir şekilde kapitalist sınıf düzeninin tarihsel bir ürünüdür ve amacı burjuva mülkiyeti korumak; yoksulları, maaşlı çalışanları ve bazen isyancıları ve hatta bazen de devrimci kitleleri terbiye etmektir. Zaman içerisinde ABD polisi, kapitalizmin bitmek bilmez emperyal savaşlarında geliştirilen öldürücü ve baskıcı metot ve silahları kullanmaya başlamıştır. Kapitalizm-emperyalizmi yıkmadan polisi nasıl lağvedeceksiniz?
Diyelim ki önümüzdeki beş sene içerisinde kıçımızı topladık ve sosyalist bir devrim yaptık ki bu kapitalizm-emperyalizmin düzgün bir geleceği insanların elinden aldığı hakikati ışığında çok önemlidir. Bu devrim artık jandarmaların olmayacağı anlamına mı geliyor? Hayır. Biraz ciddi olalım. Yeni sosyalist düzen altında dahi eşitsizlik problemleri, sosyopati, silahların yayılması ve yabancılaşmanın devam edecek olması bir yana aynı zamanda şiddet dolu bir karşı-devrimci kitleyle karşı karşıya kalacaksınız. Bunlar yeni sosyalist devleti terörle yerinden etme noktasında çok kararlı olacaklar. Ve elbetteki yeni devrimci devletin bu şiddet dolu karşı devrimcileri bastırması için hazırlıklı olması gerekir.
Ancak devrimci sosyalist bir toplumda Avakian polisin temel olarak transforme olacağını iddia ediyor. Polis artık yönetici burjuvazinin ve onun hizmetkarlarının serveti ve ayrıcalıklarını korumak için görevli olmayacak. Polisler artık ırkçı bir apartheid dayatmayacak. Yoksulları ve başka renklerden insanları öldürüp, terörize edemeyecekler. Artık kitlesel tutuklama devleti ve Siyahilerin ağırlıkta olduğu bir adli sicil kayıtlı milyonlar olmayacak. Polis artık insanlığı sınıf düzeni, bütün baskı ve sömürünün ötesine devlet baskısının tarih öncesi bir şeye dönüşeceği komünist bir topluma taşımaya kararlı bir üstyapının parçası olacak.
Diskur Eleştirisi
Avakian bir akademisyen gibi yazmıyor ve öyle alıntı yapmıyor. Ne güzel! Akademik diskur ve yazımla ilgili bugün (veya daha önce) çok iyi olan ne var? Avakian hiçbir zaman akademik yayıncıların veya komitelerin zevki için yazmadı. Onun niyeti kadro kapmak değil devrim yapmak. 1960’ların sonlarında üniversiteyi bırakıp tam zamanlı bir devrimci oldu. Avakian’la ilgili çok hoş olan bir şeyde onun yazılarının ve konuşmalarının her zaman en çok ezilenlerde dahil geniş bir kitleye hitap edebilmesidir. Sadece entelektüel eğitimden geçenler ve üniversitelerde ahkam kesenler için değil, günümüzde bu üniversitelerde temel tarihsel ve diyalektik materyalizm (Marksizm) absürt bir biçimde marjinalize edilmiş ve elitist, anlamsız, kariyer ilerletici iktidara hizmet eden düşüncelere yerini bırakmıştır: Kimlikçi, postmodern süjektivizm, ‘’bakış açısı epistemolojisi’’, pragmatizm, pozitivizm, ampirisizm, seçimcilik, nihilizm, kadercilik, determinizm, neoliberalizm vd.
Peki bu burjuva akademik diskur çok nadiren de olsa Marksist biçimlerinde -çoğu ahkam kesen, tutkusuz, anlaşılmaz, birbirinin taklidi- sosyalizm davası için tam olarak ne yapıyor? Çok daha fazla entelektüelin BAS’dan uzaklaşmasına (burjuva akademik saçmalık) yüksekteki güvenli konumlarından inip; devrimci gibi düşünüp yazmaya başlaması ve bunu kendileri dışında bir kitleye ve kariyer ilerletmek dışında bir amaçla yapmaları gerekiyor. Acı verici şekilde dar geçitlerinden ve kayıtsız çerçevelerinden çıkmaları, kafalarını kaldırmaları ve hepimizin ortak yıkımına karşı gerçek tek alternatif için toplumun devrimci yeniden düzenlenmesi için çalışmaları gerekiyor.
‘’DKP işçi sınıfı ve sınıf mücadelesini terk etti’’
Açıkçası bu iddia proleter devrimin işçi sınıfının sistematik bütün sömürüsünün ve bütün sınıf eşitsizliklerinin bitirilmesi için tek yol olduğunu söyleyen bir parti için ilginç bir iddia. Avakian ve DKP işçi sınıfını terk etmedi. Avakian ve DKP ‘’işçi sınıfını terk etmedi’’; onlar, küresel kapitalizmin yeniden yarattığı proletaryayı tamamen görmeyerek ritüel bir şekilde ruh çağırırcasına ‘’işçi sınıfı’’ çağıran solcuların aksine ekonomizmi ve proletaryaya kuyrukçuluk fetişizmini geride bıraktılar. Avakian ve DKP sol içerisinde bulunan yarı-dinsel ve anti bilimsel fikirleri terk etti/reddetti: Objektif hakikatin bir sınıf karakteri olduğu (‘’sınıf hakikati’’ miti); yani işçi sınıfının sömürülen pozisyonu ve toplumdaki konumu nedeniyle ‘’hakikat üzerinde bir tekeli’’ olduğu; proletaryanın tarihsel yasalar tarafından devrimci sosyalist bir sınıf olmaya mukadder olduğu. Daha önce bir Dev-Kom’un bana söylediği gibi: ‘’Eğer işçi sınıfına mensup olmak insanları sosyalist yapıyor olsaydı şu an da komünizm altında yaşıyor olurduk.’’
DKP ve Avakian her şeyi patron ve işçi arasındaki çatışmaya getiren sınıf indirgemeciliğini reddetti. Onlar, radikalleri kutsal sınıf bölünmeleri, emek ve sermaye arasındaki çelişkinin dışında Marks ve Lenin ile ‘’kapitalizmin anarşisinin’’ kalbindeki diğer çelişkilere, temel ve devam etmekte olan tarihin güdümündeki çatışmalar:
- Bir hayli örgütlü toplumsal üretim ve asalakçaşahsi temellük
- Karların bölüşümü için birbirleriyle sürekli genişle ya da öl rekabeti içerisindeki kapitalist firmalar
- Farklı ulusal burjuvaziler ve kapitalist-emperyalist devletlerin küresel yağmadan payları için birbirleriyle dövüşleri
- Dünya kapitalist sisteminin asalakmerkezinde zengin kapitalist-emperyalist ulusların ve sistemin periferisinde de süper sömürülen kitlelerin olması
- Kapitalizmin durmayan büyümesi ve yaşanabilir ekolojinin kar güdümünde olması
Avakian ve Dev-Komlar haklı bir şekilde Lenin’e yönlendirme yaparak ABD sendikaları üzerinde Amerikan işçilerini kazanma mücadelesini romantize etmeyi reddediyor. ABD işçileri, küresel proletaryadan bükülen ve ABD kapitalizm-emperyalizminin dünyayı talan etmesinden büyük bir pay alıyorlar. Bahsi geçen bu romantize edilen mücadeleler ise çok önceden emperyalist Demokrat Parti’nin eklemlenmiş olan kurumlar tarafından veriliyor.
DKP ve Avakian’a göre, Marksizmin “proletaryanın sermayeye karşı ayaklanamaması” nedeniyle geçersiz olduğunu iddia eden hayal kırıklığına uğramış eski radikaller, Marx’ın en kalıcı noktalarını gözden kaçırmışlardır. Marx’ın temel tarihsel-materyalist keşfi, Engels’in 1888’de açıkladığı gibi, “Her tarihsel çağda, hakim ekonomik üretim ve mübadele biçimi ve zorunlu olarak onu izleyen toplumsal örgütlenme, o çağın siyasi ve entelektüel tarihinin üzerine inşa edildiği ve tek başına açıklanabileceği temeli oluşturur.” Her tarihsel dönem, temelde yatan bir üretim tarzını (teknik güçleri kendine özgü toplumsal üretim ilişkileriyle birleştiren), bu üretim tarzına hem hizmet eden hem de bu tarz tarafından koşullandırılan bir siyasi ve ideolojik üstyapı ile birleştirir.
DKP ve Avakian, (açıkçası eko-eksterminist) kapitalist üretim tarzı ve üstyapının yerine, sınıf egemenliği dahil ancak bununla sınırlı olmamak üzere tüm baskı ve sömürü biçimlerinin üstesinden gelecek şekilde yönetilen ve uğruna mücadele edilen, siyasi/üstyapısal sosyalist bir devrimi savunmaktadır. Avakian ve Dev-Komlar ırkçılık ve cinsiyetçiliği kendi başlarına temel baskı biçimleri olarak anlayıp hedef alırken, (ABD liberal ve sol çevrelerinde yaygın olan burjuva ve küçük burjuva kimlikçiliğinin aksine) ne ırkçılığın ne de ataerkilliğin (derinlemesine ve doğru bir şekilde anlaşıldığında) kapitalizm-emperyalizm altında aşılamayacağını savunmaktadır.
Bu “işçi sınıfını terk etmek” değildir. Bu, proleter yaşamları ve mücadeleleri, egemen ve sürekli değişen sistemin ve sermayenin yıkıcı anarşisini alaşağı etmek için neyin gerekli olduğunun doğru bir şekilde derin ve çok yönlü bir anlayışı içinde anlamaktır.
Marx ve Engels’in proletaryanın kaderinde devrimci bir sınıf olmak olduğunu iddia ettikleri elbette doğrudur. “Marx ve Engels 1848’de şöyle yazıyordu: “Burjuvazinin ürettiği şey… her şeyden önce kendi mezar kazıcılarıdır. Onun düşüşü ve proletaryanın zaferi aynı derecede kaçınılmazdır.” Bu, Hegel’den miras kalan teleolojik bir zihniyeti yansıtan romantik ve dini bir inançtı. Örneğin Eric Hobsbawm’ın Devrim Çağı: 1789-1848’dan Sermaye Çağı: 1848-1875 geçişteki gibi, sanayi ve burjuva siyasi devriminin körüklediği destansı sınıf mücadelelerinin damgasını vurduğu çalkantılı Avrupa döneminin ortasında, anlaşılabilir ve görünüşte “bilimsel” olsa da hatalı bir öngörüdür.
Marx ve Engels ise gerçek siyasi yaşamlarında daha iyi biliyor gibiydiler. Devrimci bir proletaryanın yükselişinin kaçınılmaz olduğunu düşündüklerini iddia eden insanlar için, bunu sağlamak ve diğer burjuva ve küçük burjuva entelektüelleri “toplumun genelini tüm sömürü, baskı, sınıf ayrımları ve sınıf mücadelelerinden bir kez ve tamamen özgürleştirme” (Engels, 1888) davasına dahil edebilmek için işçiler ve aktivistlerle tartışarak inanılmaz zaman ve enerji harcadılar.
Lenin, 1902 tarihli önemli ve meşhur Ne Yapmalı broşüründe; sosyalistlerin, kaçınılmaz olarak devrimci proletaryayı fetişleştirme, duygusallaştırma ve kuyruğuna takılma alışkanlığını haklı bir şekilde terk etmiştir:
Tüm ülkelerin tarihi, işçi sınıfının yalnızca kendi çabasıyla sendikal bilinci, yani sendikalarda birleşmenin, patronlarla mücadele etmenin ve hükümeti gerekli çalışma yasalarını çıkarmaya zorlamak için çabalamanın gerekli olduğu inancını geliştirebildiğini göstermektedir. Ancak sosyalizm teorisi, mülk sahibi sınıfların eğitimli temsilcileri, entelektüeller tarafından geliştirilen felsefi, tarihsel ve ekonomik teorilerden doğmuştur.
Modern bilimsel sosyalizmin kurucuları Marx ve Engels, toplumsal konumları itibariyle burjuva entelijansiyasına mensuptular. Aynı şekilde, Rusya’da Sosyal-Demokrasinin teorik doktrini, işçi sınıfı hareketinin kendiliğinden büyümesinden tamamen bağımsız olarak ortaya çıktı; devrimci sosyalist aydınlar arasındaki düşünce gelişiminin doğal ve kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıktı.”
Ne Yapmalı? kitabının ana fikri, “sendika sekreteri “nin bencil ve ekonomist yöneliminin (mevcut sistemde işçiler için sadece daha fazlası için mücadele eden) ötesine geçerek, toplumun devrimci dönüşümü için tüm baskı ve sömürüye karşı çok yönlü mücadelede “halk platformları” haline gelen profesyonel devrimciler yetiştirme ihtiyacıdır.
Proletaryanın kapitalizmi yıkmaya mukadder bir sınıf olduğu şeklindeki “kaçınılmazcı” (İshak Baran ve KJA’nın kullanışlı terimi – aşağıya bakınız) fikri geliştirmiş olsa da, Marx işçi sınıfına bilim ve teori götürmek için sayısız saat harcamış ve burjuva ve küçük burjuva sınıfından kaçanların da bu çabada kendisine katılmasını istemiştir. Uluslararası İşçi Derneği’nin inatçı lideri gerçek Marx, proletaryanın kendisi ve Engels gibi burjuva ve küçük burjuva sınıf müttefiklerinin ve sınıf kaçkınlarının yardımı olmadan sosyalizmi yaratabileceğine gerçekten inanmış görünmemektedir. Marx, işçileri tüm baskılara karşı “halk platformları” olarak askere alma ve harekete geçirme görevine seçkin sınıflardan devrimcileri de dahil edecek öncü bir komünist partinin gerekliliği hakkında hiçbir zaman yazmamıştır – bu görev Lenin’in Ne Yapmalı? – kitabında Lenin’e düşer ama Komünist Manifesto’daki iki satır bu kavrayışın başlangıçtaki ana hatlarını ortaya koymaktadır:
“burjuva ideologlarının bir kısmı … kendilerini tarihsel hareketi bir bütün olarak teorik olarak kavrama düzeyine yükseltmişlerdir.”
Ve özellikle de şu:
Egemen sınıfın tüm kesimleri, sanayinin ilerlemesiyle proletaryaya doğru katılır ya da en azından varoluş koşulları tehdit altına girer. Bunlar aynı zamanda proletaryaya yeni aydınlanma ve ilerleme unsurları sağlar.”
İkinci çizgi, ilkinden farklı olarak, seçkin sınıflardan gelen insanların yalnızca hayal edilen devrimci proletarya seviyesine yükselmesini değil, aynı zamanda bilgilerinin bir kısmını -muhtemelen teorik bir tarih kavrayışı da dahil olmak üzere “aydınlanma ve ilerlemenin taze unsurlarını”- proletaryaya, “aşağıya” getirmesini içermektedir.
Bunların hiçbiri, proletaryanın sömürülen konumunun ve statüsünün ortadan kaldırılmasının tüm insanlık için geniş kapsamlı bir devrimci dönüşüme işaret edeceği temel gerçeğini inkar etmek değildir.
Önerilen Okumalar
“Sol “un Avakian ve Dev-Kom yoldaşlarını çok yönlü olarak reddetmesi, görmezden gelmesi, karalaması ve tasfiye etmesi bu noktada gülünç olmaktan başka bir şey değildir. Riskler bugün olduğu gibi inanılmaz derecede yüksekken, mevcut kıyamet kapitalist-emperyalist kabustan bir çıkış yolu arayan herkes, dünyanın en önde gelen uluslararası devrimci komünisti Avakian’ın çalışmalarını ciddi bir şekilde incelemelidir. Avakian’ın dikkate değer entelektüel ve aktivist çalışmalarıyla ciddi olarak ilgilenen herkese, öncelikle kendi kitaplarını ve denemelerini tavsiye ederim. Fikirlerinin gelişimi için gerekli kişisel ve tarihsel bağlamı sağlayan ilgi çekici anı kitabı İke’dan Mao’ya ile başlamak isterim. Dünyayı Fethet! Uluslararası Proletarya Buna Mecbur ve Muktedirdir (1981) ve Sahte Komünizm Öldü-Yaşasın Gerçek Komünizm (1992), Marksizm ve komünizmle ilgili büyük sorularla (Marx, Lenin, Troçki, Stalin ve hatta Mao’ya yönelik önemli eleştiriler de dahil olmak üzere), bir zamanlar oldukça radikal bir tarih bölümünde (Marksist bir tarih öğrencisi olarak zar zor boğuşmaya başladığım)- mesleki uzmanlaşmanın ölümcül pençelerine düştüğümde, büyük ölçüde bıraktığım sorularla dikkate değer derin uğraşlardır.
ABD’li “sol entelektüellerin” refleksif anti-komünizmine karşı önemli bir panzehir olan Avakian’dan ilham alan Dev-Kom Rus ve Çin devrimlerini ele alışının mükemmel bir özeti için “Komünist Devrim ve Kurtuluşa Giden Gerçek Yol: Raymond Lotta ile Söyleşi,” Revolution, No. 23, Özel Sayı, 24 Kasım, 2013, 30 Nisan 2014 için yeniden üretilmiş ve güncellenmiştir: https://yenikomunizm.com/raymond-lotta-ile-sosyalizm-uzerine-soru-cevap
Eski komünist şarlatan “yoldaş Ajith” tarafından Avakian’a yapılan post-modernist burjuva-demokratik “Marksist” saldırıya cevaben kaleme alınan bu dikkate değer felsefi makaleyi şiddetle tavsiye ediyorum: İshak Baran ve KJA’nın yazdığı “Ajith: Geçmişin Tortusunun Bir Portresi“, Aralık 2014, http://demarcations-journal.org/issue04/ajith_a_portrait_of_the_residue_of_the_past.pdf adresinde çevrimiçi olarak okunabilir. (çn: Türkçesi kitap olarak mevcuttur) Baran ve KJA’nın makalesi, söylemsel duyarlılıklarına uygun bir üslupla yazıldığı ve Avakian’ın temel felsefi, aktivist, programatik ve bilimsel katkılarının birçoğunun yetkin bir özetini sunduğu için özellikle akademisyenler için faydalı olabilir.
Son Notlar
+1. Marx’ın temel ekonomi politik çalışmalarına (Kapital, 1, 2 ve 3. ciltler) başlamadan önce kaleme aldığı Komünist Manifesto‘da yer alan ve sadece sömürülen ücretliler ile artı değeri emen işverenler arasındaki mücadeleye değil, sermayeler arasındaki rekabetin itici gücüne de büyük bir vurgu yapan ilginç bir satır: “Burjuvazi [kapitalistler – Ç.N.] kendisini sürekli bir savaşın içinde bulur. Önce [feodal] aristokrasiyle, daha sonra… burjuvazinin kendi bölümleriyle…, her zaman yabancı ülkelerin burjuvazileriyle.”
+2. Batı proletaryasının tarihin emrettiği devrimci bir sınıf olduğu düşüncesi Marx ve Engels’in zamanında çok mantıklı görünüyordu. Bu çok anlaşılabilir ve belki de inanılması kaçınılmaz bir şeydi. İngiliz ve Avrupa işçi sınıfı hareketleri ve mücadeleleri 19. yüzyılın başlarında ve ortalarından sonlarına kadar ve İç Savaş’tan sonra Amerika Birleşik Devletleri’ndeki proleter hareketler (Bruce C Nelson’ın 1880’lerde Chicago’daki radikal işçi sınıfı hakkındaki mükemmel anlatımını okuyun) olağanüstüydü. Gerçekten de Chicago’dan Danzig’e uzanan yeni bir sosyalist düzenin gelişini işaret ediyor gibiydiler. Batı işçi sınıfı bu yıllarda önemli ölçüde yeniden şekilleniyor ve genişliyordu. Milyonlarca Avrupalı zanaatkar ve köylünün kısır bir proleterleşme süreciyle dünyaları alt üst oluyordu ve bundan hiç de memnun değillerdi. Yeni ve korkunç bir sistem olarak karşı karşıya kaldıkları ve anladıkları despotik sanayi kapitalizminin baskıcı ve yabancılaştırıcı başlangıcından önce çok farklı emek süreçlerini, topluluklarını ve yaşam biçimlerini canlı bir şekilde hatırlıyorlardı. Yeni Sermaye Çağı’na tepki olarak Batı’nın dört bir yanında kayda değer yeni işçi sınıfı ayaklanmaları, sendikalar ve sosyalist partiler ortaya çıktı. Dünya; Avrupa, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yeni fabrikalarda, madenlerde ve değirmenlerde görüldüğü kadar devasa bir işçi yoğunluğunu daha önce hiç görmemişti. Tüm bunlar Komünist Manifesto‘da (1848) ortaya konan kehanetin gerçekleşmesi gibi görünmüş olmalı.