Yeni Komünizm

Ekolojik Talan: Madenler

image_pdfimage_print

“Bu sistem ve onu yönetenler, şu an insanların ihtiyaçlarını karşılamak için ekonomik kalkınmayı gerçekleştiremiyorlar ve gelecek nesillerin ihtiyaçları ve çevreyi korumanın gereklilikleri ile bunu denkleştiriyorlar. Gezegenin ve türün zengin çeşitliliğini ve içerdiği hazineleri kendileri için ne zaman ve nereden sağlayacakları dışında başka hiçbir şeyi umursamıyorlar… Bu insanlar dünyanın koruyucuları olmaya uygun değillerdir”

– Bob Avakian, BAsics 1:29

Açıkçası Tarık Akan’ın 1978 yılında yayınlanan kült filmi Maden’den bu yana madenlerdeki iş güvenliği alanında kayda değer bir gelişme yaşanmadı tıpkı doğanın bir girdi çıktı gibi görüldüğü ve bütün ekosistemi talan eden ekonomik örgütlenme anlayışında bir değişiklik yaşanmadığı gibi; dünyanın hala her yerinde madenlerde iş güvenliğini sağlamak madencilerin hayatlarından daha pahalı görülüyor ve hala dünyanın her yerinde madenler iklim krizini hızla tırmandırıyorlar. Günümüzde Çin’de her gün, Pakistan’da ise her hafta çoğunluğu ölümle sonuçlanan maden ‘’kazaları’’ meydana geliyor. [i] Yakın dünya tarihinde medyanın gündemini çeken patlamalarda Zimbabwe’de 28, Pakistan’da 40, Türkiye, Soma’da ise 304 madenci öldü(rüldü). Tıpkı bu faciaların vebali kapitalizm-emperyalizm sisteminin boynunda olduğu gibi ekolojinin talan edilmesi de yine aynı sistemin vebalidir.

Mongabay Vakfı’nın yayınladığı bir rapora göre madencilik faaliyetleri dünya çapındaki ormansızlaştırmanın %10 gibi ciddi bir oranını oluşturuyor [ii], ancak madenciliğin çevreye verdiği tek büyük zarar ormansızlaştırma da değil. Madenler inanılmaz derecede fazla katı ve sıvı atık da oluşturuyorlar, bu atıkları saklamanın güvenli olmaya yakın tek yolu ise bunları özel olarak inşa edilen atık havuzlarında depolamak; nitekim kapitalizmin temel çelişkisinin başlıca hareket biçimi olan anarşinin itici gücü için böylesine büyük bir masraf pek kabul edilebilir bir şey değil, dolayısıyla özellikle Amazon Ormanlarında madencilik faaliyetleri gerçekleştiren tröstler atıklarını gelişigüzel inşa edilmiş havuzsuz atık barajlarına yığıyor, geçtiğimiz yıllarda Brezilya’da yıkılan bu atık barajlarından birisi 19 insanın ölümüne ve önemli su kaynaklarından olan Doce Nehri’nin 800 kilometre boyunca kirlenmesine neden oldu; yaşanan bu felaket Brezilya tarihinin en ağır çevresel felaketlerinden biri olarak anılıyor. Amazon Ormanları’nın şu an %8 gibi ciddi bir bölümünün maden atıklarından oluştuğu tahmin ediliyor. Oluşan atıkların sağlıklı bir şekilde geri dönüştürülmemesiyle beraber ormansızlaştırma karbon salınımını arttırarak iklim krizini geriye dönüşü olmayan seviyelere çıkartıyor, ormanlık alanların hektarlarca kayba uğraması bölgenin fauna ve florasını da yok ederek bitkilerden, böceklere, vahşi hayvanlara kadar gezegenimizi paylaştığımız binlerce canlıyı yine dönüşü olmayacak şekilde yok ediyor.

Söz konusu sera gazı salınımı ve iklim krizi olduğunda meseleye küresel ölçekte; kapitalizm-emperyalizmin bir dünya sistemi olduğunu bilerek, bu sistemin kendine has işleyiş dinamikleri olduğunu bilerek yaklaşmak gerekiyor. Bunu çeşitli örneklerle açıklayalım; örneğin muhalif bir yönetmen olan Michael Moore ‘’Planet of the Humans’’ adlı belgeselinde güneş enerji ve rüzgar enerjisinin, mevcut üretim koşullarında, fosil yakıtlara ve çıkartılması için yine fosil yakıt gereken hammaddelere muhtaç olduğu noktasına çok başarılı bir şekilde değiniyor. [iii] Ancak bu belgeselde de yine gördüğümüz nokta Moore’un dönüp dolaştırıp meseleyi ‘’açgözlü’’ ve ‘’bencil’’ insanlara ve şirketlerin ‘’hırslarına’’ getirmesidir. Ancak belirttiğimiz üzere kapitalizm-emperyalizm kendi dinamik itkileri olan bir sistemdir, Raymond Lotta, Moore’un belgeseline karşı kaleme aldığı eleştirisinde bunu şu şekilde açıklıyor :

Kapitalist sistemin başat problemi veya özü, Moore ve Gibbs’in tartıştığı gibi “açgözlü” ve “entrikacı” şirketler değildir. Buradan da görüleceği üzere kapitalizm belirli temelleri ve itkileri olan ekonomik bir sistemdir. Üretim araçlarının özel mülkiyetine dayalı (fabrikalar, taşıma araçları, haberleşme araçları, vb…), dünya çapında emek sömürüsüne dayanan kar üretimi odaklı organize olmuş bir sistem, büyük kapital bloklarının (şirketler, bankalar, yatırım grupları, vb…) rekabetin itkisiyle devamlı olarak üretim maliyetlerini düşürerek, piyasada daha çok pay alıp rekabette avantaj sağlamak için genişlemek zorunda olduğu ve bunu yapmazsa yıkımla karşılaşacağı bir sistemdir. Bu sistem, rakip kapitalist-emperyalist devletlere bölünmüş (Rusya, Çin, Almanya, Fransa, vb…) ve bu devletlerin ulusal kapital çıkarları doğrultusunda birbirleriyle piyasaların, hammaddelerin ve dünyanın farklı yerlerindeki bölgelerin kontrolü ve baskı altındaki ülkelerin dominasyonu için devamlı olarak rekabet halinde oldukları küresel bir sömürü sistemidir. [iv]

Devam edelim. Geçtiğimiz otuz yıl içerisinde çeşitli iklim konvansiyonları ile sözde yeşil enerjiye geçilme süreci hızlandı ve karbon salınımının düşürülmesi için devletlere çağrılar yapıldı. Ancak acı hakikat geçtiğimiz 25 yılda küresel olarak kullanılan enerjinin yüzde sekseninin petrol, kömür ve doğalgazdan geliyor olmasıdır. Değişen çeşitli dinamikler yok değildir, üretimin Güney Asya’ya ve Üçüncü Dünya’ya doğru yoğunlaşması ekseninde, madenler ve fosil yakıtların üretimi de büyük ölçekli olarak bu bölgelere kaymaya başlamıştır. Örnek olması açısından kısa bir zaman dilimini inceleyelim; 1996 yılında pek çok emperyalist devletin imzaladığı Kyoto Protokolü artan sıcaklıkların yıllık 2 derecede sabit tutulmasını öngörmüştü (söylemeye gerek yok bu gerçekleşmedi) bundan bir yıl sonra 1997 yılında Amerika kömür üretiminde rekor kırarak bir milyar tonu aşkın kömür üretimi gerçekleştirdi [v], ancak Kyoto Protokolü, Paris İklim Antlaşması gibi çeşitli konvansiyonlara imza atan emperyalist ülkeler gibi Amerika’daki kömür üretimi de düşmeye başladı, 2018 yılına gelindiğinde üretim hacmi 700 milyon tonun altına düşmeye başlamıştı.[vi]Hatta kademeli düşüş 2021 yılına gelindiğinde Birleşik Devletler Enerji Ajansına göre 589 milyon ton olmuştu. Peki buna gıyaben örneğin Endonezya’nın kömür üretimine bakalım. Kyoto Protokolünden hemen önce Amerika’nın üretim hacminin yanına dahi yaklaşamayan 45 milyon tonluk kömür ihracı yapan Endonezya, 2018 yılına gelindiğine kömür ihracatında Amerika’yı üçe katlayarak 472 milyon ton kömür ihraç etti. [vii] Verilere baktığımızda dikkati çeken emperyalist ülkelerde kömür üretimi azalırken, ithalatı artıyor ve Küresel Güney’de de bunu takiben kömür üretimi hız kazanıyor, ihracatı ise neredeyse üretilene denk gelecek seviyelerde. Yine aynı şekilde Kyoto Protokolünü imzalayan 84 ülkeden sadece 37’si hedeflerini gerçekleştirebilmiş (belirmekte fayda var yıllık sıcaklık artışının 2 derecede sabitlenmesi küresel iklim krizini durdurabilme şansına sahip değil) ve bunların çoğu AB ülkeleri. Temelde bu sıralanan örnekler bize içerisinde yaşadığımız bu sistemin küresel bir sistem olduğunu hatırlatmalı, eğer gezegenimizin, içerisinde yaşayan canlıların koruyucuları olacak ve iklim krizine karşı mücadele yürüteceksek burada benim ülkem anlayışının ve sistemin temel dinamiklerinin anlaşılamamasının bizi yaşanılabilir bir gelecek ve yeni nesiller için bir dünya hedeflerine ulaştıramayacağı hakikatidir.

Kapitalizmin temel çelişkisinin küresel bir işleyişi vardır, Zambiya da Türkiye’de, Rusya’da kapitalist sisteme entegredirler, ama kendi özgül çelişkileri de vardır; örneğin bu üç ülkede maden üretmekle beraber Türkiye demir üretiminde, Zambiya bakır üretiminde, Rusya ise kömür ve doğalgaz üretiminde kendi aralarında birinci sıradadır, üretimin işleyişi her üçünde de toplumsallaşmış emeğin şahsi gaspına dayanır ama demir, bakır ve kömür üretiminin, işlenmesinin, sondajının çevreye etkileri zararlı olmakla beraber aynı değildir, bu özgül bir çelişkidir (burada özgülden kasıt örneğin bir ülkede demir bir başka ülkede veya bölgede petrol çıkartılabileceği; bunların sondajlarının farklı ekolojik sonuçları getireceğidir). Devam etmek gerekirse bütün dünyada ormansızlaştırma temel bir problem olmakla beraber Trakya’nın akciğerleri olarak nitelendirilen Istranca Ormanları’nın faaliyet gösteren 47 maden ile ciddi boyutlarda tahrip edilmesi Türkiye özgülünde yaşanmaktadır. İşte şimdi bizde bu özgüllük nezdinde ilerleyerek 2021 yılına gelindiğinde Türkiye’de madencilik ile gerçekleşen ekolojik talana mercek tutmaya ve bunun kapitalist-emperyalist üretim ilişkilerine girift olduğuna mercek tutmaya çalışacağız.

Madencilikle Gerçekleşen Ekolojik Talan Sonucunda Bizi Neler Bekliyor?

TEMA Vakfı’nın maden politikaları raporuna göre Türkiye’de, Kaz Dağları’nın %79’u, Muğla’nın %59’u, Artvin’in de %71’i maden ruhsatlı alanlardan oluşuyor. Yine Türkiye nüfusunun %25’inin su kaynaklarını sağlayan Istranca Ormanları’nın, 2021 yılında yayınlanan Kırklareli İl Genel Meclisi raporuna göre su havzalarının 160 bin hektarlık alanının 60 bin hektarı aşkınlık bölümü maden ve taş ocağı olarak ruhsatlandırılmış durumda. Peki kapitalizmin anarşik örgütlenmesinin kar temelli üretimi güdümünde meydana gelen aşırı ormansızlaştırma, sondaj çalışmalarında tehlikeli maddelerin kullanılması ve maden sayılarının kat be kat arttırılması sonucunda oluşacak talan neler getiriyor:

  • Ağır ekosistem kayıpları
  • Tarımsal ürün kayıpları (tarım arazilerinin büyük ölçüde kullanılamaz hale gelmesi)
  • Su kaynaklarının azalması
  • Bitki ve hayvan türlerinin azalması
  • Yaban hayatının yok olması
  • Sağlık sorunları
  • Kitlesel göç

Bunlarla beraber ise ikincil problemler baş gösteriyor. Ve bütün bunların en önemlisi gezegenimiz her geçen gün varoluşsal bir krizin eşiğine taşınıyor. Şimdi bu meseleleri biraz daha detaylandıralım.

Malatya Hekimhan’da Siyanürle Maden Araması

Hekimhan ilçesinde yaklaşık beş köyü kapsayan bir alanda Kolin adlı bir şirkete altın, gümüş ve demir madenleri için arama izni verildi. Bunlar arasında özellikle dikkat çeken ise altın araması; nitekim altın araması yapılırken ciddi tahribatlara sebebiyet veren siyanür ve dinamit kullanılıyor. Köylerden birinin muhtarının aktardığına göre siyanürle arama yapılacak yer içme suyu ve sulama suyu kaynaklarına birkaç yüz metre mesafede yer alıyor, bu köylülerin içme suyunun zehirlenmesi ve tarım arazilerinin kullanılamaz hale gelmesi anlamına geliyor. Yani köylülere de iki seçenek bırakılıyor: Ya emek güçlerini çok ucuza maden şirketine satacaklar ya da emek güçlerini çok ucuza şehirde satacaklar yani göç edecekler. Tabii bu etkiler sadece lokal ölçekle de kalmıyor, eğer siyanür araması ve madencilik faaliyeti sonucu oluşan atıklar Tohma Baraj’ına karışırsa oradan Fırat’a ve çok daha ilerisine yayılacağı anlamına geliyor, bu da sayıları yüz binlerle ifade edilebilecek insanların ve milyonlarca canlının zehirlenmesi, sağlığının olumsuz etkilenmesi ve çok geniş bir alanının arazilerinin mahvolması anlamına geliyor. Siyanürün yanında yaygın olarak kullanılan dinamitle arama sırasında ciddi tahribata yol açıyor, patlamalar bölgedeki evleri yıkıyor, binalara hasar veriyor, ahırları çatlatıyor, köylüleri altından kalkamayacakları ekonomik zararlar ile karşı karşıya getiriyor. [viii]

Nevşehir’de Kanadalı Şirketin Doğa Katliamı

Kanadalı Canterra şirketi geçtiğimiz Kasım ayında Avanos bölgesinde 406 hektarlık bir alanda maden araması izni aldı, aramayı tabii ki siyanür ile gerçekleştiriyorlar. Avanos özellikle tarihi dokusuyla da ön plana çıkan bir bölge, yani buradaki maden araması bölgedeki tarihi kiliselerin, manastırların ve yeraltı şehirlerinin tarumar olması anlamına geliyor. Ancak tek sorun bu da değil, maden çıkartılacak bölge çok hızlı bir şekilde önce ağaçsızlaştırılıyor, bölgede kullanılacak alan üzerindeki bütün ağaçlar kesiliyor daha sonra aramada kullanılan siyanür hem köylerin hem de ilçenin içme ve sulama suyu kaynaklarına sızma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Ağaçların kesilmesi beraberinde yaban hayatının sona ermesini, bölgedeki hava kirliliğinin maden tetkikinde kullanılan araçlarla beraber dramatik seviyelerde düşmesine neden oluyor. Tabii ki bölgenin tarım faaliyetleri imkansızlaşınca köylüler için iki seçenek kalıyor: Ya emek güçlerini çok ucuza maden şirketine satacaklar ya da emek güçlerini çok ucuza şehirde satacaklar yani göç edecekler. [ix]

Dersim Çemişgezek’te Köylülerin Direnişi

Çemişgezek ilçesine bağlı bir köy konumundaki Ekirek’de ise şimdilik köylülerin meşru direnişi kazandı. Maden ocağı kurulmasına ve maden şirketinin sondaj çalışması ile yapacağı talana karşı duruş sergileyen köylüler, maden firmasının iş makinalarının geçmesine izin vermediler. Türkçü-İslamcı faşist rejimin söz konusu Dersim olduğunda talanı sadece ekolojik de değil, gerici rejim planlı bir kültürel asimilasyon ve gadre uğratma projesini Pülümür’de katlettiği dağ keçileri, ve Dersim nehirlerinde elektrik vererek öldürdüğü binlerce balık ile devamlı bir şekilde sürdürüyor. Bugün Ekirek köylülerinin meşru direnişi, köylülerin bu talana karşı duruş aldığını göstermektedir ki bu başlı başına pozitif bir durumdur. Ancak hakikat bu denli kapsamlı bir ekolojik ve kültürel talanın kendiliğinden gerçekleşen bu gibi meşru eylemlerle sadece kısmi bir şekilde durdurabileceğidir. [x]

Sivas Divriği’de Yaşama Saldırı

Sivas, Erzincan, Dersim ve Malatya’yı kapsayan geniş bölgede ise vuku bulan olay araştırma bahanesiyle Divriği ilçesinin %90’ının maden için ruhsatlandırılması oldu! Bununla beraber bölgede ÇED raporlarını dahi beklemeden canhıraş bir şekilde bakır-krom aramaları ve sondaj faaliyetleri yürütülüyor. Azgınca yapılan bu talanın bedelini hem bölge halkı hem de bütün gezegenimiz ödüyor. Çıkartılan krom atıkları Çaltı Suyu’na bırakılıyor, su kaynakları tahrip oluyor, Çaltı’daki alabalıklar tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor ve bütün olarak bölge ekosistemi, yaban hayatı yok oluyor. Tarım alanları yok ediliyor. Tabii ki bölgede yaşayan insanlar sistematik bir şekilde emek güçlerini madende satmaya zorlanıyorlar. [xi]

Bursa Kirazlıyayla’da Maden Faaliyeti Toprak Kaymasını Getirdi

Resmi haritalarda heyelan bölgesi olarak gözüken bölgelerde Meyra Madencilik adlı şirket çinko-kurşun-bakır tesisi ve atık barajı inşası yapıyor. Yapılan bu çalışmalar başlıca olarak beraberinde ormansızlaştırmayı getirdi nitekim Sarıyer Deresi’ni kaplayan ağaçlık alanlar tahrip edildi; zaten heyelan bölgesi olan yerdeki ağaçların da kesilmesi yağan az miktarda yağmurun çökme yapmasına ve dere yatağını olduğu gibi kapatmasına neden olurken aynı zamanda bir felaketin de ucundan dönüldü! Yazımızda daha önce belirttiğimiz gibi madencilik faaliyetleri aynı zamanda çok ciddi anlamda su tüketimine de sebebiyet veriyor. Nitekim Meyra Madencilik, İznik Gölü’nden yıllık 200 bin metreküp su çekecek yetmiyor, Cargill ve diğer firmalar da İznik Gölünün suyunu kullanıyorlar. [xii]

Örneklerin sayısı bir hayli fazla, daha çarpıcı olan bilgi ise bu örneklerin hepsinin sadece bir yıllık bir dönemi kapsıyor olmaları. Aynı şekilde 2020 yılında 68 ilde 766 alana maden ruhsatı verildi; maden ruhsatı verilen alanlar arasında Colemêrg’deki Cilo Sat Gölleri, Govend Dağı ve Kotranis Köyü, Nebirnav Yaylası’da bulunuyor. Madenler ekosistemleri bozarlar, ekosistemin bir parçası bozulursa bütün sistem aksamaya başlar. Ekosistemleri insan vücudu gibi düşünebiliriz, eğer bütün parçalar uyum içerisinde çalışamazlarsa sorunlar baş gösterir.

 Ekolojik Talanın ve İklim Krizinin Gerçek Alternatifi Nedir?

Kapitalizm-emperyalizm sistemi içerisinde Türkiye’den, Zimbabve’ye, Yeni Zelanda’ya, Amerika’ya kadar bütün ülkeler kendi özgüllükleriyle bir dünya sistemine entegredirler, dolayısıyla kapitalizmin temel çelişkisinin de bilahare içerisindedirler. Bu temel çelişki etrafında şekillenen fenomen doğanın bir ekonomik girdi çıktıya dönüştürülmesi, körlemesine ve acımasız bir genişlemeye dayanması, kar motivasyonu ile güdülenmesidir. Ancak gerçek bir devrim ile sağlanabilecek olan sosyalist iktidar aksine ekonominin bilinçli olarak planlanmasına, düzenlenmesine, çevresel çöküşün engellenmesi ve gelecek nesiller için gezegenin sağlıklı hale getirmek için çeşitli ekosistemlerin korunması ve muhafaza edilmesi ilkesine dayanır.

Aynı şekilde yeni sosyalist toplum enternasyonalizmi temel bir ilke olarak görür, uluslararası ilişkilerinde sömürü ve yağmaya dayanamaz ve Revolution Özel Sayısında’da belirtildiği gibi :

‘’Eski Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşmiş bir devrim, üretimde yoğun kirlilik meydana getiren, ucuz emeğe dayanan küresel imalat sistemlerine son verecektir. Yeni bir sosyalist ekonominin üretim yapısı ve kaynak tabanı artık, öteki ülkelerden gelen emeğe ve malzemelere -örneğin Meksika’daki cehennemvari fabrikalardan gelen ucuz parçalara ve dışarıdan gelen petrol akışlarına- dayanmayacaktır. Yeni toplum, dünyanın farklı yerlerinde enerji ve madencilik faaliyetlerinin, tarım ve ormancılık çalışmalarının, sanayi faaliyetlerinin sebep olduğu çevresel hasarın giderilmesi ve eski ABD imparatorluğunun zehirli atıklarının ihraç edilmesinin ve yığılmasının yarattığı sonuçların ortadan kaldırılması için teknik ve mali destek sağlayacaktır.’’ [xiii]

Kapitalizmin azgın ve kör büyümesine, kar motivasyonuna ve anarşik örgütlenmesine tabi olmak zorunda değiliz, sadece insanlığın değil bütün bir gezegenin bütün canlıların hayatlarının bu derece gasp edilmesine seyirci kalmak zorunda değiliz. Bob Avakian’ın kaleme aldığı Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet için Anayasa’da temel hedefi komünist bir dünya yaratmak olan yeni sosyalist toplum için kapsamlı bir vizyon ve somut planlar ile yeni komünizmin etkileyici bir uygulaması vardır. Bugün gezegenin bu denli talan edilmesinden rahatsız olan ve bir çözüm arayışında olan herkes bu eserle cebelleşmeli ve yeni komünizmin sesine ses vermelidir.


[i] İstatistik için bkz : Industriall Union Mining Special Report

[ii] https://news.mongabay.com/Amazon Deforestation Report

[iii] https://yenikomunizm.com/planet-of-the-humans-belgeseli-uzerine/

[iv] https://yenikomunizm.com/planet-of-the-humans-belgeseli-uzerine/

[v] Energy Information Administration/ U.S. Coal Supply and Demand: 1997 Review

[vi]US. Energy Information Administration/Short Term Energy Outlook Report

[vii] https://www.theglobaleconomy.com/rankings/coal_exports/

[viii] https://www.evrensel.net/haber/malatya-hekimhan-ilcesinde-topragimiza-ve-gelecegimize-sahip-cikiyoruz

[ix] https://www.birgun.net/haber/kanadali-sirket-avanos-ta-agaclari-keserek-altin-arama-calismalari-baslatti

[x] https://artigercek.com/haberler/cemisgezek-de-koyluler-maden-sirketine-gecit-vermedi

[xi] https://www.gazeteduvar.com.tr/divrigi-yasam-ve-doga-platformu-uyesi-ali-aydin-divrigideki-madenler-halki-goce-zorluyor-haber

[xii] https://www.gazeteduvar.com.tr/kirazliyaylada-maden-sirketinin-faaliyetleri-dereyi-yok-etti-haber

[xiii] https://yenikomunizm.com/gezegenimizim-yagmalanmasi-cevre-krizi-ve-gercek-devrimci-cozum/


Okuma Önerisi:

Devrim için toplumun önemli bir fay hattını ve yaşanılabilir bir gelecek için gezegenin yağmalanması ve gerçek devrimci çözüm ile ilgili takipçilerimizi aşağıdaki yazıları da okumaya davet ediyoruz:

İbrahim Sâlik

"Teori ideolojinin en dinamik faktörüdür" - Zhang Chunqiao