Editörün Notu: Aşağıdaki makale 12 Ekim 2019 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. Kaynak için bkz: https://revcom.us/a/616/the-slaughter-of-the-kurds-en.html
Donald Trump geçtiğimiz hafta Suriye’nin Kürt bölgesinden1 Amerikan askerlerini geri çekti. Bu durumla birlikte, Türkiye’ye sınırı geçmesi ve Kürt milislerin, Suriye Demokratik Güçlerinin (SDF) kontrol ettiği bölgeye saldırması için yeşil ışık yakılmış oldu. SDF, önceden gerici İslamcı köktenci güçleri, IŞİD’i defetmek için ABD ile işbirliği yapmıştı.
Bunlar gerçekleşirken, Trump yalnızca Demokratlardan ve ABD askeri ve istihbarat kesimlerinden değil, bunun yanında dayandığı bazı faşist-Cumhuriyetçi ortaklarından da siyasi saldırıya uğradı.
Bu durumla ilgili 4 şeyin söylenmesi gerekiyor:
İlki, Türk istilası açık bir şekilde öldürülmeyenler için korkunç bir kıyıma ve dayanılmaz acılara neden olacaktır. Şu aşamada tek mesele bunun ne kadar kötü olacağıdır.
İkincisi, ABD egemen sınıfı içinde Trump’ı eleştiren kesimler, Kürt halkının yaşamlarına yönelik ufak bir kaygı ile bunu geniş çaplı olarak “ABD ulusal çıkarları için” en iyisi olarak değerlendiriyor veya Amerikalıların hayatlarını korumak için tiksindirici biçimde (“bu Kürt savaşçılar, IŞİD teröristlerinin saldırılarına karşı Amerikalıların hayatlarını korumak için kanlarını döktüler, dolayısıyla bunu yapmaya devam etmeleri için onları desteklemeliyiz” şeklinde)2 dar taleplerde bulunuyorlar. Trump bu hareketi benzer şartlarla destekliyor.
Bu ifadeler, dünya halklarının ve ülkelerinin büyük çoğunluğunun emperyalist egemenlik sistemi tarafından boyunduruk altında tutulduğunu ve kimin patron olacağına yönelik emperyalist rekabet gerçeğini gizlemektedir. ABD ordusu, İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana, bu sistemin –günlük işleyişinde dünyadaki milyarlarca insana eziyet eden ve önlenebilir hastalıklar nedeniyle yılda milyonlarca çocuğun gereksiz ölümüne neden olan bir sistemin- korunması için yaklaşık olarak on milyon insanı katletti.
Üçüncüsü, Kürt halkının mücadelesine önderlik eden güçler, bir tür ulusal özerklik kazanabilmek için büyük güçlerle -bu örnekte olduğu gibi ABD ile- ilk kez işbirliği yapmıyor. Bu durum her seferinde ihanete yol açmıştır. Bu tarih, halk kitlelerinin kendi çıkarlarını, kendilerini kurtarmayı vaat eden ancak onlara ihanet edip baskıyı sürdüren emperyalistlerin çıkarlarından kesin bir şekilde ayırmadıkça nelerin olduğunu göstermektedir.
Dördüncüsü, Trump ve Türkiye’nin bu girişimi, Orta Doğu’daki büyük değişiklikler bağlamında gerçekleşmektedir. Dünyanın stratejik açıdan hayati bir bölgesinin egemenliği için büyük güç rekabeti, Türkiye ve İran gibi bölgesel güçler kendi etki alanlarını genişletmeye ve bu karışıma katılmaya çalışsalar da yükseliyor. ABD egemenliğinin, ABD emperyalistlerinin ulusal çıkarlarının -ki bu ABD “ulusal güvenlik” çıkarları olarak kastedilen şeydir- nasıl devam ettirileceğine yönelik ABD egemen sınıfı içindeki farklılıklar ve bölünmeler gerçekten keskinleşmiş durumdadır.
Egemenler arasında genişleyen belirgin bölünmelere bakıldığında, insanlığa yönelik ve faşizm tehlikesine karşı bu sitede her hafta yer alan kritik oryantasyonlar önem kazanmaktadır:
Demokratlar, New York Times ve Washington Post, vb. ile birlikte bu krizi, bu sistemin koşulları ve temsil ettikleriyle, bu sistemin egemen sınıfının çıkarları doğrultusunda Trump başkanlığı ile çözmeye çalışıyorlar. Bizler, halk kitleleri olarak hepimiz dışarı çıkmalıyız, egemen sınıftan temelde farklı olarak, bunu onlara karşı çıkarak, kendi çıkarlarımız, insanlığın çıkarları yararına çözmek için kendimizi milyonlarla birlikte harekete geçirmeliyiz.
Elbette bu durum, egemen güçler arasındaki mücadelenin alakasız veya önemsiz olduğu anlamına da gelmiyor; durumu kavrama ve yaklaşma şekli (bu durum, iyi şekilde yürütülmesi gereken bir mücadeleyi içerir ve bu da insanlara tekrar tekrar götürülmesi gereken bir noktadır), bunun nasıl bir ilişki kurduğu ve halk kitlelerinin bunun faşist doğası, eylemleri ve insanlık için risklerinden ötürü bütün bir rejimin gitmesi için seferber olacağı bir “tabandan mücadele için” hangi olanakları sağlayabileceği anlamında olmalıdır.
Bob Avakian’ın “Bireysellik, BSS ve “Acısız Gelişim” İllüzyonu”3 çalışmasına yeni önsözündeki paragraflardan alıntılayacak olursak; “Açıkçası, yalnızca Trump’ın değil, bununla birlikte Hıristiyan Faşist Başkan Yardımcısı Mike Pence ve bütün bir faşist rejimin devrilmesi acil önemdedir. Bu durum yalnızca bu ülkede değil fakat bütün olarak dünyada halk kitlelerinin temel çıkarlarına hizmet edecektir – canavarca baskıcı olan ABD imparatorluğunun “ulusal çıkarları” doğrultusunda ve bunun sınırlarında değil, bu sistemin “normal işleyişi” tarafından üretilen ve iktidara yükselen Trump/Pence rejiminin faşizmine karşı kitlesel hareket ile bu başarılmalıdır.”
Dipnotlar:
1) Kürtler; Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ta acı bir şekilde ezilen azınlıklardır ve Suriye’nin bu bölgesindeki esas grubu oluşturmaktadırlar.
2) Hıristiyan faşistler, bu durumu IŞİD gibi Sünni İslamcı köktenci kuvvetlere karşı dini özgürlüğü savunma meselesi olarak kullandılar. Şimdi Trump/Pence rejimi ile iktidarda olan Hristiyan faşistler, toplumda Hristiyan-köktenci faşist bir yönetim biçimi kurmak istiyor. Toplumdaki mevcut çelişkileri, faşist Hıristiyanlık düşüncesinin kuşatma altında olduğu, egemenlik için kutsal bir savaşın gerektiği şeklinde algılayıp tanımlıyorlar.
3) “Bireysellik, BSS ve “Acısız Gelişim” İllüzyonu” – Bob Avakian. Bknz: https://yenikomunizm.com/bireysellik-bss-ve-acisiz-gelisim-illuzyonu/
Add comment