Editörün Notu: Aşağıdaki yazı 2015 yılında Malcolm X’in suikasta uğrayarak öldürüldüğü günün yıl dönümünde Revolution Gazetesinde yayınlanmıştır.
Malcolm X, 21 Şubat 1965 yılında, New York – Harlem’de Audubon Salonunda öldürüldü. Saat 15.00’da 400 kişilik bir kalabalığa konuşmak için ayağa kalkmıştı. Bir anda odanın arka tarafında bir kargaşa baş gösterdi, anlaşılan iki kişi kavga ediyordu. Sis bombası atıldı. Derken ön sıradan iki adam aceleyle sahneye çıktı. Malcolm çifteyle ve tabancayla tam 16 kez vurulmuştu. 15.30’da yakınlardaki bir hastaneden ölümü açıklandı.
Malcolm X’in trajik ölümüyle ilgili pek çok soru havada kaldı ve hiçbir zaman neyin ve kimlerin bu suikastın arkasında olduğu tam olarak bilinemeyecek. Amerikan hükümeti, Malcolm X ile ilgili CIA ve FBI’ın elinde bulunan bütün belgeleri yayınlamayı reddetti. Ancak şimdiye kadar yayınlanan, sızdırılan yüz binlerce sayfalık belge bize bazı şeyleri gösteriyor: Malcolm X sıkı bir şekilde devlet tarafından izlenmiş, Amerikan ajanları Malcolm X’in içerisinde bulunduğu kuruluşlara sızmış, yine New York Polis Departmanı ajan olarak bu organizasyonlarda adam çalıştırmış; böyle bir suikasta ortam hazırlamak için İslam Birliği örgütü ve Malcolm X arasındaki bütün ayrılıkları kızıştıracak ve alevlendirecek her türlü kirli metot kullanılmış.
Bugünkü mücadele için buradan öğrenilmesi gereken dersler var. 1965 yılında Malcolm X güçlü bir Siyahi devrimci önder olarak kendisini gösteriyordu, döneminin diğer güçlerine nazaran çok daha radikaldi. Carl Dix kendisiyle ilgili şöyle yazmıştı: “Siyahilerin direniş hareketini, 1960’lı yıllarda Siyahilerin gördükleri baskılar nedeniyle sisteme eklemlenmek isteyen hareketini, bu hareketin en ileri unsurlarının sorunun bu sistemin kendisi olduğunu görecek bir seviyeye getirmekte inanılmaz bir rol oynamıştı. Malcolm, Amerika’yı Siyahi halka karşı işlediği suçlar konusunda amansızca yargılıyordu.”
Malcolm enternasyonal olarak da önemli bir rol oynuyordu, Afrika’ya ve diğer ülkelere seyahat ediyor, kolonyalizm karşıtı güçlerle ittifak halinde sömürgeciliği teşhir ediyor ve ona karşı sesini yükseltiyordu ve Amerika’nın, Afrika’da ve dünyanın başka yerlerinde ezilmiş halklara karşı işlediği suçları teşhir ediyordu.
Bütün bunlar yüzünden Malcolm X, Amerika içerisindeki hakim sınıflar ve kendisini hedef tahtasına oturtan devletin baskıcı aygıtları için ciddi bir tehdit arz ediyordu. FBI, Malcolm ile ilgili takip çalışmalarına 1950’li yıllarda başlamıştı; o dönem Malcolm ülke çapında İslam Birliği camileri açıyordu. 1960’lara gelindiğinde kendisiyle ilgili her hafta düzenli olarak raporlar yazılıyordu.
1964 yılında FBI başkanı J. Edgar Hoover, FBI’ının New York ofisine gönderdiği telgrafta ‘’Malcolm X ile ilgili bir şey yapın. New York’ta bu kadar Siyahi şiddeti yeter’’ diyordu. Aynı yıl Malcolm yeni bir organizasyon kurdu, Afro-Amerikalılar Birliği Kuruluşu (OAAU). Gizli bir New York polisi ajanı olan Gene Roberts hızlı bir şekilde bu organizasyona sızdı ve Harlem’in güvenlik şefi konumuna geldi.. Roberts New York polisinin Özel Servisler ve İstihbarat Biriminin (BOSSI) bir parçasıydı, bu birim direkt olarak FBI’ın Karşı İstihbarat Programı (Cointelpro) tarafından oluşturulmuştu. Bu dönemde FBI ve CIA Malcolm’un uluslararası seyahatlerini de takip ediyorlardı. Hükümet ajanları bilindiği üzere İslam Birliğine de sızmışlardı, örneğin hükümet ajanı olan John Ali, Birliğin basın sekreteriydi. Bu ajanlar üyelerin aktivitelerini ve kimliklerini raporluyor, taraftarları korkutuyor, evrakları çalıyor ve suç teşkil edecek materyalleri ofislere yerleştiriyorlardı.
Malcolm’ün ölümünden önceki yıllarda İslam Birliği ile kendisi arasında hızla tırmanan çatışmalar başlamıştı, Birliğin programı büyük ölçüde muhafazakardı. Bu farklılıklar Malcolm’ün birliğin lideri olan Elijah Muhammad tarafından susturulması ve akabinde de Birliği terk etmesi ile sonuçlandı.
Editörlere gönderilen ve revcom.us sitesinde de yayınlanmış olan bir mektubun da işaret ettiği gibi : “Malcolm, İslam Birliği’ni (NOI) terk ettiğinde kendisine karşı şahsi bir karalama kampanyası başlatıldı. Bunlar her türlü sert eleştiriyi içeriyordu, o zamanlar Birliğin önemli figürlerinden, şu anda başkanı olan Louis Farrakhan direkt olarak Malcolm’ün “ölmeye değer” birisi olduğunu söylüyordu. Genel olarak Farrakhan ve diğer isimler Malcolm X’e karşı kişisel bir hınç besliyorlardı, kendisiyle ilgili bir dolu karalama kampanyası yürüttüler ve insanları ona karşı kin beslemeye sevk ettiler. Bütün bunlar işe yaradı. O dönem Malcolm’ün kendisini koruyabilecek bir organizasyonu yoktu, 1965 yılının başlarında herkesin bildiği evi gece yarısında bombalandı. Malcolm ve ailesi ölümden son anda kurtuludu. Suikasta uğradığı gün her zaman görev yapmakta olan polisler olay yerini terk ettiler ve öldürülmesi için açık bir alan bıraktılar. Bununla beraber o sırada odada en az beş FBI muhbiri vardı ve Malcolm’ün kendi kişisel koruması da New York polisinin bir ajanıydı. Karalama kampanyaları yürüten İslam Birliği’nin üyelerinin direkt olarak FBI tarafından satın alınıp alınmadığı aslında alakasız bir sorudur, nitekim gerçekte olan böyle bir şeyin olabilmesi için bütün atmosferin hazırlanmış olduğu ve polislerin ellerinin kansız gibi gözüktüğüdür.’’
Malcolm’ün öldürülüşünün 49. Yılında, Baltimore Şehri Bölge Üniversitesinde profesör olan Baba Zak Kondo, FBI köstebeklerinin kirli oyunları ile ilgili şunları söylemişti:
“FBI temelde köstebekleri aracılığıyla birisine yönelik negatif dedikodular çıkartıyordu, yaptıkları genelde buydu ve bu aslına bakarsanız bu gerçekten de bilimseldi. Malcolm’ün telefonunu dinliyorlardı. Telefonları ve aileleri dinliyorlardı. Aile arasında bir konuşma duyduklarında ve mesela Elijah, Malcolm ile ilgili negatif bir şey söylediğinde bunun not alıyorlardı ve ileride kullanabilecekleri bir şema hazırlıyorlardı. Bunu kendi çıkarları için kullanıyorlardı. 1963’e doğru tek yaptıkları şey buydu. Ve nihai olarak gerçekleşeceklerin temel sebebi Elijah ve Malcolm arasındaki husumetlerdi, FBI bunu sonuna kadar sömürerek kullandı. Daha sonra ikinci aşamaya geçtiler, Malcolm bir kez ceza aldığında hedefleri onu attırma ve Malcolm ile Elijah ve Birlik arasında bir savaş çıkartmaktı. Ve bu savaş son tahlilde Malcolm X’in suikastı ile sonuçlandı.”
Dönemin hakim güçleri Malcolm X’in potansiyelini fark etmişlerdi. Sahayı, özellikle de bu baskıcı sistemden bir çıkış için çaresizce önderliğe ihtiyaç duyan Siyahi halk kitlelerini nasıl etkilediğini ve etkileyebileceğini fark etmişlerdi.
Buradan çıkartılması gereken acı bir ders var: Sistemin, kurtuluş için mücadelede bu işe önderlik edenlerin gücünü fark etmesi ama halkın bunun tam olarak farkına varamaması. Halk böylesi önderleri korumak için her şeyi yapmalıdır. Ve bunun önemli bir parçası, devlet için çalışan insanlar ve güçlerin olduğunun ciddi bir şekilde farkına varmaktır; ve yine başka güçlerin olduğunu, bunların objektif olarak sistemin devrimci önderleri sarsmak, alaşağı etmek ve hatta öldürmek için çalıştığının farkına varmaktır. Halk, hakim güçlerin ölümcül fiilayatlarını kolaylaştıran bu gibi karalamaları ve yalanları tanımalı, bunları teşhir etmeli ve bunlara bir son vermelidir.
Add comment